Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

F-tipinden mektup (yorumsuz)


calimero

Öne çıkan mesajlar

Law said:
Rewendor said:
Law said:
Arkadaşlar bakın konu hakkında bilip bilmeden yorum yapmayın, yazdığın şey tamamen yanlış, ceza suçu önlemede etkili bir yol değil, etkil olsaydı suç oranlar giderek artmazdı ülkemizde ve dünyada. Bu şekilde tamamen yanlış şeyler yazarak karşı taraf nezdinde komik duruma düşmeyin, bilginiz yoksa fikir üretmeyin.


Esas sen bilip bilmeden yorum yapma. Krimonoloji ve suç psikolojisi, suç sosyolojisi üzerine kaç ders aldın kaç araştırma yaptın diye sorarım sana? Sen dedin diye mi olmuyor?


Hukuk Fakültesi mezunuyum ve avukatlık ruhsatımı bekliyorum ama herhalde farklı ülkelerde yaşıyoruz :).


Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Law said:
İçerde olan adam için iyi elbet yani toplum için iyi ama sadece onu içeri atmakla yetmiyor durum, onu içerde ıslah edip yeniden topluma kazandırmak hedef. Bizim ceza hukukunun amacıda bu, yani birey ıslah edilecek hapihanede amaç onu içeri alıp tecrit ederek, yaptıklarından pişman olmasını beklemek anlamsız ve boş. Çünkü bir insanı tecrit edip izole etmek nihayetinde onu insanlıkdan çıkarıp akıl sağlığını bozacakdır. Bu ıslah süreci aslında çok teknik ve uzun bir süreç ama bu yapılamıyor, yapılmak istenmiyor burası ayrı.

Ceza suçu işlenmesini engellemekde yetersiz derken, yani caydırıcı etkisi yok sizin düşündüğünüz kadar, olsaydı suç işleme oranları artmazdı ülkemizde ve dünyada.

Şimdi oturup uzun uzadıya size ceza hukukundaki klasik ekolcüleri ardından onlara karşı gelen pozitivisit ekolcüleri ve fikirlerini anlatamam burda uzun uzadıya, açın okuyun önce fikir edinin sonra gelin tartışalım.


Hayır hedef içerdeki adamı ıslah etmek falan değil. Zaten içerideki adamı ıslah etmenin pek mümkün olmadığı ortada, belki aralarında düzelen çıkar diye her mahkum için de bunu yapmak için yapılacak psikolojik desteğe hiçbir ülkenin bütçesi yetmez. Bu utopik bir çözüm. O yüzden "yapan hapse girer, adam olun" yöntemi uygulanıyor.

Suç işleme oranlarının artış sebebi kaynak yetersizliğinin, gelir düzensizliğinin, ülke ekonomik dengesizliğinin ve insanlar arası kutuplaşmanın yıllar geçtikçe artması. Bunların sonucu olarak eğitim, bilinç, ekonomik gelir ve toplumsal statü de giderek düşüyor ve suça teşvik oluşuyor.

Rehabilitasyon öyle ha diyince olan bir şey değil, herkes üzerinde sonuç veren bir şey hiç değil.

Hani zamanında ALF diye bir dizi vardı yaşı biraz büyük olanlar bilir, bir bölümde ALF (dünya konusunda pek bilgisi olmayan uzaylı bir yaratık) dünya politikasına merak salıyodu, niye bu kadar gereksiz ve saçma diye. Başkan olsa her sorunu düzelticeğini söylüyordu.

- Evsizlik sorununu nasıl çözersin?
- Çok kolay, herkese ev yaparım
- ?? Peki işsizlik?
- E o da çözüldü, herkes ev yapmakla meşgul
- E artan şiddet olayları?
- Herkes ev yapmaktan yorgun düşücek, üstelik hevesle evine eşya arayacak kavgaya enerji ve vakit kalmayacak.

