sg-1 Mesaj tarihi: Ekim 21, 2009 Mesaj tarihi: Ekim 21, 2009 Ahmet Amca'dan Masal Saati http://taraf.com.tr/makale/8057.htm
UrsusMaritimus Mesaj tarihi: Ekim 21, 2009 Mesaj tarihi: Ekim 21, 2009 yok böyle bi yağdanlık ya yani arabanın yağı bitse çarıcam abi iki dakka konuş yagı tam olsun diye.
sg-1 Mesaj tarihi: Ekim 21, 2009 Mesaj tarihi: Ekim 21, 2009 esas bomba kısmı şudur yazının: "PKK, öldürmekle bitecek bir örgüt değildi çünkü medyanın tanıttığı gibi bir “terör” örgütü değildi, PKK, çok acı çekmiş bir toplumun öfkesiydi. " tamam arkadaşlar, dağılın, pkk terör örgütü değilmiş. biz yanlış anlamışız olayı. Düşünmeden yaftalıyorduk di mi Ahmet Altan'ı, önyargılıydık, ezbere konuşuyorduk, hala Ahmet Altan'a destek çıkabilecek olan varsa aramızda, aynen selam ederim.
bansheee Mesaj tarihi: Ekim 21, 2009 Mesaj tarihi: Ekim 21, 2009 PKK, çok acı çekmiş bir toplumun öfkesini kullanarak semiren,bölgenin istikrarsızlaşmasını sağlayan en nihayetinde dünya üzerindeki egemen güçlerin çıkarlarına hizmet eden bir örgüttür. Böyle gibi geliyor bana
Buzx Mesaj tarihi: Ekim 21, 2009 Mesaj tarihi: Ekim 21, 2009 Hakkari'nin Çukurca İlçesindeki askeri üs bölgesine teröristlerin havan topuyla saldırısında 1 asker yaralandı. http://www.hurriyet.com.tr/gundem/12744133.asp?gid=229 http://www9.gazetevatan.com/Askeri_usse_saldiri/266262/1/Gundem Garanti asker atmıştır kendine, barış istemiyorlar hayırrrr..
Laurelin Mesaj tarihi: Ekim 21, 2009 Mesaj tarihi: Ekim 21, 2009 ergenekonda olabilir hemen yeni bri dalga baslatmak lazim
sir Mesaj tarihi: Ekim 21, 2009 Mesaj tarihi: Ekim 21, 2009 şuna acaip takıldım: "ahmet altana halen destek çıkabilecek" ne demek ki bi kere? adamın kimi yazısı güzel olur, kimisi kötü olur. kimine katılırsın, kimine katılmazsın. ahmet altan siyasi parti veya stk falan değil, köşeyazarı, dolayısıyla "destek çıkmak" alakasız bir eylem. bi yazısına destek çıkarım, bi başkasına saçmalamış derim, olamaz mı? burada yine bol keseden "söylenene değil söyleyene bakma" manevraları dönmüş, ama biz bakarsak yanlış siz yaparsanız doğru oluyo, onu güzelce anladım. ahmet altanın bugünkü yazısı bence tayyibi fazla övüyodu, onun dışında her zaman söylediğinden farklı bişey de söylemiyodu. ama bu topiğe konu olan yazısı bence çok iyiydi. oral çalışların yazısı belki daha bile iyiydi, mesele desteklemekse oral çalışları her zaman desteklerim =) ama bu forumun ve dünyaya komplo teorileriyle bakan ulusalcıların enteresan bir hastalığı var. bu hastalığın semptomları şöyle: -onlarla aynı fikirde değilseniz a) birilerinden, o fikirlerin zıddını iddia etmek ve güzide kurumlarımızı yıpratmak için para alıyorsunuz b) cahilsiniz-aptalsınız-atgözlüklüsünüz c) hainsiniz-dedeniz de haindi-düşmansınız-türk değilsiniz d) hepsi -onlar mutlaka her koşulda, her yerde, her zaman haklılar. çünkü: a) Atatürkçüler ve vatanlarını herkesten çok seviyorlar. b) "O" her koşulda, her yerde, her zaman haklıydı ve gelecekte de haklı olacak. c) Biz de onun fikirlerini benimsediğimize göre, biz de her zaman haklıyız ve gelecekte de haklı olacağız. -bu ülkenin tamamen onlara ait olduğunu düşünüyorlar. onlar gibi düşünmeyen herkes "yoldan sapmış" ya da "onlar gibi düşünmemekte bi çıkarları var". hiç kimse kendi iradesiyle onlardan farklı düşünüyo olamaz, çünkü bu vatana ihanetle eşdeğer. siz kabul edin veya etmeyin, bu ülkede pkkyı sizin gibi görmeyen binlerce insan var. aynı şekilde tayyibi veya tsk'yı, veya baykalı, bahçeliyi, ve hatta atatürkü sizin gördüğünüz gibi görmeyen, veya sizin sevdiğiniz gibi sevmeyen veya sizin tiksindiğiniz şekilde tiksinmeyen binlerce insan var. ve bu insanlar kötü niyetli-çıkara hizmet eden-vatan haini-iç ve dış mihrak falan değiller, sizinle aynı topraklarda yaşamış tıpkı sizin gibi insanlar, kendi doğrularına inanıyolar ve kendilerini ifade ediyolar. biliyorum, onlar olmasalar siz çok mutlu yaşıycaksınız ama, malesef dünyada işler böyle yürümüyo. bir edik yapayım ve bu topiğe bir köşe yazısıyla da katkıda bulunayım: Açılım, AKP ve Marx Gelenlerden beşi tutuklandı, 29’u bırakıldı. Bardağın yarısı boş mu, yarısı dolu mu? Aynı gün, Diyarbakır’da 18 aylık bebek Mehmet Uytun yaşamını yitirdi. Polisin attığı gaz bombası, annesinin kucağında uyuyan Mehmet’in başına çarpmıştı. Bardağın yarısı boş mu, yarısı dolu mu? Gelenlerin Habur kapısına ulaşmalarından üç gün önce, Erzincan Üniversitesi’nde 23 öğrenci “PKK