Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Ben demokrat değil cumhuriyetçiyim!.


fedaykin

Öne çıkan mesajlar

O senin fikrin viktor bey, Kazım'a da Kazım dedik; arada fark gözettiğime dair bir emare yok.

İyi ki arada argo kelime kullandık, düzeltmesini yaptım. Kazım Karabekir, Mustafa Kemal Atatürk'ü tevkif etmedi. Halbuki ben, fakir Anadolunun ufak bir kentinden gelip binbir zorluklarla okuyup kendisini büyük şehre atmış; ama bu arada kendisini pek de geliştirememiş, günlük dilini Türkçe'nin en ufak detaylarına bile dikkat edilen bu müstesna pati alemine taşımakla hata etmiş birisiyim.

Atatürkçüsünüz ya kafanıza göre, en ufak açıktan faydalanmak hakkınız tabii ^^
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Paticike bayılıyorum ya burdaki kullanıcalıar ilerde mecliste olmalı=)

Yazıya dönersek Hıcan Uluç'un fikirlerin yazılarını begenmeyin ama adamın 40 yıllık gazetecilik tecrübesi var hoeh yani başarlı bi yazı olmuş bencede.

Bu arada bu kemal bahsi geçmişken belirtmek istedim. Bence bu olay biraz hassas sadece bu olay için deil Mesela Recep Tayyip Erdoğan içinde herkes tayyip diyip geçiyo, yahu 15-16 yaşındaki çoçuklar Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına sagyı göstermezmi yahu. Fikirlerini, yaşantısnı, siyasi kariyerine hepsine kafam girsin o ayrı bi olay ama, adam temsil ettiği unvana rütbesine saygı duyun bari, yarın öbür gün Cumhurbaşkanımıza ''apo'' diyip geçicez gene. Onu hiç sevmeyen begenmeyen gazete köşe yazarları bile 'sayın' yada 'beyfendi' falan diyo. ( Olayı yanlış anlaşılmasın sen nasıl Atatürk ile Tayyip'i aynı kefeye koyarsın falan gibi bi durum cıkmasın yani, yeri gelmişken belirmek istedim sadece.Saygı oda kendinse deil temsil ettiği kurumdan dolayı, yoksa içinzden ne gelirse diyin yani)
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Tayyip ile kimin kastedildiğini herkes anlıyor anlamayan varsa zaten gerizekalı fln olması gerekli. Dilimize böyle yerleşmiş. Peki Kemal ne ?

Saygısızlık terbiyesizlik gırla gitmeye başladı. Biri çıkar kemali postaladı der biri kalkar ANS der. Kemal kadar taş düşsün başına
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

"ben de oportunistim "

Tayyip (benim mahalleden arkadaş bu.. geçen kahvede söyledi pişpirik oynarkene.. sonra sattı bizi.. arkadaşı varmış meğer masada; apo.. onla kaş göz falan.. ütmüşler bizi anlayacağın.. o geldi şimdi aklıma.. ulan tayyip.. ulan apo.. ulan.. gene iyi ayak çektiler bak.. ne diyim)

edit: aslında hem pragmatistim hem de opportunistim olucaktı.. yanlış yazmışım.. sonra bööle editledim daha güzel oldu kuzum

[ Mesaj 26 Nisan 2007, Perşembe - 03:32 tarihinde, dasaaa tarafından güncellenmiştir ]
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Demokrasinin tam olarak yurumesi icin egitimin tamamen oturmasi gerekli. Halkin demokrasiye hazir olmasi gerekli yani.
Iskandinav ulkelerinde ornegin, bu olay tamamiyle var.
Bizim ulkemizde ise, akillilar gayet guzel oynayarak direk demokrasiye degil, egitime saldirdilar (koy enstitulerinin kapanmasi vs.), simdi de onun urunlerini biciyorlar iste.
Ne oldu? Halk istedi. Halk ne istedigini biliyor sanki.

