Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Farklı bir alanda akademisyen olmak


Öne çıkan mesajlar

Mesaj tarihi:
Kısa ve öz yazmaya çalışıcam.

Benim kız arkadaş bilkent işletmeyi bitirdi, derecesi olmasa da hayvani bir not ortalaması var, toefla bir girdi direk 113 aldı yabancı dil aşmış falan.

Kız diyor ki bende girişimci ruhu muhu yok, brokerlardan borsalardan hededen nefret ediyorum. Tarih yüksek lisansı yapıp akademisyen olmak istiyor. Mülakatlara giriyor falan bu aralar, bir şekilde seçilse bile böyle bir kariyer böyle bir olay var mıdır, boşa kürek çekmekten hallice midir, fikirler beyanlar 'benim teyzem'le başlayan hikayeler.. Hadi bekliyorum.

pic unrelated:
http://4.bp.blogspot.com/-Dud_A68aP4c/T1i4SadUwfI/AAAAAAAAAjM/Z9e2DpdsL3c/s1600/earl+gamer.jpg
Mesaj tarihi:
üniversitedeki hoca olan insan neden kendi alanında hiç bir deneyimi bilgisi olmayan birisini asistan olarak alsın ki yanına?

ya bir tane hoca bulup torpilleyecek kendisini ya da hayal gibi geldi bana...
Mesaj tarihi:
akademisyen(ogretim gorevlisi) olurken lisansına bakmıyorlar doktorana/arastırmana bakıyorlar o yuzden meslek olarak olabilir.

ama kendisine yuksek lisans ve doktora bulması lazım o ayrı konu. "hazırlık" okuyarak bir yerlerde yuksek lisansa baslayabilir tarih ile ilgili gibi geliyor. ama tabi okulun kalitesi dusuk olabilir biraz ya da ucretli.

bi de onundeki en buyuk sorun asistan falan olamayacak. cunku mesela tarih bolumunde asistan olmak istiyosa tarih lisansını bitirmis olması on sartı vardır(kimya muhendisliginde var mesela ordan biliyorum). Hazırlık + 2 sene yuksek + 4 sene doktora desen 7 sene gelirinin nereden gelecegini dusunmesi lazım. Tubitak falan olabilir onu bir arastırsın.
Mesaj tarihi:
boğaziçi tarihte bi eleman işletme mezunu, master yaparken bölümde asistandı. şu an doktoraya kabul edildi yine boğaziçinde.
mesaj attım bilgilerini ona danışabilirsiniz
oluyor yani
Mesaj tarihi:
Sefil araştırma görevlisi olarak olayı anlatayım.

Açılan kadroya göre istediği bölümde araştırma görevlisi olarak başlayabilir. Zaten 50/d (bir nevi burslu yl, doktora öğrenciliği diyeyim) ile açılan kadrolara çok kolay girebilir. ODTU, BOUN, ITU'de falan genelde 50/d açılıyor zaten benim bildiğim. Öğrenciliği boyunca araştırma görevlisi maaşı alır, 2500 lira civarı bir şey bu da. Ama çoğu ödenekten yararlanamıyorlar. Ayrıca doktorası bittiğinde ilişiği kesilir; işsiz kalma riski var yani.

Bir de 33/a kadrosuna başvurma şansı var; ama bu kadroya başvurabilmek için ilandaki ön şartları sağlamak gerekiyor (50/d de benzer şekilde ama 33/a hem az açılır hem de şartlar daha bir strict'tir). Ama şöyle bir ince nokta var; eğer şartlarda lisansla ilgili bir madde yer almıyorsa başvurabilir.

Ha ama mülakatta falan eğer tarih konusunda aşırı donanımlı değilse tıhıhı diye güler geçerler. Bir de hiç bir kadro bölüm adıyla açılmaz; anabilim dalı adına açılır. Yani neye başvurmak istediğini, hedefinin ne olduğunu falan çok iyi bilmesi lazım.

Son olarak yüksek lisans ve doktorayı kendi kendine yapıp, bu arada iyi makaleler, bildiriler vs. yayınlayıp doğrudan yardımcı doçentliğe başvurma şansı da var; hatta bu dönemde aç kalmamak için Tübitak bursuna da başvurabilir. 3k civarı burs veriyorlar işsiz doktora öğrencilerine yanlış hatırlamıyorsam.

