Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

"Siz kimi kandırıyorsunuz!"


Öne çıkan mesajlar

Mesaj tarihi:
becool said:
hakaret ediyorsan sıkıysa yüzüme söyle dersin ne diyeceksin başka.taraflı hakarete izin verem moderatorler ve bunu abuse eden küfürcüler utansın.
hakareti internet ortamında eden cicibebeler utansın bide.


Kardesim hakaret harici bu forumda din ile ilgili konularda "bunu sokakta soyleyemezsin" "Nette yazarsiniz anca bunlari" "gidinde yuzumuze soyleyin" diyen sensin. Sirf kisisel atismalar degil olay yani. Hay ayni muhabbetleri tekrar tekrar yapmaktan biktim be. Yaziyorlar yaziyorlar, yazdiklarini unutup yada unutturmaya calisip basa donduruyorlar.

taq1l pls.
Mesaj tarihi:
Emaleth said:
30 nisanda yürürlüğe giren son sosyal güvenlik düzenlemesiyle annelik/emzirme izninin 1 aya düşürüldüğünü biliyor muydunuz? (4 ay idi, son dönemde tüm avrupada 6 aya çıkarıldı)

kadınların çalışmasını istiyor olsalar böyle bir düzenleme yaparlar mıydı sizce?

tartışınız.
Mesaj tarihi:
Emaleth,
1-)Her türlü kültürel yapılanmanın altında bir ekonomik yapılanma yatar.

2-)Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuna bakacak olursak, İttihat ve Terakki isimli elitist, asker-sivil bürokrat sınıfının devrim hareketiyle kurulduğunu rahatça gözlemleyebiliriz.

3-)Buna karşılık, Avrupa toplumlarındaki devlet kurumlarının yapılanmasına bakacak olursak, Türkiye gibi asker-sivil bürokrat sınıfı değil, burjuva sınıfının yürüttüğü bir hareket olduğunu biliyoruz zaten (Fransız devrimi, heley hölöy)

4-)Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda bu devrim hareketinin asker-sivil bürokrat sınıfından gelmesinin sebebini, basitçe özetleyecek olursak, Osmanlı'nın burjuvayı oluşturma potansiyeli tanıyan sınıfının genelde azınlıklar, gayri-müslümler tarafından oluşmasını ve bu sınıfların ekonomik güce sahip olmalarına karşın, azınlık olmalarından dolayı devleti yapılandıracak birleştirici düşünceye taban olamamalarına bağlayabiliriz.

5-) Bu bağlamda, Türkiye'nin kapitalist düzene ticaret ve kapitale dayalı bir burjuva sınıfı yerine, asker-sivil bürokrat sınıfıyla geçmiş olduğunu da söyleyebiliriz.

6-) Osmanlı İmparatorluğu tarihi boyunca, Avrupa'da yaşanan tarzda adamakıllı bir sanayi devrimi yaşanmadı. Bu sebeple, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan günümüze kadar, bu büyük coğrafya üstünde (ne yazık ki) denetimsiz ve kontrolsüz bir ekonomik büyümeye tanık olduk.

7-) Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş döneminde Atatürk tarafından "yerel burjuva girişimleri" yapılarak, azınlıkların devleti örgütleyecek azınlık olmasının önüne geçilerek, türk (tanımda tartışılır) ve müslüman (yine tartışılır) bir burjuva sınıfı oluşturma çabalarından bulunuldu. İsmet İnönü'yle beraber bu girişimler başarısızlıkla son buldu.

8-) 2. Dünya Savaşı döneminde ideolojik anlamda cepheler "demokrasi vs totalitarizm" şeklinde saflara ayrılırmış gibi gözüktüğü için, demokratik düzene geçişin gerçekleştirilmesi kaçınılmazdı.

9-) Bu noktada "iktidar"ı tanımlamak gerekir. Eğer siyasal iktidarın, belli bir toplumsal sınıfın (kapitalist düzende burjuva, Türkiye Cumhuriyeti'nde asker-sivil bürokrat sınıfı) ekonomik güçleri eline alarak, devletin kontrolü altında olan kurumları aracılığıyla diğer toplumsal sınıflar üzerinde baskı kurması ve kendi ekonomik üstünlüğünü böylece garanti altına alması olduğunu söyleyebilirsek, Türkiye Cumhuriyeti tarihini bu perspektiften ele alabiliriz.

10-) Türkiye'nin kuruluş itibariyle siyasal iktidarı bu asker-sivil demokrat sınıfıysa ve yukarıdaki siyasal iktidar tanımı çerçevesinde hareket edeceğini düşünecek olursak, asker-sivil bürokrat sınıfının, burjuva sınıfından farkını gözlemlememiz gerekir.

11-) Asker-sivil bürokrat sınıfıyla, herhangi bir burjuva sınıfı arasındaki fark, birinin devlet kurumlarından askeri kontrolü altında bulundurması, diğerininse bulundurmamasıdır.

12-) Türkiye Cumhuriyeti, önceden belirttiğimiz gibi, çeşitli etkenlerin sonucunda, sürekli büyük ancak denetimsiz bir ekonomik büyümenin içinde olduğu için, bu ekonomik büyümeyle ortaya iki şey çıkar: a- Bu hızlı ve denetimsiz büyümenin sonucunda ekonomide patlamalar (ya da büyük ekonomik krizler) ki bunlara Türkiye Cumhuriyeti tarihinde her 10 senede bir rastlıyoruz ve b- Ekonomik büyümeyle artık devlet girişimiyle değil de, kendi kendine ortaya çıkan yerel (yine tartışılması lazım ama türk ve müslüman) burjuva sınıfları.

13-) Bu süreç içinde ortaya çıkan burjuva sınıfları, demokratik liberal ekonomik düzene dahil olan Türkiye Cumhuriyeti içinde, hızlı ekonomik büyüme süreci içerisinde hızla meşruiyet kazanır, ekonomik anlamda kendine güç bulur.

14-) Bu güç, yeni oluşan burjuva sınıfını siyasi iktidara taşımakta olduğu için, siyasi iktidarı elinde bulunduran asker-sivil bürokrat sınıfına bir tehdit oluşturur.

15-) Türk ve müslüman bu burjuva sınıfı, ekonomik anlamda güçlendikçe, kendi baskın yapısını oluşturmak adına, asker-sivil bürokrat sınıfının oluşturduğundan farklı bir kimlik tanımı arayışına girer.

16-) Bu yeni kimlik arayışı, siyasal iktidarın el değiştirmesinde son nokta olacağı için, asker-sivil bürokrat sınıfı, bu süreçte "tehlike" olduğuna işaret ederek, kutuplaşmayı başlatır.

17-) Türkiye'de her 10 senede bir karşılaşan ekonomik patlama (büyük kriz) yaklaştıkça, kutuplaşma artar, gerginleşir, aslında ekonomik olan bir süreç, artık ideolojik gibi gözükmektedir.

