Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Günlük


Saeros

Öne çıkan mesajlar

Lord_Argos said:

Ahah Seagle aklıma şu hikayeyi getirdin


Dün her zamanki gibi üniversiteden asosyal arkadaşlarımla dota oynuyorduk. Bir odada dört dota master, duvarlarımda taptığım heroların posterleri, yerde dokuma İran halısı ve Warcraft kitaplarım. Kankalarımla aldığımız her kill'den sonra mutluluk gözyaşlarıyla, takım halinde Yurnero'nun posterine saygı duruşunda bulunuyorduk. Yurnero'yu kıskanan Centaur'un homurtularına ise yine yüce bir sevgiyle karşılık veriyorduk.
Birdiğerinden farkı olmayan o estetik team kill'imden sonra başladı olaylar. Team kill'in ne demek olduğunu biliyorsunuz. Çok çaba harcamıştım, sinirlerim çok gergindi. Ve de terlemiştim. Düşmanlarımın leşlerinin önünde dururken, yaralı tenimi yalayıp geçen rüzgarı hissetmeye çalışıyordum. Takım arkadaşlarım benimle gurur duyuyorlardı. Gözlerimizin içine baktığımız o anda güven, anlayış ve bütünlük duyguları adeta canlanarak odamda bize eşlik etmeye başladılar. Marur ve gururluyduk.

İşte tam o anda, galibiyetimizi birbirimize dokunarak kutlarken beklenmedik bir şey oldu. Beni tebrik etmek amaçlı sırtımı sıvazlayan arkadaşımın eli aşağıya doğru kaymaya başladı. Önce sırtım, daha sonra belim ve sonrasında kalçalarıma kadar inen sıcak et parçasına anlam veremiyordum. Şaşırmıştım. Suratına dikkatle baktığımda bana korkmam gereken bir şey olmadığını söyledi ve usulca gülümsedi. Tanrım, sürekli savaşarak geçen hayatımda, yüzünün bu denli çekici olduğunu fark etmeye hiç fırsatım olmamıştı. Usulca gülümsedim ve elini daha derinlere indirmesine izin verdim. Kan kırmızı dudaklarıma yapıştı. Isırması canımı acıtıyordu ama duramıyordum. Odadaki diğer arkadaşlarım da bizde gördükleri ruhani parıltının etkisinden kurtulamayarak birbirlerine sürtünmeye başlamışlardı. Gözyaşlarımız bedenlerimizden terle beraber yere akıyordu.

Dolayısıyla oyun oynayacak halimiz ve dikkatimiz kalmadı. Mağlup olduk. Bu benim ve arkadaşlarımın ilk mağlubiyetiydi. Ancak çok daha fazlasını kazanmıştık.

Hiç bir mağlubiyete bu kadar saygı duymamıştım...




w
t
f
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Odtu devrimde birsuru mum yakip , fener ucurup 20 kisi kocaman kartondan fosforlu rengarenk harflerle benimle evlenir misin? Yazdik gunluk:)

cooook guzeldi .. evet cevabini aldi haliyle kuzen :p

sampanyamizi patlatip sonra da drunka gittik . Omur boyu mutluluklar kuzulara <3
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Lord_Argos said:

Ahah Seagle aklıma şu hikayeyi getirdin


Dün her zamanki gibi üniversiteden asosyal arkadaşlarımla dota oynuyorduk. Bir odada dört dota master, duvarlarımda taptığım heroların posterleri, yerde dokuma İran halısı ve Warcraft kitaplarım. Kankalarımla aldığımız her kill'den sonra mutluluk gözyaşlarıyla, takım halinde Yurnero'nun posterine saygı duruşunda bulunuyorduk. Yurnero'yu kıskanan Centaur'un homurtularına ise yine yüce bir sevgiyle karşılık veriyorduk.
Birdiğerinden farkı olmayan o estetik team kill'imden sonra başladı olaylar. Team kill'in ne demek olduğunu biliyorsunuz. Çok çaba harcamıştım, sinirlerim çok gergindi. Ve de terlemiştim. Düşmanlarımın leşlerinin önünde dururken, yaralı tenimi yalayıp geçen rüzgarı hissetmeye çalışıyordum. Takım arkadaşlarım benimle gurur duyuyorlardı. Gözlerimizin içine baktığımız o anda güven, anlayış ve bütünlük duyguları adeta canlanarak odamda bize eşlik etmeye başladılar. Marur ve gururluyduk.

