sg-1 Mesaj tarihi: Ağustos 16, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 16, 2008 TÜBİTAK’ın özerkliği ortadan kaldırıldı Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) yasasında yapılan bir değişiklikle, Bilim Kurulu’nun 12 üyesinden tamamını atama yetkisi doğrudan Başbakan’a tanındı. 13 Ağustos’ta Resmi Gazete’de sessiz sedasız yayımlanan değişiklikten sonra, son özerk kurumlardan biri olan TÜBİTAK da hükümet denetimine girmiş oldu. TÜBİTAK’ın eski başkanlarından Prof. Kemal Gürüz, "TÜBİTAK’ı da YÖK’e benzetiyorlar" dedi. Prof. Nükhet Yetiş’in vekáleten başkanlığa atandığı 2004 yılından itibaren siyasi tartışma ve çekişmelerin odağında yer alan Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) yasası değişti. Resmi Gazete’nin 13 Ağustos tarihli nüshasında sessiz sedasız yayımlanan değişiklikle TÜBİTAK Bilim Kurulu’nun 12 üyesinin tamanının atanmasını onaylama yetkisi doğrudan Başbakan’a verildi. Daha önceki yasaya göre, Başbakan 12 kişilik Bilim Kurulu’nun altı üyesini belirleyebiliyordu. Yapılan değişiklikle TÜBİTAK’ın özerk yapısı tamamen ortadan kaldırılmış oldu. Resmi Gazete’de yayımlanan yeni yasaya göre, Başbakan’ın yetkisi atanacak bütün üyeleri kapsayacak şekilde şöyle düzenlendi: "1) Bilim Kurulunun altı üyesinin, bilimsel ve teknolojik alanlarda eser, araştırma ve buluşlarıyla temayüz etmiş ve/veya araştırma ve teknoloji yönetimi konusunda yetkinliği olan, bilimsel ve teknolojik sistem, kurum ve birimleri başarı ile kurmuş ve/veya yönetmiş olması gerekir. Bu üyelerden beşi Bilim Kurulu tarafından belirlenen on, biri Yükseköğretim Kurulu Genel Kurulu tarafından belirlenen iki aday arasından Başbakan tarafından seçilir. 2) Bilim Kurulunun üç üyesi, Türkiye Bilimler Akademisinin asli üyeleri arasından, biri fen ve teknik bilimler alanından, biri sosyal ve beşeri bilimler alanından ve biri de sağlık bilimleri alanından olmak üzere, Bilim Kurulu tarafından belirlenen altı aday arasından Başbakan tarafından seçilir. 3) Bilim Kurulunun üç üyesinin, lisans öğreniminden sonra kamu kurum ve kuruluşlarında ve/veya özel sektörde en az on yıl deneyim sahibi olmuş, mesleğinde temayüz etmiş ve üstün nitelikli hizmetleriyle tanınmış olması gerekir. Bu üyelerden biri Bilim Kurulu tarafından belirlenen iki ve ikisi Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği tarafından belirlenen dört aday arasından Başbakan tarafından seçilir." Daha önceki yasaya göre, Başbakan, Bilim Kurulu’nun sadece altı üyesini belirleyebiliyordu. TÜBİTAK Başkanı ve Bilim Kurulu üyelerinin bir defaya mahsus olmak üzere Başbakan tarafından atanmasını öngören ve 2004’de TBMM’nde kabul edilen tek maddelik yasa, dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından iki kez veto edilmişti. Daha sonra da CHP Anayasa Mahkemesi’ne başvurarak yasayı iptal ettirmişti. Yapılan değişiklikle ilgili görüşünü sorduğumuz eski TÜBİTAK Başkanı Prof. Kemal Gürüz, "YÖK’ün başına gelenler TÜBİTAK’ın da başına geliyor" dedi. Prof. Gürüz şöyle devam etti: "Burada önemli olan atamayı yapacak kişinin niteliğidir. Rektör atamalarında AKP’ye yakınlık kıstas alındı. Hiç kuşku yok ki, TÜBİTAK’da da kıstas bu olacak. Bu durumda bilimsel yeterliliğin hiçbir önemi kalmayacak. Asıl acı olan bu." TÜBİTAK neden önemlİ TÜBİTAK, Türkiye üniversitelerinde yapılan veya yapılması planlanan bilimsel araştırmalar için kaynak sağlayan en önemli kurum. Kaynak sıkıntısı çeken üniversiteler için TÜBİTAK’ın bursları ve fonları, deyim yerindeyse cankurtaran simidi anlamına geliyor. Prof. Nükhet