Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Kemalist Diktatörlük


Catzee

Öne çıkan mesajlar

throine said:

Hiç bir zaman adil bir seçimle meşruiyeti de sınanmamış, hayatında hiç seçim kazanmamış.
Yönetimin kağıt üzerinde halkta olduğu (tek parti?) bir yönetimin başında olan bir lider.

Artık sen koy adını bu rejimin. :)

Bir ülkeyi çok partili demokrasiye hazırlamak isteyen biri gidip tek parti rejimini mi getirir?

Basketbol öğrenmek isteyen birinin golf kursuna yazılması gibi bir şey bu.


throine sen olsaydın napardın 1920'li yıllarda diye soruyorum ama halen cevap alamadım,
onun yerine ardeth'e tuhaf tuhaf argümanlar sunuyorsun.

tarih dersi okumuş birisiysen, atatürk bir ara çok partili dönemin zeminini atmak istemiş, yeni bir parti kurulmuş,
ama bu deneme başarısızlıkla sonuçlanmış.

bu hadise atatürk'ün bir hatası olarak gösterilebilinir,
ama ısrarla "hayır hayır atatürk diktatördü" diye ısrar etmek cahilce oluyor.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Bone said:

said:

Şu şapka var ya! Ha bu şapka meselesi yüzünden binlerce alim asıldı ki, eşi benzeri yok. Baktılar ki Mustafa Kemal Paşa hepsini asacak, kıracak…

Şapkayı koydular başlarına. Sen ne diyon?

‘Bize uyarsan kurarsın, uymazsan kuramazsın. Bizim altı maddemiz var. Bu maddeleri kabul edeceksin’ dediler. Maddeleri sordu Mustafa Kemal Paşa.

‘Burada söylenmez, Lozan’a gelip öğreneceksiniz’ dediler. Mustafa Kemal Paşa, İsmet Paşa’ya ‘Git bunların altı maddesi ne öğren. Kabul edileceği kabul et, gerisini reddet’ dedi. İsmet Paşa Lozan’a gitti. ‘Sizin bize Cumhuriyeti kuramazsınız demenizdeki sebepler ne oluyor? ‘ diye sordu, masaya vurdu. Masanın tahtası çatladı. Biz yanlarında yokuz. Ama öyle söylediler sonra… ‘Birinci maddemiz şu: Karılar açılacak. Tabii bizim karılar peçe, çarşaf, börük geziyordu, ikinci madde, fesi atacaksınız başınıza şapka koyacaksınız dediler. Üçüncü madde, sizin tarih 1300′den başlıyor, bizim gibi 1900′ü alacaksınız dediler. Geldik dördüncü maddeye.

Sizin yazınız Osmanlı yazısı, bizim yazıdan yazacaksınız dediler. Yani Latince. Beşinci madde: Sizin tatiliniz cuma günü. Bizim gibi pazara alacaksınız dediler. Altıncı madde: Sizin yılbaşı martta bizim gibi ocağa alacaksınız dediler. İsmet Paşa geldi, anlattı. Mustafa Kemal Paşa hemen birinci emri verdi vilayetlere. Karılar açılacak. Burada, polis, jandarma, sokakta gezen karıların börüğünü hep dağıttı. Kimisi direndi, polis cop ilen vurdu.


cool story comrade

eee o zaman millet cahil, dede de doğru diye duyduğunu anlatmış tabi
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Bone said:

throine said:

Hiç bir zaman adil bir seçimle meşruiyeti de sınanmamış, hayatında hiç seçim kazanmamış.
Yönetimin kağıt üzerinde halkta olduğu (tek parti?) bir yönetimin başında olan bir lider.

Artık sen koy adını bu rejimin. :)

Bir ülkeyi çok partili demokrasiye hazırlamak isteyen biri gidip tek parti rejimini mi getirir?

