Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Universitelerde turban donemi basliyor


Penthesilea

Öne çıkan mesajlar

hmm sana şunu sorayım.
burdan böyle laflar atıp , 7 yaşında çocugun kullanacagı argümanları kullanınca eline ne geçiyor?

yani gerçekten ne geçiyor,akşam yatagına yatınca,
of be ne laflar ettim forumda falan diyip egleniyor musun?
biraz mantık ya,konu hakkında tartışacaksan sabaha kadar tartışalım güzel güzel de böyle salakça şeyler yazmana gerek yok yani.

bu gereksiz mesajları atıcagına git kendine yararlı birşey yap.


@burtonesk

klanım?
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

gijo said:
sg-1 said:
gijo, onu bunu bırak.
Şimdi bu son yasadan sonra üniye sarıkla cüppeyle de girebiliyo muyuz, onu söyle sen?


giremezsin tabi,sokagada çıkamazsin.yasak

zaten kimse çıkmak istemez.


http://www.kuvayimilliye.net/pic.php?id=441 Bu mu yav yasak?

Bi şehir merkezine im bu aralar, çok tıkılıp kalmışsın evine sen. Gencecik çocuklar geziyor artık böyle.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

said:
...
Her şeyden önce Hz. Peygamber, hiçbir zaman kendine özel bir “din adamı” kıyafetiyle dolaşmamıştır. Onu içinde yaşadığı toplumdan ayıran özel bir kıyafeti asla olmamıştır. Bu konuda kendini toplumdan ayırmamıştır. Ömrü boyunca Ebu Cehil nasıl giyiniyorsa öyle giyinmiştir.


Demek ki peygamber bugün yaşasaydı, hangi toplumda yaşıyorsa o toplumun genel, yaygın ve makul kıyafeti neyse öyle dolaşacaktı. Onu kıyafet bakımından halkından ayıramayacaktık. Onun bu konudaki sünneti budur.


İkinci olarak Hz. Peygamber, şimdiki din adamlarının çoğu gibi yaşlı değildi. Peygamberliğe başladığında henüz 40 yaşına yeni girmişti. Onda “din adamı” denilince aklımıza gelen yaşlı, piri fani, “yeşil sarıklı ulu hoca” görüntüsü yoktu. Saçları kulak memelerinin altına inecek kadar uzundu ve genellikle de ortadan ikiye ayırırdı. Bugünkü tabirle “yağız bir delikanlı” görüntüsü vardı.

...


İhsan ELİAÇIK
http://www.haber10.com/makale/6477/
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

gijo said:
nerde çekilmiş bu foto neyin fotosu?
günlük hayatta yok bu fotolar,

orda polisler falan var bi toplantı bir olay var belli.
ayrıca evet yasak polise git şikayet et kanun var.kanunada inanmıyorsan ne halt yersen ye


Fatih orası, başkent sayılır bi bakıma, sen daha iyi bilirsin gerçi ya.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

sg-1 said:
said:
...
Her şeyden önce Hz. Peygamber, hiçbir zaman kendine özel bir “din adamı” kıyafetiyle dolaşmamıştır. Onu içinde yaşadığı toplumdan ayıran özel bir kıyafeti asla olmamıştır. Bu konuda kendini toplumdan ayırmamıştır. Ömrü boyunca Ebu Cehil nasıl giyiniyorsa öyle giyinmiştir.


Demek ki peygamber bugün yaşasaydı, hangi toplumda yaşıyorsa o toplumun genel, yaygın ve makul kıyafeti neyse öyle dolaşacaktı. Onu kıyafet bakımından halkından ayıramayacaktık. Onun bu konudaki sünneti budur.


İkinci olarak Hz. Peygamber, şimdiki din adamlarının çoğu gibi yaşlı değildi. Peygamberliğe başladığında henüz 40 yaşına yeni girmişti. Onda “din adamı” denilince aklımıza gelen yaşlı, piri fani, “yeşil sarıklı ulu hoca” görüntüsü yoktu. Saçları kulak memelerinin altına inecek kadar uzundu ve genellikle de ortadan ikiye ayırırdı. Bugünkü tabirle “yağız bir delikanlı” görüntüsü vardı.

...


İhsan ELİAÇIK
http://www.haber10.com/makale/6477/



canım benim,benim bunlarla alakam yok,
ben müslümanlık şöyle böyle tartışmıyorum.
beni bu dinle ilgili hiçbir kurallar alakadar etmez.

sadece insanların nasıl diledigini giyme hakkı varsa,
sen nasıl gomlek ceket giyiyorsan, isteyen kadında saçını kapatabilir istedigi kumaşla vs.

