Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Galatasaray 2010-2011 Sezonu Genel Tartışma


nileppezdel

Öne çıkan mesajlar

nileppezdel said:

Şirketler yeni birleşti, sponsorluklar artarak devam ediyor TT Arena için, oradan ciddi gelir gelecek. E riva projesini 4-5 aya hayata geçireceğiz, artık çok az kaldı. 600-700 milyon dolarlık bir proje falan diyor. Çıarsın vursun masaya bi 5 milyon euro yani. Sanki batıyo kulüp. lol


batıyo abi, taraftar olarak klubunun mali tablosunu incelemiyormusun :D
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Zegna said:

nileppezdel said:

Şirketler yeni birleşti, sponsorluklar artarak devam ediyor TT Arena için, oradan ciddi gelir gelecek. E riva projesini 4-5 aya hayata geçireceğiz, artık çok az kaldı. 600-700 milyon dolarlık bir proje falan diyor. Çıarsın vursun masaya bi 5 milyon euro yani. Sanki batıyo kulüp. lol


batıyo abi, taraftar olarak klubunun mali tablosunu incelemiyormusun :D

en azından çakma mali tablo hazırlamıyoz ehau.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Haldun Üstünel konusunda herkes yönetime sallarken bu FCN Haldun Üstünel'in aslında hiç masum olmadıgını söylüyordu vs vs. Transferleride yapıyordu cünkü cok pahalıya yapıyordu vs demişlerdi. En sonunda nötr olarak yaptıklarının düsündükleri acıklamayı yazmıslar.

Cok uzun ondan spoilera alıyorum.

Haldun Üstünel Açıklaması



FCN said:

Mahir Haldun Üstünel. 1967 İstanbul doğumlu başarılı fakat bir o kadar da başarısız olan eski yöneticimiz. Üç dil biliyor ve evli, mutlu, çocuklu. Kişisel aile yaşantısını bir kenara bırakalım; onun Galatasaray'daki kariyerine bakalım. Galatasaray yönetim kuruluna Özhan Canaydın'ın son döneminde katıldı, iş bitirici yönetici. İkili ilişkileri, iş bitiriciliği ve ser verip sır vermeden ters köşe yaptığı transferler ile taraftarların gönlünde taht kurmuştu.

Özhan Canaydın döneminde pek etkin değildi o zamanlar daha toydu bu işlerde tabir-i caizse. Fakat yavaş yavaş kendsini geliştirdi. Adnan Sezgin'in yanında başladığı futbol takımında transfer yapan yönetici konumundaki pozisyonunda bir anda kendisini zirvede buldu. Adnan Polat döneminde Meira, Kewell, Baros transferleri ile taraftarın gönlünde zirve yaptı. Aslında bu transferlerin ortak özellikleri kariyerleri inişe geçen oyuncuları aldıkları ücretin biraz daha fazlası karşılığında takıma kazandırmaktı. Yani daha evel yapıldığı gibi Üstünel'de aynı şeyleri yaptı. Fakat yaklaşık 5-6 yıldır yıldız oyuncu görmeyen taraftar bir anda karşısında kariyeri bitme noktasına gelen Harry Kewell, Milan Baros gibi yıldızları görünce neye uğradığını şaşırdı. Avrupa'da istediği formu tutturamayan Kewell ve Baros takımda kahraman olunca işin boyutu epey değişti. Fernando Meira'da sezon ortasında Rus takımı Rubin Kazan'a satıldı. Bu transfer o dönem borçları olan Galatasaray'a ilaç gibi gelse de aslında takımın UEFA zaferine engel oluyordu. Sonrasında yaşanan bir takım teknik ve idari sorunlarda Üstünel başrollerden birisiydi. Hamburg maçı sonrasında soyunma odasını bastı, Lincoln ile tartıştı ve oyuncuyu tartakladı. Evet bir gerçektir bu; Cassio Lincoln'ü o gün maçtan sonra tartakladı Üstünel. Lincoln bu konuyu FIFA'ya iletmek istese de takımdan hiç bir oyuncu onun arkasında durmayınca, Lincoln takıma küstü; Galatasaray ona küstü. Sonrasında da kaybeden kuşkusuz Galatasaray olmuştu ki, hatırlarsanız Lincoln o döneme kadar muhteşem bir grafik çiziyor ve adeta takımı şampiyonluğa taşıyordu.

