Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Balbay ve Haberal ' ın tahliye taleplerine savcıdan red


nutella yerim

Öne çıkan mesajlar

Mithat said:

balon said:

haberal hastaneden hastaneye takılıyo , ayağa da kalktı Allah'ın izniyle. O adamlara hiç bi şey olmaz bu memlekette, hiç merak etme. Benim de canımı sıkan şey o zaten


Neden suçu daha belli olmayan ve hiç bir şekilde hiç bir sebepten suçlu bulmayı başaramadan dışarı salmak zorunda kalmanız koydu değil mi?

Seçimi kazandınız bari şunda iki dakka delikanlı davransın yandaşlar, adamı içeri atamıyorsun suçlu olduğu bir konu bulamayıp bari dışarı çıkarken onurunuzu koruyun dimi.

Eğer abilerin senin inanmanı istediği kadar suçlu bir adam olsaydı daha seçimlere gelmeden hapishaneye giderdi bir sebepten ama bulamadılar onu.


haberal, o hastanelerde olmasaydı, hapishanedeydi. Başka bir yerde miydi? Ne ara yargılandığını gördün adamın? Devamlı bir rapor uyduruyor sizin kafanızdakiler işte
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Yargılanabilmesi için dava kanıtı gerekiyor. Hastanede ki kişi davaya gitmeden onun davası devam edebilir. Kendi davasına avukatını gönderip kendi katılmayan kimse görmedin mi? Neyle suçlayacaklardı bir örnek versene ne olabilirdi mesela? Elle tutulur hapise girmesini sağlayacak olan kanıt ne?

Ben sana söyliim 25 sene önce attıgı bir imzanın hiç beklenmedik bir yerlerden çıkması. Evet şaka degil tam 25 sene önce attıgı o da sadece bir imza.

Tabii akp bulur bunu illa sonuçta ülkeye hastaneler açan insanlara yardım eden ve karşılıgında cemaatten olmasını beklemeyen biri var. Sonuçta onun sayesinde birileri akpye muhtaç kalmıyor. Bu da tabii onların zararına çalıştı.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Baggio said:

Emniyet ve MİT?


Türkiye'deki her kurum içerisinde tüm lobi faaliyetlerinden adamlar var. Bunlar da var, cemaatçilerde. Bunlar ülkenin içine etti, yerine getirdiğin adamlarda da diyelim bizim kafadan ya diyip iş görmeyecek adamı getirirsen çok daha kötü bir iş yapmış olursun. Hükümetin kadrolar içerisinde bu kirli yapıyı temizlerken, cemaatlerle lobileşmeyi de engellemesi gerekiyor ama ne kadar dikkat ediyorlar buna önümüzdeki yıllarda görücez.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Çok dramatik bir mesaj olmuş lan hakkaten ayrıca ehheheh. Cumhuriyetçi adamlar KİRLİ YAPI, TEMİZLERKEN de FETOCULARI ENGELLEMELİLER demiş adam, yok böyle bir şey.

Daha fazla tartışmaya gerek olduğunu düşünmüyorum; gerek taraflılık, gerek bigisizlik açılarından. İyi geceler :p
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Baggio said:

Ne diyorsun ya eheh, emniyet diyorum, imamın ordusu. MİT de yeterince hükümetin adamlarıyla dolduruldu. "Asker tabii öyle diyecek" diyorsan onları soruyorum ben de, yuvarlak kıvırtık cevapların alemi yok.


Askerde de yeterince onların adamı yok mu sanıyorsun?
Buna rağmen bizde öyle bi şey yok diyecek. Kurumsal bir tepkidir bu, en az darbeyle gelecek cezadan kurtulmaya çalışacak her kurum. Kurunun yanında yaş olarak yanan da kurumlar olcak gayet çünkü. Böyledir bu
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Baggio said:

Çok dramatik bir mesaj olmuş lan hakkaten ayrıca ehheheh. Cumhuriyetçi adamlar KİRLİ YAPI, TEMİZLERKEN de FETOCULARI ENGELLEMELİLER demiş adam, yok böyle bir şey.

Daha fazla tartışmaya gerek olduğunu düşünmüyorum; gerek taraflılık, gerek bigisizlik açılarından. İyi geceler :p


Salak demeyi unutma içinde kalmasın, iyi geceler.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

balon said:

ben bi şeyci değilim kardeşim, neyse bildiğim onu söylerim. Tutup bi görüşe tutunup kalmam sizin gibi, neyse o.


bizde onu dıyoruz. Yanılıyorsun doğrusunu anlatıyoruz ama inatla kulagı tıkayıp yanlış bilgiyle devam ediyorsun.

