obsesifik Mesaj tarihi: Ekim 9, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 9, 2008 fenris said: obsesifik said: @fenris öyle istisnalar da mevcut ki buna giffen paradoksu dioruz.. temel besin maddelerini stoklamaya gidilebilir.. ya fiyat daha çok artarsa talebinden dolayı giffen snoblaşma etkisi denen değil miydi ya? orda tek soruya cevap verdin gözümden kaçıyor sanma :P ehehe arkadaşlar vermiş ki zaten cevabı.. yanlış hatırlamıyorsam giffen in sonucunda snobizm etkisi ortaya çıkıo zaten.. neyse dağıtmayalım konuyu :D bu arada canola dal konunun içine bnde işletmeciyim ve kesin biliosundr bişiler konuştukça açılıosun :D Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
canola Mesaj tarihi: Ekim 9, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 9, 2008 zamanında çalışmadım tabi ondan oluyo hep. sallamak da istemiyorum şimdi. feci sallarım yoksa :) Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
canola Mesaj tarihi: Ekim 9, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 9, 2008 mesela bugün merkez bankası şey yaptı. bankalara arasında döviz alışverişinde aracı kurum olduğunu ilan etti. dövizdeki tıkanmış yolu açmış oldu. şu an 1.37 filan dolar. direk etkisini gösterdi :) yani dolarla filan alışveriş yapacak arkadaşlar bi kaç gün daha beklesin muhtemelen 1.30 seviyelerinde bişey olacak Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Absolut Mesaj tarihi: Ekim 9, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 9, 2008 Krizden etkilenmedik, etkilensek başbakanımız söylerdi merak etmeyin. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Esh Mesaj tarihi: Ekim 9, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 9, 2008 bankalar in $ansina denk geldi. borçlanmalari hiçbir zaman amerikadaki mevduat bankalari kadar olmadigi (olamadigi) için diger kurumlara olan borçlarini kendi mevduat irikimleriyle odeyebilirler. Geli$memi$ bankacilik sistemi ilk defa bir i$e yaradi, hayretler içindeyim. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Masquerade Mesaj tarihi: Ekim 9, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 9, 2008 canola said: 8-) böyle bakıyorum topiğe. bi de işletme okuyorum. diğer işletme okuyanlara başarılar diliyorum haha kaçıncı sınıf? Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
la_bombonera Mesaj tarihi: Ekim 9, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 9, 2008 amerikadaki kriz, amerikan firmalarının dış ülkelerdeki yatırımlarını azaltması, parasını (doları) çekmesine yol açıyor. bundan dolayı da türkiyedeki yabancı yatırımlar (dolar bazlı) çekildikçe veya dolar hacmi azaldıkça değeri de artıyor haliyle. ama merkez bankası aşırı artışı önlemek için dolara uyguladığı faizi azaltıyor (bu kısmı tam bilmiyorum bilenler düzeltsin lütfen) veya ihaleyle dolar satıyor. böylece piyasadaki dolar hacmi tekrar artıyor ve değeri düşüşe geçiyor. edit: bu benim kişisel tespitim yanlış olduğum noktalar varsa bilen arkadaşlar düzeltirse sevinirim. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
BulletRide Mesaj tarihi: Ekim 9, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 9, 2008 Karl Marx uyarmıştı valla üzülmesin Amerika (:P) Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