Skibbe'nin yaşadığı Kocaeli faciasının ardından göreve Cevat Hoca ile devam edilecekti tıpkı Kalli döneminde olduğu gibi. Fakat o dönem Üstünel devreye girerek Bülent Korkmaz'ı takımın başına geçirdi ve ona emaneten takımın başında durmasını söyledi. Teknik kadro tarafından Lincoln cezalandırılıyordu saman altından kadro dışı bırakılmıştı. Sakat, formsuz veya cezalı olmamasına rağmen takımda en etkili oyuncu olmasına rağmen yedek kulübesinde oturtuluyor; 80'den sonra 'maç kurtarması' adına oyuna sokuluyordu. Adnan Polat bu tür işlere pek karışmıyor, Sezgin ise daha çok takımın dış işlerine ve genel idarisine bakıyordu. Üstünel ise futbolcularla daha çok samimi olan, takıma doğrudan etki eden bir rol oynuyordu. Bu durumda sadece Üstünel mi suçlu, elbette değil. Üstünel kadar Sezgin'de, Polat'ta suçlu amma velakin ilk şahıs olarak Florya'daki yetkili Haldun olunca işler biraz değişti.
Sezon sonrasında "Galatasaray'da asla ikinci kaptan olmam" diyen Arda'ya ithafen yönetim tarafından bir cevap geldi. "Florya'nın 5 kapısı var, birisinden girer birisinden çıkarsınız" cevabına rağmen taraftarın sevdiği bir oyuncu olan Arda'ya kaptanlık verilmesi konusunda Üstünel'de devreye girdi ve Arda bir anda takımın en ufaklarından birisi olmasına rağmen Galatasaray takım kaptanı oldu. Taraftarında olumlu tepkiler ile karşıladığı bu durum sonrasında takımda bir takım durumlar yaşansa da yönetim tarafından kaptan yapılan Arda'nın ılımlı yaklaşımından dolayı bazı seslerin bitmesine neden oldu.

Sezon başında başta Frank Rijkaard olmak üzere, Leo Franco-Elano Blumer-Kader Keita-Lucas Neill-Giovani Dos Santos-Joao Alves transferlerinde ön plana çıkan başarılı yönetici; sezon ortasında ve sonunda takımın istenilen performanstan, harcanan paraya orantılı uzak bir performans çizmesi nedeniyle Üstünel'in bazı yetkileri kısıtlandı. Özellikle sezon başında yaptığı bazı transferlerde kendi kararları kendisinin alması yönetimde ciddi muhaliflerinin olmasına neden oldu. Ayrıca transferlerin sonrasında sanki tek başına transferi bitiriyormuşcasına ilgi görmesi de bir takım sıkıntılar yarattı ve yönetimi adeta Üstünel ve diğerleri olarak ikiye böldü. Mütevazi kişiliği ve karakter yapısı nedeniyle her ne kadar durumun böyle olmadığını anlatmak istese de taraftarlar onu çok farklı görerek aslında onun sonunu hazırladılar. Sezon başında yapılan transferlerde geçen sezon ki transferleri gibiydi. Yani bu oyuncularda Avrupa'da kariyerleri artık bitme noktasına gelmiş, kendisini ispatlayamamış fakat Galatasaray'dan ciddi meblağlar alacak oyunculardı. Baktığınız zaman Keita 2.5 milyon euro, Elano 3.5 milyon euro, Leo Franco 1.6 milyon euro gibi ciddi paralar alırken Keita ve Elano içinde her ne kadar taksitle de olsa bonservis olarak 16 milyon euro ödeniyordu. Sezon başında ücretsiz olmasına rağmen transferi bitirilemeyen Lucas Neill içinde sezon ortasında yaklaşık 1 milyon euro civarı bir para ödeniyor ve oyuncuya da yıllık 1.8 milyon euro ücret ödeniyordu. Ciddi paralar ödenmiş, ciddi ücretler ödenmiş fakat herhangi bir sportif başarı gelmeyince Üstünel haliyle şimşekleri üzerine çekmişti. Galatasaray'ın belkide transferde uzun bir aradan sonra en yüksek harcadığı meblağ bu sezon harcanmıştı, tüm turnuvalarda sportif alanda başarı adına. Fakat bu başarı gelmeyince de sorumlu Üstünel oldu. Özellikle Jo'nun yaptığı alemler sonrasında suçlu olarak gösterildi. Bu ne kadar yanlış bir durum olsa da Jo'nun yaptığı alemlere bir türlü el koyamaması da otorite boşluğu olarak değerlendirildi.

