sg-1 Mesaj tarihi: Kasım 11, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 11, 2007 http://www.hurriyet.com.tr/gundem/7667376.asp Cumhurbaşkanımız Suudi kralının huzuruna çıkmış. Hem de Türkiye'de?! Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
matama Mesaj tarihi: Kasım 11, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 11, 2007 nicki dolar li arkadasim bu madalya devlete buyuk hizmet veren insanlara verilir jak bey almisti en son mesela. Emin ol suudlari tarihi azicik okumus olsan, hatta bu kralin dunyada yedigi pislikleri bilsen sende anlardin niye kopek dendigini. yasar buyukanita verilenle , ayni sekilde fransizlarin bol keseden dagittigi oduller turkiyenin verdigi bir degil. Turkiyedeki odul cidden cok degerli, hatta soyle sliyim bundan onceki genelkurmay baskanina verdiklerindede nasil verdiler o adama bunu suursuzlar demistim. O madalya basit birsey degil Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Reflective Mesaj tarihi: Kasım 11, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 11, 2007 onu bunu herşeyi anlarım ama sen bir ülkeye gelmişsin o ülkenin liderlerini ayağına çağırıyorsun onlarda gidiyor bu nasıl iştir anlayamadım Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Prawler Mesaj tarihi: Kasım 11, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 11, 2007 Dolar gelecekse gerisi teferrüattır. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
ssj4songoku Mesaj tarihi: Kasım 11, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 11, 2007 Bazı arkadaşlar uluslar-arası ilişkileri, komşulukla bir sayıyor herhalde. Öyle ayağına gitmiş, bla bla gibi kelimelerle açıklanacak şeyler değil bunlar. Biz popumuzu devirmiş bilgisayar başında takılırken arkada neler dönüyordur kim bilir. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
sg-1 Mesaj tarihi: Kasım 11, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 11, 2007 Ne olursa olsun bu ülkenin c.başkanı kendi evindeyken misafirin ayağına gitmez, makamında karşılar. C.başkanlığı'nın bile içini boşalttılar 3 ayda, Sezer olsa böyle bişey olabilir miydi? Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
KahnX Mesaj tarihi: Kasım 11, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 11, 2007 vardır bi hayır. ülke geleceği için çalıştıklarına şüphe yok (!) Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Eternalus Mesaj tarihi: Kasım 11, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 11, 2007 vahabi mezhebinin mezar ziyaret etmesi günah olabilir, ama mezar mevzusu bana başka bişeyi hatırlattı. mesela vahabilerin hz. muhammed'in ailesinin mezarlarını tahrip etmesi gibi. sapkın ilan edilmeleri gibi. vs vs. google a ekşi sözlüğe fln bi vahabi yazınız lütfen. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Laurelin Mesaj tarihi: Kasım 11, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 11, 2007 bonbon 50k mesaja ulasinca su pati bunyesindeki takunyalilar bi konussunlar sayin gul abdullah ile onada bir develt ustun hizmet madalya taksinlar gozu kalir cocugun biyeri siser filan ha bide uzuldum su fetocu basina iraninki gibi cikmadi gene bizim 11. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Bone Mesaj tarihi: Kasım 11, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 11, 2007 Innuendo said: @spark lafi agzimdan aldin ya. haberde gordum boyle bi abd kuklasi odun nasil olurda "EN UST DUZEY TURKIYE CUMHURIYETI SEREF MADALYASI" alabilir? hayatimda duymadigim aptal bisiy verdi gul e. tamam karsiligi verilir ne bilim plaket odul bisiyler. ama seref madalyasi ne ya?! fistan in yazdigini yeni gordum. abi yatirim yapana felan elbetde resmi bir odul, onurlandirma yapilir ama bu bi plaketle ne bilim bi nisan ile olur. Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri, mezardan çıkmanın vaktidir! Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri, Sakarya'da, İnönü'nde, Afyon'dakiler Dumlupınar'dakiler de elbet ve de Aydın'da, Antep'te vurulup düşenler, siz toprak altında ulu köklerimizsiniz yatarsınız al kanlar içinde. Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri, siz toprak altında derin uykudayken düşmanı çağırdılar, Satıldık, uyanın! Biz toprak üstünde derin uykulardayız, kalkıp uyandırın bizi! Uyandırın bizi! Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri, mezardan çıkmanın vaktidir. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Daesu Mesaj tarihi: Kasım 11, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 11, 2007 oh be bunu arıyordum şimdi bende Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
onurdolar Mesaj tarihi: Kasım 11, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 11, 2007 Beyler uluslararsı ilişkiler tarihe bakılarak yönelendirilemez, Suudları da tarihlerinide çok iyi biliyorum, Orta Doğu'nun ıcığını cıcığını biliyorum, uzmanlık alanım. Evet Osmanlı zamanında Suud hanedanı düşmanımızdı. Cumhuriyet tarihi boyunca da yer yer çıkarlarımız ters düştü yer yer denk düştü. 1923'te denize döktüğümüz Yunanlılarla 1930'da en yakın müttefik olan bu Türkiye Cumhuriyeti'dir. Anadolu'nun işgalinden sorumlu olanların başında gelen Venizelos'u törenlerle ağırlayan da bu ülkedir. Abdullah'ın dedesinin dedesini asan da Türkiye idi, bugün torununa madalya takanda Türkiye'dir. 1942'de Dünyada yılın adamı ilan ettiği; demokrasinin koruyucusu dediği Stalin'i sonradan umacı gibi gösterende ABD idi mesela. Gün olur devran döner, elli yıl sonra Ermenistan Cumhurbaşkanı'na da madalya takarız. Uluslararsı ilişkiler böyle yürür. Kabul edin yada etmeyin. Haa ayağa gitme mevzusunu bilmem protokol uzmanı değilim. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Korax Mesaj tarihi: Kasım 11, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 11, 2007 güzel açıklamışsın valla.netice olarak ülkenin o andaki çıkarı için yapılıyo yani herşey. (gerçi ülke çıkarımı yoksa kişisel çıkarmı oda ayrı mevzu) Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Tyrael Mesaj tarihi: Kasım 12, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 12, 2007 Bone'un yazdığı şiir tam bizi anlatıyor. Gelsin şehitler kurtarsın bizi hakkaten. Her ne kadar mecazi olsa da, şu an bir Atatürk beklemek'le aynı şey sonuçta. Hadi geldiler kurtardılar bizi. Ee sonra? Yine gelip yok edeceklerki? Milletin kendi hakkını kendisinin aramasını öğrenmesi lazım. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Sparkcaster Mesaj tarihi: Kasım 12, 2007 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 12, 2007 uzatmamın bi anlamı yok ,nasıl olsa bazı kimselerin anlayacağı yok hiçbir şey. kral abdullah Türkiyede bulunan herhangi bir Atatürk antıyla aynı mahiyetteki bir anıtı ziyaret etti Rusya gezisinde Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Drakkahn Mesaj tarihi: Kasım 12, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 12, 2007 10 milyar dolar verene değil madalya ülkenin anahtarını vereceğiz. Ülkenin yüzlerce yatırımını özelleştirme adı altında yabancılara satanlarada bir üstün hizmet madalyası yakışmaz mıydı? En basiti Türk Telekom'un adındanki Türklük bile satıldı, daha neyin tartışmasını yapıyorsunuz? Kral Abdullah yatırım yapmış, madalyayı almış bu bilinen, ya bilinmeyen, söylenmeyen, açıklanmayan yatırımlar neler bir de bunları öğrenebilsek. İstanbul'un yedi tepesinden birini daha aldı kralımız, limanlarımız offerlere satılıyor, bankalarımızdan 2 tanesi PKK'ya mayın satan şirketin kurucu ortağı, 1 tanesi Yunanistan'ın yüzde 51 ortağı olduğu banka. Kral Abdullah'a takılan madalya mı göze çarptı bir tek? Satılıyoruz, alanlara madalya takıyorlar işte daha ne olsun? Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
