Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Bir inceleme; Türkiye'nin 1992 yılından bu yana ithalat-ihracat rakamları


KuddusiMavra

Öne çıkan mesajlar

devlet bakkal muhasebesi ile yonetilmiyor -2, +1, hmmm her sekil -1 gibi bi basitlik yapmak komik heleki altin gibi stratejik bir kaynaktan konusuyorsak

altini baz alan kac tane ekonomik gosterge var, bu gostergeleri yaniltiyorsun ki herseyden komigi altin ihracati %350 artinca piyasayida manipule ediyorsun

said:
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın İran’dan gaz alımını “ihracat” adı altında altın ile ödeme “itirafı”ndan önce, meğer Merkez Bankası uzmanlarına bir “altın araştırması” yaptırılmış. İran’a altın ihracatı altında yapılan ödemenin, dış ticarete, cari açığa ve büyümeye etkisi konularında bir “Ekonomi Notu” hazırlanmış ve 23 Ekim tarihli rapor, 2 Kasım’da bankanın sitesine konulmuş. İlgilenen,”Yayınlar/Araştırma/Ekonomi Notları” bölümünden tümüne ulaşabilir. Rapora geçmeden, bu önemli “itiraf”ın dün yayınlanan Finansal İstikrar Raporu’nun hiçbir bölümüne girmemesi, yani, aynı Merkez Bankası’nın altın hile-hurdasına, bu önemli raporda yer vermemesi manidardır.

Merkez Bankası’nın beş araştırmacısının(*) ortak ürünü olan “Türkiye’de Altın:Dış Ticaret, Cari İşlemler Dengesi ve Büyüme Üzerine Etkisi” başlıklı rapor, başından beri söylediğimiz, ithal altının ödeme için ihracat adı altında kullanıldığını teyit ediyor ve altınla ödemenin tüm dış ticaret dengesini etkilediğini vurguluyor.
Rapor, yine bizim dış ticarette “makyaj” iddiamızı , ihracatta şişirmeyi şu verilerle onaylıyor; “ 2012 yılının Ocak-Ağustos döneminde ihracat yıllık yüzde 12,8 oranında artarken, altın hariç ihracat artışı yüzde 3,1 olarak gerçekleşmiştir.” İhracattan sorumlu bakan Zafer Çağlayan’ın “ihracat performansı” kasılmasının ne kadar kof olduğu burada da görülüyor; ihracatta artış yüzde 13 değil, sadece yüzde 3!…

***

Altının cari açığı makyajlamasına gelince, şöyle diyor rapor; (2011’de cari açık) 77 milyar ABD dolarına ulaşmıştır. Ancak, 2011 yılında yapılan yaklaşık 5 milyar ABD doları net altın ithalatı dışlandığında cari işlemler açığının 72 milyar ABD doları seviyesinde kaldığı görülmektedir. 2011 yılında cari işlemler açığında gözlenen yaklaşık 30 milyar ABD doları tutarındaki kötüleşmenin yüzde 16’sı net altın ithalatından kaynaklanmıştır.”
Ya 2012’de ?
“ 2012 yılının ilk 8 aylık döneminde ise özellikle İran’a yüksek miktarda altın ihracatı yapılmıştır. Söz konusu ihracat büyük ölçüde ithalatla karşılanmış olup 3 milyar ABD doları tutarında net altın ihracatı gerçekleşmişti…2012 yılı Ağustos ayında 2011 yıl sonuna göre cari işlemler açığı 15 milyar ABD doları iyileşmiş olup, bu iyileşmenin yüzde 20’si net altın ihracatından kaynaklanmıştır .”

Bu oran izleyen Eylül ayında arttı. 28 Kasım tarihli Çarşamba tarihli yazımda Ocak-Eylül döneminde gerçekleşmiş görünen 21 milyar dolarlık cari açık azalmasının yüzde 40’ının (8,5 milyar dolar) altınla ilgili olduğunu belirtmiştim.