18-) Nihayetinde, ekonomik kriz geldiğinde, asker-sivil bürokrat sınıfı kontrolündeki en önemli kurum olan askeri kullanır ve böylece iktidarını korur.

Çok genel ve ayrıntıya inemeden bahsedebildim kendi düşüncemi, ancak itirazı olan ya da bazı yerleri daha netleştirmemi isteyen olursa buyursun oraya dikkat çeksin, daha detaylı açıklamaya çalışırım.
Mesaj tarihi:
vay be ne burokratlarmis

yabancinin teki okusa 80 kusur yildir ulkeyi asker/burokratlar yonetiyor sanicak

aa bende burokrat oldu msimdi ama ogrenciyiz ne olcak?

hmm

heh elit burokratalra ozenen elitist oluyorum ben kesin
hani kraldan cok kralcidaki gibi
Mesaj tarihi:
@ Antimodes52
Tam anlamadım, sorularım olacak:

13. Yeni burjuva sınıfı '' türbana özgürlük'' diyenler mi oluyor?

14. Şu anda siyasi iktidar asker-sivil bürokratın mı elinde?

15. 13 le bağlantılı gibi bu,.. bu yeni oluşturulan sınıf anladığım kadarıyla hem Türk, hem müslüman, hem burjuva ve de hem de ''türbana özgürlük'' gibi bir kimlik tanımı (ya da genelleyecek olsak ''ılımlı islam'') arayışı içindeki sınıf mı?

16. Burada sözü edilen asker-sivil bürokrat sınıfı, 14 te sözü edilen ''siyasi iktidarı elinde bulunduran asker-sivil bürokrat sınıfı''ndan farklı bir sınıf mı?

17. Ben gene türbanla ilişkilendiriyorum;... (senin hiçbir cümlende türban sözcüğü geçmemiş ama, açılan topic ''türbanın özgürlük değil, tam tersine kadının zapt-u rapt altına alınmasıyla'' ilgili bir topic olduğu için), ideolojik süreç olarak tanımladığın sürecin, içinde ''türbana özgürlük''ü de barındıran ''ilimlı islam süreci olduğunu düşünüyorum, doğru mu anlamışım?

18. Gene aynı karmaşaya düştüm; iktidarda bir asker-sivil bürokrat sınıfı mı var ki kontrolündeki askeri kullanacak ve ''iktidar''ını koruyacak? Tam tersine, bu ''yeni oluşan, kimlik arayışı içerisindeki, Türk, müslüman, burjuva'' kesimin desteklediği bir iktidar yok mu?, Eğer seninle aynı iktidardan söz ediyorsak, şu anda iktidarı elinde tutanlar asker-sivil bürokrat mı yani? E farzedelim ki öyle... niye kendi yaratmak istedikleri ideolojiyi yıkmak için askeri kullansınlar ki?
Şöyle mi anlamam gerekiyor acaba? İktidar diyerek, halkın içindeki çoğunluk olduğunu düşündüğün ve her daim gücü elde tutuğuna inandığın, Atatürkçü (laik) olarak niteleyebileceğimiz kesimi mi kastediyorsun ''asker-sivil bürokrat'' diyerek? O zaman 14te niçin 'siyasi iktidari elinde bulunduran asker-sivil bürokrat sınıfı'' dedin?
Yazından anladığım ( ya da anlamadığım?) kadarıyla Türkiye'de her daim birbirine gıcık iki kesim var:
1. Asker-sivil bürokrat sınıfı ki bunların ''iktidar'' sorunu var (yani sorun bende de olabilir. Hay allah! yanlış anlaşılmasın...Okuduğum kadarıyla anlamadım ben bunlar iktidarda mı, değil mi?)
2. Bir de ortaya çıkış nedeni ekonomik krizler olan ve aslında yeni ekonomik yapılanmalara yol açacak olan ideolojiler (kültürel yapılanmalar) sahibi olan Türk-müslüman burjuvalar var. 1.ler 2. lerin 10 senede bir tepesine biniyor gibi mi?

Bir de topicin konusu ''türban özgürlüğü'' söyleminin kandırmaca olduğu ile ilgili. (bağlantılı olarak AKP hükümetinin yanlış uygulamaları -emzirme izninin 1 aya indirilmesi, 1 Mayıs, işçi hakları, vs.-, ha bir de olaylara çok demokrat ya da liberal yaklaşmaya çalışmanın gerçeklerle örtüşüyor olup olmaması gibi) Bu bağlamda, yazdıklarının konu ile ilgisini de özetlersen sevinirim.

