Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

12 Eylul referandumu


di

Öne çıkan mesajlar

Nefr said:


bunun gibi bir suru de yazi gordum sagda solda, ustelik hani facebook geyiklerini gectim, bildiginiz kose yazarlari falan yazmis; "evet cikarsa yercekimi kanunu gecerliligini kaybedecek" tadinda yazilar. hepsi de kesin bilgi, degismez gercek olarak yaziliyor ama dayanak yok ortada..


sg1 e benim ustteki yazima verdigi ornek icin tesekkuru borc bilirim. demek istedigim aynen son mesajinda c/plenen tarzda yazilardi. hos, bu seferki taninan bilinen biri degil, turkcesinin zayifligi ve hitabet konusundaki yeteneksizligi goz onunde bulundurulursa normalde pek bu islere bulasmayan, simdi unvani nedeniyle, bir coskuyla atilmis bir kardesimiz herhalde, ya da ben tanimiyorum kendisini
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Referandumda hayır diyecek olan sol örgütler Halkevleri, ÖDP ve TKP'ye, niye "hayır" diyeceklerini sorduk. Halkevleri Genel Başkanı İlknur Birol, ÖDP Genel Başkanı Alper Taş ve TKP Genel Başkanı Erkan Baş sorularımızı yanıtladı.

Halkevleri Genel Başkanı İlknur Birol: 12 Eylüllere 'hayır' demek için...

AKP için demokrasinin, özgürlüğün ve hukukun ne anlama geldiğine 7 senedir tanıklık ediyoruz. Hapishanelerin Kürt çocuklarla dolup taştığı, basına yönelik davaların hızla arttığı, Belediye Başkanlarının, sendikacıların hapishaneye atıldığı, dinlemelerin sıradanlaştığı bir ülkede hangi demokrasiden bahsediliyor? Sendikaların baskı altına alındığı, işçilerin güvencesizleştirilip köleleştirildiği, tüm temel hizmetlerin ticarileştiği, doğanın sermayenin kâr etmesi için hızla katledildiği bir ülkede özgürlük kimin için var?

"AKP sermayenin ihtiyaçlarına uygun anayasa yaptığı için HAYIR diyeceğiz"
AKP iktidarının Anayasa düzenlemeleri halkı sermayeye tutsak etmekte ve sermaye özgürlüklerini güvence altına almaktadır. 7 yıllık iktidarının alamet-i farikası olan piyasalaştırma ve tüm temel hizmetlerin paralılaştırılması ve emeğin güvencesizleştirilmesine yönelik uygulamalarına anayasal güvence sağlayacak olan bir düzenleme yapılmaktadır. Talan ekonomisinin önünde hiçbir engel istemeyen AKP'nin bu oyununa halkın hak mücadelesini yürütenler olarak gerçekleri görüyor ve onaylamıyoruz demek için HAYIR diyeceğiz.

"AKP 12 Eylül’ün mirasına sahip çıktığı için HAYIR diyeceğiz"
AKP’nin Anayasa değişiklik paketi, demokratik bir Anayasayı ifade etmemektedir. 12 Eylül 2010’da “evet” dememiz istenen Anayasa, 12 Eylül Anayasası’dır. AKP yeni bir Anayasa önermemekte, daha önceden defalarca başka iktidarlar döneminde de yapıldığı gibi, 12 Eylül Anayasası’nı sermayenin ve rejimin ihtiyaçları doğrultusunda revize etmektedir.

AKP iktidarı 12 Eylül darbecilerinin hiçbir kurumunu ortadan kaldırmamaktadır. Örneğin AKP iktidarı bir 12 Eylül kurumu olan YÖK’e değil, YÖK’ün elinde olmamasına karşı olduğunu ispat etmiş, YÖK’ü ele geçirir geçirmez bu kurumu hedef almaktan vazgeçmiştir. AKP’nin derdi bu 12 Eylül kurumlarının iktidarını ele geçirmektir. Böylesi bir çabayı “12 Eylül ile hesaplaşma” olarak değerlendirmek, 12 Eylül’de işkencelerden geçen, idam sehpalarına başı dik bir biçimde çıkan binlerce devrimci, ilerici insanımıza -en hafif tabiriyle- büyük bir saygısızlıktır.

"AKP Kürt halkını yok sayan inkarcı tutumunu pervasızca devam ettirdiği ve savaş naraları attığı için HAYIR diyeceğiz"
Yine ülkenin en önemli sorunu “Kürt sorunudur” denirken değişiklikte kürt sorununa dair tek bir düzenleme bulunmamaktadır. Tam tersine toplumu birbirinden ayrıştırarak milliyetçi histeriyi körükleyen çizgi artık iyice açığa çıkmıştır. İnkar siyasetini sürdüren ve savaş rejimini kendi kontrolündeki yeni askeri güç odakları yaratarak derinleştiren AKP Kürt halkının haklarını teslim etmek yerine Kürtlerin mücadelesini savaş ile tasfiye etmeye yönelmiştir. Seçim barajı gibi, anadilde eğitim gibi, eşit yurttaşlık esasları gibi konularda rejimin tekçi ve inkarcı yapısında değişim öngörecek eşitlikçi bir düzenlemeden eser yoktur.

"12 Eylül’lere hayır demek için 12 Eylül’de hayır diyeceğiz!"
Bizler 12 Eylül ile hesaplaşmak adına, 12 Eylül askeri darbesinin kurumlarını, ruhunu ve yöntemlerini bünyesinde barındıran bir Anayasa paketine gönül rahatlığıyla hayır diyeceğiz. 12 Eylül 1980 den sonra darbecilerinin peşinden giderek 12 Eylül 1980 Anayasası’na “evet” deme çağrısı yapan tüm tarikat ve cemaatlerin bugün “12 Eylül ile hesaplaşma” taklidi yaparak referanduma “evet” kampanyası yürütmeleri trajikomik bir çelişki değil anlamlı bir sürekliliktir. 12 Eylül Anayasası’na evet diyenlerin, 12 Eylül 2010’da da “evet” oyu vermeleri gayet doğaldır. Doğal olmayan ise, 12 Eylül Anayasası’na “hayır” diyenlerin 12 Eylül 2010’da “evet” demeleridir. Bu 30 yıl önce reddedilen bir düzenin, bugün onaylanması anlamına gelmektedir. Bizler, 12 Eylül darbesi ve sonrasındaki onlarca Anayasal düzenlemeyle sağlamlaştıran sermaye düzenini ısrarla reddetmeye devam edeceğiz. Bu nedenle 12 Eylül 2010’da hayır demek, 30 yıl sonra güçlü bir şekilde 12 Eylül darbesine hayır demektir.

12 Eylül 1980 faşizmine bugüne dek bedeller ödeyerek direnmiş olan, , Kürtler, emekçiler ve bir bütün olarak “sol” olagelmiştir. Bugün “demokrasi ve özgürlük” diyerek toplumun bilincini, yüreğini, inançlarını ve emeğini kelepçeleyerek iktidar nimetlerine sermaye adına süreklilik arayanlar dünün asker kucağında tanklarına selam duranlarıdır. AKP nin ve sol liberal çevrelerle siyasal İslam temsilcisi güçlerin “Vesayet rejiminde vasi değişikliği talebi egemenler arası bir diyalog parçasıdır. İktidar güçlerinin belirlediği bu çerçeveyi alt üst edecek olanda sol güçlerin var güçleriyle bu oyunu bozacak müdahaleleri olacaktır.

