burtonesk Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2007 kadınlara iyi bir yaklaşımı yok, beni dinden tiksindiren şeydir bu islamın kadına bakış açısı. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
axedice Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2007 Gerge biraz açar mısın? Neler yazıyor genel olarak kadınlar hakkında? Ben de müslümanım diye geçiniyorum ama salyangoz satanlardanım çok bilmiyorum. Benim bildiğim islamda kadın erkek eşitliği değil denkliği söz konusu ve birbirlerinin tamamlayıcısı olarak görünüyorlar. Ataerkil toplum yapısının tektanrılı dinlerle daha güçlendiği ortada ama burda suçu dinlere mi atmalıyız yoksa dini işleri yürütenlere mi? Bide şimdi ekspresyonizmi anlamadığım için cehenneme mi gidicem ben horace? =( Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
horacegoesskiing Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2007 ben şimdi çıkıyom internetlerden yarın yazarım bişiler. şindilik, gördüğüm kadarıyla iyi bir kaynak koyuyorum: http://www.islamfortoday.com/women.htm#Rights Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
burtonesk Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2007 ben yine turan dursun'un kitabından örnek verebilirim. nisa suresi,34 te kadınlara şiddet öneriliyor. yani yola gelemzse yatağından ayır, hala yola gelmiyorsa döv. bakara suresi 228. ayette de erkeklerin derecelerinin kadınlardan üstün olduğu açıklanıyormuş. nisa suresinin 34.ayetinde de kadınlar erkeklere başkaldırırsa dövülmeleri gerekir gibisinden bir yorum var. orijinalini okumadım kuranın, onu da belirteyim. ama turan dursun'un yorumu bana yeterli. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
ombakkombak Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2007 Muhammed'in şehveti ve "tanrı"sı Karılarından Aişe, Muhammed'e şöyle diyor: -"Ma era rabbeke illa yüsariu hevake" (Bkz. Buhari, e's-Sahih, Kitabu't-Tefsir/33/7,Kitabu'n-Nikah/29;Diyanet yayınlarından Tecrid, hadis no:1721;Müslim, e's-Sahih, Kitabu'r-Rıda/49,hadis no:1464;İbn Mace Sünen, Kitabu'No:-Nikah/57, hadis No: 200; Ahmed İbn Hanbel,6/134,158) Nedir bu sözün Türkçesi? "Vallahi Rabbinin, senin arzunu hemen yerine getirdiğini görüyorum." (Ahmed Davudoğlu, Sahih-i Müslim Terceme ve Şerhi. 7/402) "Rabbin Teala (kadınlarının değil) ancak senin arzunun tahakkuna müsaraat ediyor. (Çeviri: Kamil Miras, Diyanet Yayınlarından) Aişe'nin sözü dilimize şöyle de çevrilebilir: "Bakıyorum da, senin Efendi Tanrın , yalnızca senin şeyinin keyfini (hevanı) yerine getirmek için koşuyor." Hadiste, efendi tanrının yalnızca Muhammed'in hevası için koştuğu açıkça belirtiliyor. Heva: İnsanın arzusu, isteği. Ama buradaki herhangi bir arzu, istek değil; cinsel istektir söz konusu olan. Çünkü buradaki konu, cinsel isteğin üzerinde durulduğu bir konu. Ayrıca "heva" söylendiğinde ilkin bu kavramda kullanılır. Rağıp da, heva için : "Meylun'nefsi ile'eş-şehveti" (Bkz. Müfredat, Heva) diyor. Yani "nefsin şehvete eğilimi." Rağıp, aynı yerde, hevanın "şehvete eğilimli olan nefsin kendisi için de söylenebileceği"ni belirtiyor. Aişe neden böyle diyor? Muhammed'in çok karısı var. Yaşlanmış olan Sevde Bint Zema'nın dışında hepsi genç, hepsi güzel. Ve hepsi de cinsel istekli. Adalet olsun diye, Muhammed'in bunlarla cinsel birleşmesi sıraya konmuştur. Sevde'nin dışında kimse, sırasını başkasına kaptırmak istemiyor. İşte bu böyleyken, "ayet" geliyor; durumu değiştiriyor: Muhammed'in "heva"sı, "adalet"in önüne geçiyor: Muhammed'in kadın seçimi, cinsel alandaki isteği, hadisteki sözcüğü ile hevası, adalete baskın geliyor ve sıra Muhammed'in isteği doğrultusunda, ayetle bozuluyor. Ahzap suresinin 51. Ayeti şu sözlerle başlıyor: -"(Ey Muhammed!) Onlardan (yani karılarından) dilediğini geriye bırakır, dilediğini öne alabilirsin... " Ne demek bu? Hadis ve yorumlara göre şu demek: -"Ey Muhammed! Artık nöbet, sıra zorunlu değil senin için. Nöbeti, sırası gelse bile, dilediğin karınla cinsel birleşmeyi erteleyebilir, ondan önce dilediğin karınla yatabilirsin." Sözün özü: Kuran'ın tanrısı, Muhammed'in, karılarıyla olan cinsel ilişki düzenindeki işini kolaylaştırıyor. İlişkiyi sıraya koyma zorunluğunu kaldırıyor. "Hangi karınla ne zaman yatmak istersen özgürsün" diyor. İşte bunun üzerine Aişe dayanamayıp o sözü söylüyor: -"Görüyorum ki senin Efendi Tanrı'n, senin şeyinin keyfini ... " Aişe, bu durumu daha sonra, Ahzap'ın 51. Ayeti gelince anladığını; 50. Ayet geldiğindeyse bunu pek anlayamadığını ve o nedenle, 50.ayette, Peygambere kendini (hem de mehirsiz olarak) verebilecek kadından söz edilince şu tepkiyi