Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Bu YÖK'le alıp verilemeyen ne?


Bone

Öne çıkan mesajlar

Rektörü neden öğrenci seçecekmiş ki?
Rektör demek üniversitenin en üst düzey yetkilisi demek ve dolaysısıyla üstün yöneticilik ve liderlik yeteneğine sahip dolayısıyla deneyimli(daha önce dekanlık/dekan yardımcılığı, senato üyeliği gibi bazı idari görevler almış) olmalı. Bir kaç duyarlı ve özenli öğrenci dışında hangi öğrenci bu tarz detayları araştıracak ki? Neredeyse herkes en sevdiği kişiye oy verir. Kaldı ki sizin üniversiteyi bilemem ama benim üniversitemde öğretim elemanları sadece ders verip, dersle ilgili konularda öğrenci ile ilişki kurarlar. Hiç bir öğrenci o hocanın idari görev alsa bile ne kadar iyi bir idareci olduğunu bilemez. Çünkü idari konularda o hocanın nasıl davrandığını, verdiği kararların ne kadar doğru ve soğukkanlı olduğunu gözlemleyemez. Bir hocanın konusuna çok hakim olması iyi bir idareci olabileceği manasına gelmeyeceği için, öğrencilerin bu bakımdan hiç tanımadıkları insanlar arasından seçim yapması oldukça abes geliyor.
Öğrencinin rektör seçmesindeki bir kötülük ise, zaten çekişmeli geçen rektörlük seçimlerini daha da çekişmeli hale getirmek olur. Seçimin gereği olarak yapılacak propoganda, bildiriler...vs hocaları hoca olmaktan çıkarıp resmen siyaset adamı haline getirecektir. Bu ne öğrenciler için ne de orada çalışanlar için kötü olacaktır(bilmemne hocayı tutanlarla bilmemneciler arasında çatışma kaçınılmaz olacaktır, bu da bilimsel araştırma kurumu için gereksiz bir durumdur, zaten bu yüzden rektör seçimleri üniversitenin iç meselesidir. Öğrenciler gibi genç(deneyimsiz) bir kitlenin sorumluluğuna verilmemelidir. Kaldı dediğim gibi üniversite bir bilimsel araştırma ve bilimsel bilgiyi yayma kurumudur, üniversite içi siyaset ve üniversitenin iç dinamikleri bu konuyla ilgilenmek istemeyenler için gereksiz detaylardır, eğer seçim yapılırsa bu kişilerde ister istemez bilimsel eğitim almaya geldikleri bir kurumun iç işlerine karışmak zorunda kalacaklardır.)
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Başbakan Cumhurbaşkanı seçebiliyoruz ya rektör niye seçemiyoruz hocam? Ben gelecek seçimde milletvekili olabiliyorum rektör niye seçemiyorum?

Üniversite bir eğitim kurumundan veya bir işletmeden ötesidir. Aynı zamanda siyasi-toplumsal bir kurumudur. Normalde üniversitelerin ülkenin gidişatına etki edebilmesi lazım. Ha sadece dersimi alır çıkarım gerisine bakmam diyorsan o iş için vakıf üniversitesi diye bir kavram var.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Başbakan seçemiyorsun, milletvekili seçiyorsun onlar senin yerine başbakan belirliyorlar o da kabineyi oluşturup cumhurbaşkanına onaylatıyor. Cumhurbaşkanını zaten sen seçemiyorsun, 12. Cumhurbaşkanını seçebilme şansın var(eğer yeni anayasada bu kanun yer alırsa, ki heralde alır).

Bunun dışında sebeplerini açıkladım. Üniversiteye 18 yaşın altındaki insanların da gittiğini hatırladım onu da ekliyeyim. Yasal olarak 18 yaşın altındaki birisi reşit sayılmaz, reşit olmayan birisine oy kullandırtmak saçmalıktır. Diğer sebepler üstteki yazımda var.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

biz de mahalle bakkalını rektör yapalım demiyoruz. belirli kriterleri olur üniverstelerin, bu kriterlere de idari birimler karar verir, insanlar da bu kriterlere göre rektör adayı olabilir. o kadar kaotik bişey değil yani.

