Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

İstanbul'da büyük provokasyon


ombakkombak

Öne çıkan mesajlar

ayrıca hareket durumuna geçirilmediği müddetçe her türlü düşünceyi konuşmak ve paylaşmak serbesttir insan hakları evrensel bildirisine göre.

ortalığı 69 yapıp üstünden girip altından çıkmadıkça kimsenin karışamayacağı bir durum,faşizm derseniz Türk milletine hakaret etmiş olursunuz bu durumdada Absolut'un duruma müdahele etmesini isterim.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

CaNNi said:
Bilemiyorum eskiden olsa yanlıştır, ırkçılıktır bu derdim ama bu zamanlarda diyemiyorum.

Benimde kökeni kürt olan arkadaşım var ama ben tc vatandaşıyım türküm diyor. Olay budur yani.


mesele kürtlere karşı değil ki bende onu anlatmaya çalışıyorum.

okumak bazıları için cahilliği alıyor ama zararlı düşünce çok fazla etrafta biraz sözü sakınmanın zamanı geçti dediğin gibi.

dobra konuşan adama dobra dobra karşılık verilir.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

ne güzel oldu şu attığın mesaj apache, herkese gösterdin ne demek istediğimi. çok güveniyorsan kendine absolut'u çağır bakalım da görelim ne olacak.

byzasz said:
tamam senin dediğin gibi olsun ama senin bu insancıl davranışlarının karşılığı bazı ırklarda yok


işte ırkçılık budur. nokta.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Şimdi bu olay biraz karışık. Her ne kadar böyle rozet yapılıp etrafa dağıtılmasını aşırı bulsamda, slogan haline getirilmesine karşı olsamda zaten yapılan birşeydir bu.

Ermeniler ermenilerle, museviler musevilerle, kürtler kürtlerle iş yapar. Dünya'nın her yerinde olan birşey bu. Doğru mu yanlış mı tartışmıyorum. Ama Türklerinde Türkler ile iş yapmasını yanlış bulmam. Çünkü onlar yapıyor, bizimkiler yapmasın diyemem. Artık herkes yapıyorsa bizde yapacağız doğal olarak.

Ama bunu rozet haline getiren insan aşırı milliyetçi, gereksiz biri.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Sam, sende acaip eşitçilik, hümanist bir yaklaşım var. Bütün dünyayı senin gibi düşünüyoru, senin istediklerini istiyor sanıyorsun ama öyle değil.

Senin o demokratik, hümanist düşüncelerin bu ülkeye u-y-m-a-z.
Ben ırkçı değilimdir ama zekaya göre ayrımcıyımdır. Sen istediğin kadar "ırkçı mesajdır o rozette yazan yazı" de, kürtler kendi aralarında alışveriş yapmaya, birbirlerini kayırıp diğerlerini karşı ırkçı davranmaya devam edecek.

Bu dünya düzeninde ne yazık ki iyimser olamazsın, kendi çıkarlarını koruyacaksın...
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

turksolunu severim bende son donemde nasyonel sosyalizm dende oteye vurdular olayi ozellikle gokce firat u donusu yapti gibi

said:

Türkoğlu Türklüğünü koru

Bugün PKK terrü ile mücadelede en önemli nokta budur. PKK, Kürtleşmeden güç almaktadır. Türkler Türklüğünü korursa PKK zayıf düşecektir. Bu ise askeri değil toplumsal bir çözümü gerektirir. Türk, kendi sorununu kendisi çözecektir.

Bunun için ilk başta yapılması gerekenlerse şunlardır.

1- Her Türk, alışverişini mutlaka Türkten yapmalıdır. Kürde aktarılan para PKK’ya maddi destek demektir. Türk, bu maddi desteği kesmezse, hem Türklerin mali gücü olmayacaktır, hem de Kürdün altında ezilecektir

2- Her Türk, Türkçe konuşmalıdır. Bunu da İstanbul şivesi ile konuşmalıdır. Dil varsa millet vardır. Ancak şehri istila eden Kürtler kendi dillerini hakim kılmaktadır. Bunlarla temas içinde Türkler de şivelerini bozmakta, Türkçe konuşsa bile adeta Kürt şivesiyle Türkçe konuşmaktadır.

