Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Efsanevi Paragraflar Arşivi v2


roket adam

Öne çıkan mesajlar

Bahar şenliği postum efsanevi paragraflar topicine girmiş, teşekkürler akademi, teşekkürler bana hep inanan kadim dostum oregon long islandlı johnny. Merhaba anne. Başka bir quote ile bitsin bu post da.


ahmedinejad said:

Gobili said:

7 kişi girip 24 saat yalasak banamısın demez öyle bir bakışı var hatunun


nasıl bir fantazi kapasiten var senin ya.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

  • 2 hafta sonra ...
Sequo said:

Catze said:

Sequo said:

Catze said:

japon arabası denince

!!!!!!!!!!




Aha sırf sbahın köründe uyanmamım sebebi bu saçma yazıymış.

Sana kocaman hadi ordan diyor ve Japon arabası denildiğinde;


Skyline R34

Lamı cimi yoktur bu işin.



Ya olm sen zaten 1. siraya italyan koyarak arabadan ne kadar anladigini belli ettin geccen o isi o yuzden.


Senin bildigin italyanla benim bindigim bak bindigim italyan arasinda daglar kadar fark vardir.

japon yuksek hacim v votor ve 9000 devir donen araba yaptida bizmi binmedik duduk.

sirket arabasi test edipte bana araba hakkinda bilgi veremezsin senin aylik maasini bir gunde egzozdan disari atan bir adamim ben;)

Fakirligini bil edebini takin.

FORZA Ferrari :)

suprayida nerden duyduysan artik duymakla olmuyor. Koltuguna oturmus ve test etmis bir insan olarak tum japonlarin dedigi gibi r34 bir japon sahaserdir.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Sparkcaster said:

chrome said:

Bence 20 yil gibi bir gecis sureci icinde gayet olabilir bir sistem. Bir de milleti ve kendinizi asagilayip durmayin artik. Ulke olarak hep dunyanin standartlarinin otesinde hareketler konusunda basarili bir millet olduk biz. Kavimler gocu, istanbulun fethi, 3 kitanin domine edilmesi ve zamanina gore cok yenilikci bir yonetim sistemi ile yonetilmesi, kurtulus savasi, sonrasinda yapilan hizli devrimlerle bambaska bir kulturden bambaska bir kulture gecip zamanin en esitlikci modern ulkelerinden biri olmak. Bunu da yaparak belki bir cag daha acariz :)


Evet anlatim bozuklugu yapmisim. Kabul ediyorum. Ama soyledigim dogru aga. Crowne plazanin spa centerinda 7 kitadan sayisiz insanla termal havuz olsun jakuzi olsun sauna olsun ayaga tuz daldirmaca havuzu olsun muhabbet etmis bir insan olarak soyluyorum bunu. Cok ileri bir milletiz biz Turkler olarak. Hepsi cok hayran kaliyorlar bize. Siz turkler cok arkadas siz turkler cok guclu diyip diyip musade isteyip gidiyorlar. Biz ise kendimizi yermekten keyif aliyoruz. Freudien yaklasima gore bence bunu ustunlugumuzun asiri derecede farkinda oldugumuzdan yapiyoruz. Bu arada ben baba tarafindan arabim. Ama bu soylediklerimin dogru oldugunu degistirmez.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

  • 2 hafta sonra ...
moriarty said:

arsenal'deki kariyerim, soyunma odasında "uzun" diye çağırılan vieira ile kesişene kadar iyi gidiyordu. bir gün highbury'de fulham'a karşı oynarken bergkamp'dan bir pas aldığımı hatırlıyorum. kaleciyi kolayca çalımladım ve boş kale yerine son dakikada topu bir şekilde dışarı vurdum. tek nedeni güneşin gözümü almasıydı. benim hatam değildi! her neyse, vieira'nın bana bakışından başımın dertte olduğunu anlamıştım. maçtan sonra soyunma odasında üzerime geldi ve ben de sinirlendim, biliyorum söylemem gerekirdi ama ona "uzun organlı aptal" dedim.

