Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Demokrasiyi içimize ne zaman sindireceğiz?


Sam

Öne çıkan mesajlar

Fedaykin harika bir yazı. Görüyoruzki nasıl bugünde ordudan rahatsız olanlar varsa o zamanlarda durum farksızmış.

Simdi bu milletin diyelim ki %55 i Cumhuriyetten rahatsız oldu laikliği istemiyor.
"EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİNDİR"
sözüne göre ne olacak Sam?

Ayrıca Bekir Çoşkun gibi bir adama yakışıksız bir şekilde sanki onun ulusalcılığından ve cumhuriyetciliginden rahatsız olmuşcasına saldırıyosun. Neden Ordudan bu kadar rahatsızsın? yada kin duyuyorsun?

Hurşit Tolon paşanın dediği gibi :

" Bu millet hep güzel insanlar yetiştirirdi. Son zamanlarda hain de yetiştiriyor "

Ne yazıkki bunu buradada görüyoruz.

[ Mesaj 04 Mayıs 2007, Cuma - 15:49 tarihinde, Eaglewingg tarafından güncellenmiştir ]
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

rejime gerçek tehdit varsa önlem alınır. ortada fol yok yumurta yok dedikodudan başka. "takiyye yapıyorlar" sözlerine bir destek, dayanak var mı? delil var mı? varsa gidin mahkemeye açın davayı. açabilen var mı dava?

ordu vatanı korur. halkı yönetmez.

evet bu millet melek gibi cuntacılar yetiştirirdi. şimdi demokrasiden taviz vermeyen insanlar yetiştiriyor.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Çankaya Savaşları

SABAH, yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimi nedeniyle bugüne kadarki Çankaya seçimlerini büyüteç altına alan bir yazı dizisine başlıyor. .

CUMHURBAŞKANI Ahmet Necdet Sezer'in görev süresinin sonuna iki ay kaldı. 17 Mayıs 2000'de Çankaya'ya seçilen Sezer, 17 Mayıs'ta 7 yıllık görev süresini tamamlayacak. Sezer'in halefini belirlemek için Cumhurbaşkanlığı seçim süreci 16 Nisan'da adaylık başvurularıyla start alacak. Başvurulardan sonra seçim turlarının günü belirlenecek. Meclis'teki oylamalar 3'er gün arayla yapılacak. İlk turda Cumhurbaşkanı'nın seçilmesi için 367 milletvekilinin oyunu alması gerekiyor. Sonuç alınamazsa ikinci turda da yine 367 oy aranacak. Üçüncü turda ise bu çoğunluk aranmayacak. 276 oyu alan yeni Cumhurbaşkanı seçilecek. Üçüncü turda da 276 oya ulaşılamazsa dördüncü ve son tur oylamaya en fazla oyu alan iki aday katılabilecek ve seçilmek için 276 oy yeterli olacak. Türkiye'nin önümüzdeki 7 yıllık kaderini belirleyecek seçimin önemini gözönüne alan SABAH, daha önceki Cumhurbaşkanlığı seçimlerini büyüteç altına alan bir araştırma hazırladı. SABAH'ın usta yazarlarından Emre Aköz, son bir aydır daha önceki cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili kitapları, gazete haberlerini inceledi, tanıklarla konuştu. Ve ortaya, çok dikkat çekici bir çalışma çıktı. SABAH, bu yazı dizisinin yayınına yarın başlayacak. 10 gün sürecek yazı dizisinde, Atatürk'ten başlayarak Sezer'e kadar tüm Cumhurbaşkanlarının nasıl seçildikleri, o yıllarda neler yaşandığı, çekişmeler, kavgalar, entrikalar yer alıyor.

***

İLK SEÇİMDEKİ TEK OYUN SIRRI

1923'teki ilk Cumhurbaşkanlığı seçiminde Mustafa Kemal'e 158, İsmet Paşa'ya bir oy verildi. O tek oyu Gazi'nin verdiği şayiası çıktı.


'Kız gibi Meclis'in tek seçeneği M.Kemal'di

Birinci Meclis, Mustafa Kemal'e kafa tutuyordu. Eleştirilerden bunalan Paşa, kendi tabiriyle, "Kız gibi bir Meclis" istiyordu. A'dan Z'ye denetlediği 1923 seçimleriyle bu amacına ulaştı!.

