Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Ataturk'un sansurlenen gorusleri


Giovanni

Öne çıkan mesajlar

Can Dundar'in 30.10.2006 tarihli

http://www.milliyet.com.tr/Yazar.aspx?aType=YazarDetayArsiv&ArticleID=176255&AuthorID=75&b=Ataturkun%20sansurlenen%20gorusleri&a=Can%20Dündar&ver=87

yazisini paylasmak istedim

Atatürk'e ilişkin olarak 2 önemli çarpıtma yapılıyor.
Biri Batılılaşma konusunda...
Diğeri din konusunda...
İlki, Atatürk'ün hedef olarak Avrupa'yı göstermediği iddiasına dayanıyor.
İkincisi, -dünkü Vakit gazetesinde bir örneğini gördüğümüz gibi- ısrarla Atatürk'ü dua ederken, sarıklı mebuslarla ya da peçe içindeki Latife Hanım'la gösterip cumhuriyetin temelinde bir din motifi arıyor.
Bu 2 konuda 2 belge hatırlatacağım.

* * *

İlk belge, 29 Ekim günü Mustafa Kemal Paşa'nın Fransız yazarı Maurice Pernot'ya verdiği demeç... Paşa, o gün Revue Des Deux Mondes için Meclis Başkanı sıfatıyla verdiği son demecinde şöyle diyor:
"Osmanlı İmparatorluğu, Batı'ya karşı elde ettiğimiz başarılardan çok gururlanarak kendisini Avrupa uluslarına bağlayan bağları kestiği gün düşüşe başlamıştır. Bu bir hataydı. Bunu tekrar etmeyeceğiz. Bizim vücutlarımız Doğu'da ise de düşüncelerimiz Batı'ya dönüktür. Memleketimizi çağdaşlaştırmak istiyoruz. Bütün çalışmalarımız Türkiye'de çağdaş, bu sebeple Batılı bir hükümet oluşturmaktır. Uygarlığa girmek arzu edip de Batı'ya yönelmemiş millet hangisidir?"

* * *

Din meselesine gelince...
İlk Meclis'in dualarla açıldığı ve cumhuriyete oy veren milletvekilleri arasında 100 kadar din adamı olduğu doğru... Ancak böyledir diye cumhuriyetin kökeninde ve Atatürk'ün düşünce evreninde din motifleri aramak nafile uğraş.
Afet İnan cumhuriyetin ilanından 6 yıl sonra Yurt Bilgisi dersleri vermeye başlamıştı. Okutacağı kitabı Kemal Paşa'ya gösterdi. Gazi beğenmedi. Yeni bir Medeni Bilgiler kitabı yazdırdı.
Kitap, 1931'de Afet İnan imzasıyla çıktı; ortaokul ve liselerde okutuldu. İşte Kemal Paşa'nın el yazısıyla kaleme aldığı o notların "Millet" bölümünden satırlar:

* * *

"Türkler Arapların dinini kabul etmeden evvel de büyük bir millet idi. Arapların dinini kabul ettikten sonra bu din Arapların (..) Türklerle birleşip bir millet teşkil etmelerine hiçbir tesir etmedi. Bilakis Türk milletinin milli rabıtalarını gevşetti; milli hislerini, milli heyecanını uyuşturdu. (..)
"Türk milleti birçok asırlar, (..) bir kelimesinin manasını bilmediği halde Kur'an'ı ezberlemekten beyni sulanmış hafızlara döndü. (..)
"Türk milletini Allah için, Peygamber için topraklarını, menfaatlerini, benliğini unutturacak, Allah'la mütevekkil kılacak derin bir gaflet ve yorgunluk beşiğinde uyuttular. (..)
"... din hissi, dünyanın acısı duyulan tokadıyla derhal Türk milletinin vicdanındaki çadırını yıktı, davetlileri, Türk düşmanları olan Arap çöllerine gitti. (..) Artık Türk, cenneti değil, (..) son Türk ellerinin müdafaa ve muhafazasını düşünüyordu. İşte dinin, din hissinin Türk milletinde bıraktığı hatıra..."