Üstünel doğrularıyla, yanlışlarıyla başarılı yöneticilik dönemleri geçirdi. Galatasaray taraftarları tarafından tapılan yönetici konumuna geldi. Aslında taraftarların yapmış olduğu bu yanlış sevgi gösterisi yönetim karşısında Üstünel'i zora soktu. Taraftarların içinden gelen başarılı yönetici mütevazi kişiliğince aslında herşeyin yönetimsel olduğunu açıklasa da taraftarlar yönetimi Üstünel ve diğerleri olarak ayırmıştı. Galatasaray'ın önüne geçen ve yönetime dolaylı yoldan zarar veren Üstünel'de geçtiğimiz sezon harcadığı paralardan dolayı yetkileri kısıtlanan kişi konumuna geldi. Şirketlerin birleşmesi, profesyonelleşme, yöneticiler şirketlerde olamaz gibi açıklamaların ardından tamamen Haldun Üstünel'i pasifize etme senaryoları dönüyordu. Transfer komitesinde yardımcısı olarak bulunduğu Adnan Sezgin'e tüm yetkilerini geri iade ediyordu Haldun Üstünel ve tabii bu iade gönüllü olarak değil; başkanın talimatı doğrultusunda oldu. Haliyle bir kırgınlık, burukluk oluyordu. Başkanda bu burukluk, kırgınlık sonrasında yaptığı 'Kimsenin kırgın olma gibi bir lüksü yok, beğenmeyen çeker gider' tabir-ini aratmayan açıklamaları da Üstünel'e yavaş yavaş kapıyı gösterdi. Bugüne kadar onun en büyük destekçisi olan başkan Adnan Polat'ta yönetimden gelen baskılara dayanamamış ve tekrardan Adnan Sezgin'e görev yetkisini vermişti. Evet, şaka değil gerçek. Haldun Üstünel yaptığı transferler ve harcadığı paranın karşılığında başarı gelmemesi adına yetkileri kısıtlanırken; takıma da gerektiğinden fazla karışması nedeniyle yönetim tarafından pasifize edildi, arkasındaki desteği kaybetti. Fakat taraftarın gözündeki destek hiç bitmedi tam tersi bu yaşanan olaylar sonrasında daha çok körüklendi.

