Ramocan Mesaj tarihi: Temmuz 12, 2008 Mesaj tarihi: Temmuz 12, 2008 Sam said: tüh, ben de praw ve bone gibi ironide çuvalladım anlaşılan. :( tabii mesajın bütününü okuyan bir insan maksadı anlayabilirdi ama anlaşıldı, smiley'e abanacağım bir dahaya. ünlemler kafi gelmedi. Yok hepsini okudum da arada gereksiz kişilerin mesajları bayılttı
Drigeolf Mesaj tarihi: Temmuz 12, 2008 Mesaj tarihi: Temmuz 12, 2008 sir said: çok basit, taraf'ın iddiaları belgelere dayanıyo, ve bu belgelerin "authentic" olduğunu isterseniz mahkemede gösterelim diyecek kadar da güveniyolar kendilerine. TSK ise tarafın "finansörü" hakkında muğlak bi iddia ortaya atıyo, isim vermiyo, bağlantı vermiyo, belge vermiyo. kurumlar bazında düşünme, A ve B'nin ortaya koyduklarına bak sadece. sence hangisi daha sağlam duruyo bu iddiaların? edit: o zaman TSK'ya düşen bu araştırmaların kesin sonucuna bakıp öyle beyanat vermektir. Sir, belgelerin özgün(aha buldum :)) olduğunu kanıtlarım demesi pek bir şey ifade etmiyor, TSK'nın yapısını bilen herhangi birisi bunu çok rahat söyleyebilir. TSK çok sıkı ve biz sivillerin anlamakta zorluk çektiği bir onur anlayışına sahiptir, bizim için oldukça normal bir şeyi yapmak TSK için imkansız denilecek bir ayıp olabilir. Asker mantığına göre: TSK Türkiye'nin en önemli kurumudur ve bir iki gazeteyi ciddiye almaz(onunla eşit seviyede görülmüyor, cevap vermeye bile tenezzül edilmiyor, güya). Hayatında bir subayla iki kez konuşmuş birisi, TSK'nın Genelkurmay Başkanı'nın başına silah dayasanız yine de Taraf'a dava açmayacağını bilir. Çünkü Genelkurmay bir gazeteyi muhatabı olarak görmez. Bu bilinen bir şeydir, ki Taraf'ın eğitimli ekibi de bunu mutlaka biliyordur. Kısacası, zaten karşı tarafın sana dava açmayacağını biliyorsan bu tehditi savurursun, ne olacak ki? Genelkurmay zaten savcıları harekete geçirmiştir, ama maalesef TSK'nın halkla ilişkiler(PR, halktan kopuk demek istemiyorum) konsepti olmadığı için bunun sonucunu bile duyamayabiliriz, duyduğumuz zaman ise iş işten geçmiş olur zaten(sonuçta bence amaç TSK'yı yıpratmak, özellikle şu Genelkurmay'daki devir teslim öncesi). TSK halkla ilişkiler bilmez dedik ama bürokrasiden anlar. TSK Taraf'ı zaten muhattabı almadığı için onu açık açık suçlamıyor. Ama bu haberi(Fethullah Gülen bağlantısı iddiasını) bir şekilde yaymayı beceriyor, zaten ben de gazetelerde okudum bu iddiayı. Sırf muhattap almamadan ziyade iftira davalarından korktuğu için de açık açık söylemiyor olabilir tabii(birisinin dediği gibi bu işler paravan şirketlerce yürütülür, kesin kanıt istemek belki de rüşvetin belgesi kadar absürd bir fikirdir). Şimdi burada bu iddiayı bir durup düşünmek gerekiyor. İddiayı TSK yaymasa bile destekledi, üstüne üstlük bir sürü köşe yazarı da(Ahmet Altan'ın da dediği gibi) bu iddiayı çok söylediler. Bunun altında yatan sebebi düşünmeden önce bir bakalım iddia tutarlı bir iddia mı? Denildiği gibi Taraf gazetesi nispeten az satan bir gazete, yani çok kar etmemesi gerekiyor. Yazarlarının eğitimi, duruşu, konumu düşünülecek olursa onlara özellikle ciddi paraların ödendiğini düşünmek pekde garip olmaz(bunun sonra lojistiği var, muhabiri var...vs, unutmadan ilk tanıtım için aldıkları reklamların paralarından da bahsedelim, bir sürü billboard, reklam ucuz olamaz). Dolayısıyla Taraf zarar etmesi gereken bir gazete ve dolayısıyla finansal olarak batmalı. Fakat bu böyle değil, dolayısıyla soru şu Taraf'ın finansörü kim? Kim Taraf'ın açığını kapatıyor? Bu sorunu cevabını ben bilmiyorum, ama eğer bir sürü kişi ve ciddi kurum bunun Fethullah Gülen cemaati olduğunu söylüyorsa, savcılık iddiaları denetlemelidir. Benim asıl sorunum burada değil, bu benim boyumu aşan şeyler, ben bu tarz bir araştırmayı yapma yetki ve donanımına sahip değilim. Taraf liberal görüşte bir gazete, Ahmet Altan, Murat Belge...vb yazarlar liberal(sol tandanslı) bir görüşe sahipler ve bu gazetedekiler şeffaflığı savunuyorlar. Soru şu: Bu kadar şeffaflığı savunan bir gazete finansörünü neden halka açıklayarak herkese örnek olmuyor? Neden kendi dedikleri, önerdikleri görüşü uygulamıyorlar? TSK ve Taraf'ın iddialarının geçerliliğine/inandırıcılığına gelince. Bir kere dürüst olmak gerekirse TSK'nın iddiası desteksiz bir iddia, zaten resmi olarak araştırılmasını istemiş. Sen bana saldırırsan ben de senin kirli çamaşırlarını dökerim tarzı bir tehdit havası bile sezdim. Ama lütfen biraz düşünelim. TSK bu ana kadar çıkan 2 belgeden birisinin varlığını onayladı(ki çok ciddi suçlamalar yöneltilmişti bu belge ile ilgili, bunu göze alarak söylediler belgenin doğruluğunu) ama öbür belgeyi her iki açıklamasında da reddetti(lütfen sir, komuta kademesi filan deme, düşün biraz lütfen, eğer sen bir suç işlesen onu