Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Türk kılıcı-American kılıcı


totenkopf

Öne çıkan mesajlar

maden azligindan ve gunun sartlarindan tamamen beceriksizlikle alakasi yok

ispanya bir yarimada siyasi butunlugunu sagladiktan sonra stabilitesi yukselmis pireneler dogal fransiz sinirini olusturmus

yani ispanya 10 yidla 3-4 cephede savasan avrupa ulkeleri gibi degil haliyle devamli yeni adam yollamasian yeni silah yapmasinada egrek yok ki yen idunyani nkaynakalridnan ilk yararlanan ve uzun bi sure dunya silah pazarinda soz sahibi olmus bir ulkedir ispanya

siklikla savasan ulkeler silah gelistiricek luksu bulamazlar sanayi devrimine kadar silahi disardan almayi tercih ederler kaynak ve zaman darligindan cunki film ve oyunalrin aksine silahalr hassas aletlerdir ve titiz bir sekilde kullanilmazsa omurlerini cabuk doldururlar

atiyorum orta duzeyde egitim almis bir piyade birligine 4000 kilic tahsis ettiniz bunalrdan sadece 700 tanesi savastan sonra kullanilabilri durumda geri gelir

gunumzude bile sanayilesememis ve siklikla savasan ulkeler icin bu kural gecerlidir
silahi uretmek yerine direk disardan alirlar

avrupa kiliclari diyince en elle tutulurlarinin ispanyol olmasinin sebebide budur
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Mümkündür, sonuçta bu tip kılıçlar Ege bölgesi bazlı. Yatağan'ı Türk kılıcı olarak kullananlar da zaten Osmanlı ve kılıç ilk olarak bugün de Yatağan olarak anılan ilde yapılmaya başlanıyor. Kılıcın ismiyle ilgili rivayetler çok, Meydan Larousse gibi kaynaklar kılıcın göğüs veya bele sarılan kuşaklara yatay olarak asılması sonucu "yatağan" olduğunu belirtiyor. Siz koşup bakmadan Wikipedia'ya da baktım, orada da "Yatağan Baba" ismi verilen bir Türk kılıç ustası bunları üretmeye başladığı için isminin bu olduğu belirtilmekte, hangisi doğrudur bilemem.

Osmanlıdan önce yatağan kullanıldığına dair bir kaynak ben hiç görmedim. Silah koleksiyoncusu bir arkadaşım var ve yatağan en sevdiği kılıçlardan biridir, ona da sorduğumda bu kılıcın Osmanlı'da hafif kılıç taşımayı seven birlikler (örnek olarak Yeniçeriler, Levendler veya kuşatma silahlarından sorumlu olanlar, ayrı olarak okçuların da yatağan formatında daha kısa hançerleri varmış) tarafından taşındığı, hafif fakat sağlam olması ve hem kesici hem delici olarak kolay kullanımı sebebiyle çok tercih edildiğini söyledi. Bildiği kadarıyla Orta Asya'da kullanılan kılıç tipleri daha farklı. Bir de yatağan kaliteli çelikten yapıldığı için dönemin batı kılıçlarını kırmak gibi bir özelliğe de sahipmiş, batıda "Türk kılıcı" olarak ün yapmış.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

koca roma keyfinden kısa kısa kılıc kullanmıyor zaten, hem asker cokluğu hem celik işlemenın zorluğu, malzeme azlığından kısa kalın kılıclar yapmak zorunda kalıyorlar.

galya buluntularında romalılardan daha iyi celik işciliği cıkıyor mesela, ha bü tabiki galyalılarda düzenli ordu eksikliği, sıradan piyadeler taş sopayle gezerken önde gelenlerin giyinip kuşanmasınada vurulabilinir, ama aynı zamanda koca antik romada cıka cıka o kısa saphtamıdır nedir ondan cıkıyosa sadece, kavimler göcüne kadar bununda bir sebebi olmalıdır.

