Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Sibel Arna ve Modern Kölelik


elaidi

Öne çıkan mesajlar

Söyleyecek bir şey yok. Herkese daha fazla hürriyet sloganıyla çıkan bir gazetede böylesine aşağılık bir kadının barınması çok acı. Bırak Hürriyet'i herhangi bir gazetede barınması yaşaması bile çok yazık.



Dokuz aylık bebekle mavi yolculuk


Bazen bana bir deli cesareti geliyor diye düşünüyorum. Yoksa dokuz aylık bebekle bir haftalık mavi yolculuğa nasıl evet derim. Ama dedim.

34 metrelik, sekiz kameralık, 16 kişilik teknemiz Deniz Felix Balina’ya geçen cumartesi dokuz yetişkin, iki bebek olarak bindik. Rüzgar’ın arkadaşı Kuzey henüz yedi aylık. İnanmayacaksınız ama ikisinin de keyfi yerinde. Temiz hava, fazla yakıcı olmayan güneş ve beşik gibi sallanan tekne onlara iyi geldi.
Bu Rüzgar’la bizim ilk tatilimiz. İlk defa evinden ayrı bir yerde uyudu. Hiç sorun çıkarmadı. Doktorumuz bunu bize daha yirmi günlükken demişti: “Bebeğinizle dünyanın her yerine gidebilir. Yeter ki annesiyle babası yanında olsun.” Ne kadar doğruymuş. Mekanlar ne kadar önemsizmiş. Dört duvarın içine tıkılıp kalmak ne kadar gereksizmiş.
Peki senden ne haber derseniz, şöyle: Tabii ki bu daha önce yaptığım mavi turlara hiç benzemedi. Bu satırları yazarken teknede beşinci günümüz bitti, ben hala teleme peyniri! Her seferinde “Şimdi yarım saat güneşleneceğim, beni hiçbir güç yerimden kaldıramaz” diyorum ama kaldırıyor tabii ki! Rüzgar, 70 koruma faktörlü krem gibi sağ olsun! Dadılar yanımızda olmasına rağmen sere serpe uzanmak imkansız. Sütü, çorbası, meyvesi derken akşam oluyor.

FESTİVAL GİBİSİN RÜZGAR

Deniz deseniz Rüzgar uyanıksa o da zor. Çünkü arkamdan gelmek istiyor. Beni suda çimerken her gördüğünde çığlık kıyamet bağırıyor. Ya bana bir şey yapıyorlar zannediyor ya da yanıma gelmek istiyor.
Ne yapıyoruz? Yeni emeklediği için teknede sabit duramıyoruz. Dizlikleri bacağında, o önde ben arkada, tekneyi tavaf edip duruyoruz. Eğleniyoruz. Attığı her kahkahada, göz bebeği her parladığında, heyecanlanıp kamyonların önünde duran süs köpekleri gibi sallandığında deliriyorum. İşte hep o anlarda tekrar tekrar fark ediyorum bunun hayatımın en büyük mutluluğu olduğunu. Festival gibisin Rüzgar ebediyen sana katılmak istiyorum.

Biz mi tatile çıkıyoruz dadılar mı?

