Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Roket Adam'ın Maceraları


roket adam

Öne çıkan mesajlar

YOU FAIL AT FAILING!

Başımdan her gün saçmasapan olaylar geçmekte. 1 değil, 2 değil 3 değil, hepsi beni bulunca hikayeleri yazı dizisi haline getireyim dedim. Hem deşarj olmuş olurum hem de siz nereye harcayacağınızı kara kara düşündüğünüz değerli vaktinizi ve enercinizi böyle gereksiz yazıları okumaya kanalize edersiniz. Ok. Evet. Başlıyoruz. Get Ready.

Previosly on Adventures of Roket Adam
"İlk bölümümüzde, İzmit yürüyüş yolunda yürüyen diğer insanlar gibi hızlı hızlı ve masumca okuluna doğru ilerleyen 2 genç bir Apaçi tarafından uçan tekme yoluyla durduk yere saldırıya uğramıştı. Konunun gençler üzerinde bıraktığı etki henüz geçmedi ki.." Tık please for the first episode


Previosly on Adventures of Roket Adam
"İkinci bölümde, yazın ülkemizin en güzide tatil beldelerinde arabayla gezebilmek için ehliyet kursuna yazılmış üç arkadaştan ikisinin hazin sonu anlatılmıştı." Tık for the second episode

3. Bölüm: Rahat Batması ve Yalova

Cuma günü iğrenç bir şekilde sonlanmıştı ve henüz o olayın etkisini kafamdan atamamıştım. Öyle ki, cumartesi sabah kalktım, tekrar yattım, o süreçte ehliyet kursuna gittiğimi ve sınava giremeyeceğimi babamın söylediğini falan gördüm rüyamda. Rüyama girdi. Manyak mıyım neyim.

Aslında bu hafta sonu İzmit'te kalmayacaktım, ama ehliyet sınavı bu hafta sonuydu ve giremeyeceğimizi cuma akşamı söylediler. Kalayım dedim. Hiç huyum değildir normalde. Darkrider ve Tutsakemanet de yok. Sınıftan arkadaşlar da şehirdışına kaçmış. Bir iki eleman kaldık.

Neyse. Gündüz bir şeyler yaptık işte. Hava güneşliydi, arkadaşlarla kırlara çayırlara vurduk kendimizi. 19.30 gibi yurda döndüm. Yarın ne yapacağız, ulan bu hafta sonu nasıl geçer, keşke Darkrider ile İstanbula gitseydim falan derken, aklıma Anneannem ve dedem geldi. Onlar şu anda Armutlu tatil köyü zımbırtısındaydılar ve beni de bir günlüğüne çağırmışlardı. Hem davet edildim gitmemek olmaz, hem de kafam dağılır, şevkat ihtiyacımı gideririm diye bilet almaya karar verdim. Detayları öğrendim, Yalova merkezde inecektim, tek minibüsle Armutlu daydım. E minibüs gidiyorsa çok da uzak olamaz di'mi.

Önce Efe Tur un o mükemmel ötesi üst düzey teknolojilerle tasarlanmış online bilet sitesine giriş yaptım. 19 Nisan, İzmit-Yalova. Bilet bulunamadı. Peki.

Belki İstanbul biletlerinin dışındakilerin internetten alımı yoktur diye bir de telefonla arayayım dedim. 20.30 a bilet buldum. Yerimi ayırttım. 20 de Halkevi'ndeki Efetur yazıhanesi önünde olmam gerekiyordu zira oradan otogar'a servis kalkacaktı.

Saat 19.45 gibi çıktım ve o yaklaşık 1km lik mesafede sürekli koştum. Otobüs kaçarsa bilet yanacaktı, 8 lira da boşa gitsin istemiyordum. Servise yetiştim, şöför arkasındaki koltuğa oturdum. Şöför sürekli yanındaki bayanla konuşuyordu. O bayan da Efetur çalışanıydı sanırım, ve eleman işe yeni başlamıştı, yolları falan o bayan söylüyordu.

