Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Kaybedenler Kulübü


Öne çıkan mesajlar

Mesaj tarihi:
Baggio said:

Film çok başarılıydı da sana hitap etmemiş diyelim. Zaten tarzı itibarıyla ya çok beğenilecek, ya hiç beğenilmeyecek bir film, ama bu onu kötü yapmıyor.


film 99 yilinda yapilmis olsa basarilida
su anda taksimden random 5 adam cevirsen 3 tanesi ayni geyikleri cevirebilecek tiplerdir. yani anlamadim adamlar cok mu siradisi?

klasik universite 3, ayni anda 8 seyi yapmaya calisip pompa pesinde kosan tipler. muzikal gibi bisi olmus her bosluga muzik dosemisler.

radyo programini dinlemedim, illakide dinlemem gerekmez bi filmi izlemek icin sonucta
Mesaj tarihi:
gayet derin muhabbetler de vardı, bence de sana hitap etmemiş, taksimden random 3 kişi çevirsen onların dediklerinin çeyreğini diyemez zira çeyreğini geçtim onda biri kadar kültüre sahip değillerdir muhtemelen
Mesaj tarihi:
@reyou abi olay şu günlerde bu muhabbeti herkesin yapabilmesi değil ki. filmin geçtiği dönemde bu muhabbetlerin radyoda yapılması. + olarak kendi aranda yaptığın muhabbet farklı, bunu herkesin dinleyebileceği bi kanaldan yapmak çok daha farklı. hani şu günde bile gidip okanın programına çıkıp kaybedenler kulübündeki geyiği yapsan sansasyon yaratır.
  • 1 ay sonra ...
Mesaj tarihi:
8dk20sn sini izledim..

bunlar kaybeden falan değiller.
"adı kaybedenler kulubü olan bi radyo programı ile ünlü olmuş 2 elemanın winning ve pompiş hikayeleri" isimli bi film sanırım.



ve sonra shift delete
Mesaj tarihi:
dasaaa said:

8dk20sn sini izledim..

bunlar kaybeden falan değiller.
"adı kaybedenler kulubü olan bi radyo programı ile ünlü olmuş 2 elemanın winning ve pompiş hikayeleri" isimli bi film sanırım.



ve sonra shift delete

çok erken karar vermişsin
Mesaj tarihi:
reyou said:


klasik universite 3, ayni anda 8 seyi yapmaya calisip pompa pesinde kosan tipler. muzikal gibi bisi olmus her bosluga muzik dosemisler.

Şu kısma katılıyorum sokaktaki vatandaşa derin gelebilir de o kadar da derin değil ya
Mesaj tarihi:
kazandıklarının bir manası yoksa ha elinle yapmışsın ha bir kadınla.

hayatta sahip olduklarının, hatta hayatın manasını kaybetmek burada aslolan.

"her gece başka karıyla yatıp bol bol içiyorlar motorları var bunlar mı kaybetmiş lan" düzlüğünü yakıştıramadım sana dasaa
Mesaj tarihi:
abi siz kaybedeni farklı bi platforma oturtmaya çalışıyorsunuz da olmuyor.

dediğiniz maksimum doyumsuz olur.

kaybeden->kaybeder.

kaybeden kazanamaz, kazanırsa da o kadar büyük kaybeder ki.


kaybeden dediğin yitik bi şımarık şehirli adamın "ayyy karı kız, iş güç sikimde değil" tandanslı yakarışını yapacak seviyeye bile gelememiş adamdır.


ben bardağa sürahi dersem sürahi olur demek gibi bişi bunlara kaybeden demek.
Mesaj tarihi:
ahmedinejad said:

keşke devamını da izleseydin de sonra konuşsaydık


adını değiştirip "bohem yaşayan şehirli yitiklerin kendi açmazlarını kaybetmek olarak göstermeye kasmaları" gibi bişi yapıp yeninden çekerlerse olabilir.


kaybeden?

lol.

şu güzel
said:
kaybeden'in aslında pek de "kaybetmediği" film.

çünkü mesele çok da "kaybetmek" değil filmde. bizim tanıdığımız loser, tüm amerikan filmlerinde etiket gibi bir grup liselinin üstüne yapıştırılmış, asla istediklerini elde edemeyen, sevilmeyen, "görünmez" olanlar. onlar aşık olur ama en fazla okul dergisinden koparılmış, buruşuk bir fotoğrafa olabildikleri kadar yakın olurlar sevdiklerine. siliktirler, yanlışlıkla yolda çarpışıp düşürmezsen, varlıklarından bile haberdar olmazsın. başarısızdırlar, asosyaldirler, çirkindirler, genelde şişman ya da gözlüklüdürler. hadi bu ergen temalı, klişe kayıpları geçelim, bunların ortayaşlılarının hiçbir zaman havalı işleri olmaz, ya sıradan birer memurdurlar, ya da işsiz. tek gecelik fıstık gibi kadınlarla ilişki kurmayı geçtim, aralarından, orta halli, ne güzel ne çirkin, sıradan bir kadınla evli olanları, "şanslı" bile sayılabilir. sabah kalkar, nefret ettiği işine gider, akşam çıkar, evine döner, tek başına yemeğini yer, en iyi ihtimalle annesi arar, biraz konuşurlar, sonra da televizyon karşısında uyuyakalır. işte o kaybedendir. ya da kaybeden demeyelim, "kazanamayan"dır. ve bir kaybeden için en temel şey, onun kafası karışık değildir, "what the fuck am i doing?" demez o, ne yaptığını bilir, nerede olduğunu, neden olduğunu bilir. ne istediğini bilir, sadece istediği bu değildir. sadece istediğini değil, yapmak zorunda olduğunu yapıyordur.

