Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

HOLLANDA-1(Nelere dikkat etmeli?)


cetintas

Öne çıkan mesajlar

Hollanda demek Amsterdam demek. Volendam,Roterdam ve birkaç şehir daha var ama bizdeki İstanbul'un muadili Amsterdam.
İstanbul'dan THY uçağı ile 3 saat 15 dakikada Amsterdam'ın Schiphol(Skiphol okunuyor)Havaalanı'na varıyorsunuz. Skiphol Havaalanı'nın özelliği elektrik-elektronik eşyalarda dünyanın en uygun duty free(vergisiz alış veriş) mağazalarına sahip olması.Özellikle buradan dönerken eşe-dosta ya da kendinize cep telefonu,dizüstü bilgisayar,bilgisayar oyunu,oyun konsolu,fotoğraf makines,vs. almaktan çekinmeyin.Meraklısına peynir memleketi olduğu için Hollanda duty free mağazalarında da bol miktarda peynir satıyorlar ama bunlar kesinlikle duty free'de pahalı.Albert Hein isimli süpermarket zincirleri var.İlginç bir şekilde Schiphol Havaalanı'nın geliş terminali de dahil olmak üzere Amsterdam'ın her yerinde irili-ufaklı olarak bunlara rastlıyorsunuz.Bu marketlerde başta içme suyu olmak üzere peynir ve diğer temel tüketim gıdaları diğer marketlere göre çok ucuz(harbiden çok fark var.Örnek: SPA isimli 1,5 lt'lik içme suyu-bu da ayrı sorun,adamların içme suyu afedersiniz bir şeye benzemiyor,bizim içme suyumuza en çok benzeyen bu SPA yazan içme suları.Albert Hein isimli marketten bunu 1,05 Euro'ya almak mümkünken tıpa tıp aynı suyu 100 metre ileride ki bir başka süper marketten 2,39 Euro'ya aldık,bunu da 3 gün sonra fark ettik.Üstelik boş plastik pet şişeyi AH(Albert Hein)'ye getirmeniz durumunda 0,25 Euro depozito iadesi alıyorsunuz yani 2,39 Euro'ya diğer marketten aldığınız bire bir aynı suyu 0,80 Euro'ya alabiliyorsunuz.
Havaalanından Amsterdam içine tren,taksi ve shuttle diye adlandırdıkları minibüs-otobüs seferleri var.Belli başlı oteller ücretsiz olarak bu hizmeti veriyorlar(orası için harbiden kral hizmet çünkü ulaşım ateş pahası yediğimin memleketinde).Ama eğer tuttuğunuz otelin bu hizmeti yoksa sadece havaalanından otelinize 17 Euro'ya shuttle bileti alıyorsunuz.Eğer dönüşünüzü de düşünürseniz gidiş-dönüş biletini alıyorsunuz 25 Euro'ya.Yoksa Schiphol'dan Amsterdam Centraal simli Amsterdam Merkez İstasyonu'na 4,20 Euro'luk tren bileti ile gidiyorsunuz.Taksi ise korkunç tutuyor.Artık Amsterdam'ı iyice öğrendiğimiz için bu gidişimizde bir kez bile taksiye binmedik ama geçen seferlerden hatırladığım kadarıyla o zamanlarda havaalanından kaldığımız Amsterdam içindeki otellere giderken 45-70 Euro arasında değişen paralar ödemiştik.Metro her yere yok ya da her yerden bulamıyorsunuz.Bazı yerlerde metrodan inip trene binmeniz ya da tam tersini yapmanız gerekiyor.Ama biz bu gittiğimizde otobüs seferlerini bile öğrendik ve otobüs dahi kullandık şehir içinde.
Yemek en pahalı şey bu Amsterdam'da.Eğer KFC,Burger King,Mc Donald's gibi yerlerden yemek yemeyi sevmiyorsanız yemek iyice zorlaşacak sizin için.Türk lokantaları var döner,lahmacun satıyorlar ama kesinlikle sadece adları döner ve lahmacun.Yoksa yediğiniz şeyin döner veya lahmacunla çok ilgisi yok.Muhtemelen bizim memleketin eti,soğanı,domatesi farklı olduğu içindir.Her neyse,"domuz yemem arkadaş"diyen kişilerin yapabilecekleri en uygun şey bence(çok gittim Hollanda'ya ve Amsterdam'a,100'den fazla restaurantta yedim-içtim kaç senedir,o yüzden rahatlıkla söyleyebilirim)Dam Square isimli Amsterdam'ın en işlek ve meşlhur meydanına giden cadde üzerinde ki Arjantin Biftek Restaurant'larından birine girip makarna veya piza çeşitlerini yemeleri olacak.Tabi kalın ve yanmış biftek yemek isteyenler Arjantin Bifteği'de deneyebilir.Bu restaurantların çoğunda Araplar ve hatta Türkler çalışıyor.Zaten gözlerinin içi gülerek sizi karşılayıp buyur etmelerinden ve tabii ki tiplerinden kolaylıkla anlarsınız onları.