Gerçi Emaleth'e yazmışsın, o anlamıştır belki :)
Mesaj tarihi:
Yok yok, tekrar gözden geçirdim yazdığımı ve gerçekten de dağınık yazmışım.
Bu şablonda türbandan vs. bahsetmememin sebebi Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca zaten askerin politikaya her karıştığı süreçte karşılaşabileceğimiz bir şablon olması.
Bahsettiğim asker-sivil bürokrat sınıfının ana kimliğine bakalım: İttihat ve Terakki bazlı, elitist, sözde kemalist, genelde CHP'yi destekleyen bir profil ortaya çıkıyor.
Bu grup sözde "batıcı", "ilerici" ve "demokrat".
Ancak tüm bu özellikler, iktidar ellerinde olduğu sürece iddiada bulundukları özellikler.
Yazıda bahsettiğim tüm ekonomik süreçler sonucunda kültürel anlamda normlarda değişim başlıyor, değerler değişmeye başlıyor ve yeni bir kimlik arayışı ortaya çıkıyor.
Bu kimlik arayışı çok farklı noktalarda olabilir.
Mesela Adanan Menderes dönemi din üstünden bir kimlik arandı, faşizan, sağ taraflı bir siyasi iktidar oluştu.
Sonunda gelen darbe de sol taraflı gözükse de, darbenin sonucunda gücü eline alan sınıf yine belliydi.
60-70-80 zaten askeri müdahaleleri bildiğimiz şeyler. 90'da da bir ekonomik kriz atlattık, 2001'de de darbe oldu olacakmış (günlükleri yeni ortaya çıkıyor), 2009'a da Ergenekon vardı...
Bahsettiğim 10 senelik ekonomik krizler bunlar işte.
Şu anda evet, AKP siyasi iktidarı elinde tutuyor gibi gözükebilir.
Ki bu iyi bir şey de değil.
Nitekim AKP'nin neoliberal ekonomik politikalarının Türkiye'ye hiç iyi geleceğini zannetmiyorum.
Ancak halk tarafından seçilen bir bela olan AKP'nin, asker gibi bir devlet kurumunun desteğini ideolojik yapısıyla sağlamış olan bir sınıftan nitekim daha az tehlike taşıdığını düşünüyorum.
Buna rağmen, hala her an bir yargıç darbesi ya da herhangi bir darbe ihtimalinden konuşulmasını geçtim, bunu destekleyen bir kesim de var.
İktidarı elinde tutan sınıf, söylediğim gibi, diğer sınıflar üzerinde elinde olan her yol aracılığıyla baskı kuracak, iktidarın sadece onda olması adına çabalayacaktır.
Demokratik seçimlerin olduğu ve demokrasinin olduğu bir ülkede, bu baskı ekonomik anlamda hangi noktaya gelirse gelsin, halkın kendi kaderini belirleme imkanı vardır.
Ancak, devletin kolluk gücüne sahip olan bir sınıflaşma türü devam ettiği sürece, bence gerçekten büyük bir tehlike vardır.
AKP'nin gittiği yolun (şahsen) ılımlı islam olduğunu düşünmüyorum.
Evet, konservatif bir yapıya sahip. Evet, yeşil sermayeyi yüceltiyor.
Ancak ılımlı islam örneklerinden Malezya'ya baktığımızda, çok anayasalı olduğunu görüyoruz. Yani müslümanlar ayrı yasalara tabii tutuluyorlar, başka dindekiler başka yasalara.
Türkiye'nin ekonomik yapılanması bu yöne gidilemeyecek kadar katılaştı artık.
AKP'nin iktidara gelmiş, yeni oluşmaya başlamış bir burjuva sınıfı olduğu çıkardığı ya da teklif ettiği her yasadan, yaptığı anayasa değişikliklerinden belli zaten.
Yeşil sermaye adı altında oluşmuş o burjuva grubun zenginleşmesini, güçlenmesini, böylece iktidarın AKP adı altında birleşen o burjuva grubu elinde durmasını sağlayacak şekilde anayasa değişiklikleri de, yeni yasalar da.
"Anayasayı kısalttık." diyorlar.
Anayasayı kısaltmak demek, temel hak ve özgürlüklerin gerektiği derecede incelenmemesi, irdelenmemesi, kısaca 1. nesil haklara dokunulmasa da, sosyal haklar olan 2. nesil ve 3. nesil hakların bireyin elinden alınmasıdır.
Sosyal Güvenlik Yasası diyoruz. Emeklilik yaşı olsun, işçinin elinden alınan binbir türlü hak olsun, bunların dinle bir alakası yok. Yeni oluşmaya başlamış bir burjuva sınıfının kendini güçlendirme, iktidarını garantileme çabaları tüm bunlar.
Kadrolaşmayla ılımlı islam özdeşleştiriliyor.
E zaten iktidara geçen, kadrolaşarak gücünü yüceltir, yine yaptığım iktidar tanımını uygulamaya çalışır.
Asker taraflı bir darbe sonrasında yapılan kadrolaşmadan bir farkı yok ki?
Darbe sonrası kadrolaşmanın sonucunda lüks jeep'lerin içinde tabii ki saçı açık, işte sözde "demokrat" "batıcı" hanfendiler göreceksiniz.
Yeşil sermayenin burjuvasının kadrolaşması ve iktidara geçmesi sonrasında, aynı jeep'lerde tabii ki türbanlı kadınlar göreceksiniz.
Yani şimdi aslında ekonomik olarak belli bir sınıfın statükocu yaklaşımı, ekonomik ipleri elinde tutma çabası, tabii ki günlük hayatta çok farklı yansıyor.
E nasıl yansıyor? Biz kemalistiz, biz demokratız, biz batıcıyız, biz ilericiyiz kimliği bu sınıfla özdeşleştirildiği anda, bu kimlikle özdeşleşmiş sınıfın dışındaki bir sınıfın iktidara gelme çabası, cumhuriyete doğrudan edilmiş bir kasıt olarak algılanıyor. "Cumhuriyetinize sahip çıkın."lar başlıyor. "Tehlikenin farkında mısınız?"lar başlıyor.
E bunun sonunda ne oluyor? Ülke olarak dışarıdan bakıldığında demokratik, çok partili bir yapıya sahipmişiz gibi gözükse de, bu demokrasi belli bir toplumsal sınıfın çıkarları tehlikeye düşene kadar korunuyor.
E öyleyse ne kadar demokratiğiz?
Tek partili olsak ne değişir?
Paticik'te bazı kişiler beni aylardır "AKP yalakası" olarak adlandırıyor.
Ben bu kutuplaşmayı kabul etmiyorum.
"Biz" ve "onlar" mantığını reddediyorum.
Ancak ortada senelerdir dönen bir çark var ve bu kutuplaşma devam ederse, o çark bir daha dönecek, e yine demokrasi ve özgürlük adına hiç bir adım atmamış olacağız.
Ha diyecek olan çıkacaktır, niye tuta tuta konservatif, müslüman ağırlıklı bir kimlik yarattılar.
E basit, çünkü bahsettiğimiz elitist, batıcı, ilerici sınıfın aksine, konservatif ve müslüman bir kimlik kendine çok rahat bir taban oluşturabilir. Dolayısıyla da halk bazında kendine rahatça bir meşruiyet kazanabilir.
Ancak bu, Cumhuriyeti yıkacak, devirecek, ılımlı islam ya da şeriata geçecek anlamına da gelmez.
Yanlız, konuştukça daha da genişletiyorum yelpazeyi, sonunda içinden çıkılmayacak bir noktaya gelmekten korkuyorum :)
Mesaj tarihi:
ehe yazmayacaktım ama pek tatlı tartışıyosunuz hınzırlar :)

@antimodes: yazdıklarının çoğuna katılıyorum. yarattığı gerginlikten dolayı chp'nin büyük düşmanlarındanım, cumhuriyet gazetesine bu threadde bi yerlerde laiklik mecmuası dedim (halbuki eskiden aydın bir sol gazete olarak cumhuriyet okurdum), ben de malezya'dakine benzeyemen, dağınık, oportünist, savruldukça neo-liberalleşen bir ılımlı islam tanımı yapıyorum, vs. dolayısıyla anlaşmadığımız bir yan yok.

@sir: evet dayanışma, kardeşlik hoşgörü kazansın, partiler (hele de ele güne karşı iktidar partisi) kapatılmasın, hele darbe asla olmasın. bunlara da varım.

AMA,
bütün bunlar gözümün önündeki uruk hai görüntüsünü silmiyor, beni rahat ettirmiyor. çözüm önerisi getirmeden problemi mıncıklayarak söylüyorum söylediğim her şeyi, çünkü karşılıklı çözüm bulabilmek karşılıklı güveni gerektiriyor, benim ise güvenim kalmadığı için elim kolum bağlı, eh elim kolumun bağlı olduğunu düşününce de dehşete kapılıyorum yeniden. oradan da taaaa baştan beri sorduğum soruya geliyorum, hani şu ekmekli yağlı olan. ve bu da adı üstünde, bir soru, şahsi kalp kırıklığımı, kafa karışıklığımı ifade eden, çıkış arayan bir soru.

