Bone Mesaj tarihi: Ekim 29, 2009 Mesaj tarihi: Ekim 29, 2009 Son günlerde yaşanan tartışmalar üzerinden anlamadığım bazı unsurlar var. Bana şu konuları açıklayabilecek varsa sevinirim. 1) İrticayla mücadele raporu adı altında alt rütbeli kişilerin hazırladığı bir kağıt, neden tüm orduya malediliyor? Neden TSK'nin tümü bu rapor yüzünden suçlanıyor? Bizzat Genelkurmay tarafından mı hazırlandı? Yoksa Kuvvet Komutanlarının ortak hazırladığı bir operasyon mudur? 2) İrticayla mücadele raporunun içeriğinde bu kadar mühim olan ne var? Tayyip Erdoğan Pakistan'da "Temennim odur ki belge doğru çıkmasın. Böyle bir bedeli Türkiye Cumhuriyeti Devleti kaldıramaz" demiş. Bunu diyecek kadar önemli nedir o dosyada? Ülkedeki irticacı örgütlerle ilgili olduğu söylenen bir belge neden bu kadar abartılı bir olay gibi tanıtılıyor? Genelkurmay tarafından darbe yapma hazırlığıymış gibi neden gösteriliyor? Ordudan birisinin Türkiye'deki irticacı örgütler hakkında hazırladığı bir rapor neden bu kadar abartılıyor? 3) Sahte olduğu söylenen bir belgenin -gerçek olsa bile asıllarının tamamen yokedilmiş olacağına rağmen- "ıslak imzalı" bir fotokopisi çıktığında, neden bu fotokopiyi göndereni tespit edip sorgulamıyorlar da, gönderilen belge %100 gerçek sayılıp yazan kişiler suçlanıyor? Hukuğun temelinde suçlanan kişinin karşısında onu suçlayanın da yargı sürecinde bulunması ve suçlamak için sunulan belgelerin kanıt niteliği taşıması gerekmez mi? Sen bir kişi suçlandı diye, kimin suçladığına ve neden suçladığına bakmaksızın neden suçlanan kişiyi o suçu %100 işlemiş gibi yargısız infaz yaparsın? Ayrıca Böyle bir belge suç unsuru taşıyorsa, belgeyi bulan ve bunu tehdit ve şantaj amacıyla kullanmış kişinin de suç işlemiş olması gerekmez mi? Ergenekon yargılama sürecinde de hayali insanlar tarafından ortaya konulan hayali belgeler %100 gerçek kanıt olarak yansıtılmıştı. Bu tip şeylere Türkiye'deki hukuk sistemi nasıl izin veriyor? 4) Bu olay sonucunda Türkiye Cumhuriyeti ordusu hakkında "rezil", "zavallı", "lekeli", "kaypak", "milletten kopuk", "mezhep kışkırtıcısı", "Genelkurmay Başkanı açığa alınmalı", "Onuncu Yıl Marşı’ndan nefret ediyorum", "kirli", "sahtekar", "ihanet planı yapıyor", "TSK cuntalaşmış", "suçüstü yakalandı", "mafyatik", "bunlar orada oturduğu sürece rahat uyuyamayız", "bunlara silah emanet edilir mi", "çetelere sahip çıkıyor", "genelkurmay başkanları padişahçılık oynuyor" gibi iftiralarda bulunulmuş. Bu iftira, kışkırtma ve suçlamaları yapanlar neden yargı önüne çıkarılmıyor? Ergenekon süreci kapsamında suçu olmamasına rağmen önüne gelen fişlenirken, tutuklanırken, ve öldürülürken, neden Türk ordusuna bunca küfürü eden kişiler elini kolunu sallayarak dolaşıyor? Neden Türkiye'deki hukuk sistemi bu kişilere tepkisiz kalıyor? Neden Türkiye'de orduya her türlü aşağılık lafı sarfetmek bu kadar serbest bırakıldı?