Çünkü Hollandalılar son derece kaba saba insanlar.Hizmet sektörü sıfır.Kanal kenarındaki birahanelerden birinde açık havada oturuyorduk eşim ve bir arkadaşımla.Eşim kahvesi için bir şeker daha istedi diye garson kız bizi neredeyse dövüyordu,"neden demin istemediniz?"dedi kız ya?!Neyse,benden size tavsiye.Sizlere iyi davranan bu Arap-Türk garsonlara,restaurant çalışlarına siz de iyi davranın.2-3 Yuro bahşiş bırakmayı unutmayın...Konuya döneyim.Dediğim şekilde bir makarna yerseniz 8-9 Yuro makarna tutar.Yanında bir bira içmek isterseniz 33lük bira bardağına 3-3,5 Yuro; 50lik bira bardağına 5-7 Yuro arasında değişen fiyatlar ödeyebilirsiniz.Netice olarak eğer "yemeği dışarıda yiyeceğim" derseniz kişi başı 11-16 Yuro arasında böyle bir yemek yiyebilirsiniz.Marketten alışveriş yaparken de az önce yukarıda söylediğim AH marketlerinden içinde hazır küp şeklinde dilimlenmiş peynir olan kutu, yine içinde şeri domates olan kutu, ekmeğimsi unlu ürünler(ekmeğe hasret kalacaksınız), hormonlu her biri yarım kilo gelen hıyarlar ya da diğer salatalık ürünlerinden alabilirsiniz.Ya da hazır olarak satılan salatalardan alabilirsiniz.Yaklaşık 400 gram gelen peynir,içinde 19 tane şeri domates olan kutu,1,5 litrelik içme suyu, 50'lik sprite,50'lik üzüm suyu,50'lik portakal suyu, sallama poşet çayın 20'lisi,nescafe'nin 20'lisinin hepsine birden 22 Yuro verdik.Bunları da 3 kahvaltıda tükettik.Yani kişi başı kahvaltıyı günlük 3,5 Yuro'ya getirdik ki bu son derece iyi bir rakam oralar için.
Otellerin resepsiyonlarında iskambil kartı büyüklüğünde çeşitli eğlence yerlerinin,müzelerin,restaurantların,casino(kumarhanelerin)ların indirim kartları var.Bunların arkasında adres ve kroki bilgileri de bulunuyor.Amsterdam tamamen MEDENİYET DEDİĞİN TEK DİŞİ KALMIŞ CANAVAR sözlerinin ispatı olan bir şehir.Elin adamının nelerden kapital yarattığını görmek için en uygun şehirlerden biri.Abuk subuk şeylerin MÜZElerini yapmışlar.SEX MUSEUM,Madame Tusseaut Museum(gerçek Madame Tusseaut'un bir şubesi),GLASS MUSEUM,Diamond Museum,vs. Ben en çok şehir dışında Keukenhof isimli çiçek bahçesini gezmenizi öneririm.Adamlar harbiden çiçek işinden milyarlarca Dolar para kazanmışlar ve bunu turistik anlamda da paraya çok güzel çevirmenin yolunu bulmuşlar.Bu Keukenhof binlerce tür çiçeğin bir arada bulunduğu eşsiz güzellikte bir yer.Amsterdam'ın yanlış hatırlamıyorsam 30 km kadar dışında.Buraya ya otelle anlaşıp bir araçla gelmeniz gerekir veya en az 100 Yuro paraya kıyıp(Amsterdam şehir merkezinden)
taksi tutarak ulaşabilirsiniz.Bilmeyenler için söyleyeyim Hollanda'ya ilk lale bizim Osmanlı zamanında Hollandalı tüccarlar tarafından götürülmüş.Zaten her nasılsa bahçenin bir yerinde Kanuni Sultan Süleyman'ın resmi ve bu resmin altına ilk lalenin nasıl Hollanda'ya geldiğinin anlatıldığı bir yazıya rastlıyorsunuz.
Coffe Shop denen yerler ağırlıklı olarak Red Light District bölgesinde yer alıyorlar.Bu bölge oldukça geniş bir bölge.Br tarafı Dam Square'de,diğer tarafı Amsterdam Merkez Tren İstasyonu'nda.Kanal bu bölgeyi ortadan ikiye ayırıyor.Bu Coffe Shoplarda esrar içmek serbest.Hatta diğer keyif verici ürünleri de elin oğlu içiyor fosur fosur.Ayrıca yine bu Red Light District deen yerde binlerce her milletten kadın tenini gündüz erken saatlerde başlayarak yine sabahın ilk ışıklarına kadar pazarlıyor.Caddenin iki yanında 4-5 metrekarelik dükkan-oda-randevuevlerinde çalışıyorlar ve bikinili,tangalı,stringli,yarı çıplak veya tamamen çıplak şekilde müşteri bekliyorlar.Ayrıca yine bu bölgede yüzlerce sex shop(seks ürünleri satan mağaza)bulunuyor.Şahin K. abimizin filmleri için ayrı bir bölüm açıldığını girdiğim sex shopların bazılarında fark ettim.

