Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

lan


Mc_Lovin

Öne çıkan mesajlar

eskiden (eskiden dediğim, ortaokul iki falan) whatsapp, telefonlarda internet falan yoktu, sms servis numarasını bilip telefona kaydetmek gerekiyordu, yoksa mesaj atamazdık kimseye. geceleri capital radio'yu açar orada çalan parçaları dinlerdik mircde okulun kanalında takılırken, kızlar mesaj atardı 'simdi ne yapiyorsun?' diye, biz de aptal salak mesajlar atardık cevap olsun diye, bilgisayarı aç, kanala gel derdik, oradan konuşurduk sonra. gündüz okulda söyleyemediklerini mircde özelden söylerlerdi, niye böyle yapıyorsun, okulda niye benimle böyle konuşmuyorsun deyince, utanıyorum derlerdi. ders aralarında sınıfa gelir defterin son sayfasına şarkı sözü, ilanı aşk, vücudumun en çok beğendikleri yerini falan yazarlardı, derse gelince yazılanları görür ertesi arada da ben onların sınıfına gelir kapıdan alırdım. sonra birlikte yürüyüşe çıkardık bahçede. bazen bahçedeki tribünlere oturur haftasonu hangi kafeye gidelim diye plan yapardık. dedikodu çıkartırdı kenar mahalle ezikleri bizi görünce. lan ne kadar masummuşuz be.

siyah motorola telefonum vardı, geceleri kapalı olarak şarj etmem gerekiyordu, yoksa ertesi gün telefonu açık tutamıyordum, bazen mesajlaşmaktan şarj edemez, ertesi gün okula götüremezdim, sonra isyan edip daha büyük pilini almıştım ama bu sefer de cebime sığmaz olmuştu. babam nerede olduğumu kontrol edebilmek için almıştı bana telefonu, her zaman açık olsun diye faturalıydı hattı, kol gibi telefon faturası geliyordu mesajlaşmaktan

cumartesi günleri çarşıda gezerken karşılaştığımız tiplerle kültür merkezinin önündeki çimlere gider sigara içerdik, sonra Pasta'ya gidip kahve kek ısmarlayıp götürürdük. sonra d&r'a gidip albümlere bakardık. şu yaşıma geldim, daha bu cumartesilerden daha eğlenceli bir gün daha yaşamadım, yarım saat bir saat ayakta durur albümlere bakardık, nasıl bir kafaysa artık.

şehirde iki tane sinema vardı başta, birisi sadece erotik filmler gösterirdi, diğeri de aile sinemasıydı (sonra başka bir sinema daha açıldı, hep ona gitmeye başladık), ona gider karanlık salonda gizli gizli elele tutuşurduk, sinemanın zemini düzdü, şimdikiler gibi tribün gibi değildi izleyici koltukları, ne önlerde oturanlar ne de arkalarda oturanlar göremezdi elele tutuştuğumuzu, kimseye söylemezdik sır gibi saklardık sinemaya gittiğimizi

hazırlıktan altıncı sınıfa geçtiğimiz eylül müydü, yoksa hazırlığın son ayı mıydı, bizim dönemden dört tane kız spice girls olmuştu, okulun basketbol salonunda gösteri yapmışlardı, sınıflarda kitap kaseti dinlediğimiz teyplerden birini alıp süslenip püslenip dans etmişlerdi öğle arasında, bütün dönem onları izlemeye gelmişti, lan ne sansasyon olmuştu be, alkış kıyamet olunca bis yapmışlardı aynı şarkıya, sonra şımarık şımarık gülerek soyunma odasına kaçmışlardı, herkes onlara aşık olmuştu

okulun dansı olacaktı, öğretmenler otele götürmeye cesaret edemiyordu minikleri, normalde liseliler için bir otelin discosu tutuluyor çay orada yapılıyordu, bizim için okulun basketbol salonuna dj çağırmışlardı, o zamanki sevgilimi bütün dans boyunca görmezden gelip bahçede basket oynamıştım salondan çaldığımız topla, kız bütün öğleden sonra beni beklemiş, ondan sonra da salonun önünde otutup ağlamış, arkadaşları gelip bana laf söylemişlerdi bi ton, ayrılmıştık sonra =/