TV’lerdeki Kürt dizilerinin, Kürt müziğinin, her adım başı Kürtçe müzik çalan barların, kasetçilerin, minibüslerin ortasına düşen Türk ister istemez lisanını yitirmektedir.

Buna direnmek için:

Türk, Kürt dizisi izlemez.
Kürtçe müzik dinlemez.
Kürtçe müzik çalan barlara gitmez.
Kürtçe konuşulan minibüse binmez.
Kürtçe kaset satan dükkandan alışveriş yapmaz.

3- Türk, ancak modern şehir hayatında kendini ifade edebilir. Türk medeniyeti, köyden gelen etkilere kapatılmalıdır. Köy, her halükarda Kürtçülüğün yaşam alanıdır.

Yıllarca İstanbul’da Sivaslı, Erzincanlı, Malatyalı, Tokatlı Alevi kitlenin yarattığı köy ortamı, Kürtçülüğü güçlendirmiştir. Türk’ü saza mahkum eden köylü kafası, bugün şehirleri Kürt kültürüne teslim etmiştir.

4- Türkler, yemeklerine sahip çıkmalıdır. Türk’ün damak tadı, Kürt yemekleri ile yer değiştirmektedir. Türk’ü kebaba, lahmacuna mahkum eden anlayışla mücadele edilmelidir. Yemek, kültür savaşının bir parçasıdır. Mc Donaldslar ne kadar tehlikeli ise Kürt mutfağı da o kadar tehlikelidir.

Başka kültürlerin yemeklerini yiyen kültürler asimile olur. O nedenle Türk, Türk mutfağına sahip çıkmalı, başka şeyler yememelidir.

5- Her şeyden önce Türk üremelidir. Artan her bir Türk bebesi, bizi Ergenokan’dan çıkartacak bir kurtarıcıdır.


vs vs vs

basta gayet guzel ataturkcu cizgide gidiyorlardi ancak son senelerde ne olduysa heralde ataturkculugun irkciligi kesin bir skeilde reddettigini unuttular

su yuakrda yazilanalara bakin allahaskina nurnberg yasalari gibi
savunulucak bir yani yok
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

said:
Alışverişimi Türk’ten yapıyorum param PKK’ya gitmiyor

Türk düşmanı sisteme karşı Türk dayanışması

“Türkiye’de hakim siyasal, ekonomik sistem nedir?” diye soracak olursak aslında verebileceğimiz tek bir cevap olduğunu görürüz. Bu da sistemin birebir Türk’ü düşman olarak gören, Türklüğü ortadan kaldırmak isteyen bir sistem olduğudur.

Aslında sistemin bu içeriği yeni bir durum da değil, Türkiye’ye özgü bir durum da değil. Emperyalizm ve sömürgecilik girdiği tüm ezilen dünya ülkelerinde temel olarak bunu yapar, yani o ülkenin gerçek sahipleri olan ezilen ulusu köleleştirecek, onun baş kaldırmasını, kendi haklarını korumasını engelleyecek, en nihayetinde de onun kültürel, siyasal ve ekonomik varlığını ortadan kaldırdıktan sonra onu tarihin tozlu yapraklarının arasına gönderecek bir program izler. Emperyalizmin hem en büyük düşmanı, hem de korkulu rüyası ulus gerçeğidir.

Bu ulus karşıtı program, kültürel istila, ekonomiden dışlama gibi adımlarla başlar, fiili katliamlara kadar giden bir rota izler.

Bu nedenle Fransa’nın Cezayir’de, İsrail’in Filistin’de kurduğu sistem Arap düşmanı, İspanyolların tüm Güney Amerika’da kurduğu sistem yerli halkların düşmanıdır.

Tabii, buralar birebir sömürgeleştirilen bölgeler olduğu için emperyalistler bu uygulamalarını kendi elleriyle hayata geçirmişlerdir. Türkiye gibi ülkelerde ise işi daha çok taşeronlarına bırakmaktadırlar.

