Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Ulus'ta başlayan Anıttepe'de biten 1 günün hikayesi


KuddusiMavra

Öne çıkan mesajlar

Bekledim 3 gün çünkü ilk gece zaten sabaha karşı eve vardım ve birkaç saat uyku ile işe gittim. Akşam eve gelir gelmez haberleri izledim, sonra yattım uyudum. Bugünde yine haberleri takip ettim gün boyu.
Ve şimdi yazıyorum.


Pazar'ı Pazartesi'ye bağlayan gece yola çıktık. Güle oynaya sabahın köründe Ankara'ya girerken polis-jandarma aracı durdurdu. Zaten yavaşlarken kenara çekilmiş ve yolcuları aşağıya indirilmiş otobüsü fark ettik. İyice yavaşladık, jandarma bize baktı ve geçmemizi işaret etti. O sırada aynadan bir otobüsü daha durdurduklarını gördüm.
Sabah 06:30'da Ankamoll'a park ettik araçlarımızı. Buz gibi bir Ankara sabahı. Montumu alayım mı,almayım mı diye bayağı bir kararsız kaldıktan sonra hava durumunun o gün için gün içinde 25 derece olduğunu hatırladım. Almadım. Kolluk gücünün Ulus Meydanı'na insanları almayabileceğini düşündüğümüzden hızlı bir şekilde yürüyerek Ulus'a doğru harekete geçtik. Gerçekten de 20 dakika sonra 1. Meclis'ten aşağı inen yokuşun barikatla kesildiğini gördük. Merkez Bankası'nın arkasından dolaşalım dedik ve dolaşıp yukarı çıktığımızda henüz bir engel olmadığını gördük. Dosdoğru Atatürk heykelinin arkasında çarşı içinde kalan Mado'ya girdik. Çayımızı içip kahvaltımızı yaptık. 1-2 saat bekledik. Bazı tiyatro sanatçıları ile karşılıklı masalarda kahvaltılarımızı yaptık. Onlarda yürüyüş için gelmişlerdi. Bazıları çeşitli yayın organlarından günlerdir burada bulunacaklarını çoktan ilan etmişlerdi. Takdir ettim, memlekette hala kendisini dolarlara, yurolara,liralara satmamış SANATÇI gibi sanatçılar olduğunu görünce sabahın o saatinde umutlandım.

Saat 9 buçukta meydana girdik. O saatte kalabalığın sayısı binler olmuştu. Ulus'u bilenler çok iyi anlayacaklar, bilmeyenler için detaya giriyorum. 1. Meclis Atatürk heykelini çapraz şekilde görmektedir. 1. Meclis'e inen yola panzerler ve adına > dedikleri cins kolluk gücü ile barikat kurmuşlardı. Yan tarafta Mehmetçik Gazinosu, 1. Meclis'in dosdoğru karşısında Merkez Bankası bulunuyor. Saat 11'e doğru kalabalık belirgin bir biçimde misli misli arttı. Mitingin güvenliğini sağlamak üzere onlarca TGBli genç dikkatleri çekiyordu, bunlar kol kola girip barikatla vatandaş arasında sıralanmışlardı. Bu arada meydanda bulunan insanları gözlemledim. Sıradan vatandaşlar, teyzeler, amcalar,hatta dedeler-nineler, torunlar,yavrular meydana ellerinde Türk bayrakları, ADD veya TGB flamaları ile girmişler; orada bulunmaktan dolayı mutlu oldukları yüzlerine yansımış herkesin.

Saat 11'de miting başladı. Ne yazık ki organizasyon komitesinin otobüsünün ses düzeni bozuktu ve megafonlarda bütün kalabalığa sağlıklı şekilde ulaşmıyordu. Hepimiz otobüse doğru dönmüştük ve Tansel Çölaşan'ı (ADD Genel Başkanı) dinlemeye çalışıyorduk, çalışıyorduk diyorum çünkü bizim bulunduğumuz yerden otobüsün ses düzeni bozuk olduğu için çok zor duyuluyordu.

Derken ilk çığlıklar duyuldu. Barikattan biber gazı sıkmışlardı. Orada bulunan kadınları ve amcaları ve tabii ki TBGli gençleri gayet net görebiliyorduk. Tabii ki isyan ettiler, neden biber gazı sıkıldığını anlamamışlardı, bizim bulunduğumuz yerden de anlaşılmıyordu ama TGB genel başkanı İlker Yücel otobüsün üzerinden seslendi, "arkadaşlar, sırtınızı onlara dönün, yüzünüzü bize dönün, provokasyona gelmeyin". Bu arada rüzgarda bize doğru estiğinden gaz bizlere kadar geldi. Hayatında ilk kez bu tecrübeyi yaşayan biz dahil çok kişi vardı kalabalıkta ve haliyle biber gazının en büyük amacı olan > duygusunu yaşayan çok sayıda insan vardı. Benim en çok dikkatimi çeken yüzünün ortasına gazı yemiş olan onca insan, acı çektikleri her hallerinden belli olmasına rağmen bayraklarına sıkı sıkıya sarılmışlardı. Hiçbiri bayraklarını ellerinden bırakmıyordu.

