Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Şike soruşturması - 2. dalga


fizban

Öne çıkan mesajlar

sikeyi savunmak, yapmaktan daha aci bi durum ya.

bu adam bir de tertemiz piril piril lig diyip duruyordu papagan gibi. 180 derece kivirdi direk.

"ugur meleke" said:

Belki biraz iddialı bulacaksınız, ama korkarım “15 Ağustos 2011” Türk futbolu için acı bir milat özelliği taşıyor. Geçtiğimiz pazartesi akşamı M.Ali Aydınlar’ın yaptığı o basın açıklaması, 88 yıllık federasyon tarihinin en talihsiz ve (hatta belki farkında olmadan) en zararlı beyanatıymış hissiyatı doğurdu bende...
Neden mi? Anlatayım...



SORU 1: AÇIKLAMANIN YAPILMA BİÇİMİ DOĞRU MUYDU?
Öncelikle o gün yapılacak toplantıyla ilgili kamuoyunda oluşturulan beklenti, saat beş buçuk sularında yaşanan hayal kırıklığının boyutunu milyonla çarptı. TFF Başkanı prompterdan çok uzun metin okudu, ama aslında pek bir şey söylemedi! Toplantıya rekor sayıda basın mensubu katıldı, ama ortaya çıkan rekor düzeyde hayal kırıklığından başka bir şey değildi. Madem açıklamanın içeriği buydu, neden böyle büyük bir beklenti oluşturuldu? Böyle bir açıklama, pekâlâ yazılı olarak da yapılabilirdi!
TFF Başkanı Aydınlar özetle, nihai kararın iddianamenin oluşturulmasından sonra verileceğini söyledi; ama herkesin aklına ister istemez “Ligler zamanında başlayacak, Süper Kupa finali vaktinde oynanacak” açıklamaları geldi! İddianame oluşturulduktan sonra TFF, “Nihai kararı mahkemenin sonucuna göre vereceğiz” derse artık kimse şaşırır mı? Sanırım şaşırmaz.

SORU 2: TFF’NİN AMACI, “TÜRK FUTBOLUNUN BU KRİZİ EN AZ ZARARLA ATLATMASI” MI OLMALIYDI?
Bence, kamuoyundaki bugünkü güvensizlik ortamının fitili, “Türk futbolu bu krizi en az zararla atlatmalı” safsatasıyla yakılmıştı. Aslında TFF bu davayı, bu cümleyi kurduğu gün kaybetti.
Şu benzetmeyi yapmak zorunda kalıyorum: “Bir aile içinde ensest ilişki yaşandığına dair şüphe var. Ailenin tüm fertleri mahkemeye çıkıyor. Canı yanmış baba, “Önemli olan bu krizi, ailemize en az zararı verecek şekilde atlatmak” diyor!”
TFF’nin şike krizini en az zararla atlatalım düşüncesi, Kulüpler Birliği’nin de toplantı yapıp “birlik beraberlik” mesajı vermesi, biraz bu ailenin haline benziyor! Oysa gün, “Darağacında bile XSpor” , “Darağacında bile Türk futbolu” deme günü değil... Gün, “Darağacında bile adalet” dileme günü...
Eğer, “Büyük takımlar küme düşecek, yayın gelirleri sekteye uğrayacak, Süper Lig kulüpleri ciddi bir ekonomik darbe yiyecek” endişesiyle radikal kararlar almaktan kaçılıyorsa; Türk futboluna iyilik değil, kötülük ediliyor! Bir kulübün havuzdan aldığı pay yüzde 50 azaldığında ekonomisi çökecekse, zaten 2014’te UEFA Finansal Fair-Play kriterleri eksiksiz yürürlüğe girdiğinde o takım bu ligde yarışamayacak demektir. İki sene içinde giderleriyle gelirlerini dengeye getiremeyecek, havuzdan aldığı pay düştüğünde dükkânını döndüremeyecek bir kulübün bugün iflas bayrağını çekmesi, belki de 2014’te çekmesinden daha hayırlı...