elaidi Mesaj tarihi: Kasım 12, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 12, 2007 ANKA Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Suudi Arabistan Kralı Abdullah Bin Abdulaziz Al-Saud'u Swissotel’de ziyaret etmesiyle ilgili eleştiriler üzerine Cumhurbaşkanlığı “Protokol kurallarında tek tip uygulamadan söz etmek yanlıştır. Cumhurbaşkanı'nın programı müsait ise veda ve uğurlama için konuğun ikametgâhına gitmesi usuldendir” açıklamasını yaptı. Cumhurbaşkanlığı basın merkezinden yapılan açıklamada, protokolde karşılıklılık, geleneksel ilişkiler ve işin gereği gibi birçok unsurun dikkate alındığı belirtilerek şu ifadelere yer verildi: “Cumhurbaşkanı'nın programı müsait ise veda ve uğurlama için konuğun ikametgâhına gitmesi usuldendir. Son olarak Suriye Devlet Başkanı Sayın Beşşar Esad için de bu uygulanmıştır. Uğurlama Sayın Başbakanın görüşmesiyle çakıştığından üçlü bir görüşmeye, ortak açıklamanın sonuçlandırılmasına da vesile olmuştur” Türkiye’nin, yüzbinden fazla Türk vatandaşına ve şirketine evsahipliği yapan Suudi Arabistan ile bölgesel konularda yakın istişare içinde olması gerektiği kaydedilerek, “Bölgemizin çok kritik bir dönemden geçtiği bir sırada en yüksek düzeyde görüş alışverişine imkân veren ve ayrıca ikili ilişkiler çerçevesinde çıkarlarımızın ileriye götürülmesine fırsat veren bu önemli ziyaretin yapay protokol iddialarıyla gölgelendirilmeye çalışılması üzüntü vericidir" denildi. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Drakkahn Mesaj tarihi: Kasım 12, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 12, 2007 Meali: Ulan ne fesatsınız ya!! eve kaçarken yolda gördüm uğradım 2 dakka, recepte ordaydı sarıldık bi hal hatır soralım dedik. Hayret bişey hemen altında bişey mi aramak lazım ya!! Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
onurdolar Mesaj tarihi: Kasım 12, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 12, 2007 İkinci taksitte İsrail ile ilişkiyi keseriz Suudi Kral ile Erbakan arasında yaşanan çirkin pazarlığı Can Dündar yazdı.. 12.11.2007 10:45 Bugünlerde arşivden gidiyoruz. Bu 10 Kasım'da, Cumhurbaşkanı dahil cümle devlet ricali, çağrı üzerine ve protokol kurallarını yerle bir etme pahasına Suudi Kralı Abdullah'ın oteline koşturdu ya... Bu muhabbetin tarihi kökenlerini ve Suudi cenahından gördüğü karşılığı, 33 yıl önceki bir başka ziyaretten hatırlatmak istedim. Çünkü dünü hatırlamak, bugünü anlamayı kolaylaştırır. Ecevit'i şoke eden görüşme Sene 1974... Petrol krizinin can yaktığı yıl... Ocak'ta koalisyon kuran CHP-MSP hükümeti, elektriğe, akaryakıta zamla işbaşı yapıyor. Ekonomik darboğaz yaklaşıyor. Petrol ve para lazım. Başbakan Yardımcısı Erbakan, "Ben hallederim" diyerek hemen sonra soluğu Suudi Arabistan'da alıyor. Petrol İşleri Bakanı Yamani ile görüşüyor. Destek istiyor. Ecevit, ortağının yapacaklarından kuşkulu; attığı her adımdan haberdar olmaya çalışıyor. O yüzden görüşme tutanaklarını istiyor. Ve zabıtları okuduğu zaman şoka uğruyor. Kral başından savınca... "Erbakan'ın Arabistan ziyareti