Pascal Mesaj tarihi: Mayıs 14, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Mayıs 14, 2004 Bugün gazetede okudum. Org. Muğlalı adında bir generalin adı Van'da Jandarma Sınır Tabur komutanlığına verilmiş. Muğlalı Van'da 1943 yılında 33 kişinin kurşuna dizilmesi emrini verdiği için 20 yıl hapis cezasına çarptırılmış. Muğlalı olayı hakkında herhangi ibr şey bilen var mı? Neden kurşuna dizmiş. Merak ettim. Bence bi bit yeniği var. Yıla bakılırsa ikinci dünya savaşıyla ilgili bir olay gibime geliyo yoksa ben de mi paranoyak oldum ne?[signature][hline] _o_ _o_ _o_ _o_ ..| ...| ....| ...| ./ ./ ./ ./ Tey,Tey,Teyyy.. Soldan Sağa:Paskal,Koraks,Tora ve Llama,Paticiğin Resmi,Tescilli Halaycıları.. Powered bY Korax & Pascal. Pati halay ekibi kurucuları ve başları.. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
fedaykin Mesaj tarihi: Mayıs 14, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Mayıs 14, 2004 Muğlalı Paşa Olayı Raporu TBMM Tahkikat Komisyonu'nun, 30 Nisan 1958 tarihli Muğlalı Paşa Olayı Raporu (Bu metin, raporun sadece ilk kısmından oluşmaktadır ve bazı yerlerde dili sadeleştirilmiştir) "Van ilinin Özalp ilçesinden 32 vatandaşın sorgusuz ve savunmasız öldürülmeleri olayında rolü olanların suç derecelerini saptamak ve suçların niteliklerine göre zaman aşımı olup olmadığını anlamak için Yüksek Meclisin 15 Ağustos 1956 tarih ve 2027 numaralı kararıyla Anayasa ve Adliye komisyonlarından meydana getirilen karma komisyonun raporudur. Van ilinin Özalp ilçesinden 32 vatandaşın sorgusuz ve savunmasız öldürülmeleri olayında suçlu olanların suç derecelerini saptamak ve suçlarının niteliğine göre zaman aşımı olup olmadığını anlamak için yaptığımız araştırmada ulaştığımız sonucu, aşağıda, olduğu gibi sunuyoruz: I. Olay 1943 senesi Temmuz ayında idari makamlar tarafından Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu'na göre göz altına alınan 33 kişi daha sonra askeri makamlara teslim edilmişlerdir. Daha sonra da içlerinden bir kadın serbest bırakılmış ve geriye kalan 32 kişi Türk-İran hududundaki Çilli gediği olarak bilinen mıntıkaya götürülerek, üzerlerine piyade tüfekleri ve hafif makinalı tüfeklerle ateş edilmek suretiyle kurşuna dizilmişlerdir. Bu 32 kişinin adları şunlardır: 1. Harapsorik köyünden Hasan oğlu Cellat Uzuntaş 2. Harapsorik köyünden Cellat oğlu Ahmet Uzuntaş 3. Harapsorik köyünden Memi oğlu Ahmet Uyanık 4. Harapsorik köyünden Mehmet oğlu Arap Ali Polat 5. Harapsorik köyünden Timur oğlu Serhenk Özkaplan 6. Harapsorik köyünden Hüseyin oğlu Haydar Akalın 7. Harapsorik köyünden Hüseyin oğlu Ömer Akalın 8. Harapsorik köyünden Timur oğlu Mehmet Özkaplan 9. Harapsorik köyünden Hızır oğlu İsmail Şen 10. Harapsorik köyünden Ali oğlu T atar Gök 11. Harapsorik köyünden Ali oğlu Mısta Ertbaş 12. Harapsorik köyünden Mihi oğlu Beşir Deniz 13. Harapsorik köyünden Cellat oğlu Mustafa Uzuntaş 14. Harapsorik köyünden Yusuf oğlu Aco Çelebi 15. Harapsorik köyünden Aco oğlu Süco Çelebi 16. Milanengiz köyünden Ahmet oğlu Salih Taşçı 17. Milanengiz köyünden Sevinç oğlu ŞOkrü Taşçı 18. Milanengiz köyünden Hızır oğlu Ali 19. Milanengiz köyünden Ali oğlu Mehmet Taşçı 20. Milanengiz köyünden Kuro oğlu Sultan Özay 21. Milanengiz köyünden Osman oğlu İsa 22. Milanengiz köyünden İsmail oğlu Yusuf 23. Milanengiz köyünden Mehmet oğlu Haydar 24. Milanengiz köyünden Muhtar Ali 25. Milanengiz köyünden Ömer oğlu Seydi 26. Milanengiz köyünden Yusuf oğlu Fındı 27. Milanengiz köyünden Ahmet oğlu Memi 28. Milanengiz köyünden İsa oğlu Paşo 29. Milanengiz köyünden Bekir oğlu