gösterdiğini belirtiyor: -"Olacak şey mi? Bir kadın utanmaz mı ki, kendini bir erkeğe armağan etsin?" (Tecrid, hadis no:1721) Karılar içinde ayrıcalıklı olanlar: Muhammed, kimi karılarını daha çok severdi. Kimini de daha çok tutardı. En çok tuttuğu karılarının başında Aişe geliyordu. Ebubekir'in kızıydı, o nedenle de etkiliydi. Zaman zaman Muhammed'e kafa tutar gibi durumları bile olabiliyordu. Zeki de olduğu için, birtakım ayrıcalıklar sağlayabilmişti. Muhammed'in cinsel ilişkilerindeki sıra düzeni bozulunca, karılar içinde en çok yararlanan o olmuştu. Boşamasın diye Muhammed'in hoşnutluğunu kazanmak isteyen yaşlı ortağı Sevde Bint Zem'a'nın "gün"ünü almıştı. Başka kumaların gününde de Muhammed'le yatabilirdi. Muhammed istediğinde, kendi günüyse başkasına vermezdi. Muhammed'in canı başka kadınla yatmak istese bile vermezdi gününü, sırasını. Aişe: "Günümü kimseye vermem"! Aişe'nin anlattığına göre: Muhammed'e, herhangi bir karısının gününü, sırasını gözetmeksizin; dilediği karısıyla dilediği zaman yatma özgürlüğü veren "ayet", yani Ahzab suresinin 51. ayeti geldikten sonra da, Muhammed'in Aişe'nin gününde başka kadınla yatmak istediğinde Aişe'den izin alma gereği duyardı. İzin isterdi ama Aişe geri çevirirdi: -"Eğer izin verme, vermeme yetkim varsa vermek istemiyorum. Tanrı elçisi! Bilesin ki hiçbir kimseyi sana (seninle yatmaya) yeğ tutmam."( Bkz. Buhari, e's-Sahih, Kitabu Tefsiri'l-Kur'an/33/7) Hadisten anlaşıldığına göre, Aişe'nin bu karşı koyuşuna Muhammed artık ses çıkarmamış; "Ayet var. Ayet bana istediğim zaman dilediğim karımla yatma yetkisini vermiştir" dememiş ya da diyememişti. Muhammed'in karıları arasında hizipleşme Peygamberin karıları iki hizibe ayrılmıştı: Bir kesimde Aişe, Safiyye ve Sevde vardı. Öbür kesimdeyse Ümmü Seleme ve peygamberin öteki karıları. Müslümanlar, peygamberin Aişe'ye olan sevgisini biliyorlar; o nedenle depeygambere bir armağanda bulumak isteyen biri olduğunda armağanı sunmayı geciktirir; peygamber Aişe'nin odasına gittiğinde sunardı. Muhammed' in Karıları: "Adalet isteriz!" Bunu üzerine, Ümmü Seleme hizibi söylenmeye başlandı. Bu kesimde olan kadınlar gidip Ümmü Seleme ile konuştular: -Ümmü Seleme! Peygambere söyle. Herkesle konuşsun; Peygambere kim bir armağan vermek isterse, peygamberin hangi karısının yanında bulunduğuna bakmaksızın armağanını sunmasını duyursun. Muhammed aldırmıyor: Ümmü Seleme, karıların dediklerini peygambere söyledi. Ama peygamber bir şey söylemedi. Karılar gelip Ümmü Seleme'ye sordular: -Ne dedi peygamber? -Bana bir şey demedi. -Öyleyse bir kez daha söyle ona! Ümmü Seleme, kendi gününde (ilişki için) geldiğinde peygambere yine söyledi. Ne var ki peygamber ona yine bir şey söylemedi. Kadınlar sorunca yine "peygamber bana bir şey söylemedi" dedi. Kadınlar da, "sana karşılık verinceye kadar söyle ona söylediklerimizi" dediler. Peygamber cinsel ilişki için dönüp geldiğinde, Ümmü Seleme ona kadınların dediklerini yine anlattı. Bu kez peygamber konuştu: Muhammed: "Bana vahiy, yalnızca Aişe'nin gününde geliyor"! -Aişe konusunda beni üzme! Bil ki, hiçbir kadın koynumdayken bana vahiy gelmez de, yalnızca o koynumda bulunduğu sırada bana vahiy gelir. Bunun üzerine Ümmü Seleme şöyle dedi: -Ey Tanrı Elçisi! Seni üzdüğüm için tanrıya sığınıp tevbe ediyorum! Karılar, Muhammed'in kızı Fatıma'yı araya koyuyorlar: Aynı kadınlar sonra peygamberin kızı Fatıma'ya başvurdular; onu peygambere gönderdiler. Şöyle demesini istediler: -Karıların tanrı için senden, Ebubekir'in kızı (Aişe) konusunda (kayırmayı bırakıp) adaletli davranmanı istiyorlar. Fatıma'nın aracılığı da bir sonuç vermiyor: Fatıma da peygamberle konuşup kadınların dediklerini iletti. Peygamberse şöyle karşılık verdi: -Kızcağızım (sevgili kızım)! Benim her sevdiğimi sen sevmezmisin? Fatıma karşılık olarak: -Evet! Peygamber: -Öyleyse sen de Aişe'yi sev! 49 yaşındaki adam (Muhammed), 6 yaşındaki bir çocuk (Aişe) ile evleniyor: Yine Aişe'nin kendisinin anlattığını dile getiren bir hadis: Bu hadisin başında, Aişe aynen şöyle diyor: -"Peygamber benimle evlendi; ben o sırada 6 yaşındaydım." Evet, bir yanda 49 yaşındaki Muhammed, öbür yanda 6 yaşındaki Aişe evleniyorlar. Muhammed ile evlendiği zaman Aişe'nin 6 yaşında olduğunun İslam dünyasında kabulu zorunlu. Çünkü bunu anlatan hadis, tartışmasız sağlam (sahih) kabul edilir. Bu hadisi, İslam dünyasında en sağlam olarak benimsenegelmiş olan Buhari'nin ve Müslim'in E's-Sahih’lerinde de buluyoruz. Anlatıldığına göre evlilik gerçekleşiyor ama yine de 3 yıl kadar zifaf (yani cinsel birleşme) gerçekleşmiyor. Bu süre geçtikten sonra oluyor