Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

İyiler ve Kötüler Nihat Genç Yazısıdır Uzundur Doktorlar Okumamanızı Tavsiye Eder.


odiflame

Öne çıkan mesajlar

İYİLER VE KÖTÜLER

Bugünkü halimizi çok güzel anlatan bir fıkrayla başlayayım yazıma, Trabzon'un eski gazetecilerinden Cevdet Alap'ın hatıralarında okudum, I. Dünya harbinde Rus gemileri Trabzon'u denizden kuşatmış bombalıyor.. Bizim savaş gemilerimiz de aynı anda Batum sularında.. Rus gemileri Trabzon'u ağır top atışına tutarken, Trabzonlular Rus gemilerinin Türk gemileri olduğunu ve Trabzon'a girişlerinin kutlama atışı yaptığını sanır. Halk sahile toplanır ve Türk savaş gemilerinin tören atışı yaptığını sanarak alkışlayıp hoplayıp zıplayıp kutlayıp eğlenerek cevap veriyor, tam bu sırada, dönemin Trabzon valisi de bir kayığa binerek Türk savaş gemilerini karşılamaya gitmekte. Ruslar Trabzon'u bombalıyor ve vali karşılamak için kayıkla gemilere doğru gitmekte ve halk kıyamet gibi alkışlamakta, sevinerek hoplayıp zıplamakta. Ancak Rus gemileri top atışlarını durdurmadan sürdürür ve halk bir bakar ki topların biri çarşıya biri caddeye biri evlere biri camiye düşmekte. Ve karşılamaya giden vali Rus savaş gemisine yakınlaştıkça durumun farkına varır ve top atışlarını Türk değil, Rus savaş gemisinin yaptığını anlayıp gerisin geri küreğe sarılıp kaçmaya başlar. Ve Trabzon'da büyük bir panik havası başlayıp çoluk çocuk yaşlı ihtiyar kadınlar şehri hemen terk etmeleri için hazırlığa başlayıp şehirde erkekleri ve askerleri bırakıp Samsun'a doğru bulabildikleri kayık kağnı ne varsa binip muhacirlik yoluna düşerler.
Bugünlerde de ülkemiz işgal altında ve halkımız bu işgali bu top atışlarını alkışlıyor, hatta bazı gazeteler ve TV'ler işte özgürlük geldi diye çılgınca sevinmekte, gerçekte ise, ülkemiz, yasalarımız, hukukumuz, insanlarımız, değerlerimiz topa tutulmakta.. Hikayemiz budur.
Bundan çok değil beş sene önce telefon dinleme skandalları gazetelerde görünmeye başladığında Fethullahçı yapılanmanın polis teşkilatını ele geçirdi geçirecek tartışmaları gündemdeydi. Artık bu tartışma bitti, Fethullahçı yapılanma polis teşkilatına yüzde yüz hakim. Fethullahçı yapılanmadan haberdar olan herkesin konuştuğu konu ise, Fethullah dershanelerinde sadece askeriyede olan kurmay imtihanları için bunca yıldır kurmay imtihanlık özel kursların ne çok çalıştığını ve ne çok askerin bu kurmay imtihanı kurslarına katıldığı düşünülürse ve zihninizi biraz yorarsanız, beş yıla kalmaz, Türk Ordusunun polis teşkilatından farksız olacağını, artık iş işten çoktan geçmiş olacağını düşünmekte fazla zorlanmayız.. Ve artık göç muhacirlik ülke terk etme normalden sayılmaya başlar ve gittiğiniz yabancı ülkede beş yılı doldurmadan ülke bayrağının yeşile döndüğünü de görürseniz, şaşırmayın.
Benim tüm bu gelişmeler karşısında görüşüm ise çok açık, bir fıkrayla belirteyim: Reşat Nuri'den mi okudum hatırlamıyorum, İzmir'de bir zamanlar Mızraklı Dede diye şöhretli bir türbe varmış, Telli baba türbesi gibi. Kimi türbeler işsizliğe kimi türbeler baht açıklığına kimi türbeler imtihanı kazanmak işe girme konusunda ihtisas sahibi olmuş ve hangi türbenin ne görevi olduğunu, çocuğu işe girecekse, hangi türbeye gideceğini halkımız hepimizden iyi bilir. İşte Mızraklı Dede'nin özelliği de şu, hangi kadını kocası boşamış ya da terk etmiş ya da evine gelmez olmuş, çocuklarına, kendisine bakmıyorsa, bu işlere de Mızraklı Dede bakıyormuş. Ancak Mızraklı Dede sağlığında çok acaip bir vasiyette bulunmuş ve bu vasiyetiyle meşhur olmuş. Mızraklı dede, kocasından dayak yiyen ya da terk edilmiş tüm kadınlarımıza, gelin bana dua edin demiş, ancak, tuhaf olan, duanın kendisinde. Benim kapıma gelenler bana ağzı dolu küfredecek.. Ne kadar küfür biliyorsa söyleyecek, demiş. Tabii kocasından illallah diyen hanım hanımcık kadınların türbeye gidip ağız dolusu küfür etmesi nezaketen çok zor. Üstelik alışıldık bir şey değil. Ama Mızraklı Dede böyle buyurmuş. Kadınlar türbeye geliyor ve sanduka etrafında ana avrat küfrederek dört dönüyorlar . Fıkra şöyle, İzmir'in güngörmüş zengin hanımefendi ağırbaşlı kadınlarından birinin yolu türbeye düşmüş, çünkü kocası terk edip gitmiş. Sanduka etrafında dönüyor ama bir türlü galiz küfürler savuramıyor, dudaklarından mırıldanarak ve utana çekine "Mızraklı Dede ağzına sıçiyim" diyor ama utancından da geberiyor. Tam bu sırada hanımefendi güngörmüş kadının arkasından bizim Ofli, nine hala dediğimiz kocakarılardan biri de elleri açık küfürler ederek sandukayı dönmekte. Öndeki kadının kibarlıktan bir türlü küfür edemediğini görünce, kadına arkadan bir dirsek vurup: " Kızım sen de din diyanet bilmiyorsun, küfür öyle mi olur, diyeceksun ki, ta ananın ...."
Neyse doymadım size, bir fıkra daha anlatayım. Telefon dinlemeleri ayyuka çıkınca aklıma geldi. Bir yazar arkadaş "yahu bırakın da savcılar adam gibi çalışıp Ergenekon'u ortaya çıkarsınlar.." dedi, karşılık olarak, yahu, her şeyi dinliyorlar herkes zaptürapt altında, yine de gitmiş Nurseli İdiz'in donlarında Ergenekon'u arıyorlar, dedim. Ve bir fıkra anlattım, birgün Medine'ye Hazreti Muhammed'i öldürmek için bir yahudi genç gelir. Zengin bir Medineli yahudinin evine yerleşir. Zengin yahudi genç misafire niçin geldiğini sorar, genç yahudi, Hazreti Muhammed'i öldürmeye geldiğini söyler. Zengin yahudi telaşa kapılır, yahu olur mu, şimdi seni görürler yakalarlar, beni de öldürürler, der. Terörist genç, senden başka bilen yok, korkma, kimsenin haberi olmaz der. Zengin yahudi, olur mu kardeşim, hani bizim Musa'ya Tur Dağı'nda levhaları (on emiri yazan kutsal taş levhalar) getiren Cebrailaleyhisselam vardı ya, işte o cebrailaleyhisselam bugünlerde Hazreti Muhammed'e çalışıyor, ne var ne yok herşeyi görüyor biliyor Muhammed'e bildiriyor...der.
Herkesin her şekilde en mahrem konuşmaları dinleniyor, Amerika'nın uyduları tepemizde, herkesi her şekilde takip edebiliyorlar, yediğimiz içtiğimiz kiminle nasıl nerede konuştuğumuz herşey ellerinde, yani, dedim, cebrailaleyhisselam bugünlerde bizim savcılara çalışıyor, ama bizim savcılar, hem Amerika'nın desteği hem göklerden cebrailaleyhisselam'ın lojistik gayretlerine rağmen gitmişler Ergenekon'u Nurseli İdiz'in yatak odasında arıyorlar...Türkiye'de üç büyük darbe yapıldı, 60 ihtilali, 12 mart, 12 eylül, üçü de bin kanıt yüzlerce kitapla ortada bir gerçek ki Amerika yaptı, gidin Amerika'ya karşı gelin. Türkiye'ye atanan ABD büyükelçileri niye hep istihbarat ve güvenlik birimlerinden gelme, niye bize Rusya, İtalya, Almanya gibi yerlere atadıkları elçilerden atamıyorlar, çünkü, Türkiye sıcak operasyonel alan..
Doymadım diyorsanız bir tane daha anlatıp konuya girelim, bu fıkrayı da sanırım Ahmet Muhip Dranas'dan okumuştum, birgün Faziletle - Talih yolda yürüyormuş, yani, talih kısmet denilen talih ile erdem ifade eden Fazilet. Talih, Fazilet'e demiş ki, bu dünyada en büyük benim, herkes bana tapınır, herkes benden medet umar. Fazilet demiş ki, nasıl olur, ben dünyada en değerli şeyin Fazilet olduğunu bilirim. Talih demiş ki, hayır kardeşim, şimdi bir çamura dokunsam heykel olur, bir taşı tutsam altın olur, herkes gece gündüz sabah akşam beni arzular, bana dua eder, bir şans bir talih diye Tanrıya yakarır. Fazilet demiş ki, kardeşim, benim bildiğim bütün peygamberler bütün büyük siyasi liderler bütün iyi insanlar sabah akşam ben Fazilet'i ister, bu dünyada herkes Faziletli olmak ister. Talih, demiş ki, bak Fazilet kardeş, seyret beni, (yolda bir eşek kafası iskeleti görmüş), şu eşek kafasını görüyor musun, şimdi onun içine gireceğim. Talih gitmiş eşek kafasının içine girmiş, tam bu sırada, kilise cemaati boşalmış ve önlerinde bir papaz. Papaz eşek kafası iskeletinin önüne gelince, arkasındaki cemaate dönüp, ey cemaat, bu eşek var ya, bu eşek Hazreti İsa'nın son bindiği eşeğin ta kendisidir. Der demez cemaat eşek kafasını almış kiliseye götürmüş altın mahfazalar içine koymuş, kilisenin en muteber köşesine yerleştirmişler ve milyonlarca hristiyan ziyaret etmeye başlamış.. Eşek kafasında bir şans bir talih sormayın, dünyanın en kutsal nesnesi olmuş.. Fazilet neye uğradığını şaşırmış ve çok geçmeden kendine gelip, milyonlarca cahil ziyaretçiye doğru, işte demiş, ben bugünler için varım.. Bu cehaleti bu kandırmacayı yenmek için insanların yapacağı tek şey, erdemli faziletli olmaktır.