zabıtları"na, Rıdvan Akar'la birlikte "Karaoğlan" belgeselinin hazırlıkları sırasında, Ecevit'in izniyle çalıştığımız evindeki özel arşivinde rastlamıştık. Erbakan 29 Nisan günü Yamani ile görüşmüştü. Görüşmede kraliyet ailesinden, Arabistan Büyükelçisi Anas Yasin de bulunmuştu. O görüşmede Erbakan'ın petrol ve kredi taleplerini dinleyen Yasin, "Yarın Kral Faysal'la görüşür, size bilgi veririm" demişti. Ama 30 Nisan Salı günü gelen cevap pek ümitvar değildi. Kral, talepleri Prens Fahd'a yönlendirmişti. Erbakan oyalandığını anladı ve bunun üzerine o "hicap verici" diyalog başladı. Tutanaklardan okuyalım: ERBAKAN'DAN BÜYÜKELÇİ'YE: Para vermezseniz Türkiye Batı'ya yanaşır "Sayın Büyükelçi! Burada bulunan büyük heyetimizle beraber Suudi Arabistan'a gelirken çok şeyler bekliyorduk. Nüfusunun yüzde 99'u Müslüman olan 40 milyonluk Türk milleti de bu ziyaretten çok şeyler bekliyor. Şimdi bu büyük ümitler karşısında eli boş olarak dönemeyiz. Mutlaka bir şeyler götürmemiz lazım. Götüremezsek Türkiye'de durum çok feci olur ve bundan böyle Suudi Arabistan ile dostluğumuz hakkında milletimize bir şey söylemeye yüzümüz tutmaz." Erbakan'ın krokisi Erbakan bu girizgahtan sonra önündeki kağıda bir kroki çizdi. "Türkiye", "Batı" ve "Suudi Arabistan" sözcüklerini kâğıda üçgen şeklinde yerleştirip dedi ki: "Bu krokide anlatmak istediğim husus şudur: Suudi Arabistan Türkiye'ye istediği petrolü ve krediyi verirse Türkiye'yi kendine ve dolayısıyla Arap ve İslam ülkelerine çeker. Vermediği takdirde Türkiye, arzu etmediği halde, yüzünü Batı'ya çevirir, oraya bağlanır ve oradan Türkiye'nin kurtarılması mümkün olmaz." Ricayla karışık bu tehdit, Büyükelçi'yi hiç etkilemedi. Yasin, Riyad'da petrol ve kredi talebiyle bekleyen toplam 9 heyet olduğunu söyledi: "İsrail'le ilişkisini kesen Gine Başbakanğına bile kredi veremedik. Talepleri önemine göre sıraya koyuyoruz" dedi. Bunun üzerine Erbakan dozu yükseltti: "Öyle anlaşılıyor ki siz durumu anlamadığınız için Türk milletiyle olan bağlarınızı bilerek koparacaksınız. Halbuki, buraya gelmeden evvel Suudi Arabistan'ın şuurlu bir ülke olduğuna inanıyorduk. Türk milletinin sıkıntılarını bildiğinize inanıyorduk. Şimdi görüyoruz ki bu düşüncelerimizde yanılmışız. "Durumu açıklayayım: Yahudiler, yani Siyonistler uzun yıllardan beri Türk milletine hükmediyor. Büyük baskılar altında bulunduruyor. 40 milyon Müslümanı büyük bir hapishane koğuşuna tıkıp nefes aldırmıyor. Biz, millet olarak uzun yıllardır bu hapishaneden kurtulmak için çırpınıyoruz. Gösterdiğimiz bu büyük gayret neticesinde hapishane koğuşunun bir duvarını deldik. Şimdi elimiz dışarıda, 'Belki bir dost yardımımıza koşar da koğuşun kilidini açmamıza yardım edecek bir demir parçasını elimize verir' diye hâlâ bekliyoruz." Yardımların bedeli... Üslup sertleşince Büyükelçi de yardımlarının bir bedeli olduğunu, pek de diplomatik olmayan bir dille hatırlattı: "Beyefendi, bunu söylüyorsunuz ama Kültür Anlaşması'ndaki 'iki Müslüman millet' ibaresine itiraz ediyorsunuz. 'Müslüman' kelimesini kaldırdınız. 'İslam Konferansı' ibaresini de kaldırmak istediniz. Suudi Arabistan olarak, bu iki ibare bizim için çok büyük önem taşır. Bu hususta Kral hazretlerinden kesin talimat var: Yabancı ülkelerle akdedeceğimiz anlaşmalarda bu iki ibareyi bulundurmak mecburiyetindeyiz. Bizim ana davamız budur. Bunlar olmadığı takdirde işler ters gider." Çirkin pazarlık İlk taksitte İslam Konferansı'na gireriz. İkinci taksitte İsrail'le ilişkiyi keseriz MİLLİYET Erbakan, yardım koşullarını açıklayan Suudi muhatabına "Önce para, sonra ana dava" anlamına gelen şu konuşmayı yaptı: "Size söyledim: Hapishane koğuşunun kapısını açmamıza yardım edecek, biraz evvel bahsettiğim demir parçasını verdiniz mi, durumumuz kendiliğinden değişir. Hem de çok değişir. Mesela, biz sizden 1 milyar dolarlık kredi istiyoruz. Bunu 3-4 yıla paylaştırmak mümkün. 