Doğrudan öğretim üyeliği kovalamak tabii pek akıl karı değil. Hem akademik ağın dışarısında kalıyor insan, bu nedenle çok bir çevresi olmuyor ve bu da ileride kadro bulmasını ciddi anlamda zorlaştırıyor hem de yayın, bildiri, proje anlamında çok geride kalıyor ve kaza bela bir kadro bulup öğretim üyesi olarak işe başlasa bile ciddi anlamda zorluk çekiyor kariyerinin ilk dönemlerinde.

Bu arada kız arkadaşın o düşünce yapısıyla akademisyen olmasın. Ciddi anlamda kültürlü, girişken, tuttuğunu koparan vs. birisi olmak ve kendini ezdirmemek gerekiyor. Neden derse kuru kuruya ders çalışmakla, iki tane makale yazmakla akademisyen olunmuyor. Akademi ciddi anlamda kurtlar sofrası; girişken, politik, gözü açık falan olmazsa 3 sene yüksek lisans, 6 sene doktora yaptırır; hizmetçi gibi kullanırlar; 9 sene sonra da seninle çalışmayı düşünmüyoruz kusura bakma der sepetlerler. Sonra 30'lu yaşlarında elinde tarih doktorasıyla 0'dan iş arar.
Mesaj tarihi:
wastyrx said:

Kimi sokmuş araya ki? :D Ben almam şahsen, kendi okulumun kendi bölümünden birini seçerim öncelikli olarak.


Boğaziçi bildiğim kadarıyla kendisinde yüksek/doktora yapanları öğretim üyesi kadrolarına almıyor. Yurtdışında doktora şartı falan var öğretim üyesi kadroları (yrd. doç. vs.) için.

O bahsedilen kişi dediğim gibi 50/d ile asistanlık yapıyordur, doktorası bitince ilişiği kesilir.
Mesaj tarihi:
wastyrx said:

Yani İşletme bitirip Tarihe yükseğe girebilir ama akademisyen olması pek mümkün değil gibi. Uluslar Arası İlişkilere gitsin? Niye tarih yani?


kız arkadaşım fransız d.e mezunu, master tarih üzerine, şimdi doktora yapıo, ayrıca üniversitede de öğretmen kendisi.

niye olmasın?
Mesaj tarihi:
deadwoll said:

Boğaziçi bildiğim kadarıyla kendisinde yüksek/doktora yapanları öğretim üyesi kadrolarına almıyor. Yurtdışında doktora şartı falan var öğretim üyesi kadroları (yrd. doç. vs.) için.


Tam olarak öyle değil, yaptığın çalışmalara bakıyorlar. Senle birlikte bir ton adam 5 yılda bir açılan akademisyen kadrosuna baş vuruyor. Türkiye'de doğru düzgün makale yazılmadığından, defult olarak yurt dışında doktora veya post doc yapmış adam öne çıkıyor.

Asistan kadrosu işide çok yaş her dönem artık 1-2 kadro veriyorlar her bölüme (çok ekstrem bi durum olmazsa). Mesela benim kardeşim Boun'da kimyada doktora yapıyor, her dönem 1-2 kadro açıyorlar bölüme. O kadroyuda kapmak bi dert. Tübitak burs ve destek olayları var oda zor her üniversiteye eşit dağıtıcaz diye boun'u odtüyü sütçü imam spor bölümü ile bir tutuyorlar. Salak şaçma insanlar Tubitak'tan burs alırken sen açıkta kalabiliyorsun.

Şu var eğer doktora/y.lisans hoca'nın Tubitak projesi varsa, ordan 1-2 kişiye burs çıkartabiliyor. En kolay o burstan/ödenekten faydalanılıyor.

Mühendislik ve Temel bilimler için böyle, sözel bölümler için büyük üniversitelerde durum daha kötü deniyordu ama %100 bir bilgim yok.
Mesaj tarihi:
forgiver said:

deadwoll bu öypl lerde mi kadrosuz alıyor


Yok ÖYP 33/a alıyor direk. En sağlam kadro hatta, hocanı kafaladığın müddetçe istediğin üniversitede yüksek lisans, doktoranı yapabiliyorsun görevlendirme alarak (Yalnız dönünce görevlendirme aldığın yıl kadar çalışıyorsun).