12 eylül öncesi üniverstelerin o hale gelmesinin nedeni üniverstelerin özerk olması değildi ki..hükümetler, toplumsal kutuplaşma, ekonomik çöküş, provokasyonlar, çeteler, katliamlar..
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

@ombak
güncellemeni görmemişim.
Üniversite bir eğitim kurumu değildir,işletme hiç değildir, bu konuda ve üniversitelerin toplumsal bir rolü olduğu konusunda senle hemfikirim.
Bu mantıkla hareket eder isek üniversitenin, bütün toplumu etkileyen bir kurumun başını bütün halkın oyuyla seçilmesi gerekir(en azından o şehirde/bölgede yaşayan halkın).
Üniversitede idari görev alan kişiler bilimsel araştırmacılar olduğu için, başbakan gibi siyasi(idari) icraatlarını ballandıra ballandıra anlatmazlar. Dolayısıyla seçim, bilinçsizce yapılacaktır ve bu oldukça tehlikelidir. Eğer seçim bilinçlice yapılır ise neler olabileceğini yine üstteki postumda belirttim.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Bizim yazılarada bakarsan öğrenciler seçsin sadece dememişiz, öğrenciler ve öğretim elemanları demişiz. Tabii ki Profların oyu ile 17 yaşındaki veledin oyu bir olmayacak. bu bir.

Ayrıca bana siyasi sistemimizi anlatma; teoride senin dediğin gibi ama pratikte başbakan seçiyoruz. Pusula da her partinin altında liderinin adı yazıyor. Milletvekili listesinin üstünde.

said:
Bu mantıkla hareket eder isek üniversitenin, bütün toplumu etkileyen bir kurumun başını bütün halkın oyuyla seçilmesi gerekir(en azından o şehirde/bölgede yaşayan halkın).
Son derece haklısın üniversite yönetimine halkın katılımı çok önemlidir. Zira bir şehirdeki üniversite (çok üniversiteli metropoller ayrı bir konu) o şehirdeki her şeye müdahil olmalı bence.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Tabii ki ne demek istediğinizi anladım ama gerçekten bu işi ciddiye alıp yapacak öğrenci sayısının ne kadar az olduğunu düşünemiyorum bile. Çok büyük bir çoğunluk seçimlerde en sevdikleri hocaya oyunu verecek.
İstanbul'da mesela bu seçim(toplumun, o bölgedeki her insanın katıldığı bir seçim yapılsa) yapılsa ve diyelim ki İTÜ'nün rektörü için yapılsa bu seçim. Kim neye oy verdiğini bilerek oy verecek? Ben şu anda İTÜ'nün rektörünün ismini bilmiyorum. Kim olduğunu, ne yaptığını, kadın mı erkek mi olduğunu bilmiyorum. Vaktimi ayırıp belki araştırmamı yaparım ama kim yapacak bu araştırmayı bir avuç kişiden başka?
edit: İstanbulluyum ve İTÜ bana en yakın olan üniversite, dolayısıyla bu seçim olsaydı ben de oy verirdim.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

YÖK'ten öncede bir çok kişi bilimsel eğitim için üniversiteye gitmiyordu ki. Diğer ülkelerde de durum böyle, insanlar(çoğunlukla) bilim adına değil para kazanmak/diploma adına okuyorlar. Yüksek lisansı o alanda uzmanlaşmak için değil daha iyi mevki/maaş için yapıyorlar(bütün dünyada). MBA gibi bir master derecesi mesela neredeyse hiç bir zaman işletme uzmanlığı için yapılmaz.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

tencere dibin kara senin ki benden kara misali sanki türkiyedeki üniversitelerde ki sistemin, akademik hayatın tek suçlusu yökmüş gibi davranmak cok akıl erdirilebilir bir şey değil.sanki milli eğitim de liselerde doğru düzgün bilimsel eğitim alınabiliyor da, türkiyede hayat bilime uygun işliyorda bir darbenin eseri yök yanlış işliyor.üniversiteleri kapalı kızlara kapatmış, yok efendim dinci yapılaşmaya sebep olmuş.hayır dinci yapılaşmaya sebep olmadı amerikan güdümlü yapılaşmaya milli ve atatürk ilkelerinden uzak bir sisteme sebep oldu.şimdi amerikan çıkarlarına en uygun sistem dinci yapılaşma oldugu için geçmişi üniversiteleri dinci yapılaşma ile doldurduğunu düşünüyorsunuz.kısaca o gün komunizme karşı yeşil hilal gerekli idi.bugün yök olmasada üniversiteler özerkte olsa elinde sonunda amerikan menfaatlerine uygun yapılaşmaya sebep olacaktı.yoksa öğrenciler rektörü seçmiş yok efendim bütün calışanlar oy kullansınmış bişi değiştirmez.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