Aslına bakılırsa Türklerin Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemindeki konumu da aynı dışlanmışlık ve ezilmişlikle açıklanabilir. Türklerin kurduğu bu devletin artık hiçbir alanında Türkler yoktur.

Türk, devlette yönetici olmadığı gibi ne ekonomik hayatta vardır, ne de siyasette. “Türk’üm” demek ise cesaret isteyen ve suç olarak görülen bir şey olmuştur. Türk milliyetçilerine karşı “Neden Osmanlılık dışında Türklük diyerek bölücülük yapıyorsunuz?” diye davalar bile açılmıştır o yıllarda…

Türk olmak suç haline getirildi!

Bugün Türk olmanın yeniden suç haline getirildiği bir dönemin içindeyiz. Bunun temelinde tek bir şey vardır: Emperyalizm Türk’ten korkmaktadır. Emperyalizme karşı temel direniş biriminin ezilen ulusun kendi varlığı olduğunu biz ne kadar iyi biliyorsak, emperyalizm de o kadar iyi bilmektedir.

Sonuçta Atatürk’ün Türk Milleti için yaptığı her şeyden daha önemli olan şey; onun Türk kimliği etrafında yeniden dirilmesini ve sömürgecilere karşı direnişe geçmesini sağlamasıdır. Eğer bu yapılmasaydı, zaten bu topraklarda emperyalizme direnecek kimse de kalmayacaktı. İşte bu nedenle Türk olmak emperyalizm açısından da tüm işbirlikçi ideolojik akımlar ve hareketler açısından da en büyük suçtur.

Bu nedenle Türk ezilmektedir. Türk ekonomik olarak sömürülmektedir, kendi şehrinde artık rahatça sokağa çıkamamaktadır.

Bu nedenle Türk’ün dili ve kültürü yozlaştırılmaya, unutturulmaya çalışılmaktadır.

Gene emin olalım ki, bu nedenle dağda Türk evlatları şehit edilmektedir.

Bu ülkede emperyalizmin istedikleri olacaksa Türk’ten geriye bir şey kalmamalıdır. Biz son derece gerçekçi bir tarzda bu saptamaları yapıyoruz. Bundan rahatsız olanların çıkacağı da kesindir. Ama bu saptamaları yapmanın yeterli olmadığı da ortadadır. Türk kendisine sahip çıkmalıdır.

Türk’ü yok etmek için bu kadar kapsamlı bir program varsa Türk’ün de kendini savunabileceği, etrafında birleşebileceği bir davasının ve programının olması gerekir. Türk düşmanı sisteme karşı Türk dayanışması inşa edilmelidir.

Bugün biz ilk adımı “Alışverişimi Türk’ten yapıyorum, param PKK’ya gitmiyor” kampanyasıyla atıyoruz.

Topyekûn Türk direnişi için ilk adım: Ekonomik savaş

Bugün Türk’ü Anadolu’dan atmanın, esir etmenin ve kalanlara da Türklüğü unutturmanın planları yapılmaktadır. ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi olarak adlandırdığı plan aslında Türkiye için yeni bir Sevr Antlaşması olmaktadır.

Sevr, Türk’ün idam fermanı olarak hazırlanmış ve imzalanmıştı. Bunu imzalayanlarsa o dönemde devletin en üst noktalarına gelmiş kişilerdi. Onlar bu ihanetten çekinmediler, bugün de tarih onları bu şekilde anmaktadır. Bugün BOP’un eş başkanlığını yürütenler de nereye gittiklerinin bilincinde olmalılar. Aslında bu oyunun tüm parçaları ne yaptıklarının son derece farkındadırlar ve bilinçli bir planı adım adım uygulamaktadırlar.

Sevr için Türk’ün idam fermanıydı dedik ama şunu da tespit etmek gerekir ki, Sevr noktasına da bir günde gelinmemiştir. Yıllar boyunca ezilen, bir kenara itilen, direniş olanaklarından ve en önemlisi de millet olma bilincinden uzak tutulan Türkler en sonunda Sevr adlı imha planıyla karşı karşıya getirilmişlerdir.