önce bana boş gözlerle baktı. sonra...

bam!

bir anda penisiyle yüzüme tokat attı. sadece bir kez. ama beni birkaç adım geri savurdu. sudan çıkmış bir ringa balığının çarpması gibiydi. hiçkimse gördüklerine inanamadı. takım arkadaşlarınızın önünde 35 cm boyunda bir domuz kılıcıyla yüze tokat yemenin ne kadar utanç verici olduğunu hayal edebilir misiniz? hayatımın en kötü anıydı. sonsuzluk gibi uzun gelen bir zaman boyunca kimse bir şey söylemedi. sonra sessizliği ashley cole bozarak "sıra bende mi?" dedi. o zaman ayrılmam gerektiğini anladım. arsene wenger yaptığı şeyi öğrendiğinde sadece ona bir beşlik çakarak bağırdı: "işte bu nedenle o takım kaptanı. vay! şu şeye bak!"
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

ellaam said:

32-37 arası kadınlar yangından mal kaçırırcasına ,canhıraş bir biçimde sevişirler. Sevişmeden aonra atom bombası düşmüş nagazaki şehri gibi deriniz değişir,tırmıklar ve ısırık izleri yüÜnden 2 gün rahat gezemezsiniz. Bunun sebebi ise 40'lı yaşlarına koşmakda olmaları ve vajinaları ve vüxutlarının depoda kalan son benzin kırıntılarıyla,ha gayret diyerek boş vitese atıp benzinliğe kan revan içinde girmeleridir


Ahaha bu da cok iyi
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

  • 2 hafta sonra ...
moncici said:

hadi xunn dünyası beşiktaş, beyoğlu ve online oyunlarda tanıştığı korelilerle sınırlı, politik bakış açısı da forçen'de mapler oluşturup ortadoğu'ya hindistan'a atom bombası atan amerikalı velet seviyesinde olan, sinizmden muzdarip kentsel marjinal bir arkadaşımız. onu şimdilik geçelim.

ama başka topiclerdeki politik tartışmalara aktif olarak katılanlar, "törörist ama onlar yha uf" yaklaşımı üzerinden paragraflar döşeyenler, xunn'un açtığı lakayıt yolda faşistliklerini nasıl da ortaya dökmüş, seviyelerinin "kürtler cahil ve kokuyor"'dan ileride olmadığını nasıl da belli etmişler.

anti-faşizmi politically correctness olarak gören bu eblehliğe tekrar ve tekrar modernleşmeden, ekonomik problemlerden veyahut kürt akademisyenlerden falan bahsetmek yerine, çevresini, ülkesini ve hayatı yorumlama yol-yordamının ne kadar cahilce olduğunu belirtmek ve böylece kredisini kesmek çok daha yerindedir. böylece bu troll tipi yolunu-yordamını değiştirmese bile; bilmediği, ilgilenmediği konularda boş bir özgüven ile faşistlik yapmadan önce bir kere daha düşünür. lan der, ben "ouww çok skandal insan" olarak kalayım, pek sıradan kişiliğimi zayıflıklarımı belli etmeyeyim bilmediğim konularda...


Diğer başlıklarda da adamın siyasi tespitleri bayağı iyi, burda da can almış.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

serjuhan said:

ellaam said:

32-37 arası kadınlar yangından mal kaçırırcasına ,canhıraş bir biçimde sevişirler. Sevişmeden aonra atom bombası düşmüş nagazaki şehri gibi deriniz değişir,tırmıklar ve ısırık izleri yüÜnden 2 gün rahat gezemezsiniz. Bunun sebebi ise 40'lı yaşlarına koşmakda olmaları ve vajinaları ve vüxutlarının depoda kalan son benzin kırıntılarıyla,ha gayret diyerek boş vitese atıp benzinliğe kan revan içinde girmeleridir


