Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Kemalist Diktatörlük


Catzee

Öne çıkan mesajlar

Ardeth said:



1-Mesela Atatürk ülke yönetiminin babadan oğla geçmesini isteyen ve sonsuza kadar kendi güvendiği insanları elinde olmasını isteyecek tarzda bir diktatörlük mü kurdu? Hayır, sadece yeni kurulmuş bir ülkenin hazırlanma periyodundan geçmeden çok partili seçime geçmenin zararlı olabileceğini düşünüyordu sanırım (tahminimce). En nihyatinde bugün Suriyede, Rusyada, Kuzey Korede gördüğümüz yönetimi babadan oğla ya da kankadan kankaya geçmesi gibi bir şey söz konusu oldu mu Türkiyede? Olmadı.

Diktatörlükler her zaman bir tür demokrasi olduklarını ya da demokrasiye giden yolu hazırladıklarını iddia ederler.” (Daniele Caramani. 2008. Comparative Politics. Oxford University Press. 148.)

Geçen sayfada böyle bir şey konuşulmuş. Sanırım bu cevap için yeter?

Ardeth said:

Hayır, sadece yeni kurulmuş bir ülkenin hazırlanma periyodundan geçmeden çok partili seçime geçmenin zararlı olabileceğini düşünüyordu sanırım (tahminimce).

Şu düşüncen geçersiz.

Neden diye sorarsan. Tek parti dönemi 1925'te başlıyor oysa bundan önce çok partili dönem vardı dolayısıyla "çok partili döneme geçişe hazırlıyordu" demek geçersiz oluyor.

Zaten önceden bir çok partili cumhuriyet varmış. Ama sen gelmişsin bunu tek partiye çevirmişsin 1925'te?
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

farkındamısınız acaba bilmiyorum ama,laik-antilaik,solcu-sağcı,kavgası yüzünden 40 senede terör ne boyutlara geldi,30 sene önce hakkari'nin bir taşını bize verin denilse kıyamet koparılabilecek düşünceden bugün nerelere geldik vayqq demek istiyorum,ve kendiminde 1 gram payı varsa yazıklar olsun kendime diyorum,daha bu bölümde ortak bir fikir oluşturupda herife tepki koyamıyoruz yav:S
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

throine said:

Diktatörlükler her zaman bir tür demokrasi olduklarını ya da demokrasiye giden yolu hazırladıklarını iddia ederler.” (Daniele Caramani. 2008. Comparative Politics. Oxford University Press. 148.)

Geçen sayfada böyle bir şey konuşulmuş. Sanırım bu cevap için yeter?


Yetmez, çünkü diktatörlükler demokrasiye giden yol olduklarını iddia etseler bile her demokrasiye giden yol olduğunu iddia eden şey diktatörlük değildir. Basit mantık kuralları. Diktatörlüklerin "olduğunu iddia ettiği" şeylerin listesindeki çoğu şeye uyduğunu gösterirsen o zaman daha mantıklı bir argüman olur ama şu an içi boş.

Örnek olarak dinciler iyi insanlar olduklarını iddia ediyorlarsa, her iyi insan olduğunu iddia eden dinci midir mesela? Dinciler A,B,C,......Z olduklarını iddia ediyorlarsa ve bir insan da A,B,C.......Z olduğunu iddia ediyorsa ama dinci oluyor olma olasılığı ilkine göre çok daha yüksek.

said:

Şu düşüncen geçersiz.

Neden diye sorarsan. Tek parti dönemi 1925'te başlıyor oysa bundan önce çok partili dönem vardı dolayısıyla "çok partili döneme geçişe hazırlıyordu" demek geçersiz oluyor.

Zaten önceden bir çok partili cumhuriyet varmış. Ama sen gelmişsin bunu tek partiye çevirmişsin 1925'te?