üyeliği” kuşkusuyla gözaltına alındı. Bardağın yarısı boş mu, yarısı dolu mu? Gelenlerin gelmesinden üç hafta önce, Lice’ye bağlı Şenlik köyü Xambaz mezraında 14 yaşındaki Ceylan Önkol karnına isabet eden patlayıcı nedeniyle hayatını kaybetti. Bardağın yarısı boş mu, yarısı dolu mu? Boş olduğunu düşünenler çeşit çeşit. Ve çeşitli nedenlerle böyle düşünüyorlar. En başta Kürtler. Çok anlaşılır nedenlerle, her gözaltı, her tutuklama, her ölüm, açılımın boş laf olduğunu, ketenpereye getirildiklerini düşünmelerine yol açıyor. Öfkelenmekte haklılar elbet, ama açılımın boş çıkacağını düşünmekte yanılıyorlar bence. Sonra MHP ve CHP. Gelenlerin hepsinin tutuklanması gerektiğini, meselenin tümüyle Genelkurmay’a bırakılıp savaşa devam etmek gerektiğini düşündükleri için, bardağı bomboş görüyorlar. Kendi açılarından haklılar. Sonra da, TKP, ÖDP gibi “sol” partiler var. Onlara göre bardak boş, çünkü zaten her şey emperyalizmin bir oyunu, herkes emperyalizmin maşası. Ve emperyalizmin habis emellerini boşa çıkarmak için Türklerle Kürtlerin savaşmaya devam etmesi, kimse kalmayana kadar birbirlerini kırması gerek. Ne var ki bunu anlamayacak? Ben bardağın dolu olduğunu düşünüyorum. Aranızda belki Marksist olmayanlar vardır. Niye böyle düşündüğümü anlatayım. İki şeye çok güveniyorum. Birincisi, Kürt halkının mücadelesine güveniyorum. Bu mücadele, Kürt sorununun silah zoruyla çözülemeyeceğine Türkiye devletini ikna etti ve etmeye devam edecek. İkincisi, Türk egemen sınıfına güveniyorum. Bu dediğim biraz garip karşılanabilir. Açayım. İster burjuvazi deyin, ister büyük sermaye veya TÜSİAD. Bu sınıf, Kürt sorununa barışçı bir çözüm istiyor. Kürtler açısından sınırlı bir çözüm, ama çözüm. Bu sınıfın hükümeti olarak, AKP hükümeti sorunun çözülmesi için gerekli bütün adımları atıyor ve atmaya devam edecek. Yavaşça atacak, her aşamada TÜSİAD’ın desteğini sağlamca arkasına aldıktan sonra atacak; atarken “vatan, millet” edebiyatını eksik etmeden, ulusal çıkarlardan söz ederek atacak, ama atacak. Egemen sınıfa duyduğum güven, bu sınıfın demokrasiye, insan haklarına, azınlık haklarına ve uluslararası yasalara önem verdiğini düşünmemden kaynaklanmıyor. Hiçbirine zerre kadar önem vermiyorlar elbet. Ama kendi çıkarları bu sorunu çözmelerini gerektiriyor. Ve kendi çıkarlarını benden daha iyi bildiklerinden kuşkum yok. Avrupa Birliği’ne girmek istiyorlar, bir. Kendi kullanabilecekleri devasa ekonomik kaynakların savaşa akıtılmasını istemiyorlar, iki. Kürt illerine rahat rahat yatırım yapıp kâr etmek istiyorlar, üç. Dünya egemen sınıfı içinde saygın bir yer işgal etmek istiyorlar, dört. Sorun çözüldüğünde kaybedecekleri hiçbir şey yok, kazanacakları çok şey var. Hükümete güvenim de, kezâ, AKP’nin demokratlığına inanmamdan değil. Bu hükümet, seçildiği günden beri tüm icraatlarıyla büyük sermayenin hükümeti olduğunu kanıtladı. Allah’la, cinler ve perilerle, şeriatla hiçbir ilişkisi olmadığını birkaç on bin Cumhuriyet okuru ve birkaç yüz İşçi Partili ve TKP’li dışında herkese kanıtladı. Artık Silahlı Kuvvetler ve Genelkurmay Başkanı bile, millî istihbarat ve derin devlet bile buna ikna oldu. İkna olmadıkları yerde, hiç şaşmam, TÜSİAD istişare kurulundan bir delegasyon gidip generallerin kulağını çekiyordur. Kısacası, bu hükümet büyük sermayenin tüm ihtiyaçlarına şu ana kadar cevap verdi, bundan sonra da vermeye devam edecek. Sermayenin kârlılığının önündeki saçma sapan sorunları çözecek. Marx’tan öğrendiğim kadarıyla, bir ülkede, sınıflar arasındaki güç dengesinin izin verdiği ölçüde, egemen sınıfın istedikleri olur. Türkiye de nihayet Marksizm’e uygun, doğru dürüst bir ülke olmaya başladı. Generallerin, mafya babalarının, hortumcuların, korucuların yönettiği bir ülke olmaktan çıkmaya, Koçların, Sabancıların, TÜSİAD’ın yönettiği bir ülke olmaya başladı. Ve ülkeyi bunların adına, bunların çıkarına AKP yönetiyor. Kürt açılımı bu nedenle oyun değil, gerçek. Peki, benim gibi düşünenler ne yapmalı? Açılımı desteklemek yeterli mi? Hayır, değil. Geri adım atılmasını önlemek, çözümün yarım yamalak olmasını engellemek için, Kürtlerle birlikte sokaklara dökülmeliyiz, hükümete sürekli tabandan basınç uygulamalıyız. Roni Margulies 21.10.2009 Taraf
Sam Mesaj tarihi: Ekim 21, 2009 Mesaj tarihi: Ekim 21, 2009 of sir, karanlık tünelden 12 güneşine çıkmış gibi kör etti mesajındaki sağduyu, uyarı filan koy mesaj başına rica ederim. afalladım, sersemledim.