yatağan'ın tarihini bilmiyorum ama formu inanılmaz bi keşif değil, lakin friglerden gördüklerini sanmıyorum cunki frigler herkezi celik kılcılarla donatması pekde söz konusu olamaz, tama zengin adamlar ama bi yere kadar =)

bide şu var tabiki, avrupa devletleri büyük cok fazla askerleri var ve avrupada bu askeri destekliyecek üretim gücüde va o yüzden, victorun dediği gibi 5000 kılcı üretmeyi normal görüyo adamlar avrupada here saaş başına. Ama göebe toplumlarda olaylar cok daha farklı, hem yoğunluk daha az, hem kaynakları yenilemek cokta mümkün değil, kısaca herkeze yeticek kadar celik var ama celik ustası az o yüzden adam gibi kılıclar yapmak zorundalar.

sonucta bir roma lejoneri, hatta daha ileri tarihten bir fransız askeri bir bizans askeri, savaştan döndünğünde ekipmanını yenileme şansı var, göcebe toplumlar için cokta böle değil.

bide şu var, antik yunan kılıcları ice kıvrıktır genelde, orta asya ve pers kılcıları dışa kırvrıktır. yataganda ikiside var garip bi durum tabi ama kullanış acısından asya kılıclarına daha yakın sonucta.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

friglerin herkesi kılıçla donatması gerekmez şeklini beyenmiş almıştır yunanlar. miğferlerini, bazı tanrılarını aldıkları gibi.
içe kıvrık derken sivri tarafın içeri baktığını kastediyorsan yanlışın var orta asyalılar sivri ucu içeri bakan kılıçlar kullanırdı. arap kılıcının daha az kavislisi ve daha incesi. süvari kılıcı gibi.
eskiden roma ve yunanlar kısa kılıç kullanırmış çünkü uzun kılıç daha sonra icad edildi. kısa kılıç roma ve yunan savaş stilleri için idealdir fakat uzun kılıç süvarilerin savaşmasını kolaylaştırmak için tasarlanmıştır.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş



Böyle kavisli kılıçlar Türkler ve Moğollar tarafından sekizinci yüzyılda Orta Asya'da kullanılıyormuş.
Ben o bahsettiğim süvari zırhını hala arıyorum, arada kılıçlarla da ilgili bazı şeyler öğrendik.

Japon kılıçlarının bu kadar kaliteli olması, Japonya'nın içe kapanık bir ülke olmasındanmış. Genelde binlerce kişilik samuray orduları karşı karşıya geldiğinde sadece onlarca kayıp verildiğinde savaşın sonuçları belli olurmuş, öyle ordulardan birisi yok olana kadar kıyasıya savaşlar çok nadir olduğu için bir savaşçı ömrünün sonuna kadar kılıcını saklayabiliyormuş. Haliyle bir kılıç ustası bir kaç senesini tek bir kılıcın yapımına adıyabiliyor.

Bunun dışında, milattan önce bile Orta Asya'da göçebe kabileler gayet kaliteli bir şekilde metal işleyebiliyormuş. Hatta metalden yapılma pek çok süs eşyası falan bulunuyormuş kazılarda. Metal yönünden kıtlık çektiklerini düşündürecek birşey yok. O zamanlar bazı Türk kılıçlarından esinlenip Çinliler'in geliştirdiği kılıçlardan falan bahsediliyor.