1974 yılı içinde 250 milyon verirseniz, aynı sene Türkiye'nin İslam Konferansı'na tam üye olarak katılmasına vesile olursunuz. Ertesi sene 250 milyon dolar daha verirseniz, Türkiye İsrail ile olan ilişkilerini keser. Ve durum, iki memleket arasında ve dolayısıyla diğer Arap ve Müslüman ülkeleri arasında geniş adımlar atarak büyük ilerleme kaydeder; bu durumda Türkiye'yi kelimenin tam manasıyla kazanmış olursunuz." 'Müsaade edin gideyim' Yasin bu vaatten etkilenmedi. "1 milyar vermezler, belki 250 milyon verirler. Prens Fahd'la görüşüp size sonucu bildiririm" dedi. Ama Erbakan Türkiye'ye eli boş dönme niyetinde değildi. "Şimdi veremezlerse de kısa zamanda vereceklerine dair bir taahhüt" rica etti. "İsterseniz bu taleplerimizi içeren bir mektubu hazırlar size veririz" dedi. Cevap, hiç de dostane değildi: "Prensle yapacağım görüşmeden sonra mektubu hazırlayıp hazırlamayacağınızı söylerim. Mektubu alamazsam, bir araba yollayıp aldırırım. Şimdi saat 12'ye 10 var. 12'ye kadar gitmezsem Prens'i kaçırırım. Müsaade ederseniz gideyim." Erbakan "Pekala, sizi bekliyoruz" dedi. 'Emrivaki işe yaramaz' Görüşmenin tutanağını tutan diplomat, zaptın altına şu notu düştü: "Büyükelçi Yasin, Sayın Erbakan'ın odasından ayrıldığında otelin giriş kapısına kadar birlikte gittik. Suudi Arabistan'ın bu şartlarda Türkiye'ye ne petrol ne kredi verebileceğini, Türk heyetinin bu davranışla Suudi Arabistan'a emrivaki yapmak istediğini, fakat başarıya ulaşamayacağını söyledi." Bundan 33 yıl sonraki, 10 Kasım 2007 görüşmesinin tutanakları da bir gün ortaya çıkar mı acaba?.. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
onurdolar Mesaj tarihi: Kasım 12, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 12, 2007 ve son bomba: kralsın habertürk Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
elaidi Mesaj tarihi: Kasım 12, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 12, 2007 o haberin altına yazılan yorumlar da çok komik Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Sam Mesaj tarihi: Kasım 12, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 12, 2007 Bone said: Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri, mezardan çıkmanın vaktidir! aklım başıma gelecek kadar büyüdüğümden beri 10 kasımlarda söylenegelen "atam sen kalk da ben yatam" şiirlerinden iğrenirdim ama olayı bir seviye daha ileri götürüp de istiklal şehitlerimize "kalkın mordor geldi savaşın" demek iğrençlikte yeni bir boyut olmuş. bir mücadele lazımsa onlar yaptı vaktinde, şimdi sıra yaşayanlarda. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
newdonis Mesaj tarihi: Kasım 12, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 12, 2007 hahahah sam fena kapak olmuş. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
rainfall Mesaj tarihi: Kasım 12, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 12, 2007 araplar garıp ınsanlar .Hz Muhammed ın evını yıkıp ustune kutuphane yapmıslar .mezarları zıyaretlerı bıdad olarak goruyolar.kalkıp onlardan atamızın mezarının zıyaret etmelerını beklemıyorz zaten.... Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Angelotti Mesaj tarihi: Kasım 12, 2007 Paylaş Mesaj tarihi: Kasım 12, 2007 sam. wow. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Öne çıkan mesajlar