Basketbol öğrenmek isteyen birinin golf kursuna yazılması gibi bir şey bu.


throine sen olsaydın napardın 1920'li yıllarda diye soruyorum ama halen cevap alamadım,
onun yerine ardeth'e tuhaf tuhaf argümanlar sunuyorsun.

tarih dersi okumuş birisiysen, atatürk bir ara çok partili dönemin zeminini atmak istemiş, yeni bir parti kurulmuş,
ama bu deneme başarısızlıkla sonuçlanmış.

bu hadise atatürk'ün bir hatası olarak gösterilebilinir,
ama ısrarla "hayır hayır atatürk diktatördü" diye ısrar etmek cahilce oluyor.

keşke atatürk ''buyrun ben çekildim aradan istediğiniz gibi seçin, alem demokrasi görsün'' deseymiş de rteler o zamandan iktidar olsaymış di mi
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Ben ayrıca hala bir kritik sorunun cevabını bekliyorum. Ortada çok partili seçime geçmek gibi bir niyeti olmayan diktatörlük rejimi varsa*, nasıl oldu da bugün çok partili seçimlerin olduğu demokrasi sistemine geldik? Ne oldu, arap baharı gibi bir isyan mı çıktı? Bir lider arkasına milleti alıp seçim yoluyla değil de halkın o anki hükümeti devirmesi ile mi başa geldi? Hayır mantıklı yanlarını eleştirin, çok uzun sürdü deyin, bazı ideolojik uygulamaları insanlara zorla uygulattırdı deyin tartışalım da, bu söylediğiniz şeylerin hiç bir mantıksal temeli yok.


*:her diktatörlük kendince nitelendirilebilir, sizin nitelendirdiğiniz diktatörlük bu
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

throine said:

Hiç bir zaman adil bir seçimle meşruiyeti de sınanmamış, hayatında hiç seçim kazanmamış.
Yönetimin kağıt üzerinde halkta olduğu (tek parti?) bir yönetimin başında olan bir lider.

Artık sen koy adını bu rejimin. :)

Bir ülkeyi çok partili demokrasiye hazırlamak isteyen biri gidip tek parti rejimini mi getirir?

Basketbol öğrenmek isteyen birinin golf kursuna yazılması gibi bir şey bu.


evet senin dediğin gibi düşünenler olmuştur muhakkak o dönemde de, o yüzden aslında çok partili rejimi getirmiş...ama tüm dincilerin,bölücülerin içine doluştuğu bir parti olunca,ardından şeyh said isyanı,kürt isyanı gibi birçok huzurluk yaşanınca kapatmış,şartlar olgunlaşmamış bir nevi!...

ülkenin menfaati söz konusu burda,bir takım şeylerin daha hızlı yürürlüğe geçmesi gerek mesela Takrir-i Sukun yasasını çıkarmış belki de bu onun diktatörmüşş bla bla denmesinin en büyük sebebi.elbette hep doğrudur yanlışı yoktur Atatürk'ün fikrini benimsemiyorum,ama yaptığı bir çok şey bizim gelişmemiş,çağdaş, modern,bağımsız bir ülke olmamız içindi...iyi ki de yapmış
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Ardeth said:

Ben ayrıca hala bir kritik sorunun cevabını bekliyorum. Ortada çok partili seçime geçmek gibi bir niyeti olmayan diktatörlük rejimi varsa*, nasıl oldu da bugün çok partili seçimlerin olduğu demokrasi sistemine geldik?

Özetle anlatmak gerekirse; Tek parti rejiminin o dönem ki halka bakış açısına göre halk, henüz olgunluğuna erişmemişti, kendi iyiliğini bilemezdi. Bu nedenle halka kendi kaderini belirleme hakkını vermek için henüz çok erken olduğunu düşünüyorlardı (halkın ne zaman olgunlaşacağı belirsiz). İkinci olarak Türkiye Toplumunu çıkar çatışmasız, sınıfsız bir toplum olarak kabul ediyorlardı buna göre farklı çıkarların olmadığı bir toplumda farklı partilere de gerek yoktu. Ama tek parti döneminde uygulanan tepeden modernleştirmeci özellikle de 2. dünya savaşı boyunca uygulanan baskıcı politikaların (uzun süreli askere alma, hayvanlara ve ürüne el koyma benzeri) halk üzerinde yarattığı yılgınlık sonucu halkın tek parti altında yönetilmesinin zorlaşmasıyla (neredeyse imkansızlaşması) alternatifler sunulmak zorunda kalındı. Böylece aşağıdan gelebilecek olası radikal bir hareketin önü alındı.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Ardeth said:

Ben ayrıca hala bir kritik sorunun cevabını bekliyorum. Ortada çok partili seçime geçmek gibi bir niyeti olmayan diktatörlük rejimi varsa*, nasıl oldu da bugün çok partili seçimlerin olduğu demokrasi sistemine geldik? Ne oldu, arap baharı gibi bir isyan mı çıktı? Bir lider arkasına milleti alıp seçim yoluyla değil de halkın o anki hükümeti devirmesi ile mi başa geldi? Hayır mantıklı yanlarını eleştirin, çok uzun sürdü deyin, bazı ideolojik uygulamaları insanlara zorla uygulattırdı deyin tartışalım da, bu söylediğiniz şeylerin hiç bir mantıksal temeli yok.


