Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

...


massosoit

Öne çıkan mesajlar

  • Genel Yönetici
şu vardı bi de:

Cumhuriyet'te yazı dizisiydi , gazete toplatıldı.

said:
bu yazı dizisi fethullah gülen'i anlatıyor...

anlatan çok eski bir nur yoldaşı...

-----------------------------
1 mart 2005 sali
-----------------------------

fethullah gülen'i trilyonlara hükmeden tarikatın başına taşıyan cümle: yoksul talebelere yardım edelim

işık evleri'nin ilk adımı
hikmet çetinkaya: sayın veren siz fethullah gülen 'le 35 yıldır birlikte nurculuk hareketi içindesiniz. 70'li yıllara, hatta 60'lı yılların sonuna dönelim. siz 16 yaşındaydınız, gülen ise 26 yaşındaydı. onunla nasıl, nerede tanıştınız?

nurettin veren: fethullah gülen'le bizim tanışmamız, izmir kestanepazarı camisi'nde oldu. ben o yıllarda motor sanat lisesi'nde okuduğum için arada bir cuma namazı kılardık. bir saatçi arkadaşım da orada, ketselli caddesi'nin üzerinde ali candan, onunla beraber, oraya gittik. baktık ki öyle genç bir hatip hoca gibi kisvesi yok, yaşı çok genç olduğu için o arada dinledik.. namazı kıldık.

h. ç.: vaaz veriyordu...

n. v.: vaaz veriyordu cuma günü. caminin avlusunda hemen bizim yanımıza geldi. yeni geldiğini söyledi. ben dedi, buraya yeni geldim, dedi, izmir'i bilmediğini söyledi. genç de yok camide. bir çay içelim diye bizi davet etti.

h.ç.: kaç yılıydı?

n.v.: 1966 ve bizi odasına davet etti. çay içtik. küçük tahta bir kulübede kalıyordu. arkadaş olalım, buraya sık sık gelin, muhiti de bilmiyorum diye iltifat etti. kendisi de 26 yaşında bir insan ve orada biz böyle bir arkadaşlık havası içerisinde.. biraz da onun böyle yalnız tek tahta bir kulübede kalması bizi etkiledi. ara sıra cuma günleri yanına gittik. sonra cuma haricinde de gitmeye başladık. tabii imam hatip talebelerinin dışında bir şey yapmak istiyor, kafasındaki şey o ki bize çok ilgi gösterdi. anadolu'dan gelen çocukların o dönemde yurt bulma sıkıntısı vardı.. ''bunlara yardım etsek, ben de cemaate söylesem, bunlar, yani gençler, camiye gelmiyor, hep ihtiyarlar geliyor. böyle bir eğitim yardımı teşvikinde bulunalım. insanlar cami yapılmasına hayır olarak bakıyor. biz de bunu bir kanalize edelim'' dedi.

h.ç.: eğitim alanında bir şeyler yapmak istiyordu.

n.v.: gayet makul geldi bize de. kendimiz de talebeyiz o esnada. ve biz böyle küçük bir iyi niyetle, gelen arkadaşlar için ev açtık; 1, 2, 3, 4 derken 1970 yılına kadar 12 evimiz oldu.

h.ç.: yani bugünkü işık evleri'nin ilk adımı.

n.v.: evet. ve onlara, camide yönlendirdiği insanlara burs verme, evden bir eski eşya, birkaç kullanmadığı malzeme verme gibi destek verirken o evler çok fakir bir ortamda olsa da halk tarafından işık evleri şeklinde nitelendirildi.

h.ç.: evler daha çok nerelerde?

n.v.: ilk evimiz tepecik'teydi.

h.ç.: yoksul bir kesim?

n.v.: gecekondu semti. ikinci evimiz buca dokuz çeşmeler köyü'nde kuruldu. yaylacık semtinde. küçük samimi bir şey, ev adedi çok fazla olmamakla beraber 12 tane eve ulaştı. bu arada fethullah gülen'in ali rıza güven 'le kestane pazarı kuran kursu'ndaki...

kestane pazarı'ndan kovuluş

h.ç.: ali rıza güven izmir'in meşhur manifaturacısı değil mi?

n.v.: evet izmir'in zenginlerinden, kestanepazarı kuran kursu'nun da başkanı. fethullah hoca'nın kestane pazarı kuran kursu'ndaki görevinin dışında, bizim gelip gitmemiz veya onun böyle üniversite gençliğiyle ilgilenmesi kestane pazarı cemiyeti'ni rahatsız etti ve hoca'yı oradan uzaklaştırdılar. kovdular.

h.ç.: neden rahatsız ediyor oradaki cemiyeti?

n.v.: onlar kuran kursu'nda kalan talebelerle ilgilensin diye hoca'yı getirmişler, buradaki ilkokul mezunu kuran öğrensin diye. bizim bunun dışında işlerle ilgilenmemiz onların işine gelmiyor. ve fethullah hoca'yı oradan ayırdılar. bu yaptığı işleri tehlikeli buldular. kendilerinin statüsünün dışında. oradan ayrılınca, altıntaş durağı'nda hatay'da, kardeş apartman olarak bir yer kiralandı. orası da nefi akyazılı 'nın dairesiydi. tesadüfi bir olaydı.

h.ç.: nefi akyazılı adına daha sonra vakıf kuruldu. akyazılılar vakfı...

n.v.: akyazılı vakfı, fethullah gülen de bizim bu evde kaldığımız 5-6 arkadaşla beraber, kalıyordu. (nefi akyazılı) bizim durumumuzu görüp, çay içmeye gelip giderken: ''siz ne yapıyorsunuz, nedir bu, talebe arkadaşlar.'' bizim böyle, ev yurtları olduğunu, kiralık evlerde talebe okuttuğumuzu görünce, adamcağız, ''bu böyle olmaz, kiralık evle bu zor olur. ben size, çalıkuşu romanının yazıldığı pembe köşk benim, orayı size vereyim, benim adıma dernek kurun'' dedi.

