Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Mayın Yasası çıktı


Masquerade

Öne çıkan mesajlar

Mayın yasası üçlü formülle çıktı

Suriye sınırında 510 kilometre uzunluğundaki mayınlı arazinin, temizleyen şirkete 44 yıla kadar devrini öngören 6 maddelik tasarı, bir aylık gergin maratonun ardından dün gece mesaisiyle yasalaştı.


Üç alternatifli düzenlemede temizleme işinin öncelikle Genelkurmay’ın da istediği şekilde NATO İkmal ve Bakım Ajansı NAMSA’ya verilmesinin yolu açıldı. 255 milletvekilinin oyuyla kabul edilen yasanın iptali için Anayasa Mahkemesi’ne gidecek. Düzenlemeye 91 milletvekili "hayır" oyu verdi. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, "Hudutlarımız, ne satılıyor ne kiralanıyor. Genelkurmay tarafından denetlenmeye ve korunmaya devam edecek. Temizleme işleminden sonra sınır güvenlik sistemi kurulacak. Yeraltına döşenecek sensörler, termal kemaralarla tesis edilecek güvenliğin idaresinde Genelkurmay yetkili olacak" dedi.

Öncelik Savunma Bakanlığı’na

TBMM Genel Kurulu’nda dün yapılan tekrir-i müzakere (yeniden görüşme) ile mayın temizleme işi için öncelikle Milli Savunma Bakanlığı’na yetki verildi. Bakanlık, Kamu İhale Yasası’nda savunma ve güvenlik hizmetleri için tanınan istisnadan yararlanarak davet usulüyle ihalesiz olarak bu işi yaptırma yoluna gidecek. Bu formülle iş, Genelkurmay’ın da istediği şekilde NAMSA’ya verilebilecek. İkinci alternatif ise işin Kamu İhale Yasası hükümlerine göre Maliye Bakanlığı’nca hizmet satın alınma yöntemiyle yaptırılmasını öngörüyor.

5 yıl temizleme, 44 yıl kullanım

İki yöntemde başarısız olunursa arazi yap-işlet-devret yöntemiyle toprağın kullanımı karşılığı ihale edilecek. Yüklenici firma, bedel almaksızın tarım amaçlı kullanmak amacıyla araziyi temizleyecek. Bu süre 5 yılı geçemeyecek. Tarımsal amaçlı kullanım süresi de 44 yıla kadar uzayabilecek. Temizlenecek alanın öncelik sırasını Genelkurmay, Milli Savunma, Dışişleri ve Maliye bakanlıkları uzlaşma ile belirleyecek. İhale komisyonlarını Maliye Bakanlığı oluşturacak. İhale şartnamesini de Genelkurmay ile Milli Savunma, Tarım ve Maliye Bakanlıkları belirleyecek.

Kürsüde 13 saat kaldı

Sık sık gerilen ve çalışmaları bir aydır kilitlenen Meclis’te dün işi sıkı tutmak için kürsüye Meclis Başkanı Köksal Toptan oturdu. Toptan iki saatlik yemek molasının verildiği tasarının görüşmelerinde ilk kez yaklaşık 13 saat kürsüde kaldı.

Sayın demedi

İLK gerginlik Tunceli Bağımsız Milletvekili Kamer Genç’in Başbakan Tayyip Erdoğan’ın "zihinleri mayınlı" sözlerine yanıtıyla başladı. Erdoğan’a "Bizim zihnimiz değil, senin vicdanın mayınlı" yanıtını veren Genç’e AKP sıralarından Başbakan’a "sayın" ifadesini kullanması yönünde laf atıldı. Genç, "Saygı duymadığım insana sayın demem, hesap sorarım. Kendi yandaşlarına kamu kaynaklarını aktaran bir başbakan hiçbir dönemde görülmemiştir" deyince tansiyon yükseldi.