Haçlı zamanlarına kadar metal işlemede Avrupa baya bi gerideymiş ama sonraları işler değişmiş. Salahaddin Eyyubi zamanında bir Arap savaşçısı 1. sınıf bi Haçlı zırhı için bir senelik gelirini verebiliyormuş. Kılıçlar pek talep görmüyormuş ama, at üzerinde kullanım için uygun olmadığından. Bu arada bu zırhların ne kadar bir darbeye dayandığı yönünde başka başlıklarda görüş ayrılıkları olmuştu, onla ilgili de bişe okudum. Haçlı zırhları genelde Türk okçularının oklarıyla delik deşik oluyormuş ama pek ölümcül olmuyormuş bu. Zırhın altına giyilmiş çok sıkı dokunmuş ipek ya da çuha benzeri giysiler hızı kesilen okun ölümcül olmasını engelliyormuş. Hatta bi arap tarihçiden alıntılanmış bir yazı vardı; " haçlı askerinin üzerlerine saplanmış 10 kadar okla savaşmaya devam edebildiğini ama gene de bu oklar yüzünden çok zayiat verdikleri" gibi bişeler yazmış eleman zamanında.

şimdilik aklıma gelenler bunlar, ben zırh arayışıma geri dönüyorum kendisini bulamasam bile bazı bilgilerle geri dönebilrim
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Viktor said:
kalabalik ordualrda uzun kiliclarin tercih edilmemesinin yegane nedenlerinden biri acemi askerin elinde 2 dusman yaraliyorsa kendi bolugunden 4 tane yaralamasidir


Bunun çarpışma şekliyle de alakası var. Kısa kılıcın kullanımı rahattır, dengelemesi kolaydır ve üretimi de kolaydır. Piyade-piyade savaşında bu sebeple tercih edilmesi normaldir. Artı, elinde kalkan tutan piyade, ağırlık-denge sorunu yüzünden çok uzun ve ağır bir şeyi savurarak savaşamaz, bu hem kuvvet hem de ustalık gerektirir.

Fakat iş süvariye geldiğinde değişir, adam attan uzanarak savaşmak zorunda olduğu için kılıcın kısa olması etkili ve isabetli bir darbe indirmek için adamın uzanmasını gerektirir. Bu da zırhlı bir süvari için çok uygulanır bir yöntem değildir, bu sebeple süvari kılıçları uzunluk ve form olarak piyade kılıçlarından farklılaşır. Bu kılıçların amacı adamın zaten hareketli olan atın sırtında dengesini korurken etkin bir şekilde savaşmasını sağlamaktır.

Kılıcın kıvrımları da nasıl kullanıldığıyla alakalı aşağı yukarı. Örneğin, kıvrımlı Arap palaların amacı "savurmak"tır, böylece hız kazanan kılıç rakipte derin ve kapanması zor yaralar açabilir. Yatağanın formu özeldir mesela, uç kısmı kıvrılıp sertleştirilmiştir, o kıvrım noktasına kadar delici etkisiyle rakibe sokulabilir. Deliciliğinin yanı sıra gövdesinin kalanın esnekliği sayesinde dengeli bir şekilde savrulabilir, böylece kesici özellik de kazanır. Düello kılıçları (rapier gibi, Türkçesini unuttum afedersiniz) mesela delicidir ve ustalık gerektirir. Bu kılıçlar çok esnek ve hafiftir, özelliği işi kıvırmış birinin elinde oldukça hızlı dövüşe izin vermesi ve rakipte yine kolay kapanmayacak yaralar (delikler mi desek) açmasıdır. Sonuçta kılıcın formu, kullanan milletin amacına ve savaş tarzına göre değişiklik gösterir.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

ice kıvrıktan kastım kılıcın keskin tarafına doğru kırılmasıdırki, nerdeyse bütün hoplite kılcıları böledir, batının ağır zırhlarını yarmak için yapılmıştır.

dışa kıvrık tan kastım küt tarafa kıvrık olmasını kast ettimki böle zaten yanlış olan ne anlamadım ben.