Rerore Mesaj tarihi: Ekim 29, 2009 Mesaj tarihi: Ekim 29, 2009 1)çünkü asker emir eridir, üstü emretmeden bişey yapamaz
odiflame Mesaj tarihi: Ekim 29, 2009 Mesaj tarihi: Ekim 29, 2009 80 darbesi ile yarattığı canavar tarafından yok ediliyor.tıpkı frankeinstein gibi.kendileri yaptılar yaptıklarının cezasını çeksinler.iyi oluyor.18 ine gelmemiş gençleri asarak ülkeyi kurtarmışlardı hadi şimdi ülkeyi fethoculardan kurtarın :)
mani Mesaj tarihi: Ekim 29, 2009 Mesaj tarihi: Ekim 29, 2009 Rerore said: 1)çünkü asker emir eridir, üstü emretmeden bişey yapamaz 27 mayıs diyorum ve düşüncelerin temeline TNT yerleştiriyorum. 27 mayıs emir-komuta zincirinin nasıl yok olduğunun kanıtıdır. ve askeriyeye çok büyük zararları dokunmuştur ne yazıkki.
Horizon Mesaj tarihi: Ekim 29, 2009 Mesaj tarihi: Ekim 29, 2009 1- Bunun cevabı soruşturma ile belli olacak. Ama şu ana kadar eski askeri hakimler olsun diğer bilir kişiler olsun bu içeriğe sahip ve bu tarz bir belgenin alt tabaka rütbeli askerler tarafından yapılamayacağını belirtiyorlar. 2- Sorunda kendi cevabını vermişsin ve TSK'nın görevini yanlış algılamışsın yada belgenin içeriğini tam bilmiyorsun. TSK'nın görevi siyasi partilere komlo kurmak veya belli cemaatleri yıkmak için illegal teşebbüslerde bulunmak değildir. TSK'nın hiçbir şekilde illegal şekilde yapmasına izin verilen bir görevi yoktur. Bununla ilgili birçok yazı bulabilirsin hukukçulardan ve eski görev yapmış insanlardan. 3- Islak imzalı fotokopi olmaz. Islak imzalı demek orjinal belge demektir. Hem bu belgeyi sızdıranı hem de belge ile alakalı soruşturma gerçekleşiyor şu an zaten. Genel anlamda yapılan yorumlar "eğer belge gerçek ise" şeklinde başlıyor. Adli tıpın raporu mahkeme tarafından doğru görülürse ozaman %100 gerçek diyebiliriz. Yargısız infaz yapanlar olabilir tabi. O da onların ayıbı. 4- Saydığın tüm sıfatlar hakaret değil , bazıları kendini aşmış. Bunlar yeni de değil , her hakaret her küçümseme mahkeme konusu olsa 237652376524786 tane dava olurdu şimdi. Belge ve muhtemel hazırlayanlar ile ilgili geçmişten bir örnek verelim. Murat Bardakçı'nın yazısı.. 9 Subay paragrafını özellikle okumanızı tavsiye ediyorum. Tarih ve tekerrür gibi.. "Murat Bardakçı" said: Murat Bardakçı Binbaşı Samet Kuşçu'yu hatırlayanımız kaldı mı? 28.10.2009 17:29:48 "İRTİCA ile Mücadele Eylem Planı" tartışmaları, Ergenekon savcılarına gönderilen ihbar mektubuyla yeni bir şekle büründü. Hele, vârolup olmadığı uzun zamandan buyana tartışılan ıslak imzalı belgenin de bu mektubun ilişiğinde olmasıyla iş daha da karıştı. Soruşturma devam ettiği için, bazı subayların hakikaten darbeye kalkışıp kalkışmadıkları konusunda şimdiden birşey söylemek doğru değil ama, savcılara yollanan ihbar mektubu, Türkiye'de bir konudaki geleneğin hiç değişmediğini gösteriyor: Hükümetlerin, darbe hazırlıklarından ancak yapılan ihbarlar sayesinde haberdar olabildiklerini... İlk örnek, bundan tam 150 sene öncesine, 1859 Eylül'ünde yaşanan ve tarihlere "Kuleli Vak'ası" diye geçen darbe girişimine aittir... Tahtta bulunan Sultan Abdülmecid, Tanzimat Fermanı'ndan sonra bir de "Islahat Fermanı" yayınlamış, Müslümanlarla gayrımüslimler hukuken eşit sayılmış, işkence kâğıt üzerinde yasaklanmış ve her dalda reformlara gidilmişti. O günlerin İstanbul'unda bir gece duvarları üzerinde "gavûr padişah" yazılı kâğıtlar kapladı. "Padişah