Kazım 30. Milanengiz köyünden Bekir oğlu Ahmi 31. Milanengiz köyünden Ahmet oğlu Hızır Kon 32. Milanengiz köyünden Kuro oğlu ibrahim Özay II. Olayın Nedenleri Olayın nedenleri komisyonumuzca şöylece saptanmış bulunmaktadır: 1943 senesi öncelerinde, Türk-İran hududunda, ilk kışkırtmanın, hangi taraf uyruğundan geldiği açık olarak saptanamayan, talan ve yağma niteliğinde bazı hudut olayları cereyan etmektedir. Türk mahalli idare makamları İranlılar tarafından hudutlarımıza karşı girişilen bu olayları önleme iddiasıyla, ve mümkün oldukça misilleme yapmak amacıyla, silahları jandarma teşkilatı tarafından verilmiş bir çete kurarak bu olaylara müdahalede bir sakınca görmemişlerdir. Van valiliğinin ve o sırada İçişleri Bakanı olan Recep Peker'in de onayı ile böyle bir çete kurularak fiilen adı geçen harekat alanına sokulmuş bulunmaktadır. İçişleri Bakanlığı ciddi devlet anlayışına uygun olmayan bu görüşünü, daha sonra, sorumluluğu olmayan kişilerden meydana gelen çetelerle hudut emniyetini sağlamanın mümkün olamayacağına kanaat getirerek değiştirmiş ve çetelerin dağıtılmasını Van valiliğine emretmiştir. Zaten başlangıçta bu gibi çeteler kurulmasını tavsiye etmiş ve kuvvetli bir olasılıkla, çetelerin faaliyetlerinden çıkar elde etmiş olan Özalp Kaymakamı Hilmi Tuncel, İçişleri Bakanlığının ikinci emri valilik kanalıyla kendisine ulaştığı halde, bu emri fiilen dinlemeyerek çeteyi dağıtmamıştır. İşte İranlı bir aşiret reisi olan Mehmedi Mısto'nun Türk hudutları içerisinde önemli bir talanı gerçekleştirmesinin asıl nedeni, bu emre rağmen dağıtılmayan çetenin mevcudiyetidir. Şöyle ki: Anlaşıldığına göre İranlı çapulculara misilleme yapmak için sorumluluğu olmayan çeteler kurmak fikri şu üç kişinin kafasından çıkmış bulunmaktadır: Özalp Kaymakamı Hilmi Tuncel, Özalp Jandarma Kumandanı Yüzbaşı Vasfi Bayraktar ve Hudut Tabur Kumandanı Binbaşı Şükrü Tüter. Bu üç resmi memur söz ve fiil birliği halinde çeteyi kullanmakta ve İran hudutları içerisine sokarak hayvan talan ettirmektedirler. Talan edilen hayvanların bir kısmı çeteyi meydana getiren köylülere dağıtılıyorsa da diğer bir kısmının küçük çıkar hesaplarıyla bu üç çete idarecisinin tasarrufuna bağlı tutulduğu araştırmayla saptanmış bulunmaktadır. 'Bu üç kişiden askeri kuvvetlere kumanda eylemekte olan Şükrü Tüter'in çetenin bir num Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
fedaykin Mesaj tarihi: Mayıs 14, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Mayıs 14, 2004 '30 tane koyun kesemez insan bir anda' "Bu çalışma isimsizlerin kitabı oldu: 33'lerin ne adları ne de sayıları pek biliniyordu, Kubilay'ın adı yoktu, Muğlalı sadece Paşalığıyla anılıyordu ve asıl ilginci Said-I Nursi'nin Türkiye Cumhuriyeti nüfusuna hangi isimle kaydolduğu da bilinemiyordu"... Siyasi Gazete 29/10/2003 Ayça BİLİCİ BİA (İstanbul) - "Neler olup bittiğini nasıl hatırlarız? Korkuyorsak nasıl, inkar etmek zorunda bırakılmışsak nasıl, inkar ediyorsak nasıl hatırlarız? Neler olup bittiğini nasıl anlatırız? Bize yapılmışsa nasıl, ailemize yapılmışsa nasıl, can yoldaşımıza yapılmışsa nasıl, birliktelik hissettiğimiz bir gruba yapılmışsa nasıl anlatırız?" Doç. H. Neşe Özgen'in "Toplumsal Hafızanın Hatırlama ve Unutma Biçimleri-33 Kurşun" araştırma kitabıyla, siyasal tarihimizde 33 Kurşun olarak bilinen daha çok Ahmet Arif'in "33 Kurşun" şiiriyle hafızamızda yer etmiş bir tanıklığın izini sürüyor. Yazarın ifadesiyle "33 Kurşun Olayı, siyasi tarihimizde, pek çok kez ele alınmış ve yorumlanmıştır. 