Halk icin halka ragmen olayi bana da cok itici gelir, ama evet yani bizde durum ne yazik ki bu, egitimin duzelmesinden itibaren (ki eger duzelirse) bir 50-70 yil daha da bu olur.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

eğitimsiz halk birbirine cokta güzel düşüyor işte..klasik olacak ama "dış güçler" yeri geldi komunistleri yeri geldi faşistleri yeri geldi dincileri destekleyip milleti birbirine düşürdüler..her gurubun başınada peşkeş çekerek yardım ederek olayları kızıştırdılar.şimdi batılı ayagıyla yaşayanın dogulu adama burun kıvırdıgı, dogulu adamın batılı adama gavur dedigi bir konumdayız.ha pardon senelerdir böleyiz.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

  • Genel Yönetici
Dış güçlerdir efendim , bu da dış , şu da dış , her bir bok dış güçlerdendir efendim...

Hadi ya...

Ne zaman dünya toplumsal bir dış güç paranoyasına kaptırdı kendini bilmiyorum ama her şeyi önce dış güçlere , sonra yahudilere , en sonunda da tapınakçılara bağlayan insanlara çok gülüyorum.

Devletler organiklerdir , içerden çıkan bir sorun her nekadar dışardan tetiklenmiş olsa da içeriye aittir(kanser - cep telefonu ilişkişi).

Nihal Atsız'ın forumlarına bakıyoruz : Malatya olayının tamamen dış güçlere ait olduğunu söylüyorlar ; eski arsivlerine bakıyoruz : misyonerlere ölüm kusuyorlar.

Topluluklar iç güçlerin nasıl işlediğini bilmediği sürece içerdeki güçler dışarlıklı olmaya devam edecektir. Aslında burada güze bir ironi var , bakalım bulabilecek misiniz?

Unutmayın , Robespierre'de bir dışarlıklı bir yerliydi , İngiliz İmparatorluğu ajanı değil.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

  • Admin
Arkadaşlar bakın;

siyasi görüş, rejim tercihleri vb fikirleriniz farklı olabilir ve olmalıdır bunda sorun yok ama:

Lütfen TC kurulmasında rol oynamış ve bu ülke için saygın konuma gelmiş kişilere hitaben yazı yazarken gerektiği gibi davranın.

Atatürk' ....
Mustafa Kemal' ....

Mustafa Kemal Atatürk' ....

şeklinde atılan mesajlar kabul edilebilir lakin Kemal'i ... şeklinde lakayık bir şekilde mesaj atmanız tahammül sınırlarını aşan bir sonuca iştikal eder ortamı gereksiz yere germenize sebep olur.

Hassas konularda yazı yazarken 2 değil 3 kere düşünüp mesaj atın. MSN de yazmıyorsunuz burası forum.

Edit: Bu arada unutmuşum söylemeyi, atılan yanlış mesajları bilerek silmedim ki uyarıma örnek teşkil etsin de ders alınsın. Yoksa merak etmeyin uyarıda da belirttiğim üzere tasvip etmiyoruz .

[ Mesaj 26 Nisan 2007, Perşembe - 13:53 tarihinde, DynamicK tarafından güncellenmiştir ]
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

zamanında mandadan bir postum..birinci sayfada bir arkadaş çok güzel değinmiş bu konuya....

said:

türkiye'de her şeyden önce seçmeni seçmek lazım diyorum ve şimdi direk c/p yapıyorum yazısını aldığıma kızmayacağına inandığım birisinden..


yazı benim dediğimin aynısını dedikten sorna bir arkadaşın bunun demokrasi anlayışına ters olmasını iddia etmesiyle yazılmıştır..