* * *

Yeterince açık değil mi?
Nasıl oluyor da din konusundaki görüşleri bu kadar net olan bir lider hâlâ yanlış yorumlanıyor?
Yukarıdaki satırların çoğu, Türk Tarih Kurumu tarafından 1969 ve 1988'de basılan "Medeni Bilgiler ve Mustafa Kemal Atatürk'ün El Yazıları" kitabında yer almıyor da ondan...
İnanması zor; ama kendi kurduğu kurum, Atatürk'ün notlarını sansür ederek yayımladı.
"Medeni Bilgiler"i geçenlerde yeniden basan Örgün Yayınevi, Türk Tarih Kurumu'ndan bir özürle yeni baskı beklediklerini yazmış.
Atatürk'ün okullarda okutulsun diye kaleme aldığı kitabının bile sansür edildiği bir ülkede yaşıyoruz.
Düşünce özgürlüğü mü dediniz?
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Bu da ilgili kisimlarin tam metni

Atatürkün sansürlenen yazıları :

Atatürkün el yazısından medenî bilgiler // Sayfa 300 - 368

Türkler Arapların dinini kabul etmeden evvel de büyük bir millet idi. Arapların dinini kabul ettikten sonra, bu din, ne Arapların, ne aynı dinde bulunan Acemlerin ve ne de Mısırlıların vesairenin Türklerle birleşip bir millet teşkil etmelerine hiçbir tesir etmedi. Bilâkis, Türk milletinin milli rabıtalarını gevşetti; milli hislerini, milli heyecanını uyuşturdu. Bu pek tabii idi. Çünkü, Muhammedin kurduğu dinin gayesi, bütün milliyetlerin fevkinde, şamil bir Arap milliyeti siyasetine müncer oluyordu.

Bu Arap fikri, ümmet kelimesi ile ifade olundu. Muhammedin dinini kabul edenler, kendilerini unutmaya, hayatlarını Allah kelimesinin, her yerde yükseltilmesine hasretmeye mecburdurlar. Bununla beraber, Allaha kendi milli lisanlarında değil, Allahın Arap kavmine gönderdiği Arapça kitapla ibadet ve münacatta bulunacaktı. Arapça öğrenmedikçe, Allaha ne dediğini bilmeyecekti. Bu vaziyet karşısında Türk milleti birçok asırlar, ne yaptığını bilmeksizin, adeta bir kelimesinin manasını bilmediği halde Kuranı ezberlemekten beyni sulanmış, hafızlara döndüler. Başlarına geçebilmiş olan haris serdarlar, Türk milletince karışık, cahil hocalar ağzıyla, ateş ve azap ile müdhiş bir muamma halinde kalan, dini, hırs ve siyasetlerine alet ittihaz ettiler. Bir taraftan Arapları zorla emirleri altına aldılar, bir taraftan Avrupada Allah kelimesinin ilâhî parolası altında Hıristiyan milliyetleriylerine ilişmeyi düşünmediler. Ne onları ümmet yaptılar ne de onlarla birleşerek bir kuvvetli millet yaptılar. Mısırda, belirsiz bir adamı halifedir diye yok ettiler, hırkasıdır diye bir palaspareyi, hilafet alameti ve imtiyazı olarak altın sandıklara koydular, halife oldular. Gâh şarka, cenuba, gâh garb veya her tarafa birden saldıra saldıra, Türk milletinin Allah için, Peygamber için topraklarını, menfaatlarını, benliğini unutturacak Allahla mutevekkil kılacak derin bir gaflet ve yorgunluk beşiğinde uyuttular. Milli duyguyu boğan, fani dünyaya kıymet vermeyen, sefaletler, zaruretler, felaketler his olunmaya başlayınca, asıl hakiki saadete öldükten sonra ahirette kavuşacağını vat ve temin eden dini akide ve dini his, millet uyandığı zaman onun şu acı hakikati görmesine mani olamadı. Bu feci manzara karşısında kalanlara, kendilerinden evvel ölenlerin ahiretteki saadetlerini düşünerek veya bir an evvel ölüm niyaz ederek ahiret hayatına kavuşmak telkin eden dini hissi; dünyanın acısı duyulan tokatıyla derhal, Türk milletinin vicdanındaki çadırını yıktı, davetlileri, Türk düşmanları olan Arap çöllerine gitti. Türk vicdanı umumisi, derhal, yüzlerce asırlık kudret ve küşayişiyle, büyük heyecanlarla çarpıyordu. Ne oldu? Türkün milli hissi, artık ocağında ateşlenmişti. Artık Türk, cenneti değil, eski, hakiki büyük Türk cedlerinin mukaddes miraslarının son Türk ellerinin müdafaa ve muhafazasını düşünüyordu. İşte dinin, din hissinin Türk milliyetinde bıraktığı hatıra.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