thenumberse7en Mesaj tarihi: Ekim 21, 2009 Mesaj tarihi: Ekim 21, 2009 sg-1 said: esas bomba kısmı şudur yazının: "PKK, öldürmekle bitecek bir örgüt değildi çünkü medyanın tanıttığı gibi bir “terör” örgütü değildi, PKK, çok acı çekmiş bir toplumun öfkesiydi. " tamam arkadaşlar, dağılın, pkk terör örgütü değilmiş. biz yanlış anlamışız olayı. Düşünmeden yaftalıyorduk di mi Ahmet Altan'ı, önyargılıydık, ezbere konuşuyorduk, hala Ahmet Altan'a destek çıkabilecek olan varsa aramızda, aynen selam ederim. okudugunu anla.şimdi biraz göreceli bir kavram terör örgütü. ahmet altana göre PKK terör örgütü degil, bir örgüt. ama ne diyor? Terör uygulayan bir örgüt.
UrsusMaritimus Mesaj tarihi: Ekim 22, 2009 Mesaj tarihi: Ekim 22, 2009 Burda anlatmak istediğim farklı bi düşünce yada fikirin olmaması değil mesela zaman yazarlarına hiç bir zaman bişi demem çünkü adamlar inandıkları konularda yazılarını yazıyorlar sonuçta bu onların görüşü ama bi ahmet altan bi enginar yada ertuğrul özkök işte bu adamlar beni çileden çıkarıyo bu kadar satılmış kalem olduğunu düşüncelerinin yanlızca paraya endeksli olduğunu belirtmezki bi insan. yani tam anlamıyla omurgasızlar yarın darbe olsa darbe komutanları hakkındada aslansınız vatan kurtardınız diye yazı yazar bu adamlar. Benim kızdığım ve bu adamların yazılarını okumamamın sebebi bu mesela fehmi koruyuda okurum sonuçta bana ters düşüncelerde yazabilir ama hangi dönemde olursa olsun düşüncesi değişmez inandığı ilkeleri savunur. Ahmet altana gıcık oluşumda tamamen liboş olmasıdır.
Giovanni Mesaj tarihi: Ekim 22, 2009 Konuyu açan Mesaj tarihi: Ekim 22, 2009 sir said: şuna acaip takıldım: "ahmet altana halen destek çıkabilecek" ne demek ki bi kere? adamın kimi yazısı güzel olur, kimisi kötü olur. kimine katılırsın, kimine katılmazsın. ahmet altan siyasi parti veya stk falan değil, köşeyazarı, dolayısıyla "destek çıkmak" alakasız bir eylem. bi yazısına destek çıkarım, bi başkasına saçmalamış derim, olamaz mı? burada yine bol keseden "söylenene değil söyleyene bakma" manevraları dönmüş, ama biz bakarsak yanlış siz yaparsanız doğru oluyo, onu güzelce anladım. ahmet altanın bugünkü yazısı bence tayyibi fazla övüyodu, onun dışında her zaman söylediğinden farklı bişey de söylemiyodu. ama bu topiğe konu olan yazısı bence çok iyiydi. oral çalışların yazısı belki daha bile iyiydi, mesele desteklemekse oral çalışları her zaman desteklerim =) ama bu forumun ve dünyaya komplo teorileriyle bakan ulusalcıların enteresan bir hastalığı var. bu hastalığın semptomları şöyle: -onlarla aynı fikirde değilseniz a) birilerinden, o fikirlerin zıddını iddia etmek ve güzide kurumlarımızı yıpratmak için para alıyorsunuz b) cahilsiniz-aptalsınız-atgözlüklüsünüz c) hainsiniz-dedeniz de haindi-düşmansınız-türk değilsiniz d) hepsi -onlar mutlaka her koşulda, her yerde, her zaman haklılar. çünkü: a) Atatürkçüler ve vatanlarını herkesten çok seviyorlar. b) "O" her koşulda, her yerde, her zaman haklıydı ve gelecekte de haklı olacak. c) Biz de onun fikirlerini benimsediğimize göre, biz de her zaman haklıyız ve gelecekte de haklı olacağız. -bu ülkenin tamamen onlara ait olduğunu düşünüyorlar. onlar gibi düşünmeyen herkes "yoldan sapmış" ya da "onlar gibi düşünmemekte bi çıkarları var". hiç kimse kendi iradesiyle onlardan farklı düşünüyo olamaz, çünkü bu vatana ihanetle eşdeğer. siz kabul edin veya etmeyin, bu ülkede pkkyı sizin gibi görmeyen binlerce insan var. aynı şekilde tayyibi veya tsk'yı, veya baykalı, bahçeliyi, ve hatta atatürkü sizin gördüğünüz gibi görmeyen, veya sizin sevdiğiniz gibi sevmeyen veya sizin tiksindiğiniz şekilde tiksinmeyen binlerce insan var. ve bu insanlar kötü niyetli-çıkara hizmet eden-vatan haini-iç ve dış mihrak falan değiller, sizinle aynı topraklarda yaşamış tıpkı sizin gibi insanlar, kendi doğrularına inanıyolar ve kendilerini ifade ediyolar. biliyorum, onlar olmasalar siz çok mutlu yaşıycaksınız ama, malesef dünyada işler böyle yürümüyo. bir edik yapayım ve bu topiğe bir köşe yazısıyla da katkıda bulunayım: Açılım, AKP ve Marx Gelenlerden beşi tutuklandı, 29’u bırakıldı. Bardağın yarısı boş mu, yarısı dolu mu? Aynı