sg-1 Mesaj tarihi: Ekim 9, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 9, 2008 Absolut said: Krizden etkilenmedik, etkilensek başbakanımız söylerdi merak etmeyin. "Ekonomik kriz vardır" diyen bizden değildir. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Valeron Mesaj tarihi: Ekim 9, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 9, 2008 bide dolara yüklendi millet dolar almak için oda etkiledi heralde Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
axedice Mesaj tarihi: Ekim 9, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 9, 2008 Krizin çıkış sebepleriyle de ilgili güzel bi yazı var. Spoilera aldım uzuncana baya. Gazanfer said: konuyla alakalı ekşisözlükten bulduğum bi yazı: lehman brothers başlığından said: 90’ların sonunda patlayan internet balonunun akabinde abd merkez bankası resesyon ihtimaline karşı faiz oranlarını düşürdü. 2000 ve 2006 arasındaki bu sürecin amacı insanların ucuz ve kolay bir şekilde borçlanıp tüketim hızlarını devam ettirmeleri ve küresel ekonomik büyümeyi sekteye uğratmamaktı. [bir de terörizmin abd ekonomisine vız geleceği mesajını vermek istediler parayı ucuzlatarak.] tabi bunun tek yolu da tüketicilerin kişisel borçlarının katlanarak artması oldu. abd ekonomosindeki toplam borç oranı 1997’de ülkenin gayri safi yurt içi hasılasının (gsyih) yüzde 250’si kadarken 2007’de bu oran yüzde 350’lere çıktı. bankaların geleneksel rolü, insanların tasarruflarını yatırdığı mecra olarak işlev görmektir, bu birikimler de bankalar tarafından kredi olarak reel sektöre aktarılır. ama insanlar tasarruflarını gitgide yatırım fonları (mutual fund) ve emeklilik yatırım fonlarına (pension fund) aktarmaya başladığından bahsettiğim süreçte bankalar da gitgide daha aktif bir rol almaya başladı tüketici kredileri alanında. bankacılık sektörünün devlet tarafından kuralsızlaştırılmasını (deregulation) fırsat bilen bankalar, tüketici kredilerini yeniden paketleyip alınır satılır menkul kıymetler (tradeable securities) yaratıp başka bankalara ya da fonlara satarak yeni bir iş alanı yarattılar. tabi bu süreci finanse etmek için kendileri de yüksek borçlanmalara giriştiler, zira yeni yaratılan menkul kıymetlerin getirisinin borçlanma maliyetlerinden çok daha fazla olacağına inanıyorlardı. böylece bankaların yeni menkul kıymetler yarattığı ve sürekli birbirlerine alıp sattıkları bir ekonomik model oluştu. bu yeni oluşuma “gölge bankacılık sistemi” diyebiliriz, çünkü ne olup bittiği bankaların mali tablolarına yansımıyordu. bu gölge bankacılık sisteminin başka bir sonucu da devletin elindeki faiz değiştirme ya da likidite pompalama gibi acil müdahele tekniklerinin etkisiz kalması oldu, bu tip müdaheleler ancak eski tip bankacılık anlayışında işe yarayabilir zira. bankaların bu yeni iş alanı önceleri çok karlı oldu, karlar arttıkça bankalar daha da fazla borçlandı, devasa borçları olan bankaların ana aktörler olduğu bir sistem ortaya çıktı. tabi ki burda iki yönlü bir nedensellik var, bankaların bu kadar kar etmesinin sebebi de borç oranlarının (leverage) fazla olması, defterlerindeki kapital oranının azlığı ve alınan yüksek riskler. bankacılığın temelinde de bu vardır zaten, bankalar yapı itibarı ile defterlerindeki likit varlıklar borçlarından daha az olmasına rağmen işleyebilen kurumlardır. merkez bankasının görevi de yatırımcıların bankalardan paralarını alıp kaçmamaları için gerekli güven ortamını sağlamaktır. bu güveni sağlamanın bir yolu bankaların varlık/borç oranlarına hukuksal bir alt limit koymaktır. bahsettiğim yeni finansal düzenin bir sakatlığı da birçok işlemin mali tablolara yansımadan gölge bir sistemde yürütülmesinden dolayı bu minimum