Bugün yeni Sevr de benzer bir sürecin sonucudur ve bu oyunda da son perdeye doğru yaklaşılmaktadır. Atatürk’ün 1938’de aramızdan ayrılışından beri Türk Milleti sahipsiz ve rehbersiz kalmıştır. Geçen yıllar içinde Atatürk’ün Türklük politikası önce unutturulmuş, ardından da günümüzün Türk düşmanı sistemi kurulmuştur.

Özellikle 1980’li yıllarda 12 Eylül Amerikancı darbesinin de desteğini alarak gelişen Türk düşmanı, ırkçı-faşist PKK hareketi, Türklerin sindirilmesine ve imhasına yönelik eylemlerini her alanda sürdürmektedir.

Geçtiğimiz AKP’li son birkaç yıl ise alt-üst kimlik tartışmalarıyla Türklüğün iyiden iyiye zayıflatılmaya çalışıldığı, Türk olmanın ve Türk milliyetçiliğinin suç haline getirildiği bir dönem oldu. Sistem için Türk artık o kadar düşmandır ki, artık eski slogan değişmiş, yeni slogan “Bu kış Türkler gelecek” olmuştur.

Türklüğe karşı girişilen topyekûn bir savaşla karşı karşıyayız. Bunun tüm boyutları mevcuttur.

Askeri alanda Türklere saldırılmaktadır.

Siyasette Türkler hakim değildir ve her gün daha da fazla bu alanın dışına çıkartılmaktadır.

Türk kültürü saldırı altındadır ve toplumda Türk’e yer bırakılmamaktadır.

Bunun en önemli boyutlarından birinin de ekonomik saha olduğunu görmekteyiz. Bugün Türk belki diğer boyutlarda hâlâ az çok vardır; ama ekonomik alan büyük oranda kaybedilmeye yüz tutmuştur.

Bugün Türk direnişinin, hayatın her alanında topyekûn bir direniş olması gerekmektedir. Askeri alan Ordu’nun, siyasi alan siyasetçilerin işidir diyebiliriz belki ama ekonomik alan her Türk’ün en kolay, acil ve etkili adımları atabileceği alandır.

Ekonomik savaş, tarihin her döneminde etkili olmuş bir yöntemdir. Birlik sağlamak istiyorsanız önce ekonomik birliğinizi kurarsınız.

Karşınızda sizi yok etmek isteyen bir düşman varsa önce onun ekonomik kaynaklarını kesip hareket alanını kısıtlarsınız.

Bu nedenle Türk direnişinin bu ilk aşaması hepimizin acilen ve kolayca atacağı adımlardan ibarettir. Alışverişimizi yalnız Türklerden yapmak, toplumsal alana yayılan bir tavır olduğu anda etkisi beklenenin çok üzerinde olacaktır.

Peki biz bunu yapamazsak sonu ne olur?

Osmanlı’da Türkler ekonomik hayatta yoktu, sonu işgal oldu

Ekonomik alandaki varlığın ne kadar önemli olduğunu gene tarihe bakarak görmemiz mümkündür.

Osmanlı’nın tarihsel ve toplumsal yapısının da getirdiği belli alışkanlıklarla Türkler genellikle ticaretten ve ekonomik yapının kritik noktalarından uzak durmuşlardı.

İlk başlarda devleti yönetiyor olmanın avantajıyla bu durumu önemsemeyen Türkler, Osmanlı’nın son dönemlerinde bunun dezavantajını o kadar yakından ve acı bir şekilde yaşamışlardır ki, bu dönem bugün için de derslerle doludur. Sonunda devleti de Türk olmayanlar yönetmeye başlamıştır.

Türkler sadece köylü, memur ve asker olabilirken, ticaretten, bankacılığa tüm kritik noktalar azınlıkların eline geçmiştir. Bu sadece Rum ve Ermeni azınlıkların ekonomik güçlerini artırmaları anlamına da gelmemektedir. Rumlar ve Ermeniler aynı zamanda Batılı efendinin hayırlı evlatları olarak, kurulan komprador sistemin de belkemiğini oluşturmuşlardır. Bir süre sonra ortaya çıkan durum daha da acı olmuştur.