gün, Diyarbakır’da 18 aylık bebek Mehmet Uytun yaşamını yitirdi. Polisin attığı gaz bombası, annesinin kucağında uyuyan Mehmet’in başına çarpmıştı. Bardağın yarısı boş mu, yarısı dolu mu? Gelenlerin Habur kapısına ulaşmalarından üç gün önce, Erzincan Üniversitesi’nde 23 öğrenci “PKK üyeliği” kuşkusuyla gözaltına alındı. Bardağın yarısı boş mu, yarısı dolu mu? Gelenlerin gelmesinden üç hafta önce, Lice’ye bağlı Şenlik köyü Xambaz mezraında 14 yaşındaki Ceylan Önkol karnına isabet eden patlayıcı nedeniyle hayatını kaybetti. Bardağın yarısı boş mu, yarısı dolu mu? Boş olduğunu düşünenler çeşit çeşit. Ve çeşitli nedenlerle böyle düşünüyorlar. En başta Kürtler. Çok anlaşılır nedenlerle, her gözaltı, her tutuklama, her ölüm, açılımın boş laf olduğunu, ketenpereye getirildiklerini düşünmelerine yol açıyor. Öfkelenmekte haklılar elbet, ama açılımın boş çıkacağını düşünmekte yanılıyorlar bence. Sonra MHP ve CHP. Gelenlerin hepsinin tutuklanması gerektiğini, meselenin tümüyle Genelkurmay’a bırakılıp savaşa devam etmek gerektiğini düşündükleri için, bardağı bomboş görüyorlar. Kendi açılarından haklılar. Sonra da, TKP, ÖDP gibi “sol” partiler var. Onlara göre bardak boş, çünkü zaten her şey emperyalizmin bir oyunu, herkes emperyalizmin maşası. Ve emperyalizmin habis emellerini boşa çıkarmak için Türklerle Kürtlerin savaşmaya devam etmesi, kimse kalmayana kadar birbirlerini kırması gerek. Ne var ki bunu anlamayacak? Ben bardağın dolu olduğunu düşünüyorum. Aranızda belki Marksist olmayanlar vardır. Niye böyle düşündüğümü anlatayım. İki şeye çok güveniyorum. Birincisi, Kürt halkının mücadelesine güveniyorum. Bu mücadele, Kürt sorununun silah zoruyla çözülemeyeceğine Türkiye devletini ikna etti ve etmeye devam edecek. İkincisi, Türk egemen sınıfına güveniyorum. Bu dediğim biraz garip karşılanabilir. Açayım. İster burjuvazi deyin, ister büyük sermaye veya TÜSİAD. Bu sınıf, Kürt sorununa barışçı bir çözüm istiyor. Kürtler açısından sınırlı bir çözüm, ama çözüm. Bu sınıfın hükümeti olarak, AKP hükümeti sorunun çözülmesi için gerekli bütün adımları atıyor ve atmaya devam edecek. Yavaşça atacak, her aşamada TÜSİAD’ın desteğini sağlamca arkasına aldıktan sonra atacak; atarken “vatan, millet” edebiyatını eksik etmeden, ulusal çıkarlardan söz ederek atacak, ama atacak. Egemen sınıfa duyduğum güven, bu sınıfın demokrasiye, insan haklarına, azınlık haklarına ve uluslararası yasalara önem verdiğini düşünmemden kaynaklanmıyor. Hiçbirine zerre kadar önem vermiyorlar elbet. Ama kendi çıkarları bu sorunu çözmelerini gerektiriyor. Ve kendi çıkarlarını benden daha iyi bildiklerinden kuşkum yok. Avrupa Birliği’ne girmek istiyorlar, bir. Kendi kullanabilecekleri devasa ekonomik kaynakların savaşa akıtılmasını istemiyorlar, iki. Kürt illerine rahat rahat yatırım yapıp kâr etmek istiyorlar, üç. Dünya egemen sınıfı içinde saygın bir yer işgal etmek istiyorlar, dört. Sorun çözüldüğünde kaybedecekleri hiçbir şey yok, kazanacakları çok şey var. Hükümete güvenim de, kezâ, AKP’nin demokratlığına inanmamdan değil. Bu hükümet, seçildiği günden beri tüm icraatlarıyla büyük sermayenin hükümeti olduğunu kanıtladı. Allah’la, cinler ve perilerle, şeriatla hiçbir ilişkisi olmadığını birkaç on bin Cumhuriyet okuru ve birkaç yüz İşçi Partili ve TKP’li dışında herkese kanıtladı. Artık Silahlı Kuvvetler ve Genelkurmay Başkanı bile, millî istihbarat ve derin devlet bile buna ikna oldu. İkna olmadıkları yerde, hiç şaşmam, TÜSİAD istişare kurulundan bir delegasyon gidip generallerin kulağını çekiyordur. Kısacası, bu hükümet büyük sermayenin tüm ihtiyaçlarına şu ana kadar cevap verdi, bundan sonra da vermeye devam edecek. Sermayenin kârlılığının önündeki saçma sapan sorunları çözecek. Marx’tan öğrendiğim kadarıyla, bir ülkede, sınıflar arasındaki güç dengesinin izin verdiği ölçüde, egemen sınıfın istedikleri olur. Türkiye de nihayet Marksizm’e uygun, doğru dürüst bir ülke olmaya başladı. Generallerin, mafya babalarının, hortumcuların, korucuların yönettiği bir ülke olmaktan çıkmaya, Koçların, Sabancıların, TÜSİAD’ın yönettiği bir ülke olmaya başladı. Ve ülkeyi bunların adına, bunların çıkarına AKP yönetiyor. Kürt açılımı bu nedenle oyun değil, gerçek. Peki, benim gibi düşünenler ne yapmalı? Açılımı desteklemek yeterli mi? Hayır, değil. Geri adım atılmasını önlemek, çözümün yarım yamalak olmasını engellemek için, Kürtlerle birlikte sokaklara dökülmeliyiz, hükümete sürekli tabandan basınç uygulamalıyız. Roni Margulies 21.10.2009 Taraf CUK. Bu kadar da güzel ifade edilmez bu yazını gazetelere falan yolla da yayınlasınlar :)