Yetiş’in 2004’de vekáleten kurumun başına atanmasından sonra, AKP hükümetinin TÜBİTAK’a ayırdığı kaynaklarda ciddi artışlar oldu. Bu kaynakların yüksek lisans, doktora ve doktora üstü çalışmalara aktarılması, üniversiteler açısından da belirleyici oluyor. Ayrıca, AR-GE’ler içinde TÜBİTAK fonları en önemli kaynak. Yeni yasa, ödemelerde de bazı değişiklikler getiriyor: "Kurum tarafından desteklenen projelerde, proje süresiyle sınırlı olmak kaydıyla proje kapsamında ve projeye ilişkin hizmetlerde görev alan kamu kurum veya kuruluşlarının kadro veya pozisyonlarında bulunanlara, kadro veya pozisyonlarına bağlı olarak bir ayda ödenmekte olan tutarın yüzde 75’ini geçmemek kaydıyla proje sözleşmesinde belirlenen tutarlar üzerinden proje teşvik ikramiyesi ödenebilir. Bu ödeme, bir kişinin aynı anda birden fazla projede yürütücü olarak görevli olması durumunda en fazla iki, araştırmacı ve diğer personel olması durumunda ise en fazla dört proje için yapılır ve buna ilişkin esas ve usuller Bilim Kurulu tarafından belirlenir. Bu projelerde görev alan diğer proje personeline ve hizmetinden yararlanılacak diğer kişilere proje sözleşmesinde belirlenen tutarlar üzerinden ücret ödenir." Hürriyet Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
nutella yerim Mesaj tarihi: Ağustos 16, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 16, 2008 bu kötü oldu Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
sir Mesaj tarihi: Ağustos 16, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 16, 2008 tübitak zaten yök gibiydi, özerk filan değildi. tübitakın başındaki insanlar zamanın hükumetlerine göre hareket ediyolardı. bu kişiler istediği kişiyi istediği pozisyona atayabilmekte, kafalarına göre kadrolaşabilmekte, istediği gibi at koşturabilmekteydi, yıllar önce de böyleydi. tabi neticede çok önemli bi kurum, ama siz merak etmeyin senelerdir orada da bi "muhafazakarlaşma" var zaten, buna rağmen yapılan projelerde çok bi aksama da yok =) Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
sg-1 Mesaj tarihi: Ağustos 16, 2008 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 16, 2008 "Yav alt tarafı Sarı Öküz, zaten gözü bıçaktaydı, verin gitsin" diyosun yani. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Flameoffear Mesaj tarihi: Ağustos 16, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 16, 2008 Adam çözmüş olayı. Anlatışa bakarsan sanki 50 senedir aralarında. Sabır ver ya bunu bile savunuyor adamlar hala. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
sir Mesaj tarihi: Ağustos 16, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 16, 2008 bana herşeyi anlatın da tübitağı anlatmayın abi, annem de babam da aile dostlarımızın çoğu da senelerce çalıştı tübitakta, hatta ben de lojmanlarında büyüdüm. gelip geçen hükumetler nasıl kadrolaştı, o lojmanlara nasıl insanlar doluştu, çalışanların hakları nasıl gasp edildi gayet iyi biliyorum, 10-15 sene öncesinin haberi bu benim için. bu yasayla da tübitağın işleyişiyle ilgili hiçbişey değişmiş olmayacak, tırsmayın. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Horizon Mesaj tarihi: Ağustos 16, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 16, 2008 Bürokrasinin maskesi kalkmış oldu ozaman sadece. Zaten böyle idi eskiden farklı gösteriliyordu , şimdi asıl adı konmuş. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
aramil Mesaj tarihi: Ağustos 16, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 16, 2008 nolacak canım, bir sonraki hükümette kendi adamlarını atarlar, olur biter. yıllardır böyle olmadı mı zaten?¿ Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