Sezon başında yabancı oyunculardan Leo Franco, Elano Blumer, Kader Keita'nın satılması gündeme geldi ve yönetim kurulunda oylamaya sunuldu. Üstünel ise Leo Franco dışında oyuncuların satılmasına razı gelmedi. Hemen hemen tüm yönetim kurulundan oyuncuların satışı ve Galatasaray'ın menfaatleri doğrultusunda transferde tüm yetkinin Adnan Sezgin'e verilmesi konuşuldu, anlaşıldı. Yönetimde eksiksiz bu oylama sunulurken Haldun Üstünel bunu kabul etmedi. Sonrasında da fikir ayrılığı olarak benimsendi ve yönetim ile bazı konularda da yaşanan fikir ayrılıkları nedeniyle Üstünel bu pozisyondaki görevini bırakma kararı aldı. Tamda şirketlerin birleşmesi vs. denilirken bazı senaryolar açıklandı, profesyoneller dendi, yöneticiler şirkette olamaz dendi ve Üstünel'in transfer-futbol komitesindeki tüm yetkilerine son verildi. Keita'nın satışını kabul etmeyen yöneticiye yönetim tarafından ciddi psikolojik baskı yapıldı. Ciddi paraların harcandığı transfer dönemlerinde başarısız olmasının yanı sıra aldığı oyuncuların satılmasını da kabul etmeyen Üstünel ile bir takım tartışmalar yaşandı. Gerek Keita'nın disiplinsiz davranışları, gerek Leo'nun yaptıkları, gerekse Joao'nun alemlerine karşı herhangi bir hamle yapmaması üzerine yönetim kurulunda bu konular çok ciddi bir şekilde tartışıldı ve eleştirildi. -Bu konuların içeriğini net olarak bilmediğimiz için birşey söylemek doğru olmayacaktır, burada son verelim bu duruma.-
Bu tartışmalar sonrasında 'Ya kararı kabul et yada istifa et' gibi bir seçenek sunuldu. Sonrasında da Üstünel istifasını etti. Aslında Haldun Üstünel ilk gün istifasını etmişti fakat yönetim tarafından kafasını toplaması söylendi; yönetim kurulunda kalması beklendi. Üstünel tatil sonrasında aldığı kararla yönetim kurulunda da istifa etti ve sadece Galatasaray kongre üyesi olarak kalacağını belirtti. Yiğit Şardan ile de pek arası iyi olmayan Üstünel'in bu istifası başkan tarafından kabul edildi. Aslında Üstünel görevlerinden istifa etmesi sonrasında yönetim kurulunda kalması pek doğru olmayacaktı. Keza Üstünel'in yönetim kurulunda ki asli görevi de futbol şubesinden sorumlu olmaktı. Bu pozisyondaki tüm yetkiler yaşananlar sonrasında Adnan Sezgin'e verildi. Yani Üstünel yönetim kurulunda kalsa dahi; başkanın danışmanı olarak görev yapacak ve futbol şubesine hiç bir şekilde karışamayacaktı. Aslında görevlerinden pasifize edildiği zaman gerek yönetim kurulundan gerekse futbol şubedeki görevinden pasifize edilmiş ve adeta istifaya zorlanmıştı Haldun Üstünel.

Transferler tutmayabilir, oyuncuların karakterleri bozuk olabilir, ciddi paralar harcayıp başarısız olabilirsiniz. Fakat böyle bir yaklaşım, böyle bir yaptırım 105 yıllık Galatasaray Spor Kulübü'ne hiç bir şekilde yakışmamaktadır. Üstünel'in yöneticilik hayatında elbette hataları olmuştur, yanlışları olmuştur. Bu elbette su götürmez bir gerçek fakat kendisine yapılanlar da son derece yanlıştır. Kendisini zamanında ilah eden Galatasaray taraftarlarının tavırları ve yaptıkları nedeniyle yönetimle arası açılmıştır Üstünel'in. Transferler sonrasında arka plandaki isimlerin zikredilmesi, herşeyi Üstünel yapmış gibi gösterilmesi kuşkusuz emeği ve hakkı olan insanları rahatsız etti. Kuşkusuz ki; bu konu zamanla yüksek sesle dile getirildi.

Üstünel'in yaptığı transferlerde ciddi paralar harcandı, oyunculara ciddi bedeller ödendi. Bazı bedeller takım arasında gruplaşmalara yol açtı, zaman zaman. Eğer yanlış hesaplamadıysam (yanlışsa düzeltin) Üstünel zamanında transferlerin hepsine yaklaşık olarak 20-25 milyon euro gibi bir para harcandı. Sadece 10 milyon euroluk bir gelir geldi. Arada eriyip giden 10-15 milyon euro gibi bir rakam var. Ayrıca oyunculara verilen yıllık ücretlerde cabası. Galatasaray'da Elano 3.5 milyon euro, Keita - Kewell 2.5 milyon euro, Baros 2 milyon euro alıyordu. Yabancı oyuncular bu bedelleri alırken yerli oyuncularda en yüksek ücret Arda'nın aldığı 2 milyon euro civarı. Elbette bu kadar ciddi paralar döndükten sonra sportif başarı bekliyor herkes fakat sportif başarı gelmeyince de durumu tamamen Üstünel'e yıkmak birazda ayıptır.