inkar mı edersin kabul mu edersin? O suçu işleyecek adam onu yazılı bir belge ile kabul eder mi? Orada gerçekten başka kademede belge var diye bir aptallık yapar mı?). Üstüne üstlük iki belgenin de özgünlüğünün araştırıldığına dair en ufak bir kanıt yoktu gazetede. Böylesi bir belge adli tıp kurumlarında test edilmeden basılmıştı(olsa kesin söylerlerdi, kendi argümanlarını destekleyen bir bilgi bu). Bir belgeyi tutturdular diğerini tutturamadılar gibi geliyor açıkcası bana(çünkü düşünecek olursak Dağlıca'daki ihmal belki de diğerinden daha bile vahim bir iddia). Bir de etik bir sorun, askeri mahkeme biliyorsunuz daha geçen gün bir karar verdi: Gizli ve Çok gizli TSK dökümanlarına yayın yasağı geldi. Bundan hemen sonra Taraf gizli bir belgeyi(istihbarat belgesi) yayınlıyor. Bu hukuk tanımazlık(kendileri insanları hukuksuz diye suçladıktan sonra hemde) değil de nedir? Hani hukuğa saygı? Hani gazetecilik etiği? Neye güvendiklerini söyleyeyim mi size? Kimse artık Taraf'a dokunamaz, çünkü ona dokunan her kurum üstüne atılan iddiaları kabul etmiş sayılacaktır ve üstüne üstlük Taraf'ın çok işine gelecek baskı rejimi, sansür tartışmaları ortaya çıkacaktır. Kimse bu tarz bir baskıyı göze alamayacağı için Taraf daha uzun süre dayanır gibi geliyor. [hr] Çok güme gitmiş bu mesaj, bir daha yayınlayayım dedim Ayrıca yukarıda bazı iddialardan bahsedilmiş(komutanların birisi o gün düğüne gitmiş...vs) merak ettiğim şey şu; bu iddiaların herhangi birisi Genelkurmay tarafından onaylandı mı(belgeler onaylandı çünkü)? Yoksa belgesiz mi sallıyorlar?
sir Mesaj tarihi: Temmuz 12, 2008 Mesaj tarihi: Temmuz 12, 2008 herşeyden önce tarafın künyesine bakalım: alkım gazetecilik sanayi ve ticaret a.ş. adına sahibi: başar arslan öyle gizli falan değil yani, sahibi belli. reklam geliri vardır, destekleyen başka iş adamları vardır, meblayı bilemem tabi. ama fetullah tarafından finanse edildiğini söylemek için en ufak bi sebep dahi yokken, gazetede bu yönde bi yayın yapmıyoken "finansörüne baksınlar" demek, türkiyenin en önemli, en "güvenilir" kurumuna yakışmayan bi davranıştır. sonuçta bu gazeteyi binlerce insan okuyo, herhangi bir iş adamı, her hangi bir tanıdık destekliyo olabilir ayriyeten gazetede yazanların çoğu akademisyen, üniverstelerde ders veriyolar, murat belge, halil berktay gibi..etyen mahçupyan desek agos'un genel yayın yönetmeni. ahmet altan, zaten kitaplarından voleyi vurmuş.. ben bu insanların samimiyetle inandıkları şeyleri yazdıklarını düşünüyorum, işin maddiyatından çok fikir, tartışma, söylem tarafındalar. zaten bugüne kadar hangi gazete hayvanlar gibi kar etmiş, sadece köşeyazarlığı yaparak kaç kişi köşeyi dönmüş ki? buna ek olarak, sürekli okuyucu sayısını arttırmakta olan bi gazete, belki de başar arslan gazeteden bi miktar zarar etmeyi düşünerek bu işe kalkıştı, bilemeyiz. ama alkım'ın istanbuldaki yerlerini bilenler, heralde ortada sağlam bi yatırım olduğunu ve bi gazetenin biraz zarar etmesinin çok da koymayacağını tahmin edebilirler =) taraf, tsk'yı eleştiren ve ondan hesap soran bir gazete. medyada bunu yapan perihan mağden, yıldırım türker gibi isimler de mevcut. tsk taraf'ı veyahut bu yazarları muhattap kabul etmezse kendisi kaybeder. eğer gerçekten haksızlığa uğradığını düşünüyolarsa da davayı açarlar, herşeyin enine boyuna incelenmesini, tartışılmasını sağlarlar. madem türkiyenin en önemli kurumu, üzerinde en ufak bi leke, en ufak bi sır perdesi bırakmamak için elinden geleni yapmak "zorundadır". çünkü hiç bi insan, hiç bi kurumun beyanatlarını, kayıtsız şartsız "doğru" ya da "güvenilir" kabul etmek mecburiyetinde değildir. geçenlerde askeri savcılar bir resmi yazı yollayarak, taraf gazetesinden dağlıca baskınıyla ilgili belgeyle beraber "bazı diğer belgeleri" de istediler. bu diğer belgelerin adını vermemişlerdi. gazete bunu sordu, ve tskdan cevap gelmedi. bi de sen şunu düşün, bu gazeteyi çıkaran insanlar, özgünlüğü kolayca yalanlanabileceği halde, bu ölçekte haber değeri taşıyan bir belgeyi, 100% emin olmadan yayınlarlar mı? en ufak bi güven eksikliğinde gazete gerçekten de batar ve üstelik o gazetedeki bütün yazarların itibarı sıfıra iner. bu "lahika" denen belge var, ve herkes tarafından da tartışılıyo. zaten daha önce de ordu içinde bu tarz çalışmaların gerçekleştirildiği biliniyo, adet değişmemiş yani. ayrıca, dağlıca baskını hakkında, o gün komutanların izinde olduğu, el bombalarının bulunmadığı falan zaten bilinmekteydi o belgeden de önce. belge, genelkurmayın bu baskından önceden haberdar olduğunu söylüyodu. o yüzden taraf da "madem biliyodunuz, neden bu kadar başıboş bıraktınız orayı" mealinde bi yayın yaptı. sözün özü, tsk, hesap vermeye de, eleştirilmeye de alışacak, her kurum gibi.