Yaklaşık bir dakika ilerledikten sonra, eski servis aracından sesler gelmeye başladı. Sanki iki metalin birbirine sürtmesi gibi. Şöför duramıyordu. Fren patladı galiba dedi. Hızımız fazla olmadığından motor freni ile durur gibi oldu. Ama frenler bir kere gitmişti. Dümdüz yolda çok düşük bir hızla ilerliyorduk, durmamız gerekiyordu.

Şöför telefonu çıkardı. "Abi, Ben 77 numaralı servisin şöförüyüm. Aletin freni boşaldı. Yeni araç yollayın"

Eleman ne dese beğenirsiniz: "Otogara kadar gelin, servis yollayamam orada değişirsin"

Yani 15 dakikalık yolu frensiz almamız gerekiyordu, öyle de yaptık. Yolculardan hiçbiri tedirgin olmayınca vardır bunda bi hayır dedim sustum ben de, arada güldüm sadece halimize. Başıma geleceklerden haberdar olsam gülemezdim tabii.

Şöför durmak için genelde motor freni kullanıyordu ama araç zaten o kadar yavaştı ki, bazen o fayda etmiyordu. Kaldırıma falan hafifçe sürünce alet duruyordu tabii.

Sağa sola çarpa çarpa, kaldırıma çıka çıka durmaya çalıştığımız yolu sonunda bitirdik. Şöförün omzuna şöyle bi el atıp "Abi allah kolaylık versin" deyiverdim birden. İstemsizce.

Otobüse bindim. Uzunca bir yolculuktan sonra muavine nerede inmem gerektiğini sordum. Yalova Merkez dedi. Daha önceden yaptığım planlar doğrulandığına göre, bir aksilik çıkmazdı herhalde. Yalova Merkez de indim. Saat 10 falan.

Gözüme çarpan, yol yordam bilebilecek ilk insan topluluğu iki adım ötedeki benzinciydi. Pompacıya sordum "Abi, İyi akşamlar. Armutlu tatil köyüne nasıl gideriz buradan?"

"Hımm. Armutlu. Minibüsler kalkıyo normalde ama bu saatte yoktur. Kesin yoktur. Paran var mı?

Çekinerek "eh işte, idare eder" diye yanıtladım.

"Taksi çağıralım istersen"

"Ne kadar tutar ki acaba, çok da param yok." Gerçekten de cebimde sadece 15 lira falan vardı.
"70-80 lira tutar"

Nasıl yaa. 70 lira tutar. Bütçeyi aşar, augoyabilir. Hatta koyar.

Hani tek minibüs, yakın. Meğer yaklaşık 1 saat uzaklıktaymış Armutlu. Ve minibüs te kalmamış. Geç kaldım. Of. Ne yapıcaz şimdi.

Otogar falan ne tarafta dedim. Ufak bir yazıhane var şurada dedi. Oraya doğru ilerledim, yoldaki teyzeye de sordum bu olayı. O da minibüs yoktur dedi.

Dedemi aradım hemen. Dede böyle böyle, şöyle uzakta kaldım ortada cart curt. "Oğlum hemen geri dön. Armutlu Yalova arası 1 saate yakın ve yol da çok bozuk." 70 küsür yaşındaki dedemi de dışarı çıkarmak istemiyordum gecenin bir yarısı.

Anneme sorayım dedim. Geri dön dedi. Sağol hiç aklıma gelmedi dedim kapattım.

Yolumu kaybettim. Başka bi amcaya sordum, otogarın yolunu tarif etti. Koştum. Yol üzerinde bir de İDO iskelesi gördüm, Pendik yazıyordu.

Otogara vardığımda beklediğim gibi bir yerle karşılaşmadım. Hemen ilk yazıhaneye girdim. "Abi, Armutlu, İzmit veya İstanbul. Nasıl gidebilirim?" Adam üçüne de bu saatte gidemezsin diye cevapladı. Hadi oradan kötümser, çıkar bir yol vardır herhalde.

Minibüs durağı vardı, oraya yöneldim. Şöförler toplanmıştı. Sordum. Git bak orada tabelalar var son otobüs ne zaman dediler. Bir de ne göreyim, son Armutlu minibüsü saat 20 deymiş. E abi ne yapayım bu saatte kaldık mı yani dedi.

Gel seni atalım şu yazıhaneye kadar minibüsle, hadi bin minibüse diye cevapladı. Atladım hemen tabii.

