Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Rte cumhurbaşkanı olur ve olaylar gelişir...


Misafir Guest

Öne çıkan mesajlar

Şu an güvendiğimiz, laiklik ve modern yaşamın garantisi gördüğümüz birkaç kurum var. Bunların yavaş yavaş içten istilası ile ne olduğumuzu dahi anlamadan elimizdeki değerleer kaybedilebilir. Adamların acelesi yok yani kimse İran gibi bir gecede değişiklik beklemesin. Yavaş yavaş bağırttırmadan seneler içinde değiştiriliyoruz.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

said:
laverda
üye § 26 February 2007, Monday - 00:46 [ özel msj ]

--------------------------------------------------------------------------------

fındık bir nebze de olsa el emeği. bizim aldığımız makinalar içimizde patladı, ona yanarım.
çok pis bela okuyasım var..


Makinalar dediğin kadar pahalıysa doğru, bizden daha fazla zarardasınız. Değişmeyen gerçek, hep zararda oluşumuz, ister tahıl için tarla olsun, ister fındık için bahçe olsun.

İnsanlar derelere döküyorlar mahsüllerini, bahsedecek bir "tarım" kalmadı maalesef.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Hemen şimdi kamuoyu yoklaması yapalım. 100 kişiye soralım şeriat istiyor musun diye. 100 kişide istiyorum diyene zor rastlarız. 10000000 olsun. Bu ülkede şeriat'ın iktidara en yakın olduğu zaman Erbakan'ın son iktidar olduğu yıllardır ki o yıllarda da herkes şimdi burda sizin yaptığınız gibi havadan sudan konuşuyordu. Ne oldu da şeriat yükselişe geçti falan bunlar tartışılıyordu. Sonraki seçimlerde Refah'ın aldığı oylar ortada.

Nasıl birşey ki bu şeriat bir gidiyor bir geliyor. Elektrik mi bu? Dediğim gibi öyle kurumları şuraları buraları ele geçirmeyle olmaz bu işler. Bu ülkede millet ne istiyorsa o olur. Şeriat istemediğimizi biliyoruz. Ee !!!
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Türk milleti genel olarak dinine fazlasıyla, körü körüne bağlı bir millet. Sonuç olarak, siyasette, seçimlerde de bu "din" mevzusunu iyi kullanan (sömüren) partiler başa geçiyor.

Yalnız, bu partiler başa geçtiklerinde ve ülkeye sağlam zarar verdiklerinde ne mal oldukları anlaşılıyor, sonraki seçimlerde indiriliyor, yerine başkası deneniyor. Eğer öyle bir şans varsa, yeni seçimlerde, denenmemiş dinci parti seçiliyor.

Şu ana kadar böyle işledi bu kanun, AKP'deyse tek başına hükümet olmanın getirdiği güç olduğundan ve bu gücü de medyayı yönlendirmekte ve halkı manipülasyonda kullandıklarından oldukça sağlam bir temel atılmış durumda.

Ben saatlerce dil döküp aslında işlerin göründüğü gibi olmadığını, "Ekonomi müthiş gidiyor" denmesine rağmen ay sonunu nasıl getirdiğimizi aileme anlattığımda dâhi "AKP'nin allah belasını versin" demelerine rağmen "Oyunuzu nereye vereceksiniz? X partisini hiç düşündünüz mü?" dediğimde "Bizim dinimize ters" diyebiliyorlarsa, varın gerisini siz düşünün...
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

@ Werewolf: : ) Bir muddet yurt disinda yasayacagimdan Turkiye gundemini ne yazik ki pek takip edemiyorum. Yasananlari bilmeden etmeden konusmak da biraz fanatiklik olur, ondan elimden geldigince konusmayayim diyorum, bir oy birsey degistirmez hesabi : )

Da ben bile ekonominin duzelmedigini, satilan onlarca kuruma ragmen ve el koyulan Uzan mallarina ragmen, biliyorum.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Dışardan almak bazı şeyleri ucuzdur tabiki :=)
Çok zekice bir ticaret yöntemidir bu .

Eğer yeterli maddi gücünüz ve zarar kaldırma gücünüz varsa karşı tarafı batırmak çok kolaydır.