ÖYP'nin şöyle de bir olayı var, yl + doktora sürecinde sana 50000 lira ödenek veriyor YÖK, o parayla işle ilgili tüm giderlerini karşılayabiliyorsun; yurtdışı sempozyumlara katılabiliyorsun vs. O bakımdan normal 33/a'lılardan daha avantajlı ÖYP. 33/a ile giren adamlar tamamen üniversiteye bağlı yurtdışına gitmek istediklerinde. Ama ÖYP kumar bayağı, genelde başvurduğun üniversite ve hocalar hakkında pek bir bilgin olmuyor; saçma sapan, kafanın uyuşmadığı adamlarla çalışmak durumunda kalabiliyorsun.

Bu arada ben bayağı genel hatlarıyla yazıyorum olayları; işin içine girmeden anlaşılmayan dünya kadar şey var + her üniversitenin dinamikleri değişiyor. Ama değişmeyen tek şey eşek gibi iç siyaset dönüyor olması.
Mesaj tarihi:
ÖYP kadrosuda hep açılan bir şey değil. Açılan yerlerde (doktora bittikten sonra gideceğin yer), şırnak, batman gibi yerler olabiliyor çok iyi takip etmek gerekiyor. Birde gittiğin yerdede kalıyorsun genelde, herkesin harcı değil bence.
Mesaj tarihi:
Şunu da ekliyim, araştırma görevlileri doktoralarını bitirdikleri gibi yardımcı doçent olacak diye bir durum yok.

Önce bölümün kadro istemesi gerekiyor; daha sonra üniversitenin YÖK'ten kadro istemesi gerekiyor; sonra da YÖK kadroyu verirse bölümün nur topu gibi bir yard. doç. kadrosu oluyor.

Tabii kadro açılınca tüm Türkiye duyuyor, bir sürü etken (torpil) dahil oluyor olaya. Senin bana açıldı dediğin kadroya rektörün amca oğlu falan konabiliyor.
Mesaj tarihi:
Remus said:

ÖYP kadrosuda hep açılan bir şey değil. Açılan yerlerde (doktora bittikten sonra gideceğin yer), şırnak, batman gibi yerler olabiliyor çok iyi takip etmek gerekiyor. Birde gittiğin yerdede kalıyorsun genelde, herkesin harcı değil bence.


Abi Şırnak, Batman'a başvurma yani sdfj. Senede 2 kez açılıyor ÖYP kadroları, başvurmadan önce başvurulacak yeri mutlaka tanımak gerekiyor. Akademisyenlik, özellikle de araştırma görevliliği kötü bir çalışma ortamında çekilecek iş değil. Yaptığı yayınla yurtdışına konferansa gitmek isteyip de 3 gün izin alacak diye bölüm başkanından küfür yiyen insanlar tanıyorum ben iyi üniversite dediğimiz yerlerde.
Mesaj tarihi:
Ben örnek verdim :) Büyük üniversiteler için kadro açılmıyo zaten benim bildiğim. ODTÜ'den yetişip mantar gibi türeyen üniversitelere gidiyorsun demek istedim. 5-6 yıl önce öyleydi yani.

Y.Lisans/Doktora'da zaten hoca çok önemli o yüzden mümkünse hiç kasmadan yurt dışına gitmek gerekiyor :) Yoksa önce varsa adamın grubuna sormak gerek nasil bir adammış diye.
Mesaj tarihi:
@Tori, abi ÖM göndermişsin de izninle buradan cevap vereyim. Merak eden olur belki.

A şahsı üniversiteyi bitirdi diyelim, artık araştırma görevlisi olmaya aday. 3 farklı şekilde araştırma görevlisi olarak çalışma hayatına başlayabilir.

Cari Usül: www.yok.gov.tr'de yayınlanıyor kadrolar, üniversitede ilgili bölüme gidip başvuruyorsun; ALES + YDS (TOEFL da olur) puanın hesaplanıyor; sınava girmeye hak kazanırsan sınava giriyorsun (1 kişi alacaklarsa 4 kişi çağırıyorlar, 2 kişi alacaklarsa 8 kişi...). Sınavda başarılı olursan ve onlar da onaylarlarsa araştırma görevlisisin (Ben Marmara'da sınavda 1. olup giremedim vaktiyle; adamlar sınav kağıdımı "yetersiz" bulmuşlar. Kimseyi almadılar, kadro yandı o dönem).

50/d: Bunu çok araştırmadım ben, sıkıntılı bir kadro. ODTU, BOUN gibi bir iki okul haricinde düşünmesin bence. Ama süreç cari usül gibi işliyor yine.