çalıkuşu'nun yazıldığı köşk ilk yurt oldu

h.ç.: reşat nuri 'nin çalıkuşu romanının yazıldığı köşk mü?

n.v.: bozyaka'daki köşk. zaten şimdiki adresi de çalıkuşu sokak. orayı bize verdi ve biz ilk defa el yordamıyla ona buna sorarak bir dernek kurduk ve oraya nefi akyazılı'nın bağışı olarak o inşaata başladık. aynen camiye yardım toplanır gibi, insanlar arasında yurda malzeme veren o idi. taş taşıdık, çimento taşıdık, kazma salladık. bütün esnafı, talebesi.. ve 77 yılında bitti orası. 5 yılda 5 katlı bir küçük yurt. bu işte deneyim kazandık ve millet de bu işi imece usulü yaptı.

h.ç.: bu arada siz bunu yaparken fethullah gülen'le birlikte saidi nursi'yi okuyordunuz, bunu açar mısınız?

n.v.: risale-i nur okuyorduk. fakat risale-i nur okuma esnasında, kendisi bir nurcu ve risale-i nur talebesi olarak değil de.. iyi kitaplar bunlarda da islami açıklamalar var, gibi yaklaşarak, bizden iyice emin olduktan sonra risale-i nur'ları bize de söyledi.

h.ç.: sizi önce bir sınavdan geçirdi...

n.v.: tabii, önce vaazlarıyla camide tanıdığımız bir insanız, bizimle beraber arkadaşlığı ilerlettikten sonra risale-i nur'ları oradan alıp okuyor. biz de ne kadar güzel bir şey filan diyoruz...

h.ç.: siz 16 yaşındasınız o 26 yaşında...

n.v.: yaş farkı var. biz orada risale-i nur'ları bu asrın en iyi tefsiri diye düşünüyoruz. ama yeni gelen arkadaşlara bunu öncelikle sunmuyoruz. biz sadece namaz kılan insanlarız. bizim yurtlarımızda içki-sigara alışkanlığı olanlar barınamaz, o yok. aramıza gelenler de zaten bizim namaz kıldığımızı görüyor. o havaya adapte olacak insanlar gelip 2. ev 3. ev 5. ev derken işte bu yurtlar oluştu...

h.ç.: siz de artık birinci kuşak olarak bir nur öğrencisisiniz ve büyümeye başlıyorsunuz.

n.v.: evet.

h.ç.: 1977 dediniz. 1970'li yılların ortasında kamplar var.

n.v.: biz 1967'de, ilk, buca kaynaklar'da kamp yaptık.

h.ç.: finansörü kimdi?

n.v.: hep aynı işte. finansörü, gene o yiyecek bir şey getiriyor. oradan bir kasap et getiriyor...

h.ç.: bir anımsatma yapayım. 1975, 30 yıl önce geriye götüreyim sizi. izmir kemalpaşa ve edremit çevresinde nur kampları kurmuştu. kızılkeçili kampı. bu onlardan önce ilk kamp. ben o kamplara girdim ve o tarihte cumhuriyet gazetesinde yayımlanan bir dizi röportajdır o. dağlara kamplar kuruldu adı ile. o zamanki kampları akçora gömleklerinin sahibi turgutlu'daki kiremit fabrikalarının sahibi osman bey finanse etmişti.

risk artınca 'görev' gençlere

n.v.: tabii her kampa yakın yerdeki zengin işadamları finanse ediyordu. fakir talebeler burada kuran öğreniyorlar. kuran okuyorlar, yazın burada 1-2 ay misafir olacaklar... anadolu insanı biliyorsunuz canını verir. şehirden kim gelirse büyük insandır. kamplarda risale-i nur'lar okunuyor. böyle zaten ilk kamp 25-30 kişiydi, sonra 50-60 kişilere, 100-150 kişilere ulaştı, sayı çoğaldı. o arada kamptır. gündeme geldi, siz yazdınız. jandarma bastı. o iptal oldu daha sonraki yıllarda. edremit, ören kemalpaşa iptal edildi. tehlikeli oluyor diye. sonra, bu gençlere aynen misyoner gibi köylere gidip köy kahvelerinde, kendisi de ilk dönemde, o kestane pazarı kuran kursu'ndan ayrıldıktan sonra, ege'nin bütün köylerine kamyonetle gidip kahve sohbetleri yaptı. o kamplarda risk artınca, gençlere, hadi bakalım siz de gidin insanlara, köylere, kahvelere denildi. said-i nursi'nin eserlerinden öğrenilen hafızalarda kalan bilimsel şeyler, mesela, kuran'ın bir âyetinde şöyle diyor: yıldızlardan, halkın bilmediği değişik bulduğu noktalardan, iman hakikatleri, haşir, öldükten sonra da dirilme gibi şeyler. bir sezon da o gitti. köylere gitmeye alıştı insanlar, hatipliğe alıştı. bir toplumun içerisinde konuşabilecek şekilde antrenman yapıldı.