Çok partili cumhuriyet derken? Savaş sonrası kurulan yeni ülkede oturtulan politik sistemden bahsediyorum ben. Bahsettiğimiz dönem 1919 civarlarından başlayan bir dönem sen ondan önceki hangi sistemden bahsediyorsun? İstiklal savaşı sırasında yapılan seçimlerden bahsediyorsan onun oturmuş bir çok partili politika olduğunu hiç sanmıyorum. Belki tek partili dönem olması gerekenden uzun sürmüş olabilir ama ondan önce oturtulmuş bir seçim ve demokrasi geleneği olmadığı bariz ortada. Padişahlıktan yeni çıkmış bir ülkede oturmuş bir çok partili seçim örneği nasıl olabilir? Bildiğimiz anlamda bir diktatörlük varsa da ortada zaten o diktatörlükten nasıl kurtulup bugünlere gelebildiğimiz açıklayacak bir fikir de lazım ama öyle bir fikir de yok ortada?

Sonuçta argümanının suçlayıcı tonlamasından, daha önce dediklerine rağmen, diktatörlüğü kötü bir şey olarak algıladığını düşünmeye başladım hehe
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Buarada şu şapka olayı konusunda güvenilir bir kaynak var mı yoksa Atatürk-İsmetinönü gibi herkesin bir şey söylediği şaibeli konulardan biri mi merak ettim. Benim şuana kadar edindiğim izlenim çünkü Atatürk diktatördü-hayır değildi, tarzı bir tartışmadan öteye gidemedi.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

evet var iskilipli atıf hoca olayı var hatırladığım kadarıyla direkt:D hatta mevzusuda var niye şapka takmıyorsun sapkada bez sarıkta bez diyen hakime,senin arkandakide bayrakta bez,o zaman onu indirip ingiliz bayrağı as dediği söylenir ve sonrada idam edilir diye söylenir :D

edit:bu nasıl türkçe lan kafama mıciim
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Ben yasal olarak sarık takana ceza verildiğini biliyorum (ki aslında bu da bence hatalı bunu haklı çıkarmaya çalışmak gibi çabam yok). Bu idam olayı başı buyruk gerçekleştirilmiş bir olay mı (eğer doğruysa) yoksa yasal bir zemini mi var asıl merak ettiğim bu?
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Aslında dönemin görgü tanıklarından falan ifadeler var bunla ilgili :

said:
ŞAPKA YÜZÜNDEN KELLESİ GİDENLER

Türk tarihçilerin yakın Cumhuriyet tarihi hakkında objektif araştırma yapabilme hakkı ne yazıkki bulunmuyor. Resmi ideolojiye aykırı olabilecek her türlü çalışma ‘Atatürk Düşmanlığı’ ile yaftalanıp engelleniyor.

Türkiye’de bu konuda araştırma hürriyeti tam olarak bulunmuyor.
Oysa gerek cephelerde savaşmış, gerekse cumhuriyetin kuruluş sürecini görmüş insanlar hâlâ yaşıyor. Hâlâ canlı tanıkları var yakın Cumhuriyet tarihimizin. 103 yaşındaki Bilal Dede onlardan birisi. Bilal Dede, Vatan

Gazetesi’nden Mine Şenocaklı’nın ‘Asırlık çınarlardan hayat dersleri’ başlıklı yazı dizisine öyle şeyler söylemiş ki, okuyanların kanını donduruyor. Atatürk’ün devrimlerini yerleştirmek için ne tür metodlar kullandığını anlatıyor Bilal Dede. Aradan seksen şu kadar yıl geçmiş olmasına rağmen bugün rejimin vatandaşlarına reva gördüğü bir kısım antidemokratik yasakların kaynakları bu röportajın satır aralarında kendisini gösteriyor. Satır aralarından beliren silüet mesela bugünkü başörtüsü yasağının kökenlerini resmediyor.

103 yaşında Bilal Dede diyor ki:

‘ Mustafa Kemal büyük adamdı. Dal kırılmadan ucundaki yaprağın düşeceğini bilirdi… Bu adam asılacak dedi mi derhal! Vurulacak dedi mi derhal!

Sen şahit oldun mu?

‘Gözümlen gördüm’

Nerede?

