Mal Mesaj tarihi: Ağustos 8, 2010 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 8, 2010 ilk çağ uygarlıklarıyla ilgili kaynak kitap arıyodum İlkçağ Tarihi 1 kitabını buldum. araştırdım marksist solcu rusların yazdığını öğrendim almaktan vazgeçtim. d&r a gittim Eskiçağ Medeniyetleri Tarihi kitabını aldım. hem ders kitabı gibi hemde prof yazmış bunu dedim. eve geldim araştırdım bunun yazarı da milliyetçi ırkçı gibi bişeymiş. bütün dünya türk aslında diyenlerden. yazarın kendi kişisel görüşlerini kişiliğini taşımayan, sadece tarihi anlatan ilkçağ uygarlıklarıyla ilgili bi kitap yok mu şimdi? Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Tenekeadam Mesaj tarihi: Ağustos 8, 2010 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 8, 2010 Merak ettiklerini sorarsan ben anlatırım sana. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Mal Mesaj tarihi: Ağustos 8, 2010 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 8, 2010 sen necisin? Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Mal Mesaj tarihi: Ağustos 8, 2010 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 8, 2010 şimdi baktım bu kitaba fazla bulaştırmamış ekrem memiş türklüğünü. iskitlerle ilgili kitabıyla ilgiliymiş daha çok bu özelliği. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
vivavale Mesaj tarihi: Ağustos 8, 2010 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 8, 2010 Edward Hallet Carr ın tarih ile ilgili güzel bi sözü var ''Tarihsel gerçekler (olgular) içine mızrak konmadan dik durmayan boş bir çuvala benzer, boş çuvalı dik tutan mızrak, tarihçilerin onlara yüklediği anlam ve önemdir. Yani, olguların nasıl bir sırada ve nasıl bir bağlamda ele alınacağına karar veren tarihçinin bizzat kendisidir. Dolayısıyla, tarihçinin kendini objektif (nesnel) görmesi ya da tüm olgulara yani tarihsel gerçekliğe vakıf olduğunu düşünmesi bir yanılsamadır. yani tarafsız tarih yazımı yoktur bence. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Farinal Mesaj tarihi: Ağustos 8, 2010 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 8, 2010 mal Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Laurelin Mesaj tarihi: Ağustos 8, 2010 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 8, 2010 tarih oyle okunmaz zaten bu solcu, bu libos, bu taocu diye kitap secersen hicbirsey bulamazsin belli bir konuyu 2-3 farkli kaynaktan okuyup kendin karar vericeksin, tairh calismanin ozetide budur zaten ahmet derki : usta okculardan biri 1km civarinda bir mesafeden yayini gerip surlarin sutundeki bizans generalini kafalik zirhinin goz deliginden vurdu mehmet derki : okculardan biri surlarin ustunde dolanan bizans subayini oldurdu abdulrezzak derki: kahraman okcu osman 3km den dualar okuyarak yayini gerdi ve allahin yardimi ile surlarin ustunde arkaya saklanmis olan bizans ordu komutanini iki gozunun arasindan vurarak savasin akisini degsitirdi simdi bu 3 hayali tarihciden cikarilicak tek sonuc var okcu var top var elf var spread oliyon ehem ohom, yanlis oldu okcu var, surlarin ustunde dolasan rutbeli bir bizans askerini uzun bir mesafeden vurarak oldurmus mesafe 1km de olabilir 3km de bu kesin degil, ama o devire gore uzun bir mesafe oldugunu cikarabiliriz okcu ustada olabilir, ismi duyulmus biride olabilir siradan bir okcuda olabilir bu konuda hicbir kesinlik yok, gene vurulan in rutbeside kesin degil ama duz asker olmadigi kesin boyle analiz edilir tarihi bilgiler, 2-3 kaynaktan bakar ortak noktalari alirsin, tek kaynaga dayananlar hicbir zaman kesin degildir tarih calisilirken yapilan en buyuk yanlista budur, tarafli tek bir kaynaktan edinilen bilginin mutlak dogruluguna inanmak ile tarafli diye bir kaynaktaki bilginin varligini tamamen reddetmek iki farkli uclardir tarihci tarafsiz olmalidir ancak insan faktoru isin icine girince oyle olamiyor iste Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Mal Mesaj tarihi: Ağustos 8, 2010 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 8, 2010 yani evet anlaşılabilir bi durum insan faktörünün işin içine girmesi. konu birinci dünya savaşı olsa daha da anlaşılır ama ilkçağ yani bu... yazarın kişisel özelliklerini bilip bu özelliklerini yansıttığı yorumlara şüpheyle yaklaşmak lazım sanırım. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