Bir de Volendam var.Yanılmıyorsam Amsterdam'a 45-50 km mesafede(daha önceki ziyaretlerimizde gitmiştik,bu ziyaretimizde gitmedik ama sanırım mesafe bu civarda olmalı).Deniz kıyısında çok güzel bir kasaba.Deniz kıyısında bol miktarda barlar,publar bulunuyor ve burada oturup bira ve Hollanda'nın Meşhuuuur patates kızartmalarından yiyebilirsiniz.Yukarıya yazmadım ama Hollanda'da patates kızartması milli yiyecek durumunda.Hemen herkes külaha doldurulan patatesleri kütür kütür yiyor.Genelde 3 seçenekle satılıyorlar.Küçük(2,50 Yuro),Orta(2,80 Yuro),Büyük(3,10 Yuro)...Bu fiyatlar ilginç bir şekilde 3 aşağı 5 yukarı her yerde aynı.Volendam'da hediyelik eşya satan yerler var.Ayrıca deniz havası İstanbul'u özleyen arkadaşlara iyi gelecektir.

Amsterdam'da yapılabilecek bir aktivite de kanalda üstü açık veya tamamen kapalı teknelerle1 ile 3 saat arasında değişen turistik tur yapmak.Kişi başı ortalama 10 Yuro'ya böyle bir kanal turu yapabilirsiniz.