---------
evet fatihe gitmedim.
varsa da var nolmuş bırak yaşasın, istedigin kadar deger verme,yok say,görmemezlikten gel nolcak?
sana zararı varsada git şikayet et.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

sg-1 said:
Demek ki peygamber bugün yaşasaydı, hangi toplumda yaşıyorsa o toplumun genel, yaygın ve makul kıyafeti neyse öyle dolaşacaktı. Onu kıyafet bakımından halkından ayıramayacaktık. Onun bu konudaki sünneti budur.


şimdi bu konu çoğu islam aliminin ortak görüşü .

lakin siz bu yüzden de sırf uyuz oluosunuz , nefret ediosunuz falan diye birinin giyinme hakkını yasaklayamazsınız açıkçası , ben böyle düşünüyorum.ben de savunmam bu tür görüşleri.hiç mi hiç hem de .

senin mahremiteyin belli yani .
sarık cübbe takınce ne kadar değiştiriceksin yani.
sünnet diye yapıcaksan namaz dışında peygamberin yaptığı da bir şey dğeil .

ama yasaklayınca bunları da ele bir şey geçmez , hepsini tutmam bu sarıklı cübbelilerin ama çoğu saçmalıcaktır .

yasaklar her zaman alt üst olur çünkü .

islam'ın mahremiyeti kadın ve erkek için net .
ona göre uyup gelsinler.

mahremiyetlerini yerine getirmelerinin sonucu takvalarındandır , allahın şeriatına uymalarının sonucudur .her müslümanın uyması gereken kuralalrdır .daha dikkatli olanın takvası bellidir ama bir şeyler göz dışına çıkmışken de sorgulamanın alemi yok .

dinlerini bırakmıyorlarsa dinlerini iyi anlasınlar ozman .

yani sarık cübbe konusunda hem fikiriz sizle , ama yasaklamakla da pek bir şey değişmio işte .
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Malik din fanatiklerinin diğer kızlara "siz niye kapamıyorsunuz!" diye baskı uygulamayacağına emin olsam benimde umurumda olmazdı. Ama adamlar öğrenemediler bir türlü "herkesin dini kendine" olayını.
Aykan said:
fatih uni. okuyorum Olay en kötü beni vuracak sanırım okuldaki kızların %60 ı kapalı :D

ohş üzüldüm he =( Allah kurtarsın XD
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

said:
...

1- HİMAR

Bu kavram doğrudan kadınların "başlarını" örtmeleri ile ilgilidir.

"Mümin kadınlara da söyle, bakışlarını sakınsınlar, ırzlarını ve namuslarını korusunlar. Görünmesi zarurî olan yerler dışında cinsel cazibelerini sergilemek için açılıp saçılmasınlar. Başörtülerini yakalarının üzerine salsınlar." (Nur; 24/31)

Bu tür ayetlerin o günkü Medine'de yaşanan "yürürlükteki duruma" cevap olarak geldiği unutulmamalıdır.

Demek ki o günkü toplumda; 1- Bakışlarını sakınmayan, 2- Irz ve namuslarını korumayan,3- Görünmesi zarurî olan yerler dışındaki yerlerini de cinsel cazibelerini sergilemek için açıp saçan, 4- Başörtülerini yakalarının üzerine salmayan bir takım kadınlar vardır. Ayet "mümin" kadınlara bunlar gibi olmamaları çağrısında bulunuyor.

İlk üçü anlaşılabilir olduğu için dördüncüsünden başlayalım.

Ayette "başörtülerini" diye çevirdiğimiz "humuruhinne" kelimesi HAMR kökünden gelir ve tam anlamıyla "başörtüsü" manasına gelir.

Kelimenin kökünü biraz deşersek;
HAMR: Sözlükte " Örtmek, kapamak, mayalamak" demektir. Örtünmek, örtmek, kapanmak (ihtimâr), karışmak, alışmak (muhâmere), mayalamak, örtmek (tahmîr), mayalanmak, örtünmek, kapanmak (tahammür), başı döndürüp karıştıran, aklı örten, şarap, içki (hamr), baş döndüreni satan, şarapçı (hammâr), başı döndürme, aklı örtme yeri, şaraphane (hammâre), şarap rengi, koyu kırmızı (hamriyyun), hamurun içine örtülüp karışan, maya (hamîra), mayalı, örtülü, kapalı (mahammer), örtülmüş, mayalı, mayhoş, sarhoş (mahmur), içkinin verdiği baş ağrısı (humâr), başı beyaz koyun (muhammera mine'ş-şiyâh), başörtüsü, yemeni, eşarp (himâr) kelimeleri bu köktendir…