senko Mesaj tarihi: Ağustos 8, 2010 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 8, 2010 bilgileri dogru ve belgelerle verdikten sonra istedigi kadar yorum yapsin. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Kojiroh Mesaj tarihi: Ağustos 8, 2010 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 8, 2010 Herkes kafasına göre yazar. Farklı düşünce yapısındaki insanlardan okuyup kendine göre bi yol çizersin. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
senko Mesaj tarihi: Ağustos 8, 2010 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 8, 2010 abi iste adam kafasina gore yaziyorsa okuma asil, kafaya gore tarih mi yazilir sdf Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Kojiroh Mesaj tarihi: Ağustos 8, 2010 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 8, 2010 Tarafına göre diyelim daha doğru olsun sdkfjhsdf Ama kafasına göre yazma olayı da var ya, Mısırlılar yenilgilerini falan hiç kaydetmemişler mesela bildiğim kadarıyla. Artı, kazanan taraf da hep abartmıştır olayları. Epik de böyle çıkmış ortaya hatta sdfaf Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
senko Mesaj tarihi: Ağustos 8, 2010 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 8, 2010 bizdede var ya, bir aralar unlu olmustu adamin adini unuttumda abdulhamitin gunlukleri diye bi kitap vardi ortada, kulliyen yalanmis mesela :) direk kafasina gore nasil istiyorsa oyle yazmis adam. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Dragonmax Mesaj tarihi: Kasım 22, 2010 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 22, 2010 Viktor said: tarih oyle okunmaz zaten bu solcu, bu libos, bu taocu diye kitap secersen hicbirsey bulamazsin belli bir konuyu 2-3 farkli kaynaktan okuyup kendin karar vericeksin, tairh calismanin ozetide budur zaten ahmet derki : usta okculardan biri 1km civarinda bir mesafeden yayini gerip surlarin sutundeki bizans generalini kafalik zirhinin goz deliginden vurdu mehmet derki : okculardan biri surlarin ustunde dolanan bizans subayini oldurdu abdulrezzak derki: kahraman okcu osman 3km den dualar okuyarak yayini gerdi ve allahin yardimi ile surlarin ustunde arkaya saklanmis olan bizans ordu komutanini iki gozunun arasindan vurarak savasin akisini degsitirdi simdi bu 3 hayali tarihciden cikarilicak tek sonuc var okcu var top var elf var spread oliyon ehem ohom, yanlis oldu okcu var, surlarin ustunde dolasan rutbeli bir bizans askerini uzun bir mesafeden vurarak oldurmus mesafe 1km de olabilir 3km de bu kesin degil, ama o devire gore uzun bir mesafe oldugunu cikarabiliriz okcu ustada olabilir, ismi duyulmus biride olabilir siradan bir okcuda olabilir bu konuda hicbir kesinlik yok, gene vurulan in rutbeside kesin degil ama duz asker olmadigi kesin boyle analiz edilir tarihi bilgiler, 2-3 kaynaktan bakar ortak noktalari alirsin, tek kaynaga dayananlar hicbir zaman kesin degildir tarih calisilirken yapilan en buyuk yanlista budur, tarafli tek bir kaynaktan edinilen bilginin mutlak dogruluguna inanmak ile tarafli diye bir kaynaktaki bilginin varligini tamamen reddetmek iki farkli uclardir tarihci tarafsiz olmalidir ancak insan faktoru isin icine girince oyle olamiyor iste aynen budur. daha dün akşam bir arkadaşımla sohbet ediyoduk. rus dili ve edebiyatı mezunu. benim bölümüde nasıl ders gördüümüzü sordu. ona sadece okuduumuzu araştırdıımızı ve tartıştımıızı söledim. nası yani belirli bir ders kitabınız yok mu dedi. hayır siyasal bilimlerin belirli bir kitabı olmaz. olamaz. makro iktisat okusan evet bi kitabı vardır. MAKRO İKTİSAT 1 diye alırsın okursun onu okadar. ama mesele tarih ise iş değişir. 