zifaf ! Aişe 9 yaşındayken 52 yaşındaki Muhammed ile gerdeğe giriyor: Hadisi izleyelim. Aişe anlatıyor: -"Ve be dokuz yaşındayken benimle gerdeğe girdi. Medine'ye göçmüştük. Haris İbn Hazrec oğullarına konuk olduk. O sırada sıtmaya yakalandım. Saçlarım döküldü. Saçlarım yeniden geldi; bölükler oluştu. Annem Ümmü Ruman bana geldi. Arkadaşlarım ile birlikte salıncakta sallanıyorduk. Annem beni çağırdı. Yanına gittim. Benden ne istediğini bilmiyordum. Elimi tutup alıp götürdü. Evin kapısına gelince durdu. Soluk soluğa kalmıştım. Sonunda soluğum biraz yatıştı. Annem, sonra biraz su alıp yüzüme başıma değdirdi. Sonra beni eve soktu. Bir de baktım ki bir takım Medineli kadınlar. Evdeler. Bana şöyle demeye başladılar: -Hayırlı, bereketli olsun. İyi şanslar. Annem beni bu kadınlara teslim etti. Bunlar benim saçımı başımı yıkadılar, beni güzel bir biçimde hazırladılar. Peygamberle birden karşılaşmaktan başka hiçbir şey beni korkutmamıştı. Kadınlar, beni ona teslim ettiler. Ve ben o sıralar 9 yaşındaydım." Aişe, Muhammed'in koynuna verilmek üzere götürüldüğünde, salıncakta sallanıp oynayan bir oyun çocuğuydu. Yani Muhammed, 52 yaşında böylesine bir çocukla cinsel birleşimde bulunmuştu. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
ombakkombak Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2007 Bir kız 9 yaşına geldiğinde, İslam hukukunda "şehvet konusu" oluyor: Aişe 9 yaşındayken Muhammed'in koynuna sokulmuş olunca, İslam hukuku bundan şu sonucu çıkarıyor:" 9 yaşındaki bir kız, müştehat (şehvete konu olabilecek çağda) sayılır" diyor. Ve bu nedenle de 9 yaşındaki bir kız çocuğu ile evlenilebileceğini bildiriyor. Aişe, Muhammed'in karısıyken büyüyecek ve 18-19 yaşına geldiğinde de Muhammed'in ölümü üzerine, kimi kumaları gibi, çok genç yaşta dul kalacaktır. Ve hiçbir erkekle evlenmemeye "mahküm" edilerek...Muhammed'in karıları, müminlerin anaları sayıldığı için... Aişe'nin kaybolan kolyesi ve Safvan: Muhammed, Mustalıkoğluları' na karşı gece baskını için yola çıkma hazırlığında. Yıl : Miladi 627. Bu sırada Muhammed, Aişe' yi de yanına almıştır. Aişe 9 yaşındayken Muhammed' in koynuna verildiği tarih, eğer Hicri şevval ya da zilkade 1 / Miladi mayıs ya da haziran 623 ise- 13 yaşındadır daha. Aynı gece baskınının sonucunda, tutsaklar arasında güzelliğiyle göze çarpacak ve başkasına düşmüşken alınıp Muhammed in koynuna verilecek olan Cüveyriyye' yle aynı yaşta. Devenin üzerinde kapalı bir yer ("mahmil"); Aişe de içinde. Gidilir; baskın yapılır, elde edilecekler elde edilir ve dönüş başlar. Gidiş Medine'ye doğru. Derken bir konak yerinde biraz kalınır. Gecenin bir kesimi. Bir süre sonra; kalkıp yola koyulmaya yöneliş. Tam bu sırada bir şey olur: Aişe çişi için ya da öbür işini görmek üzere birlikten ayrılır. Ayrılışını haber verse olmaz mıydı? Olurdu ama, kimseye haber vermemiş işte. Çişi ya da öbür işi olup bittikten sonra döner; ama bir terslik: Göğsünü yokladığında, kolyesini bulâmaz ve kopup düştüğünü anlar. Geri dönüp gerdanlığını aramaya koyulur. O sırada Aişe devesinin üzerindeki kapalı yerinde bulunuyor sanıldığı için herkes habersiz ve birlik uzaklaşıp gitmiştir. Aişe, kolyesini bulur; ama işte o saatlerde, yolda yapayalnız. Konaklandığı yere gelir, orada bekler. Gelsin götürsünler diye... Beklerken uyku bastırır ve uyur. Ve bu sırada: Muattal Oğlu Safvan. Arkadan gelmiş, Aişe' yi görünce de şaşırmıştır. Şaşkınlığını anlatan sözler. Onun bu sözlerine de Aişe uyanır. Safvan, Aişe' yi devesine bindirir. Yola koyuluş. En sonunda, bir konak yerinde birliğe ulaşılır. Bu sırada da dedikodular başlar... Aişe' nin kendi anlattığına göre gerçek bu. (Bkz. Buhâri, e's-Sahih, Kitabu'ş- Şehâdât/15; Kitabu'I-Meğâzî/34; Tecrîd, hadis no: 1151; Müslim, e's- Sahih, Kitabu't-Tevbe/56, hadis no: 2770.) Olayda akla gelen sorular: 1) Aişe çişi ya da öbür türlü işi için ayrılıp giderken kimseye neden haber vermemişti? Eğer bunun nedeni, çocuk yaşta oluşu idiyse; bu yaşta oluşu biri tarafından kandırılmaya da elverişli değil miydi? 2) Aişe ayrılıp giderken o denli insan içinde nasıl olmuştu da kimse görmemişti? Gören olmuştuysa, dönüşü neden izlenmemişti? Döndüğü görülmedikçe, "dönmüş; mahmiline girmiştir!" yargısı nasıl oluşmuştu? 