Ahaha bu da cok iyi

Gerçek bir başyapıt ahahhahah :) Ciddi ciddi 33-37 aralığına yatırım yapasım gelmedi değil şu an
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

şurdan alıntıladım.
http://forum.paticik.com/read.php?62,6635798,page=35

nası gülüyorum ya jkashdasf

Sequo said:


Senin bildigin italyanla benim bindigim bak bindigim italyan arasinda daglar kadar fark vardir.

japon yuksek hacim v votor ve 9000 devir donen araba yaptida bizmi binmedik duduk.

sirket arabasi test edipte bana araba hakkinda bilgi veremezsin senin aylik maasini bir gunde egzozdan disari atan bir adamim ben;)

Fakirligini bil edebini takin.

FORZA Ferrari :)

suprayida nerden duyduysan artik duymakla olmuyor. Koltuguna oturmus ve test etmis bir insan olarak tum japonlarin dedigi gibi r34 bir japon sahaserdir.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

BabacumMostors said:

ya amına koyim sanki tarım toplumuyken yada dah geriye gidelim tarih öncesi toplayıcılık döneminde daha özgürdük, ulan o zamanda "ağaçtan bir şey düşsede akşam açıp sikimizi yemek zorunda kalmasak" diye tırım tırım yiyecvek bir şeyler arıyorduk, sonra bir şekilde nasıl akıl edildiyse alet edevatla hayvan avlamağa başladık "bi mamut vursak da akşama kendi sikimizi değil onun sikini yesek ma-aile doyarız" demeye başladık

akıllının biri çıktı (avcılığı bulandan daha akıllı değil) ekin ekmeyi çözdü bitkileri izledi fln tarım toplumu olduk da ne oldu peki? bu sefer de yaz kış bağa bahçeye bakmaya başladık ki "şu buğday baş verse, hıyar olgunlaşsa da eve gidince akşam kendi sikimizi kaynatıp yemesek" demeye başladık

e peki yarram binlerce yılda ne oldu da köle satıcılarına düşmediğimiz halde köle olduk? karnını doyuracak kadar yemeğin, başını sokacak bir sığınağın varsa o kadar özgürsün, evsiz adam da özgür, sende özgürsün tek fark sen daha iyi şartlar sağlamak için doğal oalrak daha çok emek veriyorsun.

lan toplayıcı olsan bile eğlenmeye vakit ayıracsk kadar "zaman" kaynağı biriktirebilmek (tasarruf etmek) için bir dönem daha fazla "yiyecek" lkaynağı biiktirmek zorundasın

sermaye birikim mekanizmasını bir profesör robinson üzerinden anlatmış.

bu robinson denizcisi günlerden bir gün (hikaye ya hani, hah işte konuyu alayabilek için yiyeceğiz bunu enlemesine menlemesine artık onu sen düşün, devam) bir ısız adaya düşmüş, adada havyan var bitki var dağ var kum var elizabet var ama bir allağın kulu yok. robinson önce sığınacak bir yer buluyor kendine sonra bakıyor ki sikini o akşam yese ertesi gün götünü kesmesi gerekecek diyor ki "en iyisi gideyim ben bi balık tutayım da karnımı doyurayım

bu iniyor sahile, çıplak elleriyle sabahtan akşama kadar uğraşıp bir balık yakalıyor onu yiyor ama bu uzun süre böyle gidiyor, aynı gün iki balık birden yakalayamıyor her ne hikmetse tuttuğu her balığn da boyu aynı, hiç büyük balık yok hepsi tek boy ama buna karşılık siki yerinde duruyor, ne uzuyor ne kısalıyor. en sonunda diyor ki "bu böyle olmayacak, en iyisi yarın ben balığın yarısını yiyeyim kalan yarısını da ertesi gün yerim bu sırada arta kalan zamanla bir olta yaparım.