dinci yapılaşma amerikan çıkarlarına nası uygun ya nooolur açıklayın şunu artık öğrenelim, aylardır anlatılan masal bu..

amerikanın en büyük düşmanı bugün iran ve suriye. israilin en büyük düşmanı filistin. geçmişte amerika "ılımlı islam"a hiçbi zaman yardım etmemiştir, sovyetlere karşı daima "radikalleri" beslemiştir. beslediği radikaller de gelip kafasında bombayı patlatmıştır.

bugünse tüm dünyada medeniyetler çatışması baş göstermişken, türkiyede dinci yapılanma amerikanın nasıl işine yarıyo, nasıl nasıl nasıl??

neyse döneyim konuya,yök bugün Atatürkçülüğü en ateşli biçimde savunan kurumlardan biri. erdoğan teziç de akpyi her zaman en ağır biçimde eleştiren insan oldu.

ama yökün kaldırılmasını istemek ayrı bişey. üniversteler bürokrasinin ve devlet eliyle atanmış vasıfsız insanların himayesinde olmamalı, devletçi veya ideolojik bir yapıya bürünmemeliler ki sağlıklı bi biçimde bilim-fikir üretilebilsin. devletin politikaları, dış ülkelerle ilişkileri, menfaatleri üniversteyi bağlamamalıdır. bunu sağlamanın yolu da üniverstenin özerk olmasından geçmiyo mu?

bi yerden düzeltmeye başlamak lazım ama di mi?
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Şimdi YÖK 3 isim belirleyip sunar Cumhurbaşkanına o da Rektör'ü seçer. Yök üyeleride ipsiz sapsız bürokrat değil öğretim görevlileridir bilmeden atıp tutmayalım.

Yök evet 12 Eylül de kuruluş zamanında solcu hocaları tırpan gibi kırpan bir kurum olmuştur bu doğru. Ama o zamandan sonra ne aybını gördük? Şu an YÖK başkanı Erdoğan Teziç'i Anayasa Hukuku hocam ikende severdim, halende YÖK başkanı olarak tavrını ve hareketlerinide beğeniyorum. Van Üni. Rektörü ve yardımcısı tamamen hukuka aykırı bir biçimde hapiste tutulurken onlara destek olan sadece YÖK değil miydi? Günümüzde laik değerleri savunan kurumları sayarsak bunlar TSK, sallantıda olan Anayasa Mahkemesi ve YÖK tür sadece.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

said:
dinci yapılaşma amerikan çıkarlarına nası uygun ya nooolur açıklayın şunu artık öğrenelim, aylardır anlatılan masal bu..


Dinci yapılaşma değil aslında,ılımlı islam denilen model. B.O.P. ile alakalı olarak ülkenin radikal islamdan ılımlı islama geçirilmesi ve ılımlı islam sonucunda ülkenin dış odaklara açılması kısaca (Amerikan ağzıyla "demokrasi getirme" adı altında olur). Dışarıya açılan ülke sermaye,toplumsal ve jeopolitik (coğrafi de diyebilirim) olarak yabancılaştırılır. Ülkeyi ekonomik krize sokarsın,işverenleri maddi olarak batırıp şirketleri yabancı alıcılar tarafından işgal ettirirsin (veya dış destekli yerli alıcılar).Medya da dahil tabi buna.Bu işin sermaye ayağı oluyor.Toplumsal ayağa gelirsek en başta milli değerlerin/kültürün yozlaştırılması,kamplaşmanın körüklenmesi ve ekonomik uçurumun derinleştirilmesi ile her an ateşlenebilecek bir fitil koyarsın topluma.Bu fitilleri ateşleyerek toplumu uyutursun.Bu sırada da coğrafi yabancılaştırma kendiliğinden ortaya çıkmış olur.Siyasal iktidar kendi ülkesinde söz sahibi olamadığı için,ülkesinde piyon konumuna dönüştürülür,stratejik ortaklık adı altında bu olayları yapan gücün boyunduruğuna girer.Neyse çok uzattım kısaca ılımlı islam bu işin anahtarı gibi bişey.