BAŞLARKEN BİRKAÇ NOT...
Yazı dizimizi okurken birkaç noktayı göz önüne almak gerekiyor:
1) Bu bir bilimsel metin (tarih ya da siyaset bilimi) değil. Her gün bir cumhurbaşkanını ele alacağımızdan, yer darlığı nedeniyle sürüyle ilginç, önemli, çarpıcı olay arasından seçme yapmak, gelişmeleri özetlemek zorunda kaldık.
2) Geçmişe bakarken mümkün olduğunca 'serinkanlı' olmaya çalıştık. Hamaset edebiyatı yapmadık. Bakış açımıza hakim olan kavramlar, 'demokrasi' ve 'adalettir'.
3) Yararlandığımız kaynakları dizinin sonunda okurlarımıza sunacağız.

Halide Edip (Adıvar) Hanım, İzmir'in kurtuluşundan sonra Mustafa Kemal'e şöyle der: "Artık biraz dinlenirsiniz Paşam. Çok yoruldunuz.... " Paşa ise şu cevabı verir: "Dinlenmek mi? Yunanlılardan sonra birbirimizle kavga edeceğiz, birbirimizi yiyeceğiz." Bu bir tahmin midir? Hayır! Çeşitli gruplar arasındaki siyasi ve ideolojik mücadele zaten yıllardır sürmektedir ve daha da sürecektir. Ve bundan devletin zirvesi kabul edilen Cumhurbaşkanlığı makamı da muaf değildir.

İKİNCİ GRUP'UN DİRENİŞİ
Birçok kişinin sandığının aksine, Mustafa Kemal Paşa'nın, Cumhurbaşkanı olması sancısız bir sürecin sonunda gerçekleşmedi. Milli Mücadele, 23 Nisan 1920'de açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi eliyle yürütülmüştü. Kurtuluş Savaşı'nın öncü kadrosu, Padişah'a ve İstanbul Hükümeti'ne karşı meşruluğunu Meclis'ten alıyordu. Birinci Meclis'in bir özelliği de 'kuvvetler birliği' ilkesine göre organize olmasıydı: Hem başbakanı, hem de bakanları Meclis seçmekle kalmıyor, alınan her kararı, atılan her adımı yine Meclis denetliyordu. Meclis'in insan kompozisyonu ve işleyiş biçimi, bir an evvel tüm iktidarı kendinde toplayarak, hayal ettiği reformları gerçekleştirmek isteyen M. Kemal'e ayak bağıydı. İlk Meclis'te iki grup vardı: Mustafa Kemal'e bağlı Birinci Grup... Ve onun diktatörlüğünü ilan etmesinden korkan, 'Milli Hakimiyet' ilkesini savunan İkinci Grup. Mesela İkinci Grup, Lozan müzakerelerinden hiç memnun değildi. 1920'de ilan edilen 'Misak-ı Milli'ye aykırı kararlar alındığını öne sürüyordu.

MUHALEFET TASFİYE EDİLDİ
Paşa, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nden bir parti, yani geleceğin Cumhuriyet Halk Fırkası'nı oluşturmak üzere Aralık 1922'de harekete geçti. Olaylar birbirini kovalarken İkinci Grup'un ünlü siması, Trabzon milletvekili ve Tan gazetesinin sahibi Ali Şükrü Bey, 27 Mart 1923'te M. Kemal'in muhafız Alayı Komutanı Topal Osman tarafından öldürüldü. O arada bir de hükümet krizi çıkmıştı. M.Kemal bundan yararlanarak, Başbakan Rauf (Orbay) Bey ve bakanlardan yeni seçim yapılması için Meclis'i ikna etmelerini istedi. Sonuçta 1 Nisan 1923'te seçimlerin yenilenmesi kararı Meclis'ten çıktı. 1921 Anayasası'na göre bu kararın üçte iki çoğunlukla alınması gerekiyordu. Onun yerine basit çoğunlukla yetinilmişti. Karar usulüne göre alınmamıştı, bir bakıma meşru değildi ama 'mutabakat' vardı yani İkinci Grup da seçimden yanaydı. Hatta ünlü muhaliflerden Hüseyin Avni (Ulaş) Bey, olayı "mukaddes karar" diye niteleyen bir konuşma yapmıştı: Özetle herkes seçim istiyordu. Yönetim tarzı sorulduğunda, "Ben hedefime giden yolda önüme çıkan engelleri birer birer temizlerim, böylece amaç kendiliğinden hasıl olur" diyen Mustafa Kemal ilk ayağı başarıyla geçmişti. Sıra yeni Meclis'in oluşturulmasına gelmişti... Daha önce eleştirilerden bunalan Mustafa Kemal, Milli Mücadele döneminde iki kez Meclis'i feshetmeyi düşünmüş ancak İsmet Paşa onu vazgeçirmişti. Şimdi, sözünden çıkmayacak, muhalefet etmeyecek, kendi tabiriyle "Kız gibi bir Meclis" istiyordu. Bunun için şu tedbirleri aldı:
1) 8 Nisan 1923'te '9 Umde' ('İlke') adı verilen bir bildiri yayınladı. 9 Umde adeta Halk Fırkası'nın programıydı.
2) 15 Nisan 1923'te "Hıyanet-i Vataniye Kanunu" öyle bir değiştirildi ki artık M.Kemal'in belirlediği çizginin dışında siyaset yapmak pratikte mümkün değildi.
3) Yeni seçime katılmak isteyenler, 9 Umde'yi kabul ettiklerini Mustafa Kemal'e bildirmek zorundaydı. Paşa'nın onayından geçenler fırkaya kabul edilerek, aday olabiliyordu.

