fedaykin Mesaj tarihi: Ocak 2, 2008 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 2, 2008 Bu sıkıntı filan değil, islami faşizmin (hafifletilmiş adı ile mahalle baskısı) gümbür gümbür gelmekte olduğunun bir göstergesidir. Bu adamların asla yakalanmayacağının, yakalansa bile ceza almayacağının size garantisini vereyim. Bu insanlar daha önce Marmara Üniversitesinde nü resim yapılıyor diye okulu basan islami faşistlerin kopyası. Bu insanlar oy hakkı olan ve uzlaşmamız beklenen zatlar. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
sir Mesaj tarihi: Ocak 2, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 2, 2008 ya iyi de ülkücü olmadıklarını nerden biliyosun? gerçekten bu kadar kasmayın ya, zamanınıza emeğinize yazık. aynı türde bi haberi islamla falan hiçbi ilgisi olmayan bi ülkede de görebiliriz, ayrıca ülkemizde de daha önce örnekleri var bu tip hödüklüklerin. ne orda ne burda hiçbişeyin gümbür gümbür geldiği yok, hele böyle son derece dallama olaylarla falan olacak iş değil. neyse şeriattan islami faşizme geldik, yavaş yavaş ılımlı islama da geliriz, sonra bi bakmışın aa hiçbişey değişmemiş. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Sufi Mesaj tarihi: Ocak 2, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 2, 2008 böyle "mahalle baskısı olayları" yeni mi peki? nasıl olmuşsa birden bire hiç yoktan bu olaylar peydah oluvermiş gibi gündeme sunuluverdi bu öküzce davranışlar. bunlar hep vardı, eskiden de vardı ve çok çok daha ağır şekilde vardı. artık gittikçe daha fazla münferit olaylar şekline dönüşmeye başlıyor. bundan 10-20-30 sene öncesi anadoluyu ve çok daha öncesinde istanbulu düşündüğümüzde olayların azaldığını bile söyleyebiliriz. eskiden köy sokaklarında çarşafsız dolaşılmazken şimdi çarşaflı ve "poşulu" ninelerin "edepsiz gençler" şeklinde söylenmelerine indirgenmiş tacizler sözkonusu. bu tavırların da giderek yokolması lazım. bakın hiçbirşeyin varlığını inkar etmiyorum. bunlar eskiden beri vardı ve hala var. ama asla eskisi gibi değil. siz gümüş köşklerinizden ibaret yaşamlarınızla değerlendirmeye kalkarsanız türkiyeyi çok yanlışa düşersiniz. yani gerçekten türk insanını tanımıyormuşsunuz izlenimi ediniyorum. dinle imanla hiç alakası olmayan birsürü insan "karımın kızmın namusu" diyerek şeriat tehlikesi diye verdiğiniz örneklere benzer davranışlar içinde anadoluda. sadece birazcık olsun insanlarla içiçe olmanız yeter böyle durumları görmek için. bizim insanımız ne yazık ki hala bozuk bir namus anlayışı içinde. din iman meselesini çoktan aşmış durumda bu mesele. "mahalle baskısı" denen anadoludaki mevcut mağara anlayışı mutlaka yokedilmeli. ama işin tahlili doğru yapılmalı. "bunun sebebi insanların inançlarıdır çünkü inançları böyle emrediyor" diyerek başlarsak işe ve buna göre de tedavi uygularsak hastayı birgün öldürürveririz hiç de kötü niyetimiz yokken. teşhise biraz daha hassasiyet lazım. son sözüm budur. bir de şeriat ve kapak konusu. kapakla mapakla olmaz bu işler. şeriatın gelmediği her gün ben 1 gol atmış olayım. şeriat geldikten sonraki her gün "şeriat geliyor" fikrini savunanlar 1 gol atmış olsun. kabul ediyorsanız başlıyalım. 1-0, sufi önde. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