çözüm?
bilmem... bende yok. sizde var mı?

hoşgörülü olalım, elele tutuşalım, chp-akp birbirini döverken biz, biz halk olarak, vatandaş olarak türbanlı kardeşlerimizle birlikte botox yaptıralım. bütün bunlar bana çözüm önerisi olarak avanaklık derecesinde safça geliyor.

hem neden ben türbanlı kardeşimle botox yaptırayım ki? türban da sevmem botox da :/ ben evimde oturup kimseye zarar vermeden anarko-nihilist ütopik bir geleceğin hayalini kurarak viski içsem, bu kardeşlerim de kimseye zarar vermeden manikür yaptırıp umreye gitseler olmuyor mu? rahatlasak şöyle bi... hani yolda karşılaşınca birbirimize gülümsesek ve "yigünneeer" desek sadece. ille de vıcık vıcık sosyalleşmek zorunda mıyız? e eskiden değildik, bütün bu pompalardan önce gül gibi geçinip gidiyorduk. isteyen küvetinde kurban kesiyordu, isteyen alkol komasına giriyordu. o zamanlar ortalıkta tehlikenin farkı, elinin körü gibi bağrınan da yoktu. yine olmasın kardeşim. ama olmaz ki, bunların bikbik ötmesi biiiir sürü odağın işine gelirken olmaz işte.. ve bu noktada yine tıkanıyoruz.

ben olsam, yani herkes ben olsam, bütün türk vatandaşları, bütün türk yetkilileri ben olsam (ki değilim evet ama oluversem ki samimi niyetlerden emin olsam),
bütün özgürlükleri serbest bırakırım, türbanı da file çorabı da kucaklarım, yanına sado-mazo maskeleri, miki fare kostümlerini, cübbeleri ve süper kahraman pelerinlerini de katarım, gık diyenin de ağzına bi tane çakarım. insanlardan da farklı oldukları halde elele tutuşmalarını, çok samimi arkadaş olmalarını değil, birbirilerine gülümsemelerini, selamlaşmalarını beklerim. bol bol, hemi de sataşmalı, bööle hicivli mizah programını da tüm kanallardan ve dahi taksim meydanından yayınlarım, bizim garbıcdaki büyü kitaplı, kara cübbeli, kutlu doğumlu, domalan ağaçlı topikleri müslümanlara, bizim cehennemde nasıl yanacağımızla ya da yozlaşa yozlaşa her gün grup seks yapar hale geldiğimizle ilgili şakalar yapıyorlarsa onları ate kesime yuttururum, yuttururum ki karşı taraftan nasıl göründüklerine bakmayı öğrensinler, empati yapsınlar azıcık... ve en önemlisi, alınıp, gücenip mıcırık çıkaranı, problem yaratanı da acil tarafından hapse tıkarım!!!
böyle de saçma sapan hayallerim var :P

vote ema for world domination!
www.azmanyakdegilsin.com
Mesaj tarihi:
Araya bir not düşmek istiyorum , gerçi zaten söylendi ama KADROLAŞMA ile ilgili olarak çok konuşuluyor. Sanki yasa dışı illegal veya hiç yapılmaması gereken yanlış birşeymiş gibi açıklanıyor.

Kadrolaşma her iktidarın devleti daha iyi organize edip , kurumlar arasındaki uyumu sağlayabilmesi ve daha iyi yönetilmesi için yaptığı ve şart olan bir eylemdir. Bütün iktidarlar tüm dünyada bunu yaparlar , bizde bu ilk defa oluyormuş gibi konuşulması devleti ele geçiriyorlar şeklinde şaka gibi korku verilmeye çalışılması cidden çok komik. Ülkemizde bütün iktidarlar bunu yapmıştır , hangi parti gelirse gelsin yapmalıdır da. Yapmazsa ozaman kötü olur zaten.

AKP nin insanların başını zorla örttüreceği gibi düşünenler veya bu korkuyu bilerek salmaya çalışanlar afedersiniz ama cidden insanları keriz yerine koymaya çalışıyorlar. Siz sanıyormusunuz ki o tarz adımları atmaya çalışırsa AKP nin bukadar oy alabilceğini ? emin olun alamaz aynen şu an seçimlere katılıp ıvır zıvır oyları toplayan erbakanın partisi gibi olur. İnsanları kandırmaya çalışanlar boşuna uğraşıyorlar , çünki bu insanlara Temmuz seçimleri öncesinde aynı yalanlar söylendi ama artık kimse kanmıyor.

İnsanlar icraate bakıyor , şu an nekadar çok ekonomiyi batırıyorlar , zamlar vs. dense bile gerçek anlamda dünyadaki ekonomik krizlerin ortasında , terör sorunu olan ve yanı başında savaş olan bir ülke için iyi bir durumdayız. Siyasi dille olan şeyi yokmuş gibi gösterme çabası kimseye birşey kazandırmaz sadece söyleyen kişi kendini kandırmış olur.
Mesaj tarihi:
emaleth zaten aynı şeyleri söylüyoruz, bu insanlar manikür yaptırıp umreye giderken yolda evine uğrayıp senin nihilist hayallerine müdahale mi ediyolar? =)) benim savunduğum da bu, kimse kimsenin yaşantısına karışmasın, kimse kimseye dikte etmesin nasıl yaşanacağını. kimseyi sevmek zorunda da değilsin tabii, ama sevmediğin insanların fazlalığını da "yaşam tarzına müdahale" veya "rejime tehlike" olarak da görmek zorunda değilsin. bunu sana zorla dayatanlar, bu bakış açısını sana illa ki kabul ettirmeye çalışanlar var, çünkü daha başka müdahalelere zemin hazırlamaları, kamuoyu oluşturmaları gerekiyo. en başta medya ve de bürokratik elit bu işin başını çekiyo. bu yayınlar o raddeye geldi ki demokrat insanlar bile kendinden şüphe etmeye başladı. ama korkmayın, bu noktada sözü murat belgeye bırakmak istiyorum =)
murat belge 06.05.2008 radikal said:


Ilımlı İslam?
‘Türkiye’de ılımlı İslam’dan söz edenler, son analizde, İslamiyet’le demokrasinin gereklerini uzlaştırmış, demokratik işleyiş içinde iktidar olabilen, gene aynı kurallar içinde iktidardan uzaklaştırılabilir bir partiden söz ediyorlar. Birilerinin bizi ille inandırmak istediği gibi, baştan aşağıya ‘ılımlı İslam’ kesilmiş bir Türkiye’den söz etmiyorlar. Böyle bir şeyin zaten bir tanımı, bir anlamı olamaz. Ne demek, ‘ılımlı Müslüman Türkiye’? Açık yeşile boyayarak mı yapılıyor bu?
Yukarıda betimlediğim türden bir parti nerede mümkündür? Seküler bir hayat tarzının ortalamanın ötesinde yerleşmiş olduğu, bir gelenek, bir alışkanlık haline geldiği bir toplumda böyle bir parti düşünülebilir. Din büyük çoğunluk için özel hayatın ötesinde bir anlam taşımıyorsa, zaten böyle bir partinin hiçbir yeri olmaz. Din, hayatın ana temposunu belirliyorsa, ağırlığı her yerde hissediliyorsa, bu sefer tersine nedenlerle, gene böyle bir partinin yeri olmaz. ‘Tersine nedenlerle’, çünkü böyle bir ortam ancak kendisi ‘radikal’, ‘şeriatçı’ şu bu olacak bir parti üretir ve ancak böyle bir parti öyle bir düzeni yeniden üretir.
Dolayısıyla, ‘Türkiye’de ılımlı İslam modelinin çıkması mümkündür’ diyenler, bunu, Türkiye’nin sekülerleşme yolunda attığı adımlara güvendikleri için söyleyebiliyorlar. Şu anda varolan seküler kurumları veya alışkanlıkları alıp içine ‘ılımlı dozda’ İslam üflerseniz (bunun nasıl yapılacağını ben bilmiyorum zaten) böyle bir hedefe ulaşamazsınız, çünkü bu çeşit bir ortamda dini referansları olan bir siyasi partinin genel gidişe saygılı bir politika uygulamasının güvencesi o seküler kurum ve alışkanlıkların seküler kalmasıdır.
Soğuk Savaş sonrasında kendini sönen komünizmin yerini almaya aday saldırgan İslamcı akımlarla karşı karşıya bulan Batı dünyası çok anlaşılır nedenlerle bunun gerçekleşmesini istiyor. Dünyanın hiç değilse bir yerinde böyle işleyen bir model olsun ki, ‘Usameci mi olsam, Hamasçı mı, Müslüman Kardeş mi?’ diye düşünen adama, ‘Bak, bir de böylesi var. Bu da mümkün’ denebilsin.
Müslüman dünya 50’ler ve 60’larda sosyalizmi alıp kendine uydurdu ve canına okudu. Oradan umudu kesince de büsbütün kendine dönüp dinini militanlaştırmaya girişti. Bunu yapanların çoğu da eski sosyalist kadrolar veya bireyler (bizim de kendi milliyetçiliğimizi sivriltmeye girişmemiz gibi). Şimdi, özellikle Arap dünyasında, bir ucunda Saddam’ınki gibi Baasçı yönetimler, öbür ucunda da Suudiler gibi teokrasiler olan bir diktatoryal yelpaze egemen. ‘Demokratik’ bir yönü gösteren, savunan, bunun olacağına ihtimal veren yok.
Onun için Türkiye gibi bir örnek, demokratik dünyanın gözünde önemli. Ama bu yalnız ‘demokratik dünya’ için mi önemli? En başta bizim için önemli değil mi? İşin ‘kıvanç’ yanı şöyle dursun, bu zaten bizim isteyeceğimiz, istememiz gereken bir dünya ve bir gelecek için olumlu bir başlangıç değil mi?
Gel gör ki burada birileri, demokratikleşme kendi geleneksel yönetim biçimlerinin köküne kibrit suyu dökeceği için, bütün bu gelişmelere şiddetle düşman ve bunu durdurmak için her şeyi yapmaya hazır. Başlıca silahları, bir kesimin İslamlaştırılma fobilerini gıdıklamak. Bunu yapıyorlar, ama o kesim de, belli, böyle gıdıklanmaktan epey haz duyuyor.
Mesaj tarihi:
@Antimodes52
Yazdıklarından elit kesim ne zaman kendisi dışında bir oluşum iktidara gelse askeri kullanarak müdahale etti gibi bir anlam çıkıyor.

Benim sormak istediğim hırsızın hiç mi şuçu yok? Örnek olarak 26 mayıs darbesi öncesi Demokrat Partinin yaptıklarına bakalım. CHP'nin mallarına el konulması, muhalif gazetecilerin hapse atılması, CHPyi kapatmak için tahhikat komisyonun kurulması, Adnan Menderisin kendisine karşı olan herkesi Vatan Haini ilan etmeye denk gelen söylemlerde bulunması.

Şimdi böyle bir ortam üzerine darbe yada devrim haricinde bir çözüm önerisi getirebilecek biri var mı?

Gerçi darbeden sonra yapılanları idamları vs. onaylamıyorum. Fakat darbe sırf iktidar/sermaye el değiştirdi yapıldığını düşünmüyorum.
Mesaj tarihi:
@ Antimodes52, teşekkürler, 2. yazın daha anlaşılır olmuş. Tartışılacak çok şey var...Yazdıklarının içinde en dikkatimi çeken noktalardan bir tanesi AKP nin ılımlı islama giden bir yolda olduğuna inanmadığını söylemen. Kesinlikle saldırı amaçlı söylemiyorum ama güldürdün beni, sabah sabah :) Resmi demeçlerde her ağızlarını açtıklarında hiç utanmadan, çekinmeden 'biz, bir ılımlı islam cumhuriyeti olarak...' diye başlıyorlar konuşmalarına, Erdoğan'i olsun, Babacan'ı olsun. Artık o kadar açıktan yapılıyor ki herşey, senin (gayet iyi niyetli olduğuna eminim), kadar bile çekinceleri yok, laik bir ülkede ilimli islam sözcüklerini telaffuz etme konusunda. Herşeyi çok alıştıra alıştıra yapıyorlar, Emaleth haklı kaygılarında diye düşünüyorum. Ben de onun geçtiği süreçlerden geçtim, demokrasi, özgürlükler konusunda, ama artık gerçekten kaygılıyım (şeriat olaylarına ben de inanmıyorum, ama artık hiçbir şeyden emin olduğumu da söyleyemem) Bir de hadi hep birlikte korkalım, ya da yok darbe olsun bilmemne demiyorum ama, gözlerimizi kulaklarımızı biraz daha açık tutalım, çok da fazla 'herşey şaane laylay lom' modunda olmayalım diyorum.

@sir öğrencilerinin Murat Belge'ye yazdıkları mektupta hiç mi doğruluk payı yok?, bir düşün derim...
Mesaj tarihi:
@sir
Örneklerle açıklamak gerekirse.

Avukat bir arkadaşım solcu arkadaşlarının bile Tarikatlardan torpil Hakim Savcı olduğunu söyledi.