Şeklinde her sorunu çözeceğini söylüyordu, onun gibi geldi bu yazıyı okumak :)
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

@ Law

Şimdi sen ne demek istediğini tam olarak anlatamıyorsun bence.Öncelikle suç oranlarının artışında farklı sebepler var.Cezalar yükseliyor,cezalar çok daha sertleşiyor diye bir ülkede suç oranı artmaz aksine düşer.
Suç oranlarının artışının sebepleri kaynak sıkıntısı,uluslararası politikalar ve globalleşmedir.
Şu anda plaza insanları bile "He was a quiet man" filmindeki gibiler. Toplumlar öyle bir seviyedeler ki cinnet geçirmeleri normal geliyor artık insanlara.

Evet mahkumları kazanmak gerek.Bunun en güzel örneğini bence 80yılında Türkiye verdi.
Sağcı solcu çok çatıştı çok işkenceler yapıldı ama bence sağcı ile solcuyu aynı hücreye koyarak muhteşem bir iş yaptı türkiye.

Düşman olan sağcılar solcular birbirlerini o 2metrekarelik hücrede anladılar.İdeolojilerini paylaştılar.İşkenceden sonra birbirlerine yardım ettiler ve bu ülke de sağ sol defreti böyle kapandı.

Şimdi ıslah edebileceğin mahkum var edemeyeceğin mahkum var. Sen hırsızlıktan adam öldürmeden girmiş mahkumu topluma kazandırabilirsin.
Şu an türkiye de mahkumları topluma kazandırmayı amaçlayan onlara çeşitli işler vererek para kazanmalarını sağlayan oldukça fazla cezaevi var.Giderekte artıyor.

Ama.. Sen hayatını bir ideolojiye adamış bir insanı ıslah edemezsin.Bu farkı iyi algılamak lazım.
Bir yanda pişman olmuş biri diğer yanda bir fikrin öncüsü olmak isteyen başka biri.
Hangisi ıslah edilebilir sence?
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Law said:
Hukuk Fakültesi mezunuyum ve avukatlık ruhsatımı bekliyorum ama herhalde farklı ülkelerde yaşıyoruz :).


Şimdi ülkemizde davaların neden yıllarca sürdüğü anlaşıldı işte :)

Ben de suç psikoloji ve sosyolojisi üzerine tez hazırladım ve pek çok ders aldım (organize suçlardan rehabilitation&containment'a kadar).
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Rewendor said:

Hayır hedef içerdeki adamı ıslah etmek falan değil. Zaten içerideki adamı ıslah etmenin pek mümkün olmadığı ortada, belki aralarında düzelen çıkar diye her mahkum için de bunu yapmak için yapılacak psikolojik desteğe hiçbir ülkenin bütçesi yetmez. Bu utopik bir çözüm. O yüzden "yapan hapse girer, adam olun" yöntemi uygulanıyor.


And now it's just sad.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Alexi_Septimus said:
sinad said:
Alexi_Septimus said:
Ahaha Sinad'ın espirisini çok beğendim.


peki.

Kocaeli F tipine ziyarete gittim 2 sene önce.Benden önce bi kadınla bebek girecek.Üstleri aranacak. Kadın bebeğim hasta açmayın üstünü diyor. Hava soğuk.Aranılan yer buz zaten.Pantalonu indiriyorsun her tarafın buz tutuyor zaten.

Asker bebeği ellemedi.Bebek feryat figan alıyor.Susmuyor.Anne susturmaya çalışıyor inanılmaz ağlıyor resmen morardı ağlamaktan.
Asker aldı eline sussun diye yok hala ağlıyor.
Rütbeli bi asker geldi.Aç bakıyım üstünü dedi.Anne yalvardı soğuk açmayın.Asker dinlemedi açtı

Bebeğe sarılı hap,eroin,esrar poşetleri ve şırıngalar.Şırıngalardan biri delmiş poşeti bebeğe batıyor.Bebek ona ağlıyor.Battığı yer kanıyor. bebek 3-5 aylık.

bu da böyle bi fıkra işte.Umarım beğenirsin.