o zamanlar böyle gotik motik hipster kalın çerçeveli gözlük falan yok daha, kızlar gap çakması giyiniyor hep, bir de metalci tayfa var, o kadar. metalci kızlar niyeyse hep patlak olurdu ve çok terbiyesizdiler. sırf terbiyesizler diye ağızları bozuk diye onlarla çıkmazdık. halbuki hepsi veriyordu liselilere. biliyorduk da bilmemezlikten gelirdik. sorunlu falan herhalde der geçerdik.

sonra biz de liseli olduk.

lan ne kadar safmışız, masummuşuz, hala aklım almıyor.

sene '99 '00 falan. On üç yaşındayım. The Matrix diye bir film gelmişti sinemaya. Hiçbişi bilmiyorum ama filmle ilgili. Bir arkadaşım birinden duymuş, çok iyiymiş gidelim, demişti. Tamam deyip gittik. Yeni açılan sinema theater gibi değildi, eskisi theaterdı, bu movieplex şeklinde yapılmıştı. İçeriye girdik, şak diye basketbol takımından abilerle karşılaştık, hangi filme gidiyosunuz diye sordular, Metriks dedik. biz dört kere seyrettik, beşinciye giriyoruz dediler. O kadar iyi mi ya? dedik. İzleyin görürsünüz, süper...

Filmden çıktık, üç kişiydik, üçümüz de Neo'yuz ya. Uçacaz. Evlere dağılmadan önce film hakkında biraz konuşup yürüdük, bişeyler içtik. Ne içtik ne konuştuk hiçbirini hatırlamıyorum ya. Filmin bende bıraktığı hissi hatırlıyorum sadece. Sonra evlere gittik. Arkadaşlarımdan birisi bana telefon açtı "Mc_Lovin, kendimi Neo gibi hissediyorum, aynanın karşısına geçip aynaya dokunuyorum, erimesini bekliyorum" diyor bana. Ben de kendimi çok iyi hissettiğimi söyledim. Sonraki haftalarda dilimizden düşmemişti film.

lan ne günlerdi be, dert yok tasa yok, turuncu tişörtümü mü giysem sarı tişörtümü mü giysem, sert jöle mi kullansam ıslak jöle mi kullansam, dertler bunlar, kıymetini bilmemişim
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

aklıma şey geldi okuyunca, yüzüklerin efendisine arkadaşım beni zorla götürmüştü. son günüydü sinemada artık ertesi gün kaldıracaklardı filmi, yok abi ne o yüzüklü müzüklü saçma sapan şey istemem falan diye diye götürdü zorla salona. sinemadan çıkarken elim ayağım titriyordu, hemen kuzenimden kitabını almıştım görmüştüm kitaplığında su gibi okuduydum falan.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Liebe said:

aklıma şey geldi okuyunca, yüzüklerin efendisine arkadaşım beni zorla götürmüştü. son günüydü sinemada artık ertesi gün kaldıracaklardı filmi, yok abi ne o yüzüklü müzüklü saçma sapan şey istemem falan diye diye götürdü zorla salona. sinemadan çıkarken elim ayağım titriyordu, hemen kuzenimden kitabını almıştım görmüştüm kitaplığında su gibi okuduydum falan.

yatmadın mı olm sen? hastasın bd,ide
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

oha lan adam ne güzel yazmış. eline sağlık. aynı dönemlerden geçmişiz çok başarılı anlatmışsın.

okulun bahçesinde turlamalar, matrix fln of.

ilk matrix izlediğim zamanı hiç unutmam. kafa gitmişti benim de. totalda 93 kere izledim ilk filmi. sallamasyon değil bildiğin 93 kere izledim o filmi. böyle de bir malım işte. her repliğini ingilizce-türkçe ezbere bilirdim ya of.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Yüzüklerin Efendisi lafı geçmiş, iki kelam edeyim

Fantasy ortamlarına çok çok uzağım o dönemlerde, Magic: The Gathering'i biliyorum bi tek, o da okulun kantininde oynanıyordu diye, ne olduğunu anlatmazlar, izletmezlerdi bile, sçktir çekerlerdi gidip soru sorarsan, o yüzden bir küskünlük olmuştu bende, böyle şeylerle ilgilenenlerden gıcık kapmıştım o dönem. D&D, Vampire falan hiç bilmiyordum o zamanlar.