1 konu, sınırsız kaynak = araştırma okuma böyle yapılır. hem solcu hem sağcı hem yabancı hem yerli hem dinci hem inançsız yazarların aykı konuya ait kitaplarını toplıyp önüne alıp hepsini, birer birer okicaksın. viktorun da dedii gibi birisi olayı efsaneleştirir, birisi sıradanlaştırır, birisi yalanlar katar birisi kaynak gösterir delil sunar (ki o delile de %100 inanmicaksın). hepsinin dediini toplayıp sonunda kendi alıp kalemi başlicaksın yazmaya. hııııı diceksin, buradan çıkan tek bir gerçek var, o da şu tarihte şu olay olmuş ve sebebi buymuş, sonucu da somut bir şekilde bu olmuş. bırak işin edebiyatını edebiyatçılar yapsın. ör: türk tarih kitaplarında lisede, yok fatih sultan mehmet çocuk yaşta tahta geçince becerememiş de babasına mektup yazmış; -eğer sen isen padişah gel tahtının başına geç, eğer ben isem emrediyorum gel tahtının başına geç.. yok böle bişiy, külliyen edebiyat. kim tahta geçer padişah olur da sonra onu kendi gönül rızası ile isteye isteye hevesle geri verir. yalan. ama burdan çıkarılacak tek bişi var. sultan mehmet ufak yaşta tahta geçmiş fakat daha sonradan tahtı tekrar babası almıştır. sebep ve sonuçları analitik bir şekilde sen de çıkartabilirsin. siyasal bilimlerin ders kitabı yoktur. bütün kitaplar senin ders kitabındır. bütün kitaplar senin kaynağındır. anı: bi gün italyan kızıl tugaylar ordusu hakkında bi makale yazıcaktım. ama kaynak yok. hiç yok hem de. sadece internette bir sitede 1 paragraf yazı var okadar. örgüt hakkında yazılmış 2 orjinal kitap var, onlar da türkiyede bulunmaz. örgüte değinen ondan bahseden bütün kitaplarıs atın aldım. ama hala çekirdek eksik. ben de umutsuz kadıköye gittim. bi sahafa girdim. adamın şekliden belli eski 68 kuşağından. yanında da kıyafetinden yüzünden bıyığındn sakalından belli bir ağır solcu var. o dkl ben de solcu oldum hemen (bi düğme var ona basınca direk şekil değiştiriyosun eheh). adamlara araştırma konumu anlattım. genç olan sordu neden arıyosun dedi. makale için demedim, kişisel ilgi alanım, çok meraklıyım vs dedim. hoşuna gitti. gel benle dedi. ok dedim. çıktık, ordan yakın bi yerde bi binanın bodrumuna gittik. adam burda bekle dedi. 10 dk sonra geldi. elinde çok eksi bi kitap var. üstünde italyan kızıl tugaylar ordusu yazıyo. yasaklı yayın. örgütün başının kendisinin kaleme aldığı ve italyancan türkçeye çevrilmiş acayip bi kitap. hemen kopyalattım. kitap direk örgütün ağzıyla yazılmış. paha biçilmez resmen. o kitabı 2 kere okudum. sonra da bütün diğer kitap makale ve web sitelerinden topladıklarımla harmanladım. sonuçta örgütün haklılıını savunan ve onların ağzındn yazılmış bir kitabı temel kaynak olarak seçmeme rağmen, unsurları asla göz ardı etmeden, kitabı objektif olarak ele aldım ve, italyan kızıl tugaylar ordusunun bir terör örgütü olduğu gerçeğini, nasıl bir örgüt olduğu ayrıntıları ile makale olarak sundum. ek tavsiye: asla basın mensuplarının yazdıkları kitapları alma okuma okusan da sallama, zaman kaybıdır. bi kitabı eline alınca önce yazarın hayatını yazan sayfayı bul. bak bakalım ne okumuş nerde okumuş ne araştırmış. akademik kariyeri mi var yoksa salak bir gazetecimi. akademisyense kaç yıldır araştırma yapıyo. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
