Aket-Atum Mesaj tarihi: Şubat 20, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 20, 2009 http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalEklerDetay&ArticleID=920741&Date=19.02.2009&CategoryID=42 adresinde Orhan Tekelioğlu'nun bir yazısı. Çok yerinde gözlemler gerçekten. ‘Yemekteyiz’, ‘Yemeğe Bizdeyiz’, ‘Tadında Aşk Var’ gibi programların evlerinde gezinti ORHAN TEKELİOĞLU (Arşivi) Orhan Veli’nin şiirindeki gibi, yeni Türkiye orta sınıfının ekranlardan yansıyan ev hâlleri iç karartıyor. Bu evler hangi programlarda mı? “Yemekli-gizli ahçılı-aşklı” (Yemekteyiz, Yemeğe Bizdeyiz, Tadında Aşk Var) üç versiyonu olan yemek temelli popüler reality şovların gerçekleştiği evlerde, yeni orta sınıfın oturma mekânları, mobilya seçimleri, biblo ve aksesuar zevkleri görünür hâle geliyor. Kanal logolarına dikkat etmeden izlerseniz aynı anda yayınlanan bu programları kolayca karıştırabilirsiniz, çünkü evler aynısının tıpkısı! Tabii ki gelir düzeylerinde, sosyolojik profillerinde ufak tefek farklar var, yine de bu insanlar dış dünyaya evlerini göstermek istiyorlar. Pek yoksul olmadıkları anlaşılıyor, hatta evdeki eşyalara, altlarındaki arabalara bakarak bazılarının orta sınıfın bile üstünde olduğu söylenebilir, ama ruhlar ortak, kolayca görünen bir beğeni örtüşmesi var. Hatta daha da ileri giderek bu evlerin bazı dizilerdeki evlerle de benzeştiğini, neredeyse aynı tasarımcı tarafından tasarlandığı bile söylenebilir. Ekranda “taklit evlerin” aksi var, evlerdeyse içbükey bir yeknesaklık. AB Grubu bayılıyor zaten bu programlara, demek ki gizli açık birbirlerinin evlerini gözleyip birbirlerine benzemeye çalışıyorlar. Bu evlerin neye benzediği, nasıl kullanıldığı (neticede önce konukları karşılıyor, masada yemek yiyor, sonra koltuklara geçiyor, en sonunda “raks” ediyorlar) sorularının çok önemli olabileceği kanısındayım. Çünkü bu evler yeni merkezin kültürel beğenilerini yansıtıyor. Önce biraz gözlem, sonra da kuramsal ipuçları yakalamaya çalışalım. Yerler lamine parke Yeni ev mimarisi ve dolayısıyla tüketici tercihi ile ilişkili olmalı, eskinin konuklar gelmedikçe açılmayan, mobilyalarının üstü örtülü, biraz da kasvetli olan izole “misafir odaları” çoktan yok olmuş. Yeni orta sınıf, uzun boylu apartmanlarda (yeni toplu konut alanlarında) yaşıyor, hemen hepsinin çelik kapılı daireleri, küçücük holleri, ayakkabılar çıkarılmadan girilen kocaman salonları var. Sadece salon değil, kanapeler, koltuklar da kocaman; yerler lamine parke, üstünde genellikle soyut desenli bir halı (güzelim Bünyan halıları sizlere ömür olmuş), duvarlarda soyut röprodüksiyonlar ya da, daha da fenası, o bildik “doğa manzarası” resimlerden var. Oturma grubunun hemen arkasında, kamera yaklaşınca, ev sineması hoparlörleri fark ediliyor ve yeni ev mekânın olmazsa olmazı olan irice bir plazma ya da LCD TV duvara yaslanmış size bakıyor. Sıkça mobilya değiştirildiğini ya da son “trendler” yakından izlenildiği duygusu uyandıracak kadar “yeni” görünüyor eşyalar, mekâna entegre olabilecek herhangi bir “eski eşya” yok, bunun bir anlamı olmalı. Ayrıca kitap falan da görünmüyor etrafta, kütüphaneye benzer her şeyin içi gösterişli yemek takımları, alacalı bulacalı bardaklar, yaldızlı vazolar, biblolar, figürler, mumluklarla dolu. Bu evlerde gelişkin bir kiç beğenin hükümranlığı hiç bitmiyor, sehpa üstlerinde mutlaka bir iki “başyapıt” oluyor, ama yetmiyor bazen tavandan aşağıya bir “başyapıt” da sarkabiliyor, bazen