Referandumda hayır çünkü bu gün 82 Anayasa’nın tüm kurumlarıyla birlikte tarihin çöplüğüne gönderildiği, daha kapsamlı bir Anayasa değişikliği ihtiyaçtır. Ve bu anayasa halkların, emekçilerin, kadınların ve doğanın yaşam hakkını güvenceye alan eşitlikleri barındıracaktır. Yasaların eşitliğin ve özgürlüğün diliyle yazılacağı güne dek halkların hak mücadelelerini yükseltmek üzere ‘yola devam’ diyeceğiz ve 12 Eylül 2010 da HAYIR’ı örgütleyeceğiz.

Ehven-i şer ile hareket edecek olanlar yüz yıllık uykudan uyandırılacak olan prensese hayat öpücüğünü AKP nin vereceğini düşünmektedirler. Bu kişilere yine de ısrarla söyleyelim:

“Hey, o gelen beyaz atlı prens değil, masalın uzun burunlu çirkin cadısıdır.”

ÖDP Genel Başkanı Alper Taş: 12 Eylül düzeninin özü korunuyor

Anayasa değişiklik paketine dair referandumda "evet" kampanyası yürütenler sözümona 12 Eylül düzeninde değişiklik yapma fırsatı yakalandığını iddia ediyor. Oysa ortada bir değişiklik yok. Nedir 12 Eylül'ün, 12 Eylül düzeninin özü? Birincisi, 12 Eylül, 24 Ocak kararlarının devamıdır, doğal olarak bu düzenin özü, piyasanın, piyasa diktatörlüğünün önün açmaktır. Özelleştirmelerin önünü açmaktır. 12 Eylül budur. AKP'nin değişiklik paketinin özü de budur. Bu pakette yargının yerinden denetimini ortadan kaldırarak özelleştirmelerin, piyasalaştırmanın önü açılmaktadır. Artık kıyılar, çevre, doğa, sular dahi kolaylıkla alınıp satılabilecek, kirletilebilecek. Bunların önündeki engelleri kaldırıyorlar, özelleştirmelerin engellenmesine dönük kısmi önlemler kalkıyor. Piyasa düzeninin önü açılıyor. Bu paket bu özü koruyor ve güçlendiriyor.

İkincisi, bu paketteki anlayış, iktidarı dağıtan değil merkeze toplayan, yürütmeye toplayan bir anlayış. Doğal olarak paketin özü de iktidarı daha fazla merkeze toplamaya dönük bir çabayı temsil ediyor. Yasama yürütme ve yargının güçlendirilmesinde yürütmenin rolü artırılıyor, bu nedenle de bu paket, 12 Eylül düzeninin özünü koruyor. Esas olarak bu iki temel noktada 12 Eylül anayasasının özü korunmuş oluyor.

"Başkanlık sistemine geçişin hukuki temelini oluşturuyorlar"
AKP piyasa diktatörlüğünü savunuyor, ve bunu altyapıda inşa ederken, üstyapıda da yürütmeyi güçlendirerek başkanlık sistemine geçişin hukuki temelini oluşturuyor. Bunun emekçiler adına bir kazanım içerdiğini savunmak mümkün değil, bunun ilerici olmadığı da ortada. Devrimciler iktidarın dağıtılarak emekçilere yaklaştırılmasını, halkın sosyal haklarını, parasız eğitimi, parasız sağlığı, kamuyu savunur. Bu bakımlardan da paket hiçbir ilerici öge içermiyor. Mevcut 12 Eylül rejimini güçlendiriyor. Paketin özü budur. Bu yüzden biz "2 hayır birden" diyoruz, hem AKP'nin paketine, hem 12 Eylül Anayasası'na hayır.

"Solda bazı kesimler 'statüko-değişim' tuzağına düştü"
Bu tartışmada önemli bir nokta şu. AKP süreci sahte bir değişim-statüko tartışmasına çekiyor. Solda da bazı kesimler bu tuzağa düşmüş durumda. Sözümona bu değişim silahını AKP'nin elinden almak için "Yetmez ama evet" diyeceklermiş. AKP'nin "değişim" iddiasına baştan teslim olmuş bu kesimler. Bunlar solu statükoculuktan yana olmakla itham ediyor. AKP düzeni tahkim ediyor, düzeni değiştirmiyor. Ayrıca 1960'lardan bu yana, sol toplumsal olmaya başladığı dönemden bu yana solun söyledikleri ortada, Kürt sorununda, haklar ve özgürlükler meselesinde, sendikal haklar meselesinde, Aleviler meselesinde, seçim ve siyasi partiler yasasında solun söyledikleri ortada. Yıllardır devrimcilerin söylediklerinin ancak onda birini söyleyenler karşısında nasıl devrimciler statükocu oluyor da, AKP değişimci, devrimci oluyor?

"Biz zaten yıllarca Anayasa'yı değiştirme teşebbüsünden yargılandık"
Bu AKP'nin zihniyetine teslim olmaktır. Gerçek aydın ve gerçek sol, düzene hayır demelidir. Biz gerçek solu, gerçek aydınları bu düzene hayır demeye çağırıyoruz. Çünkü AKP'nin değişiklik paketi 12 Eylül düzenini güçlendiriyor. Biz zaten Anayasa'yı değiştireceğiz diye yıllarca yargılandık. Biz bu Anayasa'yı değiştirip eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik bir anayasa yaratacağız. Mücadelemiz bu sistemi köklü bir biçimde değiştirmenin mücadelesidir. Bu sistemi yamayan değişikliklerin peşine takılmak aydın olmak, devrimci olmak değildir.

TKP Genel Başkanı Erkan Baş: "Halkımızın çıkarları tereddütsüz bir hayır'dan yanadır"

AKP'nin hazırladığı Anayasa değişiklik paketi kendi siyasi hedeflerine ve çıkarlarını savunduğu piyasacı güçlerin ihtiyaçlarına göre hazırlamıştır. Emekçilerin, halkın çıkarları ile en küçük bir ilgisi olmayan değişikliğin ilerici, devrimci, sol güçler açısından savunulacak herhangi bir yanı yoktur.

Özellikle Anayasa Mahkemesi'nin kararından sonra paketin tek seferde ve bütün olarak oylanacağı düşünüldüğünde, tek tek maddelerin ötesinde değişikliklerin özünü göz önüne alarak bir karar vermek durumundayız. Bu durumda işçi sınıfı ve emekçi halkımızın çıkarları tereddütsüz bir "Hayır"dan yanadır.

"Halkı aptal yerine koyuyorlar"
AKP tarafından söz konusu değişikliğin 12 Eylül Anayasası ile hesaplaşma olarak pazarlanmaya çalışılması, daha önce de benzer örneklerini gördüğümüz, halkı aptal yerine koyan, aldatmaya ve kandırmaya dayalı AKP tarzı politik bir hamledir. İddia edilenin tam tersine bu girişimin 12 Eylül'ün doğrudan bir uzantısı ve devamı olduğunu düşünüyoruz. Kendisi de 12 Eylül'ün sonuçlarından birisi olan AKP, bir taraftan 12 Eylül Anayasası'na makyaj yaparken bir taraftan da gerici, piyasacı güçlerin konumunu daha da rahatlatacak bir hamle yapmaktadır. Bu hamle 12 Eylül Anayasası ortadan kaldırmak bir yana, onun ruhuna uygun olarak güncelleştirilmesi ve ömrünün uzatılması girişimidir.