DeaN Mesaj tarihi: Kasım 22, 2010 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 22, 2010 Marksist rus yazarlarının kitabını alsaydın tarafsız bir şekilde okurdun zaten. Şimdi tarafsızlık derken, tarafsızlıktan ne anladığımız önemli. Kısmen "gerçeklik" veya "gerçekliğe uygun" değil mi? En azından gerçekliği kanıtlanmayacak olan şeylerin öncül ve sonraki olaylarla uyumlu, mantığa sığan bir yaklaşım sahibi olması önemli. Dolayısıyla tarih biliminin materyalist teoriye ve diyalektik yöntemlere dayanması gerekir tarafsız olabilmesi için. Tarih bilimi koşullar ile koşullanmışlar arasında ki ilişki ve bu ilişkinin öncül ve sonrakilerin de sebep veya sonucu olmasını anlatır. Bir kere ulusal ve milli bir kimlik taşıyan tarih kitaplarından uzak durmalısın. En taraflı tarih anlayışı bunlarda var. Kısmen arasıra holdingler vs., kuruluş ve dernekler çıkartıyor böyle kitaplar. Mesela TÜSİAD'ın Felsefe kitabı vardı bir ara bende. Utanmasalar sosyalizm çok kaka bir sistem diye yazacaklardı. Ama genelde yararlanılabilir bir kitap. Ancak tarafsız değil. Peki gelelim Rus Marksistlerin kitabına. Neden almadın diye sorayım, bana "rus milliyetçileri" mi yapıyorlar dersin, "çarlık propagandası" mı yapıyorlar dersin, "sosyalizm propagandası" mı yapıyorlar dersin? Büyük ihtimal sosyalist bir propaganda yaptıklarından bahsedeceksin. Peki sosyalizmin, veya sosyalist felsefe ve bilimin tarihe bakış açısı nasıl ki? Sosyalizmin bakış açısı tarihe, bir kere diyalektiğin yasalarına bağlılıkla açıklanabilir. Etki-tepki, koşullanma, zıtlıklar ve bunların birbirlerine etkisi. E doğal olarak diyalektik yasalar toplum ve doğanın genel yasaları olduğu için, yanılma payı, "milli tarihimiz çocuklar, ezberleyin" diyenlerden daha azdır. Maddeci bir bakış açısı, "İslam tarihi" gibi aslında bir tarihçi için ağza bile alınmaması gereken, metafizik kavramlardan arındırmaktır tarih bilimini aslında. Marx tarih için "Tüm toplumların tarihinin sınıf savaşımlarına dayandığını" söyler mesela. Aslında bize ne kadar uç gelir bu söz. Ama doğrudur çünkü insanlar üretim metodlarına ( toplayıcılık, tarım, sanayi devrimi, feodalizm, kuraklık, verimlilik gibi üretimi etkileyecek olan olaylar ) göre toplumlaşmış ve var oldukları toplumu şekillendirmişlerdir. Dolayısıyla tarih bilimi içerisinde toplumları ve kişilikleri anlayabilmek, üretim ilişkilerine, sınıf kavramları açısından da bakmayı gerektirir. Dolayısıyla her ne kadar "ideoloji = kaka" diye bize empoze edilmeye çalışılan bir çağda, propaganda vari gelsede, tarih bilimini tarafsız olarak algılayabilmen için ihtiyacın olan şeyler; Sorgulayıcı ve analiz edebilen bir beyin Diyalektik bilgisi Maddeci görüş olmalıdır. Bazen diyorum ki keşke rambo olmasaymış, ama rambo var, "rambo var oldukça, taraflı tarih yaşayacak". http://www.ultimatestallone.com/wp-content/uploads/2010/03/rambo-omg1.jpg Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Dragonmax Mesaj tarihi: Kasım 22, 2010 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 22, 2010 yannız kaçırdığın bişi var. ben hiçbir sol görüşle yaazılmış, yönetim sistemlerini anlatan kitapta, sosyalizm konusu anlatılırken, konunun sonunda, sistem teorik olarak faydalı görünse de, dünya tarihinde hiçbir zaman başarılı olamamış ve olamayacağı da aşikar bir sistemdir bilgisini görmedim. aksine bi sosyalizme geçsek neler olcak ama işte tarzında bilgi veriliyor. bilgili bir tarih araştırmacısı sosyalizmin işlevsiz ve faydasız olduğunu, en azından sadece 2. dünya savaşı ve sonrasına bakarak bile anlayabilir ama bilgisiz ve bilgiye aç yeni beyinler bunu nötrleyemeyeceklerdir. bu da kitabı okuduktan sonra yeni bi sosyalist kişiliğin ortaya çıkmasına sebep olur. sağ görüşlü bi kitapta nasıl tarafsız bilgi yoksa, sopl görüşlü bir kitapta da tarafsız bilgi olmaz. mataryelist mantıkla, diyalektik unsurları kullanarak tarih araştırmak gerek demene tam manasıyla katılmam mümkün değil. tarih matematik değil. o ona koyunca bu bundan oldu diyemezsin. tarihte tesadüf de vardır, hatta neden ve nasıl olduğu halen anlaşılamayan ama olmuş olan olaylar da vardır. diyalektik, fikir çürütme yöntemi ile fikir kanıtlamaktır. tarih araştırmasının bununla bir alakası yok. bizim bişeyi çürütmeye niyetimiz yok, bizim harcımız olamaz. tarihte birşeyi çürütmen için 3 yöntem vardır. 