tekrar üstünden gecilmiş tekrar sölemek istedim, genelde ok'u durduran sağlam bir celik değil daha sürekli direnc sağlıyacak eskinyecek oku sıkıştıracak bi malzemedir, sağlam bir ahşağ kalkan catlamadığı sürece daha rahat durdurucaktır okları mesela, aynı huun'en dediği gibi okları durduran düz bi yüzey değil, okla beraber esniyen hızını kesen malzemeler. Tabi bide sık dokulmuş bi kumaş giymenin, vucuttan rahat cıkması gibi bi yararıda var.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Biraz geç de olsa şunu söyleyeceğim başlığın ilk mesajında gösterilen kılıçla benim bulduğum , incelediğim hatta gaza gelip salladığım kılıçla pek de alakalı değil. En büyük farklılık el bölgesini koruyan metal kısmın olmaması ayrıca kılıcın üstünün ay-yıldız motifleriyle doldurulmuş olmasıydı. Yani şöyle söyleyebilirim evet 2.resime oranla daha düz fakat işlemeler vs olarak 2. kılıca çok benzer bir kılıçtı .
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

SAKA TÜRKLERİNE AİT

Mezarda, 4.800 parça altından başka, tabakları, vazoları, kepçeleri, ayna ve tarak kılıflarını, gümüş kaşıkları inceleyen tarihçiler,bunların, M.Ö. 5. yüzyıla ait yüksek bir medeniyetin ürünleri veya belgeleri olduğunu oybirliği ile kabul ediyorlar. Yine bu tarihçilerin kanaatlerine göre, bu yüksek medeniyetin kurucuları, Çin baskısı ile Altaylardan kalkıp bugünkü Kazakistan bölgesine gelerek yerleşen ve 'Sakalar' olarak anılan bir Türk kavmidir.

Sakalar, M.Ö. 8. ve 4. yüzyıllar arasında, önce Tiyanşan'da, sonra da güneybatı Asya'da yaşayan Turanî kavimler topluluğuna verilen bir addır. Daha sonra bunlara İran kökenli Soğdlar da karışmıştır.

Sakalar, Fergana, Kaşgar, Aral Gölü, Hazar Denizi arasındaki alanda ve bugünkü Rusya'nın güneyinde kalan yerlerde hâkimiyet kurmuşlardı. Bunların inanışları, ölü gömme törenleri ve örfleri, Altaylılarınkinin aynı idi. Hunların ve Göktürklerin âdetlerine de uyuyordu.

Bir yandan İranlıların, öte yandan Çinlilerin sürekli baskılarına uğrayan Sakalar, M.Ö.4. yüzyılda devlet olarak ortadan kaldırıldılar. Bugün Yakut Türkleri kendilerine 'Saka' demektedir

( dilimiz.com 'dan alıntıladım )
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

yakut türkleri kendilerine saka diyebilir, 2 heceli 4 harfli basit bir kelime sonuçta, dünyada binlerce dilde vardır muhtemelen. iran'da da sakestan diye bir yer var ona bakarsan.
sakalar'ın bilinen sınırlarına göre tien şen dağları sakalar ile çin arasında doğal bir sınır oluşturuyor ve sakalar'ın doğu çin'de yaşadığına dair hiçbir kanıt yok. türkler'in doğu çin'e yerleşmesi ise uygurlar ile olmuş bir olay, onlardan önce iran kökenli bir halk yaşamaktaydı orada. sakalar ile iskitler aynı halk bu arada, saka istkitler'in asya koluna verilen bir isim. birey isimlerine bakılınca iran kökenli bir dil konuştukları ortaya çıkıyor. zamanın diğer kaynaklarındaki tariflere bakılıncaa da iskitler avrupai dış görünüşlere sahip gözükmekte.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

İskitler İran efsanelerinde de yer alıyor. ;İranlılar İskitleri büyücü devler olarak tarih etmişler. İranlılara göre çok uzun ve iri yapılılarmış. Ayrıca kimyada ve tıpta çok ileri bir halkmış. İranlıların aklı almadığı için büyücüler demişler. İran efsanelerinde anlatıldığı kadarıyla Turani bir kavim olmaları çok zor. Fizik yapısı uymuyor. Bir yerde okumuştum emin değilim ama dilleride Ural-Altay değil Hint-Avrupa dillerindenmiş.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

  • 3 hafta sonra ...
dünyada iki tane kılıcın hastasıyım.