İnsanlar kızgındılar, birkaç dakikalık şaşkınlık,korku,panikten sonra toparlandılar. Dakikalarca bu durumu protesto eden sloganlar attılar. 5 dakika yoğun bir şekilde sürdü bu sloganlar. Derken kalabalık hareketlendi, otobüsün tepesindeki konuşmacılar unutuldu. Çünkü Kemal Kılıçdaroğlu, etrafında milletvekilleri ile alana girmişti. Kalabalık içinden sevinç çığlıkları,alkışlar koptu. Kemal Kılıçdaroğlu barikata doğru ilerledi yanındakilerle. Bulunduğumuz yerden gözükmüyordu ne yaptığı. Derken orası karıştı. Her şey 2-3 dakika içinde oldu. Bir yandan panzerler su sıkmaya başladılar, bir yandan biber gazı. Bu arada kalabalık arasından da artık barikatlara pet şişeler yağdırılmaya başladı. Tabi bu sırada bol bol su ve biber gazı yedik. İlginç olan insanlar ilk anda bulundukları yerden ters yöne doğru 5-10 metre geriliyorlardı ama çoğunluk meydanı terk etmedi, bunu gayet net gördük. Sonradan en az yüzbin kişi olduğunu öğrendiğim Ulus Meydanı'ndaki kalabalığın > bilinci ve kararlılığında olmasından başka bir nedeni yoktu bunun. İnsanlar gözleri yedikleri gazdan yaşlı,baştan aşağı sırılsıklam vaziyette tekrar yüzlerini barikat tarafına döndüler. Önceden biber gazı ve etkilerini araştırıp öğrendiğimiz için etrafımızdaki yanlış uygulamalar konusunda insanları uyardık. Kesinlikle suyla gözleri yıkamamaları gerektiğini, gözlerini ovuşturmamaları gerektiğini, gözlerine su değdirdiklerinde gazın daha da yakacağını, kendilerini serbest bırakmalarını, ağlayabildikleri kadar ağlamalarını, kusmak istiyorlarsa kusmalarını, varsa limon veya sirke ile gözlerini yıkamalarını söyledik. Bu arada hüngür hüngür ağlayan amcaları, teyzeleri gördük.

Derken kırılma anına şahit olduk. İnsanlar dalga dalga barikatları aştılar. Sonradan konuştuğumuz kişilerden ön tarafta kolluk güçleri ile halkın birbirine girdiğini öğrendik. Şunu net olarak söyleyebilirim; barikatlar bizzat halkın direnci ile aşıldı. 3 gündür tvlarda söylenenleri, gazetelerde yazılanları okuyunca "vay lan", diyorum; "nasıl gerçekler ters yüz edilebiliyor medyanın gücü ile" diye soruyorum kendime. Kimi diyor ki "başbakan talimat vermiş" (ki kendisi yalanladı, "kolluk gücü görevini yapamadı" dedi), kimi dedi ki "cumhurbaşkanı talimat vermiş" (ki aşağıya TNN'den alıp yapıştırdığım fotoğraf bu iddianın yalan olduğunu gayet açık bir şekilde ispatlıyor, binlerce kişi barikatı yarıp geçmiş olmasına rağmen kolluk gücü hala tüm gücü ile su ve biber gazı sıkmaya devam ediyor, amaç halen meydanda olan çoğunluğun barikatı geçmesini engellemek), kimisi diyor ki "Kılıçdaroğlu ve milletvekilleri sayesinde barikat aşıldı"(bu da yalan, oradaydık, gördük, belli ki konuşup açtırmaya çalıştı ve hatta sonradan fotoğraflardan gördüğümüz kadarıyla barikatı aşmaya çalıştı ancak biber gazını yediği gibi Mehmetçik Gazinosu'na kaçırdılar ve işte o andan sonra iyice su ve biber gazı sıktılar). Çoğunluğu sıradan vatandaş olan, hayatında asla su,biber gazı, jop yememiş olan ve hatta belki de ilk kez böylesine bir toplumsal gösteriye katılmış olan insanlar tabii ki o barikatı yarıp yarmamak konusunda 1-2 dakikalık bir kararsızlık yaşadılar. Aşağıdaki fotoğraf bu kararsızlığı çok net açıklıyor. Ama işte ne olduysa o > oldu. O > geldiğinde on binler barikatları aştılar, kolluk güçlerinin başındaki adam belli ki akıllı ve en sonunda vicdan sahibi bir adamdı; barikatı daha fazla tutamayacaklarını ve tutmaya çalışırlarsa olayların daha da büyüyeceğini gördü ki kolluk güçlerini geri çekti.