SORU 3: KANAATLE KARAR VERMEK ADALETSİZLİK Mİ DOĞURUR?
Eğer TFF, 15 Ağustos’taki açıklamayı “Türk futbolunun az zarar görmesi” düşüncesiyle değil, “Kanaatle karar vermek adaletsizlik doğurur” zihniyetiyle yaptıysa, bu kez haklı kabul edilebilir mi?
Benim fikrim, cevabın yine “hayır” olduğu yönünde ... Çünkü futbolu yalnızca ceza hukukuna teslim etmek, spor hukukunu fiilen yok saymak anlamına geliyor. Eğer federasyonlar sportif kararları sadece yıllar süren mahkemelerin sonuçlarına göre alsaydı İtalya halen Calciopoli’2006’yı tam olarak çözememiş olacaktı. Ya da Türk futbolu, Ankaraspor/Ankaragücü sorununu halledememiş olacaktı bugün... Oysa spor çok hızlı işliyor; oyun, mahkemelerden çok çok daha hızlı akıyor.
Yaşanmış bir örnek, aslında bizim için yol gösterici olabilir: İtalya Futbol Federasyonu, Calciopoli’yle ilgili ilk kanaatine göre Juventus’u üçüncü lige düşürecekti, ama belge akışı hızlandıkça kararını ikinci lig olarak değiştirdi. İlk planda Milan’dan 15 puan silecekti, ama lig başladıktan sonra cezayı 8 puana düşürdü.
Yani federasyonlar pekâlâ kanaatle karar verebiliyorlar. Hatta gerekirse bu cezaları sezon içinde değiştirip en âdil hale getirebiliyorlar. Çünkü esas maksatları “Bu krizi İtalyan futbolunun en az zararla atlatması” filan değil. Saf ve pürüzsüz “adalet” i sağlamak.

SORU 4: TFF’NİN ELİNDE KANAAT OLUŞTURMAYA YETER DÜZEYDE BELGE VAR MIYDI?
Bu noktada akla gelen kritik soru sanırım şu: İtalya Federasyonu’nun elinde Moggi’nin hakem atamalarına direkt tesir ettiğine dair konuşma kayıtları vardı ve ivedilikle karar verebildiler. Peki TFF’nin elinde kanaat sahibi olabilecek düzeyde belge var mıydı?
Bu sorunun cevabını tabii ki sadece kozmik odaya girebilenler, bir de her nasılsa o odadan bilgi sızdırabilen(!) bazı meslektaşlarımız biliyorlar! Ama şu iki sorunun yanıtını tüm TFF Yönetim Kurulu üyeleri biliyor olmalılar:
a) Eğer TFF’nin elinde karar için kanaat oluşturabilecek düzeyde belge yoktu ise, neden üçü futbolcu, ikisi antrenör (yani beşi doğrudan sahanın içinde olan) toplam 17 kişi PFDK’ya tedbirsiz değil, TEDBİRLİ OLARAK sevk edildiler? Bu tedbirli sevk kararı, “Elimizde yeterli delil yok” açıklamasıyla çelişmiyor mu?
b) Bir TFF yöneticisinin, “Beşiktaş’ı da kurtardık sayemde. Teşekkür etmeleri lazım. Değil mi? Başka kimsede yok ki bu kadar şey... Sonuç...” cümleleri de bir kanaat itirafı sayılmaz mı?
“Sonuç” sözcüğünün (açıklama sahibinin iddia ettiği gibi) yabancı oyuncu yerine kullanılmış olduğunu algılayamamış olmam, benim zekâ geriliğimle mi ilgili acaba?