sg-1 Mesaj tarihi: Temmuz 13, 2008 Mesaj tarihi: Temmuz 13, 2008 Taraf'dan Amerikalı bacımız Yasemin Çongar bacımızın(ki eşi Amerikan Dışişleri çalışanıdır) Cuma günkü yazısından alıntıdır: said: NÜKLEER, KİMYASAL, BİYOLOJİK Ergenekon soruşturmasını aylardır yakından takip etmeye çalışıyorum ve izlenimim şu: İddianameyi enine boyuna incelediğimizde, karşımızda silaha ve teröre uzak durmayan bir çete bulacağız. Sadece Ümraniye’den, Cumhuriyet Gazetesi saldırısından, Danıştay cinayetinden tanıdığımız türden el bombaları, fünyeler, tabanca ve tüfeklerden söz etmiyorum. Örneğin, nükleer, kimyasal, biyolojik silah geliştirme planları yapmış bir çete çıkarsa karşımıza, çok şaşırmayacağım. “Nükleer silah üretmek zor ama kimyasal ve biyolojik silah üreterek birçok terör örgütünü kontrol altına alabiliriz” diye plan yapmış Ergenekoncularla karşılaşırsak ürkeceğim... Ama şaşırmayacağım. PKK, İBDA-C, DHKP-C, HİZBULLAH Aynı şekilde, PKK’nın, İBDA-C’nin, DHKP-C’nin, Hizbullah’ın Ergenekon’la dirsek temasında olduğu, Ergenekon tarafından yönlendirildiği, kullanıldığı, hatta kontrol edildiği yönündeki iddialar da sürpriz olmayacak benim için. Ergenekon’a “terör örgütü” denmesinin arka planındaki işbirliklerini bir bir ortaya dökebilecek mi bu ilk iddianame, bilmiyorum. Ama dosyada, bu işbirliklerine ilişkin bilgi ve belgelerle karşılaşırsak düşüneceğim, ürkeceğim ve çok şaşırmayacağım. Danıştay ve Hablemitoğlu cinayetleri, Akın Birdal’a suikast girişimi Ergenekon’a bağlanırsa tüylerim ürperecek; şaşırmayacağım. BÜYÜKANIT NE DİYOR Zaten biz, şaşırma eşiğini çoktan aşmadık mı bu ülkede? Ergenekon’un Türk Silahlı Kuvvetleri’nin komuta kademesine uzandığı iddiasından, iki emekli orgeneralin terör örgütü liderliği suçlamasıyla tutuklanması ve yargılanacak olmasından daha fazla ne şaşırtabilir ki bizi? Ergenekon’un 1 ve 2 numaralarının muvazzaf subaylar olduğunu öğrenirsek bir gün şok geçirir miyiz dersiniz? Ergenekon’u yöneten muvazzaf ya da emekli askerlerin üzerine gidilmesinde, Genelkurmay’ın zımni onayının olduğunu bilmek şaşırtır mı sizi? Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, bana Ergenekon soruşturmasını yürütenlerce anlatıldığı üzere, bu operasyon konusunda “Her kime dokunuyorsa üzerine gidilsin, benim ismim geçiyorsa da gereken işlem yapılsın” demişse eğer, buna hayret eder misiniz? Peki, eğer orduda, Ergenekon çetesine bulaşmış üst rütbeli muvazzaf subaylar varsa, onların bu operasyon sayesinde er geç tasfiye edileceğini düşünmenin giderek “makul beklenti” sınırları içine çekiliyor olmasına ne demeli? Bu beklentinin içerdiği değişim müjdesi, şaşkınlıktan güvene doğru taşımıyor mu hepimizi? İşte böyle gözü dönmüştür Taraf gazetesinin. Kürtler'i ve Radikal islamcıları aklamak için mastürbasyon aracı olarak ergenekonu kullanacak kadar uçmuştur, TSK'ya "sen PKK'sın" diyecek kadar TSK düşmanıdır. İş orduya gelince şahinlerdir, tarikat-cemaat, dokunulmazlık konularına gelince ortada yoklardır. (Bu bile bana finansör konusunda bi fikir vermeye yeter) Eminim Tayyipcan 3 ay sonra Yüce Divan'da yargılanırken onun "avukatlığını" yapmaya kalkışır bunlar.
