Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Lost 6. Sezon Teori Basligi


Öne çıkan mesajlar

Mesaj tarihi:
arkadaşım çok deli takıp ediyor bu teorileri. En son öğrendiğine göre bu sezon 2 gerçeklik olan bir dünyayi izliyecekmişiz. Tekinden bomba patlıyor, tekinde patlamıyormuş gibisinden kendisine sorarim nerededn öğrendiğini ama teyzesi lockmuş
Mesaj tarihi:
buraya mı yazılır bilmem ama bir sorum var,Charles Widmore adayı arıyodu o kadar sonra Benjamin Linus'u öldürmek için bi gemi adam yolladı fln,madem nasıl gidilceğini buldu niye kendi gitmiyo?Ben'i öldürüpnü gidecekti acaba nedir...
Mesaj tarihi:
adamlar gene bizi gizemlere gark eden bir açılış yapmışlar. hiç teori falan uğraşmayın bence bu sezon, mümkün değil olaylara anlam vermek hehe
Mesaj tarihi:
Teori değil ancak ileride yardımcı olabilir;

spo

Desmondın uçakta Jack ile karşılaştığında okuyor olduğu kitap;

http://ecx.images-amazon.com/images/I/418dm2O1vvL._SL500_AA240_.jpg

http://www.amazon.com/Haroun-Sea-Stories-HAROUN-SEA/dp/B001TI5TSK/ref=sr_1_2?ie=UTF8&s=books&qid=1265271037&sr=8-2

"bir zamanlar elifba ülkesinde hüzünlü bir kent vardı; kentlerin en hüzünlüsü; öylesine kahredici bir hüzne kapılmıştı ki adını bile unutmuştu. bu kent, içi asıksurat balıklarla dolu, yaslı bir denizin kıyısına kurulmuştu; yemesi öylesine berbattı ki bu asıksurat balıkların, yiyenler gökler masmavi olduğu zaman bile mutsuzluk içinde geğirir dururlardı.
bu hüzünlü kentin kuzeyinde (bana söylendiğine göre) içinde gerçekten hüzün üretilen, paketlenen ve hüzne doymayan dünyamızın dört bir yanına gönderilen görkemli fabrikalar vardı. hüzün fabrikalarının bacalarından kara dumanlar yükseliyor, kentin üstünde kara haber gibi asılı duruyordu.
kentin içlerinde, kırık kalpler gibi duran yıkık binalardan oluşan eski bir bölgenin ardında, harun adında mutlu bir genç yaşardı; neşesiyle mutsuz kentin her yanında tanınan, bitip tükenmez, uzunlu kısalı, dolambaçlı öyküleriyle bir değil iki takma ad kazanmış öykücü reşit halife'nin tek oğluydu harun. kendisini sevenlerin gözünde reşit, buluşlar okyanusu'ydu; deniz nasıl asıksurat balıklarla doluysa o da neşeli öykülerle dolup taşıyordu ama kıskanç rakipleri ona laflar şahı diyorlardı. karısı süreyya'ya karşı reşit, yıllar boyu, dostlar başına, çok iyi kocalık etmişti; bütün bu yıllar boyunca harun da acılarla, çatık kaşlarla dolu bir evde yaşamak yerine, babasının gevrek kahkahalarının, annesinin tatlı şarkılarının çınladığı bir evde büyüdü.
sonra bir terslik oldu. (belki de kentin hüznü sonunda pencerelerden içeriye sızdı.)
süreyya'nın, şarkısını bir dizenin tam ortasında, sanki birisi düğmeye basıvermişçesine kestiği gün harun kötü bir şeylerin yaklaşmakta olduğunu anladı. ama bu kötülüğün nerelere varacağını hiç kestiremedi."

×
×
  • Yeni Oluştur...