Neyse, işte gördünüz, Yimpaşlar'dan Kompasanlar'dan, Deniz Feneri'den, Almanyalar'dan gelsin paralar, dolsun cepler.. Bugün şöhretine tanık olduğunuz o yazarların hepsi bu cebe indirilmiş paralarla maaşlar aldılar, gazeteler çıkardılar, bu paralardan Ali Bayramoğulları, Kürşat Buminler de kendince maaşcıklarını alıp huzurlu rahat gel keyfim bir yazarlık hayatları oldu. Bir Fethullah hocadır, bir Soros'dur, bir Deniz Feneri'dir, bir dümendir tutturdular, yüzlerce yazar Abant toplantılarında, gazetelerinde tartışmalarında bu eşek kafasının içine girdi. Şansa bakın, kimi büyük yazar oldu, kiminin Elif Şafaklar gibi talihi döndü Büyükada'da beyaz köşkleri oldu, kiminin şöhreti Avrupalar'da ödüller topladı, İngiltere'de toplantılar, Amerika'da paneller, her yıl ödüller, talihe bakın. Kadın, zavallı bir ev kadını, şansa bakın Yeni Şafak'ta köşesi var, şöhreti var, maaşı var.. Adam sıradan bir avukat, Yeni Şafak'ta yazar, maaşı yerinde, ekran ekran gezip Allah din müslümanlık vaaz veriyor, şansa bakın, holdingleri oldu, milyarları oldu, onbintane dershaneleri oldu, onbinlerce savcıları oldu..Yüzlerce gazetesi, ınternet sitesi, TV'si oldu..
Şans, talih, kısmet işte, her biri köşe oldu, büyük yazar oldu.. Ne yapabiliriz, bu eşek kafalarıyla uğraşmak artık imkansız, her gazeteyi her sokağı her holdingi her ekranı doldurdular, sayılamayacak kadar çok eşek kafası.. Cumhuriyetimiz bir eşşeoğueşşek cumhuriyetine dönüşüyor. Sayıca çoklar, paraca çoklar, ziyaretçileri de çok, el öpenleri de çok.. Yapılacak tek şey var, bütün bu eşek kafalarına karşı faziletle erdemle mücadele etmek, insanlıkla, çalışarak, kimseden medet ummadan, para almadan, gerçek bir insanlık kavgasını erdemle vererek, bu eşşek kafalarının hakkından gelebiliriz. Daha dün Amerika El-Kaide'yle işbirliği yapıp Rusya'ya karşı Afganistan'da savaşıyordu, savaş bitti, El-Kaide Amerika'ya karşı geldi ve Amerika El-Kaide'yi dünyanın en büyük tehdidi ilan etti, aynısı, bugünün Amerikan köpekleri dünkü köpeklerden rahatsız, ancak Amerika'nın asıl canını sıkan Irak savasından sonra kim homurdanmış kim Amerika'ya karşı gelmişse şimdi hepsini yok etmek istiyor ve bu zavallı yazarların talihi açıldı ve hepsini şans kısmetle organize şekilde besleyip koruyup kullanıyor.
Fazilet mücadelesi ne demek? Bakın, Baudrıllard'ın bir kitabında okumuştum, kumara yatırılan para değerini yitirir. Kelepir hale gelir. Mesela bir eviniz var, alın teriyle kazanılmış, bu evi kumara pey diye sürdüğünüzde değeri düşer, kumarda kazandığınız paranın da değeri düşüktür. Paranın hayrı olmaz, haydan gelir huya gider. Gerçekte kumarda kazanılan parayı kimse çoluk çocuğuna yedirmez, haramdır deyip, kumar parası karıya kıza içkiye keyfe yatırılır. Oysa para aynı paradır. Üstünde yüz milyar yazıyor, işte aynı yüz milyar, niye kumarda kazanılıp kaybedilince bu yüz milyar aynı o eski yüz milyar olmuyor. Tabii ki ahlakla ilgili bir şey, paranın değeri ne kadar nesnel olsa da yani yazdığı kadar değeri olsa da yazılmayan ahlaki kurallar bu paranın değerini düşürtüyor.
Bakın Kanal 7, Yeni Şafak, kelepir paralarla kuruldu, yüzlerce yazar bu kelepir medya üzerinden şöhret oldu. Ayrıca Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan siyasi propagandalarını bu kelepir medya üzerinden yaptı. Bugünkü makamlarına bu kelepir medya marifetinin dümeniyle, yani, çalışılmadan kazanılmış, soyulup kaçırılıp indiregandi yöntemlerle sahip alınmış cebellezi marifetiyle oldu.
Tekrarlayalım, bu cumhurbaşkanımız ve başbakanımız, siyasi çıkışlarını, propagandalarını, şöhretlerini ve siyasi kariyerlerini bu dümenle kurulmuş gazete ve bu TV'ye borçlu mu değil mi. Yüzde yüz bu medyayı basamak kullanarak yaptılar. Ve bugünkü şöhretlerine ve bugünkü makamlarına bu kelepir soygun paralarıyla ulaştılar. O halde, bugün işgal ettikleri makamlar 'milli iradenin' makamları mı, yoksa kelepir çalıntı paralarla mı elde edildi. Kelepir.. Makamları kelepir, siyasi kariyerleri kelepir, şöhretleri kelepir, kendilerini öven yazarların maaşları kelepir, kendilerine basamak olan on binlerce köşe yazısı haber döşeyenlerin hepsi kelepir, çünkü, alın terleriyle değil saf insanları kandırarak ele geçirilmiş parayla ve siyasi İslam da bir ahlak kavgası değil bir tezgah kurularak kotarıldı.
Ancak, hayatımızda kelepir olmayan şeyler var, mesela Kurtuluş Savaşı, kanla kazanıldı, hiçbir anında hiçbir ferdinde kelek kelepir üçkağıt yok, harbi dişe diş süngü süngüye bir ölüm kalım savaşıyla kazanıldı. Şimdi, kelepirden makam sahibi olanlar, bu makamların gücüyle, kanla terle kazanılmış bu bağımsızlık savaşından nefret ediyor.. Niçin? Çünkü, bağımsızlık savaşı dümen tezgah işi değil.. Ahlaklı faziletli çalışkan insanların işi.. Bu ülkeyi yoktan var ettiler. Sizin foyanız üç günde ortaya çıktı. Bu kelepir tezgahından bir din bir İslamcılık uydurdunuz ama buraya kadar. Bundan sonra bir daha siyaset mi yapmak istiyorsanız, ahlak ve fazilet ve erdemle tanışmak zorundasınız. Çıkarılacak insanlık dersi budur, maaşlarınızı alınterinizle kazanın, siyasi kariyerinizi tertemiz inşa edin.
Mesela İslam, Kanal 7 ekranlarında hızla yenen hızla tüketilen facefood'a dönüştürülüp, hamburger, dürüm islamı oldu. Türkü proğramı türkü proğramıdır, kolay okunur kolay dinlenir. Bu kadar zorlamaya gerek yok, içine ahlaki vaazlar yerleştirilmesi saçmalık. Bugün anlıyoruz ki, hırsızlığı örtmek ve İslamı TV propagandasını güçlendirmek daha çok yardım parası almak için, dini vaazlar dahi türkü programının içine yerleştirildi.
Seksi türkücü namıyla Türkiye şöhretini tamamlayıp Kanal 7'ye transfer olan sabah sunucusu hanımefendi türkücü, türkü aralarında bir nefes dinlenirken, din hocasının karşısına terbiyeli hanım hanımcık kurulup vaazı sessizlik içinde dinliyor ve hemen hooop deyip yeniden seyircisiyle vur patlasın çal oynasın göbek faslına kaldığı yerden devam ediyor.
Aslında bu hanım sunucumuzla Perihan Mağden ve Elif Şafak'ın fotoğraflarını yan yana getirin, Perihan hanım, ki namı diğer: Gestapo Pero, arkadan pörtlemiş kusmuk yeşili asansör çapkını gözleriyle işi gücü buymuş gibi, Amerika'daki hocasına artık gelsin, niye gelmiyor yazıları yazarken, Elif Şafak hanım da bir memurun kızıyken Büyükadalar'da köşklere transfer olmasının hayırlı müsebbibi hocasına gelsin dualarını dosta mektuplar başlığıyla romantize edip yazıyor. Seksi türkücü kızımızın pop islamın pop İslamcılığın resmiyle Perihan Mağden ve Elif Şafak hanımların resimleri politik islamın banknot paralarına yan yana basılmalı. Çünkü politik islamın yani hırsızlığın meşrulaşması ve hırsızlığın kamufle edilmesinde görüntü ve yazılarıyla başa baş dişe diş mücadeleleri parmak ısırıcı cesurlukta özgürlük savaşçısı tadında.
Gestapo Pero'nun sunucu seksi türkücümüzden hoşlanmayacağı çok açık ama bu köylüleri, demokrat özgürlükçü kucaklayıcı koruyucu melekliğiyle Radikal gibi hem kentli hem etnikçi gibi tuhaf karışımların özgürlük diye yutturulduğu gazetede koruması manidardır. Ancak Gestapo Pero'nun Hayrünisa aşkı Abdullah Gül sevgisi ve Kafkaesk yanını da ciddiye alırsak, politik islamın banknotlarına yerleştirilecek şu dört resim daha anlamlı olur: Hayrünisa hanımın portresi, Abdullah beyin portresi, Perihan hanımın portresi ve Kafka'nın portresi.
Politik islam, etnikçilik, özgürlükçülük, Amerikancılık, hırsızlık, kömürcülük, Avrupacılık karışımı bu politik çorba mübarek ramazan ayımızın iftarlarında önümüze her akşam ekran aşçılarıyla kotarılıp kotarılıp koyuldu. Ama çok soğuk bir çorbaydı bu bin yıllık kuyruk yağı suratlı yobazların çorbası.