Yanlış olduğum noktaları düzeltin pls
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

sir said:
dinci yapılaşma amerikan çıkarlarına nası uygun ya nooolur açıklayın şunu artık öğrenelim, aylardır anlatılan masal bu..

amerikanın en büyük düşmanı bugün iran ve suriye. israilin en büyük düşmanı filistin. geçmişte amerika "ılımlı islam"a hiçbi zaman yardım etmemiştir, sovyetlere karşı daima "radikalleri" beslemiştir. beslediği radikaller de gelip kafasında bombayı patlatmıştır.


radikal dediklerinin savunduğu fikir nedir?dinci bir yapılanma değilmidir? aylardır masal anlatılmıyor kendin söylüyorsun, ben dinci diyeyim sen radikal de.evet onlar radikal ama neyin radikali? gazete olarak radikal mi? (:P)

sir said:
bugünse tüm dünyada medeniyetler çatışması baş göstermişken, türkiyede dinci yapılanma amerikanın nasıl işine yarıyo, nasıl nasıl nasıl??


bugün yariyor diyede bir şey söylemedim.hiç bir politika evrensel ve her çağda işe yaramaz.80lerde soğuk savaş sırasında amerikan cıkarına uymayan komunizme karşı sanayi devrimini gerçekleştirememiş veya kısmen gerçekleştirmeye calışan islam nüfusu olan ülkelerde islami toplumu kaşımak veya böyle yapilanmaya gitmek laik ve demokratik bir yapi istemekten daha uygundu.örnek saymamayım bilirsiniz.

sir said:
neyse döneyim konuya,yök bugün Atatürkçülüğü en ateşli biçimde savunan kurumlardan biri. erdoğan teziç de akpyi her zaman en ağır biçimde eleştiren insan oldu..


atatürkcü olabilir ben olmaz demedim veya değilde demedim.

sir said:
ama yökün kaldırılmasını istemek ayrı bişey. üniversteler bürokrasinin ve devlet eliyle atanmış vasıfsız insanların himayesinde olmamalı, devletçi veya ideolojik bir yapıya bürünmemeliler ki sağlıklı bi biçimde bilim-fikir üretilebilsin. devletin politikaları, dış ülkelerle ilişkileri, menfaatleri üniversteyi bağlamamalıdır. bunu sağlamanın yolu da üniverstenin özerk olmasından geçmiyo mu?

bi yerden düzeltmeye başlamak lazım ama di mi?


peki şimdi yök kalkinca zannediyormusunuz ki kurulacak yeni düzen yökten farklı olup bilime yakın olacak? türkiyede idealarla ütopic düşüncelerle bir şeyler yapilmak isteniyor sivil anayasa gibi ama içine alakasız şeyler yerleştiriliyor.nitekim yök kalkınca kurulacak sistemde yökü arar bir konuma geleceğimiz kesindir.cünkü yapılanlar göstergedir.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

@Lurtz: peki halka niye "malezya olur muyuz, iran olur muyuz" diye acaip korkular yerleştirildi o halde? bu korkuyu yaratanlar abd yandaşı mıydı? yoksa değil miydi? medyanın her kesimi inatla malezyaya muhabir yollamadı mı?

çoğunluğu müslüman olan bir ülkeyiz ve şu anda çoğu müslüman insan iran'a amerikadan daha sıcak yaklaşıyo. kaldı ki iranla da çok önemli bir doğalgaz anlaşması yaptık. batı, bugün islamın her türlüsüne karşı. islam bizi abd'ye değil, irana yaklaştırır ancak.

başka bi noktadan ele almak gerekirse, küreselleşen bi dünyada dışarıya açılmamak artık mümkün değil. kapitalist olmadan sermaye biriktirmek, sermaye biriktirmeden ekonomik olarak kalkınmak mümkün değil. şu veya bu şekilde dışa bağımlıyız ve bu bağımlılık yalnızca edilgen pozisyonda olmamızı gerektirmiyor. bizim de yatırımcılarımız başka ülkelerde şirket alıyor, o zaman işgal mi diyoruz ona? artık devletçiliği geride bırakma vakti geldi.