h.ç.: 1970'li yıllarda fethullahçı diye bir cemaat ya da örgüt yoktu. said-i nursi'nin bir çizgisi yoktu. o zaman yeni asya grubu'yla mehmet kutlular 'la bağlantılıydı, değil mi?

n.v.: 1972'de biz yurda başladığımız dönemde bediüzzaman'ın yani said-i nursi'nin vârisleri ve onun kitaplarını evlerde okuyan klasik nurcu dediğimiz kişiler vardı. talebe yok. 50-60 yaşlarında küçük esnaflar. haftada bir-iki değişik evlerde birisi okur, öbürleri de dinler.. çok kısa açıklamalar yapılır, orijinalite bozulmasın diye 1970'e kadar bu şekliyle.. hiçbir ayrılık ve ayrı bir fraksiyon yok. fakat fethullah hoca'nın üniversite gençlerine el atma dönemi var...

h.ç.: yıl kaç oluyor?

n.v.: 1967'de üniversite talebeleri birinci sınıfa girmişiz, ilk biziz yani.

h.ç.: 30 küsur yıldan bu yana fethullah gülen'i kuşkuyla izliyorum. örgütlenme modeli.. o zaman ege'de tek üniversite vardı ege üniversitesi ve ege üniversitesi'ne bağlı yüksekokullar vardı.. anımsarsanız o yıllarda özel okullar da vardı.

n.v.: özel okullar 80'de başladı.

h.ç.: hayır, özel üniversitelerde ve ege üniversitesi'nde örgütlendiği biliniyor.

n.v.: mehmet atalay, mehmet kadan, halil ibrahim uçar, işılay saygın , ben, pek çok arkadaş ege üniversitesi mezunu...

h.ç.: bu saydığınız isimler fethullah gülen'den, daha doğrusu nurculuktan etkilenen isimler...

n.v.: fethullah gülen'in vaazlarındaki otantik bir ortamda, sarığının arkasına uygun olması, genç olması, sakalsız olması, heyecanlı, daha çok hamasi şeyler anlatması... bizleri çok etkiledi...

h.ç.: peki siyasi kimliği neydi fethullah hoca'nın o zaman. adalet partisi'ne yakındı bildiğim kadarıyla...

n.v.: o zaman bütün nurcular adalet partisi'ne yakındı. ama bizim öyle, hem yaş itibarıyla hem de o günkü durumumuz itibarıyla pek siyaset yapmamız söz konusu değil. ama nurcuların hepsinin şeyi (eğilimi) adalet partisi'ydi. demokrat parti, devamı adalet partisi. hatta süleyman demirel nurcuların başı diye (kendini nitelendirirdi) . kendisine de bir soru soruyorlar: ''efendim, hani siz başa geldiğiniz zaman islami bir idare getirecektiniz. bakanlarınız falan nurculardan olacaktı...'' ''işte ben varım ya, ben başkanım'' diyor. o tabii nurcuları memnun etmek için.

h.ç.: 70 ile 80 arasında, 12 eylül 1980'e kadar mehmet kutlular'ın, o grubun çizgisindeydi...

n.v.: evet.. ayrı gayrı yok. şimdi orda izmir'de mustafa birlik var. hüseyin çahadır var, bunlar hoca gelmeden önce evlerinde risale-i nur okuyan, klasik bediüzzaman talebesi insanlar. küçük esnaf ve stil o yani... akşamları evde oturup 2 saat 3 saat misafirlik gibi çay içilip kitap okunup gidiliyor. fethullah hoca'nın gelmesiyle orada bir rahatsızlık oldu. abi konumunda olan hüseyin çahadır ve mustafa birlik.. onların hedefinde talebeye inmek veya talebeyle meşgul olmak, yurt, okul, ev tutmak diye bir şey yok. çünkü risale-i nurlarda 'her ev bir nur medresesidir' deniyor. yani yeri mekânı mühim değil...

-----------------------------------
2 mart 2005 carsamba
-----------------------------------

nurettin veren, tarikat yıllarında liderinin iki farklı kuran yorumunu yaşamak zorunda kalmış

peçeyi türkiye'ye fethullah gülen getirdi
h.ç.: işık evlerinin her biri nur medresesi değil mi?

n.v.: gerek yok diyor, yurt kurs gibi şeylere. onu süleymancılar yapıyor. ve beğenilen ve takdir edilen bir stil değil. risale-i nur stili evlerde oturup kitap okumak haftada 1-2 gün ve daha emniyetli, daha güvenli ev hizmeti. gelenler de çok rahatsız olmuyor, tehlike görmüyorlar veya o günkü şartlarda ancak onu yapabiliyorlar. şimdi fethullah hoca'nın bu tarz talebeye ev tuttuğunu ve onları organize ettiğini görünce eski nurcular fethullah hoca'ya tavır aldılar. bizi de orada refere ederek yıllar sonra toplantıda diyor ki, ''ben o gün mustafa birlik'e dedim ki.. biz bir stil geliştirsek, talebe yetiştirerek, üniversiteleri hayatın içine, sosyal hayata... islamiyet sadece kuran kursu ve camilerde kalmasın, bu işi dışarıya taşıyalım, islamiyeti üniversite gençliğine taşıyalım.'' bu sefer 'senle ayrı bir teşkilat kurmak istemeyiz' gibi yaklaştılar olaya ve ertesi gün bir toplantı yapalım evde, işyeri, dükkânda görüşelim diye gidince, onlar ''biz bediüzzaman'a bağlıyız. sen dışarıdan gelen bir insan olarak mustafa birlik, dükkânı açıp, hayır dediğini'' anlatıyor yıllar sonra. ''işte diyor, o gün onlarla yolumuz ayrıldı. o gün sadece bana destek veren nurettin veren'le ilhan işbilen'' diyor, kendi sesinden bir kasette.

