Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Yeter Artik !


Valeron

Öne çıkan mesajlar

orası bize aitti yazmıyor can kardeşim Kurdish Inhabited areas yazıyor. Kürtlerin yerleşik olduğu bölgeler yani. O bir devlet haritası değil zaten dikkat edersen Türkiyenin sınırları falan var orada. E gösterilen yerlerde Kürtlerin yaşadığı da zaten inkar edilemez bu harita çok sakıncalı değil yani. Öbür Ankara Antalya falan buralar hep eski Kürdistanın topraklarıydı diyen harita baya uçuk bir harita.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Senin koyduğun HARİTA da buralar Kürdistan demiyor ki kardeşim. Kürtler buralarda yaşar diyor. Urfa'da kürt yokmu? var. eee o zaman o haritanın nesi yanlış. Bak o haritaya Kürdistan mı yazıyor Kurdish inhabited Areas mı yazıyor.


Üstteki Kürtçe yazıda ne yazıyor bilemem de haritadaki yazıyı yorumladım ben.

Öbür harita sıkma. Sadece söyle olabilir. Bu Kürt milliyetçileri biz Medlerin ve partların Torunlarıyız diyor o MÖ bilmemkaçta Medlerin sahip oldukları topraklar galiba. O zaman Bizde Adriyatikten çin Seddine kadar isteriz. E isteyenin bir yüzü vermeyenin hesabı

http://tr.wikipedia.org/wiki/Medler

[ Mesaj 22 Ekim 2007, Pazartesi - 10:41 tarihinde, ombakkombak tarafından güncellenmiştir ]

[ Mesaj 22 Ekim 2007, Pazartesi - 10:43 tarihinde, ombakkombak tarafından güncellenmiştir ]
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Tarih kitaplarında ilk olarak küçük kürdistan devletçikleri sözü yavuz sultan selim döneminde geçmektedir.Yavuz Sultan Selim çaldıran seferini kazandıktan sonra doğu anadolu bölgesini şu an ki irana kadar aldıktan sonra 2 tane kürdistan eyaleti kurdurmuştur.
Diyarbekir eyaletinde Hazzo,Cizre,Eğil,Palu ve Genç sancakları
Van eyaletinde ise,Bitlis,Hizan,Hakkari ve Mahmudi sancakları
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

said:
şimdi bu genel zihniyet hakkında bişiler söyliycem.bu tsk biz bilmeyiz tsk bilir tsk hep doğruyu yapar,tsk nın bi bildiği vardır anlayışı üzerine...

kan uykussu adlı belgeseli çoğu kişi izlemiştir burda.nerdeyse her rütbeden asker,asker emeklisi pkk mücadelesi anlatmaya çalışıyolardı.bi tanesi söyle diyodu "bizdeki silahlar hem çok ağardı hem de en küçük bi tozda tutukluk yapıyodu karşımızdaki teröristler ise kalaşnikofla saldırıyolardı yağmur çamur hiç bizaman tutuklu yapmayan silahlarla"

sonra erdal sarızeybek belegeselde şöyle diyo "bizde 89 mm manyeto ile çalışan roket atar var bu nedenle 3 mermiden 2 si patlamıyor pkk'da ise rpg var, tek parça, dışardan mermi veriliyor, tetiği çektiğinde patlıyor. askerlerimiz 1 tane atasıya onlar 10 tane atıyorlar"

şimdi çok afedersiniz her şeyi doğru yapan tskmız askerin 10 yaşında bi çocuğun bile kolaylıkla anlıyabilceği bişeyi anlayamıyo muydu?

sonra bütçeden tsk'ya ayrılan paralar bu dağlarda işlevlerliği olmayan bu silahlar alınsın,askerimiz terörist karşısında savunmasız bırakılsın diyemi ayrılıyodu?bu para terörristle çarpışan askerin muhimmatına ayrılmısyosa neye harcanıyo?ambarlarda yatan tanklara mı?ozman burda yanlışlık yok mudur?bu mudur bizim yüksek teknolojili ordumuz sonra yazık değil midir orda elinde dağda yarı işler bi silahla terörist karşısında dikilen o askerlerimize bu kadr koaly mıdır insanları ölüme göndermek?