Şüphesiz aynı kanalın gece programlarının sürekli konukları, Mehmet Altanlar, Kürşat Buminler, Ali Bayramoğulları ve nice Soroscu suratların, sıkıntılı düşün adamı portrelerini ayrı bir iftariyelik çorba yapıp göstergebilim açısından incelemek lazım. Sunucu ya da yazar pozunda okullarını yeni bitirmiş zavallı köylü çocuklarının aralarına karışarak onlarla güya bilmiş mıy mıy felsefe, siyaset, İslam, sosyoloji konuşurken çekilecek bir fotoğraf bize politik islamın en değerli fotoğrafını verecektir.
Hepsi bir şekilde bu hırsızlıktan pay alıyordu, bu hırsızlığın dümeniyle oluşmuş gazetelerde TV'lerde iştahla konuştular ve ekrandan bizleri dövmeye kalktılar, savcıları dolmuşa gaza getirip ve daha büyük Amerika merkezli bir organizenin gestapoları oldular.
Hırsızlar ekrandan bize sürekli özgürlük ve demokrasiden bahsetti, konuşmaları pöhh pöhh sakin soğuk ve analitikti, laga lugaları uydular vasıtasıyla Anadolu'nun bütün köy ve kasabalarına ulaştı ve saf masum tertemiz insanlarımızın beyinlerini Atatürk, Cumhuriyet düşmanlığıyla doldurdular, tam yirmi yıl. Şimdi beyinleri yıkanmış o köylülere gidip sorsak sabahlara kadar bu zırvalardan aklınızda ne kaldı diye, reçel mi sucuk mu yoğurt mu, neydi konuştukları desek, hatırladıkları tek şey, bir yok etme nefreti, bir düşmanlığın altyapısını oluşturan beyin yıkayan ve sık tekrarlı aynı cümlelerle yüzlerce aynı laf..
Ve hazin son özgürlükçü liberallerin İslamcı boyası işe yaramadı, kepaze skandal bir hırsızlık kokusu buradan şöhret olmuş yüzlerce yazarın siyasetçinin üstüne fare leşi gibi düştü ve fare leşinden farksız beyinlerini tüm ülkeye teşhir etti..Bu konuşmalardan aklımda kalan, bir yığın hilkat garibesi Boğaziçi, Bilgi üniversitesi hocasının kel ve kalın kafası, hantal ve beton cümleleri ve küflenmiş turşuya dönmüş aynı cümleleri binlerce kez tekrar etmeleri. Derken yakayı ele verdiler şimdi kelepçelenmeyi bekliyorlar.
Peki kim bu kelepçeyi vuracak? Adalet bakanı, başbakan, cumhurbaşkanı, hepsi bu kanaldaki propagandaların ürünü. Hazine değerinde siyasi imkanların önünü açan bu kanal ve gazetenin yazarları mübarek insanlardır, bunlara kim kelepçe vurabilir, bir pislik varsa, o da Almanya'nın bir komplosudur, Almanlar'ın İslam düşmanlığıdır.
Gördünüz kardeşlerim, savcılar hukuk dışı telefonları dinliyor, gestapo yazarların önüne konuyor, gece yarısı evlerinden alınan insanların daha suçu yokken TV'lerde linç kampanyaları yok etme güdüsüyle dönüyor, istediği saatte istedikleri insanı alıyorlar, suç yok, kanıt yok, linç kampanyasının ardı arkası yok. Nazileştirilmiş ve orospulaştırılmış bu hukukun psikolojik alt yapısını bu gazete ve TV'lerde inşa edenlerin nasıl bir ahlakı olabilir?
Gördünüz işte, yurttaştık, vatandaşdık, şimdi hepimiz topluca 'rehine' olduk, ne zaman alınacağız, kim alacak niye alacak bilen yok.
Nürenberg mahkemeleri, Nazi savcılarını yargılamıştır ve iddianame şu cümlelerle başlar: Burada hukukçular yargılanacak, çünkü onlar hukuksuz gözaltılar yargılamalar yaptılar, adalet burada adaletin önünde yargılanacak, savcılar burada başka savcılar tarafından yargılanıp hukuk dışına çıkanlar hukuk önünde hesap verecek…
Bakalım, önümüzdeki yıllarda bu hukuk adına linç kampanyalarını organize düzenleyen savcılar ve gazeteciler ortak girişimi mahkeme önüne çıkacak mı?
Ergenekon soruşturması şöyle bir şeye dönüştü, hani, deprem öncesi deprem olacağı haberini öyle başarısız verirsiniz ki, deprem paniğiyle insanlar telaşla kaçışır balkondan atlar ve depremden daha büyük bir felaket deprem korkusuyla oluşur.Yani, şimdi darbe olsaydı, hukuka ve topluma bu kadar zarar verir miydi, hukuk bu kadar azgınlaşır vahşete dönüşür müydü insan soruyor. Bu hukuk paniğini yaratanlar başka bir şey de yaptılar, usulca ve gizlice kendilerinden bildiklerine özel telefonlar edip onları ustaca korumaya ve soruşturmadan uzak tutmayı başardılar, ki asıl sorgulanmaları gerekenler ortalıkta hiç yok, ortalıkta Nurseli hanımın donları geziyor.
Neyse bunları bu sütunlarda uzun uzadıya daha çok konuşacağız, yavaş yavaş konuya girelim, hırsızlık, dünyanın her yerinde olabilir, olacak. Ancak, Deniz Feneri davasında gördük ki, hırsızlıkla bir siyasi organizasyon tasarlandı, bunun adı: siyasi İslamcılık. Deniz Feneri paralarıyla Kanal 7'nin tüm programlarında İslam'a aşırı vurgu yapılıyordu, ekrana çıkan herkes aşırı İslamcı hassasiyetle kudurmuş gibi salyalar içinde konuşuyordu. Kanal 7 ve uzantısı Yeni Şafak'ta aklınıza gelen her konu her olay İslamcı demagojinin ve İslamcı siyasetin konusu oluyordu. Buradaki yayınlara göre Türkiye ve dünyadaki tüm kötülüklerin kökeni bu yazarların taşıdığı İslamcı düşünceye riayet edilmediği içindi.
Dini tüccarlık için kullanan yobazlar bu topraklarda bin yıl önce de vardı, dörtyüz yıl önce de, bugün de. Ama bugünkü yobaz, bilgisayar kullanır, savcılıkları siyasi gücüyle ele geçirir, modern mağazaları vardır, Amerika'da entelektüellerle toplantılar yapar, dergi gazete çıkarır, ama kuyruk yağıyla cilalanıp incelmiş aynı sesle konuşan yobazdır o.
Bilgisayar holding gazete kullanması yobazı sadece görünüşte değiştirir, bilgisayarın modern yüzü yobaz gerçeğini değiştirmez. Ülkemizin değişmez gerçeği budur, dini kullanma siyaseti.. Dini kullanma siyaseti topraklarımızda asırlardır donmuş kalmıştır. Asırlar geçse de dünya değişse de değişmeyen gerçeğimiz budur. Bu felaket artık ülkemizin kaderidir ve siyasetimizin baş belasıdır. Eşekle ulaşım çağından uzaya yolculuk elektronik bu çağa kadar bu amansız felaket hiç değişmeden donmuş kalmış ve modern gazeteleri holdingleri bankaları kullanarak yani kılık değiştirerek yoluna daha tehlikeli daha güçlü devam etmektedir. Ve bu din tüccarların hepsinin ekranında televizyonunda her gün değişimden söz edilmektedir, değişim kelimesi siyasi propagandanın tılsımlı büyülü kavramı haline getirilmiştir.Oysa değişen zihniyetler değil, değişen tek şey para'dır.
Bu din tüccarların gazetelerinde bu kurumların pisliklerini eleştirecek tek yazar çıkmamıştır, dini kullananlara karşı duracak tek bir yazarlarını siyasetcilerini mumla arasan altı yüz yıl bin yıl arasan bulamazsın, çünkü değişim olsaydı sorgulayıcı yazarlar olurdu, sadece para olduğu için parayla satın alınan yüzlerce yazar oldu.
Bu süreçte akıllara durgunluk veren çok şey oldu, hangisine yetişelim, ancak, Radikal Gazetesi'nde Perihan Mağden'in Nurseli İdiz gözaltına alındığında yazdıkları, yok etmenin, ortadan kaldırma nefretinin vahşi boyutlara ulaştığını bizlere gösteriyor. Perihan Mağden'in hiçbir insanın kabul edemeyeceği bu insafsız ve insanlık dışı yazısını okuduğumda nazi düşüncesinin gestapoluğun bir hanım yazarın gözlerini nasıl kararttığına şahit oldum.
Perihan Mağden, yani Gestapo Pero! Gestapo Pero istediği kadar kıçını sesine benzeyen tırmıklı tırnaklarıyla yırtsın, komutan Gestapo Fehmi Koru, Ahmet Altan kadar olamaz. Çünkü komutanlar organize yapının uzantıları.
İnsanları, tipini sevmedim ya da kıl oldum ağbi, kıstaslarıyla hukuk önünde yargılayamazsınız. İyiler-kötüler ayrımı çok eski dünyanın değerleridir. Bugün dahi biz yazarlar, hocalar, öğretmenler, konularını soyut şekilde anlatırken iyi-kötü gibi değerlendirmeler yapabiliriz, ancak, hukuk gerçekle ilgilenir, kanıtla, suçla.
Bu mantıkla bakarsak, Kızılderililer kötüydü, yok edildiler, Yahudiler kötüydü yok edildiler, şimdi Araplar kötü ve Irak'ta nükleer bombalarla yok ediliyorlar. Çünkü hukuk şeytanları cinleri iyileri kötüleri ayırt etmenin yargılamanın yolu değildir. Hukuk sadece suçlu-suçsuz ayrımı yapar. Oysa Nurseli İdiz vakasında gördük ki başta ATV sonra Gestapo Pero ve diğerleri, kötü-iyi ayrımına göre infaz yapıyor. Muarız kabul ettiklerini düşman ilan ediyor, kötü ilan ettiklerini şeytan ilan ediyor ve hukuk tanımadan acımasızca ortadan kaldırmaya çalışıyorlar. Kötü–düşman-şeytan damgasını vurduğu insanların haksız gözaltı ve haksız hukuk uygulamalarını sadece görmezden gelmiyorlar, bu uygulamaları göbek atarak oh çekerek alkışlıyor, bu hukuk dışı skandalların müsebbibi savcıları kahraman ilan ediyorlar. Nazi yöntemleri övülemez. İnsanlar telefonlarında ne halt etmişse etmiş, sevgilileriyle ne bok yemişse yemiş, sana ne, bana ne, bir suç bir kanıt var mı, yok, peki bu engizisyon mahkemesini sıradan insanlar için niçin kuruyorsunuz, yoksa, intikam gününüz mü geldi.
