Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Org. Mustafa Muğlalı


Pascal

Öne çıkan mesajlar

Bugün gazetede okudum. Org. Muğlalı adında bir generalin adı Van'da Jandarma Sınır Tabur komutanlığına verilmiş. Muğlalı Van'da 1943 yılında 33 kişinin kurşuna dizilmesi emrini verdiği için 20 yıl hapis cezasına çarptırılmış.

Muğlalı olayı hakkında herhangi ibr şey bilen var mı? Neden kurşuna dizmiş. Merak ettim. Bence bi bit yeniği var. Yıla bakılırsa ikinci dünya savaşıyla ilgili bir olay gibime geliyo yoksa ben de mi paranoyak oldum ne?[signature][hline]
_o_ _o_ _o_ _o_
..| ...| ....| ...|
./ ./ ./ ./
Tey,Tey,Teyyy..
Soldan Sağa:Paskal,Koraks,Tora ve Llama,Paticiğin Resmi,Tescilli Halaycıları..
Powered bY Korax & Pascal.
Pati halay ekibi kurucuları ve başları..
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Muğlalı Paşa Olayı Raporu


TBMM Tahkikat Komisyonu'nun, 30 Nisan 1958 tarihli Muğlalı Paşa Olayı Raporu

(Bu metin, raporun sadece ilk kısmından oluşmaktadır ve bazı yerlerde dili sadeleştirilmiştir)

"Van ilinin Özalp ilçesinden 32 vatandaşın sorgusuz ve savunmasız öldürülmeleri olayında rolü olanların suç derecelerini saptamak ve suçların niteliklerine göre zaman aşımı olup olmadığını anlamak için Yüksek Meclisin 15 Ağustos 1956 tarih ve 2027 numaralı kararıyla Anayasa ve Adliye komisyonlarından meydana getirilen karma komisyonun raporudur. Van ilinin Özalp ilçesinden 32 vatandaşın sorgusuz ve savunmasız öldürülmeleri olayında suçlu olanların suç derecelerini saptamak ve suçlarının niteliğine göre zaman aşımı olup olmadığını anlamak için yaptığımız araştırmada ulaştığımız sonucu, aşağıda, olduğu gibi sunuyoruz:

I. Olay

1943 senesi Temmuz ayında idari makamlar tarafından Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu'na göre göz altına alınan 33 kişi daha sonra askeri makamlara teslim edilmişlerdir. Daha sonra da içlerinden bir kadın serbest bırakılmış ve geriye kalan 32 kişi Türk-İran hududundaki Çilli gediği olarak bilinen mıntıkaya götürülerek, üzerlerine piyade tüfekleri ve hafif makinalı tüfeklerle ateş edilmek suretiyle kurşuna dizilmişlerdir. Bu 32 kişinin adları şunlardır:

1. Harapsorik köyünden Hasan oğlu Cellat Uzuntaş
2. Harapsorik köyünden Cellat oğlu Ahmet Uzuntaş
3. Harapsorik köyünden Memi oğlu Ahmet Uyanık
4. Harapsorik köyünden Mehmet oğlu Arap Ali Polat
5. Harapsorik köyünden Timur oğlu Serhenk Özkaplan
6. Harapsorik köyünden Hüseyin oğlu Haydar Akalın
7. Harapsorik köyünden Hüseyin oğlu Ömer Akalın
8. Harapsorik köyünden Timur oğlu Mehmet Özkaplan
9. Harapsorik köyünden Hızır oğlu İsmail Şen
10. Harapsorik köyünden Ali oğlu T atar Gök
11. Harapsorik köyünden Ali oğlu Mısta Ertbaş
12. Harapsorik köyünden Mihi oğlu Beşir Deniz
13. Harapsorik köyünden Cellat oğlu Mustafa Uzuntaş
14. Harapsorik köyünden Yusuf oğlu Aco Çelebi
15. Harapsorik köyünden Aco oğlu Süco Çelebi
16. Milanengiz köyünden Ahmet oğlu Salih Taşçı
17. Milanengiz köyünden Sevinç oğlu ŞOkrü Taşçı
18. Milanengiz köyünden Hızır oğlu Ali
19. Milanengiz köyünden Ali oğlu Mehmet Taşçı
20. Milanengiz köyünden Kuro oğlu Sultan Özay
21. Milanengiz köyünden Osman oğlu İsa
22. Milanengiz köyünden İsmail oğlu Yusuf
23. Milanengiz köyünden Mehmet oğlu Haydar
24. Milanengiz köyünden Muhtar Ali
25. Milanengiz köyünden Ömer oğlu Seydi
26. Milanengiz köyünden Yusuf oğlu Fındı
27. Milanengiz köyünden Ahmet oğlu Memi
28. Milanengiz köyünden İsa oğlu Paşo
29. Milanengiz köyünden Bekir oğlu Kazım
30. Milanengiz köyünden Bekir oğlu Ahmi
31. Milanengiz köyünden Ahmet oğlu Hızır Kon
32. Milanengiz köyünden Kuro oğlu ibrahim Özay