12 Eylül ülkemiz emekçilerine, ilerici devrimci birikimine karşı kapsamlı bir saldırının adıdır. Faşist generallerin darbesine ve sonuçlarına karşı yıllardır mücadele eden sol güçler, 2. Cumhuriyetçilerin (AKP diliyle söyleyecek olursak "Yeni Osmanlıcı"ların) “İkinci 12 Eylül” girişimine karşı da kararlı bir karşı duruşu sergilemek görevi ile karşı karşıyadır.

Türkiye Komünist Partisi olarak referandumu kısmen de olsa halkın sözünü söyleyebileceği bir süreç olarak görüyoruz. Ülkemiz emekçilerinin siyasal süreçlere daha aktif bir biçimde müdahil olması için her türlü olanağı değerlendirmeye çalıştığımız gibi, referandumu da bu açıdan en etkili biçimde değerlendirmeye çalışacağız. Referandumu piyasacı güçlerin bugünkü amaçlarını, emekçi halkımıza ve ülkemize dönük saldırılarını en yaygın biçimde teşhir etme olanağı olarak görüyoruz. Sermaye sınıfının saldırılarını mümkün olduğunca geniş bir yüzeyde tartışma ve taraflaştırma olanağı bulmuş olacağız. Özetle referandum sürecinde bizim için AKP'nin halk düşmanı, gerici, piyasacı, emperyalizme hizmetkâr kimliğini deşifre etme çabamızı yoğunlaştıracağız. AKP Anayasası'na "Hayır" derken 12 Eylül anayasasının asıl hangi nedenlerle değiştirilmesi gerektiğine ilişkin bir aydınlatma hamlesi yapmaya olanak sağlayacak bir süreç var önümüzde...

“Hayır” bunun karşılığıdır.

Son olarak bir not düşmek istiyorum, dünya tarihinde halkların kaderlerini ellerine almalarının ilk şartlarından birisinin egemenlerin politikalarına “Hayır” demeyi öğrenmeleri olduğunun altını çizmek isterim. Referandum doğrudan böyle bir sonuca yol açacak diyemem ama, her şeyin bir başlangıcı vardır ve 12 Eylül'deki referandum belki de bu “Hayır demeyi öğrenme süreci”nin ilk adımlarından birisi olacak.

Bu süreci mümkün olan en etkili biçimde örgütleyeceğiz.

http://haber.sol.org.tr/soldakiler/neden-hayir-diyorlar-haberi-31098
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

SORU-CEVAPLARLA REFERANDUMDA NEDEN ''EVET'', NEDEN ''HAYIR''?



Giriş: 12 Eylül günü Anayasanın bazı maddelerinin değiştirilmesi ile ilgili olarak Halk oylaması yapılacaktır. "Neye" ve "ne için" oy verileceğini, hangi maddede "neyin" ifade edildiğini, bu maddelerin halkımıza "neler getirdiğini ya da getirmediğini" bilen seçmen sayısının çok olduğunu hiç sanmıyorum. Bu konuya yoğunlaşmış eli kalem tutan bir münevver olarak konuyu detaylı farklı yönlerden inceleyip sizlerle paylaşmaya devam ediyorum.

Yaklaşım şekli: Konuyu iyi bilen hukukçulardan, bürokratlardan, sosyal bilimcilerden, pasif politikacılardan, yazar ve akademisyenlerden, konu ile doğrudan ya da dolaylı ilgili olan görevlilerden, sade vatandaşlardan soru-cevap bağlamında görüşler aldım. Bu farklı meslek gruplarından başka konuyla çok ilgilenmeyen daha çok siyasi parti liderlerinin söylemlerine ve çevreden gelen telkinlere göre fikir oluşturan vatandaşlardan; küçük esnafın, küçük memurun, işçinin ne düşündüğünü öğrenmek için rasgele seçilmiş kişilerden, konu hakkında ne bildiklerini ve neden ne için "evet" ya da "hayır" diyeceklerini öğrenmeye çalıştım.






Anayasal değişikliği iyi anlamak için bazı hatırlatmalardan sonra sorgulamalar yaparak konuyu irdeledim; verilen cevaplarına bağlı olarak bu insanların kararlarını da sordum.

Vatandaşlardan edindiğim ana fikir şöyle; öncelikle bu anayasal değişiklik halkın dışında oluşmuş bir olay olduğu, seçmenden saklanan bir şeylerin olduğu, değişikliğin amacının görünenden farklı olduğu, işin içine inandırıcı olmayan "cunta" söylemlerle basite indirgendiği algısı...

**

Yöntem: Hal böyle anlaşılmakla birlikte konuya bazı sorularla yaklaşımda bulunarak irdelemeye çalışalım. Önce konu hakkında bazı hatırlatmalar yapıldı, onun üzerine sorgu cümlesi geldi. Verilen cevaplar özetlenerek verildi. Bazı sorular "genel" kapsamlı idi ve hedef kitledeki kişilere göre değişik oldu. Cevaplardan sonra kararları soruldu, verilen açık ya da kapalı yanıt aynen yansıtıldı.

**

Sorular-cevaplar ve kararlar...

Hatırlatma: Anayasa değişikliğinin hayat standartlarımızı değiştirmek için yapıldığı, ‘herkes için daha çok demokrasi, herkese daha çok hürriyet' geleceğini söylüyor siyasi irade.

Soru: (genel) 12 Eylül'de oylayacağımız Anayasa değişiklikleri, hayat şartlarımızı iyileştirecek hükümler içeriyor mu? Cevap: (Görüştüğüm hukukçular ve akademisyenlerin verdiği yanıt tek kelime oldu: "Hayır"... Kararınız: "Hayır"

**

Hatırlatma: 2009 yılına ait işsizlik sorunu ve ekonomik krizle artan sefalet hakkında gerekli bilgi Çalışma Bakanlığından alındı. İşsizlik aile 1.600 bin ve toplumdaki işsizlik yüzde rakamı %33. Ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiç böyle bir işsizlik rakamı telaffuz edilmediğini yetkililer ifade ettiler.

Soru: (işçiler ve hukukçulara) Peki ala, "bu değişiklik maddelerinde işsizlere iş bulma konusunda bir yenilik, hüküm getiriyor mu?" Cevap: "Hayır, yok." Kararınız: "Hayır"

**
Hatırlatma: Hangi siyasi parti iktidara geldiyse emekli memura, emekli işçiye "hayat standartlarını yükseltecek" vaatlerde bulundular. Mevcut siyasi iktidar da bu vaatleri tekrarladı. Tam da fırsatı gelmişken, emekliler için kalıcı bir Anayasa hükmü konulabilirdi.

Soru: Peki, şimdi emekli vatandaşa soralım; "Anayasa değişikliğinde, açlık sınırında yaşayan siz emekliler için birazcıcık ferahlatıcı bir hüküm var mıdır?" Cevap: "Kesinlikle yok." Kararınız: "Hayır!"

**

Hatırlatma: Siyasi iktidar 2002'de şu vaatleri yapmıştı; ‘ÖTV'yi ve KDV'yi indireceğiz, küçük esnafı, çiftçiyi ezdirmeyeceğiz' demişti. Sonra, ürünü para etmeyen çiftçiye hiç de nazik olmayan ifadeler kullanılmıştı. Şimdi bir fırsat çıktı; mademki anayasa değişikliği yapılıyor, tarım kesiminde çalışan insanlar, küçük esnaf ve çiftçi için olumlu bir madde konulabilirdi. Bir beklenti içindeki çiftçi ve esnafa soruldu.

Soru: "Anayasa değişikliği; siz tarım kesiminde çalışan çiftçiye, siz üreticiye, siz küçük esnafa iyileştirici bir hüküm, madde var mıdır?" Cevap: "Avukatımıza sorduk; asla öyle bir şey yok." Kararınız: "Kararsızım, Hayır, Sandık başında.."