SORU 5: AVRUPA KUPALARINA GİDİŞ , KULÜPLERİN İNİSİYATİFİNE BIRAKILABİLİR Mİ?
TFF’nin kanaatle karar veremeyip, bazı kulüplerin sezon içinde UEFA tarafından Avrupa kupalarından ihraç ihtimalinin önünü açması da, Türk futboluna küçük çaplı bir ihanet...
Çünkü bir (ya da birkaç) takımımızın Avrupa kupalarından ihracı sadece itibar açısından değil, sportif ve ekonomik açıdan da bedel ödememize neden olacak. Üstat Cemal Ersen 26 Temmuz’da Milliyet’te bu detaya değinmişti: Sportif olarak (şu anda 10’uncu olduğumuz) kıta sıralamasında ilk 12’nin dışında kalmak demek, 2013-14’te Şampiyonlar Ligi’ne direkt takım gönderememek demek. Devler Ligi’ne takım sokamamak demek, asgari 25 milyon euroluk gelirden de mahrum kalmak demek.
Ayrıca TFF’nin kamuoyunda oluşturduğu “Avrupa kupalarına göndereceğimiz takımları değiştirme vakti zaten geçti” imajı da doğru değil... İtalya, 6 Temmuz 2006’da UEFA’ya verdiği takım listesini 26 Temmuz’da pekâlâ değiştirmiş; iki yeni kulübünü Avrupa’ya gönderebilmişti.

SORU 6: PEKİ, TEK SUÇLU TFF Mİ?
Tabii ki bütün bu kaos ortamının faturasını TFF’ye çıkarmak da çok büyük haksızlık olur. Çünkü sokaktaki adama “gizlilik prensibi” filan dediğinizde artık gülüyor; Hürriyet’te, Habertürk’te, Takvim’de, Bugün’de ve başka birçok gazetede; bir Vatan yazarının ya da bir Taraf yazarının köşesinde okuduklarının gizli olmamasına anlam veremiyor.
Artık kamuoyu, spor ailesinde (biz dahil) hemen hiç kimsenin temiz olduğuna inanmıyor; “Suçluların dünyasında tek gerçek günah yakalanmakmış” diyor içinden... Şike soruşturması kapsamında yayına başlayan “Ne olur bana yardım edin Memedalibey Şov” la “Safiyesiz Faik Şov” u birer reality-şov hissiyatıyla gülerek ve eğlenerek takip ediyor halk...

SORU 7: ŞİMDİ NE OLACAK?
Kamuoyundaki güven erozyonu bu denli derin olunca, tamirinin uzun yıllar alacağını tahmin etmek de zor olmuyor.
Artık önümüzdeki yıl futbolcular sahaya avukatlarıyla mı çıkacak, boş kaleye golü atamayan oyuncunun maç sonu açıklamasını hukuk müşaviri mi yapacak, doğrusu bilemiyoruz!
Ama şunu biliyoruz: Eğer bir önceki meclis, Şiddet Yasası’nı yenilerken spor mahkemelerinin kuruluşunun yolunu da açabilseydi; bugünkü krizi daha hızlı çözebilecektik. Belki o zaman TFF, bu kritik kararı kanaatle verme yükü altına girmek zorunda kalmayacak, iş mahkemede halledilecekti.
Olmadı. Bundan sonra da ne olsa, kekremsi bir tat kalacak damağımızda... 9 Eylül’den sonra ne karar alınırsa alınsın tatsız yıllar bekliyor bizi... Çünkü “geç kalmış adalet”, gerçek adalet olmuyor.



said:
Geçtiğimiz sezon 16 nisan günü oynanan ve 1-0 Fenerbahçe’nin üstünlüğü ile sona eren Fenerbahçe-Gaziantepspor karşılaşması sırasında TFF yetkililerinin kendi aralarındaki konuşmaları, Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın devre arasında koridorlarda Fenerbahçe yöneticisi Murat Özaydınlı ile birlikte maçın hakemi Hüseyin Göçek’i tehdit etmesi ve sonrasında da Aziz Yıldırım’ın bu hareketinden dolayı PFDK ve Tahkim Kurulu tarafından alacağı cezayı engelleme girişimleri polis kayıtlarına yansıdı...

