Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

İnsanlık gerçekten ileri mi gidiyor ? Medeni olmanın kriterleri nedir ?

Giovanni

Son yazan: Giovanni
yeri: Konu Dışı

 Paylaş

Öne çıkan mesajlar

ShadowFury Grand Master

ShadowFury

Mesaj tarihi:
Mesaj tarihi:
İnsanlık aynı insanlık. 10000 yıl öncekinden gıdım farkı yok.
Artık 5 milyon adamın eline kılıç verip savaş alanına salmak yerine 50 bin adamın eline tüfek verip savaş alanına salıyolar, o kadar. Ha, bi de uçak filan icad oldu, tepeden bomba atıyolar bonus olarak. Zihniyette pek bi değişim yok ama.

Tamam, bilim teknoloji filan gelişti, hastalıklara çare bulundu, insanların yaşam standartları öküz gibi arttı da bu biraz kısır döngü. Zira yaşam standartları arttıkça insan sayısı da artıyo, çünkü ölüm oranı azalıyo, eh bu durumda da daha fazla insana daha fazla yaşam standartı sağlamak gerekiyo. Kaynaklar da kısıtlı, herkese yetmiyo, ki günümüzdeki durum da bu. Böyle olunca da güçlü olan güçsüzün kaynaklarının da üzerine çöküyo.

Medeni olmanın kriterleri dersek;
İnsan hakları, özgürlük, eşitlik filan denir klasik olarak. Ama bunu derken "arkadaşlar hepimiz eşitmişiz, bakın burda yazıyo", "höt yapmazsan yakarım" gibi kurallarla değil insanın kendi bilinciyle akıl etmesi gerekli.
-ki bu noktada da bir kısır döngü var, çünkü bu durum biraz -hatta bayağı bi- ütopik ve her insanın bunu kendi başına akıl edip kavrayacağı bir dünya için 100- IQ ya sahip insanların topluca imha edilip gen havuzundan temizlenmesi ya da kısırlaştırılması filan gerekli, bu da ilk maddeyle çelişiyo zaten.
Gerçi sonlara doğru self ownage oldu biraz, ama bana ibret olsun diye silmiyorum eheh^^ nası kurtarsak? ııı...

Tabii eğitilmeleri ve bilinçlendirilmeleri filan da mümkün olabilir, köpekler bile eğitilebiliyo yani, ancak toplumların cehaletini sömürererek hayatta kalan bir sistem içinde yaşıyoruz, ve bu sistem kendi kendisini besliyo. Yani bu da ayrı bir kısır döngü, halk cahilleştikçe yöneticiler daha da güçlenir, yöneticiler güçlendikçe halk daha da cahilleşir. Yani toplumu bilinçlendirme kısmı biraz zor. Hatta işin ütopik boyutu tamamen bundan ibaret.

Son paragrafı da akepeye laf atmak için yazdım, tamamdır.

Asıl konuya dönersek;
modernite=/=medeniyet
medeniyet daha çok kültürle alakalı bir konu.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş
cengizhan66 Community Regular

cengizhan66

Mesaj tarihi:
Mesaj tarihi:
dunyada medeniyetmi kaldi yav avrupa birligi denilen sey koca bi halklar hapishanesi olmus
abd dedigin kendi vatandasini olduren takip eden dinleyen hicbi ozgurluk vermeyen fasit bir devlet
(bknz 11eylulde nasil kendi vatandasini bombalayarak oldurdu usa)
cia sie fbi mi ne onlar ihic saymadim :)
bizim devlete gelecek olursak bizim delvete en medeni sey bas ortu ve carsaftir iran bu konuda cok ileri oldugundan eyer medeni ulke varsa o da iran dir ehehehehe
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş
ginaly Grand Master

ginaly

Mesaj tarihi:
Mesaj tarihi:
Medeniyetin kriterlerini belirleyen ülkeler aynı zamanda bugün en medeni dediğimiz ülkeler.

Oha avrupa amerika medeni diyoruz mesela. Neye göre diyoruz bunu? Adamların yaşam standartını medeniyet baz noktası olarak kabul ediyoruz. O noktada olmadığımız sürece de daha az medeni olmuş oluyoruz.

Bahsi geçen baz nokta da insan hayatının güvenliği, sağlık koşulları, temiz suya erişim, hijyen koşulları, ulaşım ve iletişim olanakları falan gibi şeylerden oluşuyor.

Minör olarak baktığımızda aslında biz de kendimizi dünya medeniyetiin ilerisinde tanımlayabiliriz. mesela bizde minibüs-dolmuş diye bir kavram var. öyle bir toplu taşıma sistemi düşünün ki elinizi kaldırdığınız yerde duruyor, istediğiniz yerde de iniyorsunuz. bundan daha çağdaş daha özgürlükçü daha hayatı kolaylaştran bir sistem var mı dünyada.