**



Hatırlatma: İktidara gelen her iktidar, "Türkiye Büyük Devlettir, bölgesinde lider devlettir, zengin ülkedir" İlginçtir bunun aksini gösteren rakamlar ortaya konuldukça, halk "imdat" diye bağırdıkça iktidardakiler kızdılar, kükrediler, öfkelendiler. Tam sırasıydı bu Anayasa değişiklikle gelir dağılımındaki adaletsizliği gidermek için bir madde koyabilirlerdi. Varoşlarda ayakkabısız kışı geçiren üç çocuklu asgari ücretli bir işçiye, bir memura soralım:

Soru: "Türkiye'deki milli gelirin fert başına dağılımından memnun musun? Değilseniz, Anayasa değişikliği bu gelir dağılımındaki adaletsizliği giderecek bir madde ya da hüküm taşıyor mu? Yoksulun daha da yoksullaşmasını engelleyecek bir hüküm var mı?" Cevap: "Tabii ki gelir dağılımından memnun değilim; bu iktidarda zenginler daha çok zengin oldu, bir de sonradan görme yeni zenginler türedi. Biz yoksullar daha da yoksullaştık. Çocuğuma kış günü bir kara lastik bile alamıyorum." Kararınız: "Ümitsizim, herhalde "Hayır" diyeceğim"

**

Hatırlatma: Bu günkü siyasi iktidar, halk arasında "üstünler" ve "üstün olmayanlar" , "seçkinler" ve "düşkünler", "seçilmişler" ve "atanmışlar" diye ayırımcılık yaptığını hatırlayalım. Büyük bir iddia ile ‘üstünlerin hukukundan hukukun üstünlüğüne geçiyoruz' dediler. Bakıyorsunuz güya yerilen-aşağılanan hayali "üstünler""hukukun üstünlüğüne geçiyoruz" diyorsunuz, o zaman herkesi hukuken eşit kılacak, hukukun herkese dokunur olmasını sağlayacak bir fırsat doğmuştu; Anayasa değişikliğine mebusların "dokunulmazlık" zırhını kaldıracak bir madde konulması gerekirdi. Şimdi bu soru öncelikli olarak hukukçuları ilgilendirdiğine göre onlara soralım; bir serbest avukat, bir kamu avukatı, bir de hâkimden oluşan üçlü hukuk insanın görüşleri; dedikleri meğer kendileriymiş üstünler, seçkinler ve de seçilmişler... Her haliyle iktidarda devletin nimetlerine konmuşlar, onu paylaşıyorlar, zenginleşiyorlar. Mademki

Soru: "Anayasa değişikliği kapsamında, milletvekili dokunulmazlığını kaldıran bir madde hükmü konulmuş mu? Hukuk açısında dokunulmazlık ne demektir?" Cevap: "Şaka mı yapıyorsunuz beyefendi? Başkası değil de bu iktidar dokunulmazlık zırhını çıkaracak öyle mi? Bu hiçbir zaman mümkün değil, olmayacaktır da... Değişiklik paketinde bu konunun yanından bile geçilmemiş!" Kararınız: "Söylemlerimizde belli değil mi?"

**
Hatırlatma: Bazı politikacılar iktidara geldiklerinde, çocuklarının ABD de "hayırsever" vatandaşların-arkadaşların verdiği bursla okuduğunu, iskân ruhsatı olmayan kaçak yapı statüsünde gecekonduda oturduklarına dair beyanlarını, basından çıkan haberleri kimse unutmamıştır herhalde. İktidarları sırasında bazı politikacıların henüz 20-25 yaşları arasındaki çocuklarının çok zengin olduklarını, gemilere sahip olduklarını, mücevher dükkânları olduğuna dair haberler de basında manşet olmuştu. Zabit kâtibi, nüfus memuru, mahalle muhtarı gibi vatandaşlar bu konuda ne düşünürler merak edildi ve soruldu:

Soru: "Siz gibi sade vatandaşın çocukları belki politikacıların çocukları kadar ‘ticari deha' olmayabilirler; hiç olmazsa evlerine bir ekmek götürecek kadar bir işleri, bakkal dükkânları olmalarını istersiniz değil mi? Şimdi, oy vereceğiniz bu Anayasa değişikliklerinde, sizin ve siz gibilerin çocuklarını de "zengin" edecek bir madde, hüküm var mıdır?" Cevap: "Nereden bilelim Beyim? Ama bizim arzuhalciye sorduk; hani o dava dilekçeleri yazıyor ya kasabada... O da avukata sormuş, "yok" demiş. Kararınız: "Sandık başında kararımı vereceğim, ama arkadaşlar ‘Hayır' vermekten yanalar."

**

Hatırlatma: Meclisteki çok zengin politikacılar, sırası geldikçe zenginliklerinin çocuklarına yaptıkları ‘düğünde takılan altınlarla' sağladıklarını ifade ediyorlar. Bunun doğruluğunu bilemeyiz, ancak aynı şekilde çocuklarının düğününü yapan okul müdürlerinden, daire başkanlarından, komiserlerden oluşan bir grubun da aynı şekilde zengin olup olmadıklarını sorgulamak için şu soru yöneltildi:

Soru: "..Bey siz de çocuk evlendirdiniz, epey takılar olmuştur, bu takılarla araba mı, yoksa ev mi aldınız? Cevap: Hiç bir şey diyemiyorum. Bu konuları konuşmak bana "yasak".Katarınız: Sandık başında... Dinleniyoruz mutlaka, ekmeğime mesleğime zarar verirler!..

Bir soru daha: "Duymuşsunuzdur, maliyeden, adliyeden, belediyeden bazı adamlar yolsuzluk yapmış (naylon fatura, evrakta tahrifat vs), suç işlemişler, fakat milletvekili oldukları için "dokunulmazlıkları" varmış. Yani hukuk bunlara dokunmuyor. Siz bu işe ne diyorsunuz, referandumda ne düşünüyorsunuz? Cevap: "No comment-yorum yok..." Kararınız: "Susmak, şimdilik..."

**

Soru: (Genel bir soru) Bu Anayasa değişikliği, TBMM nin kanun kaçaklarının sığınma yeri olmaktan kurtaracak mı? Cevap: "Nerede o günler... Hak getire... Kim ayağına balta ile vurur ki bunlar vursun beyim!?..." Kararınız: "13 Eylül günü duyarsınız.."

**
Hatırlatma: Siyasi iktidar mensupları ve onların medyadaki uzantıları olan "köşe kapıcıları" ile "ekran bülbülleri" çok kullandıkları ‘demokrasi' kelimesinin anlamını bilirsiniz; kısaca halkın kendini idare etmesi demektir. Meclise bakıldığında halkı temsil eden bir oran yok. %10 seçim barajı var. İktidardakiler demokrasinin aksine davranışlarda bulunuyorlar. Görünen manzara, parası olan, gücü olan, genel başkana kul-köle olan, iç ve dış destek alanlar Meclise giriyorlar. Konuyla ilgili görüşü olan emekli hâkim, savcı ve validen oluşan pasif bürokratlara soruldu.