Tekne tatilinin bana tatil olmamasının bir nedeni de dadımız Hanife Hanım. Tekneye binince, Göcek, Rodos, Simi gezince ona bir şeyler oldu. Resmen aklı uçtu. Yoksa neden Rüzgar’a tarhana çorbası yapalım dediğimde yayla çorbası pişirsin? Bunu yaptığı gün Rüzgar sabah kahvaltıda yumurta yemişti üstelik. E yayla çorbasının içinde de yumurta var. Bir gün içinde iki yumurta veremeyeceğimizi ezbere biliyor.
Yüzme bilmemesine rağmen her gün beş posta denize giremediği için hayıflanmaya başladı. “Sibel Hanım keşke kocamla çocuklarım da burada olsaydı” sayıklamalarının ardı arkası gelmedi. Normal şartlarda Rüzgar’ı mutlu etmek konusunda profesör olan kadın, deniz üstündeyken sınıfta kaldı. Oğlumu alıp, oyuncakları yayıp bir saat kesintisiz vakit geçirmeyi hiç başaramadı. Bunun yerine Rüzgar’ı kucaklayıp, peşimde dolaşmayı tercih etti.
Neden? Nedeni basit. O da insan. Evet denizi görünce giresi geliyor, seni bikinili görünce onun da canı sere serpe uzanmak istiyor. Eminim kamaradaki aynaya her baktığında acaba yüzüm yanmış mı diye kontrol ediyor. Ama tabii ki abartmaması, çalıştığını unutmaması gerek. Hanife Hanım’daki arızaların benzerlerini Kuzey’in dadısında da gözlemledim. Simi’de fotoğraf çekeceğim derken bebek arabasının üstüne kapaklanıyordu mesela.
Bu konuda daha enteresan hikayeleri ise döndüğümde dinledim. Arkadaşım Tülin’in bakıcısının Antalya’daki tatil köyünde bir saat ortadan kaybolmasına, işini gücünü bırakıp gidip göbek dansı kursu almasına kaç puan verirsiniz? Kardeşim dadı mısın, dansöz mü? Bu hareketleri yapabildiğine göre iyi kıvırdığın bir gerçek, niye bir de üstüne kursa yazılıyorsun, anlamadım. Aynı kıvrak insan, ertesi gün hiçbir şey olmamış gibi dalış kursuna da gitmek istemiş. Neymiş su altında nasıl nefes alınıyor çok merak ediyormuş. Büyük konuşmayayım ama ben o kadının kafasını dalış tüpü olmadan suya gömerim!


http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/15001571.asp?yazarid=362
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Mal insan çoook
işin kötüsü bizim kadın yazarların bi kısmı pek mal,
Cinsel ayrım yapmak istemem ama, hemcinslerinin çıkıp şu mallara bi dur demesi lazım.
Abi tamam 1 gazetede böyle haşmet babaoğlu tarzı bir tane olsun, incik boncuk işte çocugum boyle, eşimle çok mutluyum, şu adam harika, ayy sunu cok sevdım saçması yazan insan olabilir
ama 1 den fazlası fazla.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Kadının yaptığının akla sığar hiçbir tarafı yok; iğrenç, yüzüne tükürülesi bir insan.

Hürriyet'te köşesi olmasının saçmalığına bile değinmiyorum.

Ancak şu da bir gerçek: Tam tersi davranmasına rağmen hayatını böyle yaşayan, çevresindekilerini bu gözle gören bir sürü insan var etrafımızda ve bazen kendileri bile farkında olmadan böyle yaşıyorlar ve çıkıp bu gazeteci bozuntusunu eleştiriyorlar. Kadının - elbette düşünce yapısı dışındaki - suçu, çıkıp bunu gazetede dile getirmesi. Yoksa sağımıza solumuza bakınca, hatta yeri gelince bu forumda kendisinden daha beterlerinin olduğuna şüphem yok.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

ya aslinda düsünce yapisi degil sorun.
anne sonucta, annelik icgüdüleri bidi bidi var. cocugunun öyle bir bakicisinin olmasini istememesi normal. dadilarin da öyle asiri bir yamuklugu yok ama baska insanlar bu duruma daha fazla tolerans ile yaklasabilir, empati yapar, anlayisli olur vs.
ama bunu yazisina yansitmasi olmamis.

yani arkadaslarinla konusurken öyle dile getirirsin sinirden evet. ama mantikli bir insan, sinirlerine hakim olur.
ne bu rahatlik, kadinlar gününe gitmis dedikodu yapiyor sanki.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

İki olayı birbirine nasıl bağladığıma dair wall of text adayı yazı geliyor.

SaTC (Sex and the city) güzel bir diziydi. Bunu kabul ediyorum. Güzelliğini de Cine5 teki türkçe dublajlı halinden sonra şans eseri dvdde orjinal altyazılı izlediğimde farkettim hatta. Orada anlatılan hayatlar da çoğu insanın isteyeceği hayatlardı. Şahsen o tarz bir hayat yaşamak için bayağı çabalayan bir kızı tanıyorum mesela.