Böyle şeyleri kovalamamak lazım, "köpek balıkları ana karnında birbirini yiyor, içindeki eroyin pakedi patlıyor adamın kafası bir milyon oluyor, sancak kaçırarak askerden yırtmaya çalışıyor ama bütün birliğin askerliğini yaktığı için sivilde öldürülüyor." gibi şeylerle uğraşmamakta fayda var genelde.

Benim hoşuma giden şey "Kurunun yanında yaşta yanar, tecavüzcü hakediyor, öbürü hak etmiyor." espirisiydi, ama espiri değilmiş, bir SARKAZM olsun bir KİNAYE olsun bir MÜBALÂ olsun bekliyorduk, öyle değilmiş.

Gidip her platformda eşitliği savunup, haksızlığın karşısında konuşup böyle bir konu da böyle konuşmak komiktir, bunun savunmasını "yoo ben öyle demiyom ki, asalım keselim zati." diye yapmak daha da komiktir.

O yüzden burda bırakalım bence, daha uzatmayalım.


Ben yaşadığım bir olayı anlattım. İnsanlar duyduklarıyla değil gördükleriyle gelişiyor.
Eminim sizde yakın olsanız fikirleriniz değişecektir.

Kurunun yanında yaşta geliyor olayına gelince. Malesefki öyle.
Şimdi eğer sen bir tecavüzcünün ağır ceza almasına karşıysan önce kafanda ki ahlaki değerleri sorgulaman gerek.

Ayrıca benim orda bahsettiğim F Tipiydi. F tipi mahkum profilide belli.Ne yazık ki orada kurunun yanında yaşta yanıyor.
Hakedenler var hak etmeyenler var.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Evet abi, kötü bişi ama daha iyisi mümkün değil. Yani rehabilitasyon zaten çok düşük verimle çalışan ama buna rağmen sınırsız kaynak isteyen bir şey. Oranları sallıyorum da, herkese rehabilitasyon (zaten uygulanamaz bütçe ve altyapı olarak, ama hadi yapıldı diyelim) uygulayıp da 1000 para harcayıp %30unu geri kazanacağına 10 para harcayıp da %5'ini geri kazanmayı geri kalan %25'ten de %10'unu caydırıcılıkla uzak tutmayı, %15'i de kaybetmeyi göze alamak çok daha efektif oluyor.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

e madem islah etmek gibi bir derdimiz yok, made suclu ebediyen suclu, e giren cıkmasın, hatta madem işede yaramıyo vuralım kellesini gitsin.

sucu önlemenin yolu caydırmak değil, manasız kılmaktır. ınsanlığın bunun farkına varalı baya oluyo aslında ama hosuna gitmiyo.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Devlet zaten rehabilitasyon uygulamasını veriyor mahkumlara.Mahkumların çoğu bilgisiz.İçeride böyle bir isteğiniz olabiliyor.
Genede yarı açık ceza evlerinde uygulanıyor.Ama tabi siz sivrilmiş rahat durmayan bir mahkumsanız önce devlet size rahat oturmasını öğretmek zorunda ne yazık ki.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Rewendor said:
Law said:
Hukuk Fakültesi mezunuyum ve avukatlık ruhsatımı bekliyorum ama herhalde farklı ülkelerde yaşıyoruz :).


Şimdi ülkemizde davaların neden yıllarca sürdüğü anlaşıldı işte :)

Ben de suç psikoloji ve sosyolojisi üzerine tez hazırladım ve pek çok ders aldım (organize suçlardan rehabilitation&containment'a kadar).


Davaların senelerce sürmesi yargı sisteminden kaynaklı arkadaşım, ceza davalarında avukat olmasa bile sistem işler zaten ve avukatın bu davalara etkisi çok azdır, jüri sistemi yok malumunuz ülkemizde.