Ve sonra önce Ulus'ta ki onbinlerce insan ve sonra da sabahtan beri meydana alınmayan yüzbinler akın akın Anıttepe'ye yürüdü,yürüdük. Saatlerce insan olmanın onuru ile, Türkiye Cumhuriyeti'ni seven, her türlü olumsuzluklara rağmen bu ülkenin vatandaşı olmaktan onur duyan milyonlar(ben bunun böyle olduğuna orada olan herkes gibi eminim, öyle bir yer vardı ki Tandoğan'dan Anıttepe'ye dönerken 3 caddenin kesiştiği yeri görmek imkanı vardı ve bütün caddeler ufka kadar kırmızı beyaz insan seli ile kaplıydı)cumhuriyetlerine saygı ve sevgilerini, bu cumhuriyeti kuran büyük insana karşı saygı ve sevgilerini kararlılıkları ile gösterdiler. Yürüyüş ilerledikçe insanların yüzlerindeki memnuniyet coşkuyla söyledikleri marşlara da yansıdı. Anıttepe'ye giderken TGBli gençler cumhuriyet davasına inanmış insanlar olduklarını dosta ve düşmana gösterdiler. Otobüs üzerinden yaptıkları anonslar ve çaldıkları marşlar kalabalığın hem düzenli şekilde yürümesini sağladı ve hem de moralleri üst seviyede tuttu.

Sonrası belli. Yüzbinler Anıtkabir’e vardı,her şeye rağmen vatandaşı olmaktan gurur duydukları bu cumhuriyetin kurucusuna karşı şükranlarını ifade ettiler. İnanın yürüyüşte bu ülkeye, cumhuriyete, Atatürk'e gönül veren her görüşten insan vardı. Ülkücüler, komünistler, sağcılar, solcular, dinlisi-dinsizi herkes yürüdü. Yürüyüşe katılanlar nasıl bu kadar net bunları yazabildiğimi anlayacaklardır. O gün o yürüyüşe katılan herkes emin olun evlerine çok mutlu, çok umutlu döndüler.


Gördüklerim ve yaşadıklarımdan sonra şunları emin olarak yazıyorum.
-29 Ekim 2012 günü Ankara'da yaşananlar net bir şekilde Türkiye'de rejimin değiştiğini ispat etmiştir. Aksini düşünen, savunan aptaldır veya harbiden saflık derecesinde iyi niyetlidir ya da mahsus inkar yolunu seçmektedir çünkü bu durumdan çıkarı vardır.
-Barikatları halk aşmıştır, hiç kimsenin talimatı ile aşılmamıştır, Kılıçdaroğlu'nun bu konuda hiçbir katkısı olmamıştır, taa başlangıcından beri bu mitingi destekleyen İsa Gök, Emine Ülker Tarhan, Muharrem İnce başta olmak üzere 7-8 CHP milletvekilini bir kenara ayırmak lazım, onların kararlı tavrıdır Kemal Kılıçdaroğlu'nu Ulus Meydanı'na getiren. 70 CHPli milletvekilinden bahsediyorlar, Kemal Kılıçdaroğlu'nun etrafında bazı milletvekillerini gördük,tanıdık ama korumalar dahil 15-20 kişilik bir kalabalık vardı. Belli ki yürüyüşün pek çoklarının beklediğinden çok daha başarılı olması neticesinde yandaş medyanın bazı kalemlerine Kemal Kılıçdaroğlu'nu ve CHP'yi parlatma görevi verilmiş. Yürüyüşte olan herkes gördü, miting başta ADD, TGB ve hiç ummadığım şekilde sendikaların başarısıydı,kısıtlı maddi imkanlarla ellerinden geleni yapmışlar ve onbinlerce flamalar hazırlatmışlardı. Kesinlikle bu yürüyüşün bu kadar başarılı olmasında,insanların tüm medya körlüğüne, sağırlığına rağmen yürüyüşten haberdar edilmelerinde bu 3 kurumun büyük payı vardır.
-İnsanlar artık klavye başından memleket kurtarmaktan vazgeçmeliler. Ülkenin geleceğinin kendi gelecekleri olduğunun farkına varmalılar. Demokratik yollardan mücadele yürütmelidirler. Aksine "ne olur lan bu memleketten, kaçın bu ülkeden, atın kapağı başka ülkeye" düşüncesindeki adamlara sözüm yok, onlara hayatta başarılar dilerim.
-Bence 29 Ekim 2012 bir milattır.
Her iki taraf açısından da(bölücü oldukları çoktan tescillenmiş 3üncü tarafı saymıyorum).