Görüldüğü gibi ayette geçen başörtüsü (hımâr) kelimesinin en önemli özelliği "baş" ile ilgili olmasıdır. Nitekim bu ayetler başı açıklığın yaygın olduğu bir topluma inmiş değildir. O günkü toplumda değil kadınlar erkekler bile, kimisi sıcaktan, kimisi Arap örfünden zaten başlarını bir şekilde örtmektedirler. Yani erkek kadın hemen hiç kimse "başı açık" dolaşmamaktadır. Sarık, kaftan, tül, renkli bez vs. başlarına bir şeyler dolayıp sararak veya alarak dışarı çıkmaktadırlar. On bin nüfuslu Medine'de yaşayan Yahudiler, Evs ve Haçreçliler, Muhacirler vs. dışarıdan bakıldığında üstlerinde "baş"larında bir takım örtüler olan insanlardır. Fakat özellikle kadınlarda bu örtü, örtünmek amacıyla değil, daha da çekici ve egzotik olmak amacıyla, "az aç-az kapa" tarzında olmaktadır.


Peki, öyleyse ayet ne demektedir?
Dikkat edilirse "Başörtüsü takın, başınızı örtün" denmiyor da "Başınıza aldığınız o örtüleri boyunlarınıza, omuzlarınızdan aşağıya da salın" deniyor. Bunun sebebi, o dönem kadınlarının başörtülerini arkadan bağlayarak, omuzlarını ve göğüslerine kadar boyunlarını açıkta bırakmalarıydı. Böyle daha çekici olacaklarını düşünüyor olmalılar…
Buradan "Başörtüsü değil, boyun örtüsü emrediliyor" diye bir sonuç çıkarmak, işi yokuşa sürmek ve anlamamak için diretmekten başka bir şey değildir.
Çünkü Kuran'ın çoğu emri zaten böyledir. Yani ayetler çoğunlukla "yürürlükteki durum" üzerine gelir ve onu düzene sokar.


Örneğin, "Cuma namazı kılın" demez de, "Zaten kılmakta olduğunuz o cuma namazı var ya, işte onun için çağrıldığınızda alışverişi bırakın" der.
Yine örneğin, "Namaz (salât) diye bir şey icat edin, kurban (nahr) diye bir uygulama başlatın" demez de, "O yapılmakta olan namaz (salat), kesilmekte olan kurban (nahr) var ya, işte onu siz Allah için yapın" der.
Yine örneğin, "Dörde kadar evlenin" demez de, "O onar, on beşer evlenip de geçindirmek için yetimin malına el uzatmaya kalktığınız eşleriniz var ya, işte onları dörde, üçe, ikiye, hatta bire indirerek evlenin, yetimlere haksızlık yapmaktan korkuyorsanız böylesi daha iyidir" der.


Demek ki bu tür ayetler yürürlükteki duruma müdahale etmek, yanlış taraflarını düzeltmek, ıslahat yapmak amacıyla gelmektedir. Düzelttiği şekliyle de kalıcı emre dönüştürmektedir.
Başörtüsünün de böyle olduğunu düşünürsek, denmek istenen; "O zaten takmakta olduğunuz başörtüleriniz var ya, işte onları aşağıya doğru da salın, başınıza toplayıp da boynunuzu, omuzunuzu, göğsünüzü, sırtınızı açıkta bırakmayın" demek olur…


İlginçtir, kadınların o günkü giyim tarzı bugün Fransızca'dan Türkçe'ye geçen "dekolte" kelimesi ile aynı manayı çağrıştırmaktadır.
Çünkü dekolte Fransızca'da boynu açıkta bırakan giysi (decollete) demek. Bu sözcüğün kökü Latince'de boyun (col, collum) kelimesinden geliyor. Türkçe'ye de geçen, boyunda taşınan (koli), boyna sarılan (kaşkol), boyuna takılan (kolye) kelimeleri de bu kökten…
Anlaşılan o günkü kadınlar saçlarını arkadan bağlayacak şekilde başörtüsü ile örtüyorlar, omuzlarını, göğüslerine kadar boyun kısımlarını gayet "dekolte" bir kıyafetle açıkta bırakıyorlardı. Bugünün tabirleri ile "derin göğüs ve sırt dekoltesi" ile dolaşıyorlardı. İşte ayette bu tarz örtünmenin bir anlamının olmadığı beyan ediliyor. "Örtünecekseniz doğru dürüst örtünün. O başlarınıza taktığınız başörtüsünü sırt ve göğüs dekoltenizi tamamlayan bir aksesuar olarak değil, örtünmenin mantıkî sonucu olarak iyice aşağıya salın, boynunuzu, göğsünüzü, sırtınızı örtecek şekilde yakalarınızın üzerinden salın ki örtünmüş olasınız…" denmek isteniyor.

...


İhsan ELİAÇIK
http://www.haber10.com/makale/2792/

Yani Kuran'daki türban zaten olan birşeye çekidüzen vermek, "takacaksan böyle tak" demek, takmayana karışmamak demek.


Ne kadar karışılmayacağını göreceğiz.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...