Bir arkadaşım vardı, çok kitap okurdu o, annesi tatillerde kitap sayısı verirdi, şu kadar kitap okunacak, diye, yüzüklerin efendisi serisini (üçlemeyi) bitiren ilk tanıdığım oydu. Üç tane nerd kız vardı, onlardan ödünç almıştı kitapları o, o kızlardan birinin abisi boğaziçi'de okuyordu o dönem, onun abisi tavsiye etmiş kitapları kıza, filmer çekiliyor ya, vizyona girmeden önce okiyim hava atarım ayaklarına yatmıştır kesin. İlk yüzüklerin efendisini o kızlardan birinin sırt çantasında görmüştüm, hiç unutmam o kapağı ilk görüşümü. ben ödünç istememiştim. gittim kendim aldım yeni bir tane okul çıkışında.

eve geldim başladım kitaba, ilk sayfalar, hobbitleri ve onların adetlerini, nasıl varlıklar olduklarını anlatıyor Tolkien. Allah'ım. yok böyle bir zevk. tom bombadil, mezarlıklardaki bölüm, Strider'ın Bree'deki shady vaziyetleri, nehire doğru kovalamaca falan muhteşem.

kitabı iki günde bitirmiştim. ilk kitabı bitirdiğimde cumartesi öğleden sonra dört falandı. hiç unutmam. kitabın son sayfasını okudum, bitti, lan! gerisi nerede bunun? daha fazla okumak istiyorum. sokağa çıkmalıyım ikinci kitabı almalıyım. nasıl üstümü değiştim nasıl sokağa fırladım kitapçıya kitapçıya gittim tamamen bir blur benim için. telefonda arkadaşıma bağırıyorum, olm, muhteşem lan bu! tamam tamam, sakin ol, diyor bana. ikinci kitabı aldım koşarak eve girdim. radyoyu açıp okumaya başladım, allah'ım ne büyük zevk, evde tek başımayım, atçan yurt, gandalfın en güzel atı seçmesi, kralın içine oturması...

üçlemeyi bitirdim, bütün dünyam orta dünya ya, kitabı açıp haritaya bakıyorum, Mirkwood'un ötesinde nereler var onları hayal ediyorum, mavi büyücüleri aramaya gitmek istiyorum, Shire'da hobbitlerin gördüğü ent hanımları merak ediyorum, onları fangorn ormanına götürmek istiyorum, yeni mini mini entçikler olsun istiyorum, çok üzülüyorum onlara...

lan ne günlerdi be, en ufak bir middle-age tandanslı oyun, film bana yüzüklerin efendisini hatırlatıyor, elrond'u ziyaret etmek istiyorum, her kapının ardından gandalf çıkacakmış, gür kaşlarını sivri şapkasını görecekmiş gibi oluyorum, birlikte çay içmek istiyorum, offf offf

filmlerin ilki hariç hiçbir zaman sevememe rağmen hayatımın arka planında şu logo var o dönem:

http://img4.wikia.nocookie.net/__cb20130728132225/logopedia/images/6/65/Vlcsnap-2012-07-13-18h34m19s239.png

şu logoyu görünce hayattan kopuyorum, orta dünya'ya giriyorum, hiçbişiyin önemi kalmıyor benim için. sonra sonra anladım tabi ne olduğunu o logonun, büyüdük falan. ama o zamanlar hissettirdiklerini anlatamam yani. fragmanlardan sonraki sessizlikte bu logo çıkıyor, salon tamamen sessiz, film başlıyor sonra. sırtımdaki tüyler diken diken oluyor bugün bile.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...