Not: dün yazıyı editlemek için sildim, bir-iki şey daha ekleyecektim ama bu haliyle sanırım iyi.Başlığını değiştirdim sadece

Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Masakari said:

Hiç umutlanmayın, ergenekon tazeyken seçim öncesi yapılan cumhuriyet mitinglerini hatırlayın yok 1 milyon kişi gelmiş yok 2 milyon gelmiş. Millet elinde bayrak Tayyip baksana kaç kişiyiz saysana diyordu, ne oldu sonra ? Adam saydırdı mı aldığı oyları ?


1 milyonuu bulan yürüyeşlerde cidden köylü-işçi-mühendis-doktor her kesimden kişi vardı ve barışla, heyecanla, mutlulukla yanyana yürümüşlerdi.

ancak tabii malum güçler böyle bir tablonun olmasını istemediler.
bir şekilde yayılsa akp iktidardan düşmek zorunda kalacaktı.

karşılığında çok güzel planlar yapıldı, oyunlar oynandı.
akp tam tersi dönüşe başladı, "liberal" takılan akp, "milliyetçi" kesime doğru esmeye başladı.
kanaltürk, kanalbiz gibi kanallar kapatıldı, art, kanaltürk, kanal b gibi kanallarda yayınlara katılan kişiler tek tek tutuklandı.

insanlar daha bir baskılandı.
ergenekon davası da buna çok büyük yardımı oldu.
bir yandan "bak bunlar terörist, hepsi pisliğe bulaşmış tipler" diyerek insanların bu tip eylemlerden soğumasını sağladılar,
bir yandan da "bak bunlar terörist, bunlara yardım ediyorsan sen de terörist olursun" diyerek insanların korkup sinmesini sağladılar.

bir yanda da insanlar arası bölünme, gruplaşmaya hız verildi.

çok güzel planlar oynanıyor, saat gibi tıkır tıkır.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

bir tane tanıdığım ulustaki olaylar için, "bunlar aslında hep hükümetin oyunları. önce halkın temel hakkını elinden alıyor. sonra geri alması için mücadele vermelerini seyrediyor, sonra kendisi geri verip çekiliyor. halk stres atıp birşeyler başardığı hissini tadıyor. arkaplanda ise kendi yapacaklarını yapıyor, kimse farketmiyor" demişti.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

ahmedinejad said:

Devletimiz her kesimden insanı bir sekilde sokaklara dokuyor Sag olsun. Bir zamanlar islamcılar eziliyordu polis copu altında, şimdi kemalistler.

Değişmeyen tek mağdur komünistler. Onlar ezelden sopa yiyor.

80 öncesi az sopa yemedi polis :D polisin giremediği mahalleler vardı ,gece devriyesine bile çıkamıyodu polis

Temennim tekrar o günlere dönesin ülkemiz ama ihtiyac olursada gereken yapılır bir şekilde
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Önemli olan 1 milyon 10 bin 100 bin olayı değil.. Önemli olan artık insanların tepkilerini bir şekilde ortaya koyma şekli.. Önce baro seçimleri, şimdi bu yürüyüş..

Bizler yaşlardaki insanların klavye başında verdiği kavgayı, orda yaşlı başlı insanların kafa göz anıtkabire yürümek için verdiğini görünce gençliğimden utandım..
Benim söylemek istediklerimi İlhan İrem çok güzel anlatmış şu yazısında
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

gellidus said:

Önemli olan 1 milyon 10 bin 100 bin olayı değil.. Önemli olan artık insanların tepkilerini bir şekilde ortaya koyma şekli.. Önce baro seçimleri, şimdi bu yürüyüş..


Ya önemli olan tabi ki o değil. Ben de katıldım zamanında cumhuriyet yürüyüşlerine deli gibi de kalabalıktı. Ama durduk yere sayı atmanın da alemi yok yani.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Peak aninda 1m a yaklasmistir kisi sayisi.ulusdan anitkabire dogru yuruyenleri biraz yuksek bir yerden izledik.Gercekten ucsuz bucaksiz bir insan seli vardi.Turbanlisi, sakallisi, tespihlisi,kucaginda bebegiyle geleni,her turden insan mevcuttu.