Meclis’te gerginlik kavgaya dönüştü

MHP İzmir Milletvekili Şenol Bal’ın, AKP milletvekillerine, "Bastırılmış, örtülmüş, karartılmış vicdanlarınızın sesini duymak için bizi dinlemelisiniz" demesi Meclis’te gerginlik yarattı. Bunun üzerine TBMM Başkanı Başkanı Köksal Toptan, oturuma ara verdi. Ancak gerginlik yatışmadığı gibi kavgaya dönüştü. Bazı AKP milletvekillerinin, MHP’li Bal’ın üzerine yürüdükleri görüldü.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

sg-1 said:

Okurlar sipariş veriyor:

"Mayın konusunu yaz."
*
Aslına bakarsanız, pek "üzerinde durulmaması gereken" bir konu bu...
Denk gelirseniz bas’mayın!
*
Ama gene de yazayım...
Sat’mayın.
Sattır’mayın.
*
Sus’mayın...
İş işten geçtikten sonra ağla’mayın.
*
Savunma Bakanı diyor ki:
"Kıbrıs büyüklüğünde arazi
deniyor, değil, abartıyorlar."
*
Siz Bakan’a bak’mayın...
*
Sakın ola kan’mayın.
Keriz yerine kon’mayın.
*
Evet, Kıbrıs büyüklüğünde değil.
Ama, İstanbullular kıyaslasın:
Üsküdar...
Kadıköy...
Kartal...
Maltepe’nin yüzölçümünü topla...
Dördünü birden.
O büyüklükte.
*
Uyu’mayın.
*
Ankaralılar, unut’mayın...
Keçiören’den büyük!
*
İzmirliler, aldan’mayın...
Karşıyaka’nın üç misli.
Konak artı Buca kadar.
*
Komple Türkiye’nin 4500’de 1’i kadar bu arazi... 300 milyon dolar verecek, mayınları temizleyecek, sonra da bu araziyi 49 yıllığına tepe tepe kullanacak.
*
O halde şunu diyebiliriz:
Komple Türkiye topraklarının
49 yıllık fiyatı ne eder?
1.3 trilyon dolar...
Yıllık kirası kaça geliyor?
27 milyar dolar.
*
Hiç kafayı yor’mayın...
Bastırsın biri 27 milyar doları...
Bitsin bu aşkın ıstırabı.
*
Adamın asabını boz’mayın.


Yılmaz Özdil
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Selam,

Zamanında İsrail'e su kaynağı satanlar da ortaya çıkmalı ve 'neden?' diye sorulmalı.

Hatta Oyak neden Erdemir'i sattı?

Koç neden Türkiye'deki tekel statüsündeki endüstriyel alanlardan yabancılara satıp çekildi? Onun da satması engellenmeliydi.

Tohumları yurtdışından almak zorunda bırakanlar kimler? Onlar da çıkartılıp hesap vermeli.

Saygılar.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

ya benim merak ettiğim bu sınır arazsini onlara verdiğimiz zaman ordan geçen insan ve kaynakları (su, petrol hattı vs) yönetme hakları olacak mı?

eğer öyle bir durum mevctusa bu gazla bir de üstüne boğazları yöneten uluslararası komisyonu tekrar kurdurtalım makul bir ücret karşılığı lol
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

eskiden az da olsa milliyetçi görüşlere sahiptim,adamlar resmen vatanımdan soğuttu.bunların göz göre göre yapıldığı ve cılız bir muhalefet dışında tepki almadığı,vatan hainlerinin tek başına iktidar olduğu bir vatan ve bir halk icin degil canımı günahımı bile vermem artık.aziz nesine hak vermiyor olmayı çok isterdim şuanda.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Ardeth said:

ya benim merak ettiğim bu sınır arazsini onlara verdiğimiz zaman ordan geçen insan ve kaynakları (su, petrol hattı vs) yönetme hakları olacak mı?

eğer öyle bir durum mevctusa bu gazla bir de üstüne boğazları yöneten uluslararası komisyonu tekrar kurdurtalım makul bir ücret karşılığı lol


Yok öyle birşey , dün Cemil Çiçek habertürkte ayrıntılı bir şekilde anlattı bunları. Yasada net olarak topraktaki kaynakların kesinlikle ülkeye ait olduğu ve özel şirket tarafından kullanılamayacağı belirtilmiş.

Günlerdir milletin kafasını asparagas rörörörrö!1!!! şeklinde bulandırdılar. Hiçbir gerçekliğide yok söylenenlerin.

Şeriat geliyor , Cumhuriyet elden gidiyor , Din elden gidiyor , Vatan satılıyor... eskidi bunlar , yenileri bulunsun.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Her şekilde fark etmez sonuçta topraklarımızı yabancı birileri kullanacak bunun hiçbir şekilde mantıklı açıklaması olamaz.Kendi hırslarının derdine düşmüş ve sonuç alabilmek için ülkenin her türlü geleceğini yiyen şerefsizlerin mezarlarına tüküreceğimiz günlerde gelsin.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

sipeyskeyk said:

horizon,İsrail gibi bir devlet o arazide 44 yıl boyunca gizli neler yapar,her yıl bir olay olan ortadoğuda 44 yıl içinde savaş çıkma olasılığı nedir ? çıkarsa orayı kullanır mı kullanmaz mı? O vücudunu üzerindeki saksı değil düşünmeye yarıyor.