II. Olayın Nedenleri

Olayın nedenleri komisyonumuzca şöylece saptanmış bulunmaktadır:

1943 senesi öncelerinde, Türk-İran hududunda, ilk kışkırtmanın, hangi taraf uyruğundan geldiği açık olarak saptanamayan, talan ve yağma niteliğinde bazı hudut olayları cereyan etmektedir. Türk mahalli idare makamları İranlılar tarafından hudutlarımıza karşı girişilen bu olayları önleme iddiasıyla, ve mümkün oldukça misilleme yapmak amacıyla, silahları jandarma teşkilatı tarafından verilmiş bir çete kurarak bu olaylara müdahalede bir sakınca görmemişlerdir. Van valiliğinin ve o sırada İçişleri Bakanı olan Recep Peker'in de onayı ile böyle bir çete kurularak fiilen adı geçen harekat alanına sokulmuş bulunmaktadır. İçişleri Bakanlığı ciddi devlet anlayışına uygun olmayan bu görüşünü, daha sonra, sorumluluğu olmayan kişilerden meydana gelen çetelerle hudut emniyetini sağlamanın mümkün olamayacağına kanaat getirerek değiştirmiş ve çetelerin dağıtılmasını Van valiliğine emretmiştir. Zaten başlangıçta bu gibi çeteler kurulmasını tavsiye etmiş ve kuvvetli bir olasılıkla, çetelerin faaliyetlerinden çıkar elde etmiş olan Özalp Kaymakamı Hilmi Tuncel, İçişleri Bakanlığının ikinci emri valilik kanalıyla kendisine ulaştığı halde, bu emri fiilen dinlemeyerek çeteyi dağıtmamıştır. İşte İranlı bir aşiret reisi olan Mehmedi Mısto'nun Türk hudutları içerisinde önemli bir talanı gerçekleştirmesinin asıl nedeni, bu emre rağmen dağıtılmayan çetenin mevcudiyetidir. Şöyle ki: Anlaşıldığına göre İranlı çapulculara misilleme yapmak için sorumluluğu olmayan çeteler kurmak fikri şu üç kişinin kafasından çıkmış bulunmaktadır: Özalp Kaymakamı Hilmi Tuncel, Özalp Jandarma Kumandanı Yüzbaşı Vasfi Bayraktar ve Hudut Tabur Kumandanı Binbaşı Şükrü Tüter. Bu üç resmi memur söz ve fiil birliği halinde çeteyi kullanmakta ve İran hudutları içerisine sokarak hayvan talan ettirmektedirler. Talan edilen hayvanların bir kısmı çeteyi meydana getiren köylülere dağıtılıyorsa da diğer bir kısmının küçük çıkar hesaplarıyla bu üç çete idarecisinin tasarrufuna bağlı tutulduğu araştırmayla saptanmış bulunmaktadır. 'Bu üç kişiden askeri kuvvetlere kumanda eylemekte olan Şükrü Tüter'in çetenin bir num
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

'30 tane koyun kesemez insan bir anda'

"Bu çalışma isimsizlerin kitabı oldu: 33'lerin ne adları ne de sayıları pek biliniyordu, Kubilay'ın adı yoktu, Muğlalı sadece Paşalığıyla anılıyordu ve asıl ilginci Said-I Nursi'nin Türkiye Cumhuriyeti nüfusuna hangi isimle kaydolduğu da bilinemiyordu"...
Siyasi Gazete
29/10/2003 Ayça BİLİCİ
BİA (İstanbul) - "Neler olup bittiğini nasıl hatırlarız? Korkuyorsak nasıl, inkar etmek zorunda bırakılmışsak nasıl, inkar ediyorsak nasıl hatırlarız? Neler olup bittiğini nasıl anlatırız? Bize yapılmışsa nasıl, ailemize yapılmışsa nasıl, can yoldaşımıza yapılmışsa nasıl, birliktelik hissettiğimiz bir gruba yapılmışsa nasıl anlatırız?"