'MİLLİ HÂKİMİYET İSTERİZ'
Böylece seçimler yapıldı. Yeni Meclis, yani İkinci Meclis ilk kez 11 Ağustos 1923'te toplandı. Mebuslar Mustafa Kemal'e bağlıydı ama bakanları hâlâ Meclis seçiyordu. Belliydi: Yine kriz çıkacaktı! Cumhuriyetin ilan edileceğine dair en kuvvetli işareti Mustafa Kemal, 22 Eylül 1923'te Wiener Neue Freie Presse muhabirine verdiği demeçte dile getirdi: "1921 Anayasası'nın ilk iki maddesini bir kelimede hülasa etmek (özetlemek) kabildir: 'Cumhuriyet'... " Artık cumhuriyet tartışmaları başlamıştı. Saltanat zaten bir yıl önce 1 Kasım 1922'de kaldırılmıştı. Basın cumhuriyeti destekliyordu. Karşı çıkanlar, rejime değil, olası uygulanış biçimine itiraz ediyordu. Mesela Tevhid-i Efkar gazetesinin başyazarı Velid Bey "cumhuriyet diktatörlüğe dönüşebilir, önemli olan (demokrasiyi kastederek) 'hakimiyet-i milliye'nin sağlanmasıdır" diyordu. Cumhuriyetin ilanı için ortam hazırdı. Ama ne zaman ve nasıl ilan edilecekti? Yeni bir hükümet kriziyle birlikte beklenen fırsatı yakaladı Mustafa Kemal. Meclis bir türlü bakanları seçemiyor, Gazi Paşa da krizi körüklemek için hükümette görev alınmasını engelliyordu.

O TEK OYUN SIRRI
Böylece 28 Ekim 1923 akşamına gelindi. Yakın çalışma arkadaşlarıyla sofrada sohbet ederken beklenen açıklamayı yaptı: "Yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz!" Yemekten sonra Mustafa Kemal ve İsmet Paşa Anayasa üzerinde çalışmaya başladılar. Birinci madde şöyle olacaktı: "Türkiye devletinin şekl-i hükümeti cumhuriyettir." Ertesi gün Halk Fırkası'nın Meclis grubu toplandı ve Mustafa Kemal'e hükümet krizini çözme görevini verdi. O ise asıl sorunun Anayasa'dan kaynaklandığını, olayın kapsamlı bir biçimde ele alınması gerektiğini belirtti. Peki çözüm? Çözüm cumhuriyet idi. Böylece 29 Ekim 1923 saat 20.30'da cumhuriyet ilan edildi. Artık Meclis, cumhurbaşkanını, cumhurbaşkanı da başbakanı seçecekti. Bakanları ise başbakan belirleyecekti. Yeni kanuna göre cumhurbaşkanı Meclis içinden seçilecekti. Görev süresi seçimlerle (4 yıl) sınırlıydı. Şimdikinden farklı olarak cumhurbaşkanı olan bir kişi, aynı makama tekrar seçilebilecekti. M. Kemal Paşa, ilk cumhurbaşkanlığı seçimine tek aday olarak girdi. Meclis'in o zamanki resmi milletvekili sayısı 287'ydi. Ancak seçime 159 milletvekili katıldı. Bunlardan 158'i oyunu Mustafa Kemal'e verdi. Bir oy da İsmet Paşa'ya çıkmıştı. Daha sonra o tek oyun Gazi tarafından verildiği şayiası çıkmıştı. Peki ya diğer milletvekilleri? Onların seçime katılmaması bir protesto muydu? Siyaset bilimciler 'hayır' diyor: "O dönemde Meclis çalışmalarına katılım yüksek değildi. Devamsızlık çoktu. Oturumlarda ortalama 150 mebus hazır bulunuyordu." Evet milletvekilleri açısından bir muhalefet söz konusu değildi. Ancak Milli Mücadele'de M.Kemal ile birlikte savaşmış olan bazı paşalar durumdan rahatsızdı. Gazi, İsmet İnönü ve Mareşal Fevzi Çakmak dışındaki komutanları yavaş yavaş çevresinden uzaklaştırıyordu. Mesela 29 Ekim'de birçok komutan ve üst düzey yöneticinin (Kazım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele, Rauf Orbay, Adnan Adıvar) Ankara'da bulunmaması, hatta Cumhuriyetin ilanından haberlerinin dahi olmaması manidardır.