bu adamlar kaybeden değil. bu adamlar mutsuz bile değil. çünkü mutlu olmak gibi bir amaçları yok. mutluluk umurlarında değil. yalnızca kafaları karışık. onların problemi "kaybetmek" değil, birşeylere anlam katmak sadece. ve kimse kusura bakmasın, filmi izleyip de, "hayatımın filmi", "sanki beni anlatıyor yaee, ben de aynen böyle düşünüyorum" diyenlerin de, filmdeki yayınevinin kapısına dayanıp "biz de kaybedenler kulübüne üye olmak istiyoruz" diyen iki gerizekalıdan farkı yok.


bunlar kesinlikle kaybeden değilmiş abi.


rambo için aslında çok iyi balerin filmi yahu. devamını izleseydin demek ile eşdeğer dediğiniz.
Mesaj tarihi:
Sorun şu ki kaybedenin neyi kaybettiğini veya aslında kazanan mı olduğunu belirliyen mutlak bir muhakeme felsefesi olamaz.Çok basit bir durum , hayatta elde ettiklerimiz aslında onlara yüklediğimiz duyguların uzantısıdır.
Mesaj tarihi:
dasaaa said:


çünkü mesele çok da "kaybetmek" değil filmde. bizim tanıdığımız loser, tüm amerikan filmlerinde etiket gibi bir grup liselinin üstüne yapıştırılmış, asla istediklerini elde edemeyen, sevilmeyen, "görünmez" olanlar. onlar aşık olur ama en fazla okul dergisinden koparılmış, buruşuk bir fotoğrafa olabildikleri kadar yakın olurlar sevdiklerine. siliktirler, yanlışlıkla yolda çarpışıp düşürmezsen, varlıklarından bile haberdar olmazsın. başarısızdırlar, asosyaldirler, çirkindirler, genelde şişman ya da gözlüklüdürler. hadi bu ergen temalı, klişe kayıpları geçelim, bunların ortayaşlılarının hiçbir zaman havalı işleri olmaz, ya sıradan birer memurdurlar, ya da işsiz. tek gecelik fıstık gibi kadınlarla ilişki kurmayı geçtim, aralarından, orta halli, ne güzel ne çirkin, sıradan bir kadınla evli olanları, "şanslı" bile sayılabilir. sabah kalkar, nefret ettiği işine gider, akşam çıkar, evine döner, tek başına yemeğini yer, en iyi ihtimalle annesi arar, biraz konuşurlar, sonra da televizyon karşısında uyuyakalır. işte o kaybedendir. ya da kaybeden demeyelim, "kazanamayan"dır. ve bir kaybeden için en temel şey, onun kafası karışık değildir, "what the fuck am i doing?" demez o, ne yaptığını bilir, nerede olduğunu, neden olduğunu bilir. ne istediğini bilir, sadece istediği bu değildir. sadece istediğini değil, yapmak zorunda olduğunu yapıyordur.



bence tam tersine. şurada anlattığın neyi kaybetmiş? gayet de huzurlu bir hayatı olan adam işte.

asla tam olarak kazanamayacağı şeylerin peşinden koşup hayatının içine eden birisi mi kazanmış yani?

tam tersine şu yukarıda anlattığın adam kazanmıştır bence. şundan 20 sene önce %70i köylü olan bir ülkeden bahsediyoruz, şehir hayatının, modern hayatın, televizyonda görülen hayatların, internetin sürekli insanlara pompaladığı tek bir şey var. sen iki oda bir salon evinde sokakta kimsenin dönüp bakmayacağı karınla yaşayan bir eziksin, halbuki bak şöyle hayatlar da var!

halbuki o adam, o haliyle o sürekli göz önünde olan adamlardan daha huzurlu ve mutlu bir hayata sahip.

bana huzur ve mutluluk veremedikten sonra paranın da karının da bilmemneyine koyayım.
Mesaj tarihi:
tartışma kültürün de çok güzelmiş cidden. lobotomi falan. nelerle kazanıp nelerle kaybettiğimiz konusunda farklı düşüncelere sahip olunca beyinsiz oluyoruz demek ki.

pek güzel. dünyadaki tüm doğruların sahibi dasaa artık. öznelliği kaldırıyoruz.

umarım istediğin her şeye sahip olursun bir gün, sonra hala içindeki boşluğun dolmadığını görünce sıkıntının başka yerde olduğunu anlarsın. ne diyeyim.
Mesaj tarihi:
tartışma kültürüm aslında peacekeeperları patlatmak üzerine kurulu.

rambo filminde rambonun iyi bir balerin olduğu seviyesinde bi saçmalığı savunurken tutup da argüman üretmem. patlatırım reagan styla.
×
×
  • Yeni Oluştur...