Fact: Haberalın suçlanabilecegi hiç bir olay yoktu yaşlı başlı adam evet hapishaneye girmeye o polislerin eline düşmeye cidden çekindi türkan saylan gibi öldürülmekten korktu ve hastaneye yattı. Sonucunda hakkında hiç bir olay bulunamadı ve milletvekili olup dokunulmazlıgı olmasına ragmen serbest bırakılmadı. Ellerinde delil olsa milletvekilligine gelene kadar yargılarlardı ve hastanede olması bunu kesınlıkle degıstırmezdı dedıgım gibi avukatıyla gerekirse yapılır dava illa haberalın gitmesi gerekmiyor. Hatta neden suçlu bulundugunu bile yazdım.


Bunları okuyup hala 'neyse o ' diyorsan bence bilmemek degil bilmek istememek senin yaptıgın. Bak yazdım fact dıye bu tartısılabilir bir konu degil elde kanıt var yazdıgıma dair.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Şöyle bi şey, bu ülkede dokunulmazlık kalkmalıdır kafasında bir adamım ben ama hukuksal sürece bakacak olursan bu adamlara da saçma olmasına rağmen, bak sen nasıl saçma buldun mesela bunu, saçma olmasına rağmen dokunulmazlık hakkı kazanmışsa tahliyesine red veremezsin. O konuda aksi bi fikrim yok.

edit: şu kadar yargılaması olan bir adam, seçildi ve böyle bir hak kazandıysa, bu hakkını vermen gerekiyor demek istiyorum.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

said:


[spo]haberal'ın cumhuriyet çalışma grubu kararları doğrultusunda planlanan "cumhuriyet'e saygı" mitinglerinde diğer rektörlerle birlikte hareket ettiği, "ordu göreve" pankartlarının açıldığı mitinglere iştirak ettiği, birçok siyasi liderini bir araya getirip, "ergenekon silahlı terör örgütü"nün amaçları doğrultusunda organize edip yönlendirmeye çalıştığı ifade edildi.

telefon konuşmalarında, hükümetin devrilmesi gerektiğinden bahsettiği öne sürülen haberal'ın mustafa s. ile yaptığı görüşmede "köprüyü geçene kadar, aradaki siyasal kavgaların ortadan kaldırılması" yönünde talimat verdiği, aynı siyasinin "ben başbakan olacağım ama benim başbakanım da sizsiniz" hitap ve övgüsüne mazhar görüldüğü, ordu komutanlığı yapmış ahmet hurşit tolon'un' "emredin gece 3'te kapınızdayım" şeklindeki sözlerinden mehmet haberal'ın "ergenekon silahlı terör örgütü"nün karar mekanizmasında yer alan üst düzey yönetici konumunda bulunduğu iddia edildi.

iddianamede telefon görüşmesi kayıtlarına yer verilen haberal'ın, ergenekon silahlı terör örgütü üst düzey yapılanmasında görevli şüphelilerden, mehmet şener eruygur, doğu perinçek, ahmet hurşit tolon, ilhan selçuk, kemal yalçın alemdaroğlu, tuncay özkan, mustafa özbek, tuncer kılınç ile örgütün medya yapılanması içerisinde bulunan, şüpheliler mustafa ali balbay, güler kömürcü, ergun poyraz, ismail yıldız, ercüment ovalı ile örgütsel irtibatlarının bulunduğu tespit edildiğine yer verildi.

iddianamede, yine şüphelinin aynı günlerde yurt dışına kaçan ve halen firari olarak aranan ve o tarihte miami'de olduğu belirten şüpheli bedrettin dalan ile 9 ocak 2009 tarihinde yaptığı görüşmesiyle irtibat halinde bulunduğunun anlaşıldığı bildirildi.

iddianamede, "ergenekon silahlı terör örgütü"nün "sarıkız' isimli darbe planı kapsamında, jandarma genel komutanlığında, dönemin jandarma genel komutanı mehmet şener eruygur başkanlığında, rektörlerle bir toplantı düzenlendiği, bu toplantıda mevcut hükümetin icraatları ve irtica ile ilgili konuların konuşulduğu, toplantı sırasında 15-20 rektörün "kubilay" olmaya hazır olduklarını söylediği ve 25 ekim günü rektörler ve öğretim görevlilerinin anıtkabir'e gitmesinin kararlaştırıldığı anlaşıldığı da kaydedildi.