1- katana

2- yatağan


her ne kadar hepimiz az çok katana'yı bilsek de,
filmlerde elflerin kullandığını görüp "ah vah" ettiğimiz kılıçların benzeri kılıçlarımız olduğunu bilmeyiz.

gerçi katana gibi yeni modelleri (süs de olsa) üretilmediği için eskilerini görebiliyoruz sadece ama, bir kaç resim koyayım.



katana:


http://img220.imageshack.us/img220/1354/jtkatananb0.jpg


http://img220.imageshack.us/img220/6153/katanato5.jpg



yatağan:


http://img220.imageshack.us/img220/7650/g21200ex5304x304ym0.jpg


http://img220.imageshack.us/img220/3448/yatagantm0zg7.jpg


http://img220.imageshack.us/img220/2193/ph0gw5.jpg





http://www.yudumla.com/osmanli_kilici_yatagan-t89897.html


said:
Yatağan, Osmanlı döneminde yaygın olarak 16. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar kullanılmış meşhur ve etkili bir tür kılıç.

Yabancılar arasında Türk Kılıcı, halk arasında Kulaklı olarak da bilinir. Kılıcın ağırlık merkezi, kılıç yapımında Türk eğrisi olarak bilinen açısı ve ideal vuruş şekli diğer kılıçlardan farklı olduğu için kullanımı zordur. Ama iyi kullanan birinin elinde tahrip ve keski gücü, çağdaşı kılıçlardan çok yüksektir. Sırplar arasında da 19. yüzyılda ulusal kılıç haline gelmiştir.

Yatağanlar, herhangi bir kılıcın savunma ve saldırı görevini yapmakla beraber biçim, yapı ve ölçü yönünden birçok farklılık taşır. Beyaz veya siyah kemik, fildişi, ahşap ya da boynuzdan yapılan kabzanın baş kısmı iki geniş kulak şeklinde sağa ve sola ayrılır. Bunlar yatağanın hamle sırasında elden çıkmasını önledikleri gibi silaha ayrı bir estetik görünüm verir. Bu görünüm nedeniyle halk arasında Kulaklı diye adlandırılır.

Namlunun eğimine paralel eğim yapan kabza başı hafifçe içeri kıvrılarak tutulduğunda eli kavrayan bir tırnak meydana getirir, balçak bulunmazdı. Bir “Y” harfi meydana getiren kabza enli ve kalın bir metal bilezik altında namlu ile birleşir, namlu kabza içinde baş kısma kadar uzanırdı. Yatağanlarda namlu bildik kılıçlara göre daha kısa olur ve onların aksine iç bükey kenar keskin, dış bükey kenar düz olurdu. Dışbükey kenarda genellikle demir, keskin olan iç kenarda ise çelik kullanılırdı. En önemli özelliği, palalarda olduğu gibi eğimin uzun olan kenarının değil aşağı bakan ters kısmının keskin olmasıdır.

Osmanlı’da yeniçerilerin, piyadelerin ve leventlerin kullandığı bir silah olan yatağan kını içerisinde belde, kuşağa veya silahlığa sokulmuş olarak taşınırdı. Boyları 60-80 cm. arasındadır. Yatağanlar ve yatağan kınları üzerinde de kılıçlarda olduğu gibi çeşitli bitkisel geometrik motifli süslemeler yapılmış, kartuşlar içerisinde kitabelere yer verilmiştir. Süslemede daha ziyade gümüş, altın ve kıymetli taşlar kullanılmıştır. Kitabelerde kullanılan yazılar, hat sanatı açısından kılıçlarda olduğu gibi yüksek seviyede değildir. Özellikle ucuz ve adi yatağanlarda herhangi bir zanaatkârlık görülmez, yazılar özensiz, çoğu zaman yanlış yazılırdı. Yatağan'da motifler ve yazılar bazen bir şiir bazen bir özlü söz olmakla beraber çoğunlukla ayetler, kılıcın sahibinin ismi, dualar ve kılıcı yapan ustanın mührü ile yapım tarihi görülmektedir. Dua olarak genellikle "Ya Muhammed kıl şefaat" yazıldıktan sonra kılıç sahibinin ismi geçerdi. Üzerlerinde çoğunlukla kan oluğu da bulunurdu. Yatağanın ağzının çok keskin olmasından dolayı zamanla bir kullanım kültürü gelişmiştir. Örneğin yatağan sahibi, karşısındaki kişi zayıf ise yatağanın keskin ağzı ile değil de kesmeyen sırtı ile müdahale ederdi.