sonra son gelişen olayda iki tabur arasında askeri muhimmat taşınması vs tek bağlantı bi köprüyle sağlanıyor.inanılmaz stratejik önemi olan bir köprü herşeyden önce o coğrafya için ve teröristler kolaylıkla geliyolar köprüyü havaya ucuruyyolar ve bi komando taburu yardım alamaz hale getiriyolar.ya llah aşkına bırakın gerçek bi orduyu red alert oynayan 15 yaşındaki çocuk oyunda yapmıyor bunları adam bu köptüyü yıkarsa ben tamemen savunmasız kalırım diye düşünebiliyo.komik yani sadece.

binlerce örneği var bunların

türk milleti olarak her zaman askerimiz el üstünde tutmuşuzdur nitekim şuanda bu topraklarda hür T.C vatandaşı olarak yaşıyosak bu bu askerin,bu halkın sayesindedir.

demek istediğim tskyı bu halkın zihninde kutsal yapan yapan o elinde yarı çalışır silahla terörist karşısına çıkan askerdir ankarada oturupta dağda neler olduğunudan haberi olmayan yüksek rütbeliler değil.1993 senesinde 33 asker öldürülüyor bütün türkiye ayağa kalkıyor sonra genelkurmay başkanı doğan güreş yeni bi komutan göndermek zorunda kalıyo ancak belgelselde söylendiği gibi tayini yapılcak 80 küsür tuğ generalden kimse gönderilemiyor ağustos ayında terfi ve tayinelrin yapılcak olması gibi bahaneler(!) öne sürülüyor. ve aynı dönem bir çok karakıol basılıyor 33 günde 40 küsür şehit veriliyor.tamamen terkedilmiş bi doğu anadolu söz konusu yani.

sonra bölegeye öğretmenler doktorlar gderken bu yüksek rütbeli askerlerin gitmeme gibi hakları var mıdır sözde işelri karşılığında yüksek düzeyde maaş alan ve işi zaten bu olan insanların ankarada oturmaya hakları var mıdır?ve ondan sonra en acıtan şeyde onlar bizim için zor şartlarda öldü diye cenaze törenleride yas tutup atıp tutmak...

oyuzden kimse tsk'nın elinden gelenin en iyisini yaptığını falan söylemesin kimse burda.
tsk'nın yegane görevi türkiyenin iç ve dış güvenliğini sağlamak.başka hiç bi görevi yok
olamaz zaten.ama bizm tskmız dağda birsürü şehit verirken biz tsk tek görevi olan türkiyenin iç ve dış güvenliğini sağlamak dışında kendine edindiği siyasi misyonuyla ve daha bir çok şeyle uğraşmakta.

şimdi bu kurum sana ayrılan bukadar imkan bukadar para bu kadar asker sevgisiyle dolu bi halk varken şurda 100-150 terörstin karakolunu basmasına izin veriyosa işini doğru yapmıyo demektir.

oyuzden en çok tv de "bi çocuğum olsun oda tsk'ya feda" diyen annelere üzülüyorum.


katılmamak elde değil...
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

ona karşın bunu diyebilen vatan evlatlarımız da var :

[spo]
Gazetecilerin geçtiği kontrol noktasında görev yapan komutanlar, askerlerin moralinin çok yüksek olduğunu kaydetti. Komutanlardan biri, terhisine 20 ile 24 gün kalan iki askerin kendisinden şu talepte bulunduğunu söyledi:
"Bu askerlerin, 'Komutanım Meclis'ten tezkere çıktı, bizim terhisimizi vermeyin. Biz arkadaşlarımızla birlikte görev yapmaya devam etmek istiyoruz' dedi.

Bu talepleri hepimizi çok duygulandırdı. Bu ruh ve vatan sevgisi bizde hep vardı, bundan sonra da var olacak."[/spo]

insanın tüylerini diken diken, gözlerini yaşartan bu insanlar bu vatanın asıl bekçileri işte...
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Kaçırılan asker olayını Genelkurmay Doğruladı. Hatta dün şehit ilan edilenlerin bazıları aslında kayıpmış oğlunuz öldü denilen aileler ikinci bir şok yaşamış. Bu arada PKK tek taraflı ateşkes ilan etmiş.

http://www.ntvmsnbc.com/news/423740.asp

Ek: Aysel Tuğluk ve Ahmet Türk PKK ya kaçırılan askerleri serbest bırak çağrısı yapmış, arabuluculuğa hazırız demiş.