1) Zaten kendi üretimi olan malı , daha ucuza vererek aklını çel... ( Zarar et )
2) Bunu uzun vadede yaparak senden almanın ona karlı olduğunu düşündür. ( Zarar et)
3)Kendisi üretim yapmayı bıraktıkdan sonra , geçir geçirebildiğine...(Muhteşem Kar Et)
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

darbe olmaz. nedeni iste türkiyede postmodern 1997 darbesi dahil bütün darbelerde sanayi burjuvazisinin desteğinin olması yatmakta. yani tayyip tüsiadın hoşuna gitmeyecek bir şeyler yapmadığı müddetçe tayyip cumhurbaşkanı seçilir ve seneler boyunca ülkemiz rant merkezi olarak dünya sofrasına sunulur

ama ne olur biri çıkar tayyibi vurur yada sivil dernekler bir oluşuma giderek isyan bayrağı açar

her şey oaliblir ama darbe olmaz.. ordudan bir şey beklemeyin ne yapılacaksa bu millet yapacaktır.

50,60,81,97.. hepsinde ekonomik çerçevede durum aynıydı değişik olan bu oyunun aktörleriydi
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Tekel'i bile zarar etti gösterip özelleştirme listesine soktu herifler tabi ki düzelecek ekonomi..Ayırca uzanlardan bu sene devletin kazandığı gelirin 5/9 ya da 5/7'si kazanılmış..havadan gelen bir de uzan var yani..tefe/tüfe gibi oranlara da bakmak lazım..

bir de tayyip cumhurbaşkanı olursa ve darbe olursa ne farkeder ki?hani ateşe ateş gibi bir şey olur..gene giren çıkan bize..
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

her darbede zarar gören tek bir kesim var o da işçi sınıfıdır..
zaten gariban bu işçi sınıfı her gelen geçen bunların ensesine vurur.. bümrik birliğine girilir.. vergi gleirleri kısılır ötv, geçici(!) deprem vergisi vs diye dolaylı vergilerle bu garianların alım gücü %40 kısılır..

eskiden kemer sıkma politikaları vardı dleikanlı gibi "kemerleri sıkın" derlerdi.. şimdi ise senin her ödediğin 100 birim paranın 40 birimi devletin kasasına giriyor ama ne borç kapanıyor ne de fiyatlar düşüyor.. e doğal olarak alım gücüm kısolınca alım yapamadığından otomatikman enflasyon da düşüyor.. ben ne anladım bu enflasyon düşüşünden

sonra sen ekonomi özürlü cahil cüheyla bir halka kalkıp "işsizliği yendik enflasyonu dize getirdik" diye atıp tutuyorsun. bravo valla alkışa değer bir oyun oldu ikinci perde 7 mayıs dan sorna
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

laiklik öpse iiy de ortada alikliği öpecek memelket kalmasına dua edin :)

bu herifler yeminli memleketi karış karış satmaya sonra ceplerini doldurup amerikada yaşamaya.. din nedir ki onlar için ya da vicdan.. sadece birer araç, esas amaç yeşil tanrılara tapınma

keşke dertleri şeriat olsa.. elimize silah alıp savaşmamız gerekn tek bir cephe olurdu
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

said:
Cthulhu başka bir sitede demiş ki:
türkiye'de her şeyden önce seçmeni seçmek lazım diyorum ve şimdi direk c/p yapıyorum yazısını aldığıma kızmayacağına inandığım birisinden..


yazı benim dediğimin aynısını dedikten sorna bir arkadaşın bunun demokrasi anlayışına ters olmasını iddia etmesiyle yazılmıştır..

said:
rock-vault.com'dan Undead demiş ki:
Seçmenleri seçmek demokrasiye aykırı değil! Seçimlerin kendi doğasında zaten var olan bir olgu bu. Bir yasayla seçmen olma yaşını 18'e indirmek seçmen seçmek değil midir? 18 yaş sınırında gözetilen şey bu yaşın insanı yetişkin kıldığı düşüncesi. Buna göre seçimlere sadece yetişkinler katılabilir ki aranan şey insanın hür iradesini kullanabilme yetisine sahip olmasıdır (bkz. hak ve fiil ehliyeti kavramları). Bu da bir tercih meselesi ve elbette seçme eylemi. (Dilerseniz yaş sınırını 14'e de çekebilirsiniz). Öyleyse "seçimlere sadece lise mezunları katılabilir" şeklinde daha akla yatkın bir seçmen seçimi de yapılabilir. Üstelik meclis 80 öncesi dönemde olduğu gibi teknokratlardan oluşan yeni bir organla ikili yapıya dönüştürülebilir. Bunlar hep tercih sorunları ve tercihleri belirleyen şey doğrudan halkın iradesi değil ne yazık ki. Asıl sorulması gereken soru; demokrasi her zaman ve her yerde iyi işliyor mu gerçekten? Demokrasilerde partilerin nasıl iktidara geldiğine, seçimlerin nasıl gerçekleştiğine bakmak gerek. En önemlisi de parlamentolarda "halkın iradesi"ni temsil edecek vekillerin nasıl belirlenip aday olduklarını, geniş yelpazede istatistikle desteklenmiş bilgilerle ortaya koymalıyız. Tüm bunlar bize demokrasinin gerekli olup olmadığını değil, işleyişindeki aksaklıkları ve bu aksaklıkların nedenini gösterir.