gio said:
İnanması zor; ama kendi kurduğu kurum, Atatürk'ün notlarını sansür ederek yayımladı.
"Medeni Bilgiler"i geçenlerde yeniden basan Örgün Yayınevi, Türk Tarih Kurumu'ndan bir özürle yeni baskı beklediklerini yazmış.
Atatürk'ün okullarda okutulsun diye kaleme aldığı kitabının bile sansür edildiği bir ülkede yaşıyoruz.
Düşünce özgürlüğü mü dediniz?


Şaşırılcak şeyler değil bunlar bu ülkede mustafa filmini bile Atatürkün özel hayatnı fazla ortaya döktüğü için eleştiriliyor

Millet Atatürkün çocukluğunu,bilinmeyen yönlerini daha doğrusu anlatılmayan,saklanan yönelerini görüp "aha lan oda bizim gibi insanmış" diyecek diye korkuyolar heralde.

Kendi liderini halkından saklayan bi ülke işte bizimkisi de sonra Atatürkün düşüncelerinin anlaşılamamsından yakınıyolar.
Her öğrencinin liseye geçene kadar Atatürk hakkında bildikleri 3-5 cümleyi geçmezken -onlarda 1881 de selanikte doğdu babası ali rıza efendi matematik hocası ona kemal adını verdi şurda şu savaşı kazandı şurda bunları yendi gibi askeri yönleri vs.-
Atatürkü anlayabilmiş sindirebilmiş bi gençlik nasıl beklersin.

Bu sistemin yetiştirdiği Atatürkçüleri görüyoruz.Atatürk'ün nerdeyse bütün düşüncelerinin içini boşaltan kendini Atatürk aşığı sanan,bir tartışmada 3 lafından biri "Ben Atatürkçüyüm" olan -çünkü onu o cümleyi söyleyince ağzından çıkan her söz doğruluk kazanıyor tartışılmaz oluyor- ama Atatürk hakkında 15 yaşında bi çocuktan da fazla bişe bilmeyen kolpa Atatürkçüleri.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Benim anlamadığım Atatürk ateist olsa bile (ki gururlanılması gereken birşey olurdu olsaydı) bundan kime ne ki? O din karşıtlığı yapmadı ki hiç. Sadece dogmalara abuk subuk şeyhlere saçma sapan hurafelere ve batıllıklara karşı savaştı. Yobazlığa karşı savaştı ve laiklik ile asıl dini hurafelerden kurtardı ve gerçek hali ile insanların dinlerine yaşamalarına olanak verdi...
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

şaşılacak bir durum yok

buyrun size bütün hayal gücünüzü serbest bırakayım. oturun düşünün ve istediğiniz şekilde biçimlendirerek bir ülkenin vatandaşlarının tamamının koşulsuz sevmesi ve izinden gitmesi gereken en büyük lider portresi oluşturun. bakın karşınıza ne acaip bişey çıkıcak.