Git yasayı oku. İsraile mi veriliyormuş ? He sen okumadan bunu diyorsan problem var. Ben yasada bu topraklar israilli firmaya kiralanacak diye bir olgu göremedim.

He birileri asparagas yapıp bir tarafından çıkarıyor bunları , gaza gelin diye. En güzelinden yeniyor. Adamlar başarılı tebrik etmek lazım.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Bilmeyenler için İsrail 101:

said:
Yahudiler 19. yüzyılın sonlarında devlet kurma çalışmalarına başladılar. Arz-ı mev’ut (vadedilmiş topraklar) üzerine devlet kurma çalışmaları ilk önce İngiltere’de görülür. 1848’de İngiliz hükumeti bir genelgeyle Filistin’deki konsoloslarını, Yahudilerin himayesine verdi. 1870’te Yahudi faaliyetlerinin merkezi İngiltere’den Rusya’ya geçti. Siyonist hareketlerin başına geçen Theodor Herzl, Filistin’de bir Yahudi devletinin kurulması için birçok çalışmalarda bulundu. Herzl, İngiltere gibi güçlü bir devleti arkasına alarak, gayesine ulaşma çabasındaydı. Rusyadaki antisemit katliamlardan kacan yahudiler 1870 yılından itibaren Filistin toprakları üzerinde tarımsal yerleşme merkezleri kurmaya başladılar. 1870-1896 yılları arasında Eretz Israel'de on yedi tarım kolonisi kuruldu.

Herzl, devrin Osmanlı Sultanı İkinci Abdülhamid ile görüşerek, ondan Filistin’de bir Aristokratik Cumhuriyet kurmak için izin istedi ve bazı tekliflerde bulundu. Fakat Sultan Herzl’in talep ve israrlarını kabul etmedi.

I. Dünya Savaşı sonunda, 2 Kasım 1917’de İngiltere dışişleri bakanı Arthur Balfour'un girişimiyle Balfour Deklerasyonu, 1917 süreci başlatıldi. Birleşmiş Milletler Cemiyeti de 1920 yılında, Filistin üzerinde İngiliz mandasını tanıdı. Bundan sonra kurulan bir Yahudi bürosu İngiltere nezdinde Yahudi haklarını temsil etmeye başladı.

Bundan sonraki yıllarda Nazi Almanyası'nın Yahudilere soykırım uygulamaya girişmeye başlamasıyla Filistin’e büyük bir Yahudi göçü başladı. Filistin’deki Araplar bu göçe karşı koyduklarından İngiltere, Yahudi göçlerinin durdurulmasına karar verdi. Bunun üzerine Sion’a bağlı Askeri Yahudi Teşkilatı Hagana, Filistin’e göç konusunda İngiltere’nin aldığı bu kısıtlayıcı kararı protesto amacıyla silahlı terör eylemlerine girişti. Filistin yonetimi Nazi liderligi ile isbirligine giristi. Bu amacla Kudus muftusu Almanya'ya bircok ziyarette bulundu.


Birleşmiş Milletler Paylaşım Planı (1947)
Günümüzdeki durumFilistin’e de gizli Yahudi göçleri düzenlemeye başladı. İkinci Dünya Harbinin müttefiklerin galibiyetiyle bitmesinden sonra, Filistin meselesi son safhasına ulaşmıştı. İngiltere daha sonra Amerika’nın yardımını sağladıktan sonra, Filistin meselesini Birleşmiş Milletler'e götürüp, meselenin çözülmesini istedi. Birleşmiş Milletler 1947 Kasımında Filistin’in biri Yahudi öteki Arap olmak üzere iki devlet arasında paylaşılmasına karar verdi. Yahudiler bu karari kabul ederken Araplar red etti. Kudüs şehrine ise Birleşmiş Milletler denetiminde milletlerarası bir bölge statüsü tanındı. Bu çözüm Arapları tatmin etmedi. Israil Filistin savaşı başladı.

14 Mayıs 1948’de BM paylaşım planı uyarınca David Ben-Gurion tarafından İsrail Devleti’nin kuruluşu ilan edilmiştir. 24 saat sonra, Mısır, Ürdün, Suriye, Lübnan ve Irak orduları saldırıya geçerek İsrail topraklarına girmişlerdir.