Örnek: T.C. 3 Kasım 2002 Seçimleri... 41 milyon 407 bin 27 seçmenden, 32 milyon 768 bin 161'i oy kullandı. Kullanılan oylardan 31 milyon 528 bin 783'i geçerli sayılırken, 1 milyon 239 bin 378 oy ise geçersiz kabul edildi. AKP seçimlerden yüzde 34.28 oy oranı ile çıktı ve "tek başına" iktidar oldu...

Bu tablo senin iyi işleyen demokrasini yansıtıyor sanırım. T.C. nüfusu 2000'deki sayımlarda 67 milyon 800 bin civarında. Bu sayı 2002'de en kötü olasılıkla 70 milyonu bulmuştur diye düşünsek. Bunun içerisinden sadece 31 milyon 528 bin kişinin oyuyla, bu oyların da ancak 3'te birini (10 milyon yahu!) alan bir partiyi tek başına iktidara getirmek demokrasi ile ne derece bağdaşıyor görünüyor sence? AKP'yi çoğunluk mu seçmiş oldu?!? Peki neden böyle oldu?

"İyi bir yönetici ve beraberinde bir partinin olmayışı bizim talihsizliğimiz fakat seçim sistemi kusurlu değil kesinlikle". Bu cümleyi 5-10 kere okudum. Seçim sisteminde, demokratik işleyişte, genel olarak da sistemde sorun bulmayıp başımıza gelenleri "talih"le bağdaştırman ilginç. Bence sen de yazdığın cümleyi 5-10 kere daha okumalısın en az. Siyasal sistemlerde kötü gelişmeleri şansla, talihle ya da kaderle bağdaştırmak akıl kârı değil. Üstelik "o kadar iyi bir seçim sistemi var ki nasıl hakediyorsak öyle yönetiliyoruz." demişsin. E bu durumda "sorun talihsizliğimizden değil de akılsızlığımızdan kaynaklanmış, müstehakmış bize" gibi bir sonuç çıkmıyor mu ortaya?

Doğrusu hiç de hak ettiğimiz gibi, en önemlisi insana yaraşır şekilde yönetilmiyoruz! Standartlarımız düşük ve sermayenin izin verdiği sınırlar içinde düşük kalmaya devam ediyor. Seçim sisteminde ufak tefek değişiklikler olduğunda bile bu tablo kolay kolay düzelmiyor. Demokrasiyi tam anlamıyla getirseniz bile "parakrosi" işleyişini ortadan kaldırmadığımız sürece; aslında halkın değil, daha çok sermayenin iradesini yansıtan vekillerimizin bizim sorunlarımızla uğraşmaktan çok rant mücadelesine girişmelerine seyirci kalmaya devam ederiz. En kötüsü de şu, düşük standartlarda düşük kaliteli insanlar yetişiyor ve - senin mantığınla - biz sürekli daha kötüsünü hak eder hale getiriliyoruz. T.C'de onlarca yıldır her nedense (!) ülkeyi düzlüğe çıkaramamış sermaye politikacıları bizi tek çözümün Ortak Pazar, AB gibi oluşumlara iştirak etmek olduğuna ikna etmeye çalışıyorlar 30 yıldır. Yani biz kendi yağımızla kavrulup standartlarımızı yükselterek refaha ulaşamayacağız... Demokrasinin varlığına rağmen!