fedaykin Mesaj tarihi: Ocak 2, 2008 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 2, 2008 Sufi emmi bu işler öyle değil ne yazık ki. Sen istersen 365, ister 3650 gol at bunun hiç bir önemi yok. Geri dönülemez noktayı geçip karşı taraf 1 golü attıktan sonra ondan önceki 3650 golün zerre önemi kalmaz. Amaç o 1 golü engellemek. Tabii ki bu golün hemen yarın geleceğini iddia eden yok ama o yolda son derece planlı ve ne yazık ki başarılı bir çalışma devam etmekte. Benim bacanağım İran'lı. Senin düşündüğün gibi düşünen, "hadi len ne şeriatı biz islam aleminin en gelişmiş ülkesiyiz" diyen ama bir süre sonra şapa oturan bir neslin şu an dünyanın dört bir yanına dağılmak zorunda kalışının bir kanıtıdır kendisi. İran devrimi olduğu gün bile kimse diğerini zorla örtmüyordu. O günlerde ahlak polisi yoktu ama yavaş yavaş hepsini uygulamaya soktular. Şu an ki durumlarını tartışmaya gerek yok sanırım. Bunu yapanlar ülkücü olamaz mı demişsin, tabii ki olabilir. Memleketimin ilginç ülkücüleri hem türk milliyetçiliğini hem de arap milliyetçiliğini çok ilginç bir şekilde harmanlıyabiliyorlar. Tabii ki aralarında bazı farkla var ise de yakınlıkları çok daha fazla. Bu tip konularda gönül rahatlığı ile el ele veriyorlar. O sebepten büyük kısmı arasında ben bir fark göremiyorum. Mahalle baskısı denilen nane tabii ki dünden bugüne yeni çıkmış bir olgu değil. Ancak ben bunun azaldığına değil tam tersine arttığına inanıyorum. Gümüş köşkümdemiyim bilemem ama benim bulunduğum yer daha çok metal tozlarına bulanmış durumda. Birlikte çalıştığım kişilerin çok ciddi bir kısmının karısının başı kapalı ve büyük kısmı AKP, SP ve MHP'ye oy veriyor. Müslüman değilim demenin cidden sıktığı bir yerde çalışıyorum. İçinde bulunduğum kafes gümüş ise ben hakkaten durumu çok ama çok vahim görüyorum zira daha altı ne durumda diye endişeye kapılıyorum. Bu baskı ancak eğitim ile çözülebilir. Ancak Milli Eğitim bakanımızın tarikatçı olduğu gerçeğini bir yana koyuyorum, başbakanın "Türban için söz hakkı AİHM’nin değil, din ulemasının" sözünü diğer yana koyuyorum ve nedense bu eğitim işinden zerre umut beslemiyorum. Eğitimi belki medya yapar desem çoğu ya direkt ellerinde ya da sinmiş durumda. Muhalif duruşu ile sivrilenler sürekli baskı altında. Birde bu mahalle baskısının ne tek kaynağı din dir ne de din konusunu çözmeden mahalle baskısı sonlandırılabilinir. Bu ikisi birbirini çok güzel besleyen bir durum. Bütün bir mahallelinin namus adı altında başörtüsü taktığı bir yerde takmayan kişi orospu olarak görülür. Bu ise bizim ülkemizde hiç olmayan bir şeydir demek isterdim ama ne yazık ki son derece yaygın bir durum. Anadoluyu filan geçtim, büyük şehirlerin varoşlarına gidin ve görün o baskı ne boyutlarda. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
eldar Mesaj tarihi: Ocak 2, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 2, 2008 said: eskiden köy sokaklarında çarşafsız dolaşılmazken İyi sallamışsın, Anadolu'nun neresinde geleneksel kıyafetler arasında çarşaf var acaba? Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Sufi Mesaj tarihi: Ocak 2, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 2, 2008 sallarım öyle arada, ignore et dear cımbızmaster. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