[ Mesaj 22 Ekim 2007, Pazartesi - 17:09 tarihinde, ombakkombak tarafından güncellenmiştir ]
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

İNŞALLAH ASKERLERİMİZ BULUNUR
Başbakan Erdoğan , İngiltere ziyareti öncesinde basın açıklaması yaptı

22.10.2007 16:33

"İngiltere Başbakanı ile Kıbrıs sorunu ve terörizmle ortak mücadele konularında görüşeceğiz. İngiltere'de görüş ve düşüncelerimizi parlamentodaki en üst düzey yetkililere iletme imkanımız olacak.

Silahlı kuvvetlerimiz bölgede yoğun bir şekilde operasyonlarına devam ediyor. Temennimiz o ki arama ve çatışmalar sırasında kayıp 8 askerimize ulaşabiliriz. Silahlı Kuvvetlerimiz inşallah askerlerimizi bulur, ailelerini ve bizi sevindirecek bir netice alırız.


http://www.haberturk.com/haber.asp?id=41438&cat=110&dt=2007/10/22
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Pkk binlerce cana mal olan bi örgüt..Yıllar geçti kafalarını ezemiyoruz çünkü artık bikaç çapulcu olmaktan çıktılar gelip bizim askeri kontrolümüzde olan bi bölgede onlarca askerimizi şehit edebiliyorlarsa ateşkes ilan etmeleri veya savaş açmaları da normal.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

bir yazı.
said:
Ahmet Altan/Gazetem.net

Tuzak

Baba filminde çok kritik bir sahne vardır.

Marlon Brando, ailesini eroin işine sokması için kendisine ısrar eden rakip çeteden bir gangsterle konuşurken büyük oğlu lafa karışarak bu işe girmekte istekli olduğunu hissettirir.

Brando, daha sonra oğluna aile içindeki anlaşmazlıkları bir daha başkalarının yanında konuşma der.

Ama baba-oğul arasında bir görüş ayrılığı olduğunu sezen rakipleri Brando'yu öldürmeyi, yerine oğlunun geçmesini sağlamayı eroin ticaretini geliştirebilmek için gerekli görürler.

Brando'ya suikast düzenlerler ve aileler arasında büyük savaş başlar.

Bir hata herkese pahalıya patlar, çok insan ölür.

Bizim genelkurmay başkanı, hükümeti sıkıştırmak için basın toplantısı düzenleyip sınırötesi operasyon yapmak istediğini bütün dünyaya açıkladığında bizi bugüne getiren süreç de başladı.

Bütün düşmanlar bizim devletin içinde bir çatlak olduğunu, sınırötesi operasyona sürüklenmenin Türkiye'yi bir çıkmaza götüreceğini gördü.

Hükümet, Türkiye'nin dünyayla ilişkilerinde, Avrupa üyeliğinde büyük sorunlar yaratacak, içerde ise Kürt vatandaşları çok tedirgin edecek bir operasyondan uzak durmaya uğraşıyordu.

Daha önce 23 kez girdiğimiz Kuzey Irak'ta sorunu çözemiyorduk.

Çünkü sorun dışarıda değil içerdeydi.

Ama askeriyenin açıklamaları, muhalefetin de bu açıklamayı desteklemesiyle öfkeli bir milliyetçilik dalgası yayılmaya başlamıştı.

Ve bu dalga, sağlam duramayan siyasi iktidarı da etkiliyordu.

İktidar yalpalıyordu.

Bu tablo da herkesin gözü önündeydi.