‘Şu şapka var ya! Ha bu şapka meselesi yüzünden binlerce alim asıldı ki, eşi benzeri yok. Baktılar ki Mustafa Kemal Paşa hepsini asacak, kıracak…

Şapkayı koydular başlarına. Sen ne diyon?

Dedeciğim peki sen şapkayı hemen giydin mi?

‘Giymem mi? Millet giydi hep. Bu iş nereden çıktı biliyor musun?

Cumhuriyet ilan olunacağı zaman ecnebiler hep ayağa kalktılar. ‘Sen 12.5 milyon nüfusla cumhuriyet kuramazsın’ dediler Mustafa Kemal Paşa’ya.

‘Bize uyarsan kurarsın, uymazsan kuramazsın. Bizim altı maddemiz var. Bu maddeleri kabul edeceksin’ dediler. Maddeleri sordu Mustafa Kemal Paşa.

‘Burada söylenmez, Lozan’a gelip öğreneceksiniz’ dediler. Mustafa Kemal Paşa, İsmet Paşa’ya ‘Git bunların altı maddesi ne öğren. Kabul edileceği kabul et, gerisini reddet’ dedi. İsmet Paşa Lozan’a gitti. ‘Sizin bize Cumhuriyeti kuramazsınız demenizdeki sebepler ne oluyor? ‘ diye sordu, masaya vurdu. Masanın tahtası çatladı. Biz yanlarında yokuz. Ama öyle söylediler sonra… ‘Birinci maddemiz şu: Karılar açılacak. Tabii bizim karılar peçe, çarşaf, börük geziyordu, ikinci madde, fesi atacaksınız başınıza şapka koyacaksınız dediler. Üçüncü madde, sizin tarih 1300′den başlıyor, bizim gibi 1900′ü alacaksınız dediler. Geldik dördüncü maddeye.

Sizin yazınız Osmanlı yazısı, bizim yazıdan yazacaksınız dediler. Yani Latince. Beşinci madde: Sizin tatiliniz cuma günü. Bizim gibi pazara alacaksınız dediler. Altıncı madde: Sizin yılbaşı martta bizim gibi ocağa alacaksınız dediler. İsmet Paşa geldi, anlattı. Mustafa Kemal Paşa hemen birinci emri verdi vilayetlere. Karılar açılacak. Burada, polis, jandarma, sokakta gezen karıların börüğünü hep dağıttı. Kimisi direndi, polis cop ilen vurdu.

Senin karın da açtı mı börüğünü?

Tabii… Herkes açtı.

Yoksa korktun mu karşı çıkmaktan?

Ne karşı çıkacağız? Karılar hep açıldı. Sonra şapka işinde alimler ‘Böyle namaz kılınmaz’ dediler. Şapkayı koymadılar başlarına… Kavgaya durdular. Bu sefer çok alim asıldı. Köy ağalarının, hocaların hepsi asıldı…

Bir tek şapka yüzünden mi?

He, bir şapka yüzünden.

Yazık değil mi?

Yok canım… Öyle gerekiyordu bu millete. Sonra ‘tarih’ kabul edildi. Öyle kabul edildi ki yağdan kıl çekmiş gibi… Hiç laf olmadı. Yazı, yılbaşı, tatil 4 sene ertelendi. Sonra bu üçü de kabul edildi.

Burada da Şebinkarahisar’da da adam asıldı mı şapka takmadı diye…

Asılmaz mı? Caminin oraya darağacını çektiler. İki genç alim asıldı. Sonra Cumhuriyet kuruldu. İstiklal Mahkemeleri’ni Mustafa Kemal Paşa

Ankara’dan Menemen’e kaldırdı. Menemen’i işittin mi?

İşittim…

İşte bu İstiklal Mahkemeleri orada 10 sene kurulu kaldı. Kabahat edenlerin, suçu olanların hepsi oraya sevk edildi. Asılan orada asılırdı Cumhuriyet kurulandan sonra…

Atatürk’ten korkuyor muydunuz?