1- orasındır ve şahitsindir, bu herşeyi bitirir 2- kalıntı yazıt vs bulmuşssundur, okumuş çözmüşssündür, somut kanıtla tersi fikirleri çürütürsün 3- zaman makinen vardır, gider izler gelir o öle olmamış böle olmuş dersin onun dışında tarihi araştırıyosan sadece 50 kişinin yazdıını okur, ortalamasını alır tutup kopartırsın. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
DeaN Mesaj tarihi: Kasım 23, 2010 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 23, 2010 Şimdi ironiye bak ki topikde "tarafsız" bir tarih kaynağı istenmiş. Dolayısıyla nesnel, bilimsel açıklaması olan bir tarih yazıcılığından bahsediyoruz. Ancak ne hikmetse gelecek hakkında konuşabiliyor, kısmen sovyet deneyine işlemedi diye "işlevsiz" sıfatını yerleştirebiliyor, tesadüflere inanabiliyor bazı arkadaşlar =) Diyalektik, fikir çürütme ile fikir kanıtlamak falan değildir. Bariz bunu kafandan salladın. Diyalektik demek, etki-tepki, zıtlıkların var oluşu, koşullanma, neden-sonuç şartlanma, nitel-nicel ilişkisi gibi kavramların yöntemidir. Tarih bilimini araştırırken de bunlar yani dönemin şartları, komşu toplumlar ve incelenen toplumun ilişkileri vs. araştırıldığından diyalektik yöntem tarih bilimi için zorunluluktur. Buradan anlaşılıyor ki, tarihin kavramından biraz uzaklaşmışsın. Demişsin ki, sol görüşlü bir tarih kitabını okumak yeni bir solcu insan doğmasına neden olur. O kadar önyargılı bir cümle ki bu. Ben sana marksist tarih kitabının, dönemin iktisadi koşullarının toplumu şekillendirdiğinden ve marksistlerin de bunu ele alarak inceleme yaptıklarından dolayı "en gerçek" tarihi bilgilere sahip olabileceğini söyledim. Tekrar yineliyorum bak, hatta düz mantık bir sorgulama yapalım; => insanlar toplumlara ve toplumun bir takım gelenek gibi özelliklerine göre şekillenir. => toplumlar, coğrafya ya ve coğrafyadan daha çok iktisadi metodlarına göre şekillenir. Yani üretim, ekonomik ilikilerine göre şekillenir. ( Tarımla yerleşik hayata geçilmesi, sanayi devrimiyle kolonicilik ve emperyalizmin ortaya çıkışı vs. ) => Tarih, toplum ve olayları, neden sonuç biçiminde, nesnellikle sorgulayan bir bilimdir, subjektif olgulardan kaçınır. => Dolayısıyla "İşte ingilizler geldi de, Araplarla işbirliği yaptı da, bizi sattı" gibi abuk ve bilim dışı bir tarih anlayışına sahip olunacağına, dönemin iktisadi koşulları öncelik olarak ele alınarak "İngilizler kolonilerine ulaşmak ve pazarı genişletmek için gözünü bu topraklara dikmişken, araplar da kendi coğrafyasında var olan zenginliklerden pay almak için İngilizlerle işbirliği içine girmiştir" gibi bir tarih anlayışı, ancak ve ancak ırk-milliyet-din gibi konularda kendini soyutlamış, diyalektik doğa yasalarının farkında, olaylara her zaman iktisadi olarak bakmayı öncelik edinmiş bir tarih anlayışının sonucu olabilir. Yani sağ bir tarih anlayışı ile sol bir tarih anlayışı uç noktalarda iki benzer örnek değildir. Biri metafizikden girer, ırktan, dinden çıkarken diğeri temel doğa yasaları üzerinden, bilimden yararlanır, metafiziği ve ırk-din gibi kavramları red eder. Bu durumda insan kendine şunu sormalı eğer tarafsız tarihi arıyorsa: Ben, metafizik öğeler barındıran, idealist, ırk-din gibi kavramları içinde