WhiteDagger Mesaj tarihi: Nisan 7, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Nisan 7, 2009 Kaskım , tamam . Mont , tamam . Eldivenler , tamam . Dizlikler , tamam . Ben , Tamam . Aklımda belli bir rota yoktu. Nasıl olsa yol beni bir yerlere yönlendirir diyerek atladım motoruma ve yol yapmaya başladım. Misi köyünden geçerek doğancı barajına ulaştım. Kilometre sayacıma gözüm takıldı. Bu şekilde gezmek için erkenmi değilmi diye düşünürken aklıma "..bekleyecek kadar vakit yok, hayat bir kere yaşanır, bunun tekrarı yok " sözü geldi ve devam etme kararı verdim. Karşımda 2 seçenek vardı. 1 - Kemalpaşa'ya gitmek 2 - Keles'e gitmek 2. yi seçtim.Bu şekilde uzun zamandan beri yapmak istediğim Uludağın Güney yüzünü görmeyide yapabilecektim. Yol almaya devam ettikçe doğru bir karar verdiğimi anladım. Uludağ kendini ortaya çıkarmaya başlamıştı. Yolda kayalar kazılarak açılmış bir bölümde durduğumda , kazılmış olan kayaların içinden Uludağın Özünün kaynamakta olduğunu görünce , kendi ellerimizle ne kadar zarar verdiğimizi düşünmeden edemedim.Bu su damarı nereyi besliyordu acaba yol yapılmadan önce ? En sonunda Keles'e varmıştım ve oldukça acıkmıştım. Gözüme kestirdiğim ilk lokantaya girdim.Az ama öz çeşit vardı. Yemekten sonra ise saatin erken olduğunu görüp buradan Bursa- Eskişehir yoluna inemezmiyim diye düşündüm. Bu şekilde Uludağın çevresinide dolaşmış olacaktım. Çevreden insanlarla konuşarak yol sordum. Pek bilen çıkmadı . Ama şanslıydım. Kamyoneti ile köy köy gezerek balık satışı yapan bir abimiz yol tarifini yaptı. Çayımıda içerek yola düştüm. Bundan sonraki güzergahım ise ; Keles'ten Kocakavak üzerinden Karaköy'e geçmek oradan Domaniçe geçerek İnegöl'e inip Bursa'ya dönmekti. Ve Uludağ'ın karlı doruklarını Doğu ucundanda gördüm ilk defa. Bu ana kadar ılık ve keyifli olan yolculuğum yüksekligin artması ve Korumalı pantalonum olmaması sebebi ile biraz üşüyerek devam etti. Km sayacıma baktığımda ise keyfim yerine gelmiş ve içim ısınmıştı. Kocayayla geçidinden İnegöle doğru inmeye başladım. Saatin ilerlemiş olması sebebi ile İnegöl'de köfte yeme isteğimi bastırarak Bursa'ya devam ettim. Ama yolda dinlenmek için Gölbaşı'nda bir mola kaçınılmazdı. İyiki durmuşum manzara çok güzeldi. Yapmış olduğum gezi ve uzun zamandan beri plandığım Uludağ'ın çevresini dolaşma planımı başarmış olmamdan dolayı keyiflenmek hakkımdı ..... Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Laorx Mesaj tarihi: Nisan 7, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Nisan 7, 2009 İmrenerek okudum, büyük zevk valla. İlerde yapıcağın yolculuklarıda bekliyorum, biraz daha uzun kilometrelere(tu) Birde dikkatli sürüşler, kaskını çıkarma hiç=) Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
hoccemama Mesaj tarihi: Nisan 7, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Nisan 7, 2009 herşey çok güzelde o motorla yapılıcak gezi değil :) Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
deadwoll Mesaj tarihi: Nisan 8, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Nisan 8, 2009 Yanlış hatırlamıyorsam o tip motorlar uzun yolculuklarda kullanılıyordu, bizim yazlığa bir motorlu grubu gelmişti çünkü bir ara ( çatalca tarafı, Istıranca-Karadeniz gezisi yapıyorlarmış) motorların temel özelliklerini bilmesem de şaseleri böyleydi. Anladığım kadarıyla doğa koşullarına daha elverişliler yapı itibariyle. Harleyler falan daha çok otoyol maceraları için. Tabii yamuluyor da olabilirim. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
aquila Mesaj tarihi: Nisan 8, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Nisan 8, 2009 motor ne kadar yakti? Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Mille Mesaj tarihi: Nisan 8, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Nisan 8, 2009 kilometrede 140bin yakiyodu gecen senenin fiyatiyla Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