iddianamede, "19 ekim 2003 günü yapıldığı anlaşılan bu toplantıda alınan karar gereği 25 ekim 2003 günü gerçekleştirilen "cumhuriyete saygı mitingi"ne katılan haberal'ın, "ordu göreve" pankartının açıldığını görmediğini, miting için herhangi bir talepte bulunmadığını, beyan etttiği ancak, cumhuriyet çalışma grubu'nca alınan kararlar doğrultusunda, yürüyüşün yanı sıra bazı üniversite rektörlerinin, değişik zamanlarda yürütme organı ile ilgili açıklamalar yaptığı ve bu açıklamalarla kamuoyu oluşturarak yapılması planlanan darbenin zemininin oluşmasını hedefledikleri, haberal'ın hem üniversite rektörü hem de televizyon kanalı sahibi olarak "ergenekon silahlı terör örgütü"nün amaçlarına uygun olarak bu kapsamda faaliyette bulunduğu, örgüt kararları doğrultusunda yapılması planlanan eylemlere katıldığı, yürütme ve yasama organlarını devirmeye teşebbüs eylemlerine iştirak ettiği iddia edildi.

milli iktidar harekatı (mih) adı altında oluşturulan yapılanma çerçevesinde toplantılar düzenlendiği ve bu toplantıya katılan kişilerin mesleklerine göre ayrıldığına yer verilen iddianamede, "generaller" başlığı altında ise "org. tuncer kılınç, tümg. a. k, org. hurşit tolon, org. şener eruygur" şeklinde isminin geçtiği, ayrıca örgüt üyelerinden güler kömürcü, doğu perinçek, mustafa balbay, tuncay özkan'ın da isimlerinin geçtiği ifade edildi. iddianamede, elde edilen örgütsel dokümanlardan, "cumhuriyet gazetesinin yeniden yapılandırılması" başlıklı dokümandaki kararlar doğrultusunda şüpheli mehmet haberal'ın tüm bu faliyetlere iştirak edip bu toplantıların çoğuna katıldığı, bunun doğu perinçek'in telefon görüşmesinden anlaşıldığı kaydedildi.

elde edilen bazı dokümanlar

iddianamede, haberal'ın çalışma masası ve bilgisayarında ele geçirilen dokümanlar arasında "prof. dr. mehmet a. haberal-rektör" ibareli "sayın e. org. ismail hakkı karadayı - muhterem paşam istemiş olduğunuz faruk demir'in cd'lerini gönderiyorum, hürmetlerimle" yazılı 1 sayfalık doküman sıralandı.

"belgeler, dinleme kayıtları, ilişkiler 07.04.2008" ibareli ve arka sayfaları el yazmalı 14 sayfa bilgisayar çıktılarının dökumanlar arasında yer aldığı iddianamede "bakanlar" ibaresi ile başlayan 10 sayfalık isim listesinin içeriğinde bakanlar, toparlayıcı eksen, akademi, bürokrasi, yazar-fikir adamı, medya, iş dünyası, hukuk, e. asker, kadın hareketleri başlıkları altında mustafa özbek, şener eruygur, doğu perinçek, erol manisalı, emin gürses, tuncay özkan, mustafa balbay, vedat yenerer, sabih kanatoğlu, hurşit tolon ve tuncer kılınç isimli kişilerin isimlerinin bulunduğu kaydedildi.

bir diğer dokümanda ise "yeni bir türkiye için yeni bir siyaset ve bir oluşuma ilk adım" ibaresi ile başlayan, 27.08.2001 tarihli" mehmet haberal müracaat sahibi ibaresiyle son bulan, bilgisayar çıktısı doküman içeriğinde de "yeni bir türkiye için yeni bir siyaset ve bir oluşuma ilk adım" başlıklı yaşar nuri öztürk ve yaşar okuyan imzalı siyasi içerikli bildiri, devam eden sayfalarda başlık ve imza kısmı bulunmayan bir mahkemeye ait olduğu değerlendirilen duruşma tutanakları fotokopileri yer aldığı belirtildi.

iddianamede, "milli egemenlik hareketi" imzalı bildiri ve 11-22 arasında numaralanan bilgisayar çıktısı dokümanda doğu perinçek, anıl ç., emin gürses, erol manisalı, güler kömürcü, hurşit tolon, mehmet haberal, mustafa balbay, mustafa özbek, sabih kanadoğlu, şener eruygur, tuncer kılınç, vedat yenerer, yaşar h., tuncay özkan ve ümit ö., isimli kişilerin yer aldığı öne sürüldü.

iddianamede, "hür ve kabul edilmiş masonlar büyük locası"ndan 23 kasım 2000 tarihli mehmet haberal'a hitaben imzalı ve mühürlü yazılmış haberal'ın locaya üyeliği ve aidatlar ile ilgili yazıya da dokümanlar arasında yer verildi.