İşte tam o anda, galibiyetimizi birbirimize dokunarak kutlarken beklenmedik bir şey oldu. Beni tebrik etmek amaçlı sırtımı sıvazlayan arkadaşımın eli aşağıya doğru kaymaya başladı. Önce sırtım, daha sonra belim ve sonrasında kalçalarıma kadar inen sıcak et parçasına anlam veremiyordum. Şaşırmıştım. Suratına dikkatle baktığımda bana korkmam gereken bir şey olmadığını söyledi ve usulca gülümsedi. Tanrım, sürekli savaşarak geçen hayatımda, yüzünün bu denli çekici olduğunu fark etmeye hiç fırsatım olmamıştı. Usulca gülümsedim ve elini daha derinlere indirmesine izin verdim. Kan kırmızı dudaklarıma yapıştı. Isırması canımı acıtıyordu ama duramıyordum. Odadaki diğer arkadaşlarım da bizde gördükleri ruhani parıltının etkisinden kurtulamayarak birbirlerine sürtünmeye başlamışlardı. Gözyaşlarımız bedenlerimizden terle beraber yere akıyordu.

Dolayısıyla oyun oynayacak halimiz ve dikkatimiz kalmadı. Mağlup olduk. Bu benim ve arkadaşlarımın ilk mağlubiyetiydi. Ancak çok daha fazlasını kazanmıştık.

Hiç bir mağlubiyete bu kadar saygı duymamıştım...



ahaahahaha
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Lord_Argos said:

Ahah Seagle aklıma şu hikayeyi getirdin


Dün her zamanki gibi üniversiteden asosyal arkadaşlarımla dota oynuyorduk. Bir odada dört dota master, duvarlarımda taptığım heroların posterleri, yerde dokuma İran halısı ve Warcraft kitaplarım. Kankalarımla aldığımız her kill'den sonra mutluluk gözyaşlarıyla, takım halinde Yurnero'nun posterine saygı duruşunda bulunuyorduk. Yurnero'yu kıskanan Centaur'un homurtularına ise yine yüce bir sevgiyle karşılık veriyorduk.
Birdiğerinden farkı olmayan o estetik team kill'imden sonra başladı olaylar. Team kill'in ne demek olduğunu biliyorsunuz. Çok çaba harcamıştım, sinirlerim çok gergindi. Ve de terlemiştim. Düşmanlarımın leşlerinin önünde dururken, yaralı tenimi yalayıp geçen rüzgarı hissetmeye çalışıyordum. Takım arkadaşlarım benimle gurur duyuyorlardı. Gözlerimizin içine baktığımız o anda güven, anlayış ve bütünlük duyguları adeta canlanarak odamda bize eşlik etmeye başladılar. Marur ve gururluyduk.

İşte tam o anda, galibiyetimizi birbirimize dokunarak kutlarken beklenmedik bir şey oldu. Beni tebrik etmek amaçlı sırtımı sıvazlayan arkadaşımın eli aşağıya doğru kaymaya başladı. Önce sırtım, daha sonra belim ve sonrasında kalçalarıma kadar inen sıcak et parçasına anlam veremiyordum. Şaşırmıştım. Suratına dikkatle baktığımda bana korkmam gereken bir şey olmadığını söyledi ve usulca gülümsedi. Tanrım, sürekli savaşarak geçen hayatımda, yüzünün bu denli çekici olduğunu fark etmeye hiç fırsatım olmamıştı. Usulca gülümsedim ve elini daha derinlere indirmesine izin verdim. Kan kırmızı dudaklarıma yapıştı. Isırması canımı acıtıyordu ama duramıyordum. Odadaki diğer arkadaşlarım da bizde gördükleri ruhani parıltının etkisinden kurtulamayarak birbirlerine sürtünmeye başlamışlardı. Gözyaşlarımız bedenlerimizden terle beraber yere akıyordu.