ÖYP: Senede 2 kez toplu ilan açıyor YÖK. ALES (%60), Yabancı dil (%15), Ortalama (%25) şeklinde ÖYP puanını hesaplayıp tercihlerin doğrultusunda ilgili kadroya atamanı yapıyorlar. Böyle yazınca girmesi kolay gibi görünse de puanlar çok yüksek. Bizim bölüm için konuşayım mesela Van 100. Yıl Üniversitesi (lol) bile 88 puanla kapattı bu yıl.

Puanların yüksek olma sebebi de şu; puanı yüksek olan herkes "şansımı deniyim, giderim beğenmezsem bırakırım" kafasıyla başvuru yapıyor. Bu kadroların yarısı boş kalıyor; kalan yarısının yarısı da işe başlayıp 2-3 ay sonra zorlanınca işi bırakıyor.

Gelelim şimdi işin can alıcı noktasına. Akademisyenlik adam gibi yapmaya çalışana yapılabilecek en zor mesleklerden bir tanesi. Millet atıp tutmayı çok seviyor fikri olmayan şeyler hakkında ama bir yerlere gelebilmek için geceyi gündüze katıp çalışmak gerekiyor.

Tamam mesai saati yok, şortla falan işe gelebiliyorum vs. ama 7/24 işimi düşünüyorum, elimde sürekli bir araştırma konusu oluyor, yeri geliyor 3-4 saat uyku uyuyorum, yeri geliyor gece 11'de okuldan çıkıyorum. Yoğun dönemlerde zaten arkadaşlarla görüşeyim, dışarıda kahvaltı edelim, sevgilime, aileme vakit ayırayım diye bir dünya yok. 6 saat mesafeden gelmiş, ayda bir hafta görüşebildiğim kız arkadaşımı sadece sofrada ve yatakta görmüşlüğüm çok oldu.

Ekonometri çalışıyorum demiştim, sadece kendi alanında bilgi sahibi olmak pek bir işe yaramıyor; oturup programlama falan öğrendim mesela geçen sene. Matematik, analitik geometri, non-linear cebir vs. bol bol çalışıyorum. Malum ilkokul öğretmeni de değiliz, literatür sürekli gelişiyor; takip etmek de gerekiyor. Yoksa yerinde sayıyorsun.

Yine şunu da söyliyim, bolca seyahat ediyorum. Sadece geçen yıl 2 kez yurtdışına çıktım, 3-4 sefer farklı illere konferansa vs. gittim; bunların 3 tanesinde bildiri sundum (yaptığım çalışmayı insanlara anlatıyorum ve çalışma kısmı zaten uzun uğraş gerektiriyor o bir kenara bir de sunuma hazırlanıyorsun). Tabii bir satış temsilcisi, pazarlamacı gibi hayatım yollarda geçmiyor ama hazırlığı vs. derken yıl içerisine dağılmış ekstra bir telaş oluyor.

Sınav gözetmenliklerini, kağıt okumayı, not girmeyi, idari görevleri, kayıtları, öğrenci danışmanlıklarını vs. saymıyorum; en kolayı bunlar.

Bunların yanına bir de özellikle araştırma görevlilerini ilgilendiren "iş tanımsızlığını" da dahil etmek gerekiyor. Ben çok şanslıyım ama bu şanslı halimle bile dünya kadar saçma işle uğraşabiliyorum. Örnek vermek gerekirse bir arkadaşım "fakültenin sitesini" yaptı ve sürekli güncellemekle görevli. Bunlar gibi dünya kadar iş çıkıyor ve bu işler atıyorum gece 23.00'da telefona gelen mesajla bildirilip, halledersin yarına aslansın diye verilebiliyor.

Şimdi tabii birisi gelip, x arkadaşım işe gitmiyor, evde takılıyor; çalışmadan doktorayı yayınladı falan yazabilir. Bu da mümkün. Mesela Gazi Üniversitesi'nde görevlendirmeyle gelmiş 86 tane araştırma görevlisi var iktisatta mı ne doktora yapan. Bu adamlarla kimse ilgilenmiyor; derse falan gitmiyor çoğu. Yeterliliği geçene kadar yatıyorlar 3-4 sene. Ya da bazı durumlarda hocalar o araştırma görevlisine sadece ayak işi yaptırıyor olabiliyor; adamın asistanlığı ders çalışıp çanta taşıyarak geçiyor. Minimum sayıda yayınla, bom boş alıyor doktora diplomasını.