***
RAUF ORBAY SORGULANIYOR
Cumhuriyetin ilanından sonra eski Başbakan Hüseyin Rauf Orbay gazetelere bir demeç verdi. Burada özetle "Ülkenin gerçek ihtiyaçlarını, isimleri ya da üst düzey yönetimin şeklini değiştirerek karşılamak mümkün değildir" diyordu. Bunun üzerine Ankara karıştı. Ne demekti bu? Yani Rauf Bey cumhuriyete karşı mıydı? Padişahlığın sürmesini mi istiyordu? Orbay, Meclis'te adeta sorguya çekildi. Özellikle Ahmet Ağaoğlu ve İsmet İnönü, Orbay'ı kıyasıya eleştirdi. Orbay ise "Ben Cumhuriyetçiyim. Ama Cumhuriyet tek başına bir şey ifade etmez. Önemli olan içinin nasıl doldurulacağıdır. Milli hakimiyet olacak mı, olmayacak mı? Mesela Güney Amerika'da adı cumhuriyet olan ama milli hakimiyeti hiçe sayan rejimler vardır" diye kendini savundu. Mustafa Kemal'e biat etmeyen Rauf Orbay, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'na katıldı. Muhalifliğinin karşılığı, 1926'daki İstiklal Mahkemeleri'nde (gıyabında) yargılanıp ceza verilerek ödettirilecektir.

***

15 YIL BOYUNCA MUSTAFA KEMAL

Anlattığımız olaylar dizisinden başka Gazi Paşa üç kez daha cumhurbaşkanlığına seçilmiştir:

* İkinci Meclis dağıldıktan sonra, 1927 yapılan seçimlerle Üçüncü Meclis toplandı. Mustafa Kemal, 1 Kasım 1927'de hazır bulunan 288 milletvekilinin oybirliğine 4 yıl daha cumhurbaşkanı seçildi.

* 1935 yılına kadar görev yapacak olan Dördüncü Meclis 1931'de toplandı. Mustafa Kemal hazır bulunan 289 milletvekilinin tamamının oyunu alarak tekrar cumhurbaşkanı oldu.

* Bir sonraki milletvekili seçimleriyle beşinci dönem Meclis ortaya çıktı. 1939'a kadar görev yapan bu Meclis iki kere cumhurbaşkanı seçti: Önce, dördüncü kez olmak üzere Mustafa Kemal... Diğeri, Atatürk'ün ölümünden sonra İsmet İnönü.


Emre Aköz
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Senmi karar vereceksin yada veriyosun ortada "fol" ve "yumurta" olmadıgına?

Şanlıurfada ve denizlide kutlu doğum haftası adı altında minicik kızları tesettüre sokup kuran okutmalar, yargtayın türban kararı nedeniyle basılması, Yök başkanına saldırıya teşebbüs, eşşek kadar adamın meclis başkanı tarafından 23 nisanda cocuk diye meclise getirtilip cumhuriyete meydan okutulması, her sene 23 nisan etkinlikleri için kiralanan spor salonunun bu sene "kutlu doğum haftası" için kiralanması sonradan gelen tepkiler üzerine vazgecilmesi,

daha bunlar son bir yıl içinde olanlar.