Doç. H. Neşe Özgen'in "Toplumsal Hafızanın Hatırlama ve Unutma Biçimleri-33 Kurşun" araştırma kitabıyla, siyasal tarihimizde 33 Kurşun olarak bilinen daha çok Ahmet Arif'in "33 Kurşun" şiiriyle hafızamızda yer etmiş bir tanıklığın izini sürüyor.

Yazarın ifadesiyle "33 Kurşun Olayı, siyasi tarihimizde, pek çok kez ele alınmış ve yorumlanmıştır. 1948'de Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) yoksul köylüye eziyeti olarak, 1956'da TBMM'de CHP iktidarını ve İnönü'yü yargılamanın bir yolu olarak, 1970'lerde Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) ve orduda simgeleşen bir güç olarak devletin halka ettiği zulmün bir örneği olarak, nihayet 1980'lerden sonra da, Kürtlere yönelik özel bir kıyım ve baskı örneği olarak adlandırıldı"

Ege Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü öğretim üyelerinden Doç. Dr. Neşe Özgen ile kitap üzerine konuştuk.

Kitaba konu olan 33 Kurşun olayı nedir, siz ilk kez nasıl karşılaştınız?
33 Kurşun Olayı, 28 Temmuz 1943'te, 33 Kürt köylüsünün sınır kaçakçısı oldukları gerekçesi ile tutuklandıktan sonra, Van-Özalp'ta 356 No'lu sınır taşında, Kutur deresi Çilli gediği mevkiinde (Seyfo Geçidi'nde) yargı kararı olmaksızın öldürülmeleriyle başlayan bir öykünün adıdır. Öykü halk arasında 'GeliyeSeyfo' olarak adlandırılıyor.

Olay 1948'de ilk kez dillendirilmiş ancak 1950'de ele alınabilmiş, TBMM'de soruşturma açılmış, bu olayla ilgili olarak o dönemde Diyarbakır 3. Ordu Müfettişi olan Mustafa Muğlalı ve bir grup astı yargılanmış, sadece Muğlalı hüküm giyerek idama mahkum edilmiş ve yaşı dolayısı ile cezası 20 yıla indirilmiş, Yargıtay kararı beklerken hastanede ölmüştür.

Bu olay daha sonra, 1956'da, Demokrat Parti (DP) tarafından CHP'e karşı kullanılmıştır: CHP, 6-7 Eylül Olayları'nı 'Azınlıklara karşı ayrım yapıldığı gerekçesi' ile TBMM gündemine getirince, DP de misilleme olarak bu olayı gündeme getirmiş ve bunun Kürtlere yönelik bir ayrımcılık olduğunu, dönemin bütün iktidar partisi Milletvekillerini ve bizzat İnönü'nün yargılanmasını isteyerek karşı çıkmıştır.

Olay kapatılmıştır, zira 1956'da bu konu hakkında en ateşli konuşan DP Milletvekillerinden Kemal Yörükoğlu'nun 1943'te Van'da Cumhuriyet Savcısı olduğu ve o dönemde görevini yerine getirmediği anlaşılmış, soruşturma başlatılırsa bunun Yörükoğlu gibi pek çok DP önde geleninin başını belaya sokacağı belli olmuştur. Bilindiği gibi bu olay zaman zaman Türk siyası hayatında gündeme getirilmiş, en son Çatlı'nın mahkemesi sırasında belirmiştir: 'Devlet için kurşun atan da yiyen de bizdendir' denerek, Muğlalı sendromu dile getirilmiştir.

Ben 33 Kurşun ile ilk kez gençliğimde Ahmed Arif'in şiiriyle tanıştım. Ezberimdedir. Olayın gerçek bir olay olduğunu biliyordum, ancak benim gençliğimde bu olay henüz Kürtlere karşı bir 'soykırım' iddiası ile değil, devletin halka zulmü olarak yorumlanıyordu. Bu olayın Kürtlere özel bir kıyım örneği, hatta bir soykırım olarak yorumlanması, daha sonralarıdır.