sir Mesaj tarihi: Temmuz 13, 2008 Mesaj tarihi: Temmuz 13, 2008 sg-1 satır aralarında görünmez kelimeler falan okuyosun heralde =) nerde tsk'ya pkk'sın denmiş, nerde öyle bi suç atfedilmiş? ha, sen ergenekonu tsk'yla eş tutuyosan o senin gocunman.. türkiyenin öncelikli gündemi ordunun siyasetten elini çekmesi ve derin devletin, çetelerin çökertilmesidir. finansör lafın içinse ahmet altan'ın dünkü yazısından hemen bi kuple vereyim, zihnin açılsın..burada "kemalist" bir dostlarının gazeteye yaptığı ziyareti anlatmakta: nerelerden geçiyoruz said: Kendisi de darbelerden çok çekmiş, hapislerde yatmış eski dostumuz şöyle bir durup düşündü, “bir darbe yanlısı” olmak ağırına gitti, “Bütün devrimler tepeden yapılır” dedi. Ama söyledikleri kendisini de tatmin etmedi. Kendini haklı göstermek için AKP’ye yüklendi. “Peki, devrim olmasın da bu yolsuzluklar yapan iktidar mı devam etsin” diye sordu. Biz de, “AKP’nin yolsuzluk yaptığını gösteren belgeleri getir hemen basalım” dedik, “CHP’deki arkadaşlarına söyle ellerinde ne kadar yolsuzluk belgesi varsa bize versinler, biz onları basacağız.” Sonra da ekledik, “Bir darbe döneminde gazeteler hiçbir yolsuzluk belgesi basamaz ama yarım yamalak bir demokraside bile bu mümkün. Şimdi sence hangisi daha iyi?” O dürüst ve saf gülümsemesiyle gülümsedi, “Ben bir düşüneceğim” dedi, sonra hemen “ama,” diye devam etti, “ben kolay değişmem.” bir diğer "zihin açan" yazı içinse, buyrun: dindarlar ve demokrasi
sg-1 Mesaj tarihi: Temmuz 13, 2008 Mesaj tarihi: Temmuz 13, 2008 said: NÜKLEER, KİMYASAL, BİYOLOJİK Ergenekon soruşturmasını aylardır yakından takip etmeye çalışıyorum ve izlenimim şu: İddianameyi enine boyuna incelediğimizde, karşımızda silaha ve teröre uzak durmayan bir çete bulacağız. Sadece Ümraniye’den, Cumhuriyet Gazetesi saldırısından, Danıştay cinayetinden tanıdığımız türden el bombaları, fünyeler, tabanca ve tüfeklerden söz etmiyorum. Örneğin, nükleer, kimyasal, biyolojik silah geliştirme planları yapmış bir çete çıkarsa karşımıza, çok şaşırmayacağım. “Nükleer silah üretmek zor ama kimyasal ve biyolojik silah üreterek birçok terör örgütünü kontrol altına alabiliriz” diye plan yapmış Ergenekoncularla karşılaşırsak ürkeceğim... Ama şaşırmayacağım. PKK, İBDA-C, DHKP-C, HİZBULLAH Aynı şekilde, PKK’nın, İBDA-C’nin, DHKP-C’nin, Hizbullah’ın Ergenekon’la dirsek temasında olduğu, Ergenekon tarafından yönlendirildiği, kullanıldığı, hatta kontrol edildiği yönündeki iddialar da sürpriz olmayacak benim için. Ergenekon’a “terör örgütü” denmesinin arka planındaki işbirliklerini bir bir ortaya dökebilecek mi bu ilk iddianame, bilmiyorum. Ama dosyada, bu işbirliklerine ilişkin bilgi ve belgelerle karşılaşırsak düşüneceğim, ürkeceğim ve çok şaşırmayacağım. Danıştay ve Hablemitoğlu cinayetleri, Akın Birdal’a suikast girişimi Ergenekon’a bağlanırsa tüylerim ürperecek; şaşırmayacağım. BÜYÜKANIT NE DİYOR Zaten biz, şaşırma eşiğini çoktan aşmadık mı bu ülkede? Ergenekon’un Türk Silahlı Kuvvetleri’nin komuta kademesine uzandığı iddiasından, iki emekli orgeneralin terör örgütü liderliği suçlamasıyla tutuklanması ve yargılanacak olmasından daha fazla ne şaşırtabilir ki bizi? Ergenekon’un 1 ve 2 numaralarının muvazzaf subaylar olduğunu öğrenirsek bir gün şok geçirir miyiz dersiniz?Ergenekon’u yöneten muvazzaf ya da emekli askerlerin üzerine gidilmesinde, Genelkurmay’ın zımni onayının olduğunu bilmek şaşırtır mı sizi? Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, bana Ergenekon soruşturmasını yürütenlerce anlatıldığı üzere, bu operasyon konusunda “Her kime dokunuyorsa üzerine gidilsin, benim ismim geçiyorsa da gereken işlem yapılsın” demişse eğer, buna hayret eder misiniz? Peki, eğer orduda, Ergenekon çetesine bulaşmış üst rütbeli muvazzaf subaylar varsa, onların bu operasyon sayesinde er geç tasfiye edileceğini düşünmenin giderek “makul beklenti” sınırları içine çekiliyor olmasına ne demeli? Bu beklentinin içerdiği değişim müjdesi, şaşkınlıktan güvene doğru taşımıyor mu hepimizi? /*Anneye anlatır gibi anlatır*/ Bold kısımlardan da anlaşılacağı gibi ithal yazarımız sayın çongar ergenekonu terör örgütleriyle muvazzaf subaylar arasında bir köprü olarak görüyor. Muvazzaflarla terör örgütlerini aynı safta gösteriyor ki askere sadece iddia kıvamında olan bir çamuru daha atabilsin. Ha Genelkurmay Başkanımızı da TSK'yla eş tutmamak gerek tabi, adamın bi senedir eli kolu bağlı, e-muhtıradan beri çıkıp tek satır laf söyleyemiyor artık, ne yaptılarsa adama. Ha bi de Ahmet Altan o yolsuzlukları TSK ile ilgili haberleri nasıl yaptıysa öyle yapmayı düşünür mü acaba? TSK'ya karşı a) içeriye birilerini sızdırmak veya b) bi taraf'ından uydurmak yollarından hangilerini kullanmışsa onu deneyebilir mesela. Yeter ki niyeti olsun.
