Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Sosyal Devlet Olmanın Gereği Buzdolabı Dağıtmak Mıdır?


sg-1

Öne çıkan mesajlar

said:



Ah benim sosyal devletim ah!..


Tam 52 yıldır bu devlete sosyal sigorta primi ödüyorum. Yani 52 yıldır sigortalıyım.. Ve eğer param olmasaydı, şimdi ya hayatta değildim, ya sakat, felçli, falan yaşıyordum.. Çünkü benden 52 yıldan beri prim alan sigortam, beni adamdan saymıyor..
Bakın nasıl saymıyor..
Okurlardan gelen yığınla mektup ve birazcık soruşturma sonucu ortaya çıkan felakete bakar mısınız?.
Boyun fıtığı ameliyatı oldum. 3 protez omur takıldı bana.. Sigorta 45 yaşından yukardakilerin protez parasını ödemiyor. 45'ten küçükseniz de, bir tanesini değiştirebiliyorsunuz. Ötesi, paranız varsa, kendiniz.. Yoksa sakat yaşayın..
Boyun fıtığı öncesi yapılan kontrolde kalbimi besleyen ana damarın yüzde 95 tıkalı olduğu ortaya çıktı. Stent kararı alındı ve ilaçlı stent denen en gelişmiş stent takıldı. Hastane çıkışı bir tesadüf Sabah gazetesinde bir sağlık yazısı yayınlandı stent üzerine.. Piyasada 3 çeşit stent varmış. Bana takılan tür, en iyisi, ama en pahalısı imiş. Yeniden tıkanma ihtimali, yüzde 10. Daha ucuz bir çeşidinde bu ihtimal yüzde 25.. En ucuzunda yüzde 40.. Nerdeyse yarı yarıya.. Bizim sosyal sigortamız, bu en ucuz cinsin parasını ödüyormuş. İyisi ve sağlıklısını istersen kendi paranla..
Bende yüksek tansiyon var. Her gün iki ilaç almak zorundayım.. Bir idrar söktürücü.. İki kan sulandırıcı.. (İlave bir de aspirin, o ayrı..) Sigorta sadece birinin parasını ödüyor, o da piyasadaki en ucuzu olmak kaydıyla.. İkincisi, varsa kendi paramla.. İlaç firmaları bu iki özelliği taşıyan tek ilaç yapmışlar, hastalara kolaylık olsun diye.. Sigorta onu da ödemiyor.. İlle de bir ilaç.. Paran yoksa ikinciyi alama ve bekle ki, beynin kanasın ..
Bu mudur?..
Soysal Devlet bu mudur?.. 52 yıl prim al, ama karşılığında ilaç bile verme..
Ben 52 yıl bir özel şirkete prim ödesem bugün el üzerinde taşınırdım. Devlete ödedim. Tercih ettiğimden değil, benden ve patronumdan zorla aldı devlet, yasa öyle.. Mecbursun..
Ben ödemeye mecburum, ama o bana bakmaya mecbur değil..
Holly ile evliydik, o müthiş böbrek ameliyatı için hastaneye gittiğimde..
Holly "Amerika'da hangi hastanede istersen, orda ameliyat olabilirsin" dedi.. Amerika'da hastane fiyatlarını bilirim.. "Dalga mı geçiyorsun" der gibi baktım..
"Sigortam var ya" dedi.. Blue Cross adlı sağlık sigortasına prim ödemeye başlamış, Amerikan okulunda sekreter olarak çalışmaya başlayınca. Daha birkaç aylık.. Ben kocası olduğum için o sigortadan yararlanma hakkına sahipmişim..
3 aylık sigortalı Holly ile eş durumundan, bütün Amerikan hastane ve doktorları, en iyileriyle emrimde..
52 yıldır prim ödediğim ülkemde, devletimin bana tavrı "Paran yoksa geber!.."
Bu niye böyle..
Tasarruf..
Sosyal Sigortalar nerdeyse batmış.. Ödeyecek hali yok.. Onun için önlem üstüne önlem alıyor, insan canı pahasına..
Benim sosyal devletim, halka seçim öncesi buzdolabı dağıtan hükümetim de, ne batan kurumu kurtarma çareleri arıyor, ne sistemi değiştirmeyi düşünüyor..
"Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir!."
Eee!.. Ferman Kadıköy Padişahının olursa, o zaman da dağlar bizim tabii.. Çık dağa, ne yaşayabilirsen..
Amma velakin, benim hayatım pahasına tasarruf peşindeki devlet, bu ülkenin en mükemmel, gerçekten dünya çapındaki hastanesi Hacettepe'de (Gittim, gezdim. İnceledim ve gördüm. Gerek araçları, gerek doktorları ile gerçekten ülke gururu bir hastane Hacettepe) yatan Maliye Bakanını, by pass gibi artık ezbere yapılan bir kolay ameliyat için, benim vergilerimle, hem de ailesi ile birlikte Amerika'ya gönderiyor.. Kendi bakanında tasarruf yok!..
Bu nasıl ilkedir, bu nasıl standarttır?. Bu nasıl tercihtir?.
Bu nedir?..
Biri bana anlatır mı?