2001-2002 yıllarında Türkiye'nin Suriye, Irak, İran ve Nahcevan sınırlarında bir çalışma yapmaya başladım: Sınır (Kasabaları) Sosyolojisi! 1997'den bu yana İdil'de (Şırnak) 'Kalkınma ve yerel dinamikler' konusunda çalışıyorum. O zamandan bu yana Güneydoğu ve Doğu Andolu'da çeşitli kasabalarda çalışırken, en büyük isteğim "sınırda vatandaş olmak ne demektir?" üzerine sosyolojik bir araştırma yapmaktı.

Sınırda vatandaş olmak ne demektir? Sınır insanı kimdir? Yani bir çeşit sınırda engellenmenin ve sınırdan faydalanmanın iktisadi antropolojisini çalışmak isteği doğdu içimde.

Bir zaman sonra, alanda daha rahat hareket edebilmek için yeterli "kapı" bulabilecek hale gelince, TÜBİTAK'a başvurdum ve TÜBİTAK desteği ve ardından Ege Üniversitesi'nin desteği ile bu çalışmayı başlatabildim. Yani sınır çalışması benim ana çalışma konum oldu. Ancak bu çalışmanın içinden üç farklı konu belirdi, 'bunları makale yaparım' diye düşünmüştüm. Birisi "İki göçer aşiretin devletle bağdaşma ve çatışma biçimleri aracılığıyla gelişimi," Botan kökenli iki aşiret bunlar: Düdeyran ve Kiçan'lar. Diğeri Iğdır'da sınır geçerek 300'e yakın Azeri hayat kadını çalışıyor. Onları çalıştım, bir diğeri de buydu işte: 33 Kurşun. 33 Kurşun'u ilk önceleri dediğim gibi makale olarak, yani daha kısa düşünmüştüm.

Köylüler ile devlet arasındaki ilişkiler nedir? Şimdi bu köylerde sınıra nasıl bakıyorlar? Korkuyo
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

33 Kurşun

1
Bu dag Mengene dagidir
Tanyeri atanda Van'da
Bu dag Nemrut yavrusudur
Tanyeri atanda Nemruda karsi
Bir yanin çig tutar, Kafkas ufkudur
Bir yanin seccade Acem mülküdür
Doruklarda buzullarin salkimi
Firari güvercinler su baslarinda
Ve karaca sürüsü,
Keklik takimi...

Yigitlik inkar gelinmez
Tek'e - tek dögüste yenilmediler
Bin yillardan bu yan, bura usagi
Gel haberi nerden verek
Turna sürüsü degil bu
Gökte yildiz burcu degil
Otuzüç kursunlu yürek
Otuzüç kan pinari
Akmaz,
Göl olmus bu dagda...

2
Yokusun dibinden bir tavsan kalkti
Sirti alacakir
Karni sütbeyaz
Garip, ikicanli, bir dag tavsani
Yüregi agzinda öyle zavalli
Tövbeye getirir insani
Tenhaydi, tenhaydi vakitler
Kusursuz, çirilçiplak bir safakti

Bakti otuzüçten biri
Karninda açligin agir boslugu
Saç, sakal bir karis
Yakasinda bit,
Bakti kollari vurulu,
Cehennem yurekli bir yigit,
Bir garip tavsana,
Bir gerilere.

Düstü nazli filintasi aklina,
Yastigi altinda küsmüs,
Düstü, Harran ovasindan getirdigi tay
Perçemi mavi boncuklu,
Alninda akitma
Üç topugu ak,
Eskini hovarda, kivrak,
Doru, seglavi kisragi.
Nasil uçmuslardi Hozat önünde!

Simdi, böyle çaresiz ve bagli,
Böyle arkasinda bir soguk namlu
Bulunmayaydi,
Siginabilirdi yüceltilere...
Bu daglar, kardes daglar, kadrini bilir,
Evvel Allah bu eller utandirmaz adami,
Yanan cigaranin külünü,
Güneslerde çatal kivilcimlanan
Engeregin dilini,
Ilk atimda uçuran
Usta elleri...

Bu gözler, bir kere bile faka basmadi
Çig bekleyen bogazlarin kiyametini
Karli, yumusacik hiyanetini
Uçurumlarin,
Önceden bilen gözleri...
Çaresiz
Vurulacakti,
Buyruk kesindi,
Gayri gözlerini kör sürüngenler
Yüregini les kuslari yesindi...