Uzun uzadıya yazmak istemiyorum, nihayetinde bilmeniz gereken yanlış bildiğiniz ve yanlış yorumlar yaptığınız. Daha fazlada birşeyler anlatmak benim için zaman kaybı bildiğiniz gibi anlatmaya devam edin.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Cuce said:
e madem islah etmek gibi bir derdimiz yok, made suclu ebediyen suclu, e giren cıkmasın, hatta madem işede yaramıyo vuralım kellesini gitsin.

sucu önlemenin yolu caydırmak değil, manasız kılmaktır. ınsanlığın bunun farkına varalı baya oluyo aslında ama hosuna gitmiyo.


Toplum huzuru da önemli. Herkesi aynı cezaya tabi tutacaksan bi suç işleyen adam "ülen kelle gitti ne de olsa" diyip de takır takır devamını getirir. Yine insan psikolojisiyle alakalı bir durum. Şöyle bir örnek veriyim, yeri hatırlamıyorum (ABD'de bir kasaba olması lazım) ama bir sistemle araçların 90 km üzerine çıkmalarını mekanik olarak engellemekle ilgili bir proje vardı zamanında, pilot olarak da uygulandı. Ama sonuçta efektif bulunmadığı için vazgeçildi. Çünkü eskiden aynı bölgede insanlar 60-100 arası giderken sistemle bilrikte aralık 80-90'a çıktı (hani ne de olsa 90'ı geçemiyorum rahatlığı mıdır artık psikoloji yine) haliyle de genel hız artmış oldu ortalama.

Manasız kılacak kadar çok kaynak olsa dünyada sorun olmazdı zaten, ama yok maalesef :)
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Daha iyi irdelemeye çalış.

Kurunun yanın da yaşta yanıyor. F tipinde özellikle böyle.En basitinden bugun ergenekondan içeriye alınanlar malesef bölücülerle aynı muameleyi görüyorlar.
F tipine girerek siyasi suçlu damgasını yiyorlar.


Siz ideoloji uğruna savaşan birinin hala ıslah edilebileceğini düşünüyorsunuz. Bugun cumhuriyeti savunuyorsunuz diye içeriye girdiğinizde fikrinizi değiştirir misiniz? Monarşiyi,şeriatı kabullenebilir misiniz?
Adam ideolojisi uğruna hayatını hiçe sayıyor.İçeride ıslah mı olucak?

Ama hırsızlık yaptıysan içeride sana çalışarak para kazanmanın farkını gösterirler.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Law said:
Şimdi ülkemizde davaların neden yıllarca sürdüğü anlaşıldı işte :)

Ben de suç psikoloji ve sosyolojisi üzerine tez hazırladım ve pek çok ders aldım (organize suçlardan rehabilitation&containment'a kadar).


Davaların senelerce sürmesi yargı sisteminden kaynaklı arkadaşım, ceza davalarında avukat olmasa bile sistem işler zaten ve avukatın bu davalara etkisi çok azdır, jüri sistemi yok malumunuz ülkemizde.

Uzun uzadıya yazmak istemiyorum, nihayetinde bilmeniz gereken yanlış bildiğiniz ve yanlış yorumlar yaptığınız. Daha fazlada birşeyler anlatmak benim için zaman kaybı bildiğiniz gibi anlatmaya devam edin.


Hukuk fakültesi bitiren illa avukat olacak diye bir şey yok ki, savcılar, hakimler, kısacası hukukla ilgili her birim ve dolaylı yoldan yargı da hukukçuların yetkisi altında. Dediğim gibi hukukçu olabilirsin, ama kusra bakma, sosyoloji bilgin yetersiz bu konuda.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Cezayı manasız kılmak , dünya kaynaklarının düzenli dağıtılmasıyla olur ancak.

