Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

elazulruby

=o=
  • Mesaj sayısı

    481
  • Üyelik tarihi

  • Son ziyareti

elazulruby Kullanıcısının Başarıları

Enthusiast

Enthusiast (6/14)

  • First Post
  • Collaborator
  • Conversation Starter
  • Week One Done
  • One Month Later

Güncel Rozetler

  1. elazulruby

    Bugün Ne Seyrettiniz?

    Filmi bu akşam izledim. Başları biraz yavaş olsa da sonradan ilginç betimlemeleri ve görüntü yönetmenliğiyle ilgime sonuna kadar sahip oldu. Konusu her ne kadar Tanrı karşıtlığına değinmiş olsa da, bazı fanatik fikirlerle mantıkten sapıyor maalesef film. Kelimelerle yapılan betimlemerin filme aktarılışı asıl beni çok çekti. Kitap okumayı seven birisi olarak, eminim ki burada da bilen vardır; bunun kitabı var mıdır?
  2. 16 Mayıs 2017 yılından itibaren 1 senelik geçerli olmak kaydıyla, evlilik yoluyla aldığım D tipi vizem bitmeden önce Fransa'daki belediyeye (prefecture) gidip yenileme işlemi için başvurdum. Bir sonraki randevuda verecekleri oturma iznime kadar geçerli olacak "Recepisse De Demande De Carte De Sejour" diye bir kağıt parçası verdiler. Belediyedeki kadın bana ülke dışına çıkıp girebilirsin demişti ama şimdi internetten okuduğum kadarıyla EU dışına çıktığımda tekrardan girmemin mümkün olduğunu da olmadığını da yazan var. Kısacası, bu elimdeki Recepisse De Demande De Carte De Sejour ile, uzun süreli oturma iznim bitmiş olsa dahi, Fransa'ya giriş yapabilir miyim? Daha önce bu durumla karşılaşan var mıdır?
  3. elazulruby

    Bugün Ne Seyrettiniz?

    Filmde çok fazla konuya değinilmiş. Hangi konuları anladın, anlamadım bilmiyorum ama ben anladıklarımı sıralayayım şöyle. Zaten filmde gözümüze sokulan en önemli olay: Empati. Herkes, hergün görür etrafımızda para için dilenen dilencileri. Yardıma nasıl muhtaç olduklarını, cebimizde para olduğu için anlayamıyoruz. Veyahut, çok fazla olduklarını gördüğümüz için de "ben mi kurtaracağım" deyip geçiyoruz, cidden de acaba bizi mi kandırıyorlar diye düşünüyoruz. Dilenciler para isterken, herkesin onların yanında hiç para vermeden geçip gitmesi ve Christian'ın cep telefonu için yardıma ihtiyacı olduğunda etrafta çaresizce yardım araması veya kızlarının alışveriş merkezinde kaybolması olayında da gidip yine para vermediği dilenciden çantalarına bakması için yardım istemesi gibi. Etrafta duran hipi kızın "bir insan kurtarın" deyip de kimsenin umursamaması gibi. Cebinde parası olan insanların, cebinde parası olmayanlardan kendini daha üstün sanması gibi faktörlere değinmiş film. Empati ikinci sırada çocuklara değinmiş. Çocukken, ebeveynlerimizin veya büyüklerimizin bize söylediği her şeyi doğru sanmamız, onlara hiçbir karşılık veremediğimiz. O Arap çocuğun istikrarı Christian'ı yıldırıyor ve korkutuyor aynı zamanda. Yine aynı şekilde Christian kendi kızlarını kareye soktuğunda, anlattığı hikaye, büyüklerin her zaman haklı olmadıklarını, ve "safe zone" denilen ve alışa gelilnmiş olandan uzaklaşmamız gerektiğini öğütlüyor. Filmin sonunda Christian'ın yaptığı basın toplantısında konuşan o gazeteci de aslında Christian'ın yanında olduğunu vurguluyor ama aynı zamanda merak ediyor. Konuşma özgürlüğü, otoriteler bize geri çekilmemizi söylediğinde mi bitiyor? Neden o videonun arkasında durmuyor? O yüzden gelecekteki özgürlük hakkında korku duyuyor. Milyonlar ne derse desin, ne kadar çok eleştirilsek de, söylediklerimizin arkasında durmalıyız ki, meyvelerini vermeye başlasın. "Isn't such self-cencorship cause for concern? The freedom of speech has a limit with what you put as it? Do you personally believe that you have crossed the line or was it a decision that you were compelled to put? Is it the community that you put it for or for the art itself? If that is the case then the future sure holds a scary and a dark case for us, which we cannot see the art in anymore." Benim en çok hoşuma giden nokta ise Diego muydu, adını tam olarak hatırlamıyorum ama; o goril adamın yaptığı son performans. Sonuçta adam sanatçı ve oraya gelenler de sanat için bir araya geliyorlar. Adamın sergilediği oyun sınırları zorluyor. Sanatın aslında sınırları olmadığını gösteriyor. Sanat sanat içindir lafını üzerine vurarak gösteriyor. Kadına ettiği tecavüz, insanları rahatsız etmesi, müslüman kadının baş örtüsünü çekip sandalyesini devirmesi. Kimse hiçbir şey yapmazken, kadının kurtarılması gerektiğini düşünen bir kişi ilk adımı atıyor ve herkes onun peşinden geliyor. Kısacası; olmasını istediğin değişikliğin parçası ol, insanlar peşinden geleceklerdir elbet. Günümüz, kaybedecekleri çok şey olduğunu düşünen insanlarla doluyken, onlara bir adım atılmasını teşvik etmek lazım. Benim çok hoşuma gitmişti film. Bu kadar uzun olup da beni eğlendirirken düşündüren bir film son zamanlarda izlememiştim açıkçası.
  4. elazulruby