Dolayısıyla oyun oynayacak halimiz ve dikkatimiz kalmadı. Mağlup olduk. Bu benim ve arkadaşlarımın ilk mağlubiyetiydi. Ancak çok daha fazlasını kazanmıştık.

Hiç bir mağlubiyete bu kadar saygı duymamıştım...




NEY
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

wastyrx said:

CthuLhu said:

Günlük bugün senkoya gidiyoruz diye yola çıktık, terminale vardik dediler ki otobüs trafiğe takıldı 2.5 3saat geç kalacak.. Dedik hayatta beklenmez beklense de gece 2de 3te varazcagiz vazgeçtik.. Gittik kadikoyde içtik.. Anlayacağın elimde ufak bavulla kadikoye gitmiş oldum bugün.. Şimdi de otobüsteki insanları inceleyerek eve dönüyorum.. Bazı kızlar cidden çok güzel ya


Biz de misafir ağırlayacağız diye plan program yaptıydık seni de kara listeye alıyorum kutulu. Pişman olacaksın bu hareketin yüzünden ^_^

abi valla sırf rakı içmeye geliyordum zaten, after bayram artık
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Saeros said:

Lord_Argos said:

Ahah Seagle aklıma şu hikayeyi getirdin


Dün her zamanki gibi üniversiteden asosyal arkadaşlarımla dota oynuyorduk. Bir odada dört dota master, duvarlarımda taptığım heroların posterleri, yerde dokuma İran halısı ve Warcraft kitaplarım. Kankalarımla aldığımız her kill'den sonra mutluluk gözyaşlarıyla, takım halinde Yurnero'nun posterine saygı duruşunda bulunuyorduk. Yurnero'yu kıskanan Centaur'un homurtularına ise yine yüce bir sevgiyle karşılık veriyorduk.
Birdiğerinden farkı olmayan o estetik team kill'imden sonra başladı olaylar. Team kill'in ne demek olduğunu biliyorsunuz. Çok çaba harcamıştım, sinirlerim çok gergindi. Ve de terlemiştim. Düşmanlarımın leşlerinin önünde dururken, yaralı tenimi yalayıp geçen rüzgarı hissetmeye çalışıyordum. Takım arkadaşlarım benimle gurur duyuyorlardı. Gözlerimizin içine baktığımız o anda güven, anlayış ve bütünlük duyguları adeta canlanarak odamda bize eşlik etmeye başladılar. Marur ve gururluyduk.

İşte tam o anda, galibiyetimizi birbirimize dokunarak kutlarken beklenmedik bir şey oldu. Beni tebrik etmek amaçlı sırtımı sıvazlayan arkadaşımın eli aşağıya doğru kaymaya başladı. Önce sırtım, daha sonra belim ve sonrasında kalçalarıma kadar inen sıcak et parçasına anlam veremiyordum. Şaşırmıştım. Suratına dikkatle baktığımda bana korkmam gereken bir şey olmadığını söyledi ve usulca gülümsedi. Tanrım, sürekli savaşarak geçen hayatımda, yüzünün bu denli çekici olduğunu fark etmeye hiç fırsatım olmamıştı. Usulca gülümsedim ve elini daha derinlere indirmesine izin verdim. Kan kırmızı dudaklarıma yapıştı. Isırması canımı acıtıyordu ama duramıyordum. Odadaki diğer arkadaşlarım da bizde gördükleri ruhani parıltının etkisinden kurtulamayarak birbirlerine sürtünmeye başlamışlardı. Gözyaşlarımız bedenlerimizden terle beraber yere akıyordu.

Dolayısıyla oyun oynayacak halimiz ve dikkatimiz kalmadı. Mağlup olduk. Bu benim ve arkadaşlarımın ilk mağlubiyetiydi. Ancak çok daha fazlasını kazanmıştık.

Hiç bir mağlubiyete bu kadar saygı duymamıştım...




w
t
f
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Misafir
Bu konu yeni mesajlara artık kapalıdır.
×
×
  • Yeni Oluştur...