1949 yılının ilk aylarında BM nezdinde İsrail ile onunla savaşan Arap ülkelerinin herbiri (o dönemden beri İsrail’le müzakere masasına oturmayı reddeden Irak hariç) arasında doğrudan müzakereler düzenlenmiş ve bunların sonucunda bir ateşkes anlaşması imzalanmıştır. Ateşkes anlaşması uyarınca sahil şeridi, Celile ve tüm Necef İsrail’e, Yehuda ve Samiriye (Batı Şeria) Ürdün’e, Gazze Mısır yönetimine ve Kudüs’ün ise Eski Şehrin de dahil olduğu doğu kısmı Ürdün’e, batısı da İsrail’e bırakılmıştır. İsrail'in Filistinliler ile olan gerginliği ise sürmektedir.





said:

1 Mayıs 2004'te AB'ye yeni katılan ülkelerin hemen hemen hepsi yabancılara toprak satışını yasakladılar. AB ise bu yeni üye ülkelerini bu ayrıcalıklarla birlikte kabul etti. AB'nin bütün emirlerini yerine getiren Ankara ise bu konuya direnmiyor. GAP bölgesinde aracılar vasıtasıyla İsrail'in eline geçen arazilerin toplamı iddiaya göre İstanbul'un yarısından daha büyük. Dün toprak yarın yabancı medya derken yabancıların Türkiye üzerinde söz sahibi olabilmeleri için zemin uygun hale mi getiriliyor?

Yabancılara toprak satışı meselesi net bir şekilde açıklığa kavuşturulmazsa AB karşıtı cephenin eline toplumun AB sevdasını köreltmek için güçlü bir psikolojik savaş malzemesi verilmiş olur!

28 Şubat'ın gözde askerlerinden Osman Özbek Paşa, İsrail'in GAP planları ile ilgili şunları söylemişti: "Türkiye'de yabancılar yalnız toprak satın almıyorlar. Şu anda 200'e yakın büyük holding seviyesinde şirket Dünya Bankası'nın da güdümüyle yabancı şirketlerin kontrolüne geçiyor. Bu da aynı senaryonun bir parçasıdır. Bu da çok tehlikeli bir gelişmedir. Bankalar gitti, şirketler gitti şimdi topraklarımız da gidiyor artık bunun sonucunu tahmin etmek zor olmasa gerek. Kürtlerle İsrail'in ilişkilerini dikkate aldığınızda İsrail'in toprak alımları ve Kürt birisinin Su İşleri Bakanı olması zaten BOP'ta da ABD'nin sadece enerji kaynaklarına değil, bölgedeki bütün yeraltı ve yerüstü kaynaklarına yani sulara da göz dikmiş durumda olduğunu görüyoruz. Bütün bunları kamufle ederek İsrail'i ortaya koyuyor. İsrail de Türk şirketlerini kullanıyor. Ayrıca benim kulağıma Diyarbakır bölgesinde de toprak alımları olduğu yönünde duyumlar geldi. Kısaca bütün bunlar ABD'nin BOP planı ile ilgilidir."

Paşa'nın hem İsrail karşıtı hem de ABD karşıtı beyanlarda bulunması ilginç. 28 Şubat sürecinde Mossad-CIA el ovuştururken sözde derin askerlerin illegal sözcülüğünü yapan Paşa'nın AB karşıtlığı politikasını Anti-Siyonizm ve Anti-Amerikancılık tabanına oturtmasını nasıl okumalıyız, sevinmeli mi, yoksa üzülmeli miyiz?

Geçmişe bakacak olursak toprak kayıplarımız Osmanlı'dan beri son 300 yılda savaşlarda kaybedilenlerle kısıtlı değildi. Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılış süreci, 1856'da Islahat Fermanı ile yabancılara gayrimenkul edinme hakkı vermekle hızlandı. Daha sonra yapılan bir dizi yasal düzenlemeyle Osmanlı arazilerinin küçümsenemeyecek bir kısmı yabancıların eline geçti. 2 Ekim 1914'te çıkarılan bir kanunla bütün eski antlaşmalara dayanan ve yabancılara tanınan mali, idari ve adli imtiyazlar kaldırılmıştı. 18 Mart 1924 tarihinde yürürlüğe giren "Köy Kanunu" ile de yabancıların köy sınırları içinde taşınmaz mal edinmesi yasaklandı.