    Youtube profil resimleri yüklenmeme sorunu

    Khomik_choc_uk_83'ün profil resmini çok merak ediyorum, onun resmini screen alıp atar mısın bana?
  5. elazulruby

    Youtube profil resimleri yüklenmeme sorunu

    Haklısın da! İşime yarayan bir özellik olduğundan değil, olması gereken neden olmuyor, sorun ne yani?
  6. Son iki gündür, Youtube'a her girdiğimde, yorumlar kısmında ben de dahil olmak üzere diğer başka kimsenin profil resmi gözükmüyor. Yüklenmesi uzun sürüyor ve yüklenme bittiğinde de, resimler yerine yine yuvarlak içerisinde bu sefer kullanıcıların profik isimleri çıkıyor. Browser history, ccleaner, avast, modem reset dahil her şeyi yaptım ama pek bir değişen olmadı. Tecrübe eden ya da çözüm bilen?
  7. elazulruby

    kitap yazıcam

    Konun ne kadar kötü olursa olsun, dilin akıcı olduktan sonra; okuyucuya da, küçük ayrıntılarla vermek istediğin atmosferi yaşatabilirsen, her kitap iş yapar. Ben zevk aldım okurken açıkçası. Edebiyat fakiri insan her daim kitabın sonunun ne olacağını merak ederken, kitap okumaktan zevk alan kişi ise yazarın, onu çıkarttığı yoluculuktan zevk almaya bakar. Ne güzel yazmışsın mesela burada.
  8. elazulruby

    Fransa'dan Türkiye'ye kargo gönderimi

    Yok sadece elbiseleri o şekilde getirecektim ama dediğiniz de doğru, gümrüğe takılma olayı falan derken, o stresle yaşanmaz. İnternetten ekstra bagaj alımı var sanıyordum ama maalesef kontuarda ödeyeceğiz. Kilosu 5 euro olsa bari. O kadar da cehennem değil be ülke.
  9. Fransa'dan Türkiye'ye taşınıyorum, bütün gardırobu da götürüyorum tabii. Uçak bana maksimum 30 Kg. veriyor. Masaüstü bilgisayar, öncelikli kıyafetlerim derken, 0 30 KG. doluyor ve hatta üzerine bir de ekstra bagaj ücreti ödemek zorunda kalıyorum. Geriye kalan kıyafetlerimi de uçakla götürmek istesem baya bir pahalıya patlar. 3 gün içerisinde uçağım var ve aklıma kargo ile yollamaktan başka bir şey gelmiyor. Bu konuda yaram var, zamanında Hollanda'da aldığım 2. el bas gitarımı Türkiye'ye yollamıştım, ne ettim yaptım bir daha o gitardan haber alamadım. 15 kiloluk bir bagaj ve içerisinde sadece kıyafetlerim var. Kullanılmış eski kıyafetler ve birkaç tane kitap sadece. Gümrükte takılma olayı nedir? Tecrübesi olanlar bilgilerini paylaşabilirse çok iyi olur. Ya da yollamak için başka bir fikri olanlar?
  10. elazulruby

    En İyi Roman Girişleri

    Ishmael Reed'in, eleştirmenlere göre afyon alıp da yazdığı söylenen Yellow Back Radio Broke Down'ın girişi şu akıcılıkta ve garip bir betimlemeyle başlıyor: "Folks. This here is the story of the Loop Garoo Kid. A cowboy so bad he made a working posse of spells phone in sick. A bullwhacker so unfeeling he left the print of winged mice on hides of crawling women. A desperado so onery he made the Pope cry and the most powerful of cattlemen shed his head to the Executioner's swine."
  11. elazulruby