birkaçı duvarda iftiharla duruyor. Neyse, sevenlerin arasına girmeyelim, mobilyalara geçelim. Genel olarak iki eğilim var, ya açık pastel renklerden oluşan “modern” stil ya da insanın içini en bayıltanından koyu renkte, varaklı mobilyalarla oluşturulan “klasik” stil. Gençler ve yeni evliler daha çok açık renkleri tercih ediyor, hatta bazıları, tüm temizlik takıntılarını azdıran cinsinden “beyaz” hastalığına tutulmuş durumdalar. Mobilyalar beyaz, duvarlar beyaz, giyilen elbiseler beyaz, bu evler hastanede olmadığına göre, hasta kim? Viktorya çağının püriten ahlakını simgeleyen “beyazın”, bir iki yüzyıl kadar (!) sonra, memleketimizde arzı endam etmesiyle “yeni muhafazakârlığın” bir ilişkisi mi var acaba? Sürekli titizleniyorlar zaten, bazıları tabakta kıl görünce anında fenalık geçiriyor, “hijyen” sözcüğüne özel bir ilgi gösteriyor, yerli yersiz sürekli kullanıyorlar. Daha da yukarı tırmanmak, “monden” olmak için delice çırpındıkları ortada. Trabzon’da oturup Meksika salatası yapmak istiyorlar, hatta “jülyen” doğramayı bilmeyen “köylü” yarışmacı ile inceden kafa buluyorlar. Ama kameralara ara sıra yansıyan annelerini, masadaki konuşmalardan evde küçükken ne yediklerini, hangi mahallelerde oturduklarını, kısacası “geldikleri evleri” gizleyemiyorlar. Aslında yeni Türkiye’nin “tırmananları” bunlar, yoksul ve az eğitimli ailelerden geldikleri için evlerinde babadan kalma eski ama gösterişli eşyaları yok, daha da önemlisi, böyle bir mobilyayı salonlarına sokmayı akıllarına bile getirmiyorlar. Batı’daki anlamında “burjuva” değiller, eski elite asla mensup olmamışlar, iyi okullarda, kolejlerde okumamışlar, çoğunluğu üniversite mezunu değil, edebiyatla, sanatla ilgilenen arkadaşları da pek olmamış, klasik müzik konserlerine hiç gitmemişler. Evlerinde Fazıl Say CD’leri yoktur ama hepsi birer Sezen Aksu fanatiği, Recep İvedik’i mutlaka görmüş, herhangi bir popstar yarışmasında SMS yollamış, İbo Şov’u izlemektedirler. Bu evler, bu insanlar popüler kültürle yoğrulmuşlar. Bayağı da iddialılar, bilmeseler bile bilirler; moderndirler aynı anda geleneksel; milli manevi değerler onlardan sorulur, tabii ki arkadan iş çevirme, her şeyi kendine yontma da. Hem kitleler hâlindeler hem de kitle içinde “bencil”; en güçlü oldukları yan ve en büyük çıkmazları bu. Çünkü benziyorlar birbirlerine ve içlerinden çıkacak, tapınacak bir benzerlerini arıyorlar. Alın size yeni şehrin “hüdayinabitleri”, yeni Türkiye orta sınıfının as elemanları. Aslında bir lidere muhtaçlar, mobilyalarına, kılıklarına, konuşmalarına, evlerine bakarsak, bir kiç üstadı “tasarımcı” buldukları ortada. Bir yandan meraklanıyor soruyorum: Acaba siyasetteki liderleri kim ya da kimler olacak? Öte yanım cevap veriyor: Meraklanma, siyaseten “milliyetçi muhafazakâr” da olabilirler, “muhafazakâr demokrat”, hatta “sosyal demokrat”, emin ol, hiç fark etmez. Burjuva olmayacakları, kitap okumayacakları ortada... ORHAN TEKELİOĞLU: Bahçeşehir Üni. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Estel_Anorien Mesaj tarihi: Şubat 20, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 20, 2009 yazıyı fazla elitist buldum. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Aket-Atum Mesaj tarihi: Şubat 20, 2009 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 20, 2009 evet biraz fazla bir elitizm havası var ama kişi tahlillerini çok güzel yapmış bence. özellikle said: Evlerinde Fazıl Say CD’leri yoktur ama hepsi birer Sezen Aksu fanatiği, Recep İvedik’i mutlaka görmüş, herhangi bir popstar yarışmasında SMS yollamış, İbo Şov’u izlemektedirler. kısmı çok doğru Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Red Mesaj tarihi: Şubat 20, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 20, 2009 ee yani ? lik bir yazı olmuş.boşuna yazmış yani.insanların konuşmaları tavırları tamamen kameralara oynadıklarından gerçek değil.rol yapıyorlar yani.onun harici koltuktan karakter analizine kadar gitmiş.popüler kültür hepimizin bildiği birşey.evden oturup televizyondan herşeyi görebiliosun. bunlar bilinmedik şeyler değilki.amcam nie kasmış.iyi reytingi olan programdan reyting çabasımı. yok kitap görmemiş falan.bizim kitaplarımız yatak odamızda.fasıl say cd lerimizde diğer oda da.bi salon bi mutfak gormüşün mobilyadan nerelere gelmişin yazının amacını anlamadım.nereye varmak istemiş Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Overseer Mesaj tarihi: Şubat 21, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 21, 2009 aslında rol yaptıkları yanlış, savunma yapıyolar. bilmediğini belli etmemek için savunma yaparsın insanlık hali. sadece ölçek farklı ekranda ve daha dinamik. pek bişey değişmiyor yani karakter bazında. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Sylian Mesaj tarihi: Şubat 21, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 21, 2009 Lol Fazıl Say cd'siyle elit olunuyorsa ne günlere kaldık. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Underoath Mesaj tarihi: Şubat 21, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 21, 2009 Bende Wow Cd sini koyucam AĞBEY elite olamazmıyım ben ozmn? Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Overseer Mesaj tarihi: Şubat 21, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 21, 2009 ayrıca hadi şahan tartışmalı da sezen aksu'nun ne kusuru var ulan? Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Saeros Mesaj tarihi: Şubat 21, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 21, 2009 ruhu şey Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
burtonesk Mesaj tarihi: Şubat 21, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 21, 2009 sezen çok iyi yea yazı çok amaçsız olmuş. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
sh3lal3s Mesaj tarihi: Şubat 21, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 21, 2009 midem bulandı sabah sabah yazıyı okurken Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Bone Mesaj tarihi: Şubat 21, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 21, 2009 Red said: yok kitap görmemiş falan.bizim kitaplarımız yatak odamızda.fasıl say cd lerimizde diğer oda da.bi salon bi mutfak gormüşün mobilyadan nerelere gelmişin yazının amacını anlamadım.nereye varmak istemiş yazıyı anlamadım ben de said: eskinin konuklar gelmedikçe açılmayan, mobilyalarının üstü örtülü, biraz da kasvetli olan izole “misafir odaları” çoktan yok olmuş Yeni orta sınıf, uzun boylu apartmanlarda (yeni toplu konut alanlarında) yaşıyor hemen hepsinin çelik kapılı daireleri Sadece salon değil, kanapeler, koltuklar da kocaman ev sineması hoparlörleri fark ediliyor yeni ev mekânın olmazsa olmazı olan irice bir plazma ya da LCD TV duvara yaslanmış size bakıyor mekâna entegre olabilecek herhangi bir “eski eşya” yok, bunun bir anlamı olmalı Genel olarak iki eğilim var, ya açık pastel renklerden oluşan “modern” stil ya da insanın içini en bayıltanından koyu renkte, varaklı mobilyalarla oluşturulan “klasik” stil yemekteyiz programıyla ne alakası var bunlar? ayrıca bunlar sanki kötü birşeymiş gibi ifade etmiş. "eskinin konuklar gelmedikçe açılmayan, mobilyalarının üstü örtülü, biraz da kasvetli olan izole misafir odaları" dediği olay benim dedemin evinde bile yoktu ki. şimdi gençlerde böyle olmaması çok mu anormal? hayır olsa ne farkedecek, daha mı kültürlü ve okumuş olucaz, biri söyleyebilir mi? yeni ev almaya kalktığın zaman toplu konutlar çok daha cazip ve o tip evleri bulması çok daha kolay. 