İsrail Devleti'nin de 1948 öncesinde bu şekilde toprak satın alma yolunu izleyerek temellerinin atıldığı unutulmamalı.19 Temmuz 2003'te AB'nin isteği ile Ecevit - Bahçeli ikilisi tarafından çıkarılan 4916 Sayılı Yasa'yla yabancıların mülk edinmesine izin verildi. Başlangıçta daha çok GAP bölgesinde görülen bu satışların giderek ülkenin tamamına yayıldığı görüldü. Toplam 500 bin dönüm civarındaki arazilerin asıl sahiplerinin İsrailli olduğu belirtiliyor.

Tabii bunlar yabancıya satış olarak yansımıyor. Arazi satın alma operasyonu ağırlıklı olarak Fırat ve Dicle havzalarını kapsıyor. Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Mardin, Siirt, Şanlıurfa ve Şırnak hedefteki iller. Tapu ve Kadastro'da kayıtlı gerçek arazi ve emlak alımında bulunanlar şunlar: Yunanlılar: 14 bin 449 kişiye 4615 dekar,

Almanlar: 11 bin 985 kişiye 6 bin 700 dekar, İngilizler: 5577 kişiye 2 bin 805 dekar,

Suriyeliler: 12 bin 481 kişiye 253 bin 440 dekar, Fransızlar: 16 bin 451 kişiye 473 bin dekar, Avusturyalılar: 9 bin 761 kişiye 9 bin 600 dekar, Hollandalılar: 7 bin 90 kişiye 6 bin 870 dekar, ABD'liler: 31 bin 267 kişiye 74 bin 523 dekar, İsrailliler: 38 bin 405 kişiye 114 bin 780 dekar..

27 Mayıs 2004 tarihi itibarıyla yabancıların eline geçen toplam arazi 323.737.215 metrekaredir.

İngilizler Didim'de 4000, Fethiye'de ise 3000 civarında ev ve arsa satın almışlar. Alanya'da ev sahibi olan Alman sayısı ise 7 bini çoktan geçmiş durumda. ABD'li ve İsrailli oldukları iddia edilen yabancıların yüksek miktar paralarla geldikleri köylerde, köylülere kimi belgeleri imzalattırarak para dağıttıkları, toprakların mülkiyetini kontrollerine alırken bu paralarla asıl mülk sahiplerini ise işçi statüsüne indirdikleri iddiaları var.

Ortadoğu'da bu toprakların bu bölümü benim diyerek Filistin'i bir köşeye sıkıştıran İsrail, bu kez aynı tabloyu Türkiye'ye de mi uygulamayı düşünüyor? Suyla birlikte Güneydoğuya giren ve tarım tecrübesini paylaşmak istediğini söyleyen İsrail'in gerçekte suyun ve olası zengin petrol rezervlerinin kontrolünü ele geçirmek için mi arazi satın alıyor?

Büyük Ortadoğu planında zaten var olan Batılı emperyalistlerin ve Siyonistlerin bu bölgeye yerleşme politikaların gereği olarak, İsrail'den getirtilmesi planlanan 150 bin Yahudi Kürt'ün Kuzey Irak'taki varlığı buradan göç ettikleri için tescilli. Irak'taki fiili durum Arap ve Türkmen hâkimiyetinden kurtarılacak bölgelerin Kürtleştirilmesini, akabinde de Yahudileştirilmesini öngörüyor. Kerkük ve Musul petrol bölgesi olduğu için ilk hedefleri.

Bu iddialar ciddi olmasaydı, yabancılara mülk edinmeyi engelleyen Anayasa Mahkemesi kararının gerekçesinde, açıkca 'vatanın bütünlüğü ve bölünmezliğine' tehdit olarak algılandı denilmezdi.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

yine bilmeyenler için, büyük israil 101

ayrıca aynı yasayı mı okuyoruz acaba? 1. aşamada, bütün yöntemlerden önce NAMSA'ya başvuruluyor. ihale aşamasına gelindiğinde de 44 ayrı şirket katılacak, bunları bazıları israil şirketi, bazıları başka ülkelerden. söz gelimi amerikan bi şirket burayı işletirse daha mı az rahatsız olucaz? ve bu "kullandırma" meselesi örneğin incirlik üssü'nden daha mı kapsamlı olucak sanki?

neyse canım, bi kez daha hükumete vatan hainii, satıcıı, peşkeşçiii deme fırsatını yakalamışsınız, aman devam edin.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...