Şu dünya düzeninde bir cezayı nasıl manasız kılabilirsiniz ki ? Geliri yok adamın hırsızlık yapıyor.
Diğeri yakışıklı değil hayatında kız eli tutmamış hergün dışarıda yüzlerce kız görüyor hormon tavan yapıyor tecavüz ediyor.
Biri dertlerinden bıkmış uyuşturucuya veriyor.
başka biri kolay para kazanmak için fuhuş yapıyor uyuşturucu satıyor.
Uluslararası politikalar sonucunda devletler terör örgütleri oluşturuyor daha fazla gelir için terör yaratıyor.

Cezayı manasız kılmak sadece kendi ütopyanızda olabilir.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Su kaynakları 50 yıl içinde sıkıntıya sebep olacak, petrol bitiyor, kullanılan nükleer enerjinin geri dönüşümü yok (yani harcadığın uranyumu tekrar koyup tekrar harcayamıyosun vs), ve benzeri pek çok şey var ortada. Ha, soğuk füzyonu bulacaksan ya da Civilization misali uzaya koloni kuracaksan o ayrı ama dünya enerjisi yavaştan bitiyor doğruya doğru
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

sinad said:
Cezayı manasız kılmak , dünya kaynaklarının düzenli dağıtılmasıyla olur ancak.

Şu dünya düzeninde bir cezayı nasıl manasız kılabilirsiniz ki ? Geliri yok adamın hırsızlık yapıyor.
Diğeri yakışıklı değil hayatında kız eli tutmamış hergün dışarıda yüzlerce kız görüyor hormon tavan yapıyor tecavüz ediyor.
Biri dertlerinden bıkmış uyuşturucuya veriyor.
başka biri kolay para kazanmak için fuhuş yapıyor uyuşturucu satıyor.
Uluslararası politikalar sonucunda devletler terör örgütleri oluşturuyor daha fazla gelir için terör yaratıyor.

Cezayı manasız sadece kendi ütopyanızda olabilir.


Hadi hepsini anladım kaynakları eşit dağıtıp hırsızı engelliycen (hoş gerçi insan doğası gereği yine karşısındakinden fazlasını ister :) Sonuçta içgüdümüz bu. Tüm insanlar doğuştan "evil"dır sonradan terbiyeyle düzelen düzelir) de, tecavüzcüyü nası engelliycen abi "kadınları da eşit dağıtıyoruz, birine 1 adriana lima düştüyse sana 2 tane aysun kayacı" diye mi :D
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

eh bir bakıma en asgari derecede ıslah işlemi gerçekleşiyor denebilir özel bir program uygulamadan bile, en temel "buradan çıkınca bir daha yapmam buraya düşmemek" düşüncesinin yanırsıra iyi halden erken çıkma olayı da var. bu iki en temel dürtüden etkilenmeyen, hala aynı kafada devam edecek adam zaten hayli şartlanmış olsa gerek suç işlemeye.

ha kaldı ki ıslah olayını bile eleştirenler var, bireylerin kişiliğini manipule etme çabası olarak gören. sistem tümüyle onun üzerine bile kurulu olsa şikayet edecek şeyler bitmiyor yani.

ve ayrıca evet kaynağın eşit dağılımıyla hiçbirşey değişmez, herkesi kendiniz sanmayın. her zaman "diğerlerinden üstün, diğerlerinden zengin, diğerlerinden güçlü" olmak isteyecek sürüyle insan olacak. olmayacak duaya amin demenin alası yok.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

GERGE devrimcileri vatanı bölmeye çalışan, devleti yıkmaya çalışan olarak anlatmış. nasıl gülsem bilemedim. Bütün devrimciler bölücü, devleti yıkmaya çalışıyorlar. hı hı oldu diyorum.

Kötü olanı değiştirmeye, yerine daha iyisini getirmeye ant içmiş, bunun için bütün hayatıyla çalışmış insanlarda devrimcidir. Devrim nedir, devrimci nedir Uğur Mumcu nun konuşmalarını dinleyin. Tabi işinize gelirse.