v2 Mesaj tarihi: Ocak 2, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 2, 2008 Sufi said: yani gerçekten türk insanını tanımıyormuşsunuz izlenimi ediniyorum. dinle imanla hiç alakası olmayan birsürü insan "karımın kızmın namusu" diyerek şeriat tehlikesi diye verdiğiniz örneklere benzer davranışlar içinde anadoluda. sadece birazcık olsun insanlarla içiçe olmanız yeter böyle durumları görmek için. bizim insanımız ne yazık ki hala bozuk bir namus anlayışı içinde. din iman meselesini çoktan aşmış durumda bu mesele. "mahalle baskısı" denen anadoludaki mevcut mağara anlayışı mutlaka yokedilmeli. ama işin tahlili doğru yapılmalı. "bunun sebebi insanların inançlarıdır çünkü inançları böyle emrediyor" diyerek başlarsak işe ve buna göre de tedavi uygularsak hastayı birgün öldürürveririz hiç de kötü niyetimiz yokken. teşhise biraz daha hassasiyet lazım. son sözüm budur. aynen katılıyorum. zzaten bu kapakları yazan yada savunan zaten toplum içinden olduklarını zannetmiyorum ,alternatif nolifer tipler kendilerine iş arıyorlar. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Bleda Mesaj tarihi: Ocak 2, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 2, 2008 O zaman sen biz "nolifer" leri yanlız bırak dimi? Sonra bize benzersin filan, Allah korusun. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
v2 Mesaj tarihi: Ocak 2, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 2, 2008 fedaykin said: Benim bacanağım İran'lı. Senin düşündüğün gibi düşünen, "hadi len ne şeriatı biz islam aleminin en gelişmiş ülkesiyiz" diyen ama bir süre sonra şapa oturan bir neslin şu an dünyanın dört bir yanına dağılmak zorunda kalışının bir kanıtıdır kendisi. İran devrimi olduğu gün bile kimse diğerini zorla örtmüyordu. O günlerde ahlak polisi yoktu ama yavaş yavaş hepsini uygulamaya soktular. Şu an ki durumlarını tartışmaya gerek yok sanırım. sen türkiyeyle iranı aynı ortamda degerlendiriyorsan cahilsin. iran ne zaman laik bir cumhuriyet olduki sonra baskıcı bir islam uyguladı?iran baştan başa bir islam devletiydi be canım kardeşim. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
dasaaa Mesaj tarihi: Ocak 2, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 2, 2008 iran'ın çağdaş dönemi gerçekten çok iyiydi aslında. sonradan birden bastırıverdiler karanlık gibi -_- örgh! içim sıkıldı valla Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
mahmut tuncer Mesaj tarihi: Ocak 2, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 2, 2008 iran hep islam ülkesiydi de türkiye ezelden beri laik değil, hortlayabilecek bir sürü zombi mevcut. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
v2 Mesaj tarihi: Ocak 2, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 2, 2008 türkiye ezelden beri laiktir. 1923 saglam temellerle kuruldu ve ogünden bugüne kadar laik. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
mahmut tuncer Mesaj tarihi: Ocak 2, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 2, 2008 hayır, 1926'daki medeni kanun ve 1928'de anayasanın ikinci maddesine konulmasıyla oldu. ayrıca türkiye'de hala cumhuriyet öncesindeki yaşama dair birçok iz ve hatıra var. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
v2 Mesaj tarihi: Ocak 2, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 2, 2008 mahmut tuncer said: hayır, 1926'daki medeni kanun ve 1928'de anayasanın ikinci maddesine konulmasıyla oldu. ayrıca türkiye'de hala cumhuriyet öncesindeki yaşama dair birçok iz ve hatıra var. tamam 3 sene geç olmuş olsun.iz ve hatıra tabiki olucak,insanların kendi benlikleri kültürleri,türkiyeyi türkiye yapanda bunlardır. ayrıca necmettin erbakan zamanında bile şeriat gelmediyse hiç korkmayın.asıl onun gibi şeriatçıların iktidarindan sonra bile türkiye dimdik ayakta. kanımca artık eski şeriati savunanlar bile şeriattan bi bk olmuycagını biliyor, ha ılımlı islam mı istiyorlar,isteyebilirler ama istemeyenlere de zorla kabul ettireceklerini zannetmiyorum. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