Korkulmaz mı? Atatürk öyle bir adamdı ki, cumhuriyet kurulduktan sonra Erzurum’a, Trabzon’a, Giresun’a her yere hafiye bıraktı. Hafiye ne biliyon mu? Bir yanda adam konuşuyordu. Bu hafiyeler senin benim ağzıma bakıyordu. ‘Cumhuriyetin aleyhine konuşuluyor mu, konuşulmuyor mu? ‘ diye… Erzurum’da 6 kişi yakalandı. Biri asıldı, üçünü de sürgün ettiler.

Suçsuz yere adam astılar mı peki?

Söyleyenleri astılar. Dil konuşuyor… Bizim Giresun’da da dört kişi çıktı. Üçünü affettiler de, bir Çıtlakkaleli Abdullah Usta vardı, onu da Amasya’ya sürgün ettiler.

Sen de Atatürk’ten korktuğun için mi şapka taktın?

Bize bir şey dediği yoktu Atatürk’ün. Ama şapkayı hemen koyduk başımıza…

İstersen koyma başına değil mi?

Öyle! Geldi geçti hep. Millet öyle bir korktu ki Mustafa Kemal Paşa’dan, kurt ile koyun dağda yayıldı.

Anlayamadım…

Kurt bile koyuna dalamıyordu dağda. Şimdi kurt koyuna dalıyor değil mi? O zaman dalamıyordu.

Bu anlattıkların şimdi bile rahat konuşulamıyor Bilal Dede… Atatürk diktatördü diyorsun ya… O zaman diyebilir miydin böyle?
Öyle diyenlerin hep kafası gitti. ‘Böyle cumhuriyet kurulmaz, böyle Atatürk olmaz’ diyen ne kadar adam varsa, Erzurum’da, Trabzon’da, Giresun’da hep asıldı. Hep sürgün oldu gitti… Atatürk tek laf söyletmedi.
Öyle mi yapması lazımdı?
Milleti islah etmek için öyle yapmak lazımdı.
Şimdi de bir Atatürk lazım mı?
Şimdi lazım ama gelmez daha… Şimdiki millet hep avukat. Kimseye laf söylenmiyor. Fevzi Çakmak, Kazım Karabekir Paşa, İsmet Paşa… Ahh ah hepsi akıllı büyük adamlardı… (Röportajın bu son bölümünün Vatan’ın İnternet sayfasında yayınlanan kısmı böyle. Ancak gazetede basılı bölümünde bu bölüm şöyle: ‘Bu ülkeye bir reisicumhur bir de başbakan geldi zaten. Biri Atatürk diğeri Menderes. Gerisini boşver gitsin kızım.’ Ve İnternette yayınlanan yazının başlığı ‘Atatürk Herifin tekiydi’ cümlesi. Oysa gazete de yayınlanan bölümün başlığı ‘Atatürk öyle bir adamdı ki, kurt kuzuya bile dalamazdı korkudan’ şeklinde.
Anlaşılan röportaj daha sertmiş, anlaşılan vatan yazı işleri röportaja bir miktar yumoş eklemiş. Yoksa internetteki röportajla gazetedeki röportaj arasında fark olmazdı!
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Ardeth said:

Diktatörlüklerin "olduğunu iddia ettiği" şeylerin listesindeki çoğu şeye uyduğunu gösterirsen o zaman daha mantıklı bir argüman olur ama şu an içi boş.

Şimdi elimizde şöyle bir lider var;

Seçimle başa gelmemiş
Hiç bir zaman adil bir seçimle meşruiyeti de sınanmamış, hayatında hiç seçim kazanmamış.
Yönetimin kağıt üzerinde halkta olduğu (tek parti?) bir yönetimin başında olan bir lider.

Artık sen koy adını bu rejimin. :)

Ardeth said:

Çok partili cumhuriyet derken? Savaş sonrası kurulan yeni ülkede oturtulan politik sistemden bahsediyorum ben. Bahsettiğimiz dönem 1919 civarlarından başlayan bir dönem sen ondan önceki hangi sistemden bahsediyorsun? İstiklal savaşı sırasında yapılan seçimlerden bahsediyorsan onun oturmuş bir çok partili politika olduğunu hiç sanmıyorum. Belki tek partili dönem olması gerekenden uzun sürmüş olabilir ama ondan önce oturtulmuş bir seçim ve demokrasi geleneği olmadığı bariz ortada. Padişahlıktan yeni çıkmış bir ülkede oturmuş bir çok partili seçim örneği nasıl olabilir? Bildiğimiz anlamda bir diktatörlük varsa da ortada zaten o diktatörlükten nasıl kurtulup bugünlere gelebildiğimiz açıklayacak bir fikir de lazım ama öyle bir fikir de yok ortada?

