Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Davutoğlu çok sert çıktı


Uzun

Öne çıkan mesajlar

nerden başlasam bilemedim size laf anlatmaya. olacak gibi değil yahu.

burdaki çıkışını ben beğendim davutoğlunun ama kıbrıs sorunu kontrolden çıkmadan nerdeydiniz de karşınıza oturtacak kıvama getirdiler kıbrısı derler adama.

türkiye son dönemde dışilişkiler bakımından çeşitli ülkelerle diyalog başlatması namına inisiyatif alması açısından takdir edilebilir bir durumda. ama inisiyatifin dışında yapılan nerdeyse her hareket falso.

rusyayla vizeleri kaldırıyoruz ne güzel falan diyeceksiniz (ki arap ve afrika ülkeleri dışında elle tutulur tek ülkedir vize anlaşmaları bakımından) karşılığında putinciğim iki tane nükleer santralin yapımını üstleniyor (daha önceden nükleer santral patlatmış bir memleketin evladı olarak). üstüne üstlük global piyasada kilovat fiyatı 6 sent olan elektriği paşa paşa 12.5 sent'e 20 yıl boyunca garantili satın alma anlaşmasını da cukkalıyor. adam bizim memlekette riski bizim üzerimizde elektrik üretip bir de bize normal piyasanın 2 küsur katına iteliyor.

van minıtla posta koyuyorlar israile, peres iki üç haftaya türkiyeye geliyor. mavi marmarada 9 vatandaşımız öldürülüyor.

libyada iç savaş çıkmadan 3 gün önce konsolosluk sitesinden vatandaşlarımız müsterih olsun hiçbirşey olmayacak diye açıklama yapılıyor. 3 gün sonra iç savaş çıkınca önce kaddafi sonra halk sonra tekrar kaddafi destekleniyor. Nato'ya posta konuyor ne işi var natonun libya'da diye. sonra abd nezdinde işin öyle olmayacağı anlaşılınca izmir saldırının komuta merkezi yapılıyor.

brezilya ile birlikte bir işe girişilip irana elindeki seyreltilmiş uranyuma karşılık düşük miktarda, zenginleştirilmiş uranyum takası yapmaya yönelik anlaşma imzalanıyor. sonrasında abd senin mevzuyla ne alakan var dediği zaman türkiyeye tıpış tıpış nato'nun ve avrupa güvenlik konseyinin yaptırımları kabul edilip uygulanmaya başlanıyor iran'a karşı. iran uçaklarını memlekete indirip aramaya falan başlıyoruz içinde silah var mı yok mu diye. ki netekim silahlar da çıkıyor.

rasmussen'e karikatür krizinden dolayı posta konuyor. hemen akabinde kendisinin parlamento başkanlığına destek veriliyor falan.

mesela bir de ermenistan meselesi var. sınırları açacağız diye protokol imzalıyorsun. azerbaycan küsüyor. dur birader bi saniye meramımı anlatayım diyene kadar azerbaycana, petrolün variline 20 dolar zammı sokuveriyor azerbaycan. cumbaşkanı gidiyor paşa paşa ermenistana maçı izlemeye buraya adamların cumhurbaşkanını güç bela rica minnet getirebiliyorsun iç politikada madara olmamak için. azerbaycanın dağlık karabağ bölgesi sorununu çözemediğin gibi bir de küstürüyorsun üstüne üstlük canciğer olduğun komşunu.

ilk etapta aklıma gelen örnekler bunlar açıkçası ama bütün falsoları alt alta dizsem bile burda pek bişey değiştirmeyecek sizin için. ben yine de hariçten gazel okumuş olayım.

uzun lafın kısası türk dış politikası öyle sandığınız gibi çok da ahım şahım değil. evet uzun süredir ilişki kurulmayan arap kankitolarla münasebete girmek güzel belki kara kaşımızın kara gözümüzün hatrına bize de petrodolar verirler şeyhler. sanki tarih boyunca halifeliğin alıp istanbula getirilmesinden sonra da kaldırılmasından beri bize garezleri yokmuş gibi arapların bir de hayır beklenir bu arkadaşlardan.

bu arada unutmadan tabii belirtmek lazım. iç politika ile dış politika birbirinben pek ayrılamaz şeylerdir. sen ülkenin içinde ne kadar endüstriye sanayiye, ÜRETİME DAYALI, güçlü, üretken, ihracatçı bir ekonomiye sahip olursan dışarıda da o kadar prim kazanırsın. gümrük birliğine üye olup avrupa birliğine üye olmadan, ancak adamların pazarı görevi görerek, dışarıdan gelecek sıcak paraya dünyanın en yüksek faizlerinden birini verip sadece tüketime dayalı, suni bir büyüme yakaladığına göbek atarsan, o sıcak para memleketten çıktığı anda ekonominin tepetaklak olacağını da göz önünde bulundurman gerekir. tam küçük amerika olduk resmen. mükemmel bir tüketim toplumu. üretmiyoruz ha bire avmlere gidip gelip tüketiyoruz. tam anlamıyla el pipisiyle gerdeğe girer durumdayız. kamu borçları ve cari açık arttıkça da eldeki üreten üç beş kurumu da 1 senelik 2 senelik karlarına satıveriyoruz. oh ne ala memleket.