16:04:2011 saat 19:58 (Karşılaşmanın devre arası)

Murat Özaydınlı ve Alaeddin Yıldırım arasındaki telefon konuşması;

A.Y: Abi 3 tane penaltı vermedi o....ç... ya

M.Ö: A....ı s....k şimdi başkanla o....ç....ben gördüğümü çalarım diyor... A... k... ben

A.Y: Öyle mi diyor gördüğümü mü çalıyorum a... k... oğlu görmüyorsun lan... Bu şeyin adamı ha şeyin adamı anladın... Bizim şey var ya bizim Davut onun en iyi adamı ha, en iyi adamı lan terbiyesiz

16.04.2011 saat 20:21 (Karşılaşma devam ediyor)

Levent Kızıl ve Sinan Engin arasındaki telefon konuşması;

L.K: Yakacak a... k... i.... bizi ya

S.E: Yaktı zaten, yandınız ama dua edin de maçı kazansın Fenerbahçe

L.K: Herif arıyor a... k... açmıyorum bu telefonu bilmiyor, Mahmut’un kapat... herkes kapatmış

16.04.2011 saat 20:41 (Karşılaşma devam ediyor)

Levent Kızıl ve Mümtaz Karakaya arasındaki telefon konuşması;

L.K: Yandık a.. k.... var ya

M.K: Böyle bir o...ç... hakem olur mu ya

L.K: Golü de vermedi bizi s... için a... k..., yandık yandı ve yattık... hiç bitti s.... bizi vallahi ben hiç... inşallah, telefonu da kapattım 5 kere aramış a... k..., Mahmut da kapattı abi insallah bari yensin de hafif s... yenerse

6.04.2011 saat 21.14 (Karşılaşma sonrası)

Levent Kızıl ve Ömer isimli şahsın arasındaki telefon konuşması;

L.K: Hakem... Fener’i mahvetti Hüseyin Göçek... Vallahi billahi inanamazsın ödüm koptu gol olmayacak Aziz bey öldürürdü bizi

16.04.2011 saat 22:41 (Karşılaşma sonrası)

Aziz Yıldırım’ın Mümtaz Karakaya’ya bıraktığı sesli mesaj;

A.Y: Alo Mümtaz bey, Aziz Yıldırım beni ara... Oğuz Sarvan’ın istifa etmesi lazım bunu pazartesi günü konuşacağım ben başlayacağım konuşmaya anlatmaya kamuoyuna bu böyle olmaz Kuddusi arkadan bu öbür hafta da biir başkası onun için konuşmamız lazım telefonunu aç iyi akşamlar diliyorum...

16.04.2011 saat 22:46 (Karşılaşma sonrası)

Aziz Yıldırım ve Tamer Yelkovan arasındaki telefon konuşmasında, oynanan maçtan ve hakem hatalarından bahsettikleri, Aziz Yıldırım’ın devre arasında hakemle konuştuğunu belirterek hakeme hata yaptığını kabul etmesi için baskı yaptığından bahsettiği ve “... bana 21 gün ceza gelir yine” dediği tespit edilmiştir

17.04.2011 saat: 13:05 (Karşılaşmadan bir gün sonra)

Maçın hakemi Hüseyin Göçek ve Oğuz Sarvan arasındaki telefon konuşması;

H.G: ... devre arası biraz olaylar oldu maçtan sonra bir problem yoktu, devre arası işte sayın Aziz Yıldırım ile Murat Özaydınlı tünelin içinde bizi karşıladı... Murat Özaydınlı ‘sen ne yapmaya çalışıyorsun penaltıları niye vermiyorsun düzgün maç yönetsene’ dedi ondan sonra Aziz Yıldırım 2 metre arkasında duruyordu o da ‘pozisyonları akşam seyret penaltı değilse ben şerefsizim eğer penaltıysa halkın önünde sen şerefsiz olduğunu söyleyeceksin’ dedi...

17.04.2011 saat 14:08 Aziz Yıldırım ve Levent Kızıl arasındaki telefon konuşması;

A.Y: Ben yarın geliyorum yarın geleceğim Oğuz Sarvan istifa edecek... Bak Oğuz Sarvan istifa etmezse ben çarşamba günü basın toplantısı yapacağım...

18.04.2011 saat 13:59 Aziz Yıldırım ve Aykut Kocaman arasındaki telefon konuşması;

Aziz Yıldırım federasyona gideceğini belirterek: “Bu hakemlerle ilgili bir konuşayım tamam mı bir şeyler yapayım...”