"milli egemenlik hareketi" başlıklı "yol haritası-taslak" ibaresi ile başlayan "muğla" ibaresi ile son bulan 5 sayfa bilgisayar çıktısı doküman içeriğinde, söz konusu hareketin programının yazıldığı programda izlenecek yolun tarih tarih belirtildiği savunulan iddianamede, 6 temmuz 2008 tarihinde 20 ilde hukuka saygı mitinglerin düzenleneceği, belirleyici kurul içerisinde hurşit tolon ve tuncay özkan'ın da isim listesinde bulunduğu, halk karar toplantılarının yapılacağı illerin belirlendiği bilgisayar çıktısının bulunduğu belirtildi.

dokümanlar arasında, ayrıca üzerinde fethullah gülen yazısı bulunan dosya haline getirilmiş doküman içeriğinde, "fetullahçılara ait" olduğu iddia edilen kurum ve kuruluşlarla ilgili bilgilerin olduğu da kaydedildi.

iddianamede, "değerli büyüğüm" ibaresi ile başlayıp gürbüz evsen ibaresi ile son bulan bilgisayar çıktısı dokümanda ise gürbüz evsen tarafından mehmet haberal'a gönderildiği değerlendirilen e-mail çıktısı içeriğinde, dönemin başbakanı bülent ecevit ile görüşme esnasında çekmiş olduğu sıkıntıları dile getirdiği yazıya da yer verildi.

haberal'ın bloknotundan

savcılık iddianamesinde, haberal'ın çalışma masası üzerinde bulunan dokümanlar arasında yeşil renkli, başkent üniversitesi ankara turkey meteksan ibareli bloknot defter içeriğinde ise "akşam saat ??:30'da necmettin beyi evinde ziyaret ettim. bir saatten fazla görüştük. anladım ki kendisine büyük haksızlık yapılmış. ona da bütün imkanlarımı kullanacağımı söyledim. sayın necmettin erbakan bugün ülke için önemli olduğu (maalesef bu noktaya geldik) ortaya çıktı. (20.sayfa) (15.2.2007) istanbul hastanesinin davetiyesini süleyman beye götürdüm. bu arada yine ülkemizi konuştuk. daha önce ??? ??? geldi. erkan mumcu'yu ??? ettiğini, mesut yılmaz'ın süleyman beyle görüşeceğini söyledi. durumu süleyman beye anlattık. (mesut yılmaz gelsin görüşelim) dedi. artık herkesin bizim ??? söylediğimiz noktaya geldiğini belirttim" ibarelerinin yer aldığı, günlük şeklinde tutulmuş beyanların bulunduğu belirtildi.

'ecevit'e yanlış tedavi uygulandığı' iddiası

iddianamede, ergün poyraz adlı kişinin dijital verilerindeki "cinayet" isimli belgede, mehmet haberal başlığı altında, özetle şüphelinin, "ankara doğuş locası 424 nolu üyesi masonlarından olduğu, dönemin başbakanı bülent ecevit'in rahatsızlığında yanlış tedavi uygulamakla suçlandığı, üniversite ile hastanenin yapımı için aldığı 60 milyon dolarlık krediyle hazineyi zarara uğrattığı" ifade edilerek, tbmm yolsuzlukları araştırma komisyonunun hakkındaki usulsüzlük suçlamasına ilişkin raporuna yer verildiği kaydedildi.