Nurseli İdiz iyi kadındır kötü kadındır size ne kime ne? Eğer insanları suça, kanıta göre yargılamayıp, iyilik-kötülük kıstasına göre infaz edeceksek, ben de ATV'yi, Yeni Şafak'ı, Gestapo Pero'yu sevmiyorum, ne olacak şimdi, vahşi bir ilkel savaşa girip anayasa, insan hakları, hukuk demeden, dişe diş, göze göz bir gaddar kapışmanın içine mi girelim?
Hayır, hazır Ergenekon soruşturması açılmışken tüm kötü bildiklerimizi toptan peşin yargılayıp yok edelim. Soğuk savaş yıllarında vatanseverlerle Amerika iyi geçiniyordu ve sola karşı büyük organize bir yok etme kavgası veriyordu, 90'lı yıllarda Sovyetler dağıldı ve Amerika şimdi 'vatanseverleri' yok etmeye çalışıyor ve şimdi Soros'u Fehmi Koruları, Ahmet Altanları ve Fethullah hocalarla Amerika işbirliği içinde kendilerine direnecek her kişiyi her yapıyı yok ederek kaldıkları yerden devam ediyorlar, bunu anlamayacak ne var? Bugünün Ergenekon'u şimdi Soros'dur, Taraf Gazetesi'dir. Ergenekon soruşturmasında susurluk vakasıyla alınan yargılanan elemanların hepsi Amerika'nın yetiştirdiği kurduğu kurumların elemanlarıydı ve Amerika bu ekiple işini bitirdi, yok etmek istiyor. Velhasıl, Amerika yirmi otuz yıl önce solu yok etmek istiyordu, solcular kötüydü, şeytandı, şimdi, şeytan vatanseverler; bu vatanseverliği de sosyalizmi de önümüzdeki yazılar ayrıntılarıyla anlatacağım.
Bu tuzağa düşmeyeceğiz, insanlarımız solcu olur sağcı olur, iyi-kötü ayrımıyla yargılamayacağız ve Amerika'nın tezgahına gelmeyeceğiz. Yani bu ülkeyi bir cemaate parçalattırmayacağız, yani, bu ülkeyi Sorosçular'a Ahmet Altanlar'a kul köle yaptırmayacağız.
Bütün bu tecrübelerimize rağmen Gestapo Pero gibi nazi kafasıyla Amerikan tezgahına çalışan yazarların keyfine göre davranırsak, İstanbul'un bir yarısını içeri tıkmalıyız, çünkü Gestapo Pero'nun yazılarından anladığım kadarıyla taksi şöföründen yolda yürüyen sıradan insanlara kadar ne çok gıcık olduğu insan var, ne yapacağız bunları, hepsini içeri tıkacağız, ya da gestapo Pero sokağa çıktığında kimse gözüne görünmesin, kaçsın.
Kardeşlerim, işte Perihan Mağdenler'i Ahmet Altanlar'ı Ali Bayramoğulları ve organize şürekasını gördünüz, destekledikleri insanların ideolojik ahlakını ne çabuk benimseyip, onlar gibi dünyayı iyiler-kötüler ayrımıyla yargılamaya başladılar.
İyiler-kötüler kıstasının birinci aşamasına işte şahit olduk, tipini sevmediği, kıl olduğu, gıcık olduğu insanları, zaten onun da boku çıktı diyerek yargısız ve hukuksuz infazlarını işte gördünüz, göbek atan yazılar yazıp masum insanların hukuksuz tutuklanmalarını kutladılar.
Modern toplumda, yani şehirde, iyiler-kötüler değerlendirmesini bir kez benimsemişseniz artık işiniz çok zor. Çünkü siz bu ideolojinin yoluna girdiniz demektir. Şöyle, iyiler-kötüler ayrımının ikincisi aşaması, kendini düşünmeden feda etmektir. Hakkı yense de sesini çıkartmaz. Arkadaşını öldürseler de konuşamaz yazamaz, ki, bugüne kadar nice kol yen içinde kaldı nice skandallar örtbas edildi. Bugüne kadar şikayetleri sitemleri eleştirel yazıları olmadı, onbinlerce nurcu çocuğun tek bir isyanına şahit oldunuz mu? Ve bu kapalı ahlak birgün yazarları da kurban alır, kurban eder.
Ders olsun diye tekrar edelim, iyiler-kötüler değerlendirmesi soyuttur, hepimiz yazılarımızda, hocalar vaazlarında, iyi-kötü ayrımı yapar, ancak, hukuk gerçek olgular, hakiki kanıtlarla yargılar. Bakın Bush 11 Eylül'den sonra ne dedi, iyiler-kötüler dedi, şeytanları yok edeceğiz dedi ve suç kanıtı yani kimyasal silahlar var mı yok mu demeden bir buçuk milyon Iraklı'yı öldürdü, çünkü, Bush ve onun Türkiye'deki uzantılarına göre Iraklılar kötü damgası yemişti.
Tehlike şimdi başlıyor, çünkü, organize gestapo yazarlarımız, iyiler-kötüler aşamasında hayli ilerlemiş görünüyor son raddeye yaklaşıyorlar. Şöyle, eğer hırsızlığı sizin dostlarınız yapmışsa görmezlikten gelirsiniz, ki, geliyorlar, ya da hırsız size maaş veren patronunuzsa onu savunursunuz, ki, savunuyorlar, eğer hukuksuzluğu uygulayan size yakınsa, ona sahip çıkar, alkışlarsınız ve ne olmuş canım demeye getirirsiniz, ki, İslamcı kitleler ne olmuş canım diyor. Birileri bu kafası betonlaştırılıp yıkanmış kitleye hırsızlığın kötü olduğunu anlatan vaazvari yazılar yazsın, hırsızlık günahtır, desin, yine anlamazlarsa, onların anlayacağı politik simgelerin diliyle, hırsızlık denen bu şey, başörtüsünü çıkartmak kadar kötü bir şey olduğunu söylesin.
İdeolojik hırs ve vahşiliklerinizin en büyük tuzağı iyiler-kötüler ayrımına kapılmanızdır, ki, kapıldınız, ama bitmedi. Eğer hala değerlerinizi hukuka göre değil dostlarınıza sevdiklerinize göre düzenliyorsanız, sizi bekleyen daha büyük tehlikeler var. ..
İçinizden şöyle konuşmaya başlarsınız, hırsızlığı görmezden geliyorum ama bu iktidara gelene kadar düşmanı yok edene kadar, deyip kendinizi kandırırsınız. Çünkü iyiler-kötüler ayrımıyla kurulmuş ideolojinin iktidar hırsı sonsuzdur. Şöyle, birgün iktidara geldiğinizde, vicdanınız sizi zorlar ve arkadaşlar artık şu hırsızlara arka çıkmayalım, artık bu hukuksuz uygulamaları hoş görmeyelim, dersiniz, ama iş işten geçmiştir. Dersiniz ki, yahu polisi ele geçirdik orduyu ele geçirdik herkesi içeri tıktık artık hukuktan yana toplum kuralım, yanılırsınız. O zaman size, olur mu canım, daha sırada Suriye var, İran var, oraları da ele geçirelim, geçirirsiniz, sonra, dur, daha Ukrayna var derler ve ideolojinin iktidar hırsı sonsuza kadar uzar. İktidar koşusu sonsuza kadar sürer ve sizi kurban ederler, toplumu cemaate çevirirler, sizi kurban ederler, anayasa yerine şeyhin emirlerini koyarlar. Bu dünyadaki kötüleri yok etmenin sonu yoktur, en son kötüyü ortadan kaldırana kadar bu cemaat ahlakı bu iyiler-kötüler ayrımı sürüp gider ve yüzbinlerce yazar sessizliğiyle kurban edilir, bakın İran rejimi için de eşcinseller kötü, yok etmek için her şeyi yapıyorlar ama insan bu, soyu bitmiyor..
Ve son aşamaya gelirsiniz, ki, geldiniz, ideolojinizin kölesi olmuş, körleşmişsinizdir. Yanınızda kim öldürülmüşse bunu düşmandan kötülerden bilirsiniz. En yakın arkadaşınız dahi öldürülse, mutlaka kötüler yapmışdır diyecek kadar beyniniz yıkanmıştır. Diyelim Hırant.. Senin benim hepimizin dünya güzeli arkadaşı, kim öldürdü? Sizlerin gerçek katilleri görme şansınız artık yoktur, çünkü, onların tezgahında onların dümeninde yazılar yazarak artık taraf oldunuz, içinizde onlardan maaş alanlar var .Hrant'ı kimlerin öldürdüğünü kahvedeki sıradan insandan TV seyreden kocakarılara kadar herkes biliyor, ama, onun arkadaşı olmuş entelektüel dostları bilmiyor ve katilleri kendi kafalarındaki 'kötüler'in içinde arıyor.
TABİİ SİZLER ÖZGÜRLÜK'Ü AMERİKA'DAN ÖĞRENDİĞİNİZ İÇİN, AMERİKAN ÖZGÜRLÜĞÜNDE İNSANLARI ORTADAN KALDIRMAK SUÇ DEĞİL, TABİİ SİZLER ÖZGÜRLÜK'Ü AMERİKA'DAN ÖĞRENDİĞİNİZ İÇİN AMERİKAN ÖZGÜRLÜĞÜNDE HIRSIZLIK SUÇ HİÇ DEĞİL!
Ahlaksız yazarlar, özgürlük diye bir şey varsa bunun Türkçesini bulmak bu toprakların yazarlarının işidir, mutluluğun resmi varsa, budur.
Hanım yazarımıza bilmiş ve biçimli bir son laf edeyim, artık hangi yazarı kimi okursak bilmişçe söylediği gibi, faşizm, cinsel boşluğu doldurmak için hücuma geçen hızlandırıcı duygunun yol açtığı şiddetin ifadesidir. Baudrıllard diye bir adam var, abuk sabuk felsefe yapar, ancak kullandığı bazı kavramlara entelektüeller tav olmuştur, mesela, her abartıda müstehcenlik vardır der, Türkçesi, Gestapo Pero'nun tiksindirici yok edici yazılarının tadı Madonna'nın sahnede dans ederken parmaklarıyla apışarasını okşamasındaki şehvetin tıpkısıdır.
Ey Ahali! Duyduk duymadık demeyin. İşte bu sütunlarda her hafta Amerikan köpeklerini, gestapoları, kömürcüleri, hırsızları, işbirlikçileri ve onların tüm yazarlarını "itin köpeğin götüne sokma törenleri" tekrar tekrar yapılacaktır