h.ç.: fethullah gülen söylüyor.

n.v.: eski nurcular.. talebeyle ilgilenme, talebeye dönük ev açma stili bizim usulümüzde yok. yani sen yanlış bir iş yapıyorsun. bir de bizim kendi içimizde bediüzzaman'ın varisleri olan mustafa sungur, bayram avcı var. o insanların, işte o varislerin yönetiminde bugün türkiye. o ağabeyler çıkar bediüzzaman'ın talebeleri, sağlığında beraber olduğu kimseler, kıymet bilir insanlar. unvan olarak sadece ağabeylik var, kardeş ve ağabeyler. onlar bediüzzaman'ın varisleri.

ilk ekip tasfiye edildi

h.ç.: peki fethullah gülen ne?

n.v.: fethullah gülen'in şimdi böyle bir fonksiyonu olmadığından, hizmet vakfı'nda varislerin tasvibiyle bir vakıfta bulunmadığından ayrı bir şey yapacak, riskli bir kimse diye fethullah gülen'e sıcak bakmadılar. o da ilhan işbilen, ali candan ve beni yanına aldı. 14 kişilik bir arkadaş grubuyduk ama.. ilk destek veren, ilk beraber olan bu üç kişi oldu.

h.ç.: nurettin veren burada, ali candan nerede?

n.v.: ali candan izmir'de, yıllarca orada öğretmenlik yaptı emekli oldu.

h.ç.: ilhan işbilen nerde?

n.v.: o da istanbul'da,

h.ç.: fethullah gülen nerde, nasıl, onlar da aforoz mu edildiler?

n.v.: çok önce aforoz edildiler de, sonra tabii bu ortamda, tekrar onlara göstermelik olarak işin içinde tutmak için birtakım fonksiyonlar verildi.

h.ç.: 12 eylül 1980 askeri darbesinden sonra, biliyorsunuz, 1982'de anayasa oylaması oldu. 1980-82 arasında, hatta buna anap'ın, turgut özal 'ın iktidar oluşuna kadar, 1983 seçimlerine kadar, kenan evren 'in altında bulunan birtakım kurmay subaylarla fethullah gülen'in görüştüğü, anayasa oylamasına destek vermesi istendiği biliniyor. aynı zamanda da duvar ilanıyla bütün türkiye'de aranıyor. burdur'da, isparta'da, antalya'da dolaşıyor. siz o sırada berabersiniz. bir yandan fethullah gülen aranıyor, bir yandan da anayasa oylamasına evet denmesi için pazarlıklar yapılıyor. o süreci anlatır mısınız?

n.v.: ben o esnada, sadece duvar ilanlarıyla arandığı dönemde, 1979.. adapazarı'na gittim, istanbul'da kaldım ve 1982 yılında yedek subaylığımı yapmak üzere tuzla'dan çerkezköy'e gittim. 35 yaşındaydım. 35 yaşına kadar da hizmetle meşgul olmak için gidemedik, kaçtık ve benim bakaya durumum oldu. tekrar mahkeme kararıyla, 4 tane çocuğum varken 35 yaşında yedek subay oldum. o esnada istanbul'a geldi ve arandığı dönemd
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

kimse sana küfrettiği yok esasen.
"biz burada fetullah ve fetullahçıları pek sevmeyiz" diyebiliriz esasen.

kimsenin tutup benim yıllardır içinde bulunduğum forumda fetullah gibi irtica yanlısı bir insanın türk milletinin yararına işler yaptığını savunmasını istemem açıkçası.

hayır o yüzden fetullah propagandası yapacaksan git başka forumda yap.

benim şahsi görüşüm ise komple başka forumlara gitmen yönünde.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

  • Genel Yönetici
said:

n.v.: ben o esnada, sadece duvar ilanlarıyla arandığı dönemde, 1979.. adapazarı'na gittim, istanbul'da kaldım ve 1982 yılında yedek subaylığımı yapmak üzere tuzla'dan çerkezköy'e gittim. 35 yaşındaydım. 35 yaşına kadar da hizmetle meşgul olmak için gidemedik, kaçtık ve benim bakaya durumum oldu. tekrar mahkeme kararıyla, 4 tane çocuğum varken 35 yaşında yedek subay oldum. o esnada istanbul'a geldi ve arandığı dönemde beraber dolaşalım, dedi, ben yedek subay olduğum için. kimliğim var, elbisem subay elbisesi, beraber bütün türkiye'yi istanbul'dan erzurum'a, erzurum'dan antalya, burdur, tekrar istanbul'a bir tur yaptık. aşağı yukarı 56 gün.

h.ç.: siz izin mi aldınız?