mahmut tuncer Mesaj tarihi: Ocak 2, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 2, 2008 3 değil 5 sene. o 5 sene hem türkiye'nin ezelden beri laik olmadığının hem de 1928'e kadar türkler'in bir ümmet ve şeriat toplumu olduğunun kanıtıdır. hortatılabilecek şeyler varmış değil mi? ayrıca necmettin erbakan'ın ne dediği çok da önemli değil, şaşmaz bir analizci değil zira kendisi. türkiye'ye şeriat gelir mi gelmez mi tartışılabilecek bir konu. kesin olan tek şey gelmesinin imkansız olmadığı. şeriat çok uç bir nokta evet, tutar mı tutmaz mı tartışılır ama şeriat olmasa bile karanlık geliyor bu kesin. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Sufi Mesaj tarihi: Ocak 2, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 2, 2008 gol meselesi senin kapak meselene eşdeğer bir karikatürize ifadeydi. şeriat gelirse dediğin gibi olur tabi ki. ne gol kalır ne top ne saha. belki anlama sıkıntısı çekenler olur diye söylüyorum şeriat rejiminin korkulacak bir şey olmadığını söylemiyorum. fedaykin'in ve forumun genelinin söylediği gibi gümbür gümbür şeriat geliyor zihniyetiyle kendisini müslüman diye tarif eden insanlara karşı kabul edilemez bir tavır içine girilmesine karşı çıkıyorum. yoksa şeriat tehlikesi vardır. hristiyan şeriatının gelmesi tehlikesi de vardır putperest monarşinin gelmesi tehlikesi de vardır teoride. şeriat tehlikesi pratik olarak diğerlerinden daha fazladır elbette. ancak! türkiyedeki mevcut şeriat tehlikesi benim düşünceme göre şu anki faşizm tehlikesinden çok daha azdır. faşist altyapı gayet işlevsel bir biçimde zaten mevcuttur. iş, zihniyetlerin dönüştürülmesiyle tamamlanabilecek haldedir. iran meselesi... çok farklı kültürlerin insanlarıyız. belki bu korkular aşiret kültürünün hala etkisini koruduğu bölgeler için geçerli olabilir. ancak birey olmanın ne demek olduğunu anlamaya başlamış ve az da olsa bir kısmı anlamış bir toplum için teokratik bir düzenin gelmesi öyle kolayca mümkün olmaz. hepsi bir yana türkiye cumhuriyetinin ordusuyla herhangi bir "devrine göre modern" ortadoğu ülkesinin ordusunu kıyaslamak da doğru değil. şeriatı getirme gayreti içinde olanların türkiyedeki muhattabı elinde silah tutma yetkisi bulunan ordu olacaktır. böyle bir kara günü göreceğimizi düşünmüyorum ancak bir girişim olursa kanlı bir hezimetten fazlası olamaz türkiyede. gümüş köşk davası paticik'in geneli için söylediğim birşey. daha önce de söylemiştim. kişisel olarak fedaykin değil hedefi. paticikin geneli yüklenmeye devam edebilir evil sufiye. "din konusunu çözmek" derken anlatmak istediğin şeydir benim esas korkum fedaykin ağa. "iki taraftan birinin bir diğerini bastırıp ezmesi, sindirmesi ya da yoketmesi" gibi uç ve uçuk noktalara kadar işi çekebildiğin için aslında korkuyor olduğun şeylerin çok öenmli bir bölümüne katılıyor olmam önemini yitiriveriyor. karşımda bu kez korkulacak yeni bir tehlike görüveriyorum. din konusunu çözmek derken anlattıkların bana hiçbir biçimde üzüm yemeyi çağrıştırmıyor, aksine bol bol bağcı dövme isteği görüyorum. yoksa çözülmesi gerek çook şey var dinle ilgili, adetlerle ilgili, anlayışla ilgili... şehrin varoşları dediğin şey de zaten anadolunun şehirdeki tomurlanmaları olduğundan oralarda da anadolunun yansımasını görmek tuhaf değil. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