limitlerin manasız kalması, kontrol edilememesi oldu. zira bankaların mali tablolarında varlık olarak gözüken birçok kalemin gerçek değeri belli değildi, hatta muhasebe oyunlarıyla bazı borçlar bile varlık olarak kaydediliyordu. bir yandan da emlak piyasasında düşük faizlere bağlı olarak durdurulamayan bir büyüme yaşanıyordu. insanların biraz da irrasyonal bir şekilde emlak piyasasındaki balona kendilerini kaptırmaları, emlak fiyatlarının artması ama insanların yine de mortgage’larla (ipoteğe benzer teminat) borçlanması hem yeni oluşan gölge bankacılık sisteminin obezleşmesine, hem de finansal piyasalarda büyük riskler oluşmasına sebep oldu. sorun sadece faizlerin düşük olması ve abd ekonomisinin borçlanmaya bağlı olarak büyümesi değil. yeni oluşan sistemdeki yapısal hatalar bugünkü krizin kalbinde yatıyor. başta bankaların tüketici borçlarından (bunların içerisinde emlak piyasasındaki mortgage’lardan öğrenci borçlarına kadar her şey var) yeni menkul kıymetler yaratıp bunları alıp sattığından bahsetmiştim. bu yeni menkul kıymetlere cdo deniyor ve bunlar epey karmaşık finansal enstrümanlar. bu cdo’ları yaratmak için bankacılık sisteminin sürekli yeni borç kontratlarına açlığı var, ayrıca banka çalışanları da sattıkları borç kontratı başına komisyon alıyor. hal böyle olunca zamanla doğru dürüst bir geliri olmayan insanlara doğru dürüst bir kredi kontrolü yapılmadan borç senetleri satılmaya başlandı ki felaketin asıl sebebi bu. ortada büyük bir sorumsuzluk var. bahsettiğim durum sürdürülebilirliği olmayan bir hadise. bir noktada insanların borçlarını ödeyememesi sonucu bankaların yeni kredi verememe durumu ortaya çıkacak ve şov bitecekti. ancak bankalar ya kendilerini kandırarak ya da bile bile lades diyerek yüzlerce borç kontratının bir potada eritildiği bu cdo’ların risksiz olduğu varsayımıyla hareket etti. bir banka bu cdo’ları satın aldığında bir yandan da risklere karşı sigorta satın alıyor ya da başka yollardan kendini korumaya alıyordu (hedging). 2003-2006 arasında piyasalar iyi gittiği, ekonomi büyüdüğü için bu sigortalar da ucuzdu. ancak dediğim gibi bu cdo’lar çok karmaşık enstrümanlar ve riskleri adam gibi yönetmenin o iyimser tablo içerisinde imkanı yok. bu süreç epey devam etti. bankalar ödeme sıkıntısı çekeceği baştan belli olan kesimlere yoğun olarak borç verdi, bu borçları paketleyip başkalarına sattı, kurumsal yatırımcılara sattığı güya sağlam kısa vadeli cdo’larla insanlardan topladığı uzun vadeli riskli borç kontratları arasındaki faiz farkını cebe attı. bu sistem dediğim gibi sürekli yeni borçlanma senedi satmaya, bunlardan yeni menkul kıymetler (cdo’lar) yaratmaya mecbur. her hafta binlerce mortgage senedi paketlenip cdo’ya dönüşüyordu bu dönemde. bu karmaşa içerisinde yatırım bankaları borç verdikleri insanlar hakkında adam gibi bilgi sahibi olmuyor, hiçbir kritere dayanmadan sadece sistemi beslemeye çalışıyordu. ayrıca verdikleri borçlar geri ödenmezse merkez bankası’nın sisteme el atmasına güveniyorlardı. böylece sürekli yeni cdo’lar yaratılan ve bunların elden ele dolaştığı bir finansal pazar oluştu. ancak 2006’da bu menkul kıymetlere olan talep azalmaya başladı. yatırımcılar cdo’lara şüpheyle bakmaya, düşük riskli oldukları konusundaki varsayımı sorgulamaya başladılar. yatırım bankaları cdo’ları kendi aralarında paslamaya devam etti, zira kendilerini başka yollardan koruyabileceklerine (hedging), cdo’ların sadece daha güvenli kısımlarını ellerinde tutabileceklerine inanıyorlardı. ancak ekonominin içinde cdo’lara duyulmaya başlayan güvensizlik yavaş yavaş da olsa sonuç vermeye başladı. 