Simdi ortada "fol" yok "yumurta" yok ha? Asker senin kadar düşünemiyo yani? Tehlike yok canım boşa bir sayfa yazı yazıp yayınlamış asker zaten.Rejim tehlikede değil yani dimi sam?
Bi kere mert olun be. Takıye yapmayın. Mide bulandırdınız iyice.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

ben karar veremem, mahkeme verir. o delil diye sunduğunuz gazete küpürlerini toplayın götürün en yakın cumhuriyet savcılığına, dava açın. madem delil sayıyorsunuz, mahkeme açıldığı gibi mahkum edilir tayyip de öbürleri de.

ayrıca efendiliğinizi bozmayın. argümanınız havada kalınca hakarete başvurmak ancak fikirlerinizin zayıflığını kanıtlar.

ekleme: demokrasi girişimlerinin o yıllarda başarısızlığa uğradığı bilinen bir gerçektir. ama niyet gösterilmiştir. ve ülkemiz demokratik bir cumhuriyettir, buna doğrudan karşı olan her kimse türkiye'ye karşı demektir. adı tayyip de olsa aynı, ahmet, mehmet, hasan, hüseyin, ali, veli de olsa aynı. makamı başbakan da olsa aynı, genelkurmay başkanı da olsa aynı. sokaktaki vatandaş da olsa aynı.

[ Mesaj 04 Mayıs 2007, Cuma - 16:10 tarihinde, Sam tarafından güncellenmiştir ]
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Ben karar veremem diyonda.
Bu yazıyı sen yazmadınmı az önce?

"rejime gerçek tehdit varsa önlem alınır. ortada fol yok yumurta yok dedikodudan başka"

Ortada bişey yok diye kararı vermişin burda.Hepsi dedikoduymuş? Buna gülünür sadece. Sen bozuyorsun asıl terbiyeni değer verdigimiz insanlara "rozet Atatürkçüsü" diyerek.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

eğer üçüncü kişilere edilen hakaretler sayılıyorsa sen demişsin ilk önce:
said:
Bekir Çoşkun ikinci cumhuriyetçi değil, fethullahçı değil ya "göbegini kaşıyan adam" olur sizin zihniyette. Bekir Çoşkun gibi bir yazara böyle bir yakıstırmayı yaptın ben daha ne yazıyım sana ki?
Yazı yapıştırırmış kimbilir hangi fethullahcının ya da amerikan uşağı ikinci cumhuriyetcinin yazılarını yapıştıracaksa artık. Hasan Cemal mi olur, Engin Ardıç mı olur, Mehmet Barlas mı olur bilinmez.

burada doğrudan tartıştığım insanlara karşı üslubumu bozmadım. siz de bozmazsanız medeni bir şekilde devam eder.

tolon paşa'nın sözünü sırf üniforma giydi diye dikkate alacaksam kenan evren'i filan da dikkate almam lazım. siyasi rüştü neymiş?

oratada birşey yok demişim. varsa mahkemeye gidin dava açın demişim. hodri meydan.

ekleme: cumhuriyet savcısı yetkisi çerçevesinde ne yapabiliyorsa onu yapar. suç ve delil sabitse hiçbir türk vatandaşı adalet karşısına çıkarılmasını engelleyemez. dokunulmazlık dövme gibi yapışınca çıkmayan birşey değil.

[ Mesaj 04 Mayıs 2007, Cuma - 16:20 tarihinde, Sam tarafından güncellenmiştir ]
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Ben bulundugumuz bu sartlar altında mahkemelerede güvenmiyorum. Girebildikleri her yere girdiler. Sıza bildikleri her noktaya sızdılar. Benim güvendiğim kurum ordudur. Sen ve senin gibi düşünenler için ortada rejim tehlikesi yoktur ama TSK için ortada rejim tehlikesi vardır. Bunu uyarı olarak sitesinde yazmıştır. Bu yazdıgımız olaylarda ordu için birer kanıttır.
Daha ileri gidilirse geregi yapılacaktır. Değilmi? Şüphenmi var?
neden mahkemeye gidelim. Eski savcılar yok artık. Bir Sabih Kanadoğlu, bir Vural Savaş, bir Nuh Mete Yüksel gibi savcı olsaydı coktan din ticareti yapan , din faşistliği yapan akp kapatılmış olurdu.

[ Mesaj 04 Mayıs 2007, Cuma - 16:24 tarihinde, Eaglewingg tarafından güncellenmiştir ]
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

kanıtları götürüp davayı açın siz önce. "birşey yapamam" deyip geri gönderecek değiller sizi.

ekleme: mahkemeye de güvenmiyorsan sana diyecek lafım yok. tek parti rejimi istiyorsan açık açık söyle, demokratik cumhuriyete karşı olan insana zaten ne söylesem fayda etmez.