3) Hadiste belirtildiğine göre, Aişe'nin deve üzerindeki "hevdec"ini (mahmil) indiren, sonra yine yükleyenler ve Aişe' ye "hizmet edenler" vardı. (Hadis'e aynı kaynaklarda bkz.) O "hevdec", dinlenme yerinde deveden indirildiğine göre, sonra deveye yüklenirken içinde 4) Aişe var mı, yok mu diye niçin bakılmamıştı? Hizmet edenler bakabi- lirlerdi. Yine hadiste belirtildiğine göre, "hicab" yani erkeklere karşı "örtünme, perde ardına geçip saklanma" gerektiren bir ayet hükmü bulunmadığı zamanlarda, Safvan, Aişe' yi görmüştü. (Hadise, aynı kaynaklarda bkz.) Yani Safvan' la Aişe birbirlerini tanıyorlardı. Bu "tanışma", ileri ölçülerde bir "anlaşma" ya varmış olamaz mıydı? Aişe "zina" ile suçlanıyor: Aişe'nin Safvan' la yolda "neler yapmış olabileceği" üzerinde duruluyordu. Yoğunlaşan kuşku. Dedikodular alıp yürümüştü. Son derece yaygın bir duruma gelmişti giderek. Muhammed' in bile Aişe' ye karşı olan her zamanki tutum ve davranışında bir değişme olmuştu: Aişe diyor ki: "Medine'ye gelince ben bir ay hastalandım. Meğer o sırada, iftiracıların dedikoduları dolaşıyormuş. Hastalığımda beni işkillendiren bir şey oldu: Peygamber'den de, her hastalığımda gördüğüm ilgiyi inceliği artık göremiyordum. Yalnızca gelip selam veriyor ve 'nasılsınız?' diyordu, o kadar." (Hadis'e aynı kaynaklarda bkz.) Aişe dedikoduları duyup öğrenince üzülmüştür. Hastalığı daha da artmıştır bunun üzerine. Muhammed'den izin alır ve babasının evine gider. Orada da, durumuna ilişkin "Tanrısal bir açıklama" bekler. (Aynı hadise bkz.) Beklenen "vahiy" bir türlü gelmiyor: Hadiste, bu olaya ilişkin "vahy"in "gecikmesi"nden sözediliyor. Ve Muhammed, "karı"sından, yani "Aişe"den ayrı kalışından doğan soruna çözüm için yakın çevresini topluyor. Bunların içinde Ali de vardır. Ali, görüşünü şöyle dile getiriyor: - "Ey Tann Elçisil Tanrı dünyayı sana dar etmedi ya! Aişe'den başka da kadın var, kadın çokl" (Bkz. Aynı hadis.) Ali, gerçeği öğrenmek için Aişe'nin cariyesi Berire'nin tanıklığına da başvurulabileceğini söylüyor Muhammed'e. Muhammed bu tanıklığa başvurdugunda, cariye, "hanımı için iyilikten başka bir şey bilmediğini" söylüyor. Muhammed sorup soruşlurduğuna göre, belli ki adamakıllı "kuşkulu". Bu "kuşku", onun Aişe'ye söyledigi yine aynı hadiste açıklanan şu sözlerden de çok açık biçimde anlaşılıyor: Muhammed: "Aişe! Böyle bir suçun varsa tevbe et!" - "Aişe! Senin hakkında bana şöyle şöyle dedikodular geldi (Safvan'la ilişki kurduğundan sözediliyor). Eğer bu suçu işlemedinse Tanrı seni aklayacaktır. Ama eğer işledinse bu suçundan dolayı Tanrı'ya yönel, tevbe et! Çünkü bir kul, suçunu boynuna alır ve tevbe ederse, Tanrı da onun tevbesini kabul eder." Aişe, Muhammed'in bu sözlerine, babasının ve anasının karşılık vermelerini ister. Onlar karşılık vermeyince de, Muhammed'e kendisi karşılık verip sonucu sabırla bekleyeceğini söyler. Ve sonunda "vahiy" geliyor: Konuşmadan sonra Aişe, yatağına dönmüştür. "Bekleme"de... Aişe, kendisinin söylediğine göre, hakkında "Kur' an ayeti" ineceğini filan beklemiyordu. "Ben kim oluyorum ki Tanrı, Kuran'da benim sorunuma ilişkin ayet indirsin!" türünden açıklaması var Aişe' nin. Yine açıklamasına göre, beklediği yalnızca, "Muhammed' in rüya görmesi" ve onun "rüyasında aklanması". Ama beklediğinin ötesinde olur gelişme: Muhammed her vahiyde olduğu gibi özel bir duruma girmiştir. Daha sonra da konuya ilişkin "vahyin geldiğini" açıklar. Aişe' ye anası, kalkıp Muhammed' e "teşekkür" etmesini söyler. Ama Aişe bunu yapmaz; vahyi gönderen "Tanrı" olduğuna göre, Muhammed' e değil; O' na teşekkür etmesi gerektiğini belirtir. (Bkz. Aynı hadis.) Aişe'nin "zina" etmediğine ilişkin "18 ayet" birden iniyor: Onca (hadise göre bir ay) gecikmeden sonra "vahy" gelmiştir. Hem de kimine göre "10 ayet", kimine göreyse "18 ayet" birden... (Bkz. Nûr, ayet: 11-20. Buna göre toplam: 10 ayet. Ama tefsirlerde toplam: 18 ayet olduğu belirtilir. Bkz. Nesefi, Tefsir, 3/134; F.Râzî, e't-Tefsiru'l-Kebîr, 23/173.) Bu ayetler, birinci ve ikinci orijinalleri yakıldığı için Muhammed dönemindeki biçimini tam olarak bilemediğimiz (bunun için daha sonraki yazılara bkz.) Kur'an' ın bugünkünde, Nur Suresinde yer alıyor. Bu ayetlerde, "zinayı" kanıtlamak için "dört tanık göstermek gerektiği", bu gösterilmediği zaman iftira olacağı açıklandıktan (bkz. Nur, ayet: 13) sonra, ad vermeden "iftira edenler" çok ağır biçimde kınanıyor. İşte âyetlerden bir kesim (Diyanet'in resmi çevirisiyle): - "Muhammed' in eşine o yalanı uyduranlar, içinizden bir gürûhtur. Bunu kendiniz için kötü sanmayın. O, sizin için hayırlı olmuştur. O kimselerden her birine, kazandığı günâh karşılığı, cezâ vardır. İçlerinden elebaşılık yapana ise, büyük azâb vardır. Onu işittiğiniz zaman; erkek, kadın mü'minlerin, kendiliklerinden hüsn-ü zanda bulu- nup da: 'Bu apaçık bir iftiradır!' demeleri gerekmez miydi? Dört şahid getirmeleri gerekmez miydi? Işte bunlar, şâhid getirmedikçe Allah katında yalancı olanlardır. Allah'ın dünyâ ve