barındıran bir tarih mi okumak istiyorum yoksa Ben bilimselliğe en yakın, idealist olmayan, nesnel, din-ırk gibi kavramları içinde barındırmayan ( burada "hee o zaman islamiyetin yayılışını işlemeyek mi diyen çıkabilir, o yüzden yazayım, ırk-din kavramı derken bakış açısından bahsedeyrüz da ) bir tarih mi okumak istiyorum. Kararı sana kalmış, ancak marksist rus tarih kitabını okumak seni komünist yapmaz korkmana gerek yok, ilahi bir etkisi yok o kitabın. Zaten akla mantıklı gelecektir orada yazanlar çünkü bilimselliği vardır, nesnelliği vardır, akla uygundur. Ben "okurken birden che rozeti takarım çantama" falan diyosan Viktor'un dediğini de yapabilirsin, al her görüşten kitap, farkını anlarsın orada, okumaktan bu kadar çekinmemeli. Başlığı açan arkadaş o öyleydi de almadım, bu böyleydi de almadım demiş. Yahu, ayıp, insanlığın bunca kültürel,bilimsel birikimine ayıp arkadaş. Bu durumda "tarafsız" kelimesini ilk olarak kendinde bir ele al, ondan sonra tarihte "tarafsız" olanı arayalım. Konunun dışında bir dipnot geçeyim ayrıca, sosyalizm çökmedi, Sovyet deneyi çöktü. Şu konuları bir araştırın, öyle tartışalım, acayip taraflı geliyorsunuz çünkü, bende taraflı olmak zorunda kalıyorum. Üstelik tarafsızlığın arandığı bir topikde. Ve sovyetler üzerinde halen ağır bir tarihi-kültürel-politik bir propaganda varken hemde... Azıcık tarafsız tarih pls Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Dragonmax Mesaj tarihi: Kasım 23, 2010 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 23, 2010 ya çok uzun yazmışssın, hatta hepsini belki bana yazmışssın ama inan okuyamıyorum kafam kaldırmıyo şuan :/ kusura bakma. ama bişiye cevap veriyim; DeaN said: kısmen sovyet deneyine işlemedi diye "işlevsiz" sıfatını yerleştirebiliyor, tesadüflere inanabiliyor bazı arkadaşlar =) bazı arkadaşlar diil ben ^^ madem kişiye direkt missileme yapıosun, isim vermekten çekinme :) ayrıca rica ediyorum, çok rica ediyorum, hatta LÜT FEN fikrine tesr bişey sölenince, bunu söleyen kişiye YA Bİ ARAŞTIRIN YAF PFFS deme dostum, çünkü kimin neyi ne kadar araştırıp bildiğini bilemezsin. 2 şey bilinmez, parayla imanın kimde olduğu. ok. diğer bi taraftan: Diyalektik: Diyalektik kavramı, başlangıçta tartışma sanatı, ya da çelişkili yollardan muhataplarını ikna etme sanatı anlamına gelmektedir. Karşıtlıkları kullanarak gerçekleştirilen akıl yürütme biçimidir. Hegel'e gelindiğinde ise tam bir felsefi çalışmayla ortaya konulur diyalektik.Bir yöntem olarak içerimleri kuramsal bir açıklamayla ortaya konulur.Buna göre diyalektik, Mutlak Fikir'in tez-antitez-sentez diyalektik üçlü hareketiyle gerçekleşmesi ve bunun bu şekilde anlaşılması yöntemi olarak değerlendirilir diyalektik kelimesinin resmi açıklaması bu, ben sölemiyorum. diyalektişk tez - anti tez sentez, tartışma ve fikir çürüterek fikir klanıtlamaya deniliyo işte. senin görüşüne göre cümle kurmadığım için hemen yanlış biliyo bilgisiz cahil yapıyosun sen de karşındakini. cık cık çok ayıp. üzüldüm. senle uzun güzel tartışmalar yapabilirdik ama bu agresiflikle dostum, malesef seninle bakkala ekmek almaya bile gitmem. mucuk by by :) Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