[ Mesaj 04 Mayıs 2007, Cuma - 16:27 tarihinde, Sam tarafından güncellenmiştir ]
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

23 nisan günü kuran okuma yarışması düzenlenmesi en mantıksız düşünen adamı bile bi doğru düzgün düşündürmeye yeter bvence. bu bir delil olarak kabul edilip mahkemeye götürülürse sen inanıyor musun sağlık lı bir karar cıkacagını? yoo. çünkü takiyye yapıyorsun.

şöyle düşün, diyelim benim kızkardeşime hasta ruhlu bir bir insan dil hareketi yapıyor. sen bunu mahkemeye versen tacizden hüküm giydirebilir misin? yoöö. ama o hareketi gören başka biri taciz ediyor diye dayak atar mı o adama? atar.
askerde böyle işte. bırak mahkemeye gidin ayaklarını. tutuncak dalın yok bizi uyutma bari.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

onu delil olarak mahkemeye götürürsen onu hakim bir kahkaha atar evine yollar seni. kanıt yok, lakırdı var.

o dayak atan adamı da polis bir güzel tutar mahkemeye çıkarır. orada anlatırsın derdini hakime. cuntacıları mahkemeye çıkarmaya cesaret edebilen ülkeler de mevcut.

tutunacak dal diyorsunuz lakin daha tek bir diş kovuğuna sığacak argüman çıkarabilmiş değilsiniz. çok sıkışınca hakarete bile başvuruldu. okullarımızda münazara eğitimi verilse keşke.

bush da cumhuriyetçi. karşısındakiler de demokrat.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Yani sana göre kanıt yok ortada lakırdı var ha?
Ordu lakırdıdan baska bişey yapmıyor öylemi?
Peki söyle bakalım hadi gectik kutlu dogum haftalarını falan filan bunca sey kanıt değil sana(!) göre diyelim. Peki yargıtayın türban kararı yüzünden basılması ve bir kişinin şehit olması senin için kanıtmıdır? Açık bir soru.

Not: Bizim cumhuriyetciliğimiz Bush cumhuriyetciliği değil Atatürk cumhuriyetciliğidir. Demokratlığımız da sizin ki gibi araç değil amaçtır.

[ Mesaj 04 Mayıs 2007, Cuma - 16:41 tarihinde, Eaglewingg tarafından güncellenmiştir ]
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Sam onlar demokratik davranıyorlar mı da biz davranalım peki bunu söyle sen bana?
Onlar bana insan gibiymişim gibi mi davaranyorlarda ben onalra öyle davranayım.
Ülkeyi 2 hatta daha fazlaya böldüler ve bunu demokratiğiz diye yutturdular sana diye mi bende yutmuş numarası yapayım.
Ermeni sorunu, kürt sorunu ve kıbrıs sorununun en ufak ilerleme olmadı ama gündemi kafasına göre değiştirdiği için balık hafızalı bazılarımız unutuyor diyemi bende unutayım
Kusura bakma ama daha öncede dedim gene derim karşımdaki demokratiğim diyip anamı belliyorsa bende demokratik cumhuriyetçinin allahıyım diyip askerin ebelerini bellemesine alkış tutarım.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

said:
Kanıt
Vikipedi, özgür ansiklopedi

Bir teoremin, aksiyom olarak geçerlilik kazanması için, her değişken ve her sayı için teoremi gerçelleyen çözüm biçimi.


ordunun elinde varsa kanıt mahkemelere sunabilir. engel olabilecek hiç kimse yok. yetki dışında bildiri yayınlaması ise kanundışıdır.

ekleme: abso kusura bakma ama dediklerinin hepsi havada. doğruluklarının belirsizliği bir kenara, hiçbiri darbe için sebep değil. icraatlarını beğenmiyorsan 22 temmuz'da sandığa gidersin.

[ Mesaj 04 Mayıs 2007, Cuma - 16:49 tarihinde, Sam tarafından güncellenmiştir ]
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

bahsettiğin kişi ve işbirlikçileri yakalanmış, mahkemeye çıkarılmış. neden bahsediyorsun?

ekleme: abso pişkinlikle mahkum olmaktan kurtulabilse insanlar apo kurtulurdu. anlayamıyorum cidden ne dediğini. :p

ekleme 2:
said:
Mahkemeye sununca ağlıyorunuz Sam

ağlıyor muyum? yukarılarda "kanıt bende olsa gider kendim dava açarım" dememiş miyim? "akp'ye oy vermedim" dememiş miyim?

lütfen.

[ Mesaj 04 Mayıs 2007, Cuma - 16:53 tarihinde, Sam tarafından güncellenmiştir ]
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...