ne yapmış oluyor robinson? sermaye birikimi, ne ,ç,n? olta yapmak i,çin yeterli süreyi biriktirip üretim etkinliğini artırmak için pek ine fed ediyor? tam doymuş bir mide, yarım marım idare edecek işte.

biriktirdiği (daha doğsrusu aktardığı) kaynağı olta yapımına kullanan robi (robi olsun bu artık hani o kadar muhabbetimiz var) 2 günlük yarı aç yarı tok gezmenin ardından oltasıyla artık 2 balık yakalamaya başlar. iyi güzel hoş daha çok doyuyor ama yine bütün günü balıkta geçiyor, diyor ki "ya ben eskiden tek balıkla idare ediyordum, varsın bir süre tek balıkla takılayım bu sırada bir ağ öreyim" diyor. yakaladığı iki balığı iki gün yiyen adam iki günde bir de balık ağı örüyor artık günde 4-5 balık yakalamaya başlıyor. artık balıkla karnı doymaya başladığından balık yakalamaya harcadığı zamanı diğer gıdalara erişmeye harcamaya başlıyor, drken zamanla gıda ihtiyacını yeteri kadar biriktireildiği için kendine ufak bir kulübe yapacak zamanı buluyor, sığınacak düzgün bir kulübe, eşyaları taşımak için el arabası vs derken öyle bir zaman geliyor ki elde ettiği sermaye birikimi sayesinde artık daha fazla "boş zaman"ı olaya başlıyor ve kendini sanata veriyor.

gel gelelim bu da kola ydeğil, cickelerden pigment toplaması, karıştırması, ilkel yollardan kumaş üretip o kumaşı tuvale çevirmesi derken ortada yine bir emek gerekiyor ama başarıyor.

maslow prensiplerine göre temel ihtiyaçları olan güvenlik ve fizyolojik ihtiyaçları karşılanmış olan robi en sonunda resim yapabilecek kadar boş zaman kaynağını sağladığında çizdiği resimlere de bakıp bakıp 31 çekerek son temel ihtiyaç olan sevgi ihtiyacını da gideriyor, gliştirme ihtiyaçlarını da artık cuma mı gelir, atkinson mu gelir kim gelirse onunla giderecek ama sikini kesip yemeyecek

http://www.acikbilim.com/wp-content/uploads/2013/05/2415_02_sek_2_1.gif

tl; dr: sistem içinde özgürüz annem biz sadece çalışmayı sevmiyoruz, ha "e ama yarram gece 10 dan sonra bira alamayacak" derseniz de bkz: devletlerin oluşumu (aktarılan serbestiyet) ki bu başka bir hikayenin konusu



AHAAHHAHAHAHAHAHAHAHAHA
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Nazca said:

moriarty said:

arsenal'deki kariyerim, soyunma odasında "uzun" diye çağırılan vieira ile kesişene kadar iyi gidiyordu. bir gün highbury'de fulham'a karşı oynarken bergkamp'dan bir pas aldığımı hatırlıyorum. kaleciyi kolayca çalımladım ve boş kale yerine son dakikada topu bir şekilde dışarı vurdum. tek nedeni güneşin gözümü almasıydı. benim hatam değildi! her neyse, vieira'nın bana bakışından başımın dertte olduğunu anlamıştım. maçtan sonra soyunma odasında üzerime geldi ve ben de sinirlendim, biliyorum söylemem gerekirdi ama ona "uzun organlı aptal" dedim.

önce bana boş gözlerle baktı. sonra...

bam!

bir anda penisiyle yüzüme tokat attı. sadece bir kez. ama beni birkaç adım geri savurdu. sudan çıkmış bir ringa balığının çarpması gibiydi. hiçkimse gördüklerine inanamadı. takım arkadaşlarınızın önünde 35 cm boyunda bir domuz kılıcıyla yüze tokat yemenin ne kadar utanç verici olduğunu hayal edebilir misiniz? hayatımın en kötü anıydı. sonsuzluk gibi uzun gelen bir zaman boyunca kimse bir şey söylemedi. sonra sessizliği ashley cole bozarak "sıra bende mi?" dedi. o zaman ayrılmam gerektiğini anladım. arsene wenger yaptığı şeyi öğrendiğinde sadece ona bir beşlik çakarak bağırdı: "işte bu nedenle o takım kaptanı. vay! şu şeye bak!"