Ekonomiye hakim olanlar bu zemin üzerinden güçlenerek, hayatın ve sokağın da hakimi olmuşlardır. Bu o kadar önemli bir düzeyde gerçekleşmişti ki, artık Yunanistan’dan Rumların gelip Türkiye’ye yerleştiği, Ermenilerin nüfuslarını arttırdığı, hatta İstanbul ve İzmir gibi o dönem Türkiye’nin en önemli iki şehrinde nüfus yapısının bunlar lehine bozulduğu bir durum ortaya çıkmıştır.

Ekonomik hakimiyet, toplumsal hakimiyeti getirmişti. Bu da hemen ardından nüfus hakimiyetini getirdi. Bugün bunun adını rahatça koyabiliriz. Türk Milleti’ne karşı bilinçli bir istila hareketi uygulanmıştır bu dönemde. Ekonomik ve demografik istilanınsa tek bir sonucu olmuştur: Askeri işgal ve istila...

Evet, olmaz denilen olmuştur. Geçmişin azınlıkları öyle bir zemin yaratmışlardır ki, Türk toprakları onların yarattığı bu zemin üzerinden işgal ve istila edilmiştir. Bu işgal ve istilayı yapanlar da emperyalizm ve uşaklarından başkası değildir.

Emperyalist işgale karşı direnişin ortaya çıktığı dönemde bu durumun nedenlerinin çok iyi anlaşıldığı ve direnişin de buna göre örgütlendiği görülebilir.

Kurtuluş Savaşı ve Tekalif-i Milliye

İşgal başladığında ve buna karşı Atatürk önderliğinde Milli Mücadele’ye girişildiğinde gerçekten de Türk Milleti’nin elinde hiçbir şey yoktur. Türk o kadar sahipsiz kalmıştır ki kimse ondan ordu kuracak, direnecek, savaş kazanacak bir hareket beklememektedir.

Bu noktada bir tek Atatürk’ün herkese ve her şeye rağmen durumu farklı değerlendirdiğini görüyoruz. Değil Ordu kurup savaşmak, “adım bile atamayız” diyenlere karşı Atatürk, savaşı kazanarak yanıt vermiştir. Çünkü o kendi deyimiyle “herkesin çöl gördüğü topraklarda Türk Milleti’ni” görüyordu. Önemli olan bu direniş potansiyelini örgütlemekti.

Burada verilen Milli Mücadele’nin bir boyutunun da ekonomik kavga olduğunu görürüz. Türk direnişinin özü, Türk birliğinden ve dayanışmasından oluşturulurken, Ordu nasıl kurulacak diyenlere de cevap Tekalif-i Milliye’yle verilmiştir.

Bu yasa çerçevesinde Türk Milleti, uyuyan bir dev olduğunu kanıtlayarak nesi var nesi yoksa direniş için seferber etmiştir. Yapılamaz denilenler yapılmış, Türk Milleti kendi Ordusunu, direniş gücünü gene sadece kendi öz kaynaklarına dayanarak kurmayı başarmıştı. Zaferi getiren de bu olmuştur.

Düşmanla girilen kavgada bir milletin kendinden başka güvenebileceği kimsesi yoktur. Atatürk bunu bilerek, Türk direnişini Türk dayanışması üzerine inşa etmiştir ve başarılı olmuştur.

Kurtuluştan sonra yerli malı kampanyaları

Emperyalizm ve uşakları yenilmiştir ama içerde bu işin toplumsal zeminini oluşturanlar varlıklarını ve güçlerini korumaktadırlar. Hâlâ Rumların ve Ermenilerin ekonomik hayata hakim olduğu bir Türkiye’de gerçek kurtuluşun sağlandığı söylenemezdi. Türk’ün ekonomideki yerini sağlamlaştırmak, tam bağımsız Türkiye’nin de gerçek sigortasını oluşturacaktı.

Bu dönemde Atatürk’ün başlattığı kampanya, “Yerli malı Türk’ün malı, herkes onu kullanmalı” sloganıyla yola çıkıyordu. Milli kurtuluş ruhu artık ekonomik hayatta da devreye sokulacaktı. Ulusal ekonominin kurulmasının tek şartı, Türk direniş anlayışının ve dayanışmasının ülkenin gündemini oluşturmasını sağlamaktı.