Rapor, altınla ödemeyi ihracat göstermenin büyümeye etki ettiğine ise pek katılmıyor. Altın içeride üretilmediğine göre, büyümeye etkisi olmaz, demeye getiriyor ve diyor ki, “Öncelikle, net altın ihracatının Gayri Safi Yurt İçi Hasıla’ya (GSYİH) etkide bulunabilmesi için, söz konusu ihracatın yurt içi katma değer içermesi, bir başka deyişle bir bölümünün yurt içinde üretilmiş veya işlenmiş olması gerekmektedir.” Bununla beraber şu eklemeyi de yapıyor; “ Öte yandan, ihracata konu olan altın herhangi bir katma değer içermese de, harcama yönünden GSYİH kompozisyonunu değiştirebilmektedir.” Yani, 2012 ilk yarı büyümesi ihracatla oldu, resmi vurgusunu törpülemektedir rapor sahipleri…Ancak büyüme ile ilgili “sıfır etki” savına hocam Korkut Boratav’ın esaslı bir itirazı var.Önceki gün aramızda yazışırken yine hatırlattı. TÜİK’in şaibeli mili gelir hesaplarında “stok” kalemini bu kez de kullanabileceğine dikkat çekti. Çoğu okuru ilgilendirmeyen teknik bir mesele olduğu için burada detaylara yer veremiyorum. Boratav Hoca, 16 Eylül 2012 tarihli yazısında (sol.org’da var) bu detayları sergiledikten sonra , TÜİK’in yüzde 3,1 olarak açıkladığı 2012 ilk çeyrek büyümesinde en az yarım puanın altın şişirmesi olduğuna, büyümenin yüzde 2,6’da kaldığına dikkat çekmişti.

***

Özetle, TCMB elemanları, İran’a altın ihracının “doğalgaz alımının ödeme” biçimi olması gibi “cızzz” bir meseleye girmeden, raporda bu konuyu hiç ağızlarına almadan, altın ithalatına dayalı sözde ihracatın, şişirme olduğunu gösteriyorlar. Yine bu şişirilmiş ihracatın, cari dengeyi, 2012 için olduğundan iyi göstermeye yaradığını-bizim defalarca yazdığımız gibi- kabul ediyorlar. Büyümeye etkisi konusunu yüzeysel bir “katkı yok” ifadesiyle savıyorlar, 2012 ilk yarı büyümesi (yüzde 3) ihracatla gerçekleşti, yargısına ise büyük bir soru işareti iliştiriyorlar.

Bir de ABD’nin İran’a ödemeyi altınla yapma işine limon sıkması meselesi var. Haberi Reuters dünyaya duyurunca, altın mızrağı, iyiden iyiye saklanamaz hale geldi. Habere bakılırsa, ABD’de adının açıklanmasını istemeyen üst düzey bir Senato yetkilisi yeni yaptırımların, “Türkiye’nin (İran’la) doğalgaza karşılık altın oyununu bozacağını” söylemiş. Peki Zafer Çağlayan durur mu, o ne demiş? “ABD’nin yaptırımları ABD’nin kendisini bağlar” demiş.

Kısa adı TEPAV olan TOBB çatısı altındaki Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı’nın Finans Enstitüsü 2 ayda bir yayımlayacağını duyurduğu, “Ekonomide Durum” başlıklı raporunun ilk sayısında çarpıtmanın sayısal boyutlarını şöyle tahmin ediyor; “…İran’a ‘altın ihracatı’ olmasaydı, büyüme oranımızın 2012’nin ilk çeyreğinde yüzde 3.2 yerine yüzde 2.6 düzeyinde kalacağı ortaya çıkıyor. GSYH’nin bir alt kalemi olarak ihracatın yıllık artışı hesaplandığında ise, yüzde 13.2 olarak açıklanan ihracat artışı yüzde 10.6 olarak bulunuyor.”
TİM, bir ay önden giderek, haziran ayında İran’a ihracatı 312 milyon dolar gösterdi. Mayıs ayında TÜİK, TİM rakamının yüzde 500 üstünde bir ihracat göstermişti. Aynı şeyi haziran için yaptıysa, TÜİK’in İran’a haziran ihracatı 1.5 milyar dolar dolayında ve ilk 6 aylık toplamı da 5.8 milyar doları bulacak. Şişirme, ilk 6 ayda 4.3 milyar dolara ulaşacak…
Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, İran’a altın ihracatı yalanının kıyısına bile uğramadan demektedir ki, “Yılın ilkyarısında gerçekleştirilen 73 milyar dolarlık ihracat rakamı ve yüzde 11.3’lük ihracat artışının yılın ikinci yarısında da devam etmesi durumunda 2012 yılı orta vadeli program hedefi olan 148.5 milyar dolar ihracat rakamı aşılacak ve yeni bir ihracat rekoru kırılacak.” (16 Temmuz)
Aynı Bakan yine demektedir ki, “Sanayi üretimindeki yükseliş, ikinci çeyrek büyüme hızının da iyi geleceğini göstermektedir ve ilk çeyrekte olduğu gibi ikinci çeyrekte de ekonomi net ihracat yoluyla büyüyecektir.” (9 Temmuz)
Altın ithalatını, kayıtlara ihracat kaydedip yalan dolanla rekor kırmış görünmeyi, büyümeyi şişirmeyi marifet saymakla bir hükümet ne elde edebilir? Böyle bir yalana şurasından burasından katılan, omuz veren, yalanı görüp ses çıkarmayan, eleştirmeyen, maskeli balonun curcunasına kapılıp gidenler ise, yarın aynı yalan plağı döndürülünce biraz utanıp sıkılırlar mı acaba?