fedaykin Mesaj tarihi: Ocak 2, 2008 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 2, 2008 2005 yılında Güneri Civaoğlu'nun bir yazısının parçası. Lütfen bu yazıyı İran ve İslam devriminin nasıl gerçekleştiğini açısından okuyun. Bence durumu kısa ve öz bir şekilde açıklıyor. Küpe İran'daki seçim Türkiye'ye ders olmalıdır. Ama asıl zaman zaman "ateşle oynayan" AKP'nin kulağına küpe olmalıdır. Çünkü... İrticaa vitamin kürü sonunda öyle bir kara dev yaratır ki, durdurulamaz. Mollalar rejiminden başlayarak bugün gelinen noktaya kadar İran'ın öyküsünü kare kare "storyboard" tekniğiyle yansıtmak çok şeyi anlatır. ........................ Birinci kare... Şah Dönemi... Baba ve oğul Pehlevi, kendi şahlık dönemlerinde "devlet yönetimi ile dini ayırabilmek" cesaretini gösteremediler. Mollalardan korktular. Modernleşmeyi, piramidin tepesindeki saltanat ailesine, komutanlara, subaylara, gizli servis yöneticilerine, burjuvaziye kısacası mutlu azınlığa sundular. Piramidin köktendinci rahleden geçmiş gövdesini ve tabanını gizli servisin, polisin ve ordunun baskısı altında tuttular. Laisizme inançlı bir taban oluşturamadılar. ......................... İkinci kare... Bu baskı rejimi sadece mollaların eğittiği(!) geniş halk yığınlarının tepesinde boza pişirmiyordu... Ülkenin aydınları ve komünistler de demir yumruk altındaydılar. ......................... Üçüncü kare... Şah ve mutlu azınlığına karşı "özgürlük" ortak paydasında mollalarla komünistler "yeşil/kırmızı" koalisyonunu oluşturdular. "Şah'ı devirdikten sonra demokrasi yolunda birlikte yürürüz" hayalinde olanlar, "romantik komünistler"di. Karanlık dünyalarında mollaların onlara bıyık altından güldüklerinin farkında değillerdi. Molla kafasına özgürlük isteyecek kadar ayakları yerden kesikti. Hatta Paris'te sürgünde olan -Mollaların Ayetullah'ı- Humeyni'yi bile destekliyor, onun Tahran'a dönüşü için meydan gösterilerinde slogan atıyorlardı. Sonunda "yeşil/kırmızı" güç birliği, Şah rejimini devirdi. Şah Rıza Pehlevi ve komutanları, birkaç uçağa doluşup, tüydüler. .......................... Dördüncü kare... Fakat o ne? Karpuz ortadan çatlamıştı. Dışarıdaki yeşil, içerideki kırmızıyı afiyetle yedi ve bitirdi. İran'a "yeşil/kara" koalisyon egemen oldu. Son sözü artık Paris'ten Tahran'a dönmüş olan Humeyni'nin söylediği bir İran oluşuyordu. Mollanın kara sarığını önce Şah okşamıştı... Yıllarca cami avlularında, Kuran kurslarında, Kum kentinde, medrese bozmalarında milyonlarca gencin beyni yıkanmıştı. Önce... "Sarıklarını okşadığı sürece mollaların kendisine zarar vermeyeceğini" sanan Şah yıkılmıştı. Sonra... Aynı aymazlık içinde olan İran entelektüelleri, komünistler, örgütlü sol da mollaların kara sarıklarını okşamanın bedelini, kendi varlıklarının sona ermesiyle ödediler. Saf, naif, romantik sol, toplumun da çanına "kara çalı" tıkanmasına neden olmuştu. ......................... Beşinci kare... Ayetullah Humeyni, ülkeyi kutsal Kum kentinden yönetiyordu. Her şey onun iki dudağı arasından çıkacak "icazete" endekslenmişti. İslam devrimi için mollaların Kuran eğitiminden geçmiş, beyinleri koşullanmış, elleri kalaşnikoflu, sivil giysili "devrim muhafızları", sokakların köşelerini tutmuşlardı. Müzik yapan gençlerin, gitar telleri koparılıyordu. İslam devriminin ilk günlerinde hâlâ kravat takabileceğini sananların kravatları makasla kesiliyordu. Bıyık ve sakal bırakmayanlara sopa atılıyordu. Kadınlara