Nihat GENÇ - Leman
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Rewendor said:
Başlangıçtaki fıkramsı kısmı okudum fena değildi, 2. paragrafa geçerken "lan yoksa??" dedim, 2. cümlede şüphem arttı, hemen en aşağı scroll yaptım. Nihat Genç ismini gördüm, gerisini okumama gerek kalmadı :)


söyleseydin ben başına yazardım kimin yazdığını sonuna kadar çekmene gerek kalmazdı.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

odiflame said:
kendi fikirlerinden olmayanları okumamakta yeni adet oldu.gerci ülkemizdeki okuma oranına bakınca şaşırmamam lazım.okumamaya devam.aklınızı zehirlerler okumayın.duyduklarımızla yetinelim :)


kendi fikirlerimden olmayanları okumamak değil olay, sürekli aynı şeyleri tekrarlayan, üstelik de bunu saygısız/biçimsiz propoganda şeklinde yapan, ağzından köpükler saçarak yapan, yıllardır yazısına tek yeni bir şey katmamış kişilerin yazdıklarını okumakla vakit kaybetmemek. Kendi fikirlerine sahip olmayanları okumayan/dinlemeyen birini arıyorsan bizzat Nihat Genç'e yönlendirebilirim seni. Kendisiyle aynı görüşü paylaşmayanlara zerre saygı göstermediği gibi ana avrat küfredecek, televizyonda hakaret edip kenar mahalle kabadayılığı yapacak kadar kendini kaybetmiş bir insan kendisi. Evet sözleri arasında 3-5 doğru şey var, arada iyi şeylere de parmak basıyor, ama bunları bile gerek üslubuyla gerek de bağladığı kendi fikirleriyle çok kötü baltalamayı başarıyor. Tam hah adam doğru bişi söyledi dediğin anda o sözünü de dönüp dolaştırıp abes bir şeye bağlıyor.