Galatasaray'da bir yönetici istifaya zorlamak hiç hoş bir durum değildir. Sahada oynanan oyundan sorumlu tutulması da hiç hoş değildir, fakat yaptıkları sonrasında uyarılması gayet normal olacaktır. Yaşanan başarısızlıklar sonrasında bölgedeki yetkilinin kellesini istemek çağdışı kalmış bir durumdur. İyisiyle kötüsüyle Haldun Üstünel ciddi bir emek, zaman ve maneviyat harcamıştır Galatasaray adına. Harcadığı paralarında da haddi hesabı yoktur. Kimine göre başarılıdır, kimine göre başarısızdır. Fakat taraftarın yaptığı bir yanlış sonrasında yada sahadaki sportif başarısızlık nedeniyle Üstünel'e karşı cephe almak hiçbir Galatasaraylı yöneticiye yakışmamaktadır. Yolun açık olsun Haldun Üstünel, elbet tekrar buluşacağız. Belki yönetimde, belki Sami Yen'de/Aslantepe'de tribünde..

Sonuç itibariyle uzun uzadıya yazdık, anlattık, ettik. FCN Blog ekibi olarak bildiklerimizi paylaştık, bilmediklerimiz veya yanlış bildiklerimiz varsa da düzeltmesini, öğrenmesini biliriz. Olduysa bir imla hatamız affola, keza blogun takipçileri çok sıkı TDK üyeleri çıktı. Fakat unutulmasın ki; burası amatörce hazırlanan ve gönüllüce yapılan bir blog sayfası. Ne resmiyeti var nede başka birşeyi. Fazla takılmayın ayrılık eklerine, iyelik eklerine. Sürç-ü lisan ettiysek affola..

Not: Yazı kimisine göre yanlıştır, kimisine göre doğrudur. Fakat yaşananlar, olaylar budur. Kabul etmek isteyen olur, istemeyen olur herşeye saygımız vardır. Fakat kimse bizi Üstünel düşmanı, yönetim sempatizanı yada tam tersi olarak algılamasın. Üstünel'in istifa etmesi konusunda ki görüşlerimiz düşüncelerimiz tamamen nötrdür, hatta biraz üzüntülüdür. Fakat unutulmasın ki; Galatasaray'da isimler gelip-geçicidir, baki olan Galatasaray armasının ta kendisidir. Yönetimde ciddi tartışmalar, fikir ayrılıkları, Üstünel'in üzerine gidilmesi falan derken sonunda istifa etti ve sadece kongre üyesi sıfatını taşıyor.


Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Yazının sonunda birtaz kurtarsa da Üstünel'i eleştirdiği noktalar çok yanlış.

Lincoln konusunda mesela, kişiden kişiye değişir ama Haldun çıktı açık açık evet tartakladım, hiçbir futbolcu Galatasaray teknik direktörüne küfredemez dedi. İyi de dedi. Galatasaray kulübü oyuncusu, Galatasaray kulübü teknik direktörüne küfredemez. Fransa'da olduğunda kadrodan çıkartıldı futbolcu, aynısı Lincoln'ün de başına geldi biraz geç de olsa. Yönetimin kalanının Lincoln'e yavşarcasına pohpohlaması orada eleştirilmesi gereken nokta.