Dünyada "halkın iradesi" kadar kaypakça kullanılan bir kavram yok sanırım. Şarkıcıların "beni siz var ettiniz" demeleri gibi, politikacılar da meclise giden yolda "halkın iradesi"ne gönderme yaparlar bolca. Hasbelkader iktidara gelenler de benzer şekilde "halk bizi uygun gördü, halkın takdiri yücedir" demeçleriyle yalama operasyonlarına girişirler. Sorun şu; iktidarı bir kez belirledikten sonra halkın - her nasılsa - yanılmış olması olasılığına karşın bir kurtarma aracı yok. (Örnek: Corç Buş vakası). Kısaca "seçtiniz gitti!" Yani halk - eğer sivil toplum örgütlenmesi etkin değilse - o "yüce" iradesini bir defa gösterdikten sonra köşesine çekilip olan biteni seyretmekle yükümlü (bir sonraki seçim dönemine kadar). Elbette devlet mekanizmasının da işlemesi lazım bir şekilde. Bu yüzden de "halkın halk olmasından kaynaklanan gücü sınırlanmak mecburiyetinde" denir. Nispi çoğunluk sistemi ve yüksek seçim barajı da bu amaca dönük olarak başvurulan uygulamalar. "Demokrasi, halkı siyasetten uzak tutmanın en iyi yoludur" gibi ifadeler bu yaklaşım ve uygulamalar yüzünden var. Şu da bir gerçek ki demokrasi göz boyamak için iyi bir yöntem. "Eh bizi seçtiniz, yaptıklarımızı beğenmediyseniz bir dahaki seçimlerde başkasını seçin" der başa gelenler; iradenin bizde olduğunu göstermek amacıyla. Oysa seçimler olağan usülle 5 yılda bir yapılırken bankalar bir günde hortumlanıp kuşa çevrilebilir, çevrilebiliyor...


Demokrasi konusunda Arend Lijphart'ın Demokrasi Motifleri kitabının okunması gerek diye düşünüyorum. 36 ülkede demokrasinin işleyişini karşılaştıran güvenilir istatistiklere sahip ve ufkunuzu genişleten bir kitap.


Seçim sistemini sorgulamayan, onun da ötesinde siyasal sistemi sorgulamayanlar için "kötü demokrasi yoktur, az votka vardır." (.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

yapılması gereken basit ama uzun vadede işlenmesi gereken bir unsurdur

eğitim

insanlar daha çok okumalı daha çok öğrenmeli cebindeki kuruşun değerini bilmeli.

bir ülkenin ne akdar ekonomi özürlü olduğu sokakta 5 kuruşunu düşürünce onu almaya tenezül edenlerle etmeyenler arasındaki oranla belirleyebileceğimize inanıyorum keza o 5 kuruşun aslında ne akdar değerli olduğunu ancak belirli bir eğitim almış kişiler algılayabiliyor

suç halkın yeteri kadar da olsa eğitim almasına mevzuatlar ve ders içeriklerinde oynama yaparak engel olan yöneticiler ve o yöneticilerin seçilmesi için oy verenler. hoş bu kişilere de aynı cahil ve bakış açısı kıt bireyler oyvermekte yani bir kısır döngü içerisindeyiz

bu döngüyü kırmak için artık devlete güvenemeyiz çünkü zaten devlet vatandaşın aleyhinde karalrın alındığı bir sürece girdi bu üreci kırmak için sivil toplum örgütlerinin "eğitim" alanında gleişmelere katkıda bulunarak kamuotyunun bir yaptırım gücüne kavulmasını sağlaması gerekiyor.

en başta her hanenin temel "ev ekonomisi" gibi mikro düzeyde bir bilgiyle donatılması gerekiyor
(ki zaten ekonomi; hanenin mali yapısının çekip çevrilmesine verilen genel isimdir)

çünkü ev ekonomisi dediğimizde tarih, sosyoloji, matematik gibi temel sayılabilinecek bilim dalları üzerine kurulmuştur hatta ekonominin içinde din hatta vicdan hürriyeti bile vardır.

bir insan elindeki paraya bakınca o parayla sadece ne alabildiğini değil aslında neler alması gerektiğini görürse zaten "dur ulan bunda bir terslik var?" diye durumu sorgulamaya ve en nihayetinde sesini çıkarmaya başlayacaktır

günümüzde hiç bir siyasetçi düşünen, sorgulayan ve konuşan seçmenler istemiyor çünkü o seçmenlerden oy alamayacağını biliyor.

eğitim okumayı, okumak düşünmeyi ve düşünmek de araştırmayı tetikler.

"EĞİTİM" bizim bu mücadeledeki en büyük silahımızdır ama biz o silahın varlığına güvenmek yerine onu kullanmalıyız.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...