Babası iş adamı olan bir arkadaşım. Babasının deist olduğunu ve nifuz cüzdanında böyle yazdığını fakat AKP hükümet olduktan sonra bunun kendisine sık sık sorun çıkardığı, ihaleleri alamadığı için İslam olarak değiştirmek zorunda kaldığını söyledi.

Geçen bir tv programında bir akedemisyen bir asistanın kadro almak için yıllarca uğraştığını daha sonra çözüm olarak ilgili kuruma türbanla giderek işini halletirdiğini söyledi.

(Bu biraz uç bir örnek ama bir çok şeyi açıklıyor bence) Adanada yada adıyaman tam hatırlamıyorum otobüsler karttan ne kadar ücret düşeceğini şöför ayarlıyormuş. Bir kadın bakmış şöför yaşlı başlı kadınlardan öğrenci ücreti alıyor. Demiş neye göre belirliyorsunuz ücreti? Adam demiş sıkmabaşlardan (kendi tabiri) öğrenci ücreti alıyorum.

Eğer AKPnin tabanına uygun bir hayat tarzın yoksa AKPli herhangi bir belediyede iş bulabileceğini düşünüyor musun?

Zaten en büyük sorun AKP sürekli şiddet ve Cebir yoksa Terörde yoktur lafını dayatmasından kaynaklanıyor. İşlerini çok iyi biliyorlar. Zaten Fetoyu bu sayede hapisten kurtardılar.

Bir şeylerin dayatılması için illa zorlama gerekmiyor. Yukardakine benzer örneklerle toplumun büyük kısmı kolayca yönderilebilir geri kalanlarda zaten mecburen ortama adepte olmaya zorlanıyor. En basit örnek ben eskisi kadar rahatça ateist olduğunu ifade edebilen insanlar görmüyorum artık.
Mesaj tarihi:
ben şunu göremiyourm işte, eskiden de bu ülkede ateist olduğunu rahatça söyleyebiliyor muydun? eskiden bu tür baskılar yok muydu? şimdi arttığını veya azaldığını neye göre söyleyebiliriz? bu olaylarla siyasi iktidarın ne kadar ilişkisi var?

benim de babası iş adamı olan arkadaşım var, hatta şirketler grubu var ve böyle bir zorlukla karşılaşmış değil, akp'yle de herhangi bi bağlantısı yok, gerek siyasi görüşü olsun gerekse yaşam tarzı olsun. iki türlü de örnek vermek mümkün.
Mesaj tarihi:
Bu ülkede elinde sonunda devlete işin düşer. Düştüğünde işinin halledilmesi için ya onlar gibi olman yada onlardan birini bulman gerekir.

Bunun dışında bugün AKP iktidar olmasıydı örneğin Rahmetli Ecevit tek başına iktidar olsaydı devlet hastanesinde çalışan bir doktor ciddi bir rahatsızlığı olan bir hastaya "ben sarhoş bir hastaya müdahele etmem" demeye cesaret edebilir miydi? Ramazan oruç tutmadıkları için okul yönetiminden baskı gören öğrencilerin olayı "Öğetmen baskısı yok arkadaş baskısı varmış" diye geçiştirilebilir miydi? AKP hükümentinden önce Dİn Kültürü öğretmenleri bu kadar rahat davranıp sınıftaki Gayri müslimnleri ezebiliyorlar mıydı? İlkokul müdürleri bundan sonra kız öğrenciler kısa kollu gömlek giymeyecek, resim ve müzik dersini kaldırdım demeye cesaret edebilir miydiler? Devlet okulunda derse türbanla girmekte ısrarcı olduğu için memurluktan atılan bir öğretmen tekrar türbanla aynı okulda öğretmenlik yapmaya başlayabilir miydi?

Bunların AKP hükümeti ile doğrudan alakası yokmuş gözükebilir fakat bu yaşanan olayların hepsi devlet kurumlarında olmuştur, devlet kurumlarında yaşananlarda AKPnin sorumluluğundadır. AKPnin kendini ispatlaması için bu tip olaylar karşısında sert tutum göstermesi gerekirdi fakat kendileri görmezden gelmeyi tercih ettiler çünkü ifade edemeselerde kendilerine göre yapılanlar doğruydu aksi bir durum olsa görmezden gelmezlerdi.

Bu ülkede hangi parti tek başına iktidar tabanı şımarır. Kendi hayat tarzını başkalarına dayatmaya başlar. Bu ülkede MHP tek başına iktidar olsa ırkçılık yükselir ve MHPnin buna herkesten önce tepki vermesi gerekir. Şu an AKP hükümettir ve kendisinidini ile tanımlayan taban kendi hayat tarzını dayatmaya başlamıştır. İlk tepki verende AKP olmalıdır fakat onlar münferit olay deyip görmezden gelmeyi tercih etmekteler.
Mesaj tarihi:
zaten en başta devletteki bu "kayırma" zihniyetinin son bulması lazım. başka iktidarlarda da görmedik mi amca-yeğen ilişkilerini, adam kayırmaları, torpilleri, çifte standardı? sistemde ciddi eksiklikler var ve her başa gelen bu eksiklikleri sonuna kadar da sömürüyo. bugün akp zihniyeti ele geçirmiş durumda, ama yarın bi başkası gelip eski akplilere ayrımcılık yapan bi uygulama da başlatabilir. o zaman susacak mıyız, "bunlar ilerici, bişey olmaz" diye? o yüzden sistemin aktörlerini değil, sistemin kendisini bir bütün olarak eleştirmek ve değiştirmek şart.
Mesaj tarihi:
Cooldragon'a kesinlikle katılıyorum: Kendilerinin tek amacı tabana yaranmak bile olsa ki o kadar basit olduğunu sanmıyorum, o tabanın cahil, yobaz kesiminin yaptıkları ve yapacakları konusunda ipleri tamamiyle ellerinden kaçırdıklarına ve böyle giderse daha da çok kaçıracaklarına inanıyorum. Tamamiyle kontrolsuz, nefret dolu ve iyice şımarıp, kendilerine güveni gelmiş iğrenç bir yobaz güruhunu çoğaltmaktalar, sadece bu bile dini istismar etmeleriyle ilgili kimi konuları basit görmemek, hafife almamak için yeterli bence...
Mesaj tarihi:
cok fazla bosluk ve eksik var

ilk once ittihatci zihniyet ornegi tamamen sacma olmus
enginarkic okunuldugu cok belli cunki bu ulkede bu yorumu yapan birtek o var, o donemde alkis tuttugu bu sozde ittihatci gurubu neden sattigi ise apayri bir mesajin konusu yeri ve zamani degil

tarafsiz yazmak gerekirse 60 ihtilaline giden en onemli nokta demokrat partinin gecinemedigi askerin ekonomik durumunu bozmasi olmustur
o donem subaylara gazozcu deniyordu cok dusuk ucretler aliyorlardi
bu yuzden 60 ihtilali tepeden gelme bir ihtilal degildir ekonomik durumu bozuk dusuk rutbeli subaylar tarafindan yapilmistir