n.v.: ben 30 gün izin almıştım

h.ç.: 20 gün de rapor

n.v.: sonra da rapor aldık.. bir şeyler yaptık.

h.ç.: siz kaçıyorsunuz onunla beraber, siz ya da onu kaçırıyorsunuz...

n.v.: evet. şimdi onun otobüse binme şansı yok, uçağa binme şansı yok. trene binemez. benzin istasyonlarına ben önce gidip bakıyorum, orada ilan varsa o benzin istasyonuna girip yemek yemiyoruz, başka bir yere gidiyoruz. öyle zor bir durumda.

h.ç.: burdur'da yakalanmış, fakat polisler serbest bırakmış...

n.v.: ama bu olaydan sonra, 83-84-85'te değil. son şey döneminde (emin olamıyor)

h.ç.: 80'li yılların başında, ihtilalin olduğu yıllarda.

n.v.: onun yakalanıp kurtulduğunu biliyorum, ama ben yoktum o esnada. 56 günlük dolaşma esnasında birlikteyiz kendisiyle.

gülen, nur talebesi değil

h.ç.: anayasa'yı destekleme kararı aldı ve ondan sonra yeni asya grubuyla koptu ipler bildiğim kadarıyla..

n.v.: bu talebeler daha önce koptu. talebelere yurt yapma işi süleymancılıkta var. nurculukta böyle bir şey yok. fethullah gülen nur talebesi değildir... bediüzzaman bir eserinde de diyor ki, hocalar nurcu olmaz. işte onu yayımlayarak da fethullah hoca'yı nurcu değildir, ona bağlanmayın, esas nur hizmeti buradadır.. cemaate, sempati duyanlara elden çoğalttıkları kâğıtlar dağıttılar. orada, eski üstadın talebeleriyle, fethullah gülen'in yapmış olduğu bu şekil ayrıldı. ve bizi arkasına alarak, yaşlı, eski nurcuları terk etti. ayrı bir stil meydana getirerek yürüdük.

h.ç.: yani genç nurcularla üniversite gençliği hedef alınıyor.

n.v.: evet.

h.ç.: küçük dünyam'da anlatır, kâbe'ye gitmiş, kâbe'de sivrisinek çokmuş, hacı adaylarını sivrisinekler ısırmış, sokmuş.. ona hiçbir şey olmamış. bir tanesi de şudur, komşuları varmış köyde, onların kazlarını dövmüş komşuları ve bir anda gök kara bulutlarla kaplanmış, yağmur dolu yağmaya başlamış ama sadece o komşularının evine.

n.v.: zaten etrafındakileri, yani bizi, genç nesli o fantezilerle etkilerdi. hatta büyük tepkiler aldı. ''sahabeyle aklını bozmuş'' dediler. sahabenin hayatındaki ütopyayı anlatıyor. sahabenin öyle bir hayatının olup olmadığı da belli değil. ama insanlara, diyor ki: adam muharebede, bacağının bir tanesi kopmuş, 8 saat muharebe etmiş. ineceği zaman özengiden düşünce ayağının olmadığını anlamış. böyle olağanüstü şeyler anlatırdı. sahabeden ebu dücane 'nin gözüne ok gelmiş. (biz artık bunları ezberlediğimiz için, biz de aynı hatiplikten nasibimizi aldık. yani 4 saat kesintisiz irticalen konuşabiliyoruz bir televizyon canlı yayınında, etkilendiğimiz için, hafızada dolu menkıbe var.) gözüne ok isabet eden sahabe, eline gözünü almış, neye yararsın sen, bugüne kadar islamla şerefyab olup peygamberi görmedin, geç kaldın.. deyip gözü çıkartıp atmış. böyle hamasi, islami ve kuran'i olmayan hikâyeler.. bunlar kuran değil. bunlarla böyle etraftakileri de buna özendiriyor.

'30 sene hasır yer yatağında yattım'

h.ç.: olağanüstü gücü olduğuna inandıracak...

n.v.: inandıracak değil, inandırmaması mümkün değil. ben izmir'de doğma büyüme insanım, ailem normal bir izmirli, izmirin ileri gelen eşrafından kapancı sülalesi. alsancak'ta altay lokali'nin karşısında.. dönertaştaki hanlar, oteller, çiftlikler halamın. izmir'in en önde gelen sülalesi.

ben aile yapısına ters olmasına karşın, 30 sene evimde hasır yer yatağında yattım, fethullah gülen yüzünden. izmir'de doğmuş büyümüş benim annemin başı açıktı, 70 yaşında hacca gidinceye kadar.. ama benim evlendiğim kadın, 17 yaşındaki hanımım, fethullah gülen burnunun ucu bile görünmeyecek dediği için, aynen afganistan'daki burka gibi yüzünü örttü. yüze peçe takma türkiye'de yoktur. mahmutefendi cemaatinde de yoktur.. çarşaf giyer onlar ama yüzlerini örtmez, onlar da bizden sonra yüzlerini örttü. durdu dedi ki, ''bu örtü meselesini bir laubalilik olarak görüyorum, tesettür odur ki, burnunun ucu, ayağının topuğunun ucu bile görünmeyecek.'' şimdi bu açmazlar, bugünkü söylemler ile o günküler 30 yıllık bir süreç. ya o gün kuran doğruydu ya da bugün kuran'ı tersinden okuyoruz.