Aket-Atum said:
hayrola adamın yazdıkları dokunuyor mu?


Ahahaha hemen atlamış fanboi'lar. Hayır yazdıkları dokunmuyor rahat ol sen. Lol
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

said:
Elli yılın iktidarı Türk sağı. Dünyada en çok gazete televizyon sahibi Türk sağı. Hürriyet, Milliyet, Türkiye, Zaman, Vakit, Yeni Şafak, Yılmaz Öztuna, Fehmi Koru, Ali Bulaç, Taha Akyol, Şerif Mardin, Nur Vergin, İlber Ortaylı, Abdurrahim Dilipak. Bin çeşit.. Yüz çeşit TV, dergi. Türk sağının doğrudan siyaset yapan yüzlerce holdingi var. Hepsinin iddiası nedir? Türk halkı geleneklerine ve inançlarına bağlı olduğu için sağı tercih ediyor. Türk halkının sağlam manevi gelenekleri, sağlam muhafazakarlığı var.

Bu yazarların hepsi elli yıldır Plevne'den çıkmam diyen Gaziosmanpaşa oldu. Sağcılığı öyle sıktılar ki, sonunda boku çıktı. Bu halkı elli yıldır ahırda yatırıp, düşünde padişah gördürttüler. Ne diyelim. Köylümüz akıllı insanlar için, aklı öküz mayısı gibi katmer katmer, der. Katmer katmer Türk sağının cazgır yazarları. Bir milyonun üstünde makale.

Nihat Genç'i tebrik ederim.Çalıştı didindi,artık o da üstteki eski yazısında bahsettiği değerli kalemlerimiz gibi,halkı ahırda yatırıp düşünde padişah gördürmekte usta oldu.Çıkıyor televizyona;bu topraklar,vatan,ulus,Mustafa Kemal diye ağlıyor da ağlıyor.İzleyen insanlar ise 2.Kurtuluş Savaşı'nı verecek gaza sahip oluyorlar;ne var ki ellerinden tek gelen o programların kayıtlarını Facebook'ta paylaşmak oluyor.Ha,maalesef kendisi o şanlı sağcılar kadar para kazanamadı,umarım bir gün bu eksiğini de giderir.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

raw power said:

Nihat Genç'i tebrik ederim.Çalıştı didindi,artık o da üstteki eski yazısında bahsettiği değerli kalemlerimiz gibi,halkı ahırda yatırıp düşünde padişah gördürmekte usta oldu.Çıkıyor televizyona;bu topraklar,vatan,ulus,Mustafa Kemal diye ağlıyor da ağlıyor.İzleyen insanlar ise 2.Kurtuluş Savaşı'nı verecek gaza sahip oluyorlar;ne var ki ellerinden tek gelen o programların kayıtlarını Facebook'ta paylaşmak oluyor.Ha,maalesef kendisi o şanlı sağcılar kadar para kazanamadı,umarım bir gün bu eksiğini de giderir.


Ceviz kadar beyninle anladığın tabirle halkı uyutan Nihat Genç sağdan soldan para almıyor halkı uyutsa ne olur uyutmasa ne olur eline ne geçer?Vatan sevgisi adına 1-2 şey söylemek ne zamandan beri insanları uyutmak oldu?İnsanların beyendiği videoları paylaşması seni ne açıdan bağlıyor :) Kaldı ki nihat genç alışık olduğunuz yazarlar gibi istese kendisini 10 kere satardı sahip olduğu edebiyat gücü ve keskin dili ile çok da güzel para yerdi ama bazı şerefsizler gibi para kazanamamayı bir eksiklik olarak görmediğinden dolayı hizmet ettiği tek şey vatandaşlarının biraz bilinçlenmesidir.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

yau "ülke işgal altında" diye başlayan bi yazı, nasıl ciddiye alınabilir ki?

bi de yazı bana nihat genç gibi gelmedi nedense, biraz daha oturaklı bi üslubu vardı bu adamın, hani konuşurken değil de yazarken özenli olurdu, madonnanın apışarası falan inanılmaz başarısız. doğru düzgün bir tarih ve kaynak alabilir miyiz bu yazı için? eğer gerçekten nihat genç yazdıysa, çok yazık, acaip boş, kin ve nefret dolu, faşizan bir yazı.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Snefru said:
raw power said:

Nihat Genç'i tebrik ederim.Çalıştı didindi,artık o da üstteki eski yazısında bahsettiği değerli kalemlerimiz gibi,halkı ahırda yatırıp düşünde padişah gördürmekte usta oldu.Çıkıyor televizyona;bu topraklar,vatan,ulus,Mustafa Kemal diye ağlıyor da ağlıyor.İzleyen insanlar ise 2.Kurtuluş Savaşı'nı verecek gaza sahip oluyorlar;ne var ki ellerinden tek gelen o programların kayıtlarını Facebook'ta paylaşmak oluyor.Ha,maalesef kendisi o şanlı sağcılar kadar para kazanamadı,umarım bir gün bu eksiğini de giderir.


Ceviz kadar beyninle anladığın tabirle halkı uyutan Nihat Genç sağdan soldan para almıyor halkı uyutsa ne olur uyutmasa ne olur eline ne geçer?Vatan sevgisi adına 1-2 şey söylemek ne zamandan beri insanları uyutmak oldu?İnsanların beyendiği videoları paylaşması seni ne açıdan bağlıyor :) Kaldı ki nihat genç alışık olduğunuz yazarlar gibi istese kendisini 10 kere satardı sahip olduğu edebiyat gücü ve keskin dili ile çok da güzel para yerdi ama bazı şerefsizler gibi para kazanamamayı bir eksiklik olarak görmediğinden dolayı hizmet ettiği tek şey vatandaşlarının biraz bilinçlenmesidir.

Sana bir şey anlatmaya çalışmak dağa taşa veya ceviz ağacına bir şey anlatmaya çalışmaktan farksız ama gene de deneyeyim.
Senin gibilerin siyasetten anladığı osuruktan hamaset edebiyatıdır,bu yüzden Nihat Genç'in yaptıkları sana pek batmaz.Halkı bilinçlendirmekmiş;vatan millet sakarya ile bilinçlenmiyor halk.Nihat Genç şu an yaptıkları ile bir zamanlar nefret ettiği klasik Türk sağı anlayışının bir karbon kopyası haline gelmiş durumdadır.Zamanında ne güzel ifade etmiş,'milleti ahırda yatırıp rüyasında padişah gördürdüler' demiş;fakat şu an aynısını kendisi yapıyor,senin gibilere rüyalarında milli mücadele verdirtiyor.Sonra gidip 'vaaay ne laf koymuş' diye takılıp Facebook'ta video paylaşıyorsunuz.Tabi burada Facebook sadece bir örnek,asıl demek istediğim verilen tepkilerin sanal düzeyde kaldığı.Yoksa beni ne bağlayacak,paylaşıyorlar ben de gülüyorum.
Nihat Genç şerefsizlik konusunda o kalantor yazarların ardında kalmaz.Bilen bilir Ermeni Konferansı'nın düzenlediği sırada yazdığı yazıları,bir de utanmadan Hrant Dink'ten bahsetmiş.Dink'i ölüme götüren o iğrenç toplumsal histerinin mimarlarından biri de Nihat Genç'tir.Onun medyaya çökmüş köşe yazarı kabilesinden tek eksiği çok para kazanamamış olmasıdır,bu onu benim gözümde daha şerefli yapmıyor.Tabi sen kastetmek istediğimi başka bir yerinden anladın,beyin yerine başka bir uzuv taşıdığın için bu da bana pek şaşırtıcı gelmedi.
Bir de Perihan Mağden'e baya sövmüş,bir yazısında onu önemli kadın yazarlardan biri olarak gördüğünü söylüyordu.Adamın fikri nedir belli değil;dün ak dediğine bugün bok diyor,fakat zikrini ekranlardaki maymunluklarından iyi biliyoruz.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

İnsanların facebookta video paylaşmaktan öteye gidememesi gerçeği nihat gence saydırmak için bir bağlayıcı unsur olmuş yazında.Bende katılıyorum insanların video paylaşmtaktan başka bir halt yapmadığını fakat bu bile en azından bir bilinçlenme sağlar.Hiçbirşey paylaşmamaktan iyidir veya tek kaynaktan birşeyler öğrenmekten :)