19.04.2011 saat 09:09 Aziz Yıldırım ve Mümtaz Karakaya arasındaki telefon konuşması;

A.Y: Bak bana ceza meza ayağı yapıyorlar yani bak duman ederim haberleri olsun ha... Bütün millet sahaya inecek bana madalya vermeleri lazım bana ceza veriyorlar ne cezası ulan ne demişim... Gönderiyorlar sahip çıkmıyorlar mallarına 20. dakikada hata yapıyor 21. dakikada hata yapıyor 45’te hata yapıyor... Bak söylüyorum bir tane o ceza disiplin kurulunda olursa onların bir tanesini bak yeni listede bir tanesi yer alamaz haberiniz olsun... Bir tanesine yer ayırtmam yani ve bunu pazarlık haline getiririm... O zaman köpeklerinizin başında dursunlar gelsinler...

M.K: Tamam...

A.Y: Söyle yani ha bak söylüyorum disipline de söylesinler bak ha öyle ceza meza zaten eğer bana savunma isterlerse çok ağır bir savunma yazacağım hakem şike yapmıştır diyeceğim şikenin başı da federasyon başkanı diye yazarım bak haberiniz olsun...

19.04.2011 saat 10:00 Aziz Yıldırım ve Mümtaz Karakaya arasındaki telefon konuşması;

A.Y: ..... sen benim dediğimi söyledin mi

M.K: Hepsini net bir şekilde söyledim

A.Y: ... olursa bak çok ağır bir savunma yapacağım ha savunma dediğim gibi hakem şike yapmıştır şiddet yasasına göre yalnız futbolcular ve... ve... şey olmaz bu maçta da hakem şike yapmıştır sorumlu da merkez hakem komutesi başkanıyla futbol federasyonu başkanıdır diyeceğim.

sikeyi gectim, fenerbahce baskaninin agzi bu kadar mi bozuk olur arkadas, su konusmalara bak ben utandim.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

said:
4 SAAT GÖRÜNTÜYÜ TEK TEK İNCELEDİ
Uluslararası alanda hizmet veren adli kriminal kuruluş olan Ulusal Kriminal Büro, verdiğimiz görüntüleri tek tek inceleyerek konuşmaların kime ait olduğunu tespit etti. 4 saatlik çalışmada sesler tek tek analiz edildi. Hazırlanan rapora göre, "Beşiktaş'ı kurtardık sayende" diyen kişinin Hüsnü Güreli olmadığı, Güreli'nin bu söze karşılık, "Teşekkür etmeleri lazım, değil mi?" Başka kimsede yok ki, bu kadar şey, ııı, sonuç" dediği belirlendi.


GÜMÜŞDAĞ OLAMAZ, AYDINLAR'A AİT
"Beşiktaş'ı kurtardık sayende" diyen kişinin görüntüler esnasında kapı arkasında kalmasından dolayı Mehmet Ali Aydınlar veya yardımcısı Göksel Gümüşdağ'dan birisinin olduğu ancak Gümüşdağ'ın çok tiz bir sesi olduğundan dolayı konuşan şahsın "çok kuvvetle muhtemel" vurgusuyla Aydınlar olduğunun tespit edildiği de raporda yer aldı. Ayrıca konuşmada "sayemde" değil, "sayende" kelimesinin kullanıldığı belirlendi.


Güzel haber tahmin ettiğim gibi, gümüşdağ adalının mektubunu doğruladı, beşiktaşın i.akına transfer görüşmesi yaptığından haberi olduğunu , görüşmelerin sadece transfer için olduğunu doğruladı, muhtemelen yakın bir zaman gümüşdağ savcıya ifade vermeye gidecek ve beşiktaş tamamen aklanacak diye umuyorum,

he bunu neden güreli üstlendi, çünkü bunun gümüşdağ savcıya gitmeden önce ortaya çıkması hem savcıyı hemde kendilerini zorda bırakabılırdı muhtemelen bu yüzden kelimeleri gazetede cıktıgı gibi üstlendi.


bu arada fener şampiyonlar ligine katılma kararı almış, muhtemelen 5 yıl boyunca katılacakları son şampiyonlar ligi olacak.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Misafir
Bu konu yeni mesajlara artık kapalıdır.
×
×
  • Yeni Oluştur...