Bütün hesaplar Türkiye'yi sınırötesine çekmek üzerine kurulmaya başlandı.
Avrupa Birliği üyesi olan bir Türkiye'de varlık nedenini kaybedecek olan PKK, Türklerle birlikte Kürtlerin de büyük acılar çekeceği gerçeğini hiç umursamadan Avrupa yolunu dolayısıyla demokrasinin önünü kesmek için hamlelerini yapmaya başladı.
Dışarıda ve içerde Türkiye'nin Avrupa üyeliğinden oşlanmayan birçok gücün desteğini de sanırım sağladı.
Bir sınırötesi operasyonun Kuzey Irak'taki Kürtlerle güneydoğu'daki Kürtleri hiç olmazsa ruhen ve zihnen kaynaştıracağını, müstakbel bir büyük Kürdistanın liderliğini ele geçireceğini düşünen Kürt liderler de PKK'nın önünü açarken Türkiye'yi de öfkelendirecek açıklamalar yapmaya koyuldu.
Arkasından asker çocukların öldürülmesi başladı.
Bu, bizi acıya ve öfkeye boğdu.
Kendi sınırlarımız içinde bu kadar çok asker kaybetmemize neden olan komuta zafiyetini hiç konuşmadık.
İki yüz kişilik PKK gruplarının, uyduların, termal kameraların denetlediği bir bölgede, hiçbir istihbarat örgütümüz tarafından fark edilemeden nasıl bu kadar rahat hareket ettiklerini, çocuklarımızın nasıl bu kadar rahat öldürülüp kaçırılabildiğini, bir eğitim eksikliği, yönetim hatası olup olmadığını sorgulayamadık.
Şimdi tuzağa düşmüş bulunuyoruz.
Artık koşullarını kendimizin belirleyemediği bir çatışmada tepkilerimizi aklımızdan ziyade öfkemizle vereceğiz.
Öyle gözüküyor ki bizi sürükledikleri yere doğru sürükleneceğiz.
Bunun elbette içerdeki yansımaları da çok ağır olacak.
Ama sanıyorum bu durum herkesin kaybetmesiyle bitecek.
Bizi tuzağa düşürenler de doğru hesap yapmıyorlar bence.
Bu kanlı denklemin içinde kimlerin olduğunu bilmiyoruz, Amerika, Rusya, başka ülkeler, herkes olabilir.
Ama bu tuzağı kuran herkes, tuzağa düşen bizimle birlikte acı çekecek.
Kimse kazançlı çıkmaz bundan.
Biz kendi Kürt sorunumuzu çözemedik.
Kendi ülkemizi iyi yönetemedik.
İçerde anlamsız çatışmalara girdik.
Ve belayı büyüttük.
İçerde ve dışarıda bu beladan yararlanacağını sanan kim varsa, sonuçların umdukları gibi olmayacağını görecekler.
Yetmiş milyonluk bir ülkeyi bu kadar canını acıtıp öfkelendirerek bir tuzağa çekerseniz, zincirleme reaksiyonlar ve “kontrol edilemez bir hareket yaratırsınız.
Eğer içerde bu tuzağın kendi iktidarlarına yardım edeceğini umanlar varsa, onlar büyük bir ihtimalle yaşanacaklardan sonra ellerindeki iktidarı da kaybedecekler.
Dışarıdakiler ise bütün dengelerin ve hesapların altüst olacağını görecekler.
Türkiye'nin Kuzey Irak'a girmesiyle birlikte dünyanın da bir Türkiye sorunu olacak.
Yetmiş milyonluk büyük bir sorun.
Bundan sonra olayların nereye kadar gideceğini kimse bilemez.
Bilebildiğimiz tek şey, hepimiz acı çekeceğiz ve çok çocuk ölecek.
Ve çocukların ölümü kimseye mutluluk getirmeyecek


[ Mesaj 22 Ekim 2007, Pazartesi - 18:06 tarihinde, oper tarafından güncellenmiştir ]
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Öyle bir örgüt ki daha ilk sıcak çatışmada kuyruğunu altına alıp kaçacak delik aramaya başladı. Ancak ve ancak vurkaç veya pusu ile savaşabilir. Ama iş sıkıya geldimi görüldüğü üzere hemen geri adım atar.
Ve böyle günlerde devletin birimlerini suçlayıcı yazılar yerine birbirimize güven veren yazılar yazmak çok daha akıllıca olur. İnsanlar ancak suçlu ise başkalarına bok atmaya çalışır.

[ Mesaj 22 Ekim 2007, Pazartesi - 18:06 tarihinde, Absolut tarafından güncellenmiştir ]
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...