Soru: "Anayasa değişikliğinde, gerçek manada halkın iradesinin meclise yansımasını sağlayan maddeler ve hükümler, örneğin baraj konusunu işleyen değişiklik, var mı?" Cevap:Kararınız: "Görüş belirtmeyelim, kararımızı sandık başında vereceyiz..." "Niye olsun ki? Halk sadece önüne konulan listeyi seçiyor. Parti başkanları kimi istiyorsa halk da ona oy veriyor. Yani parti başkanı diktası var. Halk nereden temsil edilecek? "

**
Hatırlatma: Siyasi irade "açılım" ismi altında terör örgütüne büyük tavizler verdi. ‘Habur Şenliği' yapılmasını sağladılar. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve milleti bölük pörçük edilmeye çalışılıyor. Buna pek ses çıkarılmıyor. Halk arasında çok tehlikeli "etnik" ayrışmanın başlamasına bu "açılımlar" sebep oldu, gidişat kötü...

Soru: (genel bir soru) "Din ve ırk ayırımına dayalı bir siyasetin yapılmasından yana mısınız? Oy vereceğimiz Anayasa değişikliği, din ve etnik mensubiyete dayalı bir siyaset yapmayı engelleyen maddeler veya hükümler var mıdır? Cevap: "Hiç sanmıyoruz. Öyle olsaydı DBP oylamada "Hayır" derdi. Demediğine göre demek ki böyle bir engelleme yok..." Kararınız: "Dayım, dedem, amcam bu vatan için can verdiler; İstiklal Savaşında, Çanakkale'de, Doğu cephesinde. Şimdi böyle bir durumda bana ne görev düşer? Onu siz düşünün artık..."

**
Hatırlatma: Siyasi irade yaptığı Anayasa değişikliğinin bir maddesinde şunu iddia ediyor ‘kişisel verilerin güvence altına alınması' maddesidir. Bu madde ile ilgili görüşler alındı.

Soru: (Genel soru) "Bu değişiklikle; Türk milletini ırk-din, inanan-inanmayan, laikler-laik olmayanlar, seçkinler-ötekiler, seçilmişler-atanmışlar, mezhep-tarikat ve farklı inançlarına göre fişleyen; özel hayatlarını kameralara, filmlere, disketlere kaydeden ve bu bilgileri siyasi iktidarların emrine veren yasalar vatandaşın mahremiyetini sizce koruyacak mı?" Cevap: "Aaaa... Daha de neler! Öyle bir madde de mi varmış!?" Kararınız: "Bunu bilmiyordum, kesinlikle "hayır" olacak..."

**

Hatırlatma: Bilirsiniz; gerçekten demokrasinin olduğu ülkelerde, kişinin özel hayatına müdahale etmek, dinlemek, özel yaşamını filmlere almak o ülkedeki siyasi iktidarın istifasını beraberinde getirir. ABD, İngiltere, Japonya, Avrupa da bazı ülkeler... Hukukçulara soralım;

Soru: "Bu iktidar döneminde kişilerin telefonları dinlendi, kayıt altına alındı. Şimdi, getirilen bu Anayasa değişikliği, hukuk dışı bu özel hayata müdahaleyi engelleyen madde veya hükümler var mıdır?" Cevap: "Hayır, yok." Kararınız: "Hukukça..."

**
Hatırlatma: Ülkesine bir ömür boyu hizmet eden bilim insanları, subaylar, aydınlar, gazeteciler, gecenin bir kör saatinde kapıları çalındı "karakola buyur" edildi. Ardından varsayımlara dayalı olarak tutuklanıp cezaevlerinde yargılanmadan, suçları belli olmadan yıllarca tutuldular. "Bu nasıl bir adalet" diye sabrı taşan insanların bir kısmı hastanelere ölümle, bir kısmı da kahırlarında onursuzca davranışlarla pençeleşerek ölüme doğru yol almaktalar. Devletin tüm kurumları sinmiş, kimse ne fikir beyan ediyor ne de düşündüğünü yazıyor. Birkaç tane "serdengeçti" tek başına mücadele vermeye çalışıyor. Ülkede alenen bir korku atmosferi var. Düşünebilenler korku içinde susmaktalar... Davalı-davacı vatandaşların serbest avukatına soralım:

Soru: "Bu anayasa değişikliği bu korku atmosferini ortada kaldıracak hükümler içeriyor mu?" Cevap: "Hayır, aksine ilerde korku terörü estirecek, siyasi iradelere imkânlar sağlayacak Yüksek yargıda politik yapılandırmaya yol açan hükümler var. O zaman daha çok korku olacak." Kararınız: "...AK partili olmama rağmen destek veremeyeceğim, mesleğim adına, yeminim adına "hayır" diyeceğim..."

**
Hatırlatma: Her gün gelen şehit cenazeleri artık kanıksandı. Hükümet yetkilileri artık cenazelere tepki alırlar korkusuyla katılmıyorlar; adeta "vaka-i adiye" oldu şehir cenazeleri. ‘Kürt açılımı' adı altında "ırkçı bölücülük" legal hale geldi. Şimdi de Türk bayrağının yanına renkli bir şeyi, terör örgütü bayrağı olarak, asmak istiyorlar, "37.Kürt İsyanı" ilanı gündemde. Vatandaşlara soralım:

Soru: "Anayasa değişikliğinde buna karşı bir önlem var mıdır? İktidarın tavrı olumlu mu?" Cevap: "Aksine, bundan sonra, daha önce Anayasa Mahkemesinden geçirilmesi mümkün olmayan yasaları geçirtmek için, Anayasa Mahkemesinin üye sayısını ve yapısını değiştiren hükümler var. Değişikliğin esas amacı budur, diğer maddeler kamuflajdır, zaten yıkıcı olan, mutlaka "hayır" denmesi gereken bu maddelerdir." Kararınız: "Kesinlikle "hayır"

**
Hatırlatma: Tarıma kotalar koyarak çiftçiyi, köylüyü, istediği ürünü ekmelerine engel oldular. Üretici tamamen mağdur edildi. Vatandaşı toprağından koparıldı. Ziraat oda başkanına ve çiftçi temsilcisine soralım;

Soru: "Çiftçiyi mağdur eden bu çarpıklığa çözüm olacak bir değişiklik var mı bu Anayasa değişiklik metninde?" Cevap: "Nerede... Mahıv ettiler mahıv..." Kararınız: "Halimizden belli olmuyor mu?..."

**

Hatırlatma: Hakları gasp edilen işçiler grev ya da eylem yaptıklarında Hükümet yetkilileri şöyle diyor; ‘ayaklar baş olmamalı.' Bu anlayış şunu hatırlatıyor; işçiler "ayak" olarak algılanıyor ve ona göre muamele yapılıyor. İşçi sendika temsilcilerine soralım;

Soru: "İşçi emeğini sömüren sistem engellenecek mi? Anayasa değişikliğinde bu konuda bir madde var mı?" Cevap: "Sendika hukuk bürosundan, işçilerin menfaatine tek bir madde hükmü yoktur dediler. Bu duruma göre bir karar vermek gerekiyor." Kararınız: Düşünüyoruz...