İnsanlığın doğasında gelen hata yapabilite ile diyorum ki, o dizi çıkmadan ve yaygınlaşmadan önce Ayşe Arman harici bu tarz kadın yazarlar yoktu. Ayşe Arman'da zaten öylesi seks içerikli yazıları ilk yazdığı zamanlar yabancı bir kadının kitabındaki olayları kaynak belirtmeden yazıyordu.

Sonradan bu dizi yaygınlaştı ve insanlar yaşadıkları yerin İstanbul, İzmir, Ankara, Diyarbakır, yaşadıkları ülkenin de Türkiye olduğunu unutarak New York'ta yaşayan bekar 4 kadının hayatına benzer hayatlar yaşamak için uğraşmaya başladılar. Akabinde işte bu kadın gibi yazarlar peydahlanmış. Açıkçası bu geceden önce kendisinden haberim de yoktu.

Hani olaylar çok saçma gelişmediyse eminim ailesi ona böyle bir yazı yazdıracak bir adap göstermemiştir. Neden oldu da bu oldu diye sorulduğunda o noktada SaTCyi sokuyorum devreye ben kendi çapımda. Edit: Tabi kadının eleştirdiğim noktasının da büyük ihtimal kendi aklınca "çok özgür çok modern" olan ama aslında oldukça çirkin olan düşüncelerini çekinmeden yazabilmesi. Yoksa hani yazıdan öyle seks içerikli bir etkileşim aldığım yok ne çok seks dedim be

Tabi bütün nedeni tek bir diziye bağlamak çok doğru değil, farkındayım. Diğer birçok etkende işin içine girebilir ve buna benzer bir çok wall of text yazılabilir. Yine de bana olası nedenler arasında en somutu o gibi geliyor.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

vaniLLe said:

ya aslinda düsünce yapisi degil sorun.
anne sonucta, annelik icgüdüleri bidi bidi var. cocugunun öyle bir bakicisinin olmasini istememesi normal. dadilarin da öyle asiri bir yamuklugu yok ama baska insanlar bu duruma daha fazla tolerans ile yaklasabilir, empati yapar, anlayisli olur vs.
ama bunu yazisina yansitmasi olmamis.

yani arkadaslarinla konusurken öyle dile getirirsin sinirden evet. ama mantikli bir insan, sinirlerine hakim olur.
ne bu rahatlik, kadinlar gününe gitmis dedikodu yapiyor sanki.


Selamlar

Aslında tam da düşünce yapısı burada sorun(lu) olan.

Bu hanimefendimiz, büyük bir gazetede yazar ve de ne yapıyor? bir haftalık mavi tura çıkıyor. Yanlarında dadılarını da götürüyorlar ve şikayetçi olduğuysa dadıların işlerini tam olarak olmasa da, savsaklamaları.

Burada doğruluk payı vardır, yoktur burası değil problemli olan nokta. Eğer var ise bunun sebebini sorgulamadan dangalakça bir tepki verilmesi ve de utanmadan bir de bunun gazetedeki köşede yazılmasıdır problemli olan.

O hanımefendiye sormak lazım acaba kendileri ne kadar kazanıyor ve de dadılarına ne kadar maaş ödüyorlar. Yılda ne kadar izin veriyorlar, ne kadar sosyal ve kültürel haklardan yararlanmasını sağlıyorlar? Bugüne bugün istanbul' da denizi görmeyen milyonlarca insan olduğundan bahsediyor araştırmalar. Bu insanların denizi görememesinin sebebi de gerek çalışma koşulları, gerekse de ekonomik zorluklar. Şimdi sen denizi görmemiş bir insanı (öyle olduğu kesindir demiyorum fakat ihtimal çok da düşük değil) mavi tura çıkartırsan, ya da hayatı çalışmakla geçen bir insanı tatil köyüne götürürsen, bu insanların konsantrasyonunun işten, daha önce görmedikleri bazı şeylere kaymasını da doğal olarak görmelisin. Eğer sağlanan koşullarda bu insanlar, mavi tur vs demiyorum, temel bazı ihtiyaçlarını giderebilecek durumda olsalardı, emin olsun sibel hanımlar, dadıları da o şekilde gördüklerinden büyülenmez ve işlerini aksatmazlardı.