Sonra Jo konusu var, yok neymiş disiplin sağlayamamış Haldun Üstünel falan filan. Bir futbolcunun disiplinini sağlamak sadece onu transfer eden adamın işi midir? Transferi Haldun tek başına yapmadı biz de vardık diye ağlayanlar, ilgi çekemedikleri Haldun öne çıktıkları için Haldun'u kulüpten kovanlar orada da deselerdi ya beraber aldık bizim sorumluluğumuz diye. Ha Haldun tek aldıysa da tüm yönetimin sorumluluğu ve tabii ki teknik direktörün sorumluluğu. Transferleri Rijkaard'a sormadan yapmadılar, o disiplinsiz adamı listede verdiyse yada önerilince kabul ettiyse ve sonra adamı kontrol edemediyse bu Rijkaard'ın da suçu. Ver Jo'yu Alex Ferguson'un eline, evine dişi sinek sokmaya korkar.

Çok para harcadı demesi komik, büyük isimli futbolcuları alınabilecek en uygun miktarlara aldı ve yetenekli de oyuncular. Sportif başarı gelmeyicne Haldun'a yüklenmek ayrı salaklık, çünkü Adnan Sezgin'in aksine Haldun'un yaptığı transferlerin %80'i iyi performans gösterdi. Sakatlık manyağı olmasaydı takım, sportif başarı da gelecekti zaten. Orası da biraz şans, biraz da genel olarak yönetimin suçu, sağlık ekibi vs. açısından. Haldun'un tek başına suçu yok.

Sonunda Haldun'a ayıp ettiler dememiş olsalardı Sezgin'in adamları derdim, ki öyleler bunu da biliyoruz zaten artık, ama hani yazının sonunda azıcık affettirir gibi oldular kendilerini. Yine de Haldun'un eleştirildiği noktalar saçmalık.

tl;dr: cCc Haldun Reis cCc eleştirirken kullandıkları argümanlar saçma, üşüyoruz Haldun reis :(
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Sinem'i de kampa aldı

30 Temmuz 2010
Sinem'i de kampa aldı
Galatasaray’da OFK Belgrad maçı öncesinde yaşanan ilginç olay çok tartışılacak.

Arda’nın sevgilisinin, takımın kampının başladığı çarşamba günü Polat Otel’de oda tuttuğu ortaya çıktı. Sinem Kobal’ın Galatasaraylı futbolculardan 2 saat sonra otele geldiği, futbolcuların ayrılmasından 2 saat önce de oteli terk ettiği öğrenildi

Sonunda bu da oldu; Türkiye’de ilk defa bir takımın kampına, bir futbolcunun sevgilisi de dahil edildi! Özel hayatıyla çok tartışılan Galatasaray Kaptanı Arda Turan’ın sevgilisi Sinem Kobal’ın son davranışı, yine gündeme oturdu... Sarı-Kırmızılılar’ın OFK maçı öncesi kamp yaptığı otelin “gizli” konuğu, Sinem Kobal’dı...

RİJKAARD VE YÖNETİM BİLİYOR!

Cim-Bom, çarşamba günü Polat Otel’de kamp yaparken, Sinem Kobal’ın Sarı-Kırmızılı futbolculardan 2 saat önce otele geldiği; futbolcuların ayrılmasından 2 saat önce de tuttuğu odayı boşaltarak oteli terk ettiği öğrenildi. İşin bir başka tartışılacak yanı, Arda ile Sinem’in oteldeki beraberliğinden teknik kadro ve yönetimin de haberdar olması...

“TURU BELGRAD’DA GEÇERİZ”

Öte yandan Arda, maç sonu yaptığı açıklamada, “Futbolda böyle şeyler oluyor. Yenilmemesi gereken goller yiyorsunuz. İlk yarıda da çok pozisyon bulduk, atamadık. 2. yarıda kopmalar oldu. Duran toplarda savunma olarak daha dikkatli olmalıyız. Biraz daha çalışmalıyız. Rövanşta daha dikkatli oynayıp, Belgrad’dan turla döneceğimize inanıyorum” dedi.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Misafir
Bu konu yeni mesajlara artık kapalıdır.
×
×
  • Yeni Oluştur...