Hıncal Uluç, Sabah
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Orada vurgulanan, bayanin 3 aylik sigortali olmasina ragmen esinin de sigorta kapsamina girmesi.

Amerika'nin hastane vs. durumu gercekten kotu; parasini kendin oduyorsan.

Unakitan'in ameliyat parasini eger biz vergilerimizle odemediysek, o (kufur) o kadar parayi nereden buldu?
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Llama said:
sg-1 said:
Adamın Holly ile evliliğinin 1977-1983 yılları arasında olduğunu da hatırlatmak isterim.


boşanmışsa halamı bakıcak yani eski kocasına


hayır, o zamanki olaydan bahsediyor. "o zamanlar böyle oluyordu" diyor. amerikanın bugünkü koşullarıyla ilgili birşey yazmamış, ama sanmıyorum ki çok farklı olsun.
evet, amerikada hastane masrafları yüksek, ama sigortalıysan iyisin yine.

ayrıca unakıtan amcanın abd'de sigortalı bir çalışan olduğunu sanmıyorum.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Halbuki bu rezillik, Anayasada var olan sosyal devlet ilkesi gereği bu sağlanmalı, ama sağlanmıyor ve iktidar hepimizi kandırıyor, aptal yerine koyuyor. Biz eşşek gibi vergimizi verelim, askere çağrılınca gidelim ölelim, sakat kalalım yani anayasa ile üstümüze düşen yükümlülükleri yerine getirelim ama beyefendiler kendi üstüne düşen yükümlülüklerini yreine getirmesin, bizi eşşek yerine koysun. Vatan millet sakarya gazı sadece bizim için uygulanıyor, uymadığımızda hain oluyoruz, ama beyefendiler eşkiya gibi harami gibi at koşturma hakkına sahip. Bu kokuşmuş çarpıklık nasıl değişir bilmiyorum.

Bur durumda nasıl bu alçaklığa ihanete sessiz kalabiliryoruz anlamıyorum, halbuki sokağa çıkıp camı çerçeveyi indirip (yani mecazi anlamda) sorumlulardan hesap sormalıyız. Çok daha iyisini hak ediyoruz ve bu hakkımızda.

Gaza gelmişken devam edeyim :).

İdam cezasıda geri gelmeli aslında, sırf bu yalanla dolanla bizim paralarımızı çalıp bize ve çocuklarımıza ait geleceğide çalan bu tipler ortadan kaldırılsın diye.

Dana önce bir üye arkadaş Türkiye 3.Dünya ülkesimi diye bir tartışmaya girmiştik evet işte 3. Dünya ülkesi Türkiye.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

buzdolabı hakkında bi güzel yazı daha size =)

Yıldıray Oğur said:
29 Mart seçimlerine artık bir aydan az bir zaman kaldı. Ama seçimin sonuçlarından ümidini kesenler muhtemel yenilgi sonrasına bugünden hazırlar.

Sert kış günlerinde bedava kömür haberleriyle başlayan hazırlıklar, havalar ısınmaya başlayınca buzdolabı dağıtımı haberleriyle hızlandı. Bunların üzerine “listelerdeki ölü AKP’li seçmenler” haberlerini de ekleyince biriken mazeretler listesi seçimlerin olağan mağluplarını birkaç seçim daha avutmaya yeter. Tabii “Ah bu halk olmazsa biz bu seçimi açık ara alırdık” diyenlerin bu “satılık halkı” yönetme konusundaki karşılıksız aşkları bir gün bitmezse.

Bu “teselli haberleri”nden “Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler” gibi klasikler arasına girebilecek olanı hiç şüphesiz “AKP fakirlere kömür dağıttı, hava kirliliği bundan” manşetleriydi.

Sanki insanların soğuk kış günleri ısınmak için evlerinde doğalgazları vardı da sırf havayı kirletip, zenginlere hayatı zehir etmek için kömür yakıyorlardı gibi ancak kötücül, bencil bir 19. yüzyıl kapitalistinin elinden çıkmış olabilecek o manşetler az kalsın Türkiye’den bir Marx çıkaracaktı.

Yoksulların bu kadar aşağılandığı, halka cahil, satılık, eğitimsiz, bidon kafalı demenin milli spor olduğu bir ülkede ortaya çıkacak yerli bir Marx’ın kısa sürede memleket siyaseti üzerinde hayalet gibi dolaşıp, bir süre sonra da Lenin’ini, öncü partisini bulup devrime yürüyeceğine şüphe yok.