aktiftablet Mesaj tarihi: Nisan 9, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Nisan 9, 2009 hoccemama said: herşey çok güzelde o motorla yapılıcak gezi değil :) gerçekten özgür, asi ruha sahipsen, maceraperestsen mobiletle de yaparsın. Motosiklet ruhu devasa touring motorlarda doğmadı :) Süper gezi olmuş, tebrik ederim. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
DoruK Mesaj tarihi: Nisan 9, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Nisan 9, 2009 deadwoll said: Yanlış hatırlamıyorsam o tip motorlar uzun yolculuklarda kullanılıyordu, bizim yazlığa bir motorlu grubu gelmişti çünkü bir ara ( çatalca tarafı, Istıranca-Karadeniz gezisi yapıyorlarmış) motorların temel özelliklerini bilmesem de şaseleri böyleydi. Anladığım kadarıyla doğa koşullarına daha elverişliler yapı itibariyle. Harleyler falan daha çok otoyol maceraları için. Tabii yamuluyor da olabilirim.Harley kullanan adam zaten sevdalısıdır, her yerde kullanır. Türkiye'de harleycilerin yaz kış turları oluyor, yazın güney sahilini turluyorlar mesela, o garip yollarda gidiyorlar günlerce. Aslında pek konforlu bir yolculuk sunmuyor ama hastası olan adam kullanıyor işte. Şahsen param ve biraz sağlam vücut kasım olsa ben de isterdim büyük ihtimalle, inanılmaz bir alet çünkü. Yine de bu tip geziler için en uygun araç bir enduro olur tabii, gerek konfor gerek keyif açısından. Gezi de harika, bazen böyle kopup gidesim geliyor uzaklara, gitsem bi daha beni getiremezler herhalde =) Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
ginaly Mesaj tarihi: Nisan 9, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Nisan 9, 2009 oha cogzel. emegine saglik. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
vivavale Mesaj tarihi: Nisan 9, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Nisan 9, 2009 off abi hayalimi gerçekleştirmişsn valla on numara olmustur o gezi.her şey güzelde sen yoksun bi de çayın yanında sigara yok :D motor da yanılmıyosam yamaha ve çok kullanışlı bi motor,ayrıca çok az benzin harcıo.ve eğer motoru açmışsan yani surat yapmaya alışkınsa motor km sayacı 140 ı geçebiliyo.. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
hoccemama Mesaj tarihi: Nisan 9, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Nisan 9, 2009 vivavale said: ve eğer motoru açmışsan yani surat yapmaya alışkınsa motor km sayacı 140 ı geçebiliyo.. yokuş aşağı yapar anca 140. yokuşunda baya dik olması lazım tabi küçümsemek için demiyorum. bende de 125 cclik motor var :) Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Agmahan Mesaj tarihi: Nisan 11, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Nisan 11, 2009 adının levent olma ihtimali var mı,tabi bursa ve mavi motor u olan çok kişi vardır da Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
dasaaa Mesaj tarihi: Nisan 11, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Nisan 11, 2009 levent değil erdinç'miş.. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
WhiteDagger Mesaj tarihi: Nisan 17, 2009 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Nisan 17, 2009 DoruK said: deadwoll said: Yanlış hatırlamıyorsam o tip motorlar uzun yolculuklarda kullanılıyordu, bizim yazlığa bir motorlu grubu gelmişti çünkü bir ara ( çatalca tarafı, Istıranca-Karadeniz gezisi yapıyorlarmış) motorların temel özelliklerini bilmesem de şaseleri böyleydi. Anladığım kadarıyla doğa koşullarına daha elverişliler yapı itibariyle. Harleyler falan daha çok otoyol maceraları için. Tabii yamuluyor da olabilirim.Harley kullanan adam zaten sevdalısıdır, her yerde kullanır. Türkiye'de harleycilerin yaz kış turları oluyor, yazın güney sahilini turluyorlar mesela, o garip yollarda gidiyorlar günlerce. Aslında pek konforlu bir yolculuk sunmuyor ama hastası olan adam kullanıyor işte. Şahsen param ve biraz sağlam vücut