işin en acıklı yanı da hükümet değiştiği takdirde bu hükümeti fonlayan ve devamını sağlayan bu sıcak para kaynakları memleketten çıktığı anda akp'nin peşinden gelen hükümet ekonomiyi batırdı olacak. bir sonraki seçimlerde gidip yine dandik dandik partileri hükümete getirecek bu halkım. canlarım benim oyyyy minnoş.

daha da laf anlatırdım ama dediğim gibi nasıl olsa pek bişey değiştirmeyecek.

ya ya ya şa şa şa tayyibspor çok yaşa. kasımpaşalım ve kasımpaşalımın ümraniyeli arkadaşları. nasıl da ağzının payını vermişler elin gavurunun. işte mücahitlerin zaferi.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

dasaaa said:

de ki -onlar- kilitleri kaldırabilen bir menü ile donatılmışlardır. -bu bile- phorum'un gücüne işaret etmez mi?
evet kilitleyip açabiliyoruz. troll görünce ünleme basın. biriksin bi iki gün. toplu halde alırız kenara 3-5kişiyi.
temiz olur


çok rencide oldum şimdi dinimle dalga geçiyosun...
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

stv yandaşlığına paralel akp karşıtlığından inanılmaz tiksiniyorum.ve her taşın altındada başka bişi aramayıda paranoya olarak görüyorum.davutoğlu bence akademik bir adam , kitabındada adam belli bir düşünce şeklini ortaya koyuyor.bence hayal ürünü günü kurtarma politikası değilde,real bir politikaya sahip şuan türkiye bence.

amma çok bence demişim.bukadarda niye sahiplendimki bence
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

estel güzel yazmış arkada kalmasın.

azerbeycan'a atılan kazık, rasmussen'den yediğimiz kazık.. komedi.


Estel_Anorien said:

nerden başlasam bilemedim size laf anlatmaya. olacak gibi değil yahu.

burdaki çıkışını ben beğendim davutoğlunun ama kıbrıs sorunu kontrolden çıkmadan nerdeydiniz de karşınıza oturtacak kıvama getirdiler kıbrısı derler adama.

türkiye son dönemde dışilişkiler bakımından çeşitli ülkelerle diyalog başlatması namına inisiyatif alması açısından takdir edilebilir bir durumda. ama inisiyatifin dışında yapılan nerdeyse her hareket falso.

rusyayla vizeleri kaldırıyoruz ne güzel falan diyeceksiniz (ki arap ve afrika ülkeleri dışında elle tutulur tek ülkedir vize anlaşmaları bakımından) karşılığında putinciğim iki tane nükleer santralin yapımını üstleniyor (daha önceden nükleer santral patlatmış bir memleketin evladı olarak). üstüne üstlük global piyasada kilovat fiyatı 6 sent olan elektriği paşa paşa 12.5 sent'e 20 yıl boyunca garantili satın alma anlaşmasını da cukkalıyor. adam bizim memlekette riski bizim üzerimizde elektrik üretip bir de bize normal piyasanın 2 küsur katına iteliyor.

van minıtla posta koyuyorlar israile, peres iki üç haftaya türkiyeye geliyor. mavi marmarada 9 vatandaşımız öldürülüyor.

libyada iç savaş çıkmadan 3 gün önce konsolosluk sitesinden vatandaşlarımız müsterih olsun hiçbirşey olmayacak diye açıklama yapılıyor. 3 gün sonra iç savaş çıkınca önce kaddafi sonra halk sonra tekrar kaddafi destekleniyor. Nato'ya posta konuyor ne işi var natonun libya'da diye. sonra abd nezdinde işin öyle olmayacağı anlaşılınca izmir saldırının komuta merkezi yapılıyor.

brezilya ile birlikte bir işe girişilip irana elindeki seyreltilmiş uranyuma karşılık düşük miktarda, zenginleştirilmiş uranyum takası yapmaya yönelik anlaşma imzalanıyor. sonrasında abd senin mevzuyla ne alakan var dediği zaman türkiyeye tıpış tıpış nato'nun ve avrupa güvenlik konseyinin yaptırımları kabul edilip uygulanmaya başlanıyor iran'a karşı. iran uçaklarını memlekete indirip aramaya falan başlıyoruz içinde silah var mı yok mu diye. ki netekim silahlar da çıkıyor.