Kim bu bahtsiz bedevi ^^
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

BabacumMostors ile Sosyolojik Sohbetler

BabacumMostors said:

ya amına koyim sanki tarım toplumuyken yada dah geriye gidelim tarih öncesi toplayıcılık döneminde daha özgürdük, ulan o zamanda "ağaçtan bir şey düşsede akşam açıp sikimizi yemek zorunda kalmasak" diye tırım tırım yiyecvek bir şeyler arıyorduk, sonra bir şekilde nasıl akıl edildiyse alet edevatla hayvan avlamağa başladık "bi mamut vursak da akşama kendi sikimizi değil onun sikini yesek ma-aile doyarız" demeye başladık

akıllının biri çıktı (avcılığı bulandan daha akıllı değil) ekin ekmeyi çözdü bitkileri izledi fln tarım toplumu olduk da ne oldu peki? bu sefer de yaz kış bağa bahçeye bakmaya başladık ki "şu buğday baş verse, hıyar olgunlaşsa da eve gidince akşam kendi sikimizi kaynatıp yemesek" demeye başladık

e peki yarram binlerce yılda ne oldu da köle satıcılarına düşmediğimiz halde köle olduk? karnını doyuracak kadar yemeğin, başını sokacak bir sığınağın varsa o kadar özgürsün, evsiz adam da özgür, sende özgürsün tek fark sen daha iyi şartlar sağlamak için doğal oalrak daha çok emek veriyorsun.

lan toplayıcı olsan bile eğlenmeye vakit ayıracsk kadar "zaman" kaynağı biriktirebilmek (tasarruf etmek) için bir dönem daha fazla "yiyecek" lkaynağı biiktirmek zorundasın

sermaye birikim mekanizmasını bir profesör robinson üzerinden anlatmış.

bu robinson denizcisi günlerden bir gün (hikaye ya hani, hah işte konuyu alayabilek için yiyeceğiz bunu enlemesine menlemesine artık onu sen düşün, devam) bir ısız adaya düşmüş, adada havyan var bitki var dağ var kum var elizabet var ama bir allağın kulu yok. robinson önce sığınacak bir yer buluyor kendine sonra bakıyor ki sikini o akşam yese ertesi gün götünü kesmesi gerekecek diyor ki "en iyisi gideyim ben bi balık tutayım da karnımı doyurayım

bu iniyor sahile, çıplak elleriyle sabahtan akşama kadar uğraşıp bir balık yakalıyor onu yiyor ama bu uzun süre böyle gidiyor, aynı gün iki balık birden yakalayamıyor her ne hikmetse tuttuğu her balığn da boyu aynı, hiç büyük balık yok hepsi tek boy ama buna karşılık siki yerinde duruyor, ne uzuyor ne kısalıyor. en sonunda diyor ki "bu böyle olmayacak, en iyisi yarın ben balığın yarısını yiyeyim kalan yarısını da ertesi gün yerim bu sırada arta kalan zamanla bir olta yaparım.

ne yapmış oluyor robinson? sermaye birikimi, ne ,ç,n? olta yapmak i,çin yeterli süreyi biriktirip üretim etkinliğini artırmak için pek ine fed ediyor? tam doymuş bir mide, yarım marım idare edecek işte.