2006’nın ikinci yarısında bankalara olan borçların ödenmeme oranı bir anda iki katına çıktı (dar gelirli vatandaşların kendilerine pompalanan mortgage’ları geri ödeyememesinden). bankaların ellerindeki cdo’lar zehirli atık muamelesi görmeye başladı. böyle olunca getirileri bankaların kurumsal yatırımcılara sattığı güvenli kağıtların maliyetinin bile altına indi ve bankalar zarar etme sürecine girdi. bankaların kurumsal yatırımcılara faiz ödemesi lazımdı ama bunu finanse edecek cdo’ları kimse almıyordu. bu durum bankaların mali tablolarına büyük baskılar yapmaya ve durumun vehameti gittikçe ortaya çıkmaya başladı. bankalar arasında alıp satılan cdo’ları sigortalayan sigorta şirketleri de sıkıntı yaşamaya başladı ve kısır bir döngüye girildi. özetle bankaların tüketicilere verdiği aşırı riskli borçların paketlenmesiyle oluşan ve risksiz olduğu ilüzyonu ile alınıp satılan cdo’ların foyası ortaya çıktı. cdo’ların foyası ortaya çıkınca bankalar bu süreci finanse etmek için kurumsal yatırımcılardan aldıkları borçları geri ödeme sıkıntısına girdi. bütün bankaların ve sigorta şirketlerinin elleri birbirlerinin cebinde olduğundan sistem komple bir çöküş tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. cdo’lar gibi türev enstrümanlarının (yani başka finansal enstrümanlardan türeyen ama kendi başına değeri olmayan menkul kıymetlerin) adam gibi denetlenmemesi, bu menkul kıymetlerin mali tabloların dışında hayat sürmesi ve allan greenspan gibi finansal piyasaları çekip çevirmesi beklenen yöneticilerin fakir insanlara karmaşık mortgage’ların satılmasıyla işleyen sakat bir düzene seyirci kalması yüzünden işler tepetaklak oldu. 2007 ağustos’una gelindiğinde mortgage-tabanlı menkul kıymetler pazarı çökmüş, bankaların varlık hanelerindeki kalemlerin büyük kısmı çöp haline gelmişti. böyle olunca piyasalarda bir kredi sıkıntısı başladı, merkez bankası piyasaya likidite de aktarsa bankalar bunu kredi vermek amaçlı değil, zaten var olan kredileri daha mantıklı faiz oranlarıyla yenilemek için kullanır oldu. japonya, almanya ya da çin gibi ülkelerin yeni gölge bankacılık sisteminden kaçmaları da oluşan kredi sıkıntısının bir başka sebebi. 2008 başında bankaların elinde 900 milyar dolarlık ne idüğü belirsiz cdo kütleleri vardı. elbette bunların belli bir değeri var ama sağlıklı olanlarla sağlıksız olanları ayırmak çok zor. bütün bu olanlara rağmen yatırım bankalarının başındaki adamlar yüksek bonus’lar kazandılar, kaybeden bankaların hissedarları oldu. ama mesela citigroup’un en büyük yatırımcısı bir suudi arabistan prensi ve kendisine petrol gelirleri yeter heralde. esas kaybeden küçük yatırımcılar ve abd’de mortgage’la ev almış aşağı yukarı 3 milyon aile. bu insanlar düşen ev fiyatları ve artan mortgage maliyetleri yüzünden ya evlerini kaybedecek ya da kaybettiler bile. kredi sıkıntısından dolayı reel sektördeki firmalar finansman bulamayacak, insanlar işsiz kalacak, öğrenciler borç bulamayıp tahsil yapamayacak. banka kredileriyle iş gören yerel belediyeler altyapı harcamalarını kısmak durumunda kalacak. yani daha çekilecek çok acı var. mortage-tabanlı cdo piyasasının çökmesinden ve bankaların varlıklarının büyük kısmının bu tip kalemlerden oluştuğunun fark edilmesinden sonra temmuz 2007’den mart 2008’e kadar 175 milyar dolar uçtu gitti wall