Bir taraftan emperyalist şirketlerin elindeki sektörler millileştirilirken, diğer taraftan da kurulan kamu iktisadi teşekkülleriyle Türk ekonomisi bağımsız, devletçi ve kamucu bir rotaya sokuluyordu. Rum ve Ermeni kompradorların sistemden soyutlanması aynı zamanda emperyalizmin ve kapitalizmin de ülke ekonomisindeki zeminini zayıflatan unsurlar oluyordu.

Kamucu-devletçi alan ekonomide ilerledikçe, komprador azınlıklar da zamanla tasfiye oldular. Ancak burada gerçekleşen başarının en önemli unsurunun Türk dayanışmasının bu yerli malları kampanyalarıyla devreye sokulması olduğunu da bilmemiz gerekmektedir.

Türk direnişi askeri alanda Ulusal Kurtuluş Savaşı vererek emperyalizmi nasıl yendiyse, Türk dayanışması da verilen ekonomik kavgayla bağımsız Türkiye’nin kuruluşunun esas adımlarını atmıştır.

Ancak işin acı tarafı, hepimizin bildiği gibi bu dönemin Atatürk’ün ömrüyle kısıtlı olmasıdır. Atatürk ölünce “Kurtuluş’la gidenler” geri dönmenin yollarını buldular ve komprador sistem sağcılık tarafından yeniden kuruldu.

Bugünün Türk karşıtı komprador düzeni

Maalesef, bugün Türkiye’de yaşadığımız toplumsal düzen Sevr noktasına doğru sürüklenen Osmanlı dönemiyle kritik benzerlikler içermektedir.

O gün ekonomik hayatın dışında bırakılan ve ezilen Türk bugün de aynı konumdadır.

Türk, işçi, memur, asker olmaktadır ama ekonominin kritik hiçbir noktasında yoktur ve günden güne bilinçli bir şekilde daha da soyutlanmaktadır.

Üzerine bastığımız zemin yavaş yavaş ayağımızın altından kaydırılmaktadır.

Türk’ün soyutlandığı ekonomik yapı, el koyduğu tüm değerleri emperyalist metropollere aktarmaktadır.

Türkler günden güne yoksullaşmaktadır.

Aslında sorun sadece yoksullaşmak da değildir. Ekonomik üstünlüğünü kaybeden Türkler sokakları da kaybetmektedir. Sokağın kaybedilmesi ise baştan yenilme anlamına gelmektedir.

Kurulan sistemin daha kötü bir yönü de Türk’ten boşaltılan her yerin doldurulması ve buradan gelen tüm gelirin PKK’ya aktarılmasıdır.

ABD emperyalizminin kurduğu PKK adlı kontrgerilla örgütü gene bizzat emperyalizmin kurduğu ekonomik yapı tarafından beslenmektedir ve şunu iyi bilelim ki, bu yapının sürmesine neden olan şey, biz Türklerin de bu ekonomik döngünün bir cephesinde yer almamızdır.

Açıktır ki Türklerden yapmadığımız tüm alışverişler bir şekilde PKK’ya gitmektedir. Sistem bizim cebimizden çıkan paralarla işlemektedir. Bunda şaşılacak bir şey de yoktur.

Zamanında Rum çetelerini, Taşnak ve Hınçak ırkçı örgütlerini besleyen Ermeni ve Rum kompradorlar, onları var edenler de onlarla iş yapan Türkler olmuştur.

Ne zaman bunların ekonomik kaynakları kesilmiştir, işte o zaman bu acı durum da ortadan kalkmıştır. Bugün yeniden bu bilinçle “Alışverişini Türk’ten yap” kampanyasına sarılmalıyız. Başka çıkışımız yoktur.

Mehmetçik dağda savaşırken, şehirdeki Türk ne yapacak?

Burada kritik olan şeyin Türklüğü bir dava olarak sahiplenmemiz ve hayatımızın her alanında bu bilinçle davranmamız olduğunu bilmeliyiz.