İzmit-Yalova-Bursa yolu kenarında, yazıhane demeye bin şahit isteyen bir kulübemsi yapı. Eski Türk filmlerindeki yazıhaneler gibi. Bina falan değil yani. İçinde bir masa, iki sandalye ve soba dışında hiç bir şey yok. Işık bile yok.

İçeri girdim, hemen biri koşarak geldi. Garip görünümlü, büyük ihtimalle evsiz bir eleman ne oldu diye sordu, olayı anlattım.

"Efetur geçer buradan, bekle biraz, onla dönersin İzmite. Ya da git bilmemne oteline selamımı söyle, orada kal. "

Sonra da bana bir sürü sorular sordu seri bir şekilde. Sorgu amiri gibi.

-Niye geldin Yalova'ya
+Akrabayı ziyaret edicem de
-Nerde oturuyorsun normalde
+İstanbulluyum ama İzmitte okuyorum
-Üniversite mi?
+Evet
-Üniversitede kızlar orospu oluyormuş, bir sürü varmış, öyle mi?
+Abi bilmem ki yani ben daha ilk senem kem küm (dışarıya doğru ilerledim)

Fazla samimi olmamakta yarar vardı, zira eleman belli ki ayarsız. Sakata gelmemek lazım.

Bir yandan kendimi korumaya ve akıllı cevaplar vermeye çalışırken diğer yandan kafamda çıkar bir yol arıyordum

Otostop. Fazla riskli, sakata geliriz. Zaten bizimkiler de merak etmişler.
Taksi. Para mı var auq.
Otobüs falan bulmaca. İmkansız. Olmuyor işte.
Otel.

Evet otelde kalabilirdim. Kulübedeki eleman 10-15 liraya otelde kalabilirsin demişti. Ama cebimdeki son parayı da güvenemeyeceğim bir otele atmak istemezdim. Görünümüm resmen turist gibiydi ve konuşmamdan da oraları pek bilmediğim rahatça anlaşılabiliyordu. Gel güzel bir gece geçirtelim deyip, bana geçirip, cebimdeki kredi kartlarını çalsalar kendilerina araba bile alabilirlerdi.

Riske girmeden halletmem lazımdı.

O zaman geri dönmeliydim. En kısa sürede. Bari yurdun sıcak suyu kapanmadan yurda döneyim de, duş alırım.

Heh otobüs te geldi zaten.

Eleman otobüsü durdurdu.

Efe tur otobüsü muavini elemana birkaç lira bozuk para verdi. Ben de içeri girdim. Muavin tam bilet koçanını eline aldı ki, kulağına doğru eğilip

"Abi bi güzellik yapabilir misin ya. Yaklaşık 1 saat önce geldim İzmitten, geç kaldı otobüs ondan gideceğim yere gidemedim. Geldiğim gibi dönüyorum. Param da bitmek üzere" dedim.

"Şirket arabası bu, yapamam. Sonra denetim olur, beni alırlar işten 8 lira için" diye cevapladı.

Son olarak da ekledi, sessizce

"Aslında ben bu öğrencilere acıyorum yaa."

Di'mi, acıyorum. Evet. Ön koltukta oturan yaşlı icra memuru amca ve muavinle muhabbet edip kafamı dağıtmaya çalıştım. Muhabbet bitince MP3 çaları çıkardım. Kulağıma taktım, sağdan ses gelmiyordu. Kulaklığın ufak uzatma kablosu sağ kanalı iletmiyordu.

Günün son kazığı da 70 liralık hayvan kulaklığın bozulması oldu.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Cuma günü ehliyet kursu, cumartesi yalova fail'i diyorduk işte. pazar günü bir şey olmasın diye yurttan dışarı adımımı atmadım. Oldukça sıkıcı bir gün geçirdim.

Bana kalsa direkt İstanbul'a eve giderdim de, pazartesi ve salı günü içimde okula gitmemi söyleyen bi his vardı. Bir süredir okulda güzel bir kız gözüme çarpıyordu.

Yaklaşık 1.80 boy, beyaz ten, massssssssmavi göz, sarı saç, manken gibi vucut. Görünüşte kesinlikle tam benlik ideal sevgili adayıydı, ben de rotayı ona çevirmiştim.