Nihat gencin sert olması küfür etmesi veya sizin tabirinizle ağzından salyalar saçarak konuşması hiç kimsenin umrunda değil.Kendisi halk tarafından en çok sevilen yazardır.Ayrıca bana halkın ne konuda nasıl bir şekilde bilinçlendirileceğini açıklarsan güzel olur güleriz biraz :) Ayrıca nihat genç hem yazar hem politikacımı?Hem milleti ahırda yatırtıp hem rüyasında padişah görmesini nasıl sağlayacak :)

Herşeyden öte zaman zaman tutarsız olduğu noktalar var o konuda katılıyorum.Ama bu demek değildir ki toptan sil at adamı.Kaç kitabını okudunuzda ne biliyorsunuz da ne konuşuyorsunuz?Adamın bahsettiği herşey ülkemiz çıkarları için fakat her daim kendisini baltalamaya çalışanlar var normal olarak her kesimden seveni vardır nihat gencin fakat nur cemaatine çok saydırdığı için nurcular kendisini hiç sevmez onun dışında medyada zaten normal olarak bir boykot var kendisine,köpeğe niye havladın diye şaşıracak değiliz.Fakat nur cemaatinin gazeteleri bile adam hakkında "Sadece ağlıyor" yazabiliyorsa kendi fethullah gülenlerini görmeden bu adamın hiçbir açığını bulamamışlardır ve bazılarının kafasına balyoz gibi inen sözcüklerinden bazıları rahatsızdır.Olay bu kadar basit.Yoksa çokta takardınız insanların tane tane konuşmasını sinirlerine kendilerini kaptırmamalarını.Kaldı ki nihat gencin programı 2 saatse kendisi toplam olarak yarım saat sesini yükseltererek konuşur.Adamın vatan millet den başka lafı yok ona bile kılıf buluyorsunuz.Yaptığınız çıkarsamaların hiçbir değeri yok.Sinirli olabilir agresif olabilir.Bu özelliklere sahip diye yalan mı söylüyo hoşafmısınız nesiniz ya haha
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Hayır,Facebook olayı ya da tepkilerin sanal kalması yazdığımın küçük bir unsuru.Zaten ciddi çıkarımlar yapılacak şeylerden bahsetmediği için,kanımca içeriği boş olan hamaset edebiyatı yaptığı için aldığı tepkiler sanal oluyor,bu bir sonuç.Sanal derken sadece internet manasını kastetmiyorum.Eğer adamakıllı şeylerden bahsedip bunları agresif bir üslup ile sunsaydı bu benim de pek umrumda olmazdı,ama bütününe baktığım zaman tam bir holigan görüyorum.İçi boş şeyleri bağırarak çağırarak dile getiriyor.Son derece populist.Tek başına sinirli ve agresif olmasından bir çıkarım yapmıyorum yani.
Kendisinin kitaplarını okumadım,zaten romancılığı ile ilgili bir söz etmiş değilim.Fakat birçok yazısını okumuşumdur,birçok kere de kendisini televizyonlardan izlemişimdir.Bu adamın tutarsızlığı öyle böyle değil.Nur cemaatine,Fetullahçılara önce pırlanta gibi Anadolu çocukları der,ondan sonra tersini söyler.AKP’yi över,toplumsal uzlaşmanın merkezi olduğunu söyler,ondan sonra yere batırır,böcekleşmiş bir kitleden oy alabileceğini belirtir.Yani bunu yanlışları eleştirip doğruları övmek gibi objektif ve ilkeli bir biçimde yapmıyor.Bir şeye siyah diyorsa yarın beyaz diyebiliyor,en ufak bir mantıksal tutarlılık da göstermiyor bunları yaparken.(Bu arada en ufak bir yakınlığım yok bu partiye ve cemaatlere.)
‘Ahırda yatırıp rüyasında padişah göstermek’ lafını yazarlar için kullanıyor dikkat edersen.Şu doğru,o insanların ahırda yatmasının direkt suçlusu değil Nihat Genç.Fakat rüyalarında padişah görmelerini sağlıyor,gözlerini kapıyor,içinde bulundukları ahırı unutturuyor insanlara.Zaten o yazarları da bu bağlam içinde eleştiriyor yazısında.Tabi sana göre adamın vatan milletten başka lafı olmaması doğru bir şey,ben ise bunun hamaset edebiyatı olduğunu savunuyorum.
Bir aydın halkı bilinçlendirecekse bunu boş edebiyatla değil,fikri temellere dayandırarak;holiganca değil,’aydın’ kavramına yakışacak bir şekilde yapmalıdır.Bence Nihat Genç’in kimseyi aydınlattığı yok,keza bir hayatın kararmasına sebep olan histerinin mimarlarından biridir kendisi.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Öncelikle "hamaset edebiyatı yaptığı için aldığı tepkiler sanal oluyor" demişsin.Takdir görülen bir edebiyatı yapan yazarın ödüllendirilmesi ne şekilde oluyor bunu anlatırsan sevinirim.Mesela nihat gence verilen tepkinin sanal oldugunu belirtiyorsun fakat kendisi türkiyede en fazla kitap imzalayan birisi.İnsanların tepkisi sanalsa neden adama 8 saat boyunca kitap imzalatsınlar?(O 8 de yorulduğundan 8)
Onun dışında insanlar beğendiği videoyu paylaşır.Siz facebookta veya youtube da kaç tane ntvde konuşan papağanların videolarını paylaşıldığını gördünüz?Onlar çok tutarlı konuşuyor ondan mı paylaşılmıyor?Öyle olamaz insanlar tutarlı şeylere ilgi duyar ilgi duyduğu şeyleri paylaşır ilgi duymadığı şeyleri paylaşmaz.Onun dışında sadece videolarda kaldığına bende katılıyorum.Fakat bir düşünseniz herşey videolarda kalmıyor mı?Koskoca Atatürk bile Facebook da kalmıyormu?Koskoca Müslümanlık bile facebookda "Hadi Hz.Muhammedin ümmeti kaç kişiyiz dünyaya gösterelim!" olmuyormu?Demekki sorun nihat gençte veya islamda veya atatürkün videolarının facebookta kalmasında değil.İnsanımızın facebookda gösterdiği sosyal yapıyı ayrı bir şekilde incelememiz lazım.Sırf Nihat genç ile alakası yok bunun çünkü :)

Onun dışında nurculara pırlanta gibi dediğini söylemişsin evet bu adam akp iktidara geldiğinde "bunlarda müslüman halkın partisi" diyerek akp ye bir sempati beslemişti fakat akp nin yediği haltlar büyüyünce Nihat genç bu düşüncesinden vazgeçti,vazgeçmesine de en büyük etken akpnin şehit cenazeleri ile ilgili yaptığı açıklamalardır.Yani burada çok saçma birşey söylüyorsun misal ben seninle önceden çok iyi arkadaştım ama sen ailemi öldürdün bende artık sana kin besliyorum.Sen benim sana karşı kin beslememi "ne o lan biz arkadaş değilmiyiz ne tutarsız adamsın dünün bugününü tutmuyo" şeklinde eleştiriyorsun :) Bana karşı bir eylem olduysa düşüncelerimi bu eylemin sonuçlarına göre değiştirme hakkına sahibim bu tutarsızlık filanda değildir.

İnsanlara içinde bulundukları ahırı unutturuyor demişsin buna kesinlikle katılmıyorum adamın her lafı içinde bulunduğumuz ahır ve bu ahırı nasıl geliştireceğimiz ile ilgili.Padişah gördürtmesinden kasıt insanlara umut vermesi.İzin verirseniz medyanın 80% i tarafından verilen aşağılık kompleksi,umutsuzluk,boşluk yerine birileride birazcık umut versin kelimeleri güzelce kullanarak.İnsanlara umut vermesinde kötü bir yan yok.İnsanlara umut vermek kötü birşey olsa peygamberimiz insanları örgütleyemezdi.Atatürk Anadoluyu toplayamazdı :)

Hrant Dink cinayetini işleyen adamın bilgi dağarcığını Nihat Genç gibiler besliyor demişsin.Bunda kısmende olsa bir doğruluk payı olabilir.Fakat bundan kesinlikle sorumlu nihat genç veya diğer vatanperver yazarlar değildir.Nihat gence bu durumda suç atacaksak milletini kurtarmada büyük bir rol oynadı diye Atatürkede suç atalım sonuçta elde ettiği başarılar ile Hrant Dinkin katil zanlısını gaza getirmiş olabilir :) Herşeyden öte Hrant Dinkin katilleri tam olarak bulunamadı.Fakat Danıştay cinayetini işleyen adam "Ben bunu başörtüsü için yaptım" ve "Fethullah Güleni üzmüş olabilirim" diyebilecek ve ne akp ne nur cemaati bu konuda en ufak bir suçluluk duymayacak diğer bir yandan vatan millet sevgisi diyen tüm yazarlar 2-3 tane iti Hrant Dinki öldürmeye teşvik edecek.Pardon ama yemezler :)
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

raw power bence hem haklı, hem haksız. Bu ülkede kültürel olarak devrim yapılmadığı sürece insanlar böyle hitaplara rağbet etmez. Edenlerde hani genelleme yapmayayım ama çoğunlukla maceracıdır ve aktif değil pasiftirler.