rasmussen'e karikatür krizinden dolayı posta konuyor. hemen akabinde kendisinin parlamento başkanlığına destek veriliyor falan.

mesela bir de ermenistan meselesi var. sınırları açacağız diye protokol imzalıyorsun. azerbaycan küsüyor. dur birader bi saniye meramımı anlatayım diyene kadar azerbaycana, petrolün variline 20 dolar zammı sokuveriyor azerbaycan. cumbaşkanı gidiyor paşa paşa ermenistana maçı izlemeye buraya adamların cumhurbaşkanını güç bela rica minnet getirebiliyorsun iç politikada madara olmamak için. azerbaycanın dağlık karabağ bölgesi sorununu çözemediğin gibi bir de küstürüyorsun üstüne üstlük canciğer olduğun komşunu.

ilk etapta aklıma gelen örnekler bunlar açıkçası ama bütün falsoları alt alta dizsem bile burda pek bişey değiştirmeyecek sizin için. ben yine de hariçten gazel okumuş olayım.

uzun lafın kısası türk dış politikası öyle sandığınız gibi çok da ahım şahım değil. evet uzun süredir ilişki kurulmayan arap kankitolarla münasebete girmek güzel belki kara kaşımızın kara gözümüzün hatrına bize de petrodolar verirler şeyhler. sanki tarih boyunca halifeliğin alıp istanbula getirilmesinden sonra da kaldırılmasından beri bize garezleri yokmuş gibi arapların bir de hayır beklenir bu arkadaşlardan.

bu arada unutmadan tabii belirtmek lazım. iç politika ile dış politika birbirinben pek ayrılamaz şeylerdir. sen ülkenin içinde ne kadar endüstriye sanayiye, ÜRETİME DAYALI, güçlü, üretken, ihracatçı bir ekonomiye sahip olursan dışarıda da o kadar prim kazanırsın. gümrük birliğine üye olup avrupa birliğine üye olmadan, ancak adamların pazarı görevi görerek, dışarıdan gelecek sıcak paraya dünyanın en yüksek faizlerinden birini verip sadece tüketime dayalı, suni bir büyüme yakaladığına göbek atarsan, o sıcak para memleketten çıktığı anda ekonominin tepetaklak olacağını da göz önünde bulundurman gerekir. tam küçük amerika olduk resmen. mükemmel bir tüketim toplumu. üretmiyoruz ha bire avmlere gidip gelip tüketiyoruz. tam anlamıyla el pipisiyle gerdeğe girer durumdayız. kamu borçları ve cari açık arttıkça da eldeki üreten üç beş kurumu da 1 senelik 2 senelik karlarına satıveriyoruz. oh ne ala memleket.

işin en acıklı yanı da hükümet değiştiği takdirde bu hükümeti fonlayan ve devamını sağlayan bu sıcak para kaynakları memleketten çıktığı anda akp'nin peşinden gelen hükümet ekonomiyi batırdı olacak. bir sonraki seçimlerde gidip yine dandik dandik partileri hükümete getirecek bu halkım. canlarım benim oyyyy minnoş.

daha da laf anlatırdım ama dediğim gibi nasıl olsa pek bişey değiştirmeyecek.

ya ya ya şa şa şa tayyibspor çok yaşa. kasımpaşalım ve kasımpaşalımın ümraniyeli arkadaşları. nasıl da ağzının payını vermişler elin gavurunun. işte mücahitlerin zaferi.

Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

http://www.ntvmsnbc.com/id/25203835/

“Hem ekonomik hem de siyasi açıdan Türkiye’yi çok güçlü görüyorum. İnsanlar başarılı, bunun için de mutlu ve kendine güvenli. Türkler çalışırken biz tembellik yaptık. Şimdi bunun sonuçlarına katlanıyoruz” dedi.

Tabi amerikan usagidir yunan basbakan yardimcisi da.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Ve arkadaslar, LUTFEN su makaleyi okuyun. Gerci New York Times da amerikan usagi ama olsun. Butun yazdigim mesajlarin ozeti resmen.

http://www.nytimes.com/2010/07/06/business/global/06lira.html?_r=1&ref=turkey


Today, Turkey is a fast-rising economic power, with a core of internationally competitive companies turning the youthful nation into an entrepreneurial hub, tapping cash-rich export markets in Russia and the Middle East while attracting billions of investment dollars in return.

“This is a dream world,” said Husnu M. Ozyegin, who became the richest man in Turkey when he sold his bank, Finansbank, to the National Bank of Greece in 2006.
“Greece, 980. Italy, 194 and here is Turkey at 192,” he said with a grunt of satisfaction. “If you had told me 10 years ago that Turkey’s financial risk would equal that of Italy I would have said you were crazy.”
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...