sg-1 Mesaj tarihi: Ağustos 16, 2008 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 16, 2008 Eskiden de böyleydi, şimdi resmi olarak böyle, e o zaman bu durumda garip olan, tartışılacak bişey yok, dağılın hadi. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Zlaneth Mesaj tarihi: Ağustos 16, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 16, 2008 sir "tırsmayın" diyorsa bir bildiği vardır, ampüle yakındır kendisi, bilir içerde konuşulanları, MYK'lara katılıyor. Tırsmayın diyorsa tırsmayın arkadaş! Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
fizban Mesaj tarihi: Ağustos 16, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 16, 2008 tübitak aşağı yukarı 3-4 yıldır zaten başbakanın malı konumunda. öncesini bilmiyorum, yorum yapamayacağım. ama bu son yapılan düzenleme olaya sadece resmi bir boyut katmış hepsi bu. sir e katılıyorum o konuda. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
sir Mesaj tarihi: Ağustos 16, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 16, 2008 zlaneth=drakkahn? Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
sg-1 Mesaj tarihi: Ağustos 16, 2008 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 16, 2008 Bugün sir bir harika, bi topikte "TÜBİTAK zaten kadrolaşıyordu, yasalaşsa ne olur ki" der, öbür topikte şehitlere kelle diyen adamın ceza almasına "rahat bırakın adamı işini yapsın" der, diğer bi topikteyse "milli mücadele=Yunan Savaşı, Atatürk şöyleydi, böyleydi" diyen adamın yorumlarına da "tabular tartışılmalı, bişeyler değişmeli" der. Kadrolaşmanın tabulaşmasına, terör örgütünün yüceltilmesine neden ses çıkaramıyoruz, onu anlamıyorum. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
sir Mesaj tarihi: Ağustos 16, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 16, 2008 rahat bırakın dediklerim şehit aileleriydi, demagog kişi seni =) bu bir. ikincisi, sevan nişanyan çok şey söylüyo, kimisi doğrudur, kimisi yanlıştır, ama cahil cühela demek için heralde 20 dil bilip 5 üniverste falan bitirmiş olmak lazım. üçüncüsü de tübitak konusununda bana inanmıyosan gel babamla konuş, 90ların başında tübitak'a sendikal haklar konusunda dava açıp kazanan bir kişidir kendisi. bi de cumhuriyet okur, iyi anlaşırsınız yani =) Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
sg-1 Mesaj tarihi: Ağustos 16, 2008 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 16, 2008 Babanla neyi konuşayım ki, kadrolaşmanın Özal'la başladığını mı, hani bir diğer demokrasi yıldızıyla? Neden şaşırmadım acaba? Ha Özal bile bunu RTE gibi göstere göstere, gözümüze soka soka, "ben burada artık saman altından değil, yasayla kadrolaşacağım arkadaş" dememiştir herhalde. Başlamışken Adalet Bakanlığı'na mülakatla hukukçu alsaymış bari. Aaa, du bi dakka, bunu yapmışlardı, di mi, bak geç kaldım. Nişanyan'a ben cahil demedim, ama görülüyor ki okumak cehaleti alır, başka birşeyler baki kalır. Fransızca çeviriler yapan, Türkçe'ye matematiksel terimler kazandıran "Atatürk'e dil bilmiyor, okumuyor" diyen birine de cahil demeyelim, tamam da, yukarıdaki deyimin devamındakini de söylerim yanlız, kimse kusuruma bakmasın. Son olarak, rahat bırakın dediklerin şehit aileleri olsun, eyvallah, ama onların oğullarını kelle diye ananların, kendi oğlunu askere gönderemeyenlerin açılan davaları böyle küçümsemesi gayet de tepki çeker. Bu dava olumlu sonuçlandığına ve ileriki davalarda emsal oluşturacağına göre belki tüm şehit ailesinin değil ama binlercesinin dava açması yüksek olasılık. Ha STV veya Kanal7'de bunla ilgili tek haber geçer mi, bilemeyiz tabi. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