**
Hatırlatma: Hükümet bu Anayasa değişikliğiyle memurlara ‘toplu sözleşme hakkı' verildiğini iddia ediyorlar. Hâlbuki memurların zaten toplu sözleşme hakları var, fakat grev hakları yok. Toplumun büyük bir kitlesini oluşturan memurlar "devletin nikâhlı memuru" olarak kabul edilir. Hükümetler onları siyasi amaçları için kullanıyorlar. Sosyal hak olarak eğer "toplu sözleşme" hakkı varsa bunun grev hakkının da olması gerekir. AB ülkelerinde grev hakkı olmayan memur yoktur. Anayasa değişikliğinde var olan bir şey tekrarlanmış fakat olmayan grevden bahsedilmemiş. Grev hakkı veren bir madde olabilirdi. Konunun muhatapları memur sendika temsilcilerine soralım;

Soru: "Bugüne kadar uygulanmakta olan sözleşmeli işçi / sözleşmeli memur haksızlığını ortadan kaldıran bir Anayasa değişikliği var mı? Memurlara Grev hakkı veriliyor mu?" Cevap: "Asla öyle bir grev hakkı yok, adı bile geçmiyor. Sözleşmeli işçi-memur konusu ise hiç gündeme getirilmiyor. Geldiğinde de 3C, 4C statülerini gösteriyorlar." Kararınız: (Farklı cevaplar veriliyor.) Tabii ki "hayır", "evet" de olabilir, "kararsızım" diyenler gibi.

**

Hatırlatma: Pamuk ve tütün tarlalarında, fındık bahçelerinde ucuza çalıştırılan çocukların, kadınların sefalet içinde ve sigortasız oldukları biliniyor. Bu konuda iyileştirici bir Anayasa maddesi konulabilirdi. İşçi temsilcileri ve tarım kooperatif başkanına soralım;

Soru: "Çeşitli işletmelerde ya da tarım alanlarında kaçak çalıştırılan kadınların, kızların, çocukların emek sömürüsünü durduracak, sigortalı ve sendikalı hale getirecek bir hüküm var mı bu Anayasa değişikliğinde?" Cevap: "Hayır, yok." Kararınız: "Bilmiyoruz, daha vakit var."

**

Hatırlatma: Bilindiği gibi bu hükümet, evlenmemiş kız çocukların babalarının üzerinden sağlık kurumu güvencesinden yararlanmaları yasaklandı. Çok fazla mağdur olan insan var. Ev kızlarına soralım;

Soru: "Evlenmeyen siz genç kızların bu mağduriyetlerini gideren bir değişiklik var mı?" Cevap: "Sigortadan birilerine sorduk. Değişiklik paketinde yok." Kararınız: "Çaresiziz... Daha belli değil."

**

Hatırlatma: Sosyal devlet demek vatandaşını her yönüyle koruyan ve kollayan devlet demektir. Sosyal demokrat örgüt ya da insan ise, sosyal ve toplumsal konulara öncelik tanıyan, uygulama programlarını, hedef ve amaçlarını toplumun istem ve ihtiyaçlarına göre düzenleyen, çalışan toplumcu örgütler ya da kişileri tanımlar. Mevcut iktidar da şöyle bir ifade kullanıyor; ‘en sosyal demokrat biziz' diye. Öyleyse, toplumun mağdur belli kesimlerine en azından bazı haklar verecek programları ve uygulamaları beklenir.

Soru: "Anayasa değişiklik paketinde toplumun bu mağdur kesimlerine iyileştirici değişiklik var mı?" Cevap: "Hayır yok." Kararınız: "Düşüneceğiz"

**
Hatırlatma: Mevcut hükümet; "herkesin yargıya başvurma hakkı olduğunu" iddia ediyorlar. Hâlbuki Devlet birimlerinde çalışan insanlardan bu hak ellerinden alındı. Hem yargıya başvurma hakkını elinden alacaksın hem de memura toplu sözleşme hakkı veriyorum diye övüneceksin. Bu bir çelişkidir.

Soru: "Toplu sözleşme hakkı verilmeyen memur yargıya başvurabilecek mi? Grev hakkı da olmadığına göre bu toplu sözleşme hakkının ne anlamı vardır?" Cevap: "Maalesef durum öyle..." Kararınız: "Hem evet, hem hayır..."

**

Hatırlatma: İlginçtir, her siyasi parti, iktidara gelmeden YÖK karşıtı beyanlarda bulunuyor. YÖK üstelik 1982 Anayasasının temel kurumlarından. Bu hükümet de iktidara gelince YÖK'ü kaldıracaklarını söylediler. Fakat YÖK tamamen ellerine geçince vazgeçtiler. Muhatabı olan akademisyenlere soralım;

Soru: "Düşman gibi gördükleri YÖK'ü kaldıran bir yasa maddesi var mı bu değişiklik paketinde? Cevap: "Niye olsun ki? Tüm YÖK organlarını işgal ettiler. Tüm üniversitelere şartsız "biat" edecek kişileri rektör yaptılar, biat etmeyenleri de değiştiriyorlar. Niye YÖK kaldırılsın ki?" Kararınız: "Susma hakkımı kullanıyorum..."

**
Hatırlatma: Mevcut iktidar "eğitim reformundan" bahsediyordu. Okumayan çocuklar, dershanelerin kapısında oluşan kuyruklar, parası olan ve olmayan ayırımı.. Eşit fırsatın verilmemesi gibi sorunlar var.

Soru: Anayasa değişikliği eğitimde hem "sorun" hem de "çare" gibi görünen dershaneleri tamamen ortadan kaldıracak ya da geliştirecek bir hüküm var mı? Cevap: "Hiç konu bile edilmemiş..." Kararınız: "Yorum yok..."

**
Hatırlatma: Mahkemeye düşen vatandaşın ömrü bitiyor fakat davası bitmiyor. Mahkemeler dosya deposuna dönmüştür. Adli reform yapılması gerekiyor. İktidar da "yargı reformu olacak" dedi. Anayasa değişikliğinde sadece Anayasa Mahkemesi ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun (HSYK) yapısını değiştiren maddeler var.

Soru: "Anayasa değişikliğinde mahkemelerde süren davaların sonuçlanması için bir madde hükmü var mı?" Cevap: "Hayır, yok." Kararınız: "Yorum yok..."

**
Hatırlatma: ‘Yargı bağımsızlaşacak' diyorlar. Anayasa mahkemesine tayin edilen yargıçların politik mülahazalar gereğince yapılmayacağına dair bir işaret yok. YAŞ arifesinde yargının nasıl siyasallaştığını Türk Milleti şahit oldu. Yargı, hem yasamanın hem de yürütmenin üzerinde olan bir güçtür. Çünkü yasama da, yürütme de yanlış yapabilir (Avrupa'daki sivil dikta rejimleri örneği). Bu yanlışları "Türk Milleti adına" denetleyen yüksek yargıdır. Eğer Anayasa mahkemesi siyasi iktidarın (hangi parti olursa olsun hiç fark etmez) kontrolünde, işgalinde olursa, yasama ve yürütmenin yapacağı yanlışların önüne geçilemez.

Soru: "Bu değişikliğin esas amacının yüksek yargının yapısını değiştirmek ve kendi ideolojisine uygun taraflı yargıçları tayin etmek ve bundan sonra, anayasanın "değişmesi teklif dahi edilemez olan" maddeler de dahil, istediği kararları meclisten çıkarmak ve böylece Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş felsefesini yok etmek olduğu iddia ediliyor. Siz bu görüşe katılır mısınız?" Cevap: "Kararsızım. Bu konuda şüphelerim var. Eğer demokratik bir anayasa isteniyorsa neden %10 barajını kaldırmıyorlar, neden dokunulmazlıkları kaldırmıyorlar, neden öncelikli olarak yüksek yargıyı hedef aldılar? Bunları düşündükçe bu teklifin samimiyetsiz olduğu kanaati hâsıl oluyor. Ve daha önce AKP ye oy vermiş olan bir seçmen olarak bu sefer çok tereddüdüm vardır." Kararınız: "Herhalde hayır olacak"

**
Hatırlatma: Bir ülkede yargı bağımsız ve tarafsız değilse devletin çatısı çöker. Tüm Batı ülkelerinde yargı bağımsızdır, siyasi irade asla yargıya etki yapamaz... Türkiye'de bağımsız kalabilmek için direnen yargı, demokrasinin temeli olan kuvvetler ayrılığının vazgeçilmez unsurudur. 3Y dediğimiz yasama, yürütme ve yargı bir devletin varlık sebeplerindendir. Yasma ve yürütme politik mevkileri kapsadığından, politik ve popülist nedenlerle yanlış yapma ihtimali çok yüksektir. O takdirde tüm halk kesimleri zara uğrar. Bunu engellemek için anayasamız kuvvetler ayrılığı prensibine dayalı olarak hazırlanmıştır. Yasama ve yürütmenin görevlerini denetleyecek olan bağımsız yargıdır.