bölünmemiz; demokrasiyi ve değişimi sindirememekten, 80 yıldır bir adım bile atamamış olmamızdan, farklı fikirlere kapalı olmaktan ve alışılmışın dışına çıkma korkusundan kaynaklanıyor. dış ülkelerin tamamını düşman olarak görmeyi de geçtim, artık farklı etnik kökene sahip, farklı giyinen, farklı konuşan insanlara da düşman gözüyle bakmaya başladık. "tehlikenin farkında mısınız", "kaç kişiyiz" gibi medya manipülasyonları halkı bölmeye yönelik değildir de nedir? bunun sorumlusu abd falan değil, biziz. kendimizi, geçmişimizi ve halkımızı tanımayan, biziz. sorunları hep erteleyen, hiçbi zaman taviz vermeyen, kafaları kuma gören biziz.


@odiflame: hizbullah ve el kaide radikaldir. akp ise denilene göre ılımlıdır. abd her zaman radikali desteklemiştir derken kastım buydu.

yök kalkıcak, yerine bişey gelmeyecek, üniversteler otonom olucak. yoksa yök gidip yerine kök gelirse hiçbişi değişmez zaten :)
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

said:
peki halka niye "malezya olur muyuz, iran olur muyuz" diye acaip korkular yerleştirildi o halde? bu korkuyu yaratanlar abd yandaşı mıydı? yoksa değil miydi? medyanın her kesimi inatla malezyaya muhabir yollamadı mı?


Sanmıyorum abd yandaşı olduklarını.Öylelerse de açıklasın birisi nasıl öyle olduklarını.Daha çok muhaliflerin tepkisi gibi geldi bana bu tepkiler

said:
çoğunluğu müslüman olan bir ülkeyiz ve şu anda çoğu müslüman insan iran'a amerikadan daha sıcak yaklaşıyo. kaldı ki iranla da çok önemli bir doğalgaz anlaşması yaptık. batı, bugün islamın her türlüsüne karşı. islam bizi abd'ye değil, irana yaklaştırır ancak.


İslamın seni beni nereye yakınlaştırdığı çok da önemli değil açıkçası.Aslında bir kriteri var evet,siyasal iktidarı belirlemede rol oynuyo.Zaten "ılımlı islam" diyolar,"radikal islam" değil.Abd'nin İran'ın mevcut düzeninden hoşnut olduğunu hiç sanmıyorum açıkçası.Bu arada İran'la yapılan anlaşmanın hayata geçeceğine inanmıyorum. Geçerse güzel olur ama.Fakat bu anlaşmanın karşısında abd ile yapılan zilyon tane anlaşma var.

said:
başka bi noktadan ele almak gerekirse, küreselleşen bi dünyada dışarıya açılmamak artık mümkün değil. kapitalist olmadan sermaye biriktirmek, sermaye biriktirmeden ekonomik olarak kalkınmak mümkün değil. şu veya bu şekilde dışa bağımlıyız ve bu bağımlılık yalnızca edilgen pozisyonda olmamızı gerektirmiyor. bizim de yatırımcılarımız başka ülkelerde şirket alıyor, o zaman işgal mi diyoruz ona? artık devletçiliği geride bırakma vakti geldi.


küresel ekonomi değil "işgal" adı altında bahsettiğim olay. Elbette küreselleşmeden gelişen ekonomi yok sayılır günümüzde :) ama "asd giyim" in satılması işgal sayılmaz ama petkim,telekom gibi ana sektörleri napıcaz?

Ama şunu da söylemem gerekir ki,ABD'nin uzun vadeli politikaları tutmuyor genelde. Şu andaki duruma bakacak olursak ılımlı islam muhabbetinin abd'nin başına patlama ihtimali var gayet
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

sir said:
@Lurtz: peki halka niye "malezya olur muyuz, iran olur muyuz" diye acaip korkular yerleştirildi o halde? bu korkuyu yaratanlar abd yandaşı mıydı? yoksa değil miydi? medyanın her kesimi inatla malezyaya muhabir yollamadı mı?