4 katlık binalar genelde 3-5 kişinin ortaklaşa girip yaptırdığı yerler oluyor, haliyle o tip binalarda daire bulmak için özel arayış içine girmelisiniz. ancak öte yandan toplu konutlar siz arayış içine girmeseniz de önünüze çok imkanlar sunabiliyor. böyle yerlerden ev almanın nesi anormal? çelik kapılı daireler, lcd tv'ler, büyük koltuklardan felan bahsetmiş. e ne olcaktı ya? sırf bu yazarı tatmin etmek için plastik kapılar, 70lerden kalma siyah beyaz tv'ler, çocukların oturabileceği küçük koltuklar felan mı koymak gerekliydi? bu adam hiç dışarı çıkmıyor anladığım kadarıyla. türkiye alışveriş durumundan bihaber. çünkü alışverişe gitse, lcd tv'ler dışında birşeyin artık satılmadığını görürdü. son 5 senedir epey makul fiyata geldi lcd'ler. sadece orta direk diye aşşağıladığı insanlarda değil, daha fakir kesimde, hatta kendisini içinde gördüğü elitist zengin kitlede de lcd tv'ler mevcut (mesela bizde :D ). herhalde bir tek kendi evinde yok lcd tv, ondan kıskanıyor olması lazım hahaha. ayrıca alışverişe giden, dışarı çıkan biri olsa, koltuk satan mağazalarda iki tip koltuk satıldığını da bilirdi. şu "modern" ve "klasik" diye tabir ettiği koltuklar. yani yazarın zevkine hitap eden ve modern veya klasik olmayan koltuklardan almaya kalksanız bulamazsınız zaten. son 5-10 senede yeni bir eşya almaya kalktığınızda, eviniz şu yukarda tabir ettiği ve aşşağıladığı tarzdan farklı olmayacaktır zaten. ev sineması hoparlörü diyor. e bu da o kadar anormal bişi değil ki. 500 milyona alabileceğin kaliteli ev sinema sistemleri de var, 50 milyona alabileceğin dandik markalı ev sinema sistemleri de var. tamam 70'lerde siyah beyaz tv'nin olduğu yıllarda bu hoparlörler yoktu, bunu kabul ediyorum. ama o zaman yoktu diye şimdi de mi almıyacağız? "herhangi bir eski eşya yok, bunun bir anlamı olmalı" diyor, evet bir anlamı var, o da eski eşyaların eski eşya olması haha. evlerin yenilenmesine kızıyor anladığım kadarıyla bu adam. herkesin evinin osmanlı döneminden kalma eşyalarla donatılmasını arzuluyor diye düşünüyorum. böyle yapmayan herkesi de "yemekteyiz izleyicisi boş beleş adam" gibi tanımlamış. said: iyi okullarda, kolejlerde okumamışlar, çoğunluğu üniversite mezunu değil, edebiyatla, sanatla ilgilenen arkadaşları da pek olmamış, klasik müzik konserlerine hiç gitmemişler. bunu da diyor mesela. ben iyi okullarda kolejlerde okudum. annemler o dönemlerde meşhur fransız okullarına gitmemiş olabilirler belki ama üniversite mezunu ikisi de. ailecek edebiyatla, sanatla ilgileniyoruz, edebiyatla, sanatla ilginenen arkadaşlarımız da var, klasik müzik konserlerine de gittik, evimizde gayet büyük kütüphane de var. bolca kitap bulunuyor. buna rağmen evimizde lcd var, hoparlör sistemi var, büyük koltuklar var, çelik kapımız var, kasvetli izole misafir odamız yok, eski eşya yok, koyu renkte modern stil kullanıyoruz, açık pastel renkte klasik stil de kullanıyoruz. e bu durumda çelişki olmuş olmuyor mu :D Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