*:her diktatörlük kendince nitelendirilebilir, sizin nitelendirdiğiniz diktatörlük bu


ikinci dünya savaşı sonrası amerika'nın zorlaması ilk sorunun cevabı. bağımsız kalmanın savaşa katılmamanın bir bedeli vardı.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

throine said:

Hiç bir zaman adil bir seçimle meşruiyeti de sınanmamış, hayatında hiç seçim kazanmamış.
Yönetimin kağıt üzerinde halkta olduğu (tek parti?) bir yönetimin başında olan bir lider.

Artık sen koy adını bu rejimin. :)

Bir ülkeyi çok partili demokrasiye hazırlamak isteyen biri gidip tek parti rejimini mi getirir?

Basketbol öğrenmek isteyen birinin golf kursuna yazılması gibi bir şey bu.


tarih dersi anlatılırken neyin kafasındaydınız abi siz sdfsd bir de 1920'lerden söz ediyoruz he. 700 yıl ha paşam he paşam diyen bir millet hobaa demokrası geldi yaşassınn mı diyecekti. biz fransız değiliz ki be yavrum. universitelinin hali bu bi de abavvv
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

ahaha 25'te tek partiye geçmiş ne kadar yanlış bir hamle. 25'te seçimler olsaydı şeyh sait falan seçilirdi herhalde. şimdi havada gördüğün uçan demir kuşlara taş atıyordun pc'nin karşısında ahkam kesmek yerine.

bana kalsa 60larda geçilmesi lazımdı. ilk özgür seçimlerde noob halkın kimi seçtiğini gördük. adnan menderes. lol.

gerçi ismet inönü hükümeti en az onun kadar rezildi. hatta hangisi daha kötü karar veremiyorum.

tek adam anca bu kadar idare edebiliyor bi ülkeyi, hem de en kötü dönemlerinden birinde. sen enkaz devral, ülkeyi kurtar, halkın yaşam standartlarını olabildiğince yükselt ondan sonra ismet, menderes, özal vs gibi yetolara bırak içine etsinler bütün emeğin.

türkiyedeki en iyi siyasetçilerden biri süleyman demirel'di çünkü adam daha çekirdekten yetişti çoban olarak. bu ülkeyi yönetmek için en iyi eğitimi aldı, hemde bedavaya. bu fact türkiye ve demokrasi arasındaki ilişkiyi açıklamaya yeter sanırım.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

ahmedinejad said:

ikinci dünya savaşı sonrası amerika'nın zorlaması ilk sorunun cevabı. bağımsız kalmanın savaşa katılmamanın bir bedeli vardı.

O dönemde ABD için önemli olan Türkiye'nin demokratikliği değil, istikrarlı anti-komünist bir yapıya sahip olmasıydı. Keza Truman 1946'da Türkiye'nin siyasal sisteminin değişiminin zamansız olduğunu söylüyor.
Türkiye de çok partili hayata geçişte temel etken içerisiydi, dışarısı değil. Toplum tek parti rejimi altında yönetilemez hale gelmişti.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

feaverrond said:

ahmedinejad said:

ikinci dünya savaşı sonrası amerika'nın zorlaması ilk sorunun cevabı. bağımsız kalmanın savaşa katılmamanın bir bedeli vardı.