sir Mesaj tarihi: Temmuz 13, 2008 Mesaj tarihi: Temmuz 13, 2008 ahah inanılmaz yaa..yayınlanan haberler doğru, belgeler gerçek, yine de yok sızmaymış, yok yalanmış.. git sen kendi ellerinle ver abi akpnin yolsuzluğuyla ilgili "gerçek" bir belgeyi kadıköy alkıma, bak bakalım basıyolar mı basmıyolar mı.. ergenekonun bugün de devlet içinde, asker içinde uzantıları olabilir demiş, ihtimal dahilindedir demiş. bunu demekle "tsk pkkdır" demek arasında ne kadar fark olduğunu da anlatmamı ister misin? niye aynı yazıda büyükanıtın sözlerini aktarsın madem bu kadar karalama yapmak istiyo? kaldı ki, büyükanıt da "kime kadar varıyosa üzerine gidilsin" demiş, demek ki o da bu ihtimali düşünüyo..yoksa büyükanıt da mı tsk'ya pkk demek istiyo? uyanın artık uyanın, bu tsk sevdası çok uyutmuş sizi..
Sufi Mesaj tarihi: Temmuz 13, 2008 Mesaj tarihi: Temmuz 13, 2008 özkök ve büyükanıt paşalar "hatalı üretim" genelkurmay başkanları bazı aklıevvellere göre.
sg-1 Mesaj tarihi: Temmuz 13, 2008 Mesaj tarihi: Temmuz 13, 2008 İnanılmaz olan sensin meeen, daha okuduğunu anlamıyorsun. Eğer belgeler gerçekse Taraf gazetesi bu gerçek belgeleri bulduğu gibi AKP hakkındaki belgeleri de bulabilir, okay mi babs, dityu andırsitent mi? Ben de sana soruyorum ki e-muhtıra'nın mimarı Büyükanıt geçen seneki Tayyip görüşmesinden beri neden susuyor, neden her şeye eyvallah diyor? Neden bu konuda yazı yazan Fikri Sağlar şimdi mahkemede ve Taraf gazetesi bu neden bu konunun da üzerine gitmiyor? Mühim olan yapmak istemesi. Çıktığı ilk günden beri durmaksızın TSK'ya saldıran bi gazetenin kuruluş amacının TSK'yı yıpratmak olduğunu anlamak zor değil. Kuklaya dönmüş bir TSK, her denilene eyvallah denen bir TSK en çok kimin işine gelir bu coğrafyada? Sahi çongarın eşi nerenin çalışanıydı?
Rahan Mesaj tarihi: Temmuz 13, 2008 Mesaj tarihi: Temmuz 13, 2008 Sam said: bizim ordumuz hiç üçkağıt yapar mı? bütün dünya yapar ama bizimkiler asla! çünkü türk halkının en çok güvendiği kurum! abov sen ne diyorsun! asıl taraf yanlış haber yapar mı? o adamın tonla journali var peypırı var yayınlanmış sen kimsin ki adamın iddialarına yanlış olabilir diyorsun? lümpen faşist!
Drigeolf Mesaj tarihi: Temmuz 13, 2008 Mesaj tarihi: Temmuz 13, 2008 herşeyden önce tarafın künyesine bakalım: alkım gazetecilik sanayi ve ticaret a.ş. adına sahibi: başar arslan öyle gizli falan değil yani, sahibi belli. reklam geliri vardır, destekleyen başka iş adamları vardır, meblayı bilemem tabi. ama fetullah tarafından finanse edildiğini söylemek için en ufak bi sebep dahi yokken, gazetede bu yönde bi yayın yapmıyoken "finansörüne baksınlar" demek, türkiyenin en önemli, en "güvenilir" kurumuna yakışmayan bi davranıştır. sonuçta bu gazeteyi binlerce insan okuyo, herhangi bir iş adamı, her hangi bir tanıdık destekliyo olabilir -Finansör derken bu zararı çekebilecek olan kurumdan bahsediyordum tabii ki(ilk kurulan ve az okunan Taraf gazetesinin inanılmaz masraflarını). Bunun Alkım tarafından karşılanabileceğini söylüyorsun ama TSK böyle düşünmüyor. TSK (ki çok kuvvetli bir istihbaratı vardır) aldığı istihbarata göre Taraf gazetesinin finansörünün şaibeli olduğunu düşünüyor ve bunun için sorumluları açıkça göreve çağırıyor, sen ben belki TSK'nın bu görüşe sahip olmasına yol açan belgeleri/bilgileri bilemeyebiliriz ama bu onların olmadığı manasına gelmez. Zaten dediğim gibi savcılar araştırmaya başlamıştır 1-2 seneye ortaya çıkar bunlar en geç. Demek istediğim ise şu; ordunun iddiasının desteksiz olduğunu iddia etmemek lazım çünkü ordu durup dururken böylesi boş bir iddiayı ortaya atamaz(yemez açıkcası, yanlış çıkmanın bedeli çok ağır olur), yapılması gereken savcıların yapacağı işlemin sonucunu beklemek. Bu sırada Taraf'ın da, sivil ve şeffaf bir gazete olarak bütün finansörlerini(iddialardan kurtulmak için) açıklaması ve herkese örnek olması etik olarak gerekli. ayriyeten gazetede yazanların çoğu akademisyen, üniverstelerde ders veriyolar, murat belge, halil berktay gibi..etyen mahçupyan desek agos'un genel yayın yönetmeni. ahmet altan, zaten kitaplarından voleyi vurmuş.. ben bu insanların samimiyetle inandıkları şeyleri yazdıklarını düşünüyorum, işin maddiyatından çok fikir, tartışma, söylem tarafındalar. zaten bugüne kadar hangi gazete hayvanlar gibi kar etmiş, sadece köşeyazarlığı yaparak kaç kişi köşeyi dönmüş ki? -Ben zaten yazarların bu işi para için yaptıklarını hiç bir zaman iddia etmedim, gazete kurmanın, dağıtmanın fiyatı zaten kendi başına çok büyük bir para(100 yazarın alacağı paradan da fazla belki), ve o isimlere de piyasanın geneline göre ciddi miktarlar vermek gerektiği