Tabi tum bu kavga gurultu , sozde tayyip- gul cekismesi yasanirken , akp arka planda ne dumenler ceviriyor kimbilir.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Masakari said:

Hiç umutlanmayın, ergenekon tazeyken seçim öncesi yapılan cumhuriyet mitinglerini hatırlayın yok 1 milyon kişi gelmiş yok 2 milyon gelmiş. Millet elinde bayrak Tayyip baksana kaç kişiyiz saysana diyordu, ne oldu sonra ? Adam saydırdı mı aldığı oyları ?


Bone said:

bir tane tanıdığım ulustaki olaylar için, "bunlar aslında hep hükümetin oyunları. önce halkın temel hakkını elinden alıyor. sonra geri alması için mücadele vermelerini seyrediyor, sonra kendisi geri verip çekiliyor. halk stres atıp birşeyler başardığı hissini tadıyor. arkaplanda ise kendi yapacaklarını yapıyor, kimse farketmiyor" demişti.



Myshkin said:

gellidus said:

Önemli olan 1 milyon 10 bin 100 bin olayı değil.. Önemli olan artık insanların tepkilerini bir şekilde ortaya koyma şekli.. Önce baro seçimleri, şimdi bu yürüyüş..


Ya önemli olan tabi ki o değil. Ben de katıldım zamanında cumhuriyet yürüyüşlerine deli gibi de kalabalıktı. Ama durduk yere sayı atmanın da alemi yok yani.


Arkadaşlarımın söylediklerinde doğruluk payı var. Ancak Ulus'un bir milat olduğunu düşünmemin nedeni, 2007'deki cumhuriyet yürüyüşleri ile Ulus-Anıttepe yürüyüşünün farklı olduğunu düşünmemin sebebi insanlar cumhuriyet yürüyüşlerinde hala tehlikenin yeterince farkında değillerdi. Hala bu ülkenin adalet sistemine, ordusuna güveniyorlardı. Ayrıca o yürüyüşleri halk ve CHP yanlış anladı. O kalabalıkların tamamının CHP'ye oy vermeye hazır askerler olduğu düşünüldü. Oysa ki ne cumhuriyet mitinglerinde yürüyen kalabalıklar, ne de Pazartesi günü Ulus'tan Anıttepe'ye yürüyen milyon üstü kalabalık CHP'nin askerleri değildir. Her görüşten insan ortak sevdaları olan cumhuriyete karşı baskıların en üst seviyede olduğu bir dönemde bu yürüyüşü yapmışlardır. Zaten 2007'deki yürüyüşlerden ayıran en önemli fark da bence budur. İnsanlar korkuyu yenmişlerdir. Şimdi önemli olan o gün orada yaratılan umudun yitirilmemesi, o umudun yeşererek büyümesi için kararlılıkla cumhuriyete ve onun değerlerine demokratik yollardan sahip çıkılmaya devam edilmesidir.

bu arada arkadaşımız güzel demiş; insanlar ve kamuoyu günlerdir Ulus'ta ki yürüyüşün yasaklanması üzerine konsantre olurken Diyarbakır'a, Suriye sınırına Amerikan askerleri tezkere mezkere olmadan gelip yerleşmişler. Kaç tane tv kanalında duydunuz bu haberleri, kaç tane gazetede okudunuz? Gizli gündemi var bu ülkeyi yönetenlerin ve bu tür toplumsal olayları da yeri geldiğinde o gizli gündemi maskelemek için güzel kullanıyorlar.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Sorun burada zaten. Daha önce "Amerikan askerleri Suriye sınırında" diye belli gazeteler yazdığında genel kurmay bunu şiddetle yalanladı. Biz ülkemizde olan biteni ancak Amerikalılar söylediğinde öğrenebilir hale geldik. Her bir yerde yazıldı derken tam olarak neyi kastettiğini de anlamadım. Yandaş olarak tabir edilen basında bu türden haberler yer almadı-almaz ancak ortada top çeviren medya organlarında ve tabii muhalif medya organlarında bu haberler yer aldı. Ayrıca bir haberin medya organlarında yer alması o haber üzerine toplumda bir farkındalık yaratmaz, medya organlarının bu haber ile ilgili olarak üst üste yayınlar yapması ile farkındalık oluşturulur. Ne yazık ki gündem değiştirecek, gündem saptıracak o kadar çok konu yaratılıyor ki Türkiye'de asıl farkına varmamız gereken gerçekleri bu şekilde ya fark edemiyoruz ya da olması gerektiği kadar ilgilenemiyoruz, öğrenemiyoruz.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...