Ama yine de unutmamak gerekir.

Komünist partisinin bedava kömürle havanın kirlenmesinden yakınıp “Bu kömür derhal dağıtılan evlerden toplatılmalıdır. Yurttaşlarımızın ücretsiz ısınma hakkı vardır. Ancak AKP’nin ülke insanımızın onuru ve hayatı ile oynamaya hakkı yoktur” diyerek suç duyurusunda bulunduğu bir ülkeden bahsetmekteyiz.

Sosyal demokrat partisinin Anayasa Mahkemesi’ni kapılarını kırıp zavallı öğrencilerin üç kuruşluk burslarını kestiği bir ülkeden.

DİSK Başkanı’nın çıkıp “Buzdolabı, çamaşır makinesi dağıtarak değil, gerçekten işsiz olanlara iş bulmakla yükümlü olan hükümet kendisine seçim yatırımı yapmak için kasayı açtı. Hükümetin seçim öncesi nasıl bir politikayla toplumdan oy almaya çalıştığı belli. Buna karşı mücadele etmek boynumuzun borcu” diye açıklama yaptığı bir ülkeden.

Komünistinin bile “bu fakirlerin kömürleri yüzünden havamız bozuluyor” gibi küçük burjuva dertleri olan bir ülkede, en büyük radikalizmin “Soğuktan don ama AKP’ye oyunu verme” olduğu bir ülkede Marx derdini biraz zor anlatır doğrusu.

Evet, bir hükümetin görevi yardım etmek değil, iş imkânları yaratmak, kalıcı sosyal politikalar üretmektir.

Ama Allah aşkına bir komünist partinin, bir sosyal demokrat partinin, bir devrimci sendikanın işi midir eşitsizliğin kol gezdiği bir yerde yoksullara dağıtılmış üç torba kömürün, üç kuruş paranın, bir buzdolabının peşine düşmek, işi gücü bırakıp kendini bu yardımlarla mücadeleye adamak?

Dünyada bu “popülizm avcılığını” sağ partiler yapar. Ama bizde bu işler, laiklik, Kemalizm aşkı, AKP düşmanlığından gözü dönmüş bazı sol partilere, sol sendikalara kaldı.

Halbuki normal ülkelerde bir solcu siyasetini ve ahlakını “Laiklik elden gidecek mi” diye değil, düzenin çarpıklığını ve eşitsizliklerini görerek kurar. Ahlaki hüküm verirken de sınıfsal çelişkileri, adil bölüşümü gözetir.

Mesela şöyle düşünür;

2009 yılında bu ülkede bir eve hâlâ buzdolabı girmediyse, suç, evinde yıllardır buzdolabı kullanan, sekizinci buzdolabını değiştirmiş olan herkesindir. Yüz binlerce buzdolabı, dükkânlarda boş boş beklerken insanlığın bu faydalı icadından o evdekileri yararlandırmamak hepimizin utancıdır. Sistemin çarpıklığıdır. Biz berbat bir düzen, eşitsiz bir dünya kurduğumuz için o evde yemekler bozulmaktadır. En büyük suçlu ise devlettir. O suçlu devlet günün birinde bu suçundan dönüp o insanlara buzdolabı dağıtmışsa bu yardım değil, ancak gasp edilmiş bir hakkın iadesi olabilir. Bunun için bırakın o iktidara oy vermeyi teşekkür etmek bile o buzdolabını alanların ancak âlicenaplığı olabilir.

Ve bedava kömür yardımı almak zorunda kalmış birini şöyle teselli eder;

Soğuktan donuyorsunuz. Evinizde kömür sobasından başka da bir şey yok. Kriz çıkmış, işten atılmışsınız ya da zaten tam istihdam ülkesi olmayan bir ülkede yaşıyorsunuz, zaten işiniz de hiç olmamış. Bu sizin suçunuz değil, dünyada ısınmak için bu kadar imkân varken bunlardan bir tanesini bile size çok görenlerin suçudur. Günün birinde devlet elindeki milyonlarca torba kömürden evinizin önüne üç torba bırakmışsa bunun için ona oy vermeyi bırakın, edilmiş bir teşekkür bile ancak sizin kibarlığınıza verilebilir.

Yani siz bırakın bu laik gurur meselelerini, kapitalist ahlak anlayışlarını.