Bugün Türk Milleti gerçekten çok zor ve ağır günler geçirmektedir. PKK her gün dağda Türk evlatlarını şehit ederken, bizler bu durumu şehirlerden izlemekle yetinmemeliyiz. Türk her an dayanışma ruhu ile hareket etmelidir. Türkiye’de herkes kendisine bir kimlik oluşturmuştur ve bu kimlik çerçevesinde kalanlara kardeşten de öte sahip çıkmaktadır. Burada sahipsiz kalan tek kesim Türklerdir.

Bu nedenle bugünkü en büyük eksikliğimizin Türk Milleti’nin ulusal dayanışması olduğunu bilmeliyiz. Bu yaşananlar Türk Milleti’nde genel bir moral bozukluğuna ve sahipsizlik duygusuna yol açmaktadır. Ama şu da bir gerçektir ki, ortada bir savaş varsa bu savaşta yapılacak en kötü şey moral bozmaktır. Bu, düşman cephesine yapılacak en büyük yardım olur.

Bu moralsizliğin ve acizlik psikolojisinin en önemli yansıması “Hiçbir şey yapamıyorum” diyerek oturmak ve ağlamaktır. Ancak şunu da açıkça belirtmeliyiz ki, Türk için böyle bir tavrın geçerliliği olamaz. Hiçbir şey yapamıyorsanız bile bazı şeyleri yapmayarak faydalı olabilirsiniz. Ki bizim için yapılacak çok şey vardır.

Bu milletin evlatları dağda savaşırken, şehirlerdeki Türkler de bu savaşın bir boyutunu oluşturmalıdır. Burada alışverişimizi Türk’ten yapmak, PKK’nın mali olanaklarının engellenmesi için atılacak en önemli adım olacaktır ve ulusal dayanışma bilincinin örgütlenmesinde en önemli tetikleyici olacaktır.

Alışverişimizi Türk’ten yapalım, paramız PKK’ya gitmesin

Türk düşmanı sistemin can damarı ekonomide kurulmuştur. Bu can damarını kesmemiz gerekmektedir. Düşman bize her cepheden saldırmak için özellikle bu cepheyi sağlam tutmaktadır. Onlar bunun öneminin farkındalar. Her Türk bu noktada bilinçli davranmalıdır ve uyarıcı olmalıdır. Türklük her alanda hırpalanmaktadır ve yok edilmek istenmektedir. Buna karşı Türk’ün her alanda kendisini savunması gerekmektedir.

Bu nedenle Türkülüğe ve Türk’e her anlamda sahip çıkmalıyız. Bu nedenle alışverişimizi Türklerden yapmalıyız.

Hiçbir yerde Türkçeden başka dil kullanmamalıyız, kullananlara da taviz vermemeliyiz.

Türk müziği dinlemeliyiz, Türk yemeği yemeliyiz.

Türklük nerede saldırı ile karşılaşıyorsa biz orada Türklüğümüze sahip çıkmalıyız. Cephemizi orada kurmalıyız.

Atatürk için Tekalif-i Milliye’nin önemi bellidir. “Yerli malı Türk’ün malı” kampanyalarının değeri ve Türk davasına yaptığı katkılar ortadadır. 68 kuşağının devrimci gençlerinin Amerikan sigarasına, Amerikan gazozuna karşı koyuşunun anlamını kim yadsıyabilir?

Doğru, bunlar siyasal tavırlardır ve sembolik anlamları vardır ama siyaset de bu sembollerin öncülüğünde şekillendirilir. Bu semboller ulusça sahiplenildiği anda artık karşısında durulamayacak maddi güçlere dönüşeceklerdir.

Bu nedenle “Alışverişimi Türk’ten yapıyorum” kampanyasını Kurtuluş Savaşı günlerinin ruhuyla ve 68 devrimcilerinin militanlığıyla sahiplenelim...

Türk’üm diyen herkesin önündeki en acil milli ve devrimci görev budur:

Alışverişimizi Türk’ten yapalım, paramız PKK’ya gitmesin!

Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Sam said:
ne güzel oldu şu attığın mesaj apache, herkese gösterdin ne demek istediğimi. çok güveniyorsan kendine absolut'u çağır bakalım da görelim ne olacak.

byzasz said:
tamam senin dediğin gibi olsun ama senin bu insancıl davranışlarının karşılığı bazı ırklarda yok


işte ırkçılık budur. nokta.
ben kürt dememk için yazıyorum sen tutumuş içinden koca yazının bir cümle çekip koyuyorsun oraya, ayıp seniin bu yaptığın..
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Valeron said:
adam ne kastetmi$ peki apache? Turk ten ba$ka ali$veri$ yaptigim yahudi,rum,ermeni,fransiz,alman,amerikan,japon paralarini PKK ya mi yatiriyor demi$ kurtu kastetmediyse ?
Ya$inin du$uncelerine sahip ol bence zira konu$tuklarin cocuk degil


seni hatırladım.chp gençlik koluna girdim en yakın arkadaşımı siyası davam uğruna sattım çok utanıyorum sen hangi gençlik kolundansın abi diye gelip bir ay sonra seni yere yatırırım diyen kafası karışık çocuktun di mi?

arkadaşın napıyor slm söyle.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

ombakkombak said:
PKK'nın değil doğrudan Kürtlerin kast edildiğini anlamak istemeyenler için bu kampanyayı başlatanların internet sitesinden alıntılar:

http://www.turksolu.org/90/basyazi90.htm

http://www.turksolu.org/164/ataberk164.htm


ben dediğim gibi kürtlere karşı değil içeriğini destekledim.ırkçılığın dönüp dolaşıp kendini vuracak kadar tehlikeli olduğunun bilincindeyim.uslübumun sertleşmesinin sebebide genel ortama karşı değil birinin bir mesajından sonra öyle konuşulması gerektiği içindir.geri kalanı alınmasın pls.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

apachenin alıntıladığı yazı hoşuma gitti destekledim,çünkü bi nevi kürtleri değil ben türk değilim kürdüm diyenleri kastetmiş.


ama viktorun alıntıladığı yazıdaki maddeler cidden komik yani, dolar yasaklansın vs.. gibi modası geçmiş şeyleri kürtlere uyarlayıp tekrar huzursuzluk yaratma amaçlı olmuş.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Apache said:

seni hatırladım.chp gençlik koluna girdim en yakın arkadaşımı siyası davam uğruna sattım çok utanıyorum sen hangi gençlik kolundansın abi diye gelip bir ay sonra seni yere yatırırım diyen kafası karışık çocuktun di mi?

arkadaşın napıyor slm söyle.


Selamini soylerim,ama kari$tiriyo olma ihtimalin yuksek cunku hayatim boyunca yaptigim hicbi$eyden utanc duymadim ayrica israrciysan seni yere yatirabilirim hala sorun degil benim icin bu tip $eyler : )

Siyasi zekan'in sifir oldugunu bu attigin mesajla kanitlami$ olmanin zevki icindeyim $u anda ..
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

lath, hümanizm ve demokrasi yüzyıllar önce dünyada tek bir demokratik ülke yokken, insanlar kralların malı olarak görülürken bile savunulabilmişse kusura bakma ama yazdığın mesajı dikkate almam mümkün değil. doğru olduğuna inandığım idealleri takip etmekten üşenmem.

byzasz said:
ben kürt dememk için yazıyorum sen tutumuş içinden koca yazının bir cümle çekip koyuyorsun oraya, ayıp seniin bu yaptığın..


değil, çünkü mesajının ana fikri alıntı yaptığım bölümde. geri kalanı onu desteklemek için verdiğin örnekler. ırkçılığı haklı gösterecek örnek yoktur, özellikle de başkalarının yaptığı ırkçılığı gösterip "onlara karşı biz de yapmalıyız" örnekleri.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

apache
abi ayni taraftayiz

ama turksolu harbiden nazi lige goturdu isi
PKK filan kalamdi

adamalr resmen kurt kulturunu yok edicez diyorlar
nazilerin iktidara gelmeden once yaydigi genelgeler gibi olmus yazilar

bilmiyorum
ben turksolunu cok severdim ama baya sogudum son 2 yilda
direk nazi lige doktuler isi
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Misafir
Bu konu yeni mesajlara artık kapalıdır.
×
×
  • Yeni Oluştur...