işte resmi kaygı bu yazdığım olunca karşımıza garip bir atatürk çıkıyor: yarı tanrıdan bir kademe aşağıda...

lafı oradan buradan anlamak isteyenler olacağı için peşinen açıklama yapayım biraz. eleştirdiğim kısım atatürk'ün vasıfları değil, atatürk'ün resmi olarak vatandaşa sunulma politikası. atatürk'ün sağlığında atatürk kendisinin %100 desteklenmesi için uğraşmamış. çok büyük oranlarla desteklenmesini arzuladığı birsürü kavram olmuş ama kendisi veya kendisine duyulan sevgi bunların içinde olmamış. etrafında birlikte çalıştığı en yakın arkadaşlarıyla bile sürekli ayrılıklara düşmüş. hatta bazılarıyla arası açılmış. ama kendisinden 70 yıl sonra biz "başıma bir iş gelmeyecekse atatürk'ü sevmiyorum" diyen birisi çıktığında dinine küfredilen yobazın verdiği tepkiyi veriyoruz. -böyle bir liyakatımız olup olmadığı ayrı mesele- atatürk'ü beğenmeme ve sevmeme hakkına sahip değiliz. yasak.

hal böyle olunca biz 70 milyon olarak istisnasız hepimiz yarı tanrıların sohbet arkadaşı atamızın izindeyiz. ama hangimiz samimi hangimiz yasal zorunluluktan dolayı izinde... belli aslında belli. benim gibi konuşan kafirler samimi değil mesela.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

eklemem gereken bir nokta daha var.

"atatürk'ü olduğu gibi anlatırsak, sözlerini ve görüşlerini de olduğu gibi aktarırsak insanlar atatürk'ten soğuyabilir" düşüncesi atatürk'e yapılabilecek en büyük hakarettir. böyle bir kaygıyla bugüne kadar çeşitli eylemlerde bulunmuş olanlar atatürk'e atatürk karşıtlarından kat kat daha fazla zarar vermişlerdir.

atatürk'ün fikir ve sözlerinin olumsuz etkilere yolaçabileceği kaygısı bana kuran'ın sıradan insanlar tarafından doğru anlaşılamayacağı bu yüzden alimler tarafından tefsir edilmesi gerektiği düşüncesini hatırlatıyor.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

kaçırılan nokta o dönemde müftü gibi din adamı vasfı taşıyan insanların aslında gayet aydın ve ilerigörüşlü insanlar olduğu. onlar oy verdi diye cumhuriyeti dindar insanlar kurdu demek çok yanlış. o devirde belli bir noktaya gelen din adamı toplumun genelinden çok daha ileri bir düzeydeydi.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

giovanni şimdi açıklarmısın atatürkü bu okuduklarımızdan çıkarak ateist dinsiz mi saymalıyız? veya kişi allah kitap kuran namaz diyerekten ülkesini soyup soğana çevirirse veya kücük kızlara cinsel taciz ederse bu kişiler atatürkten daha mı iyi kişiler oluyor bunuda açıkla ona göre liderimiz kim şeçelim.bilelim.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

evladım ne tuhaf varlıklarsınız ya.
ben iddialarınızı çürütmekten yoruldum, siz asılsız iddialar sunmaktan yorulmadınız.
Ne ilginçtir bir ara ecevitçi takılan Can Dündar, Vakit ve Taraf anlayışına yağlama yıkama yapmaktan ibaret bir hale geldi.

1- Medeni Bilgiler'de olduğu iddia edilen satırlar "aha bakın Atatürk nasıl bir dinsizdir" denilebilecek bir olgu değildir. İlkokul çocuğu bile algılayabilir bunu. Adam Arap kültüründen dem vurmuş, siz işi dinsizlik gibi göstermişsiniz. Al Vakit'in eline güzel bir koz.