60 anayasasini hazirlama sureci acik ve uzlasmaci olmustur demokrat partililer haric hemen hemen her kesim dinlenilmeye calisilmsitir, anayasayi asker hazirlamamistir ancak kendine bazi ayricalikalrk oymayida ihmal etmemistir

orduya en basinda cok genis bir ozerklik taninmistir ve pekcok baska kurumda ozerklestirilmistir ve cumhuriyet senatosu kurulmustur

enginar cumhuriyet senatosu icin burokratlarin gozune girmek icin yapilmis bisey der ama yanlistir keza senatonun cogunu halk seciyordu ve bir fren mekanizmasi olarak dusunulmustu ancak MBK uyeleri kendilerini omur boyu uye ilan ettiler

bunda iki amaclari vardi ilki hala yonetimde bir skeilde soz sahibi olmak ikincisi ise yaptiklari askeri mudehaleden dolayi yargilanmamak

ancak MBK kendi arasinda ikiye bolunmustu ki ittihatcilar dedigimiz kanat yani 14ler turkiyenin demokrasiden cok istikrra ihtiyaci oldugunu, MBK nin iktidari halka teslim etmemesi gerektigini savundular ancak bu 14 ittihatci diyebilicegimiz kisi surgune yollandi ki bunlarin basini ceken alparslan turkestir
asil ittihatci parti onun partisidir ancak enginar bunun ustunde durmaz, enver pasanin biraktigi yerden bayragi alan alparslan turkes dir

14 lerde kendi icinde bolunmus bir kismi chp ye gecmistir

asil MBK CHP li degildir sol goruslude degildir

60 anayasi ili gelen ozerklik ise orduyu kotu etkilemistir

71 muhtirasini kime sorsanzi demorkasiye karsi yapilmis askeri mudehale der ancak 71 muhtirasi ordunun icinde olup bitmis bir olaydir
soguk savasin sicak atesleriyle kavrulan turkiyede orduya verilen genis ozerklik komuta kademesinde cozulmeye yol acmistir

71 muhtirasi enginarin sacmaliklarinin cozumlendigi noktadir

71 muhtirasina nedense burokratlarin kendi varlikalrini ve guclerini korumak icin yapilmis olarak bakar ancak durum tam tersidir
71 muhtirasi ordu icindeki ulusalci bir orgutlenmeyi durdurmak icin yapilmistir
milli demorkatik devrimi yapmaya hazirlanan ex-MBK uyeleri sobelenince ordudan yiginla subay afaroz edilmistir
orduyu kontrol altinda tutabilmek icin ise komuta kademesi muhtirayi yayinlamistir

bugun burokratlikla suclanan kisiler ozellikle gunumzude ergenekon ile gundeme gelen cumhuriyet gazetesi ile dogu perincek ve tayfasina karsi yapilmistir
aydinlik degrisi ve cumhuriyet gazetesi yazarlari toplatilmsitir
ilhan selcuk ziverbeyde iskenceye maruz kalmistir
gene milli demokratik devrim yanlisi deniz gezmis ve arkadaslari bu muhtiradan sonra asilmistir

asker ile burokratlikla suclanan CHP nin alakasi yoktur o donemlerde, ozellikle ismet inonuden sonra askerin CHP ye guveni kalmamis Ecevit i komunist olarak gormuslerdir

sol goruslu subaylar tasfiye edildikten sonra ordunun soguk savasta aldigi saf bellidir

Ecevit amerika ile ters dusmeye baslayinca ve CHP sol gorusun odagi oldu ve bu asker tarafindan pek hos karsilanmadi

o donem asker kesinlikle tek basina CHP yi iktidar istemiyordu her zaman AP ile CHP nin koalisyon kurmasi gerektigini tekrarliyip durdu bunun ise sebebi iki partininde merkeze daha yakin olusunun avantaji idi, gerceklisicek bir AP-CHP koalisyonu ulkedeki patlama noktasian gelen tansiyonu dusurebilirdi

ancak Ecevitin ismi Amerika tarafindan coktan cizilmisti

Amerika hashas ekimini yasaklatmisti ancak ecevit bu yasagi kaldirdi ve amerikaya sonuna kadar direndi

kibris baris harikatinda son noktaya kadar taviz vermedi ve NATO nun varligini ve amacini buyuk bir tehlikeye soktu

burda kilit nokta ise yunanistan dir

1967de yunanistanda gerceklesen askeri darbe amerika tarafindan desteklenmistir ve hosgorulmsutur cunki amerikanin nato uyesi ulkelerin rejimleri iel bir sorunu yoktur sadece ueye ulkelerde istikrarin korunmasini istemektedir

1967 den 1973 e kadar yunanistani yoneten bu cunta 73 de cikan olaylar sonucu firsati eline geciren general ioannides karsi bi rdarbe ile yonetimi ele egcirip diktatorlugunu ilan etti, hayalperest olan ioannides kibrisi ele gecirmek istedi ve kibris olaylari basladi turkiyenin mudehalesi sonucu elindekindende olan yunanistanda askeri rejimcoktu ve halkin senelerce askeri rejimi destekliyip koruyan amerikaya ofkesi duyulmaya baslandi

gerek bu sebepten gerek kibris olayi yuzunden yunanistan natonun askeri kanadindan cekildigini acikladi

bu resmen soguk dus etkisi yapti, o donem sovyetler asagiya inerse ne bok yeriz diye kara kara dusunen amerika (o donem sovyet askeri teknolojisi amerikanin ilersinde ve sayisal olarak sovyetler tank olsun ucak olsun amerikayi ikiye katlamis durumda) yunanistanin cikmasiyla cok zor duruma dustu

mevcut akdeniz savunma hatti coken amerika buyuk bir seferberlige girisip yunanistani geri kazanmaya calisti ancak yunanistan yeniden katilmak istediginde turkiye vetosuna takildi
ecevit hukumeti butun baskilara ragmen yunanistanin ittifaka geri alinmasini kabul etmedi


hashas durumu, kibrisi sorunu ve veto sorunu ile ecevit in solculugu bir araya gelince turkiyedeki hukumet amerika icin tahammul edilemez olmsutu ve TSK da amerika ile bu gorusu paylasiyordu

TSK yunanistanin geri alinmasini guvenlik nedeniyle istiyor rusyadan ve amerikanin tepkisinden cekiniyordu bunun yaninda ecevit askerle zitlasiyor ve her konuda "sorun" cikartiyordu

amerikanin destegiyle tezgah kuruldu ve 12 eylule gidildi

12 Eylul olur olmaz turkiye saniyesinde yunanistanin geri donmesini onayladi ve ulkedeki sol goruslu kisiler patir patir toplandi