Wispy Mesaj tarihi: Ekim 22, 2009 Mesaj tarihi: Ekim 22, 2009 Bu da eksi'den alıntıdır. Vatanını en çok seven bazı vatanperver ulusalcıların hassas bünyelerine dokunabilir. Edit: Spoiler'a aldım çok yer kaplamasın "kürt açılımı'nı "ya taam kürtlerle bi sorunum yok ama pkklıları bu işe karıştırma pliss" cümlesinden ibaret sananların sinirlerini bozan olay. belli ki pkk denilen terör örgütü, kürtlerden -hatta türklerden- apayrı bir fraksiyon olarak algılandığında (çok üzgünüm ama bu pek öyle değil) büyük kafa karışıklıklarına sebep oluyor. böyle olunca da gayet tabii pkklıların herhangi bir ırka mensup olmayan, ağzından salyalar akan, yürümeyi beceremediği için sürünerek yaşayan, kafasında bit, pire, fare, uzaylı vb. gibi şeylerle yaşamını sürdüren eli silahlı iğrenç leş kargaları olarak nitelendirilmeleri de, pek sevgili saygıdeğer kanallarımızdan olan atv'de şehit ailelerinin gözü yaşlı şekilde başbakana seslenip "bunları ülkemizde istemiyoruz, affetmeyeceğiz" demesi de, o insanların da tıpkı, gözyaşları dökülen oğulların hayatından gayet tabi daha kıymetli olan türk silahlı kuvvetlerine feda edilen oğulları gibi, -sadece yasadışı yollardan ama aynı şekilde boşuboşuna hayatları karartılan oğulları gibi- olduklarını anlayamamaları da, silah denilen şeyin öldürmekten başka bir şeye yarayacağını anlayamamaları da gayet doğal kalıyor. (şimdi bu cümleleri bir de kürt kesimi açısından okuyup, aradaki 7 farkı bulabilene havan topu hediye!) fakat, yukarıda bahsettiğim insanlar yalnızca ve yalnızca bunun acısını çekmiş, evladını oralarda bırakmış ya da o evladın kendisi olmuş, en azından bunun korkusunu yaşamış, yani bir bedel ödemiş kişilerdir. öyle pcsinin başında msn iletilerini "apo'nun piçleri yıldıramaz bizleri" ya da "en iyi türk ölü türk" gibisinden tatlı cümlelerle taçlandıran, akşam televizyonda "8 şehit daha verdik" haberlerini, önündeki pilavdan atıştıra atıştıra, bir de ayıp olmasın diye gözlerinden akan -lütfedip- iki damla yaş eşliğinde -pskolojmii bozuo bu haberler!- izleyip, sanki çok söz hakkı varmış gibi dağdaki insanın da aynı dümenin içinde olduğunu, onun da bir annesinin olduğunu, onun da öldürüldüğünü, aslında iki tarafında madur olduğunu gayet tabii hiç anlamayan, ve bunu her fırsatta bilirkişi gibi dillendirmekten hiç çekinmeyen, çünkü şehirden dağı konuşmanın kolaylığını kafasını işletmeye yeğ tutan dingiller benim muhattabım değildir. ya da var gel onları da muhattap alalım ve diyelim ki, kürt açılımı'nın ne getirip ne götüreceğini zaten kimse bilmiyor, fakat yapılacak herhangi bi şeyin bize, kandil'e, oraya buraya yapılan operasyonlardan, havan topu atışlarından, kısacası içinde silah bulunduran ve adına "çözüm" denilen herhangi bir rezillikten daha iyi sonuç vermesini ummak istiyoruz, eğer canın kan istiyorsa bu ülkede zaten yıllarca dökülmüş bir şey o, yeni bir şey değil: biz istiyoruz ki, bakalım bu kan denilen meret, damarda durduğunda ne işe yarıyormuş? ve biz denemek istiyoruz, en azından bir tek kere barış nasıl bir şeymiş, onu bırak barışı düşünmek, barışı konuşmak nasıl bir şeymiş görmek istiyoruz. bunca yıl zaten sizin istediğiniz yapıldığı için o aynı acılı anlamsız kaset dönüp duruyor kafalarımızda. biz bundan biraz bıkmış insanlar olarak bi kerede bizim dediğimiz şarkı dinlensin istiyoruz, o kasette bi kere de güneşli güzel günlere inanan mutlu bir şarkı çalsın, o şarkıyı duyan kanlı canlı çocuklar, dünyada ölümden en uzakta duran varlıklar olarak delirmiş gibi oynayıp sapıtsın istiyoruz, çocuklarımız bi kere de mutlulukla uykuya dalsın istiyoruz. adına barış denilen bir gruptan, en azından şu an için bir şeyler umut etmek istiyoruz. çok mu? değil be."