çoğunluğu müslüman olan bir ülkeyiz ve şu anda çoğu müslüman insan iran'a amerikadan daha sıcak yaklaşıyo. kaldı ki iranla da çok önemli bir doğalgaz anlaşması yaptık. batı, bugün islamın her türlüsüne karşı. islam bizi abd'ye değil, irana yaklaştırır ancak.

başka bi noktadan ele almak gerekirse, küreselleşen bi dünyada dışarıya açılmamak artık mümkün değil. kapitalist olmadan sermaye biriktirmek, sermaye biriktirmeden ekonomik olarak kalkınmak mümkün değil. şu veya bu şekilde dışa bağımlıyız ve bu bağımlılık yalnızca edilgen pozisyonda olmamızı gerektirmiyor. bizim de yatırımcılarımız başka ülkelerde şirket alıyor, o zaman işgal mi diyoruz ona? artık devletçiliği geride bırakma vakti geldi.

bölünmemiz; demokrasiyi ve değişimi sindirememekten, 80 yıldır bir adım bile atamamış olmamızdan, farklı fikirlere kapalı olmaktan ve alışılmışın dışına çıkma korkusundan kaynaklanıyor. dış ülkelerin tamamını düşman olarak görmeyi de geçtim, artık farklı etnik kökene sahip, farklı giyinen, farklı konuşan insanlara da düşman gözüyle bakmaya başladık. "tehlikenin farkında mısınız", "kaç kişiyiz" gibi medya manipülasyonları halkı bölmeye yönelik değildir de nedir? bunun sorumlusu abd falan değil, biziz. kendimizi, geçmişimizi ve halkımızı tanımayan, biziz. sorunları hep erteleyen, hiçbi zaman taviz vermeyen, kafaları kuma gören biziz.


@odiflame: hizbullah ve el kaide radikaldir. akp ise denilene göre ılımlıdır. abd her zaman radikali desteklemiştir derken kastım buydu.

yök kalkıcak, yerine bişey gelmeyecek, üniversteler otonom olucak. yoksa yök gidip yerine kök gelirse hiçbişi değişmez zaten :)


80 yıldır bir gelişme olmadı demek herhalde 80 yıllık cumhuriyeti hiçe saymak demek oluyor.peki bu gelişme değildirde nedir?.ayrıca ben 80 leri söylüyorum sen hala akp diyorsun.arkadaşım 80 darbesi ile yök kuruldu üniversiteleri dinci yapılandırdı bunun akp ile ne alakası var? akp ye nasil bağladin neden bu kadar savunuyorsun anlamadım ki.tamam sence ılımlı ise bencede ılımlı.

yök kalkınca yerine bir şey gelsin üst kurum olsun demedim.getirdikleri otonom sistem mali acidan bagimsiz olacak ama nereye kadar şirket mi olacak? kadroları kim verecek kadro olmayacak ozaman özel üniversitemi olacak hepsi? baksana ülkedeki özel şirketler olan medya bayağı özgürleşti otonomlaştı.pkk saldirisini yasaklayan rtük kararına sadece 1 kanal itiraz edebildi.danıştayın kararınada başbakanımız cok güzel cevap verdi işimize bir mahkeme karışamaz dedi.bayağı otonomlaşırız bu gidişle.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

biz ilerleyebilen bi ülke olsaydık;
-pkk daha 30 yıl önce başlamadan bitmişti
-ab'ye çoktan girmiştik
-küresel ekonomide de söz sahibiydik

bu potansiyel vardı, hala da var ama inatla "üzerimizde oynanan oyunlar" var, "içte ve dışta zilyon tane düşman" var o yüzden kıpırdayamıyoruz. bütün şartların tam olmasını, herkesin tek bir ideal için çalışmasını bekliyoruz. böyle birşey olmayacak, hiçbi zaman her insanın aynı şeyi istediği bir düzen yaratamazsın. 70 milyon insanı da ancak tek bir yolla bir idealde toplayabilirsin: ekonomik kalkınma+sosyal güvence. bizde ikisi de olmadığı için sıfıra sıfır..

ve fakat dünya bizi beklemiyo, gelişiyo, ilerliyo, küreselleşiyo. bizse yerimizde sayıyoruz. hala geçmişteki hatalarımızla yüzleşmiyoruz. hala kendimizi homojen bir milletin sıfırdan kurulduğu bir devlet gibi görüyoruz. bu bakış açısını bırakmadan ilerlemek mümkün değil.

ve evet cumhuriyet kurulduğundan beri kutlayacağımız yeni bir bayramımız, gurur duyacağımız büyük bir atılımımız olmadı işte.