O dönemde ABD için önemli olan Türkiye'nin demokratikliği değil, istikrarlı anti-komünist bir yapıya sahip olmasıydı. Keza Truman 1946'da Türkiye'nin siyasal sisteminin değişiminin zamansız olduğunu söylüyor.
Türkiye de çok partili hayata geçişte temel etken içerisiydi, dışarısı değil. Toplum tek parti rejimi altında yönetilemez hale gelmişti.


o rahatsızlıklar 25'te de vardı, 30'da da vardı. 38'de de vardı. istiklal mahkemelerinin "sanığın idamına, şahitlerin bilahare dinlenmesine" kararları ortalığı boşu boşuna kasıp kavurmadı.

kurunun yanında çooook fazla yaş yandı. ikinci dünya savaşına türkiye katılmadı. amerika savaşın kazananı olarak tarafsız, hantal, halkın az bir kesiminin desteğine sahip, sürekli isyanlarla uğraşan başarısız bir chp yerine milliyetçi muhafazakar ama yurtdışına da açık bir iktidar istiyordu. halkın isteğiyle amerika'nın isteği ortak noktada buluştu olan bu.

60 darbesiyle chp iktidarı geri almak istediyse de ecevit hariç (ki o da sosyal demokrat bir adam, pür kemalist değil) hiç bir zaman seçimle iktidara gelemedi.

geçen gün hasan bülent kahraman güzel bir tespit yaptı, sosyal demokrat bir parti olan, erdal inönü başkanlığında bünyesinde kürtlere yer veren shp, 28 şubat sonrasında chp haline döndü resmen ve tamamen kemalist bir parti oldu. 28 şubat'ın ortanın soluna en büyük kötülüğü de budur. sosyal demokrat bir çizgide devam etse ne akp bu kadar büyüyebilir, ne de sol bu kadar sıkışmış olabilirdi mesela.

kemalizm'i atatürk'ün şahsi fikirlerinden ayırıyorum ben her zaman. bir çağdaşlık olarak latin alfabesini getirmek atatürkçülüktür, şapkayı getirmek mesela atatürkçülüktür.

ama şapka inkılabından iki sene önce yazılmış bir kitap için, iki sene sonra istiklal mahkemesinde adam asmak kemalist sapkınlıktır.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

istiklal mahkemelerinde kaç kişi asılmış diye sormak istiyorum ama 1 milyon falan dersin diye korkuyorum. aç bi bak bakalım kaç kişi idam edilmiş o dönemde. bu adamlar çimlere bastığı baklava çaldığı için asılmadılar, en ağır cezaları alanlar asılanlar.

bence yeteri kadar kesmemişlerki bugün hala torunlarıyla falan uğraşıyoruz. bi işi yaptı mı tam yapmak lazım halbuki.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

bu milletin kemikleşmiş Atatürk sevgisinden, minnettarlığından nasıl korkuyorlar. ne yazık ki gelişmemiş, uyuklayan beyinleri etkilemeyi de başarıyorlar az çok. henüz tam başarı elde edemedikleri için var güçleriyle sürdürüyorlar Atatürk düşmanlığını...etkilenmesi gereken çok sayıda beyin var hala. zor bir hedefleri var, o nedenle bu kadar saldırganlar.

şu ülkeden İnönü'ler, Menderes'ler, Yılmaz'lar, Erbakan'lar, Çiller'ler, Demirel'ler, Özal'lar, Ecevit'ler, v.s...sürüyle insan gelmiş geçmiş 90 yıldır. ama adamlar Atatürk'te Atatürk diye kuduruyorlar bıkıp usanmadan. neden Atatürk?...Atatürkçülük en büyük tehlike çünkü onlar için. Atatürkçülüğü bir yok edebilseler, önleri ne kadar daha açık olur farkındalar. yasalarla her şeyi tekelleri altına alsalar da Atatürkçü zihniyeti, Atatürk sevgisini yok edemedikleri sürece , yalnızaca belli bir noktaya kadar ilerleyebileceklerinin bilincindeler.

Atatürk, elbette mükemmel, hatasız bir kişi, bir lider değildi. ama bu millet sağcısı, solcusu, cahili, eğitimlisi, dindarı, dinsizi, şehirlisi, köylüsü v.s ile, onun; Türk milletinin başına gelmiş en iyi, en mükemmele yakın lider, yönetici olduğunu biliyor. hazmedemedikleri bu. işleri zor yani...ağlamaları, çıldırmaları bundan...
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

emanet said:

istiklal mahkemelerinde kaç kişi asılmış diye sormak istiyorum ama 1 milyon falan dersin diye korkuyorum. aç bi bak bakalım kaç kişi idam edilmiş o dönemde. bu adamlar çimlere bastığı baklava çaldığı için asılmadılar, en ağır cezaları alanlar asılanlar.

