bajazet Mesaj tarihi: Kasım 5, 2016 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 5, 2016 evet bir de monolog koy. üç yüz sayfa falan monolog olsun. yalnızlıktan dudaklarımı masaya sürtüyordum tükürüklerim bile ıslaktı masanın da ıslanmasını istemiştim çünkü bacakları açıktaydı beni delirtmek istiyordu dayanamadım hemen odanın kapısına gidip gelmeye başladım çok sıkılmıştım çünkü sıkıntı gelmişti ben daha gidiyordum Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Feamer Mesaj tarihi: Kasım 5, 2016 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 5, 2016 Saeros said: abi ona katılmıyorum ya sonuçta gayet o dünyanın diliyle oluşturulmuş kelimeler filan da olucak türkçe kitap diye karakterlerin isimlerinin mustafa hamdi ayşenaz filan olması gerekmiyor bende aklıma esince yazıyorum bir şeyler ama isim mevzusu gerçekten sıkıntı oluyor yazarken Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Feamer Mesaj tarihi: Kasım 5, 2016 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 5, 2016 Saeros said: Fistan said: o dünyanın dili ingilizce mi isimler türkçe olsun demiyorum da ne bileyim abi demek istediğini anlıyorum aslında, hani mesela şahsen nean göze batmıyor bence, ardal filan da iyi fakat lambert fazla ingilizce. şimdi kasaba, köy, dağ vs isimleri bulurken de ortada bi nokta bulmak istiyorum. yani ne çok türkçe ne çok ingilizce, ne de böyle çok götümden sallamışım gibi olsun. yani bazı kitaplarda mesela farkettiğim bişey; isimler filan gerçekten sanki random name generator'dan çıkma gibi duruyor. öyle olunca da insanın aklında kalmıyor. yani bikaç ay önce bi kitap okudum mesela türk bi yazarın ve içindeki tek bir karakterin ismini bile hatırlamıyorum çünkü hepsinin de fonetiği darmadağındı. ismin ağızda yuvarlanması lazım ki akılda kalsın. Mal said: merak duygusu uyandırıyor yani okutuyor (tu) karakterleri çoğunlukla dış dünyadan bir gözlemcinin anlatacağı gibi anlatmışsın. arada bir içlerine girip, -nasıl hissediyor gibi göründükleri değil- direk ne hissetiklerini betimlesen iyi olur gibi sanki. sonuçta sen yaratıyosun o karakteri direk onun zihninden konuşabilirsin. ehu teşekkürler öncelikle evet bunu denemem lazım aslında, bugüne kadar yazdığım şeylerde hiç bu tür bişey denemedim halbuki çok iyi bi yöntem. hatta şu an okuduğum kitapta bile böyle bi anlatım var yer yer, şimdi senin yazdığını okuyunca aklıma geldi. teşekkürler maL <3 Murray said: Ben de 1-2 haftadır bir hikayenin kurgusuyla uğraşıyorum. Baya zor iş. Özellikle bu işin dünya yaratma kısmı çok sıkıntılı. Fantastik eserlerin neredeyse tamamı birbirinden ve hepsi de genellikle mitolojilerden etkilenmiş. Yani öyle sadece Tolkien'a uzanan bir durum da değil. Çok çok ötesi. Ejderha mesela. Lotr'da var, HP'da var, GoT'da var. Elfler mesela veya cüceler, yüzyıllardır halk hikayelerinden ortaya çıkmış mitolojik ürünler. Star Wars evreni mesela devrimsel bir durum. Tabi onlar da tanrısız ama insanın yaşam enerjisinden ( o zamanlar tıp ve psikoloji dünyasında çok sık tartışılan kavramlardan) kurgusunu yaratmış. O yüzden kedine yapacağın en büyük iyilik; okurun "peki bu büyü nasıl oluyor, kaynağı ne?" diye sormaması olacaktır. Okuruna bunu sordurtmadan kurgunu tamamlayabiliyorsan iş tamamdır. Mesela Harry Potter. Aşırı severim ama evrenin neredeyse %90'ı ordan burdan alma. http://io9.gizmodo.com/5683905/everything-harry-potters-been-accused-of-ripping-off Bu linki okuduğunda "oha" diyeceksin ama kadın çok güzel bir kurguyla okurunu tatmin etmiş, başarı sağlamış. Son olarak; Stephen King'den çok önemli bir uyarı; zarfları çok kullanma. "Yavaşça yürüdü", "sıkıca tuttu" gibi kalıpları çok kullanmamaya, alternatif yapılı cümleler kurmaya bak. Stephen King bu konuda çok sert ve geyik eleştirilere sahip. Kendi eseri Kara Kule Silahşör'ün önyazısında kısaca "19 yaşındaydım ve o zamanlar Lotr çok popülerdi. Ben de 19 yaşında olduğum için neden ben yapamayayım gibi bir saçmalık iddia ettim ve bol zarflı lanet cümleler ortaya çıktı" der açık açık. Sana da, bana da kolay gelsin :) edit: Ha bir de isimlere çok kafanı takma, kafanı eseni koy sonra düzenlersin. özgün bi dünya yaratmak gerçekten çok zor şu vakitten sonra. yani illa ki aklına bişey geldikten sonra "aa şuna benzedi lan" anı oluyor. ama alıştım artık yapıcak bişey yok. önemli olan ortaya güzel, kendine has bişey çıksın. kurgu konusunda çok korkuyorum, çünkü ilk defa böyle uzun soluklu bişeye girişiyorum. yani aklımda neredeyse bütün soruların cevabı var, fakat bunların Q&A'e dönmeden kitabın içinde varolması gerekiyor. o da acele etmeden, sabırla olacak bişey heralde :) zarf konusu ilginç lol, yani bi süre sonra cidden sıkıcı hale gelebilir evet. zaten büyük ihtimalle yazdıktan sonra tekrar tekrar okuyup yazdıklarımın 5'te 1'ini filan silicem. hatta yazdıklarını silebilenler yazar olur gibisinden bi söz vardı. insan kendine ve yazdıklarına karşı acımasız ve tarafsız olmak zorunda malesef. ama bence en güzel tarafı o, Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Jaegerjaquez Mesaj tarihi: Kasım 5, 2016 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 5, 2016 girdap gibi dönen palalar olcak mı Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Feamer Mesaj tarihi: Kasım 5, 2016 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 5, 2016 salvatore nin dönen palaları anayurdun ilk kitabından sonra sıkmaya başlıyor. ben dövüş kurgusuna çok önem veriyorum, fantastik diye hep top zar gelecek şekilde olmasın diye ona göre sahneyi kurgulamaya çalışıyorum, anlaşılır ve takip edilebilir olması arzu ediyorum. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