iddianameye göre, sözkonusu belgede, bülent ecevit'in 2001 yılında bazı çevreler tarafından görevden uzaklaştırılarak, yerine başbakan yardımcısı hüsamettin özkan'ın getirilmek istendiği, ancak özkan'ın bunu kabul etmediği, 4 mayıs 2002'de mehmet haberal'ın rektörü olduğu başkent üniversitesine kaldırılan bülent ecevit'e bağırsak iltihabı teşhisi konulduğu, bir gün sonra hastaneden çıkan bülent ecevit'in oran'daki konutunda dinlenmeye çekildiği, iki gün sonra ise evde sırtını çarpması sonucu kaburgasının kırıldığı açıklamasının yapıldığı, 17 mayıs 2002'de başbakan'ın doktoru prof. turgut zileli ve başkent üniversitesi rektörü prof. mehmet haberal'ın başbakanlık konutu'nda ecevit'i muayene ettiği, kapsamlı bir chek up yapılması için ikna ettikleri, yeniden aynı hastaneye kaldırıldığı ve burada kaldığı 11 gün sonunda durumunun daha da kötüleştiği, 27 mayıs 2002'de 11 gün kaldığı başkent hastanesi'nden çıkarak evine gittiği ve başkent üniversitesi'nden gelen doktorları kabul etmeyerek demiryolları hastanesi'nde çalışan ortopedist dr. mücahit pehlivan tarafından tedavisine devam edildiği bilgisine yer verildiği ifade edildi.

bu belgeye göre, o dönemde, dsp grup başkanvekili olan emrehan halıcı tarafından bülent ecevit'in 11 temmuz 2002'deki son randevuya gitmemesinin nedeni olarak "gitseydi, kendisine çürük veya iş göremez raporu verilecek ve bu rapora dayanılarak başbakanlıktan düşürülecekti" şeklinde beyanlarda bulunduğu, o dönemde, ecevit'in koruma amirliğini yapan recai birgün tarafından yapılan açıklamalarda "dünyada tedaviyi kesip de ayağa kalkan tek insan sayın bülent ecevit'ti. ne zaman tedavi kesildi, ayağa kalktı. o gün yaşananlara da 57. hükümete yapılan operasyonun bir parçası olarak baktık. 57. hükümetin iktidardan düşürülmesi için yapılan bir operasyondu" şeklinde beyanlarda bulunduğunun anlaşıldığı belirtildi.

recai birgün'ün ifadeleri

iddianameye göre, tanık recai birgün, 29 nisan 2009 tarihinde cumhuriyet başsavcılığına verdiği ifadede, ecevit'in koruma müdürü olduğu dönemde, hastaneye ilk gittikleri gün ecevit'e ilerlemiş yaşına rağmen hastanede birçok tetkik ve tahlil yapıldığını, ciddi bir şekilde yorulan ecevit'in haberal tarafından gazetecilere açıklama yapmaya zorlandığını anlattı.

o dönemde, medyada sürekli ecevit'in hasta olduğu, devleti yönetemeyeceği şeklinde yoğun propaganda amaçlı haberler çıktığını, hatta ecevit'siz ve mhp'siz hükümet formüllerinin konuşulduğunu savunan birgün'ün, bülent ecevit evinde istirahatten iken o dönem ekonomiden sorumlu devlet bakanı olan kemal derviş'in 13 gün ortadan kaybolduğunu, başbakan dahil kendisinden kimsenin haber alamadığını, nerede olduğunun, ne yaptığının bugün dahi hala sır olduğunu belirttiği ifade edildi.

iddianameye göre, o dönemlerde amerika'nın türkiye üzerinden irak'a müdahale edilmesine dair yoğun bir baskı olduğunu, başbakan'ın bu müdahaleye karşı çıktığı için kendisine karşı hükümetin değiştirilmesi gibi birçok formüller gündeme getirildiğini, hatta amerika'da bush ile yaptığı görüşme sonrası 'amerika'nın niyeti saddam'ın kellesini almak ama biz amerika'nın irak'ı işkaline karşıyız" şeklinde açıklama yaptığını hatırladığını, o günlerde 1,5 saatlik görüşmelerinde 3 kelime sürçü lisan etmiş ise birçok medya organının bu görüntüleri sürekli verip başbakan'ın vazife göremez olduğu iddialarını sürdürdüklerini söyleyen birgün, aynı tarihlerde tansu çiller'in, (amerika irak'ı işgal edecek ben de başbakan olacağım) şeklinde televizyonlara açıklama yaptığını, cengiz çandar'ın da 30 kasım 2001 tarihinde (eğer bir gün amerika irak' ı işkal edecek olursa, o gün bülent ecevit başbakan olarak bırakılmayacak" şeklinde yazı yazdığını, daha sonra da başbakan'ın hastalığı iyileşmiş olduğu halde sürekli devletin çok önemli işleri için görevi yapmasına tıbbi olarak önlemeye çalıştıklarına yönelik şüphelerinin yoğunlaştığını ifade etti.

