Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Askerlik ve göz bozukluğu


Chemical

Öne çıkan mesajlar

said:
he yane muayeneye felan gtmeidn otomatik geldi belgen suraya cikti diye
way anasini be


efem muayneye gitmediğimden veya gittiğimden bahsetmişmiyim?Yoksa Sırasıyla anlatmam mı gerekiyordu aşamaları ? Kestiremiyormuyuz o kadarını ?

[ Mesaj 26 Mayıs 2007, Cumartesi - 19:28 tarihinde, bLackcha0s tarafından güncellenmiştir ]
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

yok şöyle ki...
Benim belgelerim çorlu askeri şubede.Lisedede başka okula kaydımı alıyorum son 2 dersim kalmışken.O sırada yoklama geliyor eski okulum tarafından tecil edilmiyor sanırım.Ben muayneye gidiyorum muayne falan oluyorum.
Yaklaşık bi 20gün sonra kağıt geliyor Kayseri 1.komando birliği.
Sonra okulla konuşuyorum.Okul beni mezun durumunda göstermemiş sonra hallediyorum bende öss arifesinde askere gitmekten yırtıyorum.
açıklayıcı oldu mu?

Ha yine herşekilde sanırım askere giderken aynı yere gidicem.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Çok acaip bişey ya bu zaten.
benim ayaklar mesela çıplak ayak çok mermere basmaktan düzleşti hafif.Bu düzayak mı ne diyolardı onun gibi oldu.Ayaklarımı ıslatıp siyah mermerde yürütmüşlerdi.
Donla bakmışlardı.Herkes donla duruyo tip tip abiler çok komikti.Ama ben yüzücüydüm herhalde o yüzden komando yaptılar.Zaten onu söyledim ne bokuma söylediysem.
Arkadaşım yüzme bilmiyordu İskenderun a denizci gitti :)
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Yav universite mezunu olucaksiniz topu topu 5 ay askerlik yapicaksiniz nedir bu korkaklik her vatan evladi bunu aslanlar gibi yapmak zorunda sonra gelip burda iraka girelim pkk ya lanet olsun diye atip tutmak kolay gel askere diyince yok ben almiyim nasil yirtarim.. Benim askerlige gidemiyor diye aglayan tanidiklarim var heralde tukururdu yuzunuze...
Biraz adam olmayi ogrenirsiniz hem..



Saat 10 civarı falan... Telefon...
"Yılmaz?"
"Evet?"
"Ekrem ben... İzmir'den."
"Vaay, ağabey hayırdır?"
Aynı muhitin çocuğuyuz. Kardeşi, üniversiteden arkadaşım. Ekrem ağabey, bizden 7-8 yaş büyük... Hayli oldu, görüşmeyeli.
"Şırnak'ta 5 şehit varmış."
Gazeteciyiz ya...
"Maalesef ağabey, mayın."
Sesi kırılıyor aniden.
"Tolga orada... "
Oğlu.
Ağlıyor kapı gibi adam... Belli ki o ana kadar zor tutmuş kendini, boşalıyor, ağlıyor...
"Var mı şehitlerin arasında ismi?"
Çok soru duydum da... Bu kadar ağırı...
Gırtlağım düğüm.
Tolga...
Gözümün önüne geliyor hergele.
Okumuyordu kız peşinde koşmaktan, hatırlıyorum... Demek asker, Şırnak'ta.
Baba İzmir'de.
Ben çaresiz.
Geveliyorum, saçma sapan, "bilmiyorum ağabey, henüz isimler açıklanmadı, sen sağlam dur, o yoktur inşallah."
Diyorum ama... Utanıyorum verdiğim cevaptan aslında... Bu kadar arsız bir temenni olabilir mi? Tolga değilse, Hasan, Hasan değilse, Murat... İlla ki, bir babanın evladı... İlla ki, bir ananın kuzusu... "İnşallah seninki değildir" denebilir mi? Diyorum.
Yerin dibine geçerek...
"Öğrenirsen, arar mısın?" diyor.
Biraz daha saçmalıyorum... Kapatıyoruz.

Sigarayı bırakmam mümkün değil.

Saldırıyorum hemen, oraya buraya. Yok. İsim yok. Bir yandan da, düşünmek istemediğim durumu, düşünüyorum... Ya Tolga'ysa... Ne diyeceğim yani, telefon açıp? Ne diyor acaba, şehit ailelerinin kapısını çalan komutanları? Kaç bin defa yaşadılar bu durumu...
"Vuruşmak daha kolay, inan" demişti bir subay bana, "analar, o haberi duyunca, öyle bir bakar ki sana, o gözleri ömrünün sonuna kadar unutamazsın... "
Hiç anlamamışım ne demek istediğini, bu ana kadar... Öküz gibi dinlemişim meğer.

Saat 12.45...
Şehit sayısı, 6'ya çıktı.
Saat 13.33...
Anadolu Ajansı duyurdu. Başbakan, "5" askerimizin şehit olması nedeniyle Genelkurmay Başkanı'na başsağlığı mesajı göndermiş.
Şehit 6... Başsağlığı 5.
Evlatlarımızın öldürülme hızına bile yetişemiyorlar... İsimler hâlâ yok.
Bir umut, haber kanallarını zaplıyorum...
Cannes film festivali var, bir tanesinde.
Öbürü, borsanın hacmini anlatıyor.
Saat 13.55... 14.07... 14.23...
Çalmasın diye dua ediyorum. Çalıyor.
Bu sefer yenge.
Baba atmış kendini sokağa, dayanamamış beklemeye. Ana yüreği sarılmış telefona.
"Var mı?"
Nasıl çıktı ağzımdan, bilmiyorum...
"Yok abla, ben de tam sizi arayacaktım, şükür ki yok, isimler hep başka."
Bir çığlık ki, anlatamam.

Ekrana oturuyorum...
Parmaklarım hiç olmadığı kadar dermansız, tuşlar hiç olmadığı kadar ağır.
Gözüm televizyonda... Hayat, lay lay lom arkadaşlara... Hiçbir şey olmamış gibi.
Umursamaz. İlgisiz... Neşeli hatta.
İsimlerden ses seda yok. Tek bildiğimiz, 6 koçumuz daha düştü. Rakamdan ibaret...
Kaç bin baba bekliyor acaba şu anda? Kaç bin ana? Eş, nişanlı, sevgili? Böylesine bir utançla yazı yazmadım bugüne kadar...
Aklım yalanımda... Kulağımda çığlık.

Ve, saat 15.05... Tolga yok, Vedat var.
Vedat Dayıoğlu, Antalya.
Bayram Bolat, Konya.
Atıf Günkan, Niğde.
Bekir Çakır, Adana.
Mahir Yıldırım, Aydın.
Samet Kırbaş, İstanbul.
Kulağımda çığlık.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

  • 5 yıl sonra ...
×
×
  • Yeni Oluştur...