ilk postumdada ayzdigim gibi, gostergeleri manipule etmek o kadar kolayki iktidar istedigi gibi, muhalefet istedigi gibi manipule ediyor


[hr]

turkiye baticak filan demedim, cok bisi beklemeyin gelecekten bole basinin gazina filan gelmeyin, hicbirsey degismiycek 2 ileri bir geri devam edicez simdiye kadar gittigimiz gibi cunki kafalarda herhangi bir degisim yok
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Araştırmanın sadece cari açıkla ilgili bölümünü ve sonucu okudum.

sonuç said:

Altın fiyatlarında son yıllarda gözlenen hızlı yükselişin net
altın ithalatçısı olunan 2011’de cari işlemler açığını genişletici, net altın ihracatçısı olunan 2012
yılında ise cari işlemler açığını daraltıcı etkisi olduğu görülmektedir.
Son olarak, 2012 yılında altın
net dış talebinin karşılanmasında yurt içi üretimin payının çok düşük olduğu ve dolayısıyla altın
ihracatının GSYİH yıllık büyümesine katkısının sınırlı olduğu tahmin edilmektedir


2012 de net ihracatçı olmuşuz bu ne demek ihracatnet= ihracat(üretim +stock)- ithalat.

Zaten çalışmada hem olumlu hem olumsuz etkisine yer verişlmiş.Net ihracatçı olduğumuz yıl cari açığa pozitif katkısı olması normal ama 2011 yılındada negativ etki etmiş.Yani nasıl yorumladığına bağlı.

ihracattaki artışta dedğim gibi stocklardan karşılanmış araştırmadada türkiyenin yüksek miktardaki altın stoğu olduğu söylenmiş.Elli yıllık yüksek enflasyonun olduğu bi ülkedede çok normal ama çakallık işte bunu şimdi ekonomiye sokmaya çalışmaları.


Gold hunting

Bahsettiğim makalede bu olayı net bi şekilde açıklıyor.


"Cari açığa etkisi" said:

Cari işlemler açığı 2009 yılında küresel kriz dolayısıyla gerek dış talepte gerekse yurt içi
iktisadi faaliyette keskin düşüşler yaşanması sonucunda 14 milyar ABD dolarına gerilemiştir.
Bununla birlikte aynı yıl, özellikle yılın ilk çeyreğinde, altın ihracatı büyük ölçüde artış göstermiş
ve yıl genelinde Türkiye net altın ihracatçısı olmuştur. Söz konusu etki dışlandığında cari işlemler
açığının 17 milyar ABD doları olduğu görülmektedir (Tablo 2).
Bununla birlikte, 2010 yılında, özellikle Avrupa Birliği kaynaklı olarak dış talebin yavaşlaması iç
talebin ise görece istikrarlı artışı sonucu dış ticaret açığında gözlenen büyüme cari açığın
genişlemesinde belirleyici olmuştur. Söz konusu eğilim 2011 yılında da devam etmiş ve dış ticaret
açığında gözlenen büyük oranlı genişleme sonucunda cari işlemler dengesindeki bozulma devam
etmiş ve cari açık 77 milyar ABD dolarına ulaşmıştır. Ancak, 2011 yılında yapılan yaklaşık 5
milyar ABD doları net altın ithalatı dışlandığında cari işlemler açığının 72 milyar ABD doları
seviyesinde kaldığı görülmektedir. 2011 yılında cari işlemler açığında gözlenen yaklaşık 30 milyar
ABD doları tutarındaki kötüleşmenin yüzde 16’sı net altın ithalatından kaynaklanmıştır

Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Viktor said:

axedice said:

Viktor said:


irandan gaz aliniyor, altin ile odeme yapiliyor sonra bu altin ihracat olarak yaziliyor

montaj operasyonu yapiyor adam, disari satiyor kullandigi parcanin tamami ithal ancak ihracat yaziliyor

oburu yerli uretim yapiyor, hammadde direk ithal ancak dusmeden ihracat yaziliyor

cari acik veren her ulke yapmaya calisiyor aslinda bu hinlikleride kanmamak lazim


Agalit altın karşılığı aldığımız petrol ve montaj için ithal ettiğin hammadde / aramamül cari açığa etki etmiyor mu? Senin söylediğin ancak şeye örnek verilebilir, bi firma 100 melyor dolar ihracatım var diyip bunun %80ini karşılayan ithalatını saklıyorsa, birader senin gerçek ihracatın 20 dolar hiiiç boşuna abartma dersin. Devlet bazında baktığında burda saklanan, görünmeyen bi kalem var mı?


ediyor zaten, altini takas yerine ihracat gosteriyorsun, 1000 birim petrole karsi esdegeri olan altinla odeme yapilmis, normalde bunu ithalata yazmazsin altin para gibi takas araci oldugu icin, ihracata yazabilmek icin bu kadar altini ihrac oalrak satip karsiliginda doviz alman gerekirki cari aciga etkisi olsun, petrol icin doviz odememissin sonucta notr islem ama odedigin altini doviz almis gibi yazmissin

devlet kimin ne bok yedigini cok iyi biliyor ama islerine geliyor, hani iktidarda kim olsa aynisini yapardi, ihracatin ithalat tabanli aslinda tek kazancin urettigin katma degerden ama sen gidip tamamini yaziyorsun, agir sanayi cok yapiyor bu hinligi ki otomotiv zaten sembolu olmus bu isin, sase haric bi firma tamamini disardan aliyor ondan sonra ihracat rekortmeni ilan ediyor kendini ki 2011 ihracat rekortmeni tupras, hani petrol cikmayan ulkede kufur gibi

ihracat sampiyonlari listesine bakin zaten, yalan dolani goruosunuz

Türkiye Petrol Rafinerileri AŞ
Ford otomotiv AŞ
Oyak Renault Otomotiv AŞ
Vestel Dış Ticaret AŞ
Tofaş Türk Otomobil AŞ
Arçelik AŞ
Toyota otomotiv Sanayi Türkiye AŞ
Kibar Dış Ticaret AŞ (hyundai assan)
Habaş Sınai ve Tıbbi Gazlar AŞ
İçdaş Çelik Sanayi AŞ

bi kiside cikip sormuyro bunlara aga iyi guzel bu kadar ihracatiniz var ama ne kadari ithalat uzerinden donuyor diye


:)-D
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Bu arada bazı yanlışlar var, geçen devlet bakanları falan açıklama yaptı bayağı tartışıldı; altın olayının aslını yazayım. İki hafta önce TCMB faiz indirimi yaptığı gün yapıldı açıklaması.

Şimdi normalde ithalat olayı dolarla oluyor, yani biz normal şartlarda İran'dan ithalat yaptığımızda dolar veriyoruz. Ama dünyanın belli başlı bankaları İran'a ambargo uyguluyor, dolayısıyla İran'ın arası dolarla dertte. Adamlar ihracat yapamıyor, her geçen gün daha kötü duruma geliyorlar.

Tabii bizim gaz vs. almamız gerektiği ve bunun için de İran'a ödeme yapmamız lazım geldiğinden Türk Lirası kullanıyoruz ithalatta. TL de İran'ın işine yaramadığından bu TL'leri altına çevirip öyle İran'a götürüyorlar.

Yani devlet ilk elden altınla ödeme yapmıyor İran'la gaz vs. alışverişi için. Zaten o yüzden altın ihraç ediyoruz gibi görünüyor.

Kurdan vs. kar ediyoruz bu şekilde, ithal ettiğimiz altını daha pahalıya İran'a satıyoruz. Bakmadım değerlere ama muhtemelen altın ihracatımızla beraber altın ithalatımız da artmıştır zaten ve cari açığı küçülten bir faktör şu an İran'ın bize sattığı gazın parasıyla tekrar altın alıyor olması.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Cari açığın devamlı artışı yenisömürge neoliberal politikalarıyla doğrudan alakalı, mevzuyu şöyle açıklamaya çalışayım:

1. Biz biz yenisömürge devletiyiz

Açık sömürgelerde ard arda ulusal kurtuluş hareketlerinin patlamasının ardından dışardan sömürüyü çok maliyetli bulan kapitalizm yenisömürgeciliğe geçti.
Yenisömürge ülkelerde dışarıya bağımlı bir sanayileşme gerçekleştirildi ve ülkede uluslararası sermayeye bağlı bir yerel burjuvazi oluşturuldu. Bu yeni sistem yoluyla politik olarak bağımsız gibi görünen sömürge tipi faşizmin geçerli olduğu ülkeler çok daha düşük bir maliyetle sömürülebildi.
Bu politikayı somutlaştırırsak hak talepleri karşısında amerikan değil türk polisinden cop yiyoruz, uluslararası sermaye ise ülkemizde yerli ortaklarla beraber faaliyet gösteriyor.

