Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Kalabalik


Gimli

Öne çıkan mesajlar

Uzun islak sokaklar. Vitrinlerin isiklari kaldirimlara yansiyor, arabalarin stop lambalari caddeleri aydinlatiyor, sokak lambalari kah yaniyor kah sönüyor... Aksamin bir vakti, insanlar apar topar bir sürü bilinci halinde evlerine dönmeye calisiyorlar. Cogu kan ter içinde. Toplu tasima araçlari agzina kadar dolu. Egzos dumanlari ve arabalarin dur kalk sesleri arasinda geçen garip bir hayat.

Her gün bir yere giriyorlar. Sabahtan aksama kadar ilgilerini çekmeyen islerle ugrasiyorlar eve mutlu dönebilmek için. Kiminin elinde eski tika basa dolu evrak çantalari, kiminin elinde burus burus olmus proje rulolari. Çok büyük bir kalabaligi olusturuyorlar aslinda. Ancak hepsi calistiklari tozlu masanin ardinda, yapayalnizlar.

Bazen yagmur yagiyor bazen kar. Bazense hava günesli veya sisli. Hiç önemli degil onlar için. Birseyleri yapmak zorunda olduklarini fisildiyor onlara trafik lambalarinin göz alici kirmizi isigi. Her sabahin köründe bir yere gitmek ve isteseler de istemeseler de birseylerle ugrasmak zorundalar. Pantalonlarinin pacasi çamurlu yollarda asinmis cogunun. Bir çogunun giydigi ceket belki on senelik. Bilgisayarin titrek isigi ve ilerleyen saatler arasinda geçen uzun bir yasam. Hepsi geriye kalan azicik bos zamani diledikleri için geçirebilmek için. Ama artik bunun bile farkinda olamiyorlar.

Kadiköy vapuru aheste aheste iskeleye yanasiyor. Içinde hemen karaya ayak basmak isteyen sabirsiz, mirildanan bir kalabalik var. Su yukarda anlattigim kalabalik. Ben de onlardan biriyim. Inerken üç bes kisiye ister istemez omuz atiyorum. Onlarin homurtusu yüzlerce insanin homurdanmasi arasinda sessiz kaliyor. Kiyidaki bu ise yillarini vermis amca halati kontrol ederken vapurdaki is arkadasina yüksek sesle birseyler bagiriyor. Bu arada hizli adimlarla isklenin cikisina yöneliyorum.

Yagmurun da yagmasiyla hersey bulanik bir rüyaya benzemeye basliyor. Yürürken bilerek her gördügüm mazgalin üstüne sert sert basiyorum belki olur da düserim diye. Kalabalik hala benimle beraber. Ama daha daganik durumdalar simdi. Herkes bir telas içinde, minibüsü dolmusu otobüsü bir yerlere acilen yetismeleri lazim her nedense. Sonra ben de hatirliyorum o kalabaligin bir parcasi oldugumu. Acelem var. Hava da kararmis zaten. Guruldayan karnim gösteriyor evin yönünü. Yagmursa islatmayacak kadar nazik, sinir bozacak kadarsa yogun yagiyor.

Sokak lambalarinin yanindan geciyorum, yürürken bana alayli bakislar atan tramvaya göz kirpiyorum, islek birkaç caddeden de geçmek zorundayim. Sik sik yoldan geçen arabalara bakiyorum, hangi marka olduklarini tahmin etmeye calisiyorum farlari gözümü alirken. Sismis gözlerim artik ancak bu isle mesgul olmak istiyor. Sonra kulagima, discmanimin neden hala bozulmadigina inanmadigim kulakliklarini yerlestiriyorum. Belki birseyler dinlemek için, belki de su korkutucu kalabaligin gürültüsüne bir tipa olsun diye. Müzigin ne oldugu pek önemli degil. Önemli olan sesi sonuna kadar acmak. Arabalarin gürültüsü sinerek yavas yavas kayboluyor. Kendi adimlarimin sesiniyse ancak hayal eder gibiyim.

Daha fazla cadde geçiyorum. Daha fazla insana omuz atip daha fazla vitrine gözüm takiliyor. Arada yoldan geçen birkaç kizla göz göze geliyorum. Zaman yok onlara takilacak. Yürümeliyim yürümeliyim... Sirtimdaki yük hangi gün olursa olsun hep agir. Ya bir sürü defter ya bir sürü çizim, ya örnek olsun diye getirilmis bir sürü dergi... Omzum cikacak gibi oluyor bazen, sirtimdaysa olagan sabahlamalarim sayesinde yer etmis bir agri var.

Öylece geçiyor hayat. Her gün ayni caddeler, farkli insanlardan olusan ayni kalabalik... Her gün arabalarin markasini tahmin etmeye calisirken hayatima anlam verecek birseyler ariyorum. Kalbimde yarali bir bosluk var, doldurmayi bile unuttugum, belkide bilinçlice ihmal ettigim. Ruh gibi dolasiyorum o caddeden bu caddeye, okuldan eve... Ruh gibi.. Kocaman bir kalabaligin ufak bir parçasiyim. Ve bunu degistiremiyorum.[signature][hline]Volfied, 04 May 2003 08:18 tarihinde demiş ki:
A mug of ale, and a fine tale!
Gimli yönetti

[Bu mesaj Gimli tarafından 22 Aralık 2004 18:22 tarihinde değiştirilmiştir]
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

yine metaforları çok sevdim ben
her zaman yeni bir tat veriyor insana çok da zorlamadan.

bir tek birdenbire kendine geçmişsin biraz keskin gibi geldi, hani belki yavaşta o insanlardan birini tarif etsen sonra o da benim desen nasıl olurdu bilmiyorum.

*benim eleştirilerim pek de edebi kıvamda olmayabilir saçmalıyorsam özürler : )[signature][hline]well you know, life is something like that.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
  • Yeni Oluştur...