Aynı şey öğretim üyeleri için de geçerli bu arada; çoğu üniversitede performansa dayalı değil sözleşmeler, minimum ders yükünü aradan çıkartan adam senede 1-2 tane boktan yayın yapıp koca sene yatabiliyor. Ama akademisyenlik bu değil. Parazitlik sadece.

Eğer kız arkadaşın veya ailesi kolaymış, yattığım yerden para kazanırım diye düşünüyorlarsa 50 kere daha düşünsünler. Çünkü o kafayla sadece mutsuz olur ve yerinde sayar. Ha ama hayatımı adarım, çalışmayı, araştırmayı seviyorum, akademik yaşantı bana keyif veriyor diyorsa maaşsız bile yapılabilecek bir iş. Onu da söyliyim.

Ben Türkiye'deki tüm olumsuzluklara rağmen işimi inanılmaz seviyorum ve zaten başka bir yerde de çalışmak istemedim hiç bir zaman (işe başlamadan önce 2-3 tane iş teklifi aldım, onu geçtim babamla çalışsam zaten şimdi kazandığımdan fazla kazanırım). Şansıma da inanılmaz iyi insanlarla çalışıyorum, çok güzel bir ortamım var. Daha bir gün evden çıkıp okula gelirken ayaklarım geri gitmedi (Maaşlara 1.5k lira zam yapacaklardı gerçi torba yasaya girmeyince 1 hafta falan yüzümüz düştü :().

(Nazar değmesin, tütütü)

Öyle yani, hayırlısı olsun. Çok yazdım.
  • 4 hafta sonra ...
Mesaj tarihi:
benim de aklımın bir köşesinde böyle bir şey denemek var. bu sene hukuk fakültesini bitiriyorum. kariyer hedefi belirleme konusunda kararsızım,
ilber ortaylı da bir konuşmasında tarihçi olmak istiyorsanız tarih okumayın, mülkiye, hukuk filan okuyun üzerine yüksek lisans-doktora aşamasında tarih okuyun demişti.

çocukluğumda beri tarih kitaplarına okumayı severim. o yüzden bir çılgınlık yapıp tarihçi olmayı denesem mi, diye düşünüyorum. aslında hukuk okuduğum için pişman değilim, severek okudum ama meslek olarak avukatlık yapabileceğimi pek sanmıyorum.
Mesaj tarihi:
bu konuda yazdıydım galiba,

kız arkadaşım fransız d&e mezunu ve hatta çalıştı o konuda bir süre.

sonradan kafayı kırıp tarih master ı yaptı, şu an doktora yapıyor, üniversitede de tarih hocası aynı zamanda. yapılır yani.

ha arada geçiş sürecinde ekonomik olarak zorlanmak ve kendini kabul ettirmek süreci var elbet
Mesaj tarihi:
yok yok genel abi..ozel kastedilmis bir kiz arkadas yok ..aman..haddimize degil insanlarin ozeline laf etmek..

edit..bir de tabi ek olarak su lazim bu lazimlara ..kapi ebatlarinda torpil lazim..zaten bilimdali tarafindan tanindiginizi var sayarsak.sizi seviyorlarsa zaten hersey kendiliginden yuruyor..bunun icin genel kriterler akrabalik iliskisi.parti iliskisi.univ yonetiminden birileri ile herhangi bir iliski..seklinde gidiyor.
Mesaj tarihi:
ben de argör'üm ama fizik çıkışlıyım ve fizikte devam ediyorum senin duruma pek uymuyorum kendi deneyimimce akademik hayat güzel yukarda biri yazmış zaten seyahat falan ediyorsun bol bol...rahat...ama örnek olarak şunu vereyim, aynı dönem mezun olduğum bir arkadşım kendisi boğaziçi kimya çıkışlıdır, aynı üniversitede ekomoni masterı yaptı tabi tüm bu seneler içerisinde mithat alam film merkezinde çalıştı altyazı dergisinde editörlük yaptı falan filan....ve doktoraya amerikada UMASS'te yapıyor şun hem de film çalışmaları alanında...isteyince oluyor...sorun değil ama kadro bir sıkıntı...tarih demiş ve ben tarihte en azından boğaziçinde uzun süredir kadro açıldığını görmedim.


ve bir de boun'da şöyle bir kural var...hem lisans hem doktora türkiye hatta bounda yaparsan...bu üniversitede kadro bulman nerdeyse imkansız, dile gelmeyen bir söz birliği var, yurtdışı çıkışı arıyorlar bir noktada...
×
×
  • Yeni Oluştur...