Soru: "Bu değişikliğin amacının, başbakanın ve cumhurbaşkanının emrinde olacak bir yapıyı sağlamak için olduğu iddia ediliyor ve böylece sivil diktanın kurulacağı dillendirilmektedir. Bu görüşlere katılıyor musunuz?" Cevap: "Söylediklerinizin büyük bir kısmına katılıyorum. Fakat sivil diktaya Türk Milleti müsaade etmez.. Gerektiğinde millet topyekûn olarak hürriyetine sahip çıkar." Kararınız: "Demokrasi için, hürriyet için, cumhuriyet için Hayır"

**

Özetle;

Bu mini diyalogun ana fikri nedir diye sorguladığımızda, durum şöyle özetlenebilir: Sunulan Anayasa değişiklik paketinin içine "kadına pozitif ayrıcalık", "engellilere avantajlar", "Anayasa mahkemesine kişisel başvuru" gibi kamuflajlar dikkat çekicidir. Aslında seçmenin büyük bir kesimi, bu kamuflajın ilk ikisinin normal yasalarda var olduğunu ve halen uygulanan hükümler olmasına karşın göz boyama, aldatma-aldatmaca ile kamufle edilmiş bir tekrar olduğunun farkındalar. İktidarın esas amacı, Anayasa mahkemesi ile HSYK yapısını değiştirmek ve bundan sonra istedikleri yasaları Meclisten geçirtmeyi sağlamaktır. Yargı siyasal iradenin emrine girerse denetim görevini yapmayacağına göre, "dikensiz gül bahçesi" destekli sivil baskı rejimi hedeflendiğinin farkındalar. Fakat kafaları oldukça karışık olan beyan sahipleri de çok. Oy kullanacak her kesimdeki insanlarımız bir "korku" içindeler, açık olarak fikrini beyan etmekten çekiniyorlar.





Sonuç

Herkesin kendine sorması gereken bir soru vardır; "biz neyi oyluyoruz?" diye. Oy kullansın kullanmasın... Hiç kimse kendini de başkasını da aldatmasın; oylanan Anayasa değişikliği filan değildir; AKP'nin icraatlarıdır; PKK terörüdür, AB ve ABD nin Türkiye üzerindeki emelleridir... Emperyalistlerle iş birliği yapanların gafilce oynadıkları rollerinin oylanmasıdır... Türkiye'nin birliği ve bütünlüğüdür; Türkiye'nin geleceğidir, cumhuriyetin bekasıdır. Bunun böyle olduğunu iktidar da muhalefet de biliyor. Milletin kararını bekleyelim, sonucu görelim... Ülkemin geleceği için büyük endişelerim var; Tanrıdan dileğim endişelerimin hiç birinin gerçekleşmemesidir...

Özgür kalmak için, adalet içinde yaşamak için, Türkiye Cumhuriyetini bağımsız ve demokrat bir ülke olması için oylama yapılacaktır. Ülkemiz büyük bir tehlikeyle karşı karşıyadır. Bunun farkına varalım artık. Başını kuma gömen medya patronları, sivil toplum örgütleri, üniversiteler ve sağduyusuna her zaman güvenilen aziz Türk Milleti, tehlikenin farkına varalım; ülkemize, cumhuriyetimize, devletimize sahip çıkalım... 12 Eylül günü sandık başına gidip demokratik gücümüz olan HAYIR oyumuzu kullanalım.


Prof. Dr. Ramazan Demir

http://ha-ber.net/index.php?option=com_content&task=view&id=9093&Itemid=10
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

TEK BİR PARTİ'NİN DÜŞÜNCESİNİ YANSITAN BİR ANAYASA, 5 GENERALİN ANAYASASINDAN FARKLI OLMAZ

Evet bizim oyumuz ortadadır, ‘Hayır’. Cumhuriyet demokrasiyi kapsar. Cumhuriyeti sevmek ilkelerinden birisi, demokratikleşmedir. Bu arada bizi ilgilendiren şey, bir tarafta eğer ‘Evet’ diyorsak, dikta rejiminini tescil ettiriyoruz. Neden? Biz parlamentoda milletvekili olan kişileriz, bir Anayasa değişikliğini Başbakan’a götürdük. Hatta bazı maddelerimizi de içine almış koymuşlar. Bu bizim kendi görüşümüz. Bir Anayasa bir partinin tek başına Anayasası olamaz. Bu konuda bir Uzlaşma Komisyonu kurun, CHP Katılmıyor, varsın katılmasın, diğer partilerle yapın bu işi. Üzerinde uzlaşılan maddeleri değiştirdiğimiz zaman, halkın Anayasasını gerçekleştirmiş oluruz.

Bunun dışında tek bir kişinin, tek bir partinin düşüncesini yansıtan bir Anayasa, 5 Generalin Anayasasından farklı olmaz. Burada ruh değişmemiş oluyoru, ruh yine dayatmaya, çoğunluğun istediğini kabul ettirmeye yönelik bir Anayasa haline gelir. Halbuki Anayasa çoğunluğun hukuk yoluyla güçlülerin güçsüzleri ezmesini engeller. Hukukun güçsüzlerin de haklarını koruyacak şekilde düzenlenmesini gözetir. Bu talebimiz kabul edilmedi. Dedik ki:” HSYK’yı siyasallaştırıyorsunuz, siyasallaştırmayın bunu, bu konuda HSYK ile ilgili yapılacak artışlar genellikle Yüksek Mahkemelerden gelmelidir. HSYK’ya dışarıdan atama yapılıyor. Bu dışarıdan atama yapılan insanlar gelecek, atanması söz konusu olan bütün Hakim ve Savcıların özlük dosyalarını görecektir, bu doğru bir şey değildir. Bu konuda Hakim ve Savcıları Danıştay’dan ve Yargıtay’dan seçilecek üyelerle belirleyin ve tek dereceli seçim olsun, Cumhurbaşkanı ataması söz konusu olmasın” dedik. Ama bu konuyu tartışmadılar bile bizle.

BURADAKİ REJİM GELİŞİ DİKDATÖRLÜĞÜN HORTLAMASINA NEDEN OLACAKTIR.