Hepimiz kendi ekonomik sınıfımıza ait mahallelerde, muhitlerde çevrelerde oturduğumuz için farkına varmıyor olabiliriz fakat çelişkiler zaten keskindi ve gittikçe de keskinleşiyor. Artık gecekondu mahallelerinin içine gökdelenler, lüks siteler dikiliyor. Bu olay benzerinde, daha önce kapıcı çocuğu vs apartman çocuğu şeklinde yalnız belli alanlarda ayyuka çıkan çelişkiler, toplumun geniş alanlarına yayılmaya başlıyor. Bu hanımefendinin söylediği şeyler ne kadar da utanç verici, ne kadar sinirleri alt üst edici olsa da, son noktada bardağı taşıran damlalar olacaklardır ve sözlerinin ceremesini bir gün (kendileri olmasa bile benzerleri) çok ağır çekeceklerdir.

Ekmek yoksa pasta yesinler



Dipnot: Vanille nin mesajı üzerinden başlasam da, yazının tamamı ona karşı yazılmamıştır.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

düsünce yapisi öyle olmasaydi bunu yazisina da yansitmazdi ama, demek istedigim düsünce yapisini etkileyen bi de anne olusu var ve hani objektif olarak baktigimizda kimse yanina yardimci olarak aldigi ve parasini ödedigi bi insanin isini bastan savma yapmasini istemez. ve bu da kalkip ''eminim benimle ayni dertten muzdarip bi sürü anne vardir, herkesin dile getiremedigini dile getirip kahramanlik yapacagim'' modunda, tutarsiz bir sekilde elestirmesini gerektirmiyor.

yanlis anlasilmis mesajim sanirim, dikkat cekmek istedigim nokta anne olusu degildi, ne olursa olsun yaptiginin ayip olmasiydi.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

said:
anne sonucta, annelik icgüdüleri bidi bidi var.

hani!
nerde?

ben göremedim..

dadı ne içindir? çocuğuna vakit ayıramıyorsundur işinden gücünden. yardım alırsın..

kadın 34metrelik/8kameralı (ne kamerası be) teknede işte midir?

annelik hakkının=çocuk doğrumak olması default olarak "anne" adlandırmasına sebep olsa dahi bunun neresi anne be..

"çucuumla başkaları ilgilensin ben de kendi kendime takılayım.. uu beybi özgürüm ben bebeeem! uttuzdört metrelik teknede yatıyorum ayol.. 8kamerası olduğunu söylemiş miydim? KÖLE BANA DONDURMA GETİR!"

yazıdan çıkan sonuç şudur kendisi sadece doğum yapmış bir dişidir ve parasna güvenmektedir.

büyük ihtimalle istediği de olmuştur. varlığından bile haberi olmadığımız bir kadın her gazetenin bi iki popisi olması gerektiği için popiler olmuştur..

"8kameralı teknemde ne kadar popiler olduğumu gördüğümde gerçekten şaşırdım. yorumları okuyup ah-haaayt diye güldüm. kaç paralık adamlar yazıyorlar bu yorumları yahu. hepsi işçi ekmekçi mi bunların? ne kadar cahil insanlar varmış meğersem." temalı yeni yazılarını dört gözle bekliyorum..

şey aslında hiç beklemiyorum.. işin saçma tarafı bu insanların varlığı değil, gazetelerde yazmasının imkanıdır. para alıyorlar bir de üzerine hani.. anladığımız kadarı ile arkası sağlamdır ve ben "ama hakim bey bana bele bele demişler" demekten geri kalacağını sanmıyorum..

bitirirken kendisinden alıntı yapalım

said:
"Büyük konuşmayayım ama ben o kadının kafasını dalış tüpü olmadan suya gömerim!"
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...