Ama facebook'da paylaşmakda azda olsa biraz aktifliktir bence.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Ülke 50 yıldır kaç adım ilerledide adam yazılarıyla sizi ilerletsin? Bu durumdaki bir ülkede yaşayıp ağzından köpükler saçmamak eldemi? Millet yüzünüze baka baka şey yapıyor, umrunuzda değil. Deniz fenerleri, gemicikler, ihaleler, rüşverler havalarda uçuşuyor adam nasıl ağzından köpükler saçmasın?

Ne desin? Ekonomi süper, AB bizi istiyor, Amerikayla aramız çok iyi diyerek sabahtan akşama yağlamamı yapsın? Buradaki bazı arkadaşların gözünü badem bıyıklı heriflerin bürüdüğü apaçık ortada. Nasıl bağırmayalım, nasıl küfretmeyelim? Seviyeli olmak aşağılık olmak, kaypak olmak değildir.

İ. Melih Gökçek'i seçenler gibisiniz valla kolay gelsin.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Snefru said:
Öncelikle "hamaset edebiyatı yaptığı için aldığı tepkiler sanal oluyor" demişsin.Takdir görülen bir edebiyatı yapan yazarın ödüllendirilmesi ne şekilde oluyor bunu anlatırsan sevinirim.Mesela nihat gence verilen tepkinin sanal oldugunu belirtiyorsun fakat kendisi türkiyede en fazla kitap imzalayan birisi.İnsanların tepkisi sanalsa neden adama 8 saat boyunca kitap imzalatsınlar?(O 8 de yorulduğundan 8)
Onun dışında insanlar beğendiği videoyu paylaşır.Siz facebookta veya youtube da kaç tane ntvde konuşan papağanların videolarını paylaşıldığını gördünüz?Onlar çok tutarlı konuşuyor ondan mı paylaşılmıyor?Öyle olamaz insanlar tutarlı şeylere ilgi duyar ilgi duyduğu şeyleri paylaşır ilgi duymadığı şeyleri paylaşmaz.Onun dışında sadece videolarda kaldığına bende katılıyorum.Fakat bir düşünseniz herşey videolarda kalmıyor mı?Koskoca Atatürk bile Facebook da kalmıyormu?Koskoca Müslümanlık bile facebookda "Hadi Hz.Muhammedin ümmeti kaç kişiyiz dünyaya gösterelim!" olmuyormu?Demekki sorun nihat gençte veya islamda veya atatürkün videolarının facebookta kalmasında değil.İnsanımızın facebookda gösterdiği sosyal yapıyı ayrı bir şekilde incelememiz lazım.Sırf Nihat genç ile alakası yok bunun çünkü :)

Onun dışında nurculara pırlanta gibi dediğini söylemişsin evet bu adam akp iktidara geldiğinde "bunlarda müslüman halkın partisi" diyerek akp ye bir sempati beslemişti fakat akp nin yediği haltlar büyüyünce Nihat genç bu düşüncesinden vazgeçti,vazgeçmesine de en büyük etken akpnin şehit cenazeleri ile ilgili yaptığı açıklamalardır.Yani burada çok saçma birşey söylüyorsun misal ben seninle önceden çok iyi arkadaştım ama sen ailemi öldürdün bende artık sana kin besliyorum.Sen benim sana karşı kin beslememi "ne o lan biz arkadaş değilmiyiz ne tutarsız adamsın dünün bugününü tutmuyo" şeklinde eleştiriyorsun :) Bana karşı bir eylem olduysa düşüncelerimi bu eylemin sonuçlarına göre değiştirme hakkına sahibim bu tutarsızlık filanda değildir.

İnsanlara içinde bulundukları ahırı unutturuyor demişsin buna kesinlikle katılmıyorum adamın her lafı içinde bulunduğumuz ahır ve bu ahırı nasıl geliştireceğimiz ile ilgili.Padişah gördürtmesinden kasıt insanlara umut vermesi.İzin verirseniz medyanın 80% i tarafından verilen aşağılık kompleksi,umutsuzluk,boşluk yerine birileride birazcık umut versin kelimeleri güzelce kullanarak.İnsanlara umut vermesinde kötü bir yan yok.İnsanlara umut vermek kötü birşey olsa peygamberimiz insanları örgütleyemezdi.Atatürk Anadoluyu toplayamazdı :)

Hrant Dink cinayetini işleyen adamın bilgi dağarcığını Nihat Genç gibiler besliyor demişsin.Bunda kısmende olsa bir doğruluk payı olabilir.Fakat bundan kesinlikle sorumlu nihat genç veya diğer vatanperver yazarlar değildir.Nihat gence bu durumda suç atacaksak milletini kurtarmada büyük bir rol oynadı diye Atatürkede suç atalım sonuçta elde ettiği başarılar ile Hrant Dinkin katil zanlısını gaza getirmiş olabilir :) Herşeyden öte Hrant Dinkin katilleri tam olarak bulunamadı.Fakat Danıştay cinayetini işleyen adam "Ben bunu başörtüsü için yaptım" ve "Fethullah Güleni üzmüş olabilirim" diyebilecek ve ne akp ne nur cemaati bu konuda en ufak bir suçluluk duymayacak diğer bir yandan vatan millet sevgisi diyen tüm yazarlar 2-3 tane iti Hrant Dinki öldürmeye teşvik edecek.Pardon ama yemezler :)

Öncelikle Hrant Dink konusundan bahsedeyim.Ulusalcı bir motivasyonla bir cinayet işlendiyse tabi ki bu tüm ulusalcılara mal edilemez,böyle bir şeyi iddia edemem.Sen sanki ben böyle söylemişim gibi değinmişsin bu konuya.Nihat Genç'i bu konuda suçlama nedenim Ermeni Konferansı düzenlendiği zaman ve sonrasındaki süreçte yazdığı yazılarıdır.Tabi gidip Hrant Dink'i vurun diye birşey yazmamıştır,dikkat edersen benim söylediğim Nihat Genç'in o ortamı sağlayan toplumsal histeriyi beslediği.Bunlar ayrı şeyler.
AKP ve Nurcular hakkındaki tutumu tam olarak senin söylediğin gibi değil.6,5 sene süren AKP iktidarı boyunca bazen AKP'yi göklere çıkarırken bazen yerin dibine soktu,resmen zikzak çizdi.Yani belli bir noktadan sonra fikirlerinden kesin dönüş yapmadı.Tutarsız olduğunu söylemem bu yüzdendir.
'Ahır' konusunda da sana katılamayacağım,bu adamın hiç somut bir önerisi ile karşılaşmadım.Nihat Genç'in yaptığı Kurtuluş Savaşı'nda işe yarardı,ne var ki biz savaşta değiliz.Hamaset edebiyatı derken bundan bahsediyordum.
Video olayını fazla abartmışsın,tabi dediğin gibi ülkemizin internet ile ilişkisi ayrıca incelenmesi gerek bir konu;fakat benim kastettiğim şey başka.Nihat Genç'i Nihat Genç yapan kitapları ve Leman'da ki yazılarıdır elbet,fakat son yıllardaki popüleritesini televizyona borçludur.Edebiyatının tartışıldığına hiç rastlamadım.Maalesef son derece sığ bir görüntü verdi bu son yıllarda.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

sir said:
yau "ülke işgal altında" diye başlayan bi yazı, nasıl ciddiye alınabilir ki?

bi de yazı bana nihat genç gibi gelmedi nedense, biraz daha oturaklı bi üslubu vardı bu adamın, hani konuşurken değil de yazarken özenli olurdu, madonnanın apışarası falan inanılmaz başarısız. doğru düzgün bir tarih ve kaynak alabilir miyiz bu yazı için? eğer gerçekten nihat genç yazdıysa, çok yazık, acaip boş, kin ve nefret dolu, faşizan bir yazı.


ah canım benim ya. sana göre işgal tabi elinde silahlı askerlerle sokaklarda yürüyen askerler olmadan olmuyor. Ama bu seçenek sağlansa bile kesin demokrasi getirenler tarafından demokrasi için yapılıyordur.

yazıma faşizan ekliyimde bende entellektüel olayım, bir bok yazdığım sanılsın bari =)
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...