80lerle ilgili aynı şeyi söylüyoruz zaten? konumuz bugün ılımlı islamın abd'ye nası yarayacağı değil miydi?

yök kalkınca bütçeden pay ayırcaksın üniverstene, devletle arasındaki idari göbek bağını da kestiğin zaman zaten o kadar bürokratın, memurun çalışmasına da gerek kalmayacak. üniverste, kendisine katkı sağlayacağını düşündüğü insanı alıcak bünyesine, bunun kararını da kendisi vericek. tabi çok detaylı ve kapsamlı bi plan yapmak gerekiyo, ama sonuçta yök'ün kalkması gerektiği bariz ortada.

bu gecelik benden bu kadar, yarın devam ederim :)
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

fizban said:
yahu ben şuna hastayım, diyolar ki yök kalksın eğitim parasız olsun. hayır kesin burada da bi kaç kişi vardır bunu isteyen peşin peşin yazıyorum neden bunun saçma birşey olduğunu.

BEN eğitim alıyorum diyelim ki. sonuçta üniversite eğitimi zorunlu birşey değil, almadan hayata atılabilirim. aldığım her ders, kendime kattığım bir donanımdır ve benim ileride daha fazla para kazanmamı sağlayacak. yani ben bir nevi yatırım yapıyorum üniversiteye para vererek.

üniversitelere para alınan harçlardan geliyor büyük ölçüde, bunun dışında maliyeden gelen nispeten küçük bir kaynak var. şimdi diyelim ki harçlar kalktı, e üniversitelerin yine aynı paraları almaya ihtiyaçları var (aslında daha fazla almaları gerekiyor ama aynı durumu sürdürmek adına aynı parayı almaları gerekiyor dimi ?). e şimdi, ben eğitim alıyorum, ama harç vermiyorum. e nolacak ? vergilerden verilecek o para. yani ben yıllık 760 ytl vereceğime, benim yerime 10 kişi 76'şar ytl verecek. niye ? ben iyi bir eğitim alayım, ileride daha fazla para kazaniyim diye.

var mı böyle çakallık ya ?



işin temelinde, özünde milletin neden yök'e karşı olduğunu fizban'ın mesajında ortaya serdiği "öğrencilik" profiliyle rahatlıkla anlayabilirsiniz aslında.

bir arkadaşım demişti, hoş bir tespit: "türkiye'deki 80 sonrası kuşak denilen nane depoltikleştirilmiyor, monopolitikleştiriliyor"; devlet totalitesi, tek tek bireyler üzerinden yeniden inşa ediliyor; özellikle içi boşaltılmış, günümüzde salt ötekileştirdiği kavramlar ekseninden değerlendirilen "laiklik", "ulus", "vatan", "atatürkçülük" ve benzeri kavramların yılmaz savunucuları üretiliyor ve bunların, devletçi elitin son çırpınışlarında, devletçi eliti bilinçsizce desteklemeri sağlanarak, tek-tip bir toplumsal taban yaratılıyor.

fizban'ın mesajına dönecek olursak; kafadan, kullanılan terminolojinin yanlışlığından bile dem vurabiliriz.

"yani ben bir nevi yatırım yapıyorum üniversiteye para vererek."

yok öyle bir şey. "yani sen" öyle bir şey yapmıyorsun. yatırım piyasa ilişkilerinde olur, üniversitede değil. üniversitenin asli görevi, hem "üniversite" kelimesinin etimolojik kökenince, hem üniversitelerin atalarının kurulduğu antik yunan'dan günümüze kadar süregelen tarihsel gelişim ekseninde, hem de günümüzdeki anlamı sebebiyle, "bilim" üretmektir.