------------------------------
3 mart 2005 carsamba
------------------------------

nurettin veren, gülen'in döneme göre değiştirdiği dini kuralların cemaatini şaşkına çevirdiğini belirtiyor

fotoğrafı bile yasakladı
h.ç.: (işte bunları söyleyen fethullah gülen, kadının burnunun ucu bile görünmeyecek diyen fethullah gülen, anap iktidar olduktan sonra, bu sıkmabaş dediğimiz eylemler başladı. eylemlerin öncüsü de, o zaman, ege üniversitesi'nde öğretim üyesi ya da görevlisi olan fehmi koru'nun eşi öncülük ediyordu.) ama özal'la görüştü fethullah gülen ve camilerde vaaz vermeye başladı. eylem yapmayın, başınızı açın diye.

n.v.: en son reha muhtar 'la canlı yayında yaptığı röportajda ''başörtüsü füruattır, bu dinin hükmü değildir; yöreye, töreye ve coğrafyaya göre.. bu, insanların karar vereceği, kendi içtihatlarıyla tercih yapacağı bir şeydir. dinin esası değildir başörtüsü'' dedi. cemaatin içerisindeki insanların, bu zikzaklardan, bu virajlardan o kadar sersem oldu ki ruhları, yani siyah dediğine ertesi gün beyaz diyor; bu tür söylemlerle insanlar şaşkına döndüler...

h.ç.: ne yapacaklarını şaşırdılar...

n.v.: bunlar tabii çarpıcı virajlar, yani kırılma noktaları. örneğin ''fotoğraf eşittir put'' diyordu. benim 6 tane çocuğum var; 6'sının da bir tanesinin resmi yok. son büyüdükten sonra çekildi. küçüklük resimleri yok.

h.ç.: siz çektirmediniz.

n.v.: hiç kimsenin evlilik, nişanlılık fotoğrafı yok.

h.ç.: eşiniz 17 yaşındaydı evlendiğiniz zaman ve siz onu örttünüz.

n.v.: evet, örttük.

h.ç.: anneniz 70 yaşından sonra başını örttü.

n.v.: ama hanımı, evlenince kendi ideallerimiz böyle öğretildiği için. o kadar açmazlar var ki... bu cemaat içindekilerin hiçbiri kola içmez. amerika'ya yardım olur diye.

h.ç.: ama fethullah gülen neredeyse 6 yıldır amerika'da...

n.v.: kola içmeyen bu cemaat, hatta şarap içmekle kola içmek aynı, diye düşünüyor. kola içilen bir bardağı kullanmaz. bunlar onun o günkü hükümleri ve emirleri, fetvaları. ve bu insanlar buna aynen itaat ettiler. margarin olan evden hiçbir şekilde kimse bir şey yemez, ''margarinde domuz yağı vardır'' diye yazılı kâğıt dağıtıldı. hiç kimse margarin yemedi, ha.. hasbelkader margarin yememek iyidir sağlık açısından,..

h.ç.: zeytinyağı varken margarin yenmez ama, o sağlık açısından değil domuz yağı var diye...

n.v.: bu sefer insanlar ailelerinden koptu. besmeleli et mevzuunda o kadar hassasiyet var ki, her gittiğimiz evde, önümüze konan bir sofrada analarımızın, kardeşlerimizin, akrabalarımızın evinde yemek yiyemedik.. besmeleli mi, sana yağı var mı, yok ya diyor adam, ''besmelesiz olur mu, burası müslüman ülkesi. herkes neredeyse bismillah der keser''... sen bunu gözünle görüp kıbleye yatıracaksın ''allahu ekber deyip besmele çekeceksin, ondan sonra bu yenir''... bu sefer aileler içerisinde birinci sınıf müslüman, ikinci sınıf müslüman diye cemaat arasında ayrım ve kırılmalar yaratarak, toplumdan farklı bir müslümanlık oluşturulmaya çalışıldı. kıyafeti farklı, yemesi içmesi farklı, kola içmiyorsun, kola varsa o bardaktan içilmiştir diye bardak da kullanmıyorsun... margarin vardır diye hiçbir yemek yemiyorsun. besmelesiz et vardır diye... bu sefer insanlar, toplumun içerisinde ikinci bir müslümanlık şekli oluşturdu kendine has. hep farklılıklar. bunlar fethullah hoca'nın, ileriye dönük, fevkalade planlayıcılığını değil de, insanları deneme tahtası gibi, aklına gelen hezeyanlarıyla yönlendirmesi.

h.ç.: kobay..

n.v.: sahabenin elbiseleri omzundan eskirmiş bir de ayaklarından, niye namazda dururken, ayaklarını iki karış açarlarmış. doğrusu buymuş. bugünkü camidekilerin ise hanefi fıkhına göre iki ayağının arası 4 parmak olacak. şimdi biz özellikle camide farklı müslümanız ya, iki karış ayağımızı açıyoruz. bu sefer camidekilerle ters düşüyoruz. diyorlar ki sizin duruşunuz bile farklı. gittiğin yerde hep bu tepkiler. kıblename, kıble ölçme furyası başladı. çünkü bütün camilerin kıblesi yanlıştır bir ölçelim dendi..

h.ç.: kaçlı yıllarda bunlar oldu?