12 eylul ulkede solu bicerken sagcilara pek dokunmadi
Netekim pasa her konusmasinda turkiyenin siyasete ve ideolojilere ihtiyaci olmadigini manevi degelerin yegane baglayici oldugunu soyledi

ayni zamanda netekim pasa amerika ile darbeye ortak olarak tarikatlari dahil etti

turk halkinin "Takunyalilar" oalrak tanidigi bu "ilimli" kitle ozenle develtin kilit yerlerine yerlestirildi tarikatlarin destegi alindi

netekim pasa elinde kuran la ulkeyi gezdi imamhatipleri acti dinci kesime darbeyi desteklesinelr diye pek cok taviz verdi ve develt icindeki burokratlardan rahatsiz olan netekim pasa bu kisilerin nufuzunu yok etmek icin caba sarfetti, cumhuriyet senatosu kaldirildi, 72 de budanan ozerk kurumlar iyice devlete baglandi ve cumhurbaskanligi makami guclendirildi

Ecevit olunceye kadar 12 eylulden yakindi ve CHP iktidarina karsi kullanilan derin develti su ustune cikarmaya cabaladi

enginar in kasten gormezden gelip carpittigi tutarsiz oldugu nokta burasi

birarada gosterilen burokratlarla askerler AKP nin iktidara gelmesine kadar kanli bicakliydi

dincileri yada yesil sermayeden gelen bu burjuvalari iktidara burjuva iktidarini onlemek icin darbe yaptigi iddea edilen asker kendi eliyle yerlestirdi

bugun CHP ile ozdeslestirilmeye calisilan derin devlet aslinda CHP ye karsi pek cok kez kullanildi

asil ittihatci cizgide yurumekte olan MHP dir

bugun ergenekoncu darbeci ilan edilenler gecmiste askerden ulusalci olduklari icin iskence goren kisiler

e-muhtira ise AKP istedigini yapmasin diye verilmis birsey degildir, gercekten askeri mudehale yapmaya kararli olsa idi pat diye yonetime el koyardi ordu bir gecede muhtira ile filan ugrasmazdi veya en azindan internetten vermezdi bunu

e-muhtira hukumeti uyarmaktan cok ordu icindeki muhalif subaylari rahatlatmak icin verildi, ustunde herhangi bir imza yoktur buda niyeti acik olarak belli etmektedir

e-muhtira "akilli ol AKP!!" den cok "akilli olun cocuklar biz burdayiz kotu birsey olmasina izin vermeyiz siz kendi isinize gucunuze bakin" muhtirasidir

TSK komuta kademesi su anda 1960 benzeri orta rutbeli subaylar tarafindan bir mudehale yapilmasindan cekinmektedir

Mesaj tarihi:
sir said:
benim savunduğum da bu, kimse kimsenin yaşantısına karışmasın, kimse kimseye dikte etmesin nasıl yaşanacağını. kimseyi sevmek zorunda da değilsin tabii, ama sevmediğin insanların fazlalığını da "yaşam tarzına müdahale" veya "rejime tehlike" olarak da görmek zorunda değilsin.


görmüyorum anacım. hem de hiç. evet çoğaldı ortalıkta gezen başörtülüler, göz var izan var, ki zaten çoğalsınlar, bana ne ki. yani çoğalmasalar tercih ederim ama çoğalıyorlarsa da yapacak bir şeyim yok. bana giren çıkan da yok, evime gitmedikleri sürece istediklerini yapabilirler. yarın öbür gün de emolar çoğalır, ondan da bana ne.

ama dönüp yetki sahiplerine bakınca bunun ittirildiğini görüyorum. başbakanın 2 icraatini birleştirince (3 çocuk + emzirme hakkı), üstüne 3 karılı milletvekillerini, kutlu doğum hedelerini, mus çoraplı çocuk bayramlarını ekleyince beni değilse de gelecek nesilleri, benim doğmamış çocuğumun arkadaşlarını öyle yapma çabasını ister istemez kokluyorum. üstüne beni rahatlatacak 0 açıklama, 0 icraat koyunca, zaten al sana paranoid haller. bu haller için kimsenin bana çığırtkanlık yapmasına da, benim sokakta gezen müslümandan kıllanmama da gerek yok, onu anlatamıyorum. benim kıllandığım yer gidişat, otorite sahiplerinin bizi sürüklediği o anlattığım çirkin yol. sokaktaki vatandaşa (hoşlanmıyo olabilirim ama) düşman filan olmuş değilim, kelle kesmek, adam soyutlamak peşinde değilim.

sir said:
bunu sana zorla dayatanlar, bu bakış açısını sana illa ki kabul ettirmeye çalışanlar var, çünkü daha başka müdahalelere zemin hazırlamaları, kamuoyu oluşturmaları gerekiyo. en başta medya ve de bürokratik elit bu işin başını çekiyo. bu yayınlar o raddeye geldi ki demokrat insanlar bile kendinden şüphe etmeye başladı.


işte bu insanlar zaten benim şeyimden aşağı... başından beri söylüyorum, medya baronları dedi diye kıllanır hale gelmiş değilim ki. bilhassa hepsini birden sonsuz küçümsüyorum, hiçbirini evime sokmuyorum (97'de aldığım bir karardan beri gazete satın almıyorum, hasbelkader okursam da tek bir kelimesine inanmıyorum), nasıl bunlardan etkilenebilirim? darbe tellallarına, laiklik satıcılarına oy vermiyorum, kredi de vermiyorum, bunlara en az ılımlı islama olduğu kadar mesafeliyim, tepkiliyim zaten.

dolayısıyla, gidip hissettiğimi söylediğim (ki tartışalım diye karikatürleştirip abartıyorum da laf aramızda) kaygıyı lömbedenek buraya bağladığınızda zekamla tşk geçmiş oluyorsunuz neredeyse. yapmayın etmeyin. beni chp'nin bağırsak kıvamındaki goygoycularıyla, kemalist teyzelerle, amerikan hayranı liboşlarla, askerim mehmedim diye dolanan darbe şakşakçılarıyla bir tutmayın. bunların hepsine tokum ben yahu.

tokum evet, ama YİNE DE bu adamlardan kıl-la-nı-yo-rum!
nasıl oluyor da anlatamıyorum?¿
Mesaj tarihi:
becool said:
ismail yk dan falanda kıllanabilirsin kıllanmak gayet normal bişi.

faytonis düzgün ve okunası tartışma örneği var yukarda, beceremiyorsan cacık olma bari.
edit: gerçi kemik buldu diye çiğ çiğ cevap vericek şimdi. Burdan bir daha karşılık yazmamda tartışma bozulmasın. Ema abla, viktor falan o kadar uğraşıp yazıyorlar, ayıptır.
×
×
  • Yeni Oluştur...