1948'de Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) yoksul köylüye eziyeti olarak, 1956'da TBMM'de CHP iktidarını ve İnönü'yü yargılamanın bir yolu olarak, 1970'lerde Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) ve orduda simgeleşen bir güç olarak devletin halka ettiği zulmün bir örneği olarak, nihayet 1980'lerden sonra da, Kürtlere yönelik özel bir kıyım ve baskı örneği olarak adlandırıldı" Ege Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü öğretim üyelerinden Doç. Dr. Neşe Özgen ile kitap üzerine konuştuk. Kitaba konu olan 33 Kurşun olayı nedir, siz ilk kez nasıl karşılaştınız? 33 Kurşun Olayı, 28 Temmuz 1943'te, 33 Kürt köylüsünün sınır kaçakçısı oldukları gerekçesi ile tutuklandıktan sonra, Van-Özalp'ta 356 No'lu sınır taşında, Kutur deresi Çilli gediği mevkiinde (Seyfo Geçidi'nde) yargı kararı olmaksızın öldürülmeleriyle başlayan bir öykünün adıdır. Öykü halk arasında 'GeliyeSeyfo' olarak adlandırılıyor. Olay 1948'de ilk kez dillendirilmiş ancak 1950'de ele alınabilmiş, TBMM'de soruşturma açılmış, bu olayla ilgili olarak o dönemde Diyarbakır 3. Ordu Müfettişi olan Mustafa Muğlalı ve bir grup astı yargılanmış, sadece Muğlalı hüküm giyerek idama mahkum edilmiş ve yaşı dolayısı ile cezası 20 yıla indirilmiş, Yargıtay kararı beklerken hastanede ölmüştür. Bu olay daha sonra, 1956'da, Demokrat Parti (DP) tarafından CHP'e karşı kullanılmıştır: CHP, 6-7 Eylül Olayları'nı 'Azınlıklara karşı ayrım yapıldığı gerekçesi' ile TBMM gündemine getirince, DP de misilleme olarak bu olayı gündeme getirmiş ve bunun Kürtlere yönelik bir ayrımcılık olduğunu, dönemin bütün iktidar partisi Milletvekillerini ve bizzat İnönü'nün yargılanmasını isteyerek karşı çıkmıştır. Olay kapatılmıştır, zira 1956'da bu konu hakkında en ateşli konuşan DP Milletvekillerinden Kemal Yörükoğlu'nun 1943'te Van'da Cumhuriyet Savcısı olduğu ve o dönemde görevini yerine getirmediği anlaşılmış, soruşturma başlatılırsa bunun Yörükoğlu gibi pek çok DP önde geleninin başını belaya sokacağı belli olmuştur. Bilindiği gibi bu olay zaman zaman Türk siyası hayatında gündeme getirilmiş, en son Çatlı'nın mahkemesi sırasında belirmiştir: 'Devlet için kurşun atan da yiyen de bizdendir' denerek, Muğlalı sendromu dile getirilmiştir. Ben 33 Kurşun ile ilk kez gençliğimde Ahmed Arif'in şiiriyle tanıştım. Ezberimdedir. Olayın gerçek bir olay olduğunu biliyordum, ancak benim gençliğimde bu olay henüz Kürtlere karşı bir 'soykırım' iddiası ile değil, devletin halka zulmü olarak yorumlanıyordu. Bu olayın Kürtlere özel bir kıyım örneği, hatta bir soykırım olarak yorumlanması, daha sonralarıdır. 2001-2002 yıllarında Türkiye'nin Suriye, Irak, İran ve Nahcevan sınırlarında bir çalışma yapmaya başladım: Sınır (Kasabaları) Sosyolojisi! 1997'den bu yana İdil'de (Şırnak) 'Kalkınma ve yerel dinamikler' konusunda çalışıyorum. O zamandan bu yana Güneydoğu ve Doğu Andolu'da çeşitli kasabalarda çalışırken, en büyük isteğim "sınırda vatandaş olmak ne demektir?" üzerine sosyolojik bir araştırma yapmaktı. Sınırda vatandaş olmak ne demektir? Sınır insanı kimdir? Yani bir çeşit sınırda engellenmenin ve sınırdan faydalanmanın iktisadi antropolojisini çalışmak isteği doğdu içimde. Bir zaman sonra, alanda daha rahat hareket edebilmek için yeterli "kapı" bulabilecek hale gelince, TÜBİTAK'a başvurdum ve TÜBİTAK desteği ve ardından Ege Üniversitesi'nin desteği ile bu çalışmayı başlatabildim. Yani sınır çalışması benim ana çalışma konum oldu. Ancak bu çalışmanın içinden üç farklı konu belirdi, 'bunları makale yaparım' diye düşünmüştüm. Birisi "İki göçer aşiretin devletle bağdaşma ve çatışma biçimleri aracılığıyla gelişimi," Botan kökenli iki aşiret bunlar: Düdeyran ve Kiçan'lar. Diğeri Iğdır'da sınır geçerek 300'e yakın Azeri hayat kadını çalışıyor. Onları çalıştım, bir diğeri de buydu işte: 33 Kurşun. 33 Kurşun'u ilk önceleri dediğim gibi makale olarak, yani daha kısa düşünmüştüm. Köylüler ile devlet arasındaki ilişkiler nedir? Şimdi bu köylerde sınıra nasıl bakıyorlar? Korkuyo Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