n.v.: işte 70'lere 80'lere kadar bu böyle devam etti. herkesin cebinde kıblename vardı. hatta zaman gazetesi, kıblename dağıttı. bu insanlara, her konuda, mesela örtü mevzuunda, o gün öyle söylüyor, bugün böyle söylüyor. kadınların, yüzüne bakmak, sesini dinlemek çarpıcı bir şey.. haram diyordu. hiç kuranıkerim'den başka bir şey dinlemezdik, hep arap hafızları dinlerdik. biz araplardan çok arapların hafızlarını dinleriz. kamplarda teybi ortaya koyar, sabahtan akşama kadar kuran dinlerdik. ahmet özhan 'a şarkı kaseti yaptırdı. reşit muhtar 'a da şarkı kaseti yaptırmıştı. kendi şiirlerini siparişle şarkı kaseti yaptırıp millete, yüz binler, milyonlar satıldı. almayan bir kişi yok. şimdi de ahmet özhan'a yaptırmış şiirlerini, bütün besteleriyle, profesyonelce. gazetelere ilanlar veriliyor. fethullah gülen, birlikte yolculuk ederken benim arabanın teybine koyduğum, malezyalı bir kadının kuran kasetini ''hemen çıkar bunu'' dedi, neredeyse arabadan inecekti.

h.ç.: günah...

n.v.: sen bunu nereden buldun dedi..

h.ç.: ama kadın gazetecilerle konuşuyor.

n.v.: işte bütün bunları anlatırken. çok takıyye yapmak zorunda kalıyor. halbuki ''ben o gün bunlarla yanlış bir cehalet içerisinde bir davranıştaydım, şimdi bunların hepsinden vazgeçtim. doğru düzgün işler yapmaya niyetlendim. fikrim, kalbim, kafam değişti" dese, belki biraz daha mantıklı olur. ama, o günkü yaptıklarından da en ufak bir taviz vermiyor. bugünkü yaptıkları da, aynı şekilde, 180 derece ters, ne dediği belli değil. insanlara bir gaz bir fren, bir sağ bir sol.. atatürkçü mesela... fethullah gülen, atatürk hakkında, herkes bilir ki, 'deccal' der ve 'kâfirdir' diye düşünürdü. şimdi dönüp bakıyoruz ki, kalkavan diyor ki, atatürkçü olduğunu, herkese her yerde ispatlarım diye demeç veriyor. hürriyet manşetten verdi. kalkavan, gelsin buraya atatürkçü olduğunu ispat etsin.

h.ç.: gülen'in atatürk'e deccal demesi konusunda açıklamalarda bulundunuz. biliyorum ki yoksul köylü çocukları daha çok bu kamplara gelir. said-i nursi'nin kitapları okunur ve bu arada da kampın ağabeyi, 8-12 yaş çocuklar olurdu; çocuklar, 20 yaşındaki ağabeyler de olurdu. sürekli o kamplarda laik demokratik rejim aleyhine konuşmalar yapılırdı. bu konuyu biraz açar mısınız?

n.v.: fethullah gülen'in çocukluğundan itibaren kendine mahsus bir sistem, büyük devlet kurmak ve dünyayı kurtarma hayali olduğu bilinir. kendisi bunu açıkça anlatır. ailesi de olağanüstü bir kişiliği olduğuna inanır ve kendini de çok rahat takdim eder.

h.ç.: kendini mehdi olarak tanıtıyor.

n.v.: kendini bu asırda gelecek, bundan sonra kıyamete kadar gelecek en büyük kutbul aktâb olarak nitelendiriyor. kendine mehdi demekten endişe ediyor. fakat kitapta kutbul aktâbı anlatıyor, ''çağ ve nesil'' de var.. fethullah gülen hiçbir zaman kendisini bir şekilde açıktan söylemek istediğini söylemez, üslubu hep dolaylıdır. yapacağı işleri de dolaylı yapar. şimdi burada kutbul aktâbı anlatıyor. şimdi mehdiyim dese, mehdilik işi çok su kaldıran bir şey, hz. isa'yım dese öyle bir iddiası yok... hz. isa'nın annesi babası yok, burada fethullah gülen'in annesi babası var. o da rahatsız zaten, onu hiç tercih etmiyor. hatta bazıları, cemaatin içinde bu kadar kutsal bir adam olunca, böyle düşünenlere kızdı. isa diyenlerden rahatsız olduğunu söyledi. bunu hizmete verilecek bir zarar olarak gördü. ama, mehdilik gibi, ya da kutbul aktâb - kutupların kutubu, yıldızların yıldızı manasında, bununla ilgili tanımlamaları var. kutbul aktâb; her 100 yılda bir gelen büyük müşteidler vardır, işte bunlar, peygamber gelmeyeceği için başka unvanlarla, başka isimlerle, bu aracı kurumlar, aracı şahıslar kendilerine bir paye bulurlar, müşteit, mücettit gibi isimlerle. fethullah gülen de ''kutub'' , ''kutublar'' da her yüz sene de bir, o devre hükmedecek, dini hüviyeti farklı, yüz senede bir gelen dünyada gizli bir lider, bu dünyanın manevi yöneticisi olarak görüyor kendini... bunlar mutlaka manevi komutanlardır, ama kim olduğu bilinmez, emarelerinden tanınabilir. buradan dolaylı yoldan birçok kişi paye çıkarabilir kendine, ben oyum diyebilir. birçok tarikat liderini, erbakan da dahil, hepsinin bu asırda gelecek mehdi-i azam olduğunu cemaatleri kabul eder.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Şimdi bende ilk önce abso nun verdiği linki izledim,vay aq dedim adama bak ne şerefsizmiş milleti uyutuyomuş dedim.
sonra youtube nin yan tarafdaki birkaç linkede baktım ve benim verdiğime rastladım.