said:
rock-vault.com'dan Undead
Seçmenleri seçmek demokrasiye aykırı değil! Seçimlerin kendi doğasında zaten var olan bir olgu bu. Bir yasayla seçmen olma yaşını 18'e indirmek seçmen seçmek değil midir? 18 yaş sınırında gözetilen şey bu yaşın insanı yetişkin kıldığı düşüncesi. Buna göre seçimlere sadece yetişkinler katılabilir ki aranan şey insanın hür iradesini kullanabilme yetisine sahip olmasıdır (bkz. hak ve fiil ehliyeti kavramları). Bu da bir tercih meselesi ve elbette seçme eylemi. (Dilerseniz yaş sınırını 14'e de çekebilirsiniz). Öyleyse "seçimlere sadece lise mezunları katılabilir" şeklinde daha akla yatkın bir seçmen seçimi de yapılabilir. Üstelik meclis 80 öncesi dönemde olduğu gibi teknokratlardan oluşan yeni bir organla ikili yapıya dönüştürülebilir. Bunlar hep tercih sorunları ve tercihleri belirleyen şey doğrudan halkın iradesi değil ne yazık ki. Asıl sorulması gereken soru; demokrasi her zaman ve her yerde iyi işliyor mu gerçekten? Demokrasilerde partilerin nasıl iktidara geldiğine, seçimlerin nasıl gerçekleştiğine bakmak gerek. En önemlisi de parlamentolarda "halkın iradesi"ni temsil edecek vekillerin nasıl belirlenip aday olduklarını, geniş yelpazede istatistikle desteklenmiş bilgilerle ortaya koymalıyız. Tüm bunlar bize demokrasinin gerekli olup olmadığını değil, işleyişindeki aksaklıkları ve bu aksaklıkların nedenini gösterir.

Örnek: T.C. 3 Kasım 2002 Seçimleri... 41 milyon 407 bin 27 seçmenden, 32 milyon 768 bin 161'i oy kullandı. Kullanılan oylardan 31 milyon 528 bin 783'i geçerli sayılırken, 1 milyon 239 bin 378 oy ise geçersiz kabul edildi. AKP seçimlerden yüzde 34.28 oy oranı ile çıktı ve "tek başına" iktidar oldu...

Bu tablo senin iyi işleyen demokrasini yansıtıyor sanırım. T.C. nüfusu 2000'deki sayımlarda 67 milyon 800 bin civarında. Bu sayı 2002'de en kötü olasılıkla 70 milyonu bulmuştur diye düşünsek. Bunun içerisinden sadece 31 milyon 528 bin kişinin oyuyla, bu oyların da ancak 3'te birini (10 milyon yahu!) alan bir partiyi tek başına iktidara getirmek demokrasi ile ne derece bağdaşıyor görünüyor sence? AKP'yi çoğunluk mu seçmiş oldu?!? Peki neden böyle oldu?

"İyi bir yönetici ve beraberinde bir partinin olmayışı bizim talihsizliğimiz fakat seçim sistemi kusurlu değil kesinlikle". Bu cümleyi 5-10 kere okudum. Seçim sisteminde, demokratik işleyişte, genel olarak da sistemde sorun bulmayıp başımıza gelenleri "talih"le bağdaştırman ilginç. Bence sen de yazdığın cümleyi 5-10 kere daha okumalısın en az. Siyasal sistemlerde kötü gelişmeleri şansla, talihle ya da kaderle bağdaştırmak akıl kârı değil. Üstelik "o kadar iyi bir seçim sistemi var ki nasıl hakediyorsak öyle yönetiliyoruz." demişsin. E bu durumda "sorun talihsizliğimizden değil de akılsızlığımızdan kaynaklanmış, müstehakmış bize" gibi bir sonuç çıkmıyor mu ortaya?

Doğrusu hiç de hak ettiğimiz gibi, en önemlisi insana yaraşır şekilde yönetilmiyoruz! Standartlarımız düşük ve sermayenin izin verdiği sınırlar içinde düşük kalmaya devam ediyor. Seçim sisteminde ufak tefek değişiklikler olduğunda bile bu tablo kolay kolay düzelmiyor. Demokrasiyi tam anlamıyla getirseniz bile "parakrosi" işleyişini ortadan kaldırmadığımız sürece; aslında halkın değil, daha çok sermayenin iradesini yansıtan vekillerimizin bizim sorunlarımızla uğraşmaktan çok rant mücadelesine girişmelerine seyirci kalmaya devam ederiz. En kötüsü de şu, düşük standartlarda düşük kaliteli insanlar yetişiyor ve - senin mantığınla - biz sürekli daha kötüsünü hak eder hale getiriliyoruz. T.C'de onlarca yıldır her nedense (!) ülkeyi düzlüğe çıkaramamış sermaye politikacıları bizi tek çözümün Ortak Pazar, AB gibi oluşumlara iştirak etmek olduğuna ikna etmeye çalışıyorlar 30 yıldır. Yani biz kendi yağımızla kavrulup standartlarımızı yükselterek refaha ulaşamayacağız... Demokrasinin varlığına rağmen!