    gençler caz öğreniyor thread

    Hip Hop dinlemeye başladığım sıralarda nu-jazz'dan yol alarak baya bir içine girmiştim. Hollanda'da bir coffe shopta otururken müzik çok hoşuma gidip de bardaki adama sorduğumda elime, üzerinde Red Snapper yazılı bir kağıt verdiydi. Dj sevdamdan dolayı ilk dj sanmıştım da sonra fark ettim ki meğersem grupmuş. Şansıma da 2 hafta sonrasında bir festivalde canlı dinlemek nasip oldu. Red Snapper tabii geride kaldı biraz ama Black Chamber'ın her ne kadar tek albümü olsa da benim için yerleri farklıdır. Black Chamber - Winchester Portico Quartet - Knee Deep in the North Sea Yukarıdaki arkadaşların da söylediği gibi Jazz inanılmaz derecede dallanıp budaklanan bir müzik tarzı. Zamanında 8tracks'te yaptığım playlistlerin çoğunu Spotify'a taşıdım. İki tane de farklı tarzda ve hızda playlistim var. Buraya bırakıyorum, dinlersin istersen. Banshee Nightmare Silent Trumpet İki tane de slow ve fast paced olmak üzere psychedelic Jazz bırakıyorum aşağıya Fast Paced Strawberry Cough Slow - Delirious Monks
  12. elazulruby

    oriental, çöl, gizem, büyü vs...

    oha bu neymiş. çellolu oynuyordum ben. fanboyluğumdan soundtrack'ini de almıştım ama "dur dur daha gelmediğim bölümlerdeki müzikleri tüketip baymıyım" diye çok bulaşmamıştım. ÇOGYİ Ben de öyle Reaper's Coast'ta Romeo & Juliet benzeri iki aşığı bulduğum yerde kulak verince fark ettim. Hem onların muhabbetine kulak misafiri oldum hem de bu çaldı. Çello belki de en klasik tanımlayıcısı oyunun - enstrüman olarak - ama dedim biraz baharat katayım. Solo falan atıyor ya, çok iyi cidden.
  13. elazulruby

    oriental, çöl, gizem, büyü vs...

    Bombay Dub Orchestra - Beauty and the East Dhafer Youssef - Soupir Eternal Divinity Original Sin II - Path of the Godwoken (Oud) The Two Tenors and Qantara - Dance Mediterrania
  14. elazulruby

    oriental, çöl, gizem, büyü vs...

    Doğu'dan müzik seçim olayı cidden zahmetli ve rahatsız edici bir olaydır. Ola ki her ne kadar Arapça dilini güzel buluyor olsan da, belli bir yerden sonra o dil seni toplumsal normlardan dolayı rahatsız edebiliyor dilin sesi kulaklarına çarptığı zaman. Ama Arapların güzel enstrümantal parçalarına giriş yaptıydım bir ara ve baya güzel şeyler çıktıydı. Şöyle ki şuradan başladıydı: Hollanda'nın Susam Sokağı tadındaki Leeuwarden şehrinde Repelsteeltje diye bir cofee shoptayken, standart pazarlarımızın birinde, hiç bekledemiğiz bir anda bir grup sahnesini kurmaya başladı. O kadar güzel müzik yaptılar ki, adamların notalar arasındaki müziksel paslaşmalarını hissedebiliyordun. Hicaz ile Caz müziği karıştırıp ortaya sucuklu yumurta tadında enfes bir müzik çıkıyor. Neyse sonradan öğrendiğim kadarıyla Belçikalı birkaç adamın kurduğu bir grupmuş. Dunes isimli. Ben şöyle bırakayım en sevdiğim şarkılarını, sonrasında Doğu müziklerine giriş yaptıktan sonra keşfettiklerim arasındaki en favori (gözde) şarkılarımı da arkasından serpeceğim. Genelde doğu dokunuşlu caz ağırlıklı olacak ama arasında bir kaç sevdiğim başka türde şarkı da var. Bir tane de izninle araya Uzak Doğu koyacağım. Dunes - Hijaz Favorimdir: Dhafer Youssef - Soupir Eternal Ibrahim Maalouf - Beirut Farklı bir tarza dönüş: Latif - The Spy from Cairo
  15. elazulruby

    Bir Film/Dizi Vardı?

    Bir film vardı: Filmin sonundan başka bir yerini hatırlamıyorum ama film boyunca kadın kılığında gezen bir melek vardı. Film Arizona tarzı bir yerde geçiyordu; genelde boşluk veya çöl vardı. Ya da İzlanda da olabilir ama hep bir boşluk olduğunu hatırlıyorum. Bu melek kılığındaki kadın film boyunca herkese öğütler veriyordu ama en sonunda bir düğünde, panik yapıp evleneceği kadınla evlenmekten vazgeçen bir adamın kulağına bir şey fısıldıyordu ve adam tekrardan evlenmeye ikna oluyordu. En sonunda da kadın görevini bitirmenin rahatlığıyla yol alıyordu galiba.
×
×
  • Yeni Oluştur...