üniversitedeki eğitimi, piyasa ekonomisinde kullanılan bir jargonla yüzeysel bir çözümlemeye tabi tutmak; bu çerçevede kurulan sapkın bir analoji ekseninde "harcın" gerekliliğini ortaya sermek; devletin monopolitikleştirme politikasının en güzel ürünlerinden biridir.

yök normlarınca üniversitede siyaset yapmak, harçları protesto etmek, yemekhane fiyatlarını protesto etmek "yasaktır"; aktif bir şekilde bu tarz eylemlere katıldığınız taktirde, fişlenirsiniz, hakkınızda işlem başlatılır, uyarı alırsınız ve hatta üniversiteden atılırsınız.

ancak ne gariptir ki, en son gelişmeler neticesinde, son 2 hafta içinde birçok devlet üniversitesinde, yök'e bağlı rektörlerin önderliğinde "pkk'yı kahretme" eylemleri yapıldı. bu eylemleri bizzat düzenliyip, katılımı teşvik eden bu rektörler, bu eylemlerde kürsüye çıktıklarında, "alandaki öğrencilerin pırıl pırıllığı" çerçevesinde, salt milliyetçi, devletçi ve elitist bir jargonla demeçler verdiler. aynı vakitlerde ise yurdun çeşitli yörelerinde 6-7 eylül'ü aratmayacak nitelikte vakalar yaşandı. bu rektörlerin herhangi birinin bile tepkilerdeki nedenselliğe, doza ve derinliğe dikkat çekmemesi; tam tersine, yaşanan vakaları destekler nitelikte, şovenist bir ağızla demeç vermeleri de, eminim yök'ün mimarlarının göğsünü kabartmıştır. bu olaylar da bize göstermiştir ki, üniversitede siyaset yapmak yasak değildir; ama tek bir çeşit siyaset dışında kalanları konuşmak, onlar hakkında çözümlemelerde bulunmak, onlara sahip olmakla ilişkilendirilebilecek başka fikirler üretmek, yasaktır.

diğer yandan, şu an herhangi bir devlet üniversitesi ile bir anlaşmazlığa düşüp de, bunun yök ile bağlantılı olmadığını söyleyemezsiniz. burada kime sorsak, "türk eğitim sistemi'nden cacık olmaz hacı" der, eminim. ancak kişilerin bir şeye söverken, bunun arkasındaki yapıları, yök gibi kurumları da görmesi gerekiyor. en basitinden, en alakasız derslerinizdeki sınav zamanlarından, sayılarına, şekillerine kadar, hepsi yök tarafından belirlenir. bu standardizasyon, yazının başında dile getirdiğim çeşitli devlet totalitesini meşrulaştırmada kullanılan kavramlar ve söylemler sınırında olur. yök tek tek aldığınız herhangi bir dersin içeriğine karışmaz belki ama, onun sınırlarına kesinlikle karışır.

tüm bunların dışında. şu anki mevcut akademik cenahın yozluğunun müessisi, kaynağı yök'tür. yozluktan kastım, asistanlıktan profesörlüğe uzanan skaladaki öğretim kadrosu içerisindeki hiyerarşi düzeneği; doktoraları, yüksek lisansları esnasında bir yandan asistanlık yapan kimselerin, "title"ları gereği altlarında kaldıkları kişilerden gördükleri "çaycı", "odacı" muamelesi; bu muamelenin kendisini üretmesi ve "title" yükseldikçe, aynı muamelenin alta doğru kaydırılması. en nihayetinde gelinen nokta: onlarca üniversiteden, onlarca akademisyenden çıkan yıllık ortalama bilimsel makale, araştırma sayısının kıçla gülünebilecek bir oranda sürtmesi. zaten yök denilen kurumun en üst kadrolarına kadar gelebilen insanlar, bilimadamlığı geçmişlerinde intihal vakalarına sahipken, çok da bir şey beklememek gerekiyor sanırım.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

@sir

kendi yazılarınla çelişmişsin. Irağı içten böle kimdi peki? Bizden daha ileride ülkelerdi herifler devrimden önce neredeyse.
Şimdi ne haldeler? Irak tarihini okursan bızım ustumuzde oynanan oyunları anlarsın. Hatta biz daha elverişliyiz din istismari konusunda. Atatürkçülüğü ve dinciliği tamamen zıt gibi gösterip galeyana getiriyolar.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...