iddianamede yer alan ifadelere göre, başbakanın hastalık dönemi ile alakalı tıbbi boyutu bilemeyeceğini, ancak kendi yaşadığı ve gördüğü kadarı ile doktorların anlattığı kadar ağır bir hastalığının olmadığını, tedavi kesilince çok kısa sürede iyileşen dünyadaki ender kişilerden biri olduğunu dile getiren birgün, bu konudaki beyanları sebebi ile mehmet haberal ve 13 doktorun kendisi hakkında ceza ve tazminat davaları açtıklarını, tazminat davalarının halen devam ettiğini, ayrıca anlattığı olayları doğrulayacak haberlerin 2001-2002 yıllarındaki gazetelerden anlaşılabileceğini belirtti.

"erdoğan'ı da haberal'a götürmek lazım"

iddianamede şüpheli yalçın küçük'ün bilgisayarında "dördüncü bölüm saralı ülke" isimli belgede "öyle sanıyorum, recep erdoğan'ı da haberal'a götürmek gerekiyor, ecevit misali, hastaneden kaçmaması için de aytaç paşa'nın jandarmalarından ikisini kapıya dikmek yerindedir. bilemem, iş doktorluktur ve erdogan için 'çalışamazlık' raporu almak mümkündür. memleketin ali menfeatları bu noktadadır" şeklinde ifadelere de yer verildiği belirtildi. "

[/spo]


Bunlardan ötürü yargılanması gerektiğini ve sudan çıkmış akkaşık olmadığını düşünüyorum. Herkesin de yargılanması gerektiğini savunan biriyim. Dokunulmazlık kalkmasını o yüzden savundum. Fakat şu rapor bu rapor diyip hastaneden kaçmasını da gayet görüyorum. Ama bu adam şu süreçte hukuksal olarak dokunulmazlık hakkı kazandıysa, siyasete geri dönmesine bi şey diyemezsin diyorum ben de. Diğerleri bunları tamamen uydurma görüp, yargılanmasının saçma olduğunu söylüyorlar. Fark o yani.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Heh tamam işte tam bu sebeplerin tamamı uydurma, elle tutulamayan ve eğer gerçekten var olsalar adamı degil hapise ipe götürücek şeylerdir diyorum bende. 'Hükümeti devirmeliyiz silahlı terör örgütü kuralım' diyen adamlardan biri nerde biliyoruz sence bunu gerçekten yapacak adam olsa bu hale gelir miydi? Sence o kadar ciddi suçlamadan serbest kalınsa apoyu bdp çoktaaaaan aday göstermez miydi daha yakalanmadan etmeden? Ama 'katil' dimi niye çünkü silahlı adamlar harbiden hayalden degil.

Anlıcagın bazı kurallar var bu adamlar 'güya' bunları yapmış ellerinde yok 14 sayfa falan yok oyle ses kaydı yok oyle dava adamlar tamamen tatava. Gördük Türkan Saylana yapılanları bir bir izledik şimdi bu adamda hastaneye degil polislerle gitseydi de onu da mı kaybetseydik?

Yani yanılıyorsun adam suçlu degil suçlu olduguna dair ne senin elinde ne savcılıkta ıspatlanabilecek bir kanıt yok olsa kullanırlardı diyorum bende. En başta burda pati içi tartıştıgımıza göre ve bir tek şuan sen suçlu bulduguna göre suçlu olduguna dair belgen yokken birilerinin 'çamur at izi kalsın' durumuna inanmaman için teşvik etmeye çalışıyoruz sadece.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Ben iddiaların da iş netleşene kadar kesinlikle sorgulanması gerektiğini düşünüyorum, bunu sadece düşünceme paralel olmayan insanlar için de düşünmüyorum, kendi düşüncemdeki insanlar için de düşünüyorum. Gaddar falan diyebilirseniz ama benim bu konuyla ilgili düşüncem böyledir.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Baggio said:

Dava delillerinin yarısından fazlası hukuk dışı, büyük bir kısmı uydurma olmasına rağmen 3 senedir hala hiçbir karara bağlanamayacak kadar fos bir dava kendisi.