3
Vurulmusum
Daglarin kuytuluk bir bogazinda
Vakitlerden bir sabah namazinda
Yatarim
Kanli, upuzun...

Vurulmusum
Düsüm, gecelerden kara
Bir hayra yoranim çikmaz
Canim alirlar ecelsiz
Sigdiramam kitaplara
Sifre buyurmus bir pasa
Vurulmusum hiç sorgusuz, yargisiz

Kirvem, hallarimi ayni böyle yaz
Rivayet sanilir belki
Gül memeler degil
Domdom kursunu
Paramparça agzimdaki...

4
Ölüm buyrugunu uyguladilar,
Mavi dag dumanini
ve uyur-uyanik seher yelini
Kanlara buladilar.
Sonra oracikta tüfek çattilar
Koynumuzu usul-usul yoklayip
Aradilar.
Didik-didik ettiler
Kirmansah dokumasi al kusagimi
Tespihimi, tabakami alip gittiler
Hepsi de armagandi Acemelinden...

Kirveyiz, kardesiz, kanla bagliyiz
Karsiyaka köyleri, obalariyla
Kiz alip vermisiz yüzyillar boyu,
Komsuyuz yaka yakaya
Birbirine karisir tavuklarimiz
Bilmezlikten degil,
Fikaraliktan
Pasaporta isinmamis içimiz
Budur katlimize sebep suçumuz,
Gayri eskiyaya çikar adimiz
Kaçakçiya
Soyguncuya
Hayina...

Kirvem hallarimi ayni böyle yaz
Rivayet sanilir belki
Gül memeler degil
Domdom kursunu
Paramparça agzimdaki...

5
Vurun ulan,
Vurun,
Ben kolay ölmem.
Ocakta küllenmis közüm,
Karnimda sözüm var
Haldan bilene.
Babam gözlerini verdi Urfa önünde
Üç de kardasini
Üç nazli selvi,
Ömrüne doymamis üç dag parçasi.
Burçlardan, tepelerden, minarelerden
Kirve, hisim, daglarin çocuklari
Fransiz Kusatmasina karsi koyanda

Biyiklari yeni terlemis daha
Benim küçük dayim Nazif
Yakisikli,
Hafif,
Iyi süvari
Vurun kardas demis
Namus günüdür
Ve saha kaldirmis atini.

Kirvem hallarimi ayni böyle yaz
Rivayet sanilir belki
Gül memeler degil
Domdom kursunu
Paramparça agzimdaki


Ahmed Arif[signature][hline]Özgürlüğün değerini ancak onu kaybedince anlarsınız. En zavallı insan ise esaret altındayken kendisini özgür zannedendir.

bi fransız gastesi de şey demiş:
"ırak üç parçaya ayrılıcak.
1-normal
2-süper
3-kurşunsuz"
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

sajları okumayacaksan niye konuya giriyosun. Hadi girdin diyelim uğraşıp bi ton yazmış adama niye laf atıyosun? Mesajların 3'ünü de fedaykin göndermiştir o da ayrı bir konu.[signature][hline]I am the "who" when you call, "Who's there?"
I am the wind blowing through your hair

I am the shadow on the moon at night
Filling your dreams to the brim with fright
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

ilginç, bugün muğla'ya gittiğimde geçen 2-3 aya kadar oranın en büyük işhanı olan yere org. mustafa muğlalı adı verilmiş olduğunu farkettim, gerçi yıllardır adı aynıydı ama bugün dikkatimi çekti tabii..

tepki verilecekse neden buna verilmemiş bunca yıldır onu da bilmiyorum..[signature][hline]Where life had no value, death sometimes had its price. That is why the bounty killers appeared.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

abi adamın milleti kurşuna dizdiği yerde nispet yapar gibi ismini bi kışlaya verirsen insanlar doğal olarak rahatsız olur.[signature][hline]
_o_ _o_ _o_ _o_
..| ...| ....| ...|
./ ./ ./ ./
Tey,Tey,Teyyy..
Soldan Sağa:Paskal,Koraks,Tora ve Llama,Paticiğin Resmi,Tescilli Halaycıları..
Powered bY Korax & Pascal.
Pati halay ekibi kurucuları ve başları..
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

  • 1 yıl sonra ...
×
  • Yeni Oluştur...