Dünyada "halkın iradesi" kadar kaypakça kullanılan bir kavram yok sanırım. Şarkıcıların "beni siz var ettiniz" demeleri gibi, politikacılar da meclise giden yolda "halkın iradesi"ne gönderme yaparlar bolca. Hasbelkader iktidara gelenler de benzer şekilde "halk bizi uygun gördü, halkın takdiri yücedir" demeçleriyle yalama operasyonlarına girişirler. Sorun şu; iktidarı bir kez belirledikten sonra halkın - her nasılsa - yanılmış olması olasılığına karşın bir kurtarma aracı yok. (Örnek: Corç Buş vakası). Kısaca "seçtiniz gitti!" Yani halk - eğer sivil toplum örgütlenmesi etkin değilse - o "yüce" iradesini bir defa gösterdikten sonra köşesine çekilip olan biteni seyretmekle yükümlü (bir sonraki seçim dönemine kadar). Elbette devlet mekanizmasının da işlemesi lazım bir şekilde. Bu yüzden de "halkın halk olmasından kaynaklanan gücü sınırlanmak mecburiyetinde" denir. Nispi çoğunluk sistemi ve yüksek seçim barajı da bu amaca dönük olarak başvurulan uygulamalar. "Demokrasi, halkı siyasetten uzak tutmanın en iyi yoludur" gibi ifadeler bu yaklaşım ve uygulamalar yüzünden var. Şu da bir gerçek ki demokrasi göz boyamak için iyi bir yöntem. "Eh bizi seçtiniz, yaptıklarımızı beğenmediyseniz bir dahaki seçimlerde başkasını seçin" der başa gelenler; iradenin bizde olduğunu göstermek amacıyla. Oysa seçimler olağan usülle 5 yılda bir yapılırken bankalar bir günde hortumlanıp kuşa çevrilebilir, çevrilebiliyor...


Demokrasi konusunda Arend Lijphart'ın Demokrasi Motifleri kitabının okunması gerek diye düşünüyorum. 36 ülkede demokrasinin işleyişini karşılaştıran güvenilir istatistiklere sahip ve ufkunuzu genişleten bir kitap.


Seçim sistemini sorgulamayan, onun da ötesinde siyasal sistemi sorgulamayanlar için "kötü demokrasi yoktur, az votka vardır." (.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

türkiye solunun elit kesimin tekelinde olmasından kaynaklanıyor bu durum biraz.

normalde halkın alt-orta tabakalarının solu desteklemesi ve burjuvazinin sağı savunması gerekirken, türkiye'de iş tam tersi yönünde yürüyor, o yüzden genelde seçim sonuçları "sol"un pek hoşuna gitmiyor.

ne adnan menderes, ne de erdoğan takdir ettiğim ya da oy vereceğim siyasetçiler değil. ama türkiyede kendisini "sol" olarak tanımlayan kesimlerin onlara olan çıkışlarını, yorumlarını ve fikirlerini açıkçası çok sığ ve taraflı buluyorum. hakaret etmek, "vatan elden gidiyor" şovenistliği yapmak yerine biraz halka inmeleri gerekiyor, beğenmediğimiz o adamların yaptığı gibi. ancak o zaman seçim sonuçlarını beğenecek ve demokrasi olmadan cumhuriyet olmayacağını anlayacaklar.

tabi demokrasinin ve demokratlığın güzel birşey olup olmadığına seçim sonuçlarına göre karar vermek bana biraz ikiyüzlülük olarak geliyor, çoğunluk bunu kabul etmese de.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

demokrasinin cogunlukla alakasından cok cogulculukla alakası vardır. %10 barajı da cok yüksek bir baraj oldugundan buna mani olmaktadır.

yukarda anlatılan asıl olay ise, benim oyumla belki de kime nie oy attıgını bilmeyen bir adamın veyahut bu sefer de buna verelim nolacak die bilmemkime oy atan adam arasında bir fark gözetilememesinden dolayı sizin için iyi olanı ben bilirim mantıgı.

zaman zaman bu tür diktalar da bizim ülkemiz gibi henüz gelişmekte olan egitim düzeyi düşük olan ülkeler icin gerekli birşey bence.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
  • Yeni Oluştur...