âhirette size lutuf ve merhameti olmasaydı o kötü sözü yaymanızdan ötürü, büyük bir azaba uğrardınız. Onu dilinize dolamıştınız. Bilmediğiniz şeyleri ağzınıza alıyordunuz. Onu önemsiz bir şey sanıyordunuz. Oysa Allah katında önemi büyüktü. Onu işittiğinizde: 'Bu konuda konuşmamız yakışık almaz. Hâşâ, bu, büyük bir iftiradır.' demeniz gerekmez miydi?" (Nûr, ayet: 11-16.) . Yine sorular: 1- 12. ve 13. ayetlerde, Aişe konusunda söylentiler çıktığında bu söylentileri duyanlar, "Bu, apaçık bir iftiradır. Bu, büyük bir iftiradır." demedikleri için kınanıyorlar. Ayetlerin bu kınaması, Muhammed' in yakın çevresini, hatta kendisini de içine almıyor mu? Çünkü onlar da "açık bir iftira, büyük bir iftira" olduğu kanısını taşımıyorlardı: - Ali'yi ele alalım. Böyle bir kanıyı taşımadığı için, Muhammed'e Aişe'yi boşamayı önerdiği anlamına gelen sözler bile söylemişti. - Muhammed'in kendisini ele alalım: Böyle bir kanıyı (iftira olduğu kanısını) taşımadığı içindir ki, Aişe'ye, eğer ileri sürüldüğü gibi bir suç işlediyse, bundan dolayı "Tevbe" etmesini önermişti. 2- Ayrıca, kimsenin elinde herhangi bir kanıt bulunmadan, "iftira" olduğu konusunda kesin bir yargıya varması nasıl beklenebilir? Kuşkusuz "kanıt" bulunmadığı için "zina" suçunun işlendiğine de yargıda bulunulamaz. Ama tersine bir kanıya varmadılar ve "iftiradır" hem de "apaçık bir iftiradır, büyük bir iftiradır" demediler diye insanlar nasıl kınanabiliyor? 3- Ayetlerden ve kimi "rivayetlerden" anlaşıldığına göre: Aişe konusunda dedikoduları yayanlar, yalnızca "münâfıklar" da değildi: - 14. ayeti ele alalım: "Allah'ın dünya ve âhirette size lutuf ve merhameti olmasaydı, o kötü sözü yaymanızdan ötürü, büyük bir azaba ugrardınız." deniyor. Demek ki, "o kötü sözü yayanlar" için Tanrı' nın "dünyada ve âhirette lutuf ve merhameti" olmuştur. Bu durumda olanlarsa, "Tanrı katında kâfir" sayılan "münâfıklar" olamazlar. Yani bunlar, "münâfıkların" dışındaki müslümanlardır. . - 11. ayette sözü edilen "elebaşi'nın kim olabileceği üzerinde durulurken, kimi rivayette bu kimsenin "münâfıkların başı Abdullah Ibn Übey" olduğunu ileri sürerken, kimileri de buradaki anlatımın kapsamı içine, Muhammed'in ünlü şairi Hassan Ibn Sâbit gibi önemli kişilerin de girdiğinden söz ediyor. (Bkz. Taberî, Camiu'l-Beyan, 18/69-70; F.Râzî, 23/174; Tefsiru'n-Nesefî, 3/134.) Bunlara ne demeli? 4- Tanrı "vahiyle" açıklama yapacaktı da, bu açıklamayı daha önce, yani dedikodular oluşup yayılmadan niçin yapmadı? Neden "bir ay" bekledi de, başta "peygamber"i ve sevgili karısı olmak üzere herkesi üzdü? Gelişmeler neden böyle olmuştur? 5- Bir "zinanın" kanıtlanması için "dört tanık" istemek, gerçekçi bir yaklaşım mıdır? Hadiste belirtildiğine göre: Aclanoğulları'nın ileri gelenlerinden Medineli Asım Ibn Adyy in ve aynı kabileden Uveymir'in "Peygamber"den bir sorulan olur: - Bir adam, karısını bir adamla zina ederken bulsa ne yapmalı? Karısının tam karnı üzerinde bulsa? Eğer gidip dört erkek tanık bul- maya yönelirse, zina eden adam işini bitirip gidecektir!!! Dört tanık mı aramalı, yoksa..? (Hadisi ve soruyu çeşitli biçimiyle görmek için bkz. F.Râzî, 23/164; Buhâri, e's-Sahih, Kitabu Tefsiri'l-Kur'an/24/1; Tecrîd, hadis no: 1716; Ebu Dâvüd, Sünen, Kitabu't-Talâk/27, hadis no: 1716; Ebu Dâvûd, Sünen, Kitabu't-Talâk/27, no: 2245.) Bu soru, "zina" için "dört tanık" isteniyor olmasından kaynaklanmıyor mu? Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Genel Yönetici GERGE Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2007 Konuyu açan Genel Yönetici Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2007 Nisa suresi Mesela: 34 - Erkekler, kadın üzerine idareci ve hakimdirler. Çünkü Allah birini (cihad, imamet, miras gibi işlerde) diğerinden üstün yaratmıştır. Bir de erkekler mallarından (aile fertlerine) harcamaktadırlar. İyi kadınlar, itaatkar olanlar ve Allah'ın korunmasını emrettiği şeyleri kocalarının bulunmadığı zamanlarda da koruyanlardır. Fenalık ve geçimsizliklerinden korktuğunuz kadınlara gelince: Önce kendilerine öğüt verin, yataklarından ayrılın. Bunlar da fayda vermezse dövün. Eğer size itaat ederlerse kendilerini incitmeye başka bir bahane aramayın. Çünkü Allah çok yücedir, çok büyüktür. Bunun gibi başka şeylerde var bu surede. Dİğer surelerin adını hatırlamıyorum ama sabaha bakarım Kuran'a Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