2- Bizim ilkelerimiz, gökten indiği sanılan kitapların dogmalarıyla bir tutulmamalıdır. lafının ne olduğunu bilmeden konuşmak kolay. Gidip bir araştırın arkadşım lafı. Kuran-ı Kerim ile ilgili söylememiş onu. Ama işi Kuran'a kastediliyormuş gibi getirmek çok alçakça bir numaradan başka bişi değil.

3- "Atatürk'ün okullarda okutulsun diye kaleme aldığı kitabının bile sansür edildiği bir ülkede yaşıyoruz.
Düşünce özgürlüğü mü dediniz?" lafı da oldukça komiktir. Atatürk'ün dediklerinin kaçı yapıldı bu ülkede de bir tane lafının sansürlendiğine takıldınız? Hem siz değil miydiniz "Atatürk'ün her dediğinin yapılması ülkedeki düşünce ögürlüğünün olmamasını gösterir" diyen. Şimdi aynı lafı bu olayda çeviriyorsunuz. Bir hatırlatmak için: Atatürk'ün vasiyeti toprak reformunu hala yapamadık. Atatürk'ün Orman Çiftliği'ni resmen yokettik. Atatürk Kuran'ı ve ezanı Türkçeleştirmesine karşın biz tekrar arapçasına çevirdik. Bunları yaptık sonra da pişkinlikle "çağdaşlık için yapıyoruz aga" dedik. Şimdilerde bazı bilgisiz insanlar çıkıp "Türkiye'nin bu hale gelmesinin nedeni Atatürkçülüktür, bakın Atatürkçülüğü takip etmeniz ülkeyi ne hale getirdi" diyebiliyor. Atatürk'ün hangi dediğini yaptın da şimdi suçu Atatürkçülüğe atıyorsun... Aynı mantık, Can Dündar da sanki Atatürk'ün her dediğine çok sadık kaldık da bir görüşünün sansürlenmesi kalmış gibi davranıyor.

4- "Din meselesine gelince...
İlk Meclis'in dualarla açıldığı ve cumhuriyete oy veren milletvekilleri arasında 100 kadar din adamı olduğu doğru... Ancak böyledir diye cumhuriyetin kökeninde ve Atatürk'ün düşünce evreninde din motifleri aramak nafile uğraş." Atatürk'ün dindar olup olmadığına karar vermek sana mı kaldı bre deyyus. Allah'a şirk koşup sonra insanları Allah'a inanmıyor diye suçlamak densizliğin önde gidenidir. (Sırf Can Dündar'a değil, bu fikri savunan herkese geçerlidir) İlk Meclis'in dualarla açıldığı çok farklı bir mevzudur. Cumhuriyet'e oy veren milletvekilleri arasında 100 kadar din adamı olması çok farklı bir mevzudur. Atatürk'ün dindar olup olmadığı çok farklı mevzudur. Ama Tarih konusunda zerre bir bilgin yok ki bu 3'ünü bir tutuyorsun. Bu üçünü bir tutan kişinin ilkokul okuduğundan bile şüphe ederim arkadaşım.

Hayır sonra bilgisiz cahil diyince sir gibi tipler "insanların bilgisizliğinden yakınmak sana düşmez" gibi bişiler saçmalıyorlar.
Bir okuyun arkadaşım. Bir kez Vatan Bilgisi ve İnkılap Tarihi kitaplarını okuyun en azından.
Bunları okumayıp Can Dündar ve Taraf gazetesi gibi saçmalıkları okuyup gelip bilgisizce laflar ediyorsunuz.
Gelip Atatürk'ün okuduğu kitaplardan altını çizdiği yerlerin toplanıp ciltler halinde yeniden hazırlandığı kitapların toplam sayfa sayısına kadar bile sayamayan ama Atatürk'e kitap okumamış kültürsüz cahil diyen insanları bana karşı savunuyorsunuz.
Aslında ne olduğunuz belli de sanki öyle değilmiş gibi davranmayın.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Sufi said:
eklemem gereken bir nokta daha var.