elazulruby Mesaj tarihi: Şubat 9, 2018 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 9, 2018 Konun ne kadar kötü olursa olsun, dilin akıcı olduktan sonra; okuyucuya da, küçük ayrıntılarla vermek istediğin atmosferi yaşatabilirsen, her kitap iş yapar. Ben zevk aldım okurken açıkçası. Edebiyat fakiri insan her daim kitabın sonunun ne olacağını merak ederken, kitap okumaktan zevk alan kişi ise yazarın, onu çıkarttığı yoluculuktan zevk almaya bakar. Saeros said: Rahibin üzerinde oturacağı bir atı yoktu, hatta teklif edildiğinde dahi bir atın sahibi olmayı reddetmişti. Sorulduğunda tek ihtiyacı olanın üzerindeki cübbesi olduğunu söylerdi. Ne güzel yazmışsın mesela burada. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
reyou Mesaj tarihi: Şubat 9, 2018 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 9, 2018 bu rahibe cok binerler soliyim. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Saeros Mesaj tarihi: Şubat 9, 2018 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 9, 2018 elazulruby said: Konun ne kadar kötü olursa olsun, dilin akıcı olduktan sonra; okuyucuya da, küçük ayrıntılarla vermek istediğin atmosferi yaşatabilirsen, her kitap iş yapar. Ben zevk aldım okurken açıkçası. Edebiyat fakiri insan her daim kitabın sonunun ne olacağını merak ederken, kitap okumaktan zevk alan kişi ise yazarın, onu çıkarttığı yoluculuktan zevk almaya bakar. Saeros said: Rahibin üzerinde oturacağı bir atı yoktu, hatta teklif edildiğinde dahi bir atın sahibi olmayı reddetmişti. Sorulduğunda tek ihtiyacı olanın üzerindeki cübbesi olduğunu söylerdi. Ne güzel yazmışsın mesela burada. ^^ teşekkür ederim ya tekrar yazmaya başlamam lazım ama hiç vakit olmuyor Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Claiborne Mesaj tarihi: Şubat 9, 2018 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 9, 2018 bajazet said: evet bir de monolog koy. üç yüz sayfa falan monolog olsun. yalnızlıktan dudaklarımı masaya sürtüyordum tükürüklerim bile ıslaktı masanın da ıslanmasını istemiştim çünkü bacakları açıktaydı beni delirtmek istiyordu dayanamadım hemen odanın kapısına gidip gelmeye başladım çok sıkılmıştım çünkü sıkıntı gelmişti ben daha gidiyordum bir yandan da viskimi yudumluyordum bu ne lan Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Biyik Mesaj tarihi: Şubat 9, 2018 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 9, 2018 yazsana olm ya...... Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
senko Mesaj tarihi: Şubat 9, 2018 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 9, 2018 Saeros said: elazulruby said: Konun ne kadar kötü olursa olsun, dilin akıcı olduktan sonra; okuyucuya da, küçük ayrıntılarla vermek istediğin atmosferi yaşatabilirsen, her kitap iş yapar. Ben zevk aldım okurken açıkçası. Edebiyat fakiri insan her daim kitabın sonunun ne olacağını merak ederken, kitap okumaktan zevk alan kişi ise yazarın, onu çıkarttığı yoluculuktan zevk almaya bakar. Saeros said: Rahibin üzerinde oturacağı bir atı yoktu, hatta teklif edildiğinde dahi bir atın sahibi olmayı reddetmişti. Sorulduğunda tek ihtiyacı olanın üzerindeki cübbesi olduğunu söylerdi. Ne güzel yazmışsın mesela burada. ^^ teşekkür ederim ya tekrar yazmaya başlamam lazım ama hiç vakit olmuyor Nasi olmuo ya Bos vakitlerinde atom mu parcaliyorsun Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Biyik Mesaj tarihi: Şubat 9, 2018 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 9, 2018 oyun oynuyo işte dsf Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
senko Mesaj tarihi: Şubat 9, 2018 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 9, 2018 oyun oynadığın kadar kitap yazsa şimdiye tolkien olmuştu Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Biyik Mesaj tarihi: Şubat 9, 2018 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 9, 2018 yavız, ibre 30'a vurunca bence direkt otur oyun oynadığın vakit kadar kitap yaz. sen 5 senede rahat 5 kitap çıkartırsın. sonra da oyun oynamaya devam edip 5 yılda 1 çıkartırsın 35'ten sonra mis. para da akar. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
senko Mesaj tarihi: Şubat 9, 2018 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 9, 2018 Ibre 30u geçmiştir. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Biyik Mesaj tarihi: Şubat 9, 2018 Paylaş Mesaj tarihi: Şubat 9, 2018 yok geçmedi ben biliyorum uzatmaları oynuyor Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Öne çıkan mesajlar