Çok partili cumhuriyeti bir adım daha ileri götürmek yerine 1925'te toptan rafa kaldırmışlar. Bu dönem 1945'e kadar sürdü üstelik.

Bir ülkeyi çok partili demokrasiye hazırlamak isteyen biri gidip tek parti rejimini mi getirir?

Basketbol öğrenmek isteyen birinin golf kursuna yazılması gibi bir şey bu.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

valla kemal tahir'e gerek yok ha evet kaynak olarak bakılabilir ama benim kaynağım rahmetli dedem'di,bir ilçenin telgraf çavuşluğunu yaparken bizim köyün imamı arapça ezan okuyor diye köy imamını alıp getirirler hakimin karşısına ,hakim ne yaptın diye sorar ,ezan-ı muhammediye'yi okudum der ,alın götürün bu yaşlı adamı işinizmi yok gibi birşeyler der,sonra anlaşılır ki adamı ihbar eden de dedemin kardeşi ali dede imiş ahahahahaha

2- babam 75 yaşında,kendisi anlatır inönü zamanında ağır bir vergi yükü varmış malum 2.dünya savaşı ıvırı zıvırı işte,cenderme geliyor denildiğinde koyunları v.s alıp mağaralara saklarlarmış çünkü 1 ton buğdayın varsa 500 kilosunu devlet alırdı diyor babam

işin garip kısmı dedem koyu chp'li idi,sabah namazını kılar diğerlerini kılmazdı mesela rahmetli gösteriş olur diye:D
onun çocukları da hep adalet partisi-erbakan çizgisinde siyaset yapmış veya oy vermiş insanlar,hep çocuklarını kalaylardı ahahahahaha buda böyle bir anı işte
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

throine said:

Seçimle başa gelmemiş
Hiç bir zaman adil bir seçimle meşruiyeti de sınanmamış, hayatında hiç seçim kazanmamış.
Egemenliğin kağıt üzerinde halkta olduğu (tek parti?) bir yönetimin başında olan bir lider.

Artık sen koy adını bu rejimin. :)



Valla benim bu rejime diktatörlük rejimleriyle bazı ortak özellikleri taşıyor demekle ilgili bir sorunum yok önce onu belirteyim. Ama yazdığın şeyle ilgili bazı noktalar eksik yine. Öncelikle bir ülkenin ilk devletini kuran bir hükümete seçimle başa gelmemiş demek saçma, senin bahsettiğin diktatörlükler var olan bir ülkenin meclisinde seçim olmadan başa gelen hükümetleri. En fazla zorla ülke kurmuş falan diyebilirsin istiyorsan heh. İlk iki argüman birbirinin aynı. Egemenlik bugün halkta mı değil mi? Eğer zamanında bir diktatörlük vardıysa diktatörlüğün tanımı gereği bu diktatörlük nasıl düştü de egemenlik halka geçti? Aynı argümanın kelimelerini farklı şekilde sıralayıp 3 kere aynı argümanmış gibi sunmak gereksiz heh.


throine said:

Bir ülkeyi çok partili demokrasiye hazırlamak isteyen biri gidip tek parti rejimini mi getirir?

Basketbol öğrenmek isteyen birinin golf kursuna yazılması gibi bir şey bu.