Hollandalıların kaba saba insanlar olduğunu yukarıda söylemiştim ama bir kez daha ve daha detaylı olarak yazmak istedim.Olumlu ve olumsuz bulduğum özelliklerini karışık olarak yazacağım.
4 kıtada,pek çok ülkede bulundum ama inanın Hollandalılar kadar menfaatçi, maddiyatçı, en ufak bir çıkarı olmadan yaralı parmağa dahi işemeyen adamlar görmedim. Yapmacık bir "Duuyy..Duy duy" diye ünlemeleri var ama dedim ya,yapmacık insanlar. Hee,kadınlar güzel,erkekler yakışıklı.Deve gibi insanlar.Kadını-erkeği ortalama Türk insanına(kadınımıza da,erkeğimize de)tepeden bakıyorlar. Her türlü üretimi 3. dünya ülkelerine kaydıran sanayileşmesini çoktan tamamlamış Avrupa devletlerinden birisi olduğu için bol bol yeşil alanları ve tertemiz havaları var.İnsanlar bol bol bisiklete biniyor.80 yaşında ,bacaklarda çorap dahi olmadan,altında uçuşan bir etekle bisiklete binen bir kadını rahatlıkla görebilirsiniz Amsterdam'da.Çünkü hemen hemen herkes ulaşımı tren ve metro ile yapıyor.Tren ve metro istasyonlarının altlarında binlerce bisiklet park edilmiş vaziyette.Çünkü çocuklar okullarına ve insanlar da işyerlerine gitmek için bisikletlerle tren ve metro istasyonlarına kadar gidiyorlar.Hee,ilginçtir,trene binerken ve inerken kimse bilet kontrolü yapmıyor.Siz trene binmeden önce bir bölmede biletinizi kendiniz okutup elektronik olarak işletiyorsunuz.Bisikletleri de kimse kitlemiyor.Öylece bırakıyorlar.
Seks bu adamlar için çok önemli.Amsterdam'ın amblemi kırmızı üzerine beyaz zemin ve içine üç tane yan yana gelmiş X harfi.Şehrin her yanında mağazalarda satılan erotik ürünlerden ve özellikle de yukarıda bahsettiğim RED LIGHT DISTRICT bölgesine tanınan geniş özgürlük olanaklarından bunu rahatlıkla anlıyorsunuz.
Otelde,barda,restaurantta,havaalanında...kısacası aklınıza gelecek her yerde ki Hollandalı çalışanlar "ben bu işten fazlasını hak ediyorum" modunda insanlar.Hizmet sektörü kesinlikle sıfırın altı.Bu ülkeye giderken "No" şeklinde yanıt almaya alıştırın kendinizi.

Şimdilik aklıma gelenler bunlar.Genel bir fikir verdiğimi düşünüyorum.Sonradan aklıma gelen bir şey olursa da eklerim.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

http://img100.imageshack.us/img100/6669/cuomdcc4.jpg

Güzel yazmışsın usta. Ben de şunu ekleyeyim: 3 gün için I AmSterdam kartına 40 küsür euro vermeyin derim. Zaten tramvay çok lazım olmuyor, paso yürümek çok daha eğlenceli şahsi kanaatimce. Müze falan için de pek kar etmiyor gibi, iyi hesaplayın yan.

O ard arda 3 tane X'in manası da Amsterdam tarihindeki 3 büyük rol oynayan kötü bir şeyler: flood, disease, diğerini hatırlamıyorum. Kimisi de 3 haç falan der.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Mikael ve Creus, teşekkür ederim.
Otel önerim Best Western Amsterdam Airport Otel derim. Schiphol Havaalanı'na çok yakın ve ücretsiz shuttle(servis)var.Yarım saatte bir otelden havaalanına ve yarım saatte bir havaalanından otele.Biz iki kişilik odaya gecelik 95 Yuro ödedik ama fuar zamanı gittiğimiz için şehir içindeki oteller hem doluydu ve hem de fiyatları çok daha yüksekti.Ama sanırım normal zamanda bu otelde iki kişilik odada 80 Yuro civarı bir fiyat iyi bir fiyat.Eğer çok daha ucuz bir oda ve hatta sadece yatağın sığdığı bir oda-pansiyon tarzı bir şey arıyorsanız Hostels in Dam Square diye gugıl'da aramanızı tavsiye ederim ama ben gördüm bu pansiyonları,benim ruhum sıkılır öyle bir odada.Derseniz ki "yatmadan yatmaya gideceğim,benim için ışık almaması,ayakta duracak yer olmaması önemli değil.O zaman bunları deneyebilirsiniz.
Creus,hava tam bir şok etkisi yarattı bizde.Hatta hasta oldum,hala da hastayım.Burada 32 derece sıcaklık olduğu ve temmuzun ortasında olduğumuz için hiç yapmadığımız şekilde ben de,eşim de oradaki hava durumunu araştırmadık.Uçakta pilot "Amsterdam'da hava 15 derece ve yağışlı" dediğinde yaşadığımız şaşkınlığı anlatamam.Ve indiğimizde sıcaklığın 13 dereceye düştüğünü ve buzzzz gibi yağışlı bir hava olduğunu görünce iyice şaşırdık.Yanımıza sadece yazlık kıyafetler aldığımız için ve ilk 2 gün fuardan fırsat olmadığı için çok üşüdüm(bereket eşim yanına hırka,pardüsö almış,o çok üşümedi).Yani gitmeden hava durumuna bakın.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...