UrsusMaritimus Mesaj tarihi: Ekim 22, 2009 Mesaj tarihi: Ekim 22, 2009 Vayy beee barış uğruna kan durması uğruna vatan pahasına siyaset. ne diyimki artık bencillik ve kişisel çıkarlar herşeyden üstün olmuş. Ben lokmamı kazanayım ne olursa olsun buraya isterse amerika mandası isterlerse BÜYÜK SERMEYE ülkesi densin kendi lokmam olduğu sürece farketmez diyor artık insanlar. Yazık o kadar 85 yıllık uğraşa ulusal bilinci vermeye çalışmaya yazık o kadar dökülen şehit kanlarına keşke en baştan kurtuluş savaşını hiç yapmasaydıkta bu günleri görmeseydim. keşke atalarımız kanları bu toprağa dökmeselerdide Büyük Sermayeye köle çocuklarımız olsaydı. en azından canlarını vermeden köle köle çalışıp karınlarını doyururlardı yazık bu gençliğe yazık...... Orta asyaya geri dönüyorum ben ....
Sufi Mesaj tarihi: Ekim 22, 2009 Mesaj tarihi: Ekim 22, 2009 sir said: ama bu forumun ve dünyaya komplo teorileriyle bakan ulusalcıların enteresan bir hastalığı var. bu hastalığın semptomları şöyle: -onlarla aynı fikirde değilseniz a) birilerinden, o fikirlerin zıddını iddia etmek ve güzide kurumlarımızı yıpratmak için para alıyorsunuz b) cahilsiniz-aptalsınız-atgözlüklüsünüz c) hainsiniz-dedeniz de haindi-düşmansınız-türk değilsiniz d) hepsi -onlar mutlaka her koşulda, her yerde, her zaman haklılar. çünkü: a) Atatürkçüler ve vatanlarını herkesten çok seviyorlar. b) "O" her koşulda, her yerde, her zaman haklıydı ve gelecekte de haklı olacak. c) Biz de onun fikirlerini benimsediğimize göre, biz de her zaman haklıyız ve gelecekte de haklı olacağız. -bu ülkenin tamamen onlara ait olduğunu düşünüyorlar. onlar gibi düşünmeyen herkes "yoldan sapmış" ya da "onlar gibi düşünmemekte bi çıkarları var". hiç kimse kendi iradesiyle onlardan farklı düşünüyo olamaz, çünkü bu vatana ihanetle eşdeğer. siz kabul edin veya etmeyin, bu ülkede pkkyı sizin gibi görmeyen binlerce insan var. aynı şekilde tayyibi veya tsk'yı, veya baykalı, bahçeliyi, ve hatta atatürkü sizin gördüğünüz gibi görmeyen, veya sizin sevdiğiniz gibi sevmeyen veya sizin tiksindiğiniz şekilde tiksinmeyen binlerce insan var. ve bu insanlar kötü niyetli-çıkara hizmet eden-vatan haini-iç ve dış mihrak falan değiller, sizinle aynı topraklarda yaşamış tıpkı sizin gibi insanlar, kendi doğrularına inanıyolar ve kendilerini ifade ediyolar. biliyorum, onlar olmasalar siz çok mutlu yaşıycaksınız ama, malesef dünyada işler böyle yürümüyo. bir edik yapayım ve bu topiğe bir köşe yazısıyla da katkıda bulunayım: Açılım, AKP ve Marx Gelenlerden beşi tutuklandı, 29’u bırakıldı. Bardağın yarısı boş mu, yarısı dolu mu? Aynı gün, Diyarbakır’da 18 aylık bebek Mehmet Uytun yaşamını yitirdi. Polisin attığı gaz bombası, annesinin kucağında uyuyan Mehmet’in başına çarpmıştı. Bardağın yarısı boş mu, yarısı dolu mu? Gelenlerin Habur kapısına ulaşmalarından üç gün önce, Erzincan Üniversitesi’nde 23 öğrenci “PKK üyeliği” kuşkusuyla gözaltına alındı. Bardağın yarısı boş mu, yarısı dolu mu? Gelenlerin gelmesinden üç hafta önce, Lice’ye bağlı Şenlik köyü Xambaz mezraında 14 yaşındaki Ceylan Önkol karnına isabet eden patlayıcı nedeniyle hayatını kaybetti. Bardağın yarısı boş mu, yarısı dolu mu? Boş olduğunu düşünenler çeşit çeşit. Ve çeşitli nedenlerle böyle düşünüyorlar. En başta Kürtler. Çok anlaşılır nedenlerle, her gözaltı, her tutuklama, her ölüm, açılımın boş laf olduğunu, ketenpereye getirildiklerini düşünmelerine yol açıyor. Öfkelenmekte haklılar elbet, ama açılımın boş çıkacağını düşünmekte yanılıyorlar bence. Sonra MHP ve CHP. Gelenlerin hepsinin tutuklanması gerektiğini, meselenin tümüyle Genelkurmay’a bırakılıp savaşa devam etmek gerektiğini düşündükleri için, bardağı bomboş görüyorlar. Kendi açılarından haklılar. Sonra da, TKP, ÖDP gibi “sol” partiler var. Onlara göre bardak boş, çünkü zaten her şey emperyalizmin bir oyunu, herkes emperyalizmin maşası. Ve emperyalizmin habis emellerini boşa çıkarmak için Türklerle Kürtlerin savaşmaya devam etmesi, kimse kalmayana kadar birbirlerini kırması gerek. Ne var ki bunu anlamayacak? Ben bardağın dolu olduğunu düşünüyorum. Aranızda belki Marksist olmayanlar vardır. Niye böyle düşündüğümü anlatayım. İki şeye çok güveniyorum. Birincisi, Kürt halkının mücadelesine güveniyorum. Bu mücadele, Kürt sorununun silah zoruyla çözülemeyeceğine