fedaykin Mesaj tarihi: Mayıs 14, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Mayıs 14, 2004 33 Kurşun 1 Bu dag Mengene dagidir Tanyeri atanda Van'da Bu dag Nemrut yavrusudur Tanyeri atanda Nemruda karsi Bir yanin çig tutar, Kafkas ufkudur Bir yanin seccade Acem mülküdür Doruklarda buzullarin salkimi Firari güvercinler su baslarinda Ve karaca sürüsü, Keklik takimi... Yigitlik inkar gelinmez Tek'e - tek dögüste yenilmediler Bin yillardan bu yan, bura usagi Gel haberi nerden verek Turna sürüsü degil bu Gökte yildiz burcu degil Otuzüç kursunlu yürek Otuzüç kan pinari Akmaz, Göl olmus bu dagda... 2 Yokusun dibinden bir tavsan kalkti Sirti alacakir Karni sütbeyaz Garip, ikicanli, bir dag tavsani Yüregi agzinda öyle zavalli Tövbeye getirir insani Tenhaydi, tenhaydi vakitler Kusursuz, çirilçiplak bir safakti Bakti otuzüçten biri Karninda açligin agir boslugu Saç, sakal bir karis Yakasinda bit, Bakti kollari vurulu, Cehennem yurekli bir yigit, Bir garip tavsana, Bir gerilere. Düstü nazli filintasi aklina, Yastigi altinda küsmüs, Düstü, Harran ovasindan getirdigi tay Perçemi mavi boncuklu, Alninda akitma Üç topugu ak, Eskini hovarda, kivrak, Doru, seglavi kisragi. Nasil uçmuslardi Hozat önünde! Simdi, böyle çaresiz ve bagli, Böyle arkasinda bir soguk namlu Bulunmayaydi, Siginabilirdi yüceltilere... Bu daglar, kardes daglar, kadrini bilir, Evvel Allah bu eller utandirmaz adami, Yanan cigaranin külünü, Güneslerde çatal kivilcimlanan Engeregin dilini, Ilk atimda uçuran Usta elleri... Bu gözler, bir kere bile faka basmadi Çig bekleyen bogazlarin kiyametini Karli, yumusacik hiyanetini Uçurumlarin, Önceden bilen gözleri... Çaresiz Vurulacakti, Buyruk kesindi, Gayri gözlerini kör sürüngenler Yüregini les kuslari yesindi... 3 Vurulmusum Daglarin kuytuluk bir bogazinda Vakitlerden bir sabah namazinda Yatarim Kanli, upuzun... Vurulmusum Düsüm, gecelerden kara Bir hayra yoranim çikmaz Canim alirlar ecelsiz Sigdiramam kitaplara Sifre buyurmus bir pasa Vurulmusum hiç sorgusuz, yargisiz Kirvem, hallarimi ayni böyle yaz Rivayet sanilir belki Gül memeler degil Domdom kursunu Paramparça agzimdaki... 4 Ölüm buyrugunu uyguladilar, Mavi dag dumanini ve uyur-uyanik seher yelini Kanlara buladilar. Sonra oracikta tüfek çattilar Koynumuzu usul-usul yoklayip Aradilar. Didik-didik ettiler Kirmansah dokumasi al kusagimi Tespihimi, tabakami alip gittiler Hepsi de armagandi Acemelinden... Kirveyiz, kardesiz, kanla bagliyiz Karsiyaka köyleri, obalariyla Kiz alip vermisiz yüzyillar boyu, Komsuyuz yaka yakaya Birbirine karisir tavuklarimiz Bilmezlikten degil, Fikaraliktan Pasaporta isinmamis içimiz Budur katlimize sebep suçumuz, Gayri eskiyaya çikar adimiz Kaçakçiya Soyguncuya Hayina... Kirvem hallarimi ayni böyle yaz Rivayet sanilir belki Gül memeler degil Domdom kursunu Paramparça agzimdaki... 