sipeyskeyk Mesaj tarihi: Şubat 21, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 21, 2009 bonequeuatteaa tam evlenilecek adamsın Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Bone Mesaj tarihi: Şubat 21, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 21, 2009 zengin elit adamım ben. en azından gönlüm zengin. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
sipeyskeyk Mesaj tarihi: Şubat 21, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 21, 2009 ben de hiç fena değilimdir. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Norak Mesaj tarihi: Şubat 21, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 21, 2009 bizim evin altı ahır, at besliyoruz. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
sipeyskeyk Mesaj tarihi: Şubat 21, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 21, 2009 ben klasik müzik dinliyorum ailem tatillerde avrupaya gidiyor,her sene 2-3 kere kayağa gidiyorum,özel üniversitede okuyorum deniz manzaralı evde oturuyorum,çeşmede yazlığımız var,orta sınıf bir arabam var. oha ben neymişim lan ağırdan satcam bundan sonra kendimi elitliğin dibine vurmuşum. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Mohi Mesaj tarihi: Şubat 21, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 21, 2009 ne diyo bu lavuk ya İvediK!!! Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Fin Mesaj tarihi: Şubat 21, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 21, 2009 yazı programdan daha fazla gereksiz Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Aket-Atum Mesaj tarihi: Şubat 21, 2009 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 21, 2009 Bence bu yazının amacı sonradan görmeleri eleştirmek, yazan adamda çok güzel bir şekilde onları tanımlayıp eleştirisini yapmış. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Overseer Mesaj tarihi: Şubat 21, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 21, 2009 ne yazık ki yazan şahısın da önceden gördüğü söylenemez gibin. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Red Mesaj tarihi: Şubat 21, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 21, 2009 Aket-Atum said: Bence bu yazının amacı sonradan görmeleri eleştirmek, yazan adamda çok güzel bir şekilde onları tanımlayıp eleştirisini yapmış. kusura bakmada adam hiç bişi tanımlayamamış. adam okuma yazma bilmese bile evine 300 ekran lcd alabilir.bu sonradan görmeyse hepimiz öyleyiz.şundan 3-5 sene onceye kadar hiç birimizde lcd yoktu Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
raider Mesaj tarihi: Şubat 21, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 21, 2009 lol bi an düşündümde. asıl izole olan bişey varsa adamın kendisi. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Bone Mesaj tarihi: Şubat 21, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 21, 2009 sipeyskeyk said: ben klasik müzik dinliyorum ailem tatillerde avrupaya gidiyor,her sene 2-3 kere kayağa gidiyorum,özel üniversitede okuyorum deniz manzaralı evde oturuyorum,çeşmede yazlığımız var,orta sınıf bir arabam var. oha ben neymişim lan ağırdan satcam bundan sonra kendimi elitliğin dibine vurmuşum. orta sınıf araba olmamış bak. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
sipeyskeyk Mesaj tarihi: Şubat 21, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 21, 2009 golf :( Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Öne çıkan mesajlar