Yani bu söylediklerimizin tek doğru olduğunu iddia etmiyoruz. Şu anda mevcut olan Anayasa, muhalefet partilerinin verdiği önergeleri bile göz önünde bulundurmamış, bu önergelerin yanı sıra parlamentolar konuşma özgürlüğünü yasaklamış, kendi üyelerini koyarak, kendi içi boş önergelerle demokratik olarak tartışma hakkını zedelemiş bir Anayasa’dır. DSP, gerek 1995 Anayasa’sında muhalefet partisi olarak, gerek 2001 Anayasa’sının değiştirilmesine iktidar partisi olarak katılmıştır. 1995 Anayasa’sı da 2005 Anayasası da partilerin uzlaştığı maddeler üzerinde gerçekleştirilmiştir. Bu nedenle biz, bu Anayasa’nın kabulü halinde, Türkiye’de artık çoğunluğun tercihi ve gücünü elinde bulunduranların istediğini dayatabileceği bir hukuk sistemiyle rejimin değiştirilebileceğini düşünüyoruz. Buradaki rejim değişikliğini herkesin düşündüğü gibi gericilik olacak yada islami bir rejim gelecek diye değil, buradaki rejim gelişi dikdatörlüğün hortlamasına neden olacaktır. Hukuk yoluyla insanlar tahakküm altına alınacak ve artık Türkiye bir hukuk devleti olmaktan çıkacak ve bir kanun devletine dönüşecektir. Anayasa Mahkemesinin yapısına da onun için karşıyız.

Anayasa Mahkemesinin yapısında yedek üye olmayışı ileride bazı hakimlerin çeşitli nedenlerle rapor alarak yada toplantıya girmemesi halinde Anayasa Mahkemesi faaliyetlerini tıkayacaktır. Ve bu özellikle atanma şeklinden dolayı, gelecek süreçle bu sorunla karşı karşıya kalmamız mümkündür. Bir ülkede demokrasi ve özellikle Cumhuriyet rejimi yani halkın kendi kendini idare etmesi iki temel mekanizma ile kontrol edilir: Bir mekanizma seçimdir, seçim yoluyla o tahakküme son verilir, ikinci mekanizma ise iktidar sürecinde güçsüzlerin de hukuk karşısında haklarını korumak ve kanunlarla ezilmelerini önlemek bakımından Anayasa ile olur. Şu andaki Anayasa’sının yeni getirilen yapısı, üzülerek söylemeliyim:”Güçsüzleri hukuk karşısında koruma olanağını elden almakta, ileride Anayasa’ya aykırılık dolayısıyla çıkarılabilecek hukusuz bir çok kanun meriyete girecek ve daima güçlüler güçsüzleri ezecektir.”Biz bu mantıkla bu yaklaşımla hazırlanan Anayasa’nın bazı maddelerini beğenmemize, gerekli olmasına rağmen şu aşamada ‘Hayır’ denmesi gerektiğini düşünüyor, ve ‘Hayır’ diyoruz.

BEĞENDİĞİMİZ MADDELER OLABİLİR

Neyi içermediği üstünde durduk, neyi içeriyor, beğendiğimiz maddeler diyorsunuz. Onlar neler, desteklediğiniz, değişime açık gördüğünüz maddeler neler?

Beğendiğimiz maddeler olabilir. Bu iki madde olduktan sonra diğer maddeler önemini kaybediyor. Hayır dememiz için bir madde daha var, mesela bir insanın birden fazla sendikaya üye olması, Türkiye’de emeğin örgütlülüğünü yok etmek demektir. Çünkü birden fazla densikaya üye olmak demek; yarın öbür gün kanun yoluyla hükümetlerin istediği sendikalarla toplu sözleşme yapılması sağlanır. Burada eski kanunlarla karşılaştırma yaptığımız zaman memurların sendika kurma hakkı ortadan kaldırılmakta, memurların sendika kurma hakkı kaldırılmıştır dendiği zaman bunu Anayasa’ya aykırıdır, Anayasal hakkını yok ediyorsunuz diye iptal davası açma hakkı ortadan kalkar. Yani böyle bazı şeyler güzelmiş gibi görünür ama bunların hepsinde var. Asıl önemli olan şey, özellikle Türkiye’de yargının siyasallaşması açıkça gündeme gelir. Nitekim bu konuşmayı yaptığımız saatte, YAŞ toplantısı devam ederken ve Silahlı Kuvvetlerde sicil ve liyatak esas iken bu sicil ve liyakatı, siyasetin emrine sokacak bir mekanizmayla değiştirebilmek için, Kara Kuvvetleri Komutanı atanması diye gündeme gelen kişi hakkında, Savcının bir tezkere çıkartıp, ifade vermeye çağırması hukukun yargının siyasallaştırılmasının en önemli örneklerinden birisidir.


DSP Genel Başkanı Masum Türker

http://www.haberx.com/neden_evet_neden_hayir(17,n,10413414,622).aspx
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Suark said:

@Nefr
Abi sen okudun mu Değişiklikleri?
Okuyup evet diyebiliyor musun yani?

Bitek benim mi gözüme çarpıyor o maddeler?


abi hangi maddeleri sorduguna bagli. eger sg1 ve baalin yazdiklari "pamuga zam"/"turkiye petrol rezervlerinin toplu satisi"/ "marslilarin isgali" tadinda maddeleri diyorsan hayir, haberim bile yok, o bakimdan soruyorum nedir bunlar, ne isi var anayasada diye

yok eger referandumda oylayacagimiz anayasa degisikliklerinden bahsediyorsan, evet, hepsini okudum, hepsiyle ilgili de bu topicte yorum yaptim detayli olarak. burada tartisanlar arasindan oturup okumus olan bir avuc insan gibi yani. yoksa su topice mesaj atip atesli sekilde eveti/hayiri savunan onlarca adamin 90% i hala, bunca sayfadir tartisiyor olmalarina ragmen bile okumadilar, o kose yazari boyle demis, bu porofosor boyle demis modundalar, farkindayim ama onlardan biri degilim
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

ne demişiz zamanında:

çekin barajı aşağı, temsili güçlendirin (aaa bu da demokrasinin bi parçası di mi, hayret, ben ve demokrasi), sonra da her partinin yüzdesine göre bir konsey kurun, en aşağı 50 milletvekillik, yapın bi sivil anayasa, hep beraber bakalım, referandumla oylayalım. Ismarlama olmasın, bizzat meclis hazırlasın. Doktrin dediğiniz şeylerin hangileri yararlı hanghileri yararsız, hangi kısmı gerekli hangi kısmı gereksiz, ayıklansın.
Hodri meydan.


http://forum.paticik.com/read.php?13,3489490,3492712#msg-3492712


bu olmadığı sürece, tek parti anayasa yapmaya, büyük revizyonlar katmaya kalkıştıkça...

Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Absolut said:

Sorun tek bir oy ile hem evet demek istediğimiz hem hayır demek istediğimiz çok önemli maddeleri oyluyor olacağımız.


bu sorun evet bir tanesi evet diyebilirdim ama şuan hayır demek istediklerim çok ağır basıyor. tekrar oturup daha detaylı okuyacağım çünkü ilk okuduğumda bana bariz AKP kendi geleceğini (iktidar olarak değil iktidardan düştükten sonra hatta belki daha ilerisi meclisten çıktıktan sonra) sağlama almaya çalışıyormuş gibi bir izlenim yarattı bende. bu kadar bariz geldiği için daha detaylı incelemem lazım fazla hızlı incelemiş olabilirim.

bazıları ise sebebini anlamadığım saçma gelen yasalar.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Neden hayır CHP: http://chp.org.tr/Files/NEDEN_HAYIR_KITAPCIK_web.pdf
Neden hayır MHP: http://www.mhp.org.tr/kitaplar/NedenHayir.pdf
Neden evet : http://www.kararmilletin.com/resimler/dosya/refarandumson.pdf
Neden yetmez ama evet : http://www.yetmezamaevet.com/hakkimizda/
Neden boykot : http://www.bdp.org.tr/yayinlarimiz/referandum-brosur/referandum.pdf
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Misafir
Bu konu yeni mesajlara artık kapalıdır.
×
×
  • Yeni Oluştur...