Kızın sigara içişinde bile öyle bir kendine güven vardı ki, görmeniz lazımdı. Belki de kızı çekici kılan oydu. Evet evet oydu.

İstihbarat çalışmaları ile sadece sınıfına ulaşabildim. Sebebi de hiç ortak arkadaşımızın olmamasıydı. Ya direkt apaçiye bağlayıp gidecektim, ya da ortak arkadaş edinecektim.

Aşırı sosyal bi arkadaşı üzerine salmayı planladım önce, ateş alma bahanesiyle falan muhabbeti kurardı herhalde. Ama biraz geç kaldı kendisi. Gitmedi.

Pazartesi okula gittim, kız arada aşağı inmediğinden kaçırdık tanışma şansımızı. Sağa sola off kız çok güzel yaa ulan bugün de olmadı diye oflaya poflaya 2. derse de girdim.

Tüm umutlarımı ertesi güne bağlamıştım. Salı akşamı İstanbul a evime dönecektim ve yaklaşık 6 gün tatil yapacaktım. Bu esnada kafamın rahat olması için bu işi salı günü sonuçlandırmalıydım.

Okula gittim, kız yine yoktu ortalıklarda.

Ara verdik derse. E madem öyle ben kaçayım dedim. Sınıftan iyi arkadaşlarımdan biri yaa dur ben de kaçıcam dedi. (şu aşırı sosyal olan :) ) Kızın sınıfından başka bir kızla caféye oturmaya gideceklermiş. Fırsatı kaçırmadım tabii. Ortak arkadaş önemli sonuçta :)

Bu arada kız da tam 2. ders gelmişti okula.

Gittik bir yerde oturduk, tanıştık, muhabbet ettik. Neredeyse 1 saat konuya girmeden önce hazırlık yaptım. Sınıflarındaki kız erkek oranından başka saçmasapan konulara kadar alakasız her şeyi konuştuk neredeyse. Kalkmaya yakın sordum:

"Ya Duygu, sizin sınıfta bi kız vardı geçen dikkatimi çekti de. Böyle mavi gözlü, sarı saçlı uzun boylu bi kız"

"2 tane var öyle yaa, hangisini diyorsun? Dün ne giymişti hatırlıyor musun? Kırmızı etek mi?"

Kırmızı etek giydiği ve gün be gün dış görünüşü birebir hafızamda olmasına rağmen, çaktırmamaya çalıştım. Emin değilmiş gibi yaptım.

"Eeee, e, evet galiba. He he doğru. Sanırım"

Diğer arkadaş atladı "Hee sen Tuğçeyi diyoooooooon"

Lan MAL. Kaç gündür ıkınıorz şu kız şu kız diye. Niye söylemiyon madem tanıosun.

"Çok güzel bi kızmış harbiden. Nasıl biri, iyi tanır mısın?

Duygu güldü:

"Ya, tanıyorum da. Onun çıktığı var. Hem de öyle lay lom bir şey değil, 4 senelik falan. Geçenlerde yüzük olayına falan da girdiler hatta"

Derin bir nefes aldım, sonra dışarı verdim:

"Hass+++tör yaaa".

Hayatımda verdiğim en içten tepkilerden biriydi belki.

Ben çok seçiciyimdir ilişkilerimde, çok zor beğenirim ama kolay kolay da vazgeçemem. Tabii söz konusu yüzüğe kadar giden bi ilişkiyse, yapacak bir şey kalmıyor.

Önümüzdeki maçlara bakmak lazım artık.

"Neyse, ben kaçayım o zaman, o-otobüse gecikmeyeyim bari" dedim aceleyle. Hemen kalktım masadan. Yurda gidip hazırlandım, sonra da eve gittim.

Evde daha diğer 2 FAIL in hesabı sorulacaktı :P Can sıkıcı öğütler falan.

Evet, 3 günde 2 FAIL iken, 4 günde 3 FAIL e yükseldi karnemiz. Combo yaptım. İyi mi oldu bilmem.

Aradan bir gün falan geçti işte, şimdi kampüste beğendiim bi kız daha vardı onun için çalışmalara başlarım. O da FAIL olursa artık bilmiom.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...