Yatağan’ın namlu motifleri kılıcın üzerine işlenirken genellikle iki yöntem kullanılırdı: İlk yöntemde, kakma sanatıyla motifler yapıldıktan sonra oluşan boşluklar erimiş altın veya gümüşle doldurulur, son olarak yüzey taşlanarak düzgünleştirilirdi. Ancak bu yönteme az rastlanılır, motifler genellikle gümüş olduğundan ikinci yöntem uygulanırdı. Bu yöntemde istenilen motifin şekli ince bir gümüş tele verildikten sonra kılıcın üzerine işlenirdi.
Halk arasında tek parça demirden özensiz yatağanlar yapılsa da sahibinin statüsüne uygun kaliteli yatağanların yapılabilmesi için kılıcın belli bölümünde uzmanlaşmış birden fazla ustaya ihtiyaç duyulurdu. Bir usta bıçak kısmını yaparken biri kabzayı öbürü kınını bir başkası da motifleri yapmaktaydı. Motif ustaları da kakma yapan ve tel işleme yapan olarak ikiye ayrılırdı.

Belde taşınırken dış bükey kısmı üstte bulunduğu ve yatan bir nesneyi hatırlattığı için yatağan (yatabilir, yatabilen) denildiği, Selçuklu komutanlarından demirci Yatağan Baba namıyla maruf Osman Bey'in, şimdi Denizli'nin Serinhisar ilçesine bağlı beldesi olan Yatağan'ı fethettikten sonra yerleşip buraya sadece adını vermekle kalmadığı, kasabada üretilen ve tüm dünyaya nam salan kılıçların da isim babası olduğu söylenir.

Pek çok kaynak ve belgede kılıçların Yatağan kasabasında yapıldığına dair yazılı bilgi bulmak mümkündür. Bu bilgiler kasabadaki sözlü tarihle karşılaştırıldığında paralellik taşımakla birlikte, yatağanların başta İstanbul, Bursa ve Filibe olmak üzere Osmanlı'nın önemli kentlerinde de üretildiği biliniyor. Özbeklerin Katağan boyu tarafından ortaya çıkarıldığı da, çok söylenilen ama kesinleşmemiş bir iddiadır.

Denizli Yatağan, artık eskisi gibi yatağan üretilmese de, bıçak yapımı konusunda Türkiye’nin önemli merkezlerinden biri olmayı sürdürmektedir. Yatağan günümüzde turistik amaçlı hediyelik eşya olarak da üretilmektedir ama bunlar gerçek Yatağan ölçülerinde değildir, genellikle namlu ve kabza kıvrımları çok abartılıdır.




http://www.bbasaran.net/?p=1936


said:
Katana gibi Bir kılıç çeşididir. Ağırlık merkezi ucuna yakındır. Kesme ve delme maksatlı kullanılır. Adını imalat yeri olan Denizli iline bağlı Yatağan kasabasından alır.

Keskin olan yeri aşağı doğru bakan kısmıdır. Yani terstir. Sırtı keskin değildir. Çok sağlam bir yapısı vardır. Keskin yeri çelikten, sırt kısmı demirden yapılır. Böylece yumuşak olan demir kırılmamayı sağlar. Kabzanın arkasındaki kısım geniştir, tutmayı kolaylaştır, sallama esnasında kılıcın elden çıkmasını engeller. Bu kısma kulak denir. Bu sebeple yatağana “kulaklı” adı da verilir. Kabzası siyah ise “karakulaklı” denir.