Tuvaletten sonra götümüzü yıkıyoruz biz. Hijyen işte. Evimize ayakkabıyla girmiyoruz. Hijyen. Ama kokoreç diyince türkiye hijyenik değil oluyor.

7/24 açık çorbacılarımız, restoranlarımız var. İnsanların sürekli olarak yiyecek-içeceğe ulaşımı var yani. Daha ne olsun.

Ortalama 120-130 m2'lik evlerde oturuyoruz. Genişlik, rahatlık, ferahlık. Ama yok, bu medeniyeti kriteri değil. Neden? Çünkü avrupada ev önemli bir kavram değil.

Evlenmeye kalktığımız zaman gerek aile desteği, gerekse "altın takmaya dayalı havuz sistemi" sayesinde çok daha rahat koşullarda evlenme şansımız var. Ne güzel bir olay işte, yeni evli çiftlerin hayat standartı yüksekten başlamış oluyor. Medeniyet işte.

Bunun gibi bir sürü örnek verilebilir.

Buradaki sıkıntı, medeniyetin bağımsız bir kavram olarak bulunmaması. Kim en güçlü ise onun toplumsal seviyesi en medeni olarak kabul görüyor.
Önemli olan güçlüden, güçsüzden bağımsız olarak, insanların kendi içlerinden gelen yahut sanat ve felsefe yoluyla edindikleri, temel doğru olarak kabul ettiğimiz kavramlara sahip olmak. Nedir bunlar barış, kardeşlik, doğruluk, iyilik, hedehödö.

Ha tabi bu barış kardeşlik hedehödö kavramlarının da insanlar tarafından oluşturulduğunu düşünürsek o da ayrı bir topik konusu derim.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş
Kartan Proficient

Kartan

Mesaj tarihi:
Mesaj tarihi:
Her milletten, tüm insanların var olabilecek en üst "bilince" eşit şekilde ulaşması imkansız.
Böyle kışkırtıcı bir cümleden sonra bir soruyla devam edelim:
Basit düşünelim,millet,devlet,din kavramları olmasaydı,bunları geçtim, aile kavramı bile olmasaydı, sizin varlığınızı tehdit eden biri olsa onunla konuşmaya mı savaşmaya mı çalışırdınız? Etkiye tepki doğamızda -doğada- var ve ne kadar medeni olduğumuzu,ne kadar uygar hayvan olduğumuzu düşünürsek düşünelim,insan egoisttir,bu da varlığının temelidir. Eh medeniyet dediğimiz de "bir değil çok olmanın" getirdiği gücün farkındalıktır.

Millet olmak, birbirlerine fiziksel,tarihsel ve ananesel (nasıl kelime bu (: ) benzerliğe sahip insanların birlikte güçlü olmasından doğduysa devlet olmak da sahip olunan toprak parçasının verdiği güçten doğmuştur. Dinin varlığı ve devamlılığı, sabit,değişmeyen bir gerçeğe -belki hayale?- inananların birbirinin hakkını gözetmesi ve güçlenmesi ile oluyorsa masum olduğunu düşündüğümüz aile kavramı bile, büyüyen bir insanın yaşadığı ortamın zorluklarına direnmesi gereksiniminden doğmuştur. Aile örneğini uzatalım, adölesan çağa erişinceye kadar ailemize bağımlıyken sonrasında kopmaya çalışmıyor muyuz? Ergenlik denen şey, bireyin aslında yalnız olduğunu farketmesi,yetişkinlik denen de "yalnız bireyin" içinde bulunduğu topluluğun bir parçası olduğu,onunla alışveriş halinde bulunduğu sürece ayakları üzerinde durabileceğini farketmesi değil mi?Bu yüzden kişisel bölümü "depresyondayım,kız-erkek arkadaşımdan ayrıldım perişanım,üniversiteye girdim sıkılıyorum" mesajlarıyla dolu değil mi?Bakınız bu konuların hepsi belli yaş aralığının söyledikleri(öyle bir dedim ki sanki 70 yaşındayım)

Eh bu kadar fikirlerini açıkladın,niye o zaman farklı millet,devlet ve dinin bireyleri, birbirinin hakkını ortak bir medeniyet çerçevesinde gözetmiyor diye sorarsak bunun da cevabı, yine varlığını sürdürme,tanrıya özenme isteğidir(buna döneceğiz). Eski çağlara gidelim,siz varoluşunu farkeden ilk insansınız diyelim:
-"Çok ve fazla sayıda olmanın getirdiği güç,beni öldürmek isteyenlerden koruyor ve varlığımı devam ettirmemi sağlıyorsa daha fazla güçlenerek varoluşumu daha da temellendirebilirim.Elimde ne var,benim gibi bir şey yapmayı bilmeyen,sadece yaşayan ve sayı fazlalığı olan insanlar.Ve ayaklarımın altındaki toprak... İnsanlar işime yaramaz,zaten çokum,o halde toprağı işleyeyim,böylece besleneyim.Binalar yapayım,barınayım.Gözümün gördüğü her yere ilerleyeyim,asla durmayayım."