de aşikar. Bu maddi güce sahip olan finansörlerin kimliğinden bahsediyoruz, yazarların bu işi neden yaptığını sorgulamıyorum. Fakat bu argümanın eksik gördüğüm tarafı şu, bu yazarların hepsinin ortak tarafı şu ya da bu sepeble TSK'dan nefret etmeleri. Solcu geleneğinden gelen yazarlar oldukları için, dönemlerinin işkenceleri ve ideolojik baskıları yüzünden bu insanlar TSK'yı zaten pek sevmiyorlar, sevemezler de zaten. Senin de arkadaşın hatta sen(Murat Belge mesela) işkence görsen, sana işkence yapan kurumu pek sevmezsin herhalde. buna ek olarak, sürekli okuyucu sayısını arttırmakta olan bi gazete, belki de başar arslan gazeteden bi miktar zarar etmeyi düşünerek bu işe kalkıştı, bilemeyiz. ama alkım'ın istanbuldaki yerlerini bilenler, heralde ortada sağlam bi yatırım olduğunu ve bi gazetenin biraz zarar etmesinin çok da koymayacağını tahmin edebilirler =) -Haklı olabilirsin, ama bunu kanıtlamanın tek bir yolu var o da Taraf gazetesinin (madem ki şeffaflığı savunuyorlar ve gizleyecek birşeyleri yok) açık açık finansörlerimiz şunlardır, şu kadar para aldık demesi lazım.Olmaz bu diyorsanız söyliyeyim dünyada bazı kiliselerin dahi yıllık mali raporlarının olduğunu okumuştum(çok kapsamlı olarak hem de). taraf, tsk'yı eleştiren ve ondan hesap soran bir gazete. medyada bunu yapan perihan mağden, yıldırım türker gibi isimler de mevcut. tsk taraf'ı veyahut bu yazarları muhattap kabul etmezse kendisi kaybeder. eğer gerçekten haksızlığa uğradığını düşünüyolarsa da davayı açarlar, herşeyin enine boyuna incelenmesini, tartışılmasını sağlarlar. madem türkiyenin en önemli kurumu, üzerinde en ufak bi leke, en ufak bi sır perdesi bırakmamak için elinden geleni yapmak "zorundadır". çünkü hiç bi insan, hiç bi kurumun beyanatlarını, kayıtsız şartsız "doğru" ya da "güvenilir" kabul etmek mecburiyetinde değildir. -Kesinlikle değildir, fakat ben burada zaten sizin dediklerinize katılıyorum, ama katılmakla beraber bir ütopyada yaşamadığımızın bilincine varmak gerekliliğini de düşünüyorum. Benim tespitlerim(TSK'nın Taraf'ı ciddiye almaması) belki TSK için kötü bir özellik ama TSK bunu yapıyor. Belirttiğim nokta ise herkesin bunu bildiği. Yani insanlar biliyor ki TSK'ya çamur atarsanız size ciddi bir karşılık veremez, çünkü kurumsal politikasına göre cevap vermek bile TSK'yı o kurumların seviyesine çekiyor. O yüzden zaten, bu iddiaları çok ciddi bir kuşkuculukla incelemeli ve TSK gibi güvenilir(her ne kadar dalga geçseniz de TSK bilimsel olarak Türkiye'nin halk tarafından en çok güvenilen kurumu) bir kuruluşa sadece iddiaları söylemek bazı tabuları yıktığı için, iddianın doğruluğuna bakmadan ve karşı tarafı hiç dinlemeden suçlu damgasını yapıştırmamalıyız. geçenlerde askeri savcılar bir resmi yazı yollayarak, taraf gazetesinden dağlıca baskınıyla ilgili belgeyle beraber "bazı diğer belgeleri" de istediler. bu diğer belgelerin adını vermemişlerdi. gazete bunu sordu, ve tskdan cevap gelmedi. bi de sen şunu düşün, bu gazeteyi çıkaran insanlar, özgünlüğü kolayca yalanlanabileceği halde, bu ölçekte haber değeri taşıyan bir belgeyi, 100% emin olmadan yayınlarlar mı? en ufak bi güven eksikliğinde gazete gerçekten de batar ve üstelik o gazetedeki bütün yazarların itibarı sıfıra iner. bu "lahika" denen belge var, ve herkes tarafından da tartışılıyo. zaten daha önce de ordu içinde bu tarz çalışmaların gerçekleştirildiği biliniyo, adet değişmemiş yani. -Ben yayınlayacaklarını iddia ediyorum ve hatta bence yaptılar bile. Unutmayın TSK'nın doğrulamadığı belgeler de yayınladı Taraf ve özgünlüğünü denetleyen ve onaylayan bir adli tıp raporu gördüğümü ben hatırlamıyorum. Zaten dediğim gibi Taraf gazetesi şu an dokunulmaz bir konumda, ona dokunan iddiaları kabul edecek zaten. Bu arada siz de şu ısrarla cevap vermediğiniz soruya cevap verin: Bir mahkemenin, TSK'nın gizli ve çok gizli belgeleri için yayın yasağı koymasına rağmen Taraf bu belgeleri yayınladı(Dağlıca belgesi gizli bir belgeydi), bu hukuksuzluk ve ahlaksızlık değil midir? ayrıca, dağlıca baskını hakkında, o gün komutanların izinde olduğu, el bombalarının bulunmadığı falan zaten bilinmekteydi o belgeden de önce. belge, genelkurmayın bu baskından önceden haberdar olduğunu söylüyodu. o yüzden taraf da "madem biliyodunuz, neden bu kadar başıboş bıraktınız orayı" mealinde bi yayın yaptı. Bu konuda maalesef bir bilgim yok, rica etsem önceden bunu yazan bir kaynak belirtebilir misiniz? sözün özü, tsk, hesap vermeye de, eleştirilmeye de alışacak, her kurum gibi. -Şüphesiz, ama bu sırada da eleştiri yapmak için yapılan eleştirilere ve karalama kampanyalarına da yüz vermemeliyiz.