street’ten. beşinci büyük yatırım bankası olan bear and sterns ancak devletin 29 milyar dolarlık garantisi sayesinde jp morgan chase’e satılarak güya kurtarıldı. diğerleri yabancı devletler tarafından sahip olunan fonlara devasa miktarlarda imtiyazlı hisse (preferred stock) satarak kendini kurtardı. ocak 2008’de piyasaya enjekte edilen 75 milyar dolarlık sıcak para da derman olmadı. merkez bankası bir de faiz indirimine gitti. tekrar özetlemek gerekirse oluşan gölge bankacılık sistemi kolay kolay ayağa kalkacak gibi değil maalesef. izansızca borçlanarak topladığı başkalarının paralarını var olmayan teminatlara karşı borç veren finans piyasası, bu riskli borçların geri ödenmemesi sonucu dibe vurdu. şimdi kimse kimseye borç vermiyor, resesyon kapıda. devletin de yapabileceği pek bir şey yok çünkü olayları geriden takip ediyorlar, geç ve yetersiz önlemler alıyorlar. geçen hafta bu mortgage piyasasının en büyük aktörleri olan, aslında özel şirket statüsünde ama zamanında devlet tarafından kurulmuş freddie mac ve fannie mae devlet tarafından satın alındı. adını öyle koymasalar da düpedüz millileştirme bu. felsefi temelini özelleştirmeye bağlamış abd kapitalizmi ancak millileştirerek sorunlardan sıyrılmayı umuyor. bu saçmalık, zira işler iyiye giderken zenginler yiyor kaymağı, işler kötü gidince devlet yani vergi veren sıradan vatandaşlar karşılıyor zararı. buna “bankacılar için sosyalizm” diyor bazıları. lehman brothers’ı da bank of america’ya satılmasını sağlayarak kurtarmaya çalıştı devlet ama teminat vermedi. hal böyle olunca bank of america masadan çekildi ve lehman brothers iflasını ilan etti. devlet lehman brothers’ı da himayesine alsaydı bu gelecek için büyük sorun olacaktı, bankalar ne halt ederlerse etsinler devletin kendilerini kurtaracağını düşüneceklerinden iyice gemi azıya alacaklardı. merrill lynch’i aldı bank of america ama lehman brothers şehit oldu. finansal sistem böyle büyük bir bankanın çöküşünü kaldırabilir mi belli değil. eğer lehman brothers’ın varlıkları alelacele satılmaya çalışılırsa piyasadan çıkacak düşük fiyatlar diğer bankaların da ellerindeki varlıklara yeniden değer biçmek zorunda kalmalarına ve belki onların da iflasa sürüklenmesine sebep olacak. henüz emlak piyasası dibi görmüş değil, finans piyasası dışındaki diğer sektörlerde de yaprak kımıldamıyor kredi sıkıntısından dolayı ve yabancıların da abd varlıklarına ilgisi dibe vurmuş durumda. bu şartlar içerisinde goldman sachs gibi cdo piyasasına pek bulaşmadığı için şimdilik sağlam görünen yatırım bankalarının da ileride sıkıntıya düşmesi şaşırtıcı olmaz. washington mutual ve dünyanın en büyük sigorta şirketi aig her an batabilir. özetin özeti: olayların esas sebebinin açgözlülük, para hırsının gözleri kör etmesi ve kapitalizmin hastalıklı mahiyeti olduğunu söyleyebiliriz. * yazarken robin blackburn’un mart 2008’de new left review için yazdığı makaleden epey faydalandım. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
sg-1 Mesaj tarihi: Ekim 16, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 16, 2008 Dolar sabah sabah 1,42-43 seviyesinden 1,49-50 seviyesini buldu yarım saatte. İlginç şeyler oluyor. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Bone Mesaj tarihi: Ekim 16, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 16, 2008 merak etme mawiman, rte de anlamiyor zaten Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
dasaaa Mesaj tarihi: Ekim 16, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 16, 2008 daha dur.. yeni başlıyoruz Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
sg-1 Mesaj tarihi: Ekim 16, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 16, 2008 Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
dasaaa Mesaj tarihi: Ekim 16, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 16, 2008 hedge fonlar cari açıklardan sollu sağlı patlatıyor yumrukları.. hangisini uygulasak acaba? keşke guardımızı alsaydık yaw ;) inşalla petrol daha da düşmez.. 60ın da altına gelirse göz yaşları içinde dışarıdan para ararız gibime geliyor.. şimdilik altın kral, faiz cici.. öperm -piyasalardan sonra- Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Quadrophenia Mesaj tarihi: Ekim 16, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 16, 2008 Doların dunya çapında yukselmesinin en onemli nedeni insanların artık tasarruf eğilimli olmaları, dolar ile borclanan onlarca bankanın sirketin vs borclarının odenme vakti gelince dolaşımda az miktarda dolar olması. Bu yuzden doların pahalanıyor. Doların YTL ye gore degerlenmesinin sebebi ise bunun yanında klasik Turk insanının krizde dolara sığınması. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
dasaaa Mesaj tarihi: Ekim 18, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 18, 2008 VIX'i nasıl değerlendiriyorsunuz, neye göre iyi kötü diyorsunuz? şimdilerde kriter olarak başka nelere bakıyorsunuz? az çok anlatabilecek var mı? Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
gellidus Mesaj tarihi: Ekim 19, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 19, 2008 ya "ölumsuz" diye bir kitap okuyorum kitapta kahramanimiz yeni bir para birimi yaratiyor fln suan o kadar uygunki oyle birsey yapmak icin.. Hatta kitapta bir nevi gelecegi yazan bir kitap var iste olucak olaylar onda yaziyor vs benzeri gibi bir durum var.. Ulan ne oluyor diye dusundum bir an :) Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Masakari Mesaj tarihi: Ekim 22, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 22, 2008 an ıtıbarı ıle dolar 1.60-1.65 euro 2.00-2.10 Turkıyede krız yok lutfen bence son cıkan apo pkk olayları danısıklı dovus gıbıme gelıyor mılletın dıkkatını ekonomıden uzaklastırma amaclı Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
forgiver Mesaj tarihi: Ekim 23, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 23, 2008 $ 1.70 ve artıyor Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Nomak Mesaj tarihi: Ekim 23, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 23, 2008 mawiman said: arkadaşlar ekonomik kriz USA da değilmi yani doların düşmesi gerekmez mi ? dolar yine yükseliyor... bizde ekonomik kriz oluyor dolar yine yükseliyor... USA kriz oluyor dolar yine yükseliyor... dolar hiç düşmez mi¿ nasıl iş bu. acaba biz USA dan dahamı çok etkilendik ekonomik krizden. Elalemin dovizinden borsa oluşturmuşun ne bekliyorsun ki lol Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Mr_Hand Mesaj tarihi: Ekim 23, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 23, 2008 biraz da ihracatçı sevinsin. şeklinde ilkokul mantığı ekonomi stratejileri. çogzel gidiyoruz valla. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Stykx Mesaj tarihi: Ekim 24, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ekim 24, 2008 dis borclar 15 gunde 7% artti. ihracatci zil takip oyniya dursun... Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Öne çıkan mesajlar