sir Mesaj tarihi: Ağustos 16, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 16, 2008 ben ergenekon davasında yargılanmakta olan birinin açtığı davayı "şehit ailelerinin hakkını koruma" olarak algılamakta zorlanıyorum, üzgünüm. bu dava artniyetli, ve ideolojik bir motivasyonla açılmış bi dava benim için. tayyibin de şehitleri boşlayan, saygı göstermeyen, her fırsatta hor gören bi siyasetçi olduğunu düşünmek bana epey saçma geliyo. neyse buna o topikte de devam edebiliriz. özalı, veya aynı şekilde tayyibi hangi postumda, hangi platformda övmüşüm, göklere çıkarmışım veya demokrasi yıldızı demişim bilemiyorum, bunlar benim savlarım değil. ama sezarın hakkı sezara, akp de anap da zamanında batılılaşma açısından kayda değer reformlar yaptılar. özalın yaptığı iyi şeyler de oldu, kötü şeyler de. bu "devletin malı deniz" mantalitesini yerleştiren, rüşvetin, kadrolaşmanın, adam kayırmanın önünü açan kişi özaldır. öte yandan kapitalizmin, serbest piyasanın, batı dünyasının nimetlerinden yararlanmamızın yolunu açan da özaldır. ama tübitak, zaten her zaman hükumetlerin güdümünde olmuştur, geçmişte de böyleydi, gelecekte de böyle olacak, bu "yeni" bi olay değil, o yüzden "artık" başbakanın malı demek, sanki eskiden tübitak çok özerk, çok bağımsız bi kuruluşmuş gibi konuşmak da yersizdir, gereksizdir. nişanyana gelecek olursak, tarafta yaptığı röportajda Atatürk için aynen şöyle demektedir: ""olağanüstü cesur, yaratıcı, zeki bir şahsiyet. fakat ne yazık ki bu deha ve güçlü kişilik ardında çok olumlu bir performans bırakmadı.". kişisel yorumudur, doğrudur, yanlıştır tartışılır, ama cahil demek de eşşek demek de yersiz bence. ayrı ayrı topiklerde post kassaydık keşke hepsini topladın buraya nedense =) Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
sg-1 Mesaj tarihi: Ağustos 17, 2008 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 17, 2008 Sirin mesajına döneriz bi ara, önce Oktay Ekşi'nin yazısıyla başlayalım: said: Yandaş TÜBİTAK NE zaman bir fırsat olur da bu konuya tekrar döneriz, bilemiyoruz. O nedenle şimdi söyleyelim de, gerekirse sonra tekrar anımsatırız: Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu’nun (TÜBİTAK) başına bugün gelene bakarsanız, Anayasa Mahkemesi’nin başına yarın neyin geleceğini orada görürsünüz. Durup dururken bu da nereden çıktı demeyin. Elbet bizi o noktaya getiren bazı sebepler var. Onların başında Başbakan Tayyip Erdoğan’ın iktidara gelir gelmez "kendi kafasına uygun" hale getirmek istediği kurumlar konusu geliyor: Başbakan Erdoğan’ın Türk Silahlı Kuvvetleri’nden, üniversitelerden, yargıdan, medyadan, bürokrasiden dertli olduğunu bilmeyen yok. Her biriyle verdiği kavgalar da gözler önünde... Üniversiteler kavgasını kazanmasına ramak kaldı. Örneğin, Yüksek Öğretim Kurulu’nu (YÖK) hemen hemen çözdü. "Anayasa’ya ve görev yeminine bağlı ve tarafsız" (!) Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün son rektör tayinleri Erdoğan’ı amaca iyice yaklaştırdı. Yeni kurulan üniversitelere önümüzdeki günlerde yine Gül tarafından atanacak yeni rektörler de göreve başlayınca o iş bitecek. Geriye TÜBİTAK’ın son dört yıldır yargı kararlarıyla engellenen durumu kalmıştı. Yargı kararları deyince anımsatalım; çünkü Türkiye’nin her gün değişen gündemi çok şeyi unutmamıza sebep oluyor: Tayyip Erdoğan daha iktidar döneminin başında, TÜBİTAK’a göz koymuştu. O yüzden işe TÜBİTAK Bilim Kurulu tarafından 2003 yılının Mart ayında tekrar Başkan seçilen Prof. Dr. Namık Kemal Pak’ın kararnamesini Çankaya’ya göndermeyerek başladı. Kararnameyi 6 ay süreyle sumen altında tuttu. Sonra kendisi tarafından engellenen "Bilim Kurulu’nun" çalışmadığını ileri sürerek, "TÜBİTAK Başkanı’nın bir defaya mahsus olmak üzere Başbakan tarafından tayin edilmesini" öngören bir yasa tasarısını Meclis’e gönderdi. Bu yasa çıktı ama Anayasa Mahkemesi çıkan yasayı iptal etti. Tayyip Erdoğan da bunun üzerine TÜBİTAK Başkanlığı’na Prof. Dr. Nüket Yetiş’i "vekáleten" getirdi. Bu işlem yasaya aykırı idi. Ama Erdoğan itirazları dinlemedi. Nitekim görevden ayrılan Prof. Dr. Namık Kemal Pak ve öteki profesörler yargıdan tüm işlemlerin yasalara aykırı olduğuna ilişkin kararlar aldılar ama -biliyorsunuz kendisi "hukuk devleti" ilkesine çok bağlıdır- onları da yok saydı. Ve en sonunda TÜBİTAK yasasını değiştirip "tüm Bilim Kurulu üyelerinin -bir defaya mahsus olmak üzere değil, her defasında- Başbakan tarafından tayin edilmesini" mümkün kılan 5798 sayılı yasayı çıkardı. Böylece kuruluşu ve işleyişi itibarıyla özerk yani siyasi baskıdan uzak olması gereken TÜBİTAK’ı tam olarak kendisine bağladı. Bu yasa da Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilir mi, göreceğiz. Ama Tayyip Erdoğan’ın "Mademki bana hukukla, yargı ile karşı çıkıyorsunuz, o zaman ben de partimin yasa yapma gücünü kullanır, yargıyı istediğim şekle sokarım" dediğini görmekteyiz. O nedenle sıranın Adalet ve Kalkınma Partisi’ni kapatmamış olsa da üzmüş olan Anayasa Mahkemesi’ne geldiğini şimdiden ilgililere haber veriyoruz. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
LathspeLL Mesaj tarihi: Ağustos 17, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 17, 2008 Darbe olmali, butun tayyepin atadigi adamlar temizlenmeli. Baska kurtulus goremiyorum. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Bone Mesaj tarihi: Ağustos 17, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 17, 2008 sevdiğim şey şu. sürekli herşeyin özelleştirilmesi gerektiğini savunanlar şimdi tübitak'ın başbakanlığa bağlanmasını alkışlıyorlar. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
sg-1 Mesaj tarihi: Ağustos 17, 2008 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 17, 2008 Kemal Kerinçsiz'in kim olduğu önemli değildir, mühim olan fikirlerdir. O fikirleri savunurken seçilen yollar yanlış olabilir, onlar tartışılır, ama davayı bu admaın açmış olması davanın haklılığına zerre gölge düşürmüyor maalesef. Kerinçsiz açtı diye davayı artniyetli görmek, Abdullah Gül cumhurbaşkanı oldu diye cumhurbaşkanlığı makamını hor görmek gibidir. Hani bunu diyenler çıktığında ağzından salyalar saçarak saldıranlar olmuştu, onun için bu örneği veriyorum. Tayyipcan da bu ülkenin başbakanı olarak isterse göstermelik bile olsa saygı göstermesin şehitlere, boyunun ölçüsünü o kadar çabuk alır ki tarih yazar. Sonuçta "askerlik yan gelip yatma yeri değildir" ve şehit=kelle, bi de sayın öcalan mevzularına giren TEK başbakan kendisi gördüğüm kadarıyla. Saygısı ne alemde, bu durumda kestirmem zor. TÜBİTAK'ın artık RESMEN başbakanın malı olması karşısında nasıl bu kadar rahat oluyorsun, anlamıyorum. Yani eski tip kadrolaşmasında en azından yasal olarak korunan haklar varmıştır mutlaka, arayan olsa da olmasa da. Artık bu haklar tamamen ortadan kaldırılmış oluyor, yani artık orada çalışacakları bizzat AKP yasal olarak seçmiş olacak. Yani bildiğin Recep Baba çiftliği olacak, Ekşi'nin yazısında