bence yeteri kadar kesmemişlerki bugün hala torunlarıyla falan uğraşıyoruz. bi işi yaptı mı tam yapmak lazım halbuki.


he evet. hiç bir temyizi olmayan, hiç bir şekilde denetimi olmayan, daha yargılama başlamadan mahkemenin bahçesine dar ağaçlarının dikildiği dünyanın en süper mahkemesi.

ergenekon yargılamalarını ağzından salya akıtarak "kesin suçlulardır bunlar gosgoca hakimler 3 senedir tutuklu tuttuklarına göre" diyen şakirtlerden biraz farkınız olsun.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

ahmedinejad said:

60 darbesiyle chp iktidarı geri almak istediyse de ecevit hariç (ki o da sosyal demokrat bir adam, pür kemalist değil) hiç bir zaman seçimle iktidara gelemedi.


pardon 60 darbesini chp mi yapmış demek oluyor bu? pür kemalist pure mage pure warrior gibi falan mı oluyor? craft skilli kasamıyor muyuz? ben karıştırmaya başladım biraz yardımcı ol bana.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

emanet said:

ahmedinejad said:

60 darbesiyle chp iktidarı geri almak istediyse de ecevit hariç (ki o da sosyal demokrat bir adam, pür kemalist değil) hiç bir zaman seçimle iktidara gelemedi.


pardon 60 darbesini chp mi yapmış demek oluyor bu? pür kemalist pure mage pure warrior gibi falan mı oluyor? craft skilli kasamıyor muyuz? ben karıştırmaya başladım biraz yardımcı ol bana.


lisedeki inkılap tarihi dersini kopyayla geçmişsin muhtemelen. bu dönemde çok moda darbeler falan, 60 darbesinin ne olduğunu, kime karşı olduğunu, kimlere hizmet ettiğini falan aç oku. illa "yandaşlardan" okumana gerek yok. emre kongar falan okusan da olur.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

ahmedinejad said:

he evet. hiç bir temyizi olmayan, hiç bir şekilde denetimi olmayan, daha yargılama başlamadan mahkemenin bahçesine dar ağaçlarının dikildiği dünyanın en süper mahkemesi.

ergenekon yargılamalarını ağzından salya akıtarak "kesin suçlulardır bunlar gosgoca hakimler 3 senedir tutuklu tuttuklarına göre" diyen şakirtlerden biraz farkınız olsun.


ne temyizi? istiklal mahkemeleri kaos, savaş ve isyanlar arasında kuruldu ve işlem gördü. adamların giyecek ayakkabısı yiyecek ekmeği ayıracak kaynağı yok ne yasal sürecinden bahsediyorsun sen?

akp gibi dev adalet sarayları kuracak ne imkanları ve vakitleri vardı. bu kadar mı habersizsiniz yakın tarihten. bugünün şartıyla tarihi değerlendirmeye kalkarsan hiçbir yere varamazsın, sidik yarıştırmak manasında söylemiyorum bunları. biraz sağduyu lütfen.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

ahmedinejad said:

lisedeki inkılap tarihi dersini kopyayla geçmişsin muhtemelen. bu dönemde çok moda darbeler falan, 60 darbesinin ne olduğunu, kime karşı olduğunu, kimlere hizmet ettiğini falan aç oku. illa "yandaşlardan" okumana gerek yok. emre kongar falan okusan da olur.


darbeyi yapanların günlüklerini de okudum, DP'lerin anılarının da bir kısmını okudum ama chpnin parmağı olduğuna rastlamadım hiçbir kaynaktan? sen zamanın olduğunda anlatırsan sevinirim.