Özenle yapılanlarının kabza ve kın süslemesine çok önem verilirdi. Kabzaya yakın kısma ayet, sahibinin adı veya bir dua yazılırdı.
Osmanlının 16. ve 19.yüzyılda kullandığı çok etkili ve estetik bir kılıç olan yatağanı yeniçeriler,leventler ve piyadeler kullanmıştır.Silahın kullanımı zor fakat çok etkili ve tahrip gücü yüksektir.Silah o kadar etkili olmuşki Sırplar 19.yy’da yatağanı milli silah olarak kullanmışlar.

Kılıç Sırpların dışında Çinlilerinde ilgisine çekmiştir ve şimdi olduğu gibi iyi bir taklit yaparak ‘dai-dao’ isimli meşhur bir Çin kılıcını yapmışlardır.Japonlarda bu eğik kılıçtan esinlenip düz olmayan hafif eğik bir kılıç yapmışlardır.

Yatağan hakkında Türkiye’de birkaç makale,yazı, ve site dışında fazla bilgi olamamasına rağmen yurtdışında birçok yazı ve resim bulabilir hatta 2200 dolara satın alabilirsiniz…
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Cafein said:
Batının kılıç yapacak hali yok çünkü adamlarda metal sıkıntısı var. Ortaçağda bile Roma'dan kalma silahları tekrar eritip tekrar silah yapıyorlarmış. Aynı zamanda demir-çelik işinde inanılmaz ileri de değiller. Bir de belirtildiği üzere, bu işler insan sayısı-malzeme kalitesi olarak değişir, silahlanacak grup kalabalıksa adam başına eğitim ve silah kalitesi düşmek zorunda kalır. Avrupa'nın ekonomik şekillenmesine ve feodal yapıya bakarsanız aşırı kalabalık ve aynı zamanda yüksek eğitimli ve iyi silahlı ordular besleyecek halleri de yokmuş amcaların. Doğal olarak ana gelir kaynaklarından biri ganimet olan göçebe toplumlar, malzeme sıkıntısı çekmedikleri zaman silah tekniğinde de daha önde olmuşlar.


benim okuduklarımdan yönelik aslında durum daha değişikti.

aslında Batı'da bol bol metal vardı.
ayrıca geniş toprakları kontrol etmeye çalışan kocaman orduları vardı.

Bu yüzden, yaptıkları kılıçlar özensiz olurdu. Seri imalat yaparlardı. Gün boyunca bir sürü kılıç yapıp orduya verirlerdi.
Hatta metalin bolluğuna bir kanıt olarak Şovalye zırhları (full metal armor) örneğini verebiliriz.

Buna rağmen Japonya'da metal çok kıttır.
daha küçük toprakları ve daha küçük sayıda orduları vardı.

Bu yüzden her kılıcı özenle hazırlar, en az metal üreterek en uzun süre dayanabilecek kılıçlar yaparlardı.

Bundan dolayı katanalar bu kadar iyiydi.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Cuce said:
koca roma keyfinden kısa kısa kılıc kullanmıyor zaten, hem asker cokluğu hem celik işlemenın zorluğu, malzeme azlığından kısa kalın kılıclar yapmak zorunda kalıyorlar.


eminim bunu biliyorsundur da,

kısa kılıç yapılmasının tek nedeni daha kolay ve daha çabuk kılıç yapmak için değildir.

uğraşıp upuzun kılıç yapamazlar mıydı, yaparlardı.
ancak bu kılıçlar o romalıların işine pek yaramazlardı.

- büyük (two-handed, zweihander, artık adına ne dersen) kılıçları taşımak çok zordur, ve bunları savaş alanında kullanmak daha da zordur. genelde barbar kabilelerin elinde görürüz. bineğiyle birlikte savaşçıyı (yerden) kesebilmek için kullanılır.