Yav dedim şimdi demirel-özal-ecevit-mesut-M.ali birand-cem karaca-barış manço vb.... liste uzuyor. benden herhangibir internet kullanıcısı kadar bi halttan haberleri yokmu dedim.

Yani ben doğruyum onlar hep yanlış.
sonra biraz daha bakınim dedim ve r.muhtar-gülen konuşmasına rastladım.haaa orda adam yalan söyluyo diyip inanmaya bilirdim çok rahat abso nun linki izledikten hemen sonra r.muhtar la yapılan tel görüşmesini izleseydim.
Ama ilk verdim liki ilzledim için okadar adama cia ajanı,vatan hainin yakıştırması yapamadım.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

elinde yeterince insan gücü varsa ve internetten izlediği herşeye inanan bi toplum o kadar senın dediğin "herkez yanlış biliyo benmi dğru biliyorum" daki herkez'ı kandırmak cok kolay, en azından tarafsız yayın organlarından bakmanı tavsiye ederim,

adamın kendisi emriyle hazırlanmış belgeselden değil
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Ya olayı çok dallandırıp,budaklandırmaya gerek yok.Detaya inmeyede gerek yok.

Ben ankarada bir üni.de okuyan,kız arkadaşı olan,akşam bara gidip gülüp eğlenmeyi seven biriyim.(yane fettullahçılarla yakından uzaktan alakam yok.isim soyisim verim araştırın isterseniz :D

Ama samimi olarak söylüyorumki vay aq dedim absonun linki izleyince.
ama be kardeşim birinizde cevap verin o sıraladığım adamların hepsidemi yanlış biliyor.
basit bir soru.

[ Mesaj 08 Mayıs 2007, Salı - 18:17 tarihinde, massosoit tarafından güncellenmiştir ]
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

anlik cikar ilişkileri diyebilirim ben sana politikacilar icin en basitinden.
oy toplamayi bile buna sayabilirsin.
ünlüler icinse cok ceşitli nedenler olabilir, ütopik bile olsa en basında santaj ,egitimsizlik , arastirma yoksunlugu.
pek cok sey siralanabilir.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

tarafsız denebilecek kaynak wiki;

said:
Fethullah Gülen (born in April 1941) is a former Islamic preacher, writer, and leader of the eponymous group alternatively called Gülen's movement, or Fethullahçı movement in Turkey. His critics accuse him of undermining secular nature of Turkish Republic and advocating Islamization of the society, while his supporters hail him as an open-minded Islamic scholar and claim he been subject to a long-lasting hate campaign.


[ Mesaj 08 Mayıs 2007, Salı - 18:25 tarihinde, Alexi_Septimus tarafından güncellenmiştir ]
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

bilmiyorum ged,yani se diyosunki m.ali biranda,cem karacaya,barış mançoya vb. (daha birçok isim var islerseniz) ya şantaj yapılmış veya eğitimsizler diyorsun.

Hade siyasileri geçtim dediğin gibi oy toplamak iin yapıyola denebilir.

[ Mesaj 08 Mayıs 2007, Salı - 18:26 tarihinde, massosoit tarafından güncellenmiştir ]
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

yani kısacası fakir öğrencilere yardım etmek tabii ki iyi bir şey.
ama madem yardım ediyorum, neden öğrenimlerine yardımcı olurken kendime yancı yapmıyorum bunları, neden beyinlerini yıkamıyorum zihniyeti pek masum bir zihniyet değil.

kimse gerizekalı değil bu devirde, özellikle fetullah gülen gibi bir insanın her hangi bir açıdan kâr sağlamadan milyonlarca öğrenciye yardım etmesi düşünülmemeli en azından.

en baside indirgeyelim, işte lösemi hastalarına yardım vakfı kuruluyor, bakıyorsun ne yapıyorlar, para aklıyorlar.

deniz feneri patladı geçen öyle, 3 milyon euro ile.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Topii açan arkadaşa bir çift lafım umurumda değil hangi düşünceyi savunduğu fakat bazen şöyle düşünüyorum bu forumda yer alan bazı insanlar için: Düşünce ifade etmeyi bilmiyorlar.

Forum alanı tartışma alanıdır birilerinin bir diğerinin görüşüne Karşı veya Yandaş Görüş bildirdiği Alternatif görüş ve bilgiler ortaya koyduğu bir alandır. Allahını seversen arkadaşım açıp bir başlık sonra içine bir tane link koyup yorumsuz demenin veya verdiğin linkteki videonun içeriğini buraya anlatmanın neresi düşünce ifade etmek.

Madem o kadar yanlısısın neden tutup Fetullah Gülen'de ne bulduğunu neden yanlısı olduğunu bizim nerede yanlış yaptığımızı bize bir açıklamıyorsun? Tartışma böyle yapılır fikir ortaya koyarsın tartışırsın bu senin yaptığın bunu yanından geçmiyor kusura bakma...

Üzgünüm ama ne demek istediğini anlamıyorum çünkü birşey dememişsin...

[ Mesaj 08 Mayıs 2007, Salı - 19:47 tarihinde, SadButcher tarafından güncellenmiştir ]
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...