Böyle devam eder.Varoluşunu sürdürme isteğinden devlet kavramı nasıl oluştu;çünkü dünya yuvarlak(pekala seni duydum sayın okur,elipsoid).Gözünün gördüğü yere ilerleyen insanların diğer insanlarla sınırları kesiştiğinde ve sınırlar içerisinde yaşayan insanların dağılmaması gerektiğinde ,bakınız, devlet kavramı ortaya çıkar.İnsanlar dağılmamalıdır,yoksa toprağın getirisi, temel olan "çokluğun" gidişiyle anlamsızlaşır,az sayıyla toprağı işleyemezsin.E devlet böyle oluştu ise millet kavramı nasıl oluştu peki? Bunun cevabı da basit; çünkü dünyanın hiç bir kısmı birbirinin aynısı değil. Farklı şekilde yaşayan( "ben et yerim,sen ot yersin" ), farklı alışkanlıkları olan (biri patikadan yürür,diğeri çalıların içinden) insanlar da benzerleriyle gruplaşmaya başlar ve millet kavramı oluşur.

Din konusuna hiç girmiyorum,cevaplanması mümkün olmayan bir kavram.Varsayımda bulunması da beni aşar haliyle.

Bir cümlede tanrıya özeniyoruz demiştik.Ben bu kavramı varlığımızı sürdürmeye çalışmakla eş değer tutuyorum.Tanrıya özenerek,ölümsüzlüğe imrenerek kötü mü yapıyoruz?Evet.Hayır...

Varoluşumuzun temellenmesi,ölümsüzlük amacımızsa bunu sürdürmeliyiz.En eski çağlardan beri ölüm korkumuz doğa temelliydi:avcı hayvanlar,doğa olayları vs...Ama ya biz gerekli bilgiye sahip olur ve bu korkuların üstesinden gelirsek?İşte o zaman korkumuz kendi içimize döner ve "insandan" korkmaya başlarız.Kendimizle aynı görünen,aynı düşünen,aynı yiyen ama bir yandan da farklı olan birinden kim korkmaz? Aynadaki görüntüm bana gülümsese ve el sallasa gayet de korkarım mesela :) İşte orada insan hayvanı,rekabeti keşfetmiş.Rekabet,sana benzer insanın omuzlarına basarak yükselmeyi,kendi türünü öldürmeyi doğurmuş. O halde tanrıya özenmek,ölümsüzlük fikri kötü,değil mi?

"Tanrıya özenmek kötü diyorsun,ama şimdi o ilk insan nerede, sen neredesin" diyenlere de koskoca bir evet! Rekabet, belki başkasından farklı,güçlü olmayı doğurdu; ama rekabet, sanatı doğurdu,teknolojiyi doğurdu,sana mutlu olmak için,senin varlığını sürdürebilmen için yeni oyuncaklar buldu.En önemlisi senin yaşama devam etme,bir meşgale bulma isteğini oluşturdu.

Konudan çok saptık sanırım,ama medeniyet ve insanların devlet,millet,din gibi değerlerde ortak paydada buluşma fikri, bence bu yüzden imkansız.Bir yandan yaşamak,ilerlemek istiyoruz,ama bunu yapmak için insaniyetimizden ödün vermek gerektiğinin farkındayız. Ama kendimizi soylu değerler sunağında feda etmeden ilerlemenin,ölümsüzlüğe bir adım daha yaklaşmanın olmayacağının da farkındayız.Ne dersiniz sizce bu soylu değerlerin diğer adı medeniyet olabilir mi?
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş
Antimodes52 Experienced

Antimodes52

Mesaj tarihi:
Mesaj tarihi:
Medeniyetin insanı "kötüleştirdiğini" ilk iddia eden zaten Rousseau. İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kaynağı isimli kitabında da zaten bunu açıkça belirtiyor.
Bunun dışında medeniyet yani civilization, ismin tarihi açısından son yüzyıllara kadar sadece bir medeniyet anlamına gelmekteydi, endüstrileşmiş, ileri anlamına gelmemekteydi. Bu da bize farklı toplumlar arasında bir tür ilerilik, gerilik kavramları oluşması sadece modernite döneminde ortaya çıktığını göstermektedir.
Uzun lafın kısası coğrafi keşiflerdi sömürmeydi, merkantilizmdi derken batı medeniyeti, medeniyet kelimesi üstünden kendi üstünlüğünü iddia eden bir algı ortaya çıkardı.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş
 Paylaş
Konu listesine dön
×
×
  • Yeni Oluştur...