DeaN Mesaj tarihi: Kasım 23, 2010 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 23, 2010 Keşke c/p yaptığın wiki'de ki yazıların tamamını koysaydın, bu arada bizde sepet var, bakkala falan inmiyorum yani ben :) devamı : said: Marx, bu düşünüş sürecini tersine çevirir, Hegel'in yolundan giderek diyalektiği maddeci bir temelde değerlendirir.Diyalektikte hareket başlangıcından itibaren, çelişki kavramıyla ve dolayısıyla karşıtlık kavramıyla bağlantılı olarak açıklanmaktadır; Marks maddenin hareketinin diyalektik iç-çelişkilerinin ürünü olduğunu ileri sürer ve düşüncenin diyalektiği de bu noktada maddenin hareketinin bilince yansıması olarak değerlendirilir.Bu nedenle Marksist felsefe diyalektik materyalizm olarak ifade edilecektir.Böyle algılandığı içinde diyalektik yöntem, giderek diyalektik hareketin bilimi olarak meydana gelmiştir.Marks ve Engels ile diyalektik artık tamamen neredeyse bugünkü anlamına kavuşuyor. Bunun en doğru ve akılcı tarifini Engels vermiştir: diyalektik, 'dış dünyada ve insan düşüncesindeki hareketin genel yasalarını inceleyen bilimdir'. Bu tarif ile diyalektiğin gelişmesinin tamamen bilimlerin gelişmesine bağlı olduğunu söyleyebiliriz. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Pickles Mesaj tarihi: Kasım 23, 2010 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 23, 2010 solcudan tarihçi olmaz Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
DeaN Mesaj tarihi: Kasım 23, 2010 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 23, 2010 e herhalde yani edit: facepalm'ı unutmuşum. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
olitere Mesaj tarihi: Kasım 23, 2010 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 23, 2010 marksistlerden tarihsel materyalizmden daha tarafsızını mı bulacaksın cidden birşey bilmiyorsun marksizm hakkında Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Dragonmax Mesaj tarihi: Kasım 23, 2010 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 23, 2010 DeaN said: Keşke c/p yaptığın wiki'de ki yazıların tamamını koysaydın, bu arada bizde sepet var, bakkala falan inmiyorum yani ben :) devamı : said: Marx, bu düşünüş sürecini tersine çevirir, Hegel'in yolundan giderek diyalektiği maddeci bir temelde değerlendirir.Diyalektikte hareket başlangıcından itibaren, çelişki kavramıyla ve dolayısıyla karşıtlık kavramıyla bağlantılı olarak açıklanmaktadır; Marks maddenin hareketinin diyalektik iç-çelişkilerinin ürünü olduğunu ileri sürer ve düşüncenin diyalektiği de bu noktada maddenin hareketinin bilince yansıması olarak değerlendirilir.Bu nedenle Marksist felsefe diyalektik materyalizm olarak ifade edilecektir.Böyle algılandığı içinde diyalektik yöntem, giderek diyalektik hareketin bilimi olarak meydana gelmiştir.Marks ve Engels ile diyalektik artık tamamen neredeyse bugünkü anlamına kavuşuyor. Bunun en doğru ve akılcı tarifini Engels vermiştir: diyalektik, 'dış dünyada ve insan düşüncesindeki hareketin genel yasalarını inceleyen bilimdir'. Bu tarif ile diyalektiğin gelişmesinin tamamen bilimlerin gelişmesine bağlı olduğunu söyleyebiliriz. ya işte onu sölüyorum zaten dean. neden anlamıyosun. sola kaka diyen yok. benimsemiyorum ama saygım var. benim sölediim şey şu dostum: diyalektik: kendi tezini kanıtlamak için karşıt tezi çürütmek. burda hemfikiriz değil mi. (lütfen hemfikir olalım hehe) ben de diyorum ki, tarih araştırmasında diyalektik kullanamzsın, çünkü diyalektikte kendi tezini savunursun, veya bir başkasına ait olan ve senin de benimsediğin bir tezi savunursun. fakat tarafsız tarih araştırması yapan biri, tekrar ediyorum tarafsız herhangibir şeyi savunmaz, birşeyi savunuyorsa taraf tutmuş demektir. bu nokta eğer bir tarihi olayı "ben daha iyi ve doğru biliyorum" demiyorsan, o vakit herhangibir şeyi savunmaman gerek, sadece ortak ve karşıt fikirleri okuyup anlayıp mantıklı analizini ile beraber basitçe ortalamasdını alman gerek. eğer ben daha iyi biliyorum ya da bu daha doğru sölemiş dersen o zman da taraf olmuşsun demektir. işte bu yüzden diyalektik yöntemlerin tarih araştırmasında yeri yoktur. ama pekala da kendine ait fir fikrin teorin veya tezin kuramın vs varsa, diyalektiği kullanırsın, o olması gereken bişiy. mevzu diyalektiğin şekli değil, nerede kullanılıp nerede kullanılamayacağı