Valla eğer amaç ülkeyi çok partili demokrasiye hazırlamak değildiyse bugün nasıl çok partili demokrasiye geçtik bi bunu açıklarsan iyi olur. Ayrıca benim argümanım, 1919-1923 dönemi arasında yapılan meclis sisteminin oturmuş bir çok partili seçim sistemi olmadığı. Yani diyorum ki zaten öyle bir sistem yoktu. Senin gelip de bana "o zaman niye o sistemi kaldırdı" demen çok mantıklı değil o açıdan. Yok gerçekten cumhuriyet kuruluşundan önce oturmuş bir çok partili seçim rejimi olduğunu düşünüyorsan bana anlat detaylarını ben de ikna olayım benim bildiğim öyle bir şey yok çünkü. Ayrıca son örneğinin de senin fikrini nasıl savunduğunu göremedim heh. Basketbol öğrenmek isteyen biri golf kursuna yazılıp da sonunda nasıl basketbol öğrenmiş biri olarak çıkıyor?
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Şapkayla ilgili yazıyı çok sevmedim. Görgü tanığı yalan söylüyordur gibi bir argümandan değil de daha ziyade daha en baştan taraflı olmak amacıyla yola çıkmış bir yazı olduğu baya belli. Ben sol eğilimli bir insan olmama rağmen bile 1980lerde sürekli solcuları övüp tek suç sağcılarınmış gibi gösteren kitapları da sevmem yani bu yaklaşımım tek taraflı değil bilesiniz.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

olabilir, belki sadece onları ortaya çıkarmak için koyulmuş bir kural bile olabilir. o kesime baskı yapıldığı da doğru o dönemde. atatürkün ilke ve inkilaplarını ülkedeki herkes bayram havasında da kabul etmedi bazıları kabul etmek zorunda kaldı, ya da kabul ettirildi. bu da ayrı bir tartışma konusu, sonuçta ülkeyi ileri götüren bazı anlayışları da içeriyordu.

ama tabi görgü tanıklarıyla tarih yapmak biraz sorunlu. zira bölünmüş bir ülkede yaşıyoruz ve herkes kamplaşmış. şapka için birileri asıldı diyen her bir yaşlı insan için asılmadı diyen birini bulmak mümkün feci derecede dezenformasyon var onca senelik propaganda, kamplaşma vsnin getirdiği. daha düzgün kaynaklara ihtiyaç var.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Ardeth said:

Alakası yok söylediğin şeyle benim söylediğim şeyin çok güzel çarpıtıyorsunuz heh.

Sen Atatürk için, ülkem için tecavüz ettim deyip destek gören bir adam tanıyor musun? Ama biri çıkıp da ermenilerle yaşadığımzı problemlere değişik bir bakış açısıyla bakan birini öldürünce bu ülkede bazı insanlar tarafından kahraman ilan ediliyor. Bu insanlar da kendini "ülkesini seven, Atatürk ilke ve inkilaplarını sayan, Atatürkün yolunu izleyen" milliyetçiler olarak tanıtıyor. Senin verdiğin örnek çok zorlama, benim verdiğim örnek ise bu ülkede sık rastlanabilecek ve destek gören bir durum. Tek bir olayın yaratacağı etki ile, yıllardır süre gelen olayların yarattığı rahatsızlık ve huzursuzluk arasında fark var tabi ki.

ben hrant dink'in türkiye'nin dünyaya ''bakın türkler cani'' diye tanıtılması için öldürtüldüğünü düşünüyorum, ardından gelen ''hepimiz ermeniyiz'' sloganlı yürüyüşlerle de ''bakın kimi türkler bile kendi insanlarının caniliğine dayanamıyor'' diye dünyaya reklamımız yapıldı. amaç ermenilerin mazlum görünüp sözde soykırım konusunda türkiye'ye yapmaya çalıştıkları baskıyı arttırabilmeleri. nitekim hrant dink ermeni cemaatine yakın bir isim de değildi, hiç bir gruba dahil olmayan bir adamı ortadan kaldırıverdiler.

asıl konuya dönecek olursak, bahsettiğin olay ve tavır mhp zihniyetinin ürünüdür, mhp'yle atatürk'ü hiç bir açıdan bağdaştırmanın imkanı olmadığına göre atatürk'ün 38deki ölümünden sonraki cinayetleri, solcu ve alevi kitleye karşı girişilen eylemleri atatürk'e, atatürk'ün düşünce tarzına yıkmanın imkanı yoktur.