belirttiği gibi seçimler olmayacak, demokratik haklar bulunmayacak, Başbakan ATAMA yapacak. Hani seçim, hani oy hakkı, hani o çok sevdiğiniz demokratlık. "Boş verin, orası zaten öyleydi" veya "boşverin, deleriz o yasağı" diye diye bu kaçıncı kanun, kaçıncı yasa, kaçıncı yasak, kaçıncı öküz? E bi c/p'yle bitirelim, olmazsa olmaz: said: "Önce Sosyalistleri topladılar, Sesimi çıkarmadım, Çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, Sesimi çıkarmadım, Çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, Sesimi çıkarmadım, Çünkü Yahudi değildim... Sonra beni almaya geldiler... BENİM İÇİN SESİNİ ÇIKARACAK KİMSE KALMAMISTI!...” Nazilerin Almanya'da iktidara gelişiyle ilgili papaz Martin Niemoller böyle söylemişti... Yarın sırada hangi kurum var? Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
sir Mesaj tarihi: Ağustos 17, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 17, 2008 ya tamam hiçbişey demiyorum, buluşup gidelim tübitak MAM'a, gör bak sen orada kaç yıldır çalışanlar kimlere yakın insanlar..rahat olmak veya alkışlamak değil bu, tübitak çoktandır akp hükumetinin güdümünde, bundan önce de diğer hükumetlerin güdümündeydi, tıpkı yök gibi. bunu anlamak niye bu kadar zor? bizzat o ortamın içinden geliyorum, birebir gördüm yani her dönemde kadrolaşmayı. her yerde olduğu gibi burada da değişmesi gereken şey zihniyettir, devletin her yerde uzantısının bulunmasını yadırgamak lazım yani. tübitakı özelleştirelim deselerdi "memleketi satıyolaaar, peşkeş çekiyolaaar, bilim yuvasıııı, stratejik hede hödööö" diye yaygara koparmayacak mıydınız? ben koparmıcaktım, desteklerdim valla =) kelle lafına gelince de yani bu adam şehitlere bu denli saygısız olsaydı o koltukta 6 yıl oturabilir miydi, oylarını arttırabilir miydi vesaire vesaire.. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
sg-1 Mesaj tarihi: Ağustos 17, 2008 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 17, 2008 Niye Tübitak'ın özelleştirilmesini eleştirelim, memlekette bilimi sadece bunlar mı yapıyor? Sorun şu ki, TÜBİTAK devlet adına standartlar koyan, büyük tahliller yapıp davalara etki eden bir kurum, senin bunu iyi bilmen lazım. Yani burayı keyfi için, mastürbasyon için istemiyor herhalde. Böyle bir yerin Recep Baba çiftliği olması ne kadar mantıklı? Vs vs, evet, güzel halkım şehitlerine sahip çıkar bol bol, her şehidin cenazesi binlerce kişiyle kalkar, hem sağcısı hem solcusu hep beraber cenazeye omuz verirler, birlik beraberlik mesajları yayınlarlar, Tayyip o yüzden büyük tepki çekti 3 gün kadar. Sonra unuttu mu halkımız, hayır unutmadı, pusuda bekliyor. Yersen. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
sir Mesaj tarihi: Ağustos 17, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 17, 2008 kardeşim git bak diyorum, orası çoktaaaandır recebin çiftliği, tey gidi ya..ondan önce de bahçeli ve zevatının çiftliğiydi. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Karag8z Mesaj tarihi: Ağustos 17, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 17, 2008 Beyazıt recebim şarkısını çok iyi söylüyor... Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
sg-1 Mesaj tarihi: Ağustos 17, 2008 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 17, 2008 sir said: kardeşim git bak diyorum, orası çoktaaaandır recebin çiftliği, tey gidi ya..ondan önce de bahçeli ve zevatının çiftliğiydi. E bunu yasalaştırması da iyice gözünün döndüğünü gösterir. Dedim ya, sırada hangi kurum var? Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Öne çıkan mesajlar