biriktirdiği (daha doğsrusu aktardığı) kaynağı olta yapımına kullanan robi (robi olsun bu artık hani o kadar muhabbetimiz var) 2 günlük yarı aç yarı tok gezmenin ardından oltasıyla artık 2 balık yakalamaya başlar. iyi güzel hoş daha çok doyuyor ama yine bütün günü balıkta geçiyor, diyor ki "ya ben eskiden tek balıkla idare ediyordum, varsın bir süre tek balıkla takılayım bu sırada bir ağ öreyim" diyor. yakaladığı iki balığı iki gün yiyen adam iki günde bir de balık ağı örüyor artık günde 4-5 balık yakalamaya başlıyor. artık balıkla karnı doymaya başladığından balık yakalamaya harcadığı zamanı diğer gıdalara erişmeye harcamaya başlıyor, drken zamanla gıda ihtiyacını yeteri kadar biriktireildiği için kendine ufak bir kulübe yapacak zamanı buluyor, sığınacak düzgün bir kulübe, eşyaları taşımak için el arabası vs derken öyle bir zaman geliyor ki elde ettiği sermaye birikimi sayesinde artık daha fazla "boş zaman"ı olaya başlıyor ve kendini sanata veriyor.

gel gelelim bu da kola ydeğil, cickelerden pigment toplaması, karıştırması, ilkel yollardan kumaş üretip o kumaşı tuvale çevirmesi derken ortada yine bir emek gerekiyor ama başarıyor.

maslow prensiplerine göre temel ihtiyaçları olan güvenlik ve fizyolojik ihtiyaçları karşılanmış olan robi en sonunda resim yapabilecek kadar boş zaman kaynağını sağladığında çizdiği resimlere de bakıp bakıp 31 çekerek son temel ihtiyaç olan sevgi ihtiyacını da gideriyor, gliştirme ihtiyaçlarını da artık cuma mı gelir, atkinson mu gelir kim gelirse onunla giderecek ama sikini kesip yemeyecek

http://www.acikbilim.com/wp-content/uploads/2013/05/2415_02_sek_2_1.gif

tl; dr: sistem içinde özgürüz annem biz sadece çalışmayı sevmiyoruz, ha "e ama yarram gece 10 dan sonra bira alamayacak" derseniz de bkz: devletlerin oluşumu (aktarılan serbestiyet) ki bu başka bir hikayenin konusu


Saygı duydum, muhteşem bir parça.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Rotweiler said:


BabacumMostors said:

ya amına koyim sanki tarım toplumuyken yada dah geriye gidelim tarih öncesi toplayıcılık döneminde daha özgürdük, ulan o zamanda "ağaçtan bir şey düşsede akşam açıp sikimizi yemek zorunda kalmasak" diye tırım tırım yiyecvek bir şeyler arıyorduk, sonra bir şekilde nasıl akıl edildiyse alet edevatla hayvan avlamağa başladık "bi mamut vursak da akşama kendi sikimizi değil onun sikini yesek ma-aile doyarız" demeye başladık

akıllının biri çıktı (avcılığı bulandan daha akıllı değil) ekin ekmeyi çözdü bitkileri izledi fln tarım toplumu olduk da ne oldu peki? bu sefer de yaz kış bağa bahçeye bakmaya başladık ki "şu buğday baş verse, hıyar olgunlaşsa da eve gidince akşam kendi sikimizi kaynatıp yemesek" demeye başladık

e peki yarram binlerce yılda ne oldu da köle satıcılarına düşmediğimiz halde köle olduk? karnını doyuracak kadar yemeğin, başını sokacak bir sığınağın varsa o kadar özgürsün, evsiz adam da özgür, sende özgürsün tek fark sen daha iyi şartlar sağlamak için doğal oalrak daha çok emek veriyorsun.

lan toplayıcı olsan bile eğlenmeye vakit ayıracsk kadar "zaman" kaynağı biriktirebilmek (tasarruf etmek) için bir dönem daha fazla "yiyecek" lkaynağı biiktirmek zorundasın

sermaye birikim mekanizmasını bir profesör robinson üzerinden anlatmış.