elm Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2007 Gözü kapalı bir şekilde hadisleri kabul etmek , etmezsen günahkar olmak gene aynı şekilde din'de modernleşme olmaz demek bana mantıklı gelmiyor .Sebebi de şu nasıl ortaçağda hristiyanlık din adamlarının elinde toplumsal otorite kaynağı olarak kullanıldıysa, din değiştirildiyse ,aynı şekilde hadisler ve günümüze gelen islam belki 1ci elden çıktığı şekilde bize ulaşmamıştır.Yaşar Nuri gibi hocaların yaptığı da bu durumda modernleşme değil , çarpıtılanları ayıklamaktır biraz , tabi neyin çarpıtılıp neyin öz haliyle günümüze geldiğine kim karar vericek oda karışık bir konu. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
ascraeus Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2007 yahu gecınız bunları hadıslere ınanmak şartmış yok efendım ınanmamak kuran'a ınanmamakla aynı seymıs. nerden ogrenıyosunuz boyle seylerı hayret ya. sunnıler kuran+sunnete, şiiler de kuran+ehlıbeyt yoluna gıderler. hadıs dedıgınız çakması armanı tshırtlerden fazla olan bırseydır. saglıklı denılen hadıscıler tarafından olanları kabul gorur genelde, ama onlarda sonucta ınsan elınden gecmıstır hıcbırsekılde %100 dogru dıyemezsınız. ne ıcın soylendıgı ya da gerceklıgı kesın olmayan hadıslerle ne acıklamaya calısıyosunuz kı. hayır tum bunları gectım. hz. muhammed'ın kac tane cocugu oldugu bellıdır. bu cocukların sonuncusu dısında hepsının hz. hatıce'den oldugu bellıdır. hz. hatıce'den olan son cocuguyla, mısırlı zevcesınden olan tek cocugu arasında gecen sene bellıdır. madem bu adam bu kadar kadın duskunuydu neden ayseden bır cocugu yok bu kadar sene ıcınde? neden hastalanıp olmeden 2 sene oncekı son cocugu mısırlı zevcesınden? gecınız ya kolpa hadıslerı gecınız sacmalayacak baska bır yol bulunuz. daha once 2. kez evlenmıs hz.hatıce'yı es edınen, kızlarını 15 yas cıvarında evlendıren hz. muhammed 9 yasında veletle yataga gırecek. hemde 60'ından sonra. he yavrum he gırer. cunku o zamanlarda hem vıagra vardı hem de dogum kontrolu. typo [ Mesaj 20 Temmuz 2007, Cuma - 01:19 tarihinde, ascraeus tarafından güncellenmiştir ] Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
JsH Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2007 Bu konular hakkında gerçekten bilgi sahibi olmak isteyen, bu soruları bir forumda sormaz, gider gerçekten bilgili birine sorar ki, bilgili bir insan tanımıyorsa koskoca diyanet var. Buradaki kimse bu kadar ayrıntı bilmek mecburiyetinde değil, bilemeyince yenilmişte sayılmaz, buradaki kimsenin eğitimini tamamiyle din üzerine yaptığını sanmıyorum, bu soruların cevabını "gerçekten" arayan kişilerin yeri zaten burası değil. Ben devamlı bir şekilde ortaya çıkartılan "din vs" konularını masum bulmuyorum artık. Bu konuların art niyetli olduğuna inanıyorum artık. Bilgiye ihtiyacı olan gitsin diyanetten alsın, burada kimse din mütehassısı olmak zorunda değil. Aynı tip konularında suyunu çıkarttınız artık. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
ombakkombak Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2007 Diyanetten bilgi mi alinirmis? Diyaney Hanefi Sunni Muslumanligi savunma kurumudur. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
axedice Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2007 said: Benim anlamadığım bundan bize ne olduğu? Tanrı var ya da yok...eee? Yani? Konudan sapan başlık altın pati ödülünü bu başlığa veriyorum :) Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Bleda Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 19, 2007 Gerge şöyle bir konu açıp, bunun mantık dahilinde tartışılmasını saglayıp, bir kısım yobaz yahut ateistligi dine saldırmak zanneden insanı bu topciten uzak tutmayı başardıgın için kutluyorum. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
_-_ShadowSong_-_ Mesaj tarihi: Temmuz 20, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 20, 2007 Gerge, Kadınlar kutsal kitabımızda erkeklerle 1 tutuluyor. Hadislerde kötüleniyorlar evet ama hadisler zaten yalan dolan. Hz.Muhammed ve 4 halife, hadisleri yakmak için yoğun çaba harcamışlardır,buna gerekçe olarakta din,hadislerle ileride insanların istediği yere çekilebilicektir denmiştir. Nitekimde böyle olmuştur,o zaman yaşayan halk,kadınları kendine köle etmek babında birçok saçmasapan hadis uydurmuşlardır. Hadislere güvenmeni tavsiye etmem çünkü,en sağlam hadis kitaplarında bile birbiriyle çelişen hadisler vardır.O kadar açık ki bunlar,biri "bir eylemi yaparken" kuzeye dönmek iyidir der diğer hadis kitabında güneye dönmek iyidir der.Birbirlerinle çelişirler anlıcağın. Tabiki hadislerin hepsi yalan dolan değil,ama güvenilir olanı az.Güvenilir olduğunu anlamak içinde Kuranla karşılaştırmak lazım.Mesela Kuranda kadın erkek bir tutulurken,hadislerde eşine hizmet etmeyen kadın cehennemliktir derse,bu hadis yalan diyip geçmek lazım Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Genel Yönetici GERGE Mesaj tarihi: Temmuz 20, 2007 Konuyu açan Genel Yönetici Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 20, 2007 Yine de yukarıda ki Nisa suresinde (bu arada sure, Nisa suresi olduğunda büyük harfle mi yazılır?) kadın bariz bir ikincilliği var. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Antimodes52 Mesaj tarihi: Temmuz 20, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 20, 2007 Ben kimseye lafıma güvenin demiyorum. Hatta güvenmeyin lafıma, niye güveniyorsunuz diye sorarım. Yeter ki inandığınız şeyi araştırın, doğrusunu öğrenin, inancınızı nasıl pratiğe dökeceğinizi bilin. İnancınızın güzel yanlarını öne çıkarıp, kötü yanlarını halının altına itmeyin. Alın hadisler önceki sayfalarda duruyor, açın okuyun bakın. Ayrıca evet, bir çok güvenilmez hadis vardır ancak koyduğum hadisler Sünni inancında inanılması gereken hadislerden biri. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
ad3m Mesaj tarihi: Temmuz 20, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 20, 2007 Ben inanmıyorum sorulan sorulara sağlıklı cevaplar alınabileceğini.Sorun ortamın bundan çok uzaklarda olması ve kimsenin gerçekten derin bilgilere sahip olmaması olarak özetlenebilir. Konu genel olarak din tartışılan ise islam hata burada başlıyor zaten... PS : Din içerikli konularda sağlıklı tartışmalar yapabilmek imkansızdır denilebilir.Körükörüne inananlar,bir şey bilmeden inandığını sananlar,inanmayanlar vede tıpkı burada gördüğüm gibi hiç bir şey hakkında bilgisi olmadan sağdan soldan delil niteliğinde sunulan linkler.Her zaman olduğu gibi karşılıklı atışmaların ötesine gideceğine inanmıyorum. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Dev Mesaj tarihi: Temmuz 20, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 20, 2007 Herşeyden önce havvanın ademin kaburgasından yaratılması onun 2. plana atıldığının bir kanıtı değil midir ? Veya elmayı çalarak adem'i günahkarlığa itmesi ? Hadise gerek yok bence. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Soulless Mesaj tarihi: Temmuz 20, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 20, 2007 Dogmatik dinlerin cogu sorgulamadan inanma uzerine kuruludur.Yada sorgulasanda yuzde yuz ispatlanamayacak soylentiler uzerine.Zaten yuzdeyuz yalan oldugunu ispatlasan bile birseyin adam ben inaniyorum sanane deyip cikar isin icinden. 2000 yil once yasamis bir marangozun tanrinin oglu olduguna inanan birine sen istedigin kadar delil sun , mantikli konus ... Veya kendi yarattigi yaratiklara karsi birbirinden korkunc iskenceler yapacagi soylenen bir tanri anlayisinin sacmaligini sorgula .... Sorun koru korune bir seyi takip etmekte.Suru psikolojisi , ait ve guvende hissediyor insanlar. Alternatif , bildik tanidik hayatlarina ve huzurlarina kaldiramayacaklari gibi bir yuk yukleyecek. Oyuzden mantikli olana degil iyi hissettikleri seye inanmaya devam ediyorlar. Kendileri gibi dusunmeyenler korkutuyor onlari.Ya tanri yoksa fikri , veya takip edip ugruna binlerce yildir birsuru kan doktukleri , hala birbirlerini yedikleri seylerin gercek olmayabilecegi olasiligi agresiflestiriyor insanlari.Ne kadar anlamsiz da olsa onlar inanmaya devam ederlerse cennete gidecekler sonucta... Istemiyorlar duymak baska turlusunu. Kendileri gibi dusunmeyenleri sindirip , bastirarak kendi guvensizliklerini bastirmaya calisiyorlar aslinda. Butun bunlarin arkasinda yatan sebebin olum korkusu oldugunu dusunuyorum.Ozellikle fakir ve zor sartlarda yasayanlarin dine daha fanatik bir sekilde sarilmasida bundan. Bu hayatta istediklerini yasayamasalar bile , mutsuz ve sefil olsalar bile belli bir seye inanmaya devam ederlerse sonraki hayatlarinda istedikleri hersey olacak , cok mutlu olacaklar vs vs. Birileri guc ve para icin surekli bu inanclari ve korkulari somuruyor. Dinler varoldugu muddetce butur insanlarda varoldu.Osmanli padisahlarinin halifeligi veya papalik muessesesi veya dahada yakin ornek din somurerek hukumete gelen partiler. Ozellikle gunumuzde musluman ulkelerdeki ekonomik ve sosyal sartlarin agirligi. Gelir dengesizligi vs insanlari dahada fanatiklige itiyor.Birnevi fakirin dahada fakirlesmesi mantigi , sadece fiziksel olarak degilde entellektuel olarakta.Gelismis ulkelerde dindar sayisinin daha az olmasinin veya hemen herseyin sorgulanabilmesinin sebebide bu.Yuzyillar once tabu sayilan seyleri sorgulayanlari acimasizca cezalandiran insanlar bunlar , ama simdi daha toleranslilar.Hepsi icin konusmuyorum elbette. Tabi bazilari buna yozlasma deyip tu kaka yapiyorlar.Yazikki musluman ulkeler bu evrimi henuz geciremedi.Ama umarim ekonomik gelisme olursa buda beraberinde gelisir. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