sir Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2008 Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2008 topiği tekrar hortlatmak gibi olcak, ama şu yazı "finansör" tartışmasına son noktayı koyuyo bence. yalanlar, gerçekler, sorular...
LathspeLL Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2008 Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2008 O "sence". Nokta koydugu falan yok.
Sam Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2008 Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2008 Rahan said: Sam said: bizim ordumuz hiç üçkağıt yapar mı? bütün dünya yapar ama bizimkiler asla! çünkü türk halkının en çok güvendiği kurum! abov sen ne diyorsun! asıl taraf yanlış haber yapar mı? o adamın tonla journali var peypırı var yayınlanmış sen kimsin ki adamın iddialarına yanlış olabilir diyorsun? lümpen faşist! bir başka başlıkta söylediğimi tekrarlayayım: belgeler vs iddialar..... :S hayır bu belgelere sahte filan dediniz, tsk çıktı kendisi kabul etti. ultraviole patlıcan mı oldu o ilk sayfalardaki arkadaşlar göremedik tabii. insan yanlışını kabul etmese bile utanır bir susar..
Rahan Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2008 Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2008 mor olanlardan biri değilim. zira orduyla ilgili 80 solcusu, 18 şubat sağcısı tadında kindar ve ağlak veya ülkücü gibin atsızcı gibin aşkla bağlı duygusal bir bakış açım yok. ordunun saçma sapan pislik işler yapabileceği ihtimalini göz ardı etmek ne kadar "saf devletçi" ne kadar saçma bir duruşsa, orduyla ilgili ortaya atılan belgesinden iddiasına, yeren herşeyin tamamen gerçek olduğu ihtimaline iman etmek de aynı derece saçma ve çocuksu.
Sam Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2008 Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2008 onlardan değilsen sorun yok, "dediniz"i "dediler" olarak değiştirelim. kusura bakma. (:P) ortaya atılan her belge değil zaten mesele, bir tane atıldı o da doğru çıktı. ama bazı arkadaşlarımız "hayır imkansız olamazzzz" diyordu. demek ki imkansız değilmiş.
pekaziz Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2008 Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2008 sir said: topiği tekrar hortlatmak gibi olcak, ama şu yazı "finansör" tartışmasına son noktayı koyuyo bence. yalanlar, gerçekler, sorular... Bir de bu yazıyı oku istersen, tartışma belki o kadar kolay noktalanmaz? http://www.habercem.com/haberdetay.asp?tarih=17.07.2008&Newsid=22630&Categoryid=13 Yolladığın yazı, Aydınlık'ta çıkan yazının ardından yazılmış bu belli. Artık cümle alem biliyor ki medya patronları maaşlarını devlet memuru gibi "tak" diye almıyor, arada onlarca sivil toplum örgütü, aracı kuruluş var. Herşeyden öte, Ahmet Altan şu sorunun cevabını vermeli: Bu gazetenin sadece reklam gelirleriyle ayakta kalacağını söyleyip 1 liraya satarken, ne oldu da 40 kuruşa indirdiler?
Rahan Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2008 Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2008 Sam said: onlardan değilsen sorun yok, "dediniz"i "dediler" olarak değiştirelim. kusura bakma. (:P) ortaya atılan her belge değil zaten mesele, bir tane atıldı o da doğru çıktı. ama bazı arkadaşlarımız "hayır imkansız olamazzzz" diyordu. demek ki imkansız değilmiş. ee iyi de belge doğruymuş da ne oldu. zaten taburu bilgilendirme amaçlıymış. ayrıca doğru düzgün karar verebilmek için yanlış istihbarat sonucu gelen kaç tane uyarı kaç tane belge var onları da bilmek gerekliydi. ama illa ki inanç seviyesine inilmek zorunda. aslında bu çok da sorun değil, daha büyük kitleler var askerin güneydoğu'da köy basıp çoluk çocuk kestiğini, jandarma'nın sistematik tecavüz ettiğini falan iddia eden. onlara ne demek gerekiyor? bıktım bu fantazi dünyasındaymışcasına taraf tutma sevdasından.