ile ilgilidir. diğer bir taraftan mataryelist mantıkla tarihi incelemenin de (şahsi fikrimdir) doğru olmadığı kanısında olduğumu da anlatmaya çalıştım sana. neden? çünkülüm mataryalist düşünse sistemi ile gittiğimizde, 8 ayrı kitapta yazılı olan, istanbulun alınışı sırasında surların yıkılıp şehere girildiği gece gökyüzünü yeşil bir sisin kaplamış olduğu gerçeğini yalanlamış oluruz. bahsettiğim olay 8 ayrı kitapta yazmakta ve bunlardan 5i yabancı yazarların elinden çıkmış olan istanbulun alınışına dair yazılmış ayrıntılı kitaplar. hammer'ın osmanlı tarihinde bile yer almaktadır. şidmi sadece mataryellere dayanarak araştırma yaparsam eğer, o zaman bu olayı gerçekten olmamış kabul edip, 1 değil 2 değil 3 değil (benim bildiğim) 8 yazarı birden yalanlamış olurum. önceki sayfada bahsettğim, nasıl olduğu anlaşılamayan ve açıklanamayan ama olmuş olan tarih olaylarını da ortadan kaldırmış olurum. o zaman da taraf tutmuş olurum. günümüzde bile paranormal ve açıklanamayan olayların varlığı biliniyor. ve bunlar bu gün olmaya başlamadı geçmişte de vardı yani tarihte de varlar. bu noktada tarafsız olmak adına sadece mataryalist ya da sadece milliyetçi olarak almak yerine olayları, en popüler cevabı bulup 100 puanı almaktır tarafsız tarih araştırması. 2 kişinin dediği istisna ve göz ardı edilebilir ama 100 değişik kişiye sorduk (farklı ırk din ideoloji ve meslekten 100 kişi) ve en popüler cevabın bu olduunu sölediler. o zman doğru odur. ve tabiiki olayları incelerken asıl gücü büyük resimden alıcaz. kelebek etkisini unutmamak gerek. 2. dünya savaşında navaron adasındaki topların susturulmasının etkilerini ayrıntılı anlatırken, savaşın genelinde ne olduğunu bilerek mikro olayları makro olaylara bağlayarak bir ablatım yapmak başka, bir de navarondaki toplar susunca savaşı kaybettiler demek başka fln hehe. ayrıntıyı ararken geneli kaybetmemek lazım. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
olitere Mesaj tarihi: Kasım 23, 2010 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 23, 2010 Dragon diyalektik bir ideoloji değildir bir yorumlamadır .Bilimsel bir yöntemdir.Sen bu yorumlamayı ister kendi tezin için ister başkasının ki için kullanırsın.Diyalektik alfabenin harflerine benzer bu harfleri kullanmadan cümle kuramazsın . Nasıl bir cümle kuracağında senin ilgine kalmış Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Dragonmax Mesaj tarihi: Kasım 23, 2010 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 23, 2010 tabiki bir ideoloji değil. benim yazdıklarımda bir sorun mu var? yanlış mı yazıyorum bişileri? yazım hatası mı var?? [basite indirgeyelim, başka türlü anlaşamicaz yoksa =)] diyalektik en ilkel ve basit anlamı ile, bir fikri savunmada ikullanılan bir yöntem değil midir. evet bir yöntemdir. bir tartışma yöntemi de denilebilir. bir tezi savunma ve dopruluğunu ıspatlamada kullanılan yöntemlerden biridir. tüme varım tümdem gelim neyse diyalektik de odur değilmi. ben de DİYORUM Kİİİ (of sıkıldım ya); tarih araştırırken diyalektik kullanamazsın ÇÜNKÜÜÜÜ senin kanıtlayacağın veya savunacağın bir fikir olamaz tarihte, EĞER OLURSA sen bir taraf tutmuş olursun, o da tarih araştırması olmaz, tarihteki bir olay hakkında bir fikri savunmak olur okadar. hitlerin aslında yenilmeyebileceğini savunurken diyalektik kullanabilirsin ve gerçekten iyi bir şekilde anlatırsan tezini, birçok kişi aslında hitlerin savaşı kazanabileceğini düşünmesini sağlarsın. AMA bu tarih araştırmacılığı değildir, bu sadece varsayımlar üzerine teori kurmaktır. onun da tarih araştırmacılığı ile bi alakası yoktur. olsaydı kalsaydı demek sadece edebiyatçılıktır. bunu diyorum 2 gündür ayh baydım. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Öne çıkan mesajlar