gâvur oldu, din elden gidiyor, medreseleri bile kapatacaklar" deniyordu. Saray ve hükümet, reforma karşı çıkan kesimi tamamen kaybetmemek maksadıyla, önceleri bu gibi protestolara ses çıkarmaz gibi göründü. HEPSİ SÜRGÜN EDİLDİ Ama, hükümete 14 Eylül sabahı gelen bir ihbar herşeyi değiştirdi: İhbarın sahibi Tatar Hasan adında bir "mirliva", yani tuğgeneral idi. Bazı askerlerin medrese hocalarıyla beraber gizli bir örgüt kurduklarını, padişahı öldürüp hükümeti dağıtmak ve İslâmi bir yönetim tesis etmek istediklerini söylüyor; "Herşeyin başında Şeyh Ahmed adında bir hoca var. Fazlullah ve Kütahyalı İsmail adındaki diğer iki şeyhle anlaştı, bazı subayları da tarafına çekti ve Kılıç Ali Paşa Camii'nden idare edilecek bir darbenin hazırlığına giriştiler" diyordu. Hükümet hemen işin içinde oldukları iddia edilen 41 kişiyi tutuklattı ve tutuklular Çengelköy'deki Kuleli Kışlası'na kapatıldılar. Kışlada 25 gün devam eden muhakeme, şeriatçı darbe hazırlığının tahmin edilenden de büyük olduğunu gösterdi. Sanıkların bazısı idama mahkûm edildi, bazısı da kürek, hapis, sürgün ve kalebendlik cezalarına çarptırıldılar. Sultan Abdülmecid idamları hapse çevirdi, mahkûm olanların tamamını sürgüne gönderdi, ihbarı yapan Tatar Hasan Paşa da terfi etti. 9 SUBAY OLAYI Hatırlayanı acaba kalmış mıdır? Hükümete bir diğer darbe ihbarı Kuleli Vak'ası'ndan 98 sene sonra, 1957'de yapıldı ve tarihler bu hadiseyi "9 subay olayı" diye yazdılar. İhbarı yapan, Samet Kuşçu adında bir binbaşıydı. Adnan Menderes Hükümeti'ni devirmek isteyen dokuz kişilik bir cuntaya dahil olmuş ama kendisiyle beraber olanlardan bazılarının Menderes'e sadık kaldıkları endişesine kapılınca ilk ihbarı kendisi yapmak istemiş ve zamanın Savunma Bakanı'nı hazırlıklardan haberdar etmişti. Neticede subayların dokuzu da tutuklanıp mahkemeye çıkartılmış ama bir tuhaflık yaşanmış ve darbe hazırlayan subaylar beraat etmişler ve sadece ihbarı yapan Samet Kuşçu mahkûm olmuştu. Sonrası, mâlum... Darbe iki sene sonra, 27 Mayıs 1960'ta geldi ve darbecilerin arasında o tarihten iki sene önce, darbe hazırlığı suçlamasıyla yargılanıp beraat eden subaylar da vardı. Bizde hiç değişmeyen gelenek, işte budur: Hükümetler darbe girişimlerinden istihbarat birimleri vasıtasıyla değil, ihbarlar sayesinde haberdar olmuşlardır ve başarılı olan darbeler, hazırlıkları ihbar edilmeyen darbelerdir.
Wispy Mesaj tarihi: Ekim 29, 2009 Mesaj tarihi: Ekim 29, 2009 1- Gördüğüm kadarıyla bütün orduya mal edilen birşey yok. Ama ordu içinde bir kesimin siyasete karıştığı ifade ediliyor. Ayrıca emir komuta zinciri içinde böyle bir belgenin en tepesinin albay olması gerçek midir, daha tepesi var mıdır, araştırılması gerekiyor. TSK'dan beklenen bu belgeyi hazırlayanların tasfiye edilmesi, GKB'dan erine kadar hepsi darbeci bunların gibi bir yaklaşım görmedim insanlarda. 2-Ordunun medyayı kullanarak hükümeti bitireceğiz demesi doğrudan siyasete müdahaledir. Silahlı gücün doğrudan ya da dolaylı yönetime müdahalesi yanlıştır. Cemaatleri bitirmek ordunun görevi değildir. Yalancı delillerle komplo kurmak hiç değildir. 3-Islak imza orjinal belge demektir. Soruşturma şu anda devam ediyor. Hukuki olarak kimse suçlu değil şu anda ama bu belge de aleyhlerinde gayet somut bir delil. Hükümet de sallandırın bu Dursun Çiçeği ve üstlerini demiyor, eğer gerçekse TSK gereğini yapmalıdır diyor.