Türkiye devletini ikna etti ve etmeye devam edecek. İkincisi, Türk egemen sınıfına güveniyorum. Bu dediğim biraz garip karşılanabilir. Açayım. İster burjuvazi deyin, ister büyük sermaye veya TÜSİAD. Bu sınıf, Kürt sorununa barışçı bir çözüm istiyor. Kürtler açısından sınırlı bir çözüm, ama çözüm. Bu sınıfın hükümeti olarak, AKP hükümeti sorunun çözülmesi için gerekli bütün adımları atıyor ve atmaya devam edecek. Yavaşça atacak, her aşamada TÜSİAD’ın desteğini sağlamca arkasına aldıktan sonra atacak; atarken “vatan, millet” edebiyatını eksik etmeden, ulusal çıkarlardan söz ederek atacak, ama atacak. Egemen sınıfa duyduğum güven, bu sınıfın demokrasiye, insan haklarına, azınlık haklarına ve uluslararası yasalara önem verdiğini düşünmemden kaynaklanmıyor. Hiçbirine zerre kadar önem vermiyorlar elbet. Ama kendi çıkarları bu sorunu çözmelerini gerektiriyor. Ve kendi çıkarlarını benden daha iyi bildiklerinden kuşkum yok. Avrupa Birliği’ne girmek istiyorlar, bir. Kendi kullanabilecekleri devasa ekonomik kaynakların savaşa akıtılmasını istemiyorlar, iki. Kürt illerine rahat rahat yatırım yapıp kâr etmek istiyorlar, üç. Dünya egemen sınıfı içinde saygın bir yer işgal etmek istiyorlar, dört. Sorun çözüldüğünde kaybedecekleri hiçbir şey yok, kazanacakları çok şey var. Hükümete güvenim de, kezâ, AKP’nin demokratlığına inanmamdan değil. Bu hükümet, seçildiği günden beri tüm icraatlarıyla büyük sermayenin hükümeti olduğunu kanıtladı. Allah’la, cinler ve perilerle, şeriatla hiçbir ilişkisi olmadığını birkaç on bin Cumhuriyet okuru ve birkaç yüz İşçi Partili ve TKP’li dışında herkese kanıtladı. Artık Silahlı Kuvvetler ve Genelkurmay Başkanı bile, millî istihbarat ve derin devlet bile buna ikna oldu. İkna olmadıkları yerde, hiç şaşmam, TÜSİAD istişare kurulundan bir delegasyon gidip generallerin kulağını çekiyordur. Kısacası, bu hükümet büyük sermayenin tüm ihtiyaçlarına şu ana kadar cevap verdi, bundan sonra da vermeye devam edecek. Sermayenin kârlılığının önündeki saçma sapan sorunları çözecek. Marx’tan öğrendiğim kadarıyla, bir ülkede, sınıflar arasındaki güç dengesinin izin verdiği ölçüde, egemen sınıfın istedikleri olur. Türkiye de nihayet Marksizm’e uygun, doğru dürüst bir ülke olmaya başladı. Generallerin, mafya babalarının, hortumcuların, korucuların yönettiği bir ülke olmaktan çıkmaya, Koçların, Sabancıların, TÜSİAD’ın yönettiği bir ülke olmaya başladı. Ve ülkeyi bunların adına, bunların çıkarına AKP yönetiyor. Kürt açılımı bu nedenle oyun değil, gerçek. Peki, benim gibi düşünenler ne yapmalı? Açılımı desteklemek yeterli mi? Hayır, değil. Geri adım atılmasını önlemek, çözümün yarım yamalak olmasını engellemek için, Kürtlerle birlikte sokaklara dökülmeliyiz, hükümete sürekli tabandan basınç uygulamalıyız. Roni Margulies 21.10.2009 Taraf ne bileyim sticky mi yapmalı, her "ya sev ya badabadoo" başlığına c/p mi etmeli... neyse eline diline sağlık sir.
Wispy Mesaj tarihi: Ekim 22, 2009 Mesaj tarihi: Ekim 22, 2009 UrsusMaritimus said: Vayy beee barış uğruna kan durması uğruna vatan pahasına siyaset. Ya müfredatın tarih kitaplarında anlatırlardı ya, din elden gidiyor diye ayaklanan kalabalık diye.. Şu anda vatan elden gidiyor diye çığırtkanlık yapanın çok bir farkı yok gözümde. UrsusMaritimus said: Orta asyaya geri dönüyorum ben .... Ulaklarla haber salın, Otağını kursunlar, kımızınıı hazırlasınlar Ursus Kağanın !
Bone Mesaj tarihi: Ekim 22, 2009 Mesaj tarihi: Ekim 22, 2009 Viktor said: alp er tunga aslinda olmemis medyadan gizleniyor yakinda gelip darbe yapicakmis taraf gazetesinin yalancisiyim, ellerinde cok gizli belgeler varmis lol: http://www.youtube.com/watch?v=_lQadUCXLtU
UrsusMaritimus Mesaj tarihi: Ekim 22, 2009 Mesaj tarihi: Ekim 22, 2009 yok gerçekten merak ediyorum inanıyormusunuz bu barışın geliceğine???? Bütüüüüüün bu tavizleri vererek alın ermenistan toprağını alsın, alın kürdistan kurulsun diyerek. Gerçekten barış olacakmı ??? Gerçekten inanıyomusunuz başka bi terör örgütünün çıkmayacağına., Bide bi sorum daha var çağırtkanlık die demiyorum ama O zaman kurtuluş savaşını neden yaptık ??? Neden bu halk birleşip o kadar kanını döktü bu vatan uğruna ?? Neden kurduk Türkiye Cumhuriyetini?? Neden özgürce yaşamak İstedik?? İngilterenin Amerikanın uşağı olmayalım diye Neden savaştık??