kasım olsa ben de isterdim büyük ihtimalle, inanılmaz bir alet çünkü. Yine de bu tip geziler için en uygun araç bir enduro olur tabii, gerek konfor gerek keyif açısından. Gezi de harika, bazen böyle kopup gidesim geliyor uzaklara, gitsem bi daha beni getiremezler herhalde =) [hr] Neden Enduro Kullaniyorum ? Cross’u, Chopper’ı, Sportsbike’ı, Touring’i ve Enduro’su. Hepsi motosiklet diye sınıflandırılsa da hepsinde bir diğerinde olmayan özellikler var.Cross, çamurda, kumda, toprakta kolaylıkla yol alıp, 10-15 mt. Yükseldikten sonra olanca hızıyla yere inip yoluna devam edebilirken, Chopper’larla çok keyifli relaxed, nostaljik saatler yaşanabiliyor. Sportsbike’larla (cadde diye bilinen asfalta bağımlı motorlar) yaşanan ivmeyi ise yeryüzünde sadece birkaç vasıtada yaşayabiliyorsunuz. Bir Touring’le de hiç yorulmadan yüzlerce kilometre yol alınabiliyor. Bunlar tabiki türlerin sadece birkaç özelliği. Bütün bu çeşitler, zaman içinde kullanıcıların değişen ve gelişen isteklerini karşılamak için tasarlanmış ve üretilmiş. Enduro da bu çeşit yelpazesinde çok değişik bir konuma sahip. Çünkü Enduro bütün türlerin bazı özelliklerini bünyesinde taşıyan özel bir karışım, lezzetli bir kokteyl. Enduro, her türlü yol koşulunda, rahat ve güvenli yol alabilen bir motosiklettir. Uzun amortisörleri ve geniş tekerlek çapı sayesinde çukurlardan çok az etkilenir. Gidonu yüksektir ve tutulduğunda kolların arası açıktır. Böylece motora daha kolay hakim olunmaktadır. Şanzıman dişli tahvil oranları sayesinde torque yüksektir ve tırmanma kolaydır. Genelde tek ya da iki silindirlidirler. Dolayısıyla 4 silindirli, 4 karbüratörlü, 4 bujili ve 16 sübaplı bir motordan daha az arıza yaparlar, yapsa da müdahalesi kolaydır. Zaten bu motorlar Paris-Dakar gibi zorlu yarışlarda edinilen deneyimlerin ışığında üretilmektedirler. En zor doğa şartlarında en uzun yolculuğu bir Enduro ile yapabilirsiniz. Çünkü vücudun oturuş açısı insanı en az yoracak şekilde dizayn edilmiştir. Ayrıca Carpal Tüneli Rahatsızlığı Enduro sürücülerinde çok az görülmektedir. Otomobil ve diğer vasıtalarla gidilemeyecek bir yere Enduro ile gidilebilir, tatillerde de fazla yük taşıma kapasitesi ile en kullanışlı sınıfta yer almaktadır. Çıkılan tatillerde asfalta bağlı kalmayıp hemen her türlü zeminde, dağ yollarında kullanılabilir, nehir yataklarından geçilebilir, doğanın en bakir köşelerine girip doğa ile tam anlamıyla bütünleşilebilir. Önemli bir konu da Enduro ile yapılan kazaların diğerlerine oranla azlığı, ölümlü kazaların çok az duyulmuş olması. (1994 yazında İstanbul’daki 7 ölümlü kazanın altısı Süpersport, biri streetbike ile yapıldı) Bilinçsiz tüketici cenneti olan Türkiye’de çoğunluk için en önemli özellik alacağı şeyin fiyaka katsayısı ve dış görüntüsüdür. Enduro’ların sahiplerine verdiği mutluluğun ve huzurun çok açık ve sarih bir ispatı, piyasada 2. el satılık Enduro’ların diğerlerine oranla yok denecek kadar az olmasıdır… Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Rotweiler Mesaj tarihi: Nisan 17, 2009 Paylaş Mesaj tarihi: Nisan 17, 2009 O motor kullanılmaz? Şakamısın allasen? Yamaha YBR-125 o yanlış anlamadıysam... Bildiğin melez... Gayet iyidir uzun yolda. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
WhiteDagger Mesaj tarihi: Nisan 18, 2009 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Nisan 18, 2009 "Datça - Bursa " yaptıgım en uzun yol 1 gunde.. yaklasık 11 saat surdu . Tek sıkıcı yanı ana yolardan gitmekti. Bursa dan Datçaya 2 günde gittim. Tamamen ilçe ve köy yollarından , iç ege den geçerek . Oldukça keyifli idi. Motorun buyuklugu özellikle stabilize yolarda o kadar fark etmiyor. Sadece sele rahatlığı açısından fark var bence. Sonucta buyuk motorla toprak yollarda 70 km/st ortalamayı pek nadir gececek sürücü var. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Öne çıkan mesajlar