Geçen gün kapınıza bırakılan buzdolabınızdan çorbanızı çıkarın, bedava kömürle yanan sobanızın üstünde ısıtın. Ve o çorbayı size verdiği için sadece Allah’a şükredin. Oyunuzu da sizi en az aşağılayana verin
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Red said:
elektrik olmayan yere buzdolabı yollanıo, su olmayan yere çamaşır makinesi.insan ne kadar cahilde olsa eğitimsizde olsa bence bunu anlayabilir.körü körüne oyunu vermez diye düşünüyorum :)


Yahu Red hani Einstein demiş ya, "Bir insanların aptalığının birde evrenin sonu yokdur. Ama ikincisinden emin değilim" gerçekden haklı. Bir güleryüze bile oy atar bu insanlar. 1 sene önce icra aracındayım araçtada avuakatlar var. Konu RTE'den açıldı, aracın şöförü ben RTE ye oy veriyorum dedi, sebep olarak hemşeriyiz dedi. Yanımda benden bir kaç yaş büyük bir avukat ise ya bende RTE'ye oy verdim dedi, bunlar namaz kılan insanlar, başı secdeye gelen insan dürüst insandır dedi. Gerçekden o an anladım ki insanlığın aptalığının sonu yok, cehaletin tanımı o an kafamda değişdi, okumak, eğitim görmek, tahsil yapmak aslında birşey ifade etmiyormuş meğer hani altın semer ve eşşek ikilemi.

Düşün artık insanlar bir güleyüze bile oy atar, çünkü insanları o hale getirdiler.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

chp insanların eğitimsiz kalmasına sebep oldu evet, 60 senedir iktidarda olan sağ hükümetler ne yaptı? ben bitane tanıyorum odunu aday göstersem seçtiririm diyen

ucuz populizm daha leş bi olay be sir, "doğalgazları yok böhüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüü"
melih gökçek açık açık doğalgaz sayaçlarından halka bindirirse olmaz tabi. ayrıca doğalgazlı evlere kömür verildiği de sabit, ya gerçi taraf gastesinde yazan bi troll u muhatap alıp cevap yazıyorum lol.

"Sosyal demokrat partisinin Anayasa Mahkemesi’ni kapılarını kırıp zavallı öğrencilerin üç kuruşluk burslarını kestiği bir ülkeden."

işte kör cahil bir gazete yazarı nasıl olur ortada. bilmiyosan bilmiyorum de anlatsınlar.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Yıldıray Oğur said:

1)

DİSK Başkanı’nın çıkıp “Buzdolabı, çamaşır makinesi dağıtarak değil, gerçekten işsiz olanlara iş bulmakla yükümlü olan hükümet kendisine seçim yatırımı yapmak için kasayı açtı. Hükümetin seçim öncesi nasıl bir politikayla toplumdan oy almaya çalıştığı belli. Buna karşı mücadele etmek boynumuzun borcu” diye açıklama yaptığı bir ülkeden.


2)
Mesela şöyle düşünür;

2009 yılında bu ülkede bir eve hâlâ buzdolabı girmediyse, suç, evinde yıllardır buzdolabı kullanan, sekizinci buzdolabını değiştirmiş olan herkesindir. Yüz binlerce buzdolabı, dükkânlarda boş boş beklerken insanlığın bu faydalı icadından o evdekileri yararlandırmamak hepimizin utancıdır. Sistemin çarpıklığıdır.


1) Disk başkanı bence doğru konuşmuş? İşsizlikle mücadelede önce Baykaldan akıl isteyen sonradan kabul etmeyen Başbakan değil midir?

2) Yahu bu sistem fln denen mereti de solcular yaptı sanırım. Yani 1945 den beri ki yarım yüzyıldan uzun zamandır, hep bu pis solcular zaten başımızda, hükümette. Eh onların sistemi bu oluyor işte.

Hatta düşündümde 2 dönemdir AKP de hükümette değil sanırım.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

sir said:
buzdolabı hakkında bi güzel yazı daha size =)

Yıldıray Oğur said:

Ama Allah aşkına bir komünist partinin, bir sosyal demokrat partinin, bir devrimci sendikanın işi midir eşitsizliğin kol gezdiği bir yerde yoksullara dağıtılmış üç torba kömürün, üç kuruş paranın, bir buzdolabının peşine düşmek, işi gücü bırakıp kendini bu yardımlarla mücadeleye adamak?


Bu adam mı köşe yazarı :) neyin ne olduğunu anlamamış daha. Orda üç torba kömür ve buzdolabı sorun değil sorun, bunlar ile milletin azğına bir parmak bal çalıp onlara hoş görünmek, oylarını çalabilmek karşı çıkılan tavır bu. Bencede güzel birşey kömür dağıtılması, buzdolabı verilmesi ama o insanlar emin olun bir çoğu sırf bu yüzden akp ye oy verecek. Sen ver bir kaşık bal, çanağı kendin götür sonra.

Peki insanları neden kömüre, buzdolabına muhtaç hale getirdiniz ?! Kimler getirdi peki ?
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...