Milamber Mesaj tarihi: Ekim 29, 2009 Mesaj tarihi: Ekim 29, 2009 tüm orduya mal etmiyorlarda o askerin üst kademesindekilerde suçlanır. şimdi iki şık var belge doğruysa: birincisi belgeyi komutanı hazırlattı yukarı doğru gider o suçlama işi ki senin siyasi hükümeti devirmek gibi bir görevin yok belgeyi okumadan yazılanlardan söylüyorum bunu. siyasilere karşı komplo kuramaz plan yapamazsın suçtur. ikincisi bu asker kendi başına böyle bir plan yapar ama komutanı olarak senin bundan haberin olmaz. genç subaylar konusu gibi sakıncalı bir durum komutanından habersiz kafasına göre savaş planı yapamazsın haberi yoksa otorite eksiği vardır demektir
Soris Mesaj tarihi: Ekim 29, 2009 Mesaj tarihi: Ekim 29, 2009 Demokrasiye müdahele lafına bayılıyorum türkiyede hiçbir zaman demokrasi olmadı ki kim neye nasıl müdahele ediyor onu anlamadım? Ha tayyip demokrasiyi friendly_fire ın açılması sanıyorsa büyük yanılgılar içinde zaten kendisi.
SeaGle Mesaj tarihi: Ekim 29, 2009 Mesaj tarihi: Ekim 29, 2009 işte biz böyle diye diye demokrasi olmadı arkadaşım, iki taraf da kendi üzerine düşeni yapmadı hiçbir zaman demokrasi olmadı o zaman salla gitsin darbe marbe müdahale, güzel mantıkmış. Sittinsene de olmaz demokrasi bu mantıkla.
balon Mesaj tarihi: Ekim 29, 2009 Mesaj tarihi: Ekim 29, 2009 1-işin içinde kimin olduğu belirsiz. 2- terörist damgası yiyecek bu işi yapan , çünkü illegal yoldan hükümet devirme olay. Genelkurmay Başkanının bu ithamla kalması da baya ağır .
Ardeth Mesaj tarihi: Ekim 29, 2009 Mesaj tarihi: Ekim 29, 2009 mani said: Rerore said: 1)çünkü asker emir eridir, üstü emretmeden bişey yapamaz 27 mayıs diyorum ve düşüncelerin temeline TNT yerleştiriyorum. 27 mayıs emir-komuta zincirinin nasıl yok olduğunun kanıtıdır. ve askeriyeye çok büyük zararları dokunmuştur ne yazıkki. epic fail olmuş bu üzgünüm. zaten 27 mayıs darbesinde ordunun zıvanadan çıkması, onbaşıların darbe yapması vb olaylar üzerine çok sıkı bir emir-komuta zinciri kuruldu. hatta silahlı kuvvetler birliğinin kurulmasının bir amacı da bu yanılmıyorsam
mani Mesaj tarihi: Ekim 29, 2009 Mesaj tarihi: Ekim 29, 2009 valla kural koymak demek illa o kuralın uygulanabildiğini göstermez. ona bakarsan demokratik hukuk devletinde yaşıyoruz. anayasa böyle diyor. AKP her geçen gün devrim yapıyor falan. akan musluğun vidasını sıksa devrim oluyor o derece. 27 mayıs ihtilali yada darbesi ne derseniz deyin ordudan bir takım şeyler götürmüştür. emir komuta zinciride alacağı kadar darbe almıştır. yekpare bir yönetim yok yani orduda. İstenildiği kadar kural konulsun verilen hasar çoktan verildi. hele hele orduda irticai faaliyetlerin arttığı bilinirken nasıl emir komuta zincirinden bahsedilir. dışarı sızan belgeler, generallerin haberi olmadan alt seviyede oluşan gruplar bunun örneği. hatta Hilmi Özkök dönemi mesela. eğer bu belge hazırlandıysa mesela bu albay tarafından ve bunun bilgisi kuvvet komutanlarında yoksa yada genelkurmay başkanında yoksa bu emir komuta işlemiyor demektir.
Öne çıkan mesajlar