Bu arada cezaevleri eziyet çektirtmek, insanları aşağlamak için değldir. kurunun yanında yaşta yanar mantığıyla hareket ederseniz herkez kuru olur birgün sizin gözünüzde ve yakmakta hiç bir beis görmezsiniz.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Bir kere öncelikle şunu açıklığa kavuşturalım:
Modern ulus-devlet çerçevesinde suç ve ceza tanımlanırken kullanılan söylem her zaman, cezanın birincil amacının ıslah, ikincil amacının caydırıcılık olduğunu belirtir. Bunun altında da Avrupa'nın hümanist söylemi yatar. Yani dediğinin aksine ıslah işlevi küçümsenmez, aksine yüceltilir. Tabii bu işin söylem (ing. discourse, fr. discours) kısmı, biraz sonra söylemin altını da incelemek gerekir.
Öncelikle komünizmin insanoğlu için imkansızlığı iddiasında bulunduğun kısmı bir çürütelim: Özel mülkiyet, insanlık tarihinin başından beri varolan bir kavram değil. Rousseau buna Discours sur l'origine et les fondements de l'inégalité parmi les hommes (İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kaynağı) isimli kitabında yer vermiştir. Toplumlarda özel mülkiyet kavramının her zaman varolmuş olmaması hangi açıdan önemlidir dersen, tabii ki de kapitalizmin insan doğası ile bağdaşmak zorunda olmadığının ispatı olarak sunarım. Özel mülkiyetsiz mutlu mesut geçinen, kendini idare eden toplumlara örnekler istersen de Claude Levi-Strauss'un Hüzünlü Dönenceler kitabını öneririm.
Şimdi bu örneklerle en azından doğa (nature, essence) anlamında özel mülkiyete bağlılığın zorunlu olmadığını ispat ettiğimiz konusunda hemfikirsek devam edelim.
Komünizmle faşizmi bir tutman hususu ayrı komik, iki saniyemizi ayırıp onu da çürütelim bir zahmet: Az-çok tarih bilgisi olan bir kişi faşizmin kelime kökenini bilir, İtalya'da Mussolini'nin niye özel olarak bu kelimeyi kullandığını da bilir. Faşizmle totalitarizmi birbirinden ayırmak gerekir. Komünizm çerçevesinde ise totaliter metodu açıkça babalar gibi destekleyen düşünürler de vardır, komünizmin hiç bir totalitarizme başvurulmadan varolabileceğini iddia eden düşünürler de. Bu noktada zaten totaliter bir ruhu olup olmadığı hakkında tartışmak saçmadır.
Daha önemli olan, bu totaliterlik suçlamasında bulunduğun vakit kendi modern toplumlarımızda sanki objektif anlamda özgürlük ve adalet mevcutmuş gibi bir söyleme başvurmandır.
Marx'ın ideoloji hakkında söylediklerine şöyle bir bakalım:
They do not know it, but they are doing it."
İdeoloji sadece büyük ideolojik projeler değildir. Komünist devlet, faşist devlet, liberal devlet, bunlar ideolojik projelerdir, ancak ideolojinin kendisi bundan ibaret değildir.
Mannheim üzerinden ideolojiyi tanımlamak gerekirse, iktidardaki baskın sınıfın, varolan sosyal gerçekliği ve üretim ilişkilerini (yani statükoyu) korumak için yarattığı bir ilüzyondur.
Dolayısıyla sadece hayatınızın belli bir kısmındaki bir düşünce tarzı, ütopik bir devlet yapısı değil, bilakis hayatınızın en ufak noktasına kadar mevcut olan, işlemiş bir algı şeklidir.
Bu algıyı yaratan şey de, Louis Althusser'in Ideology and Ideological State Apparatuses isimli makalesinde bahsettiği ideological state apparatuses (ISA) yani ideolojik devlet aparatüsleridir. Bunların başı çekenleri aile, eğitim, adalet, medya, din vs.dir.