En basitinden, dava başında askeriye, emniyet, jandarma ve MİT'e örgüt soruluyor, "bu davada iddia edilene kadar hiç böyle bir şey yok bizim kayıtlarımızda" diye cevap geliyor hepsinden. Normalde bundan sonra dava bile kapanır ama en azından tutuksuz yargılanma kararı verilmesi gerekirken, "mahkumlar tutuklu kalsın da biz şu delilleri bir uydurmaya çalışalım ondan sonra karar verelim örgütün varlığına babalar" diye karar çıkıyor.

Hukuk fiyaskosu resmen, bir de gelip bunu savunan şakirtler var işte, hiç böyle şeyler bilmedikleri için. Onlara abilerinin söylediği "lan generaller var deviricekler padişahı" falan işte.

Ortada böyle bir durum varken, yani işlenmiş suç bile yokken halkın herhangi bir parti mensubu olmadığı halde seçtiği kişileri veto edenler artık demokrasiden bahsetmesin, yüzsüz şakşakçılar da onları savunmasın, çok komik oluyor.


ergenekon tartışması 5-6 yıldır bir türlü çözülemedi.

sen diyorsun ki:

- ben istiyorum insanlar gecenin körü yaka paça gözaltına alınmasın
- ben istiyorum insanlar yıllarca tutuklu kalmasın
- ben istiyorum suçu olan birisi varsa çabuk yargılanıp ceza alsın
- ben istiyorum yargı sistemine uygun yapılmayan davalar ve telefon dinlemeleri düzeltilsin.

adam ise bu isteklerine kulağını tıkıyor.
çünkü bunları dediğin zaman seni ergenekoncu belliyor hemen.
ne dersen de senin dediklerini dinlemeyip kendi kafasına göre argüman sunuyor.

karşıdaki diyor ki:

- ben biliyorum haberal çok namussuz biriydi, bak böyle böyle iddialar var
- terörist iddiasıyla yargılanıyorlarsa vardır sebebi, ateş olmayan yerden duman çıkmaz
- ama onlar camileri bombalayacaklardı
- ülkedeki darbecilerin temizlenmesi vatana faydalı olacaktır
- bu ülkede kimse yargıdan muaf değildir

yani senin dediklerinden alakasız şeyler söylüyor.

bu yüzden bu tartışma yıllardır kısır döngü içerisinde,
bir sonuca varılmadı,
her hafta aynı şeyler konuyor önümüze.
her seferinde de aynı şeyler yazılıyor.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Sen yargılanmanın nasıl bir şey olduğunu bilmiyorsun sanırım. Ama benim bildiğimi sandığım 1-2 kavram var. Buda iddia makamı ve savunma makamı. Sanırım hukuk sisteminin en temel yapı taşı bunlar. İddia makamı, delilleri ortaya koyup, suçlamayı yönlendirir. Savunma makamı da bu delillere göre, delillerin doğru olmadığını ispat etmeye çalışır.

Bizim sistemde iddia makamının iddiası, "sen terör örgütü üyesisin", hayırdır ne zaman kayıt olmuşuz nereden anladınız dediğinde, "deliller gizli söyleyemeyiz" oluyor. Böyle bir sistemde hangi hukuktan yargıdan bahsediyoruz ki?
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

@Mithat: hani çok yakınımla ilgili bir dava açıklansa, sen haklıysan bunu ispatlaman da senin borcundur deyip üzerine gitmesini ben de isterim, destekleyenler olur desteklemeyenler olur ayrı bi şey. Fakat ortak olduğumuz nokta, bu adamın bir hak kazandığıdır, vermek durumundasın her ne kadar yargılanma sürecinde olsa da, bana göre bu mantıksız olsa da, bu ülke kuralları bunu gerektiriyor.

Hakkında şu kadar iddaaların uydurma olduğu gerçekse, polisin seni orada ölümüne terketmesi mevzu bahis olsa da, bana sorsalar şerefimle ölürüm kendimi orada ispatlarım derdim. Kendisinin düşüncesini bilemem ama hep bundan kaçtı şu veya bu şekilde.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Bi Adnan Menderes kaçmamıştı mesela ya da bi Deniz Gezmiş kaçmadı. Haklı veya haksızlardı ayrı, Deniz'i bilemem ama Adnan Menderes çıkıp kendini savundu delikanlı gibi. Ve öldürüldü. Yine bi sebep yoktu. Yani Türkan Saylan'a gitmeden önce bu ülkede masum bir başbakan öldürüldü, oralara gidelim derim.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...