örtünme zorunluluğu getirildi. İçki elbette ki yasaklanmıştı. ......................... Altıncı kare... Bu bunalım yılları, yıllarca sürdü. Irak savaşı yaşandı. Ayetullah Humeyni öldükten sonra, bir avuç gökyüzü açılacakmış gibi umut dönemine geçildi. Yoksa... Rejim yumuşuyor muydu? Kadınların başları hâlâ örtülüydü ama saçlar görünmeye başlamıştı. "Toplum belki de radikal İslamdan uzaklaşıyor, artık canına tak etti" yorumları yapılıyordu. Oysa... Bütün bu görüntüler tıpkı Şah döneminde olduğu gibi piramidin tepesindeki yönetimin ve yüksek burjuvazinin dışa yansımasıydı. Buna karşın... Yıllardır mollaların karanlık organizma yığını, tutucu eğitimle, hurafelerle öylesine proteinlenmiş, öylesine bir vitamin kürü almıştı ki, artık kara renk daha da kara bir lider istiyordu. Pazar günü seçimlerde muradına erdi! Yeni cumhurbaşkanı, Humeyni'nin devrim muhafızları sürecinden geçmiş bir sivildir. Mollalardan da daha katı ve daha kara olduğu için proteinlenmiş kara organizmalar yığınının tercihidir. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
fedaykin Mesaj tarihi: Ocak 2, 2008 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 2, 2008 Birde sufi kardeş ben islami faşistler lafını iş olsun diye kullanmadım. Önceki yazımdan da anlayabileceğin gibi bence bu iki kesim zaten birbiri ile örtüşüyor ve birbirini besliyor. Tabii ki son radde de birbirlerinden farklılar ama birbirlerini öyle bir besliyorlar ki toplumun genelini muhafazekarlaştırıyorlar. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
huun Mesaj tarihi: Ocak 2, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 2, 2008 Niye, muhafazakar olmak kötü mü? Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Cuce Mesaj tarihi: Ocak 2, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 2, 2008 baskaları namına muhafazakar olmak kötü bide muhafazakarlık bi yandan basına zamir istiyo ya öle bi durumda var Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
fedaykin Mesaj tarihi: Ocak 2, 2008 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 2, 2008 Bu senin ne tarafta olduğun ile ilgili bir durum tabii ki. Benim derdim muhafazakar olmayanların özgürlük teranesi ile bütün özgürlüklerini ellerinden alacak olanlarla işbirliği yapmaları. "Ah biz ne ettik" dediklerinde çok geç olacak sorun orada. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Sparkcaster Mesaj tarihi: Ocak 2, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 2, 2008 bizim işimiz dindarlar ile değil dincilerle Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
toggie Mesaj tarihi: Ocak 2, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 2, 2008 çarşafı da geleneksel kıyafet yapmışlar muhahahaaha Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Sawer Mesaj tarihi: Ocak 3, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 3, 2008 huun said: Niye, muhafazakar olmak kötü mü? Daha Hayatımda Sadece Kendi Namusuyla ilgilenen muhafazakar gormedim.İlla etrafa laf atıcaklar,illa su orspu su pezevenk muhabbeti yapıcaklar.O yuzden Evet Kötü Birşey. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
fedaykin Mesaj tarihi: Ocak 5, 2008 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Ocak 5, 2008 Kapak olarak eklememiştim ama gelen istek üzerine bu link de bu konunun içinde yer alsın efendim. Bakınız kimler ile uzlaşmamız gerekiyor. Çalışan kadın aldatır Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Öne çıkan mesajlar