Hepimiz kapitalist liberal bir devlette demokrasi içerisinde seçilme hakkının kullanılabilmesi için yüklü bir sermaye gerektiğini bilir. Para yoksa, reklam yok. Aynı şekilde herkes, milli duygular, dini duygular gibi ulus-devletin işlemesi için vazgeçilmez algıların da aile ve eğitimde bizzat devlet tarafından verildiğini bilir.
E bu formülde zaten seçilenler para desteği olan burjuvalar olmak zorunda (küçük ya da büyük, ya da burjuva desteği alan düşüncelere sahip adaylar). Halk seçiyor diyeceksiniz, halk seçiyor da halkın da adalet, doğru tarzı tüm algıları zaten halka önceden devlet ve iktidar tarafından yükleniyor.
Tabii ki tüm yapıyı gözler önüne sermek mümkün değil ancak aşağı yukarı anlaşılabildiyse demek istediğim sormak isterim, totaliter rejimin özgürlük kısıtladığını iddia ederek liberal kapitalizmi meşrulaştıran arkadaşlara, bunun neresinde özgürlük var?
Şimdi diyeceksiniz en azından sen milli ideolojiden vazgeçmişsin, bunu yapabildiğine göre, bu hakkı sana tanıdığına göre ne güzel işte özgürsün...
E iyi güzel de, kapitalizm çerçevesinde ben farklı düşüncelerimi yayabilmek için de paraya ihtiyaç duymaktayım. Ayrıca ideolojiye karşı bir hareket yürütebilmem için doğrudan devleti karşıma almam gerekiyor. Ki bu sürecin sonu, devlet kurumlar üstünde mutlak bir hakimiyete sahip olduğu için her zaman başarısızlıkla sonuçlanmak zorunda. Devletin tanıdığı alanın dışına çıkmaya çalışırsanız da F tipinde sonuçlanıyor işte.
Hapishanelere gelirsek, onlar da tüm bu iktidar ilişkilerinin içinde önemli bir yere sahipler.
Artık suçlu diye addettiğimiz insanları öldürmememiz, onun yerine hapishanelere koymamızdaki islah söylemine dönecek olursak. Bu islah söylemi çok naif bir kavram bir kere. Yaptığımız şey modernite ve rasyonalite çerçevesinin dışına çıkanları artık karşımıza alıp yok etmek değil, onun yerine disiplin kurumları sayesinde ideolojinin içine bizzat zorla sokmaktan ibaret. Buna deliler hastaneleri, okullar da eklenebilir. E bunun işlevsel sonucu da iktidarın yine, yeniden, tekrar tekrar kendini üretmesidir.
Slavoj Zizek'in bir örneği var, yine vereceğim:
Büyükannenizin doğum günü ve oraya gidip kutlamanız gerekiyor, ancak istemiyorsunuz.
Eski totaliter baba, "Büyükannene gideceksin, orada oturacaksın ve düzgün davranacaksın!" der. Karşı koymaya çalışabilirsin, güçlü değilseniz zorla gidersiniz vs.
Oysa günümüzün liberal babası şöyle yaklaşır: "Büyükannenin seni ne kadar sevdiğini biliyorsun. Yine de seçim hakkı sana ait. Babaannene gitmek istemiyorsan gitmeyebilirsin."
Hemen her çocuk o doğum gününe gidecektir, baskı aynı derecede (hatta daha fazla) mevcuttur ancak özgürlük görüntüsü altındadır.
Totaliter babaya karşı koymak daha kolaydır, çünkü kendini satır aralarında gizlemez. Dikkat etmeden fark edemediğin baskıya karşı koymaksa daha zordur.
Neyse tabii bu konular uzun uzun tartışılmalı, bu kadar kısa açıklamak imkansıza yakın da, kendince birşeyler çıkartmak isteyen çıkartır.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...