2. Ülkemizde neoliberal politikalar uygulanıyor

Neoliberalizm 60lı yıllardaki keynesgil ekonomik sistemin aksine devletin elini tüm kamusal alanlardan çekmesi ve bu alanların sermayeye açılımına dayanır. Keynesgil sistemde devlet aşırı üretim veya tüketimi engellemek için devamlı piyasaya müdahele ediyor, çok düşük işsizlik oranları, özerk üniversiteler, önemli ölçüde parasız eğitim ve sağlık sistemleri öngörülüyordu, şimdi ise sağlık ve eğitim de sermayenin talanına bırakılıyor, yüksek işsizlik oranı, güvencesiz ve esnek çalıştırma yoluyla maliyetin minimuma indirilmesi öngörülüyor. Yeni sendika yasası, ''hayat boyu eğitim'' , 4+4+4, Yeni Yök Yasası, Sağlıkta Dönüşüm gibi projeler bu sürecin parçasıydılar.

3. Kriz
Bu sistemde halka düşen pay son derece küçülüyor ama üretilen malı parasını verip alacak olan gene halk. Bu noktada KREDİLENDİRME SİSTEMİ hayata geçiyor, insanlar onlarca yıllık gelirlerini geleceğe dönük olarak ipotekliyor, borç batağına giriyorlar. İşte cari açık bu hiç bitmeyen borçlanmayı ifade ediyor. Alıp alıp tüketiyoruz, satmamız ise dışarıdan aramal girişi, montajı, tekrar dışarıya çıkarılması yoluyla gerçekleşiyor ki burda sermayenin amacı türkiyedeki ucuz işgücünden istifade etmek.

Bu sistemde sürekli bir büyümeye ihtiyaç var çünkü büyüme yoksa yüksek finans çevreleri kar etmiyor demektir, kar etmezlerse yatırım yapmaz, küçülmeye giderler, bu da yüksek burjuvanın aldığı ihaleleri yapan altteşoranların, ithalat-ihracatçıların hızla fakirleşmesi demek ki bu gerçekleşirse ''refah devleti'' görüntüsü yok olur ve sistem çok ciddi bir konjonktürel krize girer.

Büyümenin devamıysa cari açığın ve türkiyenin dış borçlarının devamlı büyümesi demek ki borçlandırmanın bir sınırı var. Kapitalizmin şu an yaşadığı ekonomik kriz bu borçlandırma ve özelleştirmenin tıkanmasıyla gerçekleşti.

Bu krizin aşılması için halkın daha da fakirleştirilmesi, sosyal güvencelerin daha da azaltılması ve doğanın yağmalanması lazım(mesela HES'ler).

Türkiye için krizi aşmanın özel bir yolu da Suriye'ye dönük savaş politikası ki Amerikan emperyalizmi Suriye'yi kendi halkasına ekleme ihtiyacı duyuyor, kendisi Irak ve Afganistan fiyaskolarıyla yüzleştiği için de doğrudan müdahale yerine Türkiye'yi Suriye'ye sokmaya çalışıyor. AKP'nin ''Şam'da namaz kılma'' muhabbetini Şam'da borsa açma, ülkenin yeniden inşa sürecinde ihaleler kapma, bu yolla Suriye'nin sömürüsünden pay kapma isteği biçiminde görmek lazım.

Bu halk düşmanı politikalar uygulanırken bir yandan da toplumsal muhalefeti emmek ve bölmek için Kürtlere ve Alevilere yönük mezhepçi ve Türk milliyetçisi politikalar ortaya konacak elbet, bir yandan ve tüm sağ ve egemenler aradaki çatlaklar giderilip tek adam sultası altında toplanmaya çalışılacak

Tüm bunları engellemenin yolu ise sokaktan geçiyor, uzun lafın kısası cari açık sorununun çözümü de sokakta.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...