"atatürk'ü olduğu gibi anlatırsak, sözlerini ve görüşlerini de olduğu gibi aktarırsak insanlar atatürk'ten soğuyabilir" düşüncesi atatürk'e yapılabilecek en büyük hakarettir. böyle bir kaygıyla bugüne kadar çeşitli eylemlerde bulunmuş olanlar atatürk'e atatürk karşıtlarından kat kat daha fazla zarar vermişlerdir.

atatürk'ün fikir ve sözlerinin olumsuz etkilere yolaçabileceği kaygısı bana kuran'ın sıradan insanlar tarafından doğru anlaşılamayacağı bu yüzden alimler tarafından tefsir edilmesi gerektiği düşüncesini hatırlatıyor.


diyoruz ki Atatürk'ü olduğu gibi anlatın.
Ama bir film sonunda çocuklara sorduğunda "Atatürk çok yalnızmış, çok üzüldüm", "Atatürk her gün rakı içen sarhoş bir adammış" diyorsa, demek ki bu film hatalı bir film.
Demek ki Atatürk'ü olduğu gibi anlatan bir film değil.
Fakat bunu dile getirdiğin zaman "hayır kardeşim gördüm ben Atatürk'ü olduğu gibi anlatmak da tabuymuş" deniyor.

1- Mustafa Kemal Atatürk dediğimiz adam vefat etmiş birisidir. Vefat etmiş bir adam arkasından kötü konuşmak en başında dindarlığa yakışmaz ve etik olmaz.

2- Mustafa Kemal Atatürk dediğimiz adamın hiçbirşeyini beğenmesen bile hiç olmazsa Türkiye Cumhuriyeti 1. Cumhurbaşkanı olmuştur. Az da olsa saygı göstermen gerekir.

Bizim (benim gibilerin) istediği budur.

Sigara içtiğini ilkokulda öğrendim, rakı içtiğini de ilkokulda öğrendim. Ama "dur ben Atatürk'ün kişiliğini anlatıyım" diye giriştiğin bir filmde rakı ve sigarayı ön plana çıkartırsan, çocukların bile filmden sadece bunu anlamasına neden olursan "dur kardeşim" derim.
"Dur kardeşim" diyenlere de itiraz edemessin.

Atatürk'ün kişiliğini anlatabilmek için ille yalnızlık-içki-sigara üçgeni kullanılması mı gerekliydi? Önce bunu düşünelim. "Evet ille yalnızlık-içki-sigara üçgeni kullanılması gerekliydi, başka hiçbirşey yapmadı ki adam" denirse zaten konuşacağımız hiçbir şey yok.
Ancak "Hayır, elbette onun dışında başka noktalar da var" denirse zaten bu filmin hatalı olduğunu kabul etmiş ve insanların neden eleştirdiğini anlamış olursun.


"Atatürk'ü olduğu gibi anlatırsak, sözlerini ve görüşlerini de olduğu gibi aktarırsak insanlar Atatürk'ten soğuyabilir" denebilecek belki de sadece Taraf ve Vakit okurları olabilir. Onun dışında diğer insanların soğuyacağını hiç sanmıyorum.

Atatürk'ün kafasındaki fikirlerin, düşünme prensiplerinin, insanlarla sohbet edişinin, vatana neden bu kadar bağlı olduğunun, hırsının, devrimleri planlamasının anlatılması mümkün değil midir?
Atatürk'ün en sağlıklı zamanlarında çakı gibi asker iken içinde bulunduğu savaşları,
Bandırma Vapuru'nda giderken planladıkları,
Sivas vs gibi Kongreler dışında arkadaşlarıyla ve halkla olan sohbetleri,
anlatılamaz mıydı?
Bunlar Atatürk'ü olduğu gibi anlatmak sayılmaz mı?

İşte diyorum ki, madem Atatürk'ü olduğu gibi anlatma derdindesin,
kötü yönlerini iyi yönlerinden daha fazlaymış gibi sunup bunu ön plana çıkartırsan, o zaman bunun nesi "Atatürk'ü olduğu gibi anlatma" olur ki...
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...