benzeri şekilde 80 darbesiyle beraber sağın yükselişe geçtiğini, ülkede solcu bırakılmadığını biliyoruz. o günlerde yetişen sağcı nesil bugün ülkeyi karış karış satıyor. bu darbeyi gerçekleştiren kurum da milliyetçi söylemlerini sürdürüp atatürk'ün değerlerini yaşatma amacında olduğunu her fırsatta dile getiriyor. demek ki atatürk'ün izinden gitmek ülkeyi satmak??

ortada benim zorladığım bir şey yok, hatalı bir algı var sadece, adam memleket için elinden geleni ardına koymamış, belki arada bir kaç hatası olmuş, biz onun bıraktığı mirasın üstüne koymayı bırak, bırakılanı bile koruyamamışız, ondan sonra atatürk'e dokunduran söylemlerle aydın olalım, demokrat olalım, iş yapmış olalım

yanlış anlama bu lafım sana değil, ben bugün türkiye solunun atatürk konusunda genel düşünce şeklinin hatalı biçimde bu olduğunu düşünüyorum
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Butcherofego said:

Anladığım kadarıyla şapka takmaya karşı çıkanlar belirli görüşleri olan toplumsal bir kesimi temsil ediyor.Bastırılmalarının sebebi sadece ''şapka''dan ziyade sahip oldukları ideoloji(gelenekçi yapı)

Ben sana kalkıp desem ki;

Butcherofego kafana bundan sonra şu şapkayı takacaksın her yerde öyle gezeceksin desem.

Kayıtsız şartsız kabul eder misin?
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Ha buarada dönemin karakterini ele almak da mantıksız bir davranış değil. Antik roma çağında insan haklarına yeterli değer verilmiyordu bir sürü köle vardı demek komik olur mesela. Ama Cumhuriyet dönemi böyle kesin bir döneme düşmediği ve bir geçiş döneminde olduğu için bu açıdan incelemesi daha zor tabi.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

said:

Şu şapka var ya! Ha bu şapka meselesi yüzünden binlerce alim asıldı ki, eşi benzeri yok. Baktılar ki Mustafa Kemal Paşa hepsini asacak, kıracak…

Şapkayı koydular başlarına. Sen ne diyon?

‘Bize uyarsan kurarsın, uymazsan kuramazsın. Bizim altı maddemiz var. Bu maddeleri kabul edeceksin’ dediler. Maddeleri sordu Mustafa Kemal Paşa.

‘Burada söylenmez, Lozan’a gelip öğreneceksiniz’ dediler. Mustafa Kemal Paşa, İsmet Paşa’ya ‘Git bunların altı maddesi ne öğren. Kabul edileceği kabul et, gerisini reddet’ dedi. İsmet Paşa Lozan’a gitti. ‘Sizin bize Cumhuriyeti kuramazsınız demenizdeki sebepler ne oluyor? ‘ diye sordu, masaya vurdu. Masanın tahtası çatladı. Biz yanlarında yokuz. Ama öyle söylediler sonra… ‘Birinci maddemiz şu: Karılar açılacak. Tabii bizim karılar peçe, çarşaf, börük geziyordu, ikinci madde, fesi atacaksınız başınıza şapka koyacaksınız dediler. Üçüncü madde, sizin tarih 1300′den başlıyor, bizim gibi 1900′ü alacaksınız dediler. Geldik dördüncü maddeye.

Sizin yazınız Osmanlı yazısı, bizim yazıdan yazacaksınız dediler. Yani Latince. Beşinci madde: Sizin tatiliniz cuma günü. Bizim gibi pazara alacaksınız dediler. Altıncı madde: Sizin yılbaşı martta bizim gibi ocağa alacaksınız dediler. İsmet Paşa geldi, anlattı. Mustafa Kemal Paşa hemen birinci emri verdi vilayetlere. Karılar açılacak. Burada, polis, jandarma, sokakta gezen karıların börüğünü hep dağıttı. Kimisi direndi, polis cop ilen vurdu.


cool story comrade
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...