DP'nin o dönem extreme faşisme varan uygulamalarından bihaber değiliz umarım? son seçimleri hileyle almalarından veya? chp'yi ve ismet inönü'yü günahım kadar sevmem ama gene o dönem ismet'in meclisten kovulması çok savunduğun çok partili düzen ile nasıl örtüşüyor anlatır mısın? veya bütün muhaliflerin ve gazetecilerin hapise atılması (ne kadar enteresan ki gene aynı şeyler oluyor, tek farkı bu sefer yapmadan önce orduyu pasifize ettiler)?
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

ahmedinejad said:


o rahatsızlıklar 25'te de vardı, 30'da da vardı. 38'de de vardı. istiklal mahkemelerinin "sanığın idamına, şahitlerin bilahare dinlenmesine" kararları ortalığı boşu boşuna kasıp kavurmadı.

kurunun yanında çooook fazla yaş yandı. ikinci dünya savaşına türkiye katılmadı. amerika savaşın kazananı olarak tarafsız, hantal, halkın az bir kesiminin desteğine sahip, sürekli isyanlarla uğraşan başarısız bir chp yerine milliyetçi muhafazakar ama yurtdışına da açık bir iktidar istiyordu. halkın isteğiyle amerika'nın isteği ortak noktada buluştu olan bu.



Güzel bir nokta, geçmişte de rahatsızlıklar vardı ama neden 46 da köklü bir reform gerekti. Burda ki en belirgin etki tabi ki 2. dünya savaşı boyunca uygulanan politikaların yol açtığı rahatsızlık. Köylülerin ürününe ve hayvanlarına el koyulması, düşen tarım üretimi nedeniyle artan gıda fiyatları ve hatta ekmeğin karneyle dağıtılması gibi durumlar halkta daha önce görülmemiş bir yılgınlığa yol açtı. İkinci neden olarak CHP'nin savaş boyunca iktidardan uzaklaşan köylüleri kazanmak için çıkarmayı planladığı çiftçiyi topraklandırma kanunu (hiç bir zaman uygulanmadı) büyük toprak sahiplerinin, savaşın giderlerini karşılamak için çıkardığı varlık vergisi (çoğunlukla azınlıklara uygulansa bile diğer kesimlerde de korkuya yol açmıştır) ise ticaret burjuvasinin tek parti iktidar bloğundan ayrılmasına yol açtı. Bu kesimler DP'yi kurdu ve halkın yaşadığı yıkımın bütün sorumluluğunu tek parti iktidarına yıktı. Bütün bunları anlattım çünkü ABD bu dönüşümde etken bir aktör değil dönüşümün asıl kaynağı içeride. Ama tabi ki Menderes iktidarını ABD desteğine dayıyor daha fazla yardım alabilmek için sürekli daha fazla tavizler veriyor vesaire.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

sağduyu? kendi vatandaşına savaş hukuku mu uygulayacaksın? ilk istiklal mahkemeleri ayrı. savaş bittikten sonra çıkan takrir-i sükun kanunundan sonra gayet oturmuş bir devlet düzeni vardı. doğuda kürt isyanları vardı evet de, atatürk'e muhalif olan neredeyse herkesin sesi yağlı urgan gösterilerek susturuldu.

izmir suikastı mevzusu çok iyi örnektir buna. devletin en başındaki paşalar bile istiklal mahkemesine çıkmaktan o kadar korkmuş ki (buna ismet inönü de dahil) kimse ağzını bile açamamıştı. kazım karabekir gibi bir sürü paşa kel ali'nin karşısında buram buram ter döktüler suikastle en ufak bir alakası olmamasına rağmen.

ki bu suikastin en başında beri devletin bilgisinde olduğu doktor nazım, kara kemal gibi ittihatçıların büyük başlarının sırf temizlenmesi için bu işe sokulduğunu bizzat uğur mumcu söylüyor.

evet ortalık karışıktı, evet yeni kurulan devlet var, evet şu bu. dünyadaki hiç bir şey hiç bir zulmü meşrulaştıramaz, adaletin çöpe çevrilmesini haklı çıkarmaz.

merakınız varsa o döneme ait bir sürü yeni bilgi ve belge çıkıyor, en son mesela taha akyol'un atatürk'ün ihtilal hukuku kitabı çıktı. tarihi kitap okumam diyorsanız kemal tahir'in döneme ait başyapıt seviyesinde romanları var. mevzuları uzun uzun anlattığı.

bugün akparti hükümeti bizi devireceklerdi, darbe oluyordu diye bir sürü gazeteci, asker tıktı içeri. o idamları meşru görüyorsan bunları da meşru görmen lazım. akp'ye göre şimdi de "doğuda isyan" var, şimdi de "muhalifler komitacılık yapıp ihtilal peşinde"
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...