- uzun (sabre, katana, scimitar vs) kılıçlar ise atlı süvariler tarafından kullanılır. süvari vs süvari veya süvari vs piyade kapışmalarında, savaşçının rakibine uzanabilmesini sağlar.

- kısa (aynen o romalı kılıçları gibi) kılıçlar ise piyadelerin kapışmasında işe yarar. taşıması kolaydır, manevra ve hamle yapması daha kolaydır, rakibine saldırırken bölüğünde yanında savaşanlara zarar vermeden kolayca vurmanı sağlar.

romalı askerlerde böyle küçük kılıçların olmasının nedeni bundan dolayı.
atlı savaşlar olmadığından daha uzun kılıçlara ihtiyaç duymazlardı.
atlılara karşı da zaten mızrakları bulunmaktaydı.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

uzun kiliclari suvariler kullanirdi kisalari piyade demek cok yanlis

uzun kiliclarinda pek cok getirisi var ama kisa kilic dan daha tehlikeli acemi ellerinde

oyunlarda filmlerde yoktur nedense ama savas alaninda acemi bir askerin eline katana verirsin 5 dusman ekser 3 de kendinden olan adami

bugun al eline sopayi karsindaki adamda alsin uzun bi sopa boyle atiyorum okul bahcesi gibi cok kalabalik olmasada yogun biyerde dalin birbirinize

5 dakika icinde etrafdan gecen en az 2 adami yaralarsiniz :p

kilic kullanmak kolay bisey degil heleki kazandigi momentumla olumcul darbeler vuran uzun kiliclari savurmayi ogrenmek cok zor

samurai in teki yaptiriyor kendine kaliteli bri katana en az 6-7 yil kullaniyor bunu ustalasiyor agirligina alisiyor

ama allahin garibani bir piyadeye kilici veriyorlar maximum 2 catisma sonra kilic gidiyor ustalasma imkani yok

onun yerine ver adamin eline kisa kilici hem saplama gibi bir secenegi oldugundan ole cok egitime gerek yok hemde gaza gelip savursa daha az adami yaralar ayni zamanda kisak ilic yapimi daha kolay daha zahmetsiz daha ucuz 10000 tane yap 5000 kisilik birlige teslim et sonra dua et goturebildigi kadar gotursun diye

atlilarda long sword katana filan kullanmazdi, suvari kiliclari long sword dan daha ufaktir hafiftir ve aerodinamigi onemlidir

suvari piyade gibi birebir carpismaz ezip gecmek icin kullanilir suavrinin kullandigi kilicin da en buyuk ozelligi kelle ucurmaktir ki suvariler daha cok mizrak kullanirlar

suvariye mizragi verirsin karsinda adam gibi savunmaya gecmis bir birlik yoksa ustunden ezer gecersin mizraktan akciyim derken atin altinda kalir cunki kisacasi suvariler dusmani moral olarak soka ugratmak, hizindan faydalanip dusmani kusatmak veya vur kac taktikleriyle hirpalamak icin kullanilir

suvarinin elien tutupda piyade silahi olan katanayi veremessin yani (ki caponlar piyade kullansin diye Tachi dedigimiz bir kilic turunude gelistirmislerdir ama pek etkili olmamistir bu)

ha katanalrin iyi olmasinin sebebide metal azligindan cok japonlarin kusursuzluga cok onem vermesidir ki kilici savascinin ruhu oalrak goren bushido nun etkisini tartisilmaz heralde

metal olayian gelmsiken adamlarda metal bollugu olsaydi niye kasip dunyanin obur uclarinda kolonielr kurup avrupya hammadde tasidilar?

zirh yaptilar metalelri bol degil olay keza daha oncede yazmistim o zirhlari ole her adam giymiyo cok bole filmelrdek igibi teneke yiginlari yok etrafda
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...