sg-1 Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2008 Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2008 Yasemin Çongar'ın kocası neciydi yav?
sir Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2008 Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2008 ahah pekaziz hala o yazıya mı bel bağlıyosun? tek bir belge, tek bir bağlantı bile yok o yazıda. leyla ipekçi amerikaya hayatında ayak basmadığını açıkladı mesela. bunun yalan olup olmadığını kontrol etmek öyle kolay ki.. söylemlere baksana zaten "belirtiliyor, bir bankacı diyor ki" falan..bunları kim ciddiye alır? bu iddiaları hangi belgeler destekleyebilir? ülker reklamları da cumhuriyet'in spor ilavesinde çıkıyo, fetullah gülen kitaplarının reklamı milliyette ve radikalde de yayınlandı. onlar da mı fetocu acep vay bee..
pekaziz Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2008 Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2008 Sabırlı ol hepsinin belgeleri tek tek yayımlanacak, sonra çıkıp özür dilemeni bekleyeceğim. Tansu Çiller de ABD'de CİA kamplarında eğitim görmedim diyordu, ardından Penny Camp'te kaydı çıktı. Ayrıca soruma cevap vermemişsin: said: Herşeyden öte, Ahmet Altan şu sorunun cevabını vermeli: Bu gazetenin sadece reklam gelirleriyle ayakta kalacağını söyleyip 1 liraya satarken, ne oldu da 40 kuruşa indirdiler?
sir Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2008 Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2008 taraf'ın bütçesini ben düzenlemiyorum, ekonomiden de pek çakmam. ama yalandan bi yazı görünce de direk tanırım ;) sabredelim bakalım, belgeleri gerçekten heyecanla bekliyorum. belgeler çıksın, bu yazıda yazılanlar doğrulansın, taraf da herkesten özür diler ve kapanır gider. hatta bu durumda ben de özür dilerim ve patide bi daha siyaset konuşmam =)
Drigeolf Mesaj tarihi: Temmuz 20, 2008 Mesaj tarihi: Temmuz 20, 2008 @Sam Nasıl morardık be? Nerede onayladı TSK, ne çabuk unuttunuz Dağlıca baskını dışındaki iddiaları(gizli görüşmeler, yok kameraların kapatılması), hepsini reddetti TSK , üstelik görüşmeyi kabul etmesine rağmen, algıda seçicilik çok hoş olsa gerek. Ben bu belge sahte olabilir, bir TSK'nın açıklamasını bekleyin diyenlerdenim, kimsenin morarmasını gerektirecek bir yazı ne yazdım ne de okudum. Gayet te haklı çıktık. TSK belgeyi reddetmedi ama heriflerin yaptığı haberciliğin ne kadar tırt olduğu ortaya çıktı, hepimiz artık biliyoruz ki bu belge zaten bölgedeki bütün karakollara gönderilmiş! Unutkan arkadaşlar için: İddia şuydu, başlıkta da görebilirsiniz, Genelkurmay baskını biliyordu ve bunu kendisine sakladı, söylemedi. Nasıl oluyorda yüzün kızarmıyor dediklerini yazarken? Bir insan yaptığı suçu durup dururken niye itiraf etsin, ne tür bir mantık kuruyorsun? Yani, TSK, eğer o belge suçun kanıtı olsa neden onaylasın be belgeyi? O belge neyin kanıtı? Sadece bir istihbarat raporu o, ki TSK bunu bütün karakollara gönderdiklerini söyledi. Sence neden TSK'nın gizli belgelerine erişimi olan bu gazete bu "ayrıntıyı" atlamayı tercih etti? Sen (kendi deyiminle) neden morarmadın? Bu arada sir'e sordum ama cevap vermedi, sana da sorayım: Taraf gazetesi gizli statüsündeki o raporu yayınlamadan günler önce bir mahkeme TSK'nın gizli ve çok gizli statüsündeki raporlar için YAYIN YASAĞI ÇIKARDI. Taraf buna rağmen, suç işleyerek, o raporları yayınladı! Bu mu alkışlanması gereken gazetecilik? Açık açık suç işleyen, etiği ve hukukun üstünlüğünü -açıkça- hiçe sayan adama ben nasıl güveneyim? Bu etik bir davranış mıdır? Seviyeli bir gazete-katılmasa dahi- hukuku çiğner mi? Üstüne üstlük kanıt niteliğinde olan bu belgeleri askeri savcılık kendisinden isteyince ortalığı velveleye verir mi? Hem suç işle(katıl ya da katılma, mahkeme kararları bağlayıcıdır), sonra suçun delilini isteyince savcı, BİZDEN BELGELERİ İSTEDİLER!!!!1!!!!! haber yap, tiksiniyorum bu gazeteden, Vakit bile daha iyi be, hiç olmazsa liberal numarası yapmıyor. edit: @sir Kusura bakma ama şunu alıntılamak zorundayım: "Rüşvetin belgesi mi olur lan ...!"
Sam Mesaj tarihi: Temmuz 20, 2008 Mesaj tarihi: Temmuz 20, 2008 evet hakikaten çok güzel haber vermişler, süper hazırlık yapılmış. hepimiz gördük ülkece. her nasıl olduysa çok güzel üstüste dizmişler dtp üyesi askerleri silahları tutukluk yapacak şekilde belli bir karakola filan. adamlar tanklarla toplarla saldırmıyor nihayetinde, saldırıyı önceden alıp da buna rağmen böyle hezimete uğrayacak bir karakol? oldu.. ama yok bende kesin hata var, kanıtlar < tsk = halkın güveni her zaman için zira.
Öne çıkan mesajlar