Bone Mesaj tarihi: Ekim 22, 2009 Mesaj tarihi: Ekim 22, 2009 ya hala anlamadınız mı, adamlar mandacı. demokrasiyle, özgürlükle, barışla zerre alakaları yok. sadece bol keseden sallayarak mandacılığı savunuyorlar :)
UrsusMaritimus Mesaj tarihi: Ekim 22, 2009 Mesaj tarihi: Ekim 22, 2009 CİDDİ olalım bone cevap ver sorularıma bütün bu tavizler verilerek barış olması doğrumu yanlışmı ?????
sg-1 Mesaj tarihi: Ekim 22, 2009 Mesaj tarihi: Ekim 22, 2009 şuna acaip takıldım: "yılmaz özdil hep satır atlayarak yazıyor" ne demek ki bi kere? adamın kimi yazısı güzel olur, kimisi kötü olur. kimine katılırsın, kimine katılmazsın. yılmaz özdil siyasi parti veya stk falan değil, köşeyazarı, dolayısıyla "entera basıyor" alakasız bir eylem. bi yazısında enter'a basar, bi başkasında uzun yazar, olamaz mı? burada yine bol keseden "söylenene değil söyleyene bakma" manevraları dönmüş, ama biz bakarsak yanlış siz yaparsanız doğru oluyo, onu güzelce anladım. yılmaz özdilin bugünkü yazısı bence biraz fazla enter içeriyordu, onun dışında her zaman söylediğinden farklı bişey de söylemiyodu. ama topiğe konu olan yazısı bence çok iyiydi. ama bu forumun ve dünyaya liberalizm gözlükleriyle bakan liboşların enteresan bir hastalığı var. bu hastalığın semptomları şöyle: -onlarla aynı fikirde değilseniz a) ergenkoncusunuz b) barış istemiyorsunuz, kan istiyorsunuz c) ırkçısınız, cCc'siniz d) hepsi -onlar mutlaka her koşulda, her yerde, her zaman haklılar. çünkü: a) pkk'nın terör örgütü olmadığına inanıyorlar. b) ülkeyi bebek katili kurtaracak sanıyorlar. c) barış için terörist olmayan terör örgütü ile masaya oturulması gerektiğini düşünüyoalr. -bu ülkenin tamamen onlara ait olduğunu düşünüyorlar. onlar gibi düşünmeyen herkes "faşist" ya da "onlar gibi düşünmemekte bi çıkarları var". hiç kimse kendi iradesiyle onlardan farklı düşünüyo olamaz, çünkü bu demokrasi düşmanlığıyla eşdeğer. siz kabul edin veya etmeyin, bu ülkede pkkyı sizin gibi görmeyen binlerce insan var. aynı şekilde tayyibi veya tsk'yı, veya baykalı, bahçeliyi, ve hatta atatürkü sizin gördüğünüz gibi görmeyen, veya sizin sevdiğiniz gibi sevmeyen veya sizin tiksindiğiniz şekilde tiksinmeyen binlerce insan var. ve bu insanlar kötü niyetli-ırkçı-faşist-kan içici felan değiller, sizinle aynı topraklarda yaşamış tıpkı sizin gibi insanlar, kendi doğrularına inanıyolar ve kendilerini ifade ediyolar. biliyorum, onlar olmasalar siz çok mutlu yaşıycaksınız ama, malesef dünyada işler böyle yürümüyo.
sg-1 Mesaj tarihi: Ekim 22, 2009 Mesaj tarihi: Ekim 22, 2009 thenumberse7en said: sg-1 said: esas bomba kısmı şudur yazının: "PKK, öldürmekle bitecek bir örgüt değildi çünkü medyanın tanıttığı gibi bir “terör” örgütü değildi, PKK, çok acı çekmiş bir toplumun öfkesiydi. " tamam arkadaşlar, dağılın, pkk terör örgütü değilmiş. biz yanlış anlamışız olayı. Düşünmeden yaftalıyorduk di mi Ahmet Altan'ı, önyargılıydık, ezbere konuşuyorduk, hala Ahmet Altan'a destek çıkabilecek olan varsa aramızda, aynen selam ederim. okudugunu anla.şimdi biraz göreceli bir kavram terör örgütü. ahmet altana göre PKK terör örgütü degil, bir örgüt. ama ne diyor? Terör uygulayan bir örgüt. evet böylece dünyada hiç terörist kalmamış oldu, bütün terör örgütleri legal kılıfa girdi. tebrikler...
Nefr Mesaj tarihi: Ekim 22, 2009 Mesaj tarihi: Ekim 22, 2009 emek guzel, ugrasmissin epey kabulum lakin o icerik o elestiriye olmamis, cunku senin elestirmeyi hedefledigin kitle zaten birak herkesi kendisi gibi gormek, azinlik oldugunun gayet bilincinde. ek olarak, zaten genel olarak dusunce ve ifade ozgurlugunu savunuyor olmalari, orjinal yazida elestirilen karsit fikre tahammulsuzluk dusuncesini senin bu sekilde kullanmani engelliyor bir kere soyle dusun; libos / donek hede hodo diye elestirdigin insanlari zaten fikirlerinin, kafa yapilarinin 'mermer' olmamasi, dunden bugune yeni veriler bilgiler isiginda degisebilmesi nedeniyle elestiriyorsun. bu durumda ayni insanlari ayni anda sabit bir fikre gozu kapali yapisip baska herseyi reddetmekle suclamak saglikli bir dusunce degil kanimca
Öne çıkan mesajlar