bu robinson denizcisi günlerden bir gün (hikaye ya hani, hah işte konuyu alayabilek için yiyeceğiz bunu enlemesine menlemesine artık onu sen düşün, devam) bir ısız adaya düşmüş, adada havyan var bitki var dağ var kum var elizabet var ama bir allağın kulu yok. robinson önce sığınacak bir yer buluyor kendine sonra bakıyor ki sikini o akşam yese ertesi gün götünü kesmesi gerekecek diyor ki "en iyisi gideyim ben bi balık tutayım da karnımı doyurayım

bu iniyor sahile, çıplak elleriyle sabahtan akşama kadar uğraşıp bir balık yakalıyor onu yiyor ama bu uzun süre böyle gidiyor, aynı gün iki balık birden yakalayamıyor her ne hikmetse tuttuğu her balığn da boyu aynı, hiç büyük balık yok hepsi tek boy ama buna karşılık siki yerinde duruyor, ne uzuyor ne kısalıyor. en sonunda diyor ki "bu böyle olmayacak, en iyisi yarın ben balığın yarısını yiyeyim kalan yarısını da ertesi gün yerim bu sırada arta kalan zamanla bir olta yaparım.

ne yapmış oluyor robinson? sermaye birikimi, ne ,ç,n? olta yapmak i,çin yeterli süreyi biriktirip üretim etkinliğini artırmak için pek ine fed ediyor? tam doymuş bir mide, yarım marım idare edecek işte.

biriktirdiği (daha doğsrusu aktardığı) kaynağı olta yapımına kullanan robi (robi olsun bu artık hani o kadar muhabbetimiz var) 2 günlük yarı aç yarı tok gezmenin ardından oltasıyla artık 2 balık yakalamaya başlar. iyi güzel hoş daha çok doyuyor ama yine bütün günü balıkta geçiyor, diyor ki "ya ben eskiden tek balıkla idare ediyordum, varsın bir süre tek balıkla takılayım bu sırada bir ağ öreyim" diyor. yakaladığı iki balığı iki gün yiyen adam iki günde bir de balık ağı örüyor artık günde 4-5 balık yakalamaya başlıyor. artık balıkla karnı doymaya başladığından balık yakalamaya harcadığı zamanı diğer gıdalara erişmeye harcamaya başlıyor, drken zamanla gıda ihtiyacını yeteri kadar biriktireildiği için kendine ufak bir kulübe yapacak zamanı buluyor, sığınacak düzgün bir kulübe, eşyaları taşımak için el arabası vs derken öyle bir zaman geliyor ki elde ettiği sermaye birikimi sayesinde artık daha fazla "boş zaman"ı olaya başlıyor ve kendini sanata veriyor.

gel gelelim bu da kola ydeğil, cickelerden pigment toplaması, karıştırması, ilkel yollardan kumaş üretip o kumaşı tuvale çevirmesi derken ortada yine bir emek gerekiyor ama başarıyor.

maslow prensiplerine göre temel ihtiyaçları olan güvenlik ve fizyolojik ihtiyaçları karşılanmış olan robi en sonunda resim yapabilecek kadar boş zaman kaynağını sağladığında çizdiği resimlere de bakıp bakıp 31 çekerek son temel ihtiyaç olan sevgi ihtiyacını da gideriyor, gliştirme ihtiyaçlarını da artık cuma mı gelir, atkinson mu gelir kim gelirse onunla giderecek ama sikini kesip yemeyecek

http://www.acikbilim.com/wp-content/uploads/2013/05/2415_02_sek_2_1.gif

tl; dr: sistem içinde özgürüz annem biz sadece çalışmayı sevmiyoruz, ha "e ama yarram gece 10 dan sonra bira alamayacak" derseniz de bkz: devletlerin oluşumu (aktarılan serbestiyet) ki bu başka bir hikayenin konusu





AHAAHHAHAHAHAHAHAHAHAHA


epic ya
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Misafir
Bu konu yeni mesajlara artık kapalıdır.
×
×
  • Yeni Oluştur...