_-_ShadowSong_-_ Mesaj tarihi: Temmuz 20, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 20, 2007 @Dev Kadının erkeğin kaburgasından yaratılması hadis saçmasıdır,Kuranda böyle bir ifade,cümle,anlam dahi yok. [ Mesaj 20 Temmuz 2007, Cuma - 15:44 tarihinde, _-_ShadowSong_-_ tarafından güncellenmiştir ] Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
_-_ShadowSong_-_ Mesaj tarihi: Temmuz 20, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 20, 2007 @Antimodes52 Ona bakarsan hadisler kendi aralarında dahi çelişir. Örnek istersen; Kuran: "Dinde zorlama yoktur. 2Bakara Suresi 256 Hadis: "Dinini değiştireni öldürün. Nesei 78/14,Buhari 12/1883 1. çelişik Hadis:Kan aldırmak yapanın da yaptıranın da orucunu bozar. Tirmizi Oruç 60/Ebu Davud Oruç 28/Buhari Oruç 32 2. çelişik Hadis:Peygamberimiz oruçlu iken kan aldırmış-lardır. Ebu Davud Oruç 29-30/Tirmizi Oruç 59/Buhari Tıp 11 vs.. Hz.Peygamber,ve sonrasında dini emanet ettiği 4 halifenin açık lafları vardır,hepside hadisleri yazmayın/hadisleri yakın şeklindedir. Mesela ilk halife Hz.Ebubekir'in hadisler hakkında sözleri; Sizler Allahın elçisinden farklı hadisler naklediyorsunuz. Bu durumda sizden sonrakiler daha büyük anlaşmaz-lıklara düşecektir. Allahın elçisinden hiçbir hadis nakletmeyin. Sizden hadis nakletmenizi isteyenlere deyiniz ki: İşte Allahın Kitabı aramızda, onun helalini helal kılın, haramını haram görün. [ Mesaj 20 Temmuz 2007, Cuma - 15:45 tarihinde, _-_ShadowSong_-_ tarafından güncellenmiştir ] Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
_-_ShadowSong_-_ Mesaj tarihi: Temmuz 20, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 20, 2007 @Soulless Din aileden kapılıyorsa,benim babam Ateistti. Din fakirlerin inandığı birşeyse,ekonomimiz iyidir. vs.. Dediklerinin aksi bir yaşam yaşıyorum ama okuduğum 250 civarı kitabın 50küsürü din hakkındadır,aşırı sorguluyorum. Ve şuan kendime müslümanlık inancı konusunda çürütülemeyecek yerdeyim.Ateist biriyle sohbet ettiğimde dahi,adam verdiğim cevaplara şaşırıp,müslümanlığı araştırmaya başlıyor. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
_-_ShadowSong_-_ Mesaj tarihi: Temmuz 20, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 20, 2007 @GERGE Dediğin yer,çeviri farklılığına kurban gitmiştir. Edip Yüksel ve Yaşar Nuri Öztürk'ün çevirisi daha farklıdır. Mesela Edip Yükselin çevirisi; Erkekler kadınları gözetmekle yükümlüdür. Zira Allah, herbirine farklı yetenekler ve özellikler vermiştir. Nitekim erkekler evin geçiminden sorumludur. Erdemli kadınlar (Allah’ın yasasına) boyun eğer ve Allah’ın korumasını emrettiği (onur ve iffetlerini) tek başlarına bile olsa korurlar. Onur ve namusları konusunda endişe duyduğunuz kadınlara öğüt verin, yataklarınızı ayırın, nihayet onları çıkarın. Ancak sizi dinleyip vazgeçerlerse onlara karşı bir yol aramayın. Allah yücedir, büyüktür. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Dev Mesaj tarihi: Temmuz 20, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 20, 2007 Abi hadisler kendi içinde çelişiyorsa bu kitabı tanrı göndermiş olamaz zaten -ki tanrıyı bu kadar mükemmel olarak anlatıyorken- Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
_-_ShadowSong_-_ Mesaj tarihi: Temmuz 20, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 20, 2007 Sanırım hadislerle,ayetleri karıştırıyorsun. Kuranda yer alanlar ayetler,hadisler değil. Hadisler,din hakkında önemli kişilerin dediği laflardır.Mesela Hz.Muhammed'in oruç hakkında "günlük hayatta" ettiği bir laf,bir hadistir. Aslında çıkış noktası güzeldir,ama insanların çıkarları doğrultusunda aktarılmaya başlanınca hiçbir anlamı kalmamıştır. Diğer 3 halifeninde hadisler hakkındaki görüşlerini aktarıyim istersen, Hz.Osman:Allah kime bir hadis sayfasının yerini bildirirse ve o da beni bun-dan haberdar ederse Allaha yemin ederim ki, Hindistanda dahi olsa o hadisi arar bulur ve yok ederdim. Hz. Ali minberden şu hutbeyi veriyordu:Yanında hadis sayfaları bulunanlar gidip onları yoketsinler. Zira halkı helak eden olay, alimlerin naklettikleri hadislere uyarak Kuranı terk etmeleridir Hz.Ömer halktan beraberlerinde bulunan hadis sayfalarını getirmelerini istedi. Sonra bunla-rın yakılmasını emrederek şunu söyledi: Kitap Ehlinin Mişnası gi-bi Müslümanların Mişnasıdır bunlar. [ Mesaj 20 Temmuz 2007, Cuma - 15:56 tarihinde, _-_ShadowSong_-_ tarafından güncellenmiştir ] Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Öne çıkan mesajlar