5 Vurun ulan, Vurun, Ben kolay ölmem. Ocakta küllenmis közüm, Karnimda sözüm var Haldan bilene. Babam gözlerini verdi Urfa önünde Üç de kardasini Üç nazli selvi, Ömrüne doymamis üç dag parçasi. Burçlardan, tepelerden, minarelerden Kirve, hisim, daglarin çocuklari Fransiz Kusatmasina karsi koyanda Biyiklari yeni terlemis daha Benim küçük dayim Nazif Yakisikli, Hafif, Iyi süvari Vurun kardas demis Namus günüdür Ve saha kaldirmis atini. Kirvem hallarimi ayni böyle yaz Rivayet sanilir belki Gül memeler degil Domdom kursunu Paramparça agzimdaki Ahmed Arif[signature][hline]Özgürlüğün değerini ancak onu kaybedince anlarsınız. En zavallı insan ise esaret altındayken kendisini özgür zannedendir. bi fransız gastesi de şey demiş: "ırak üç parçaya ayrılıcak. 1-normal 2-süper 3-kurşunsuz" Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Narstil Mesaj tarihi: Mayıs 15, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Mayıs 15, 2004 Olum az kısa yazın len bu ne yarışamı girdiniz ehheh çüş yani[signature][hline]:))) !!! ........................ Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Asteroth Mesaj tarihi: Mayıs 16, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Mayıs 16, 2004 sajları okumayacaksan niye konuya giriyosun. Hadi girdin diyelim uğraşıp bi ton yazmış adama niye laf atıyosun? Mesajların 3'ünü de fedaykin göndermiştir o da ayrı bir konu.[signature][hline]I am the "who" when you call, "Who's there?" I am the wind blowing through your hair I am the shadow on the moon at night Filling your dreams to the brim with fright Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Sam Mesaj tarihi: Mayıs 23, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Mayıs 23, 2004 ilginç, bugün muğla'ya gittiğimde geçen 2-3 aya kadar oranın en büyük işhanı olan yere org. mustafa muğlalı adı verilmiş olduğunu farkettim, gerçi yıllardır adı aynıydı ama bugün dikkatimi çekti tabii.. tepki verilecekse neden buna verilmemiş bunca yıldır onu da bilmiyorum..[signature][hline]Where life had no value, death sometimes had its price. That is why the bounty killers appeared. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Pascal Mesaj tarihi: Mayıs 24, 2004 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Mayıs 24, 2004 abi adamın milleti kurşuna dizdiği yerde nispet yapar gibi ismini bi kışlaya verirsen insanlar doğal olarak rahatsız olur.[signature][hline] _o_ _o_ _o_ _o_ ..| ...| ....| ...| ./ ./ ./ ./ Tey,Tey,Teyyy.. Soldan Sağa:Paskal,Koraks,Tora ve Llama,Paticiğin Resmi,Tescilli Halaycıları.. Powered bY Korax & Pascal. Pati halay ekibi kurucuları ve başları.. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
gokcan Mesaj tarihi: Mayıs 27, 2004 Paylaş Mesaj tarihi: Mayıs 27, 2004 bu ne uzun böyle yaw :) Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
crudgel_05 Mesaj tarihi: Haziran 11, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Haziran 11, 2005 sam arkadaşın da dediği gibi oranın artık 2. büyük iş hanının ismi de bu adam van da katil memleketindeyse kahraman yani bu arada bilgiler için saolun ama ne de uzun olmuş gözüm ağrıdı yaa[signature][hline]Nobody is perfect!!! Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Villians Mesaj tarihi: Haziran 14, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Haziran 14, 2005 Bende muğlada fazla dikkat etmemiştim. ama o hana isimi verilmesi gerçekten değişik geldi bana bende süreli düşünyprdum neden org.muğlalı diye Bu arada bayağda uzunmuş Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
lancelotdulac Mesaj tarihi: Haziran 14, